Giriş yapmadınız.

21

06.02.2005, 15:00

Re: evlendimde noldu ki

Alıntı sahibi ""selanik""

iki buçuk yıl evli kaldım sonu hüsran. bu zamanki evliliklerde sevgi aramak bence biraz saflık olur. beni o kadar sevdigini zannettigim eşim, ki öyle gösteriyordu her şeyi çıkar için yapıyormuş meger.şimdi artık korkuyorum evlenmekten insanlları tanıyamamaktan.ALLAH herkezin gönlüne göre versin


Kardeş evlilik müessesesi kutsal bir müessesedir.Evleneceğin eşini kendi inançlarına ve yaşam tarzına yakın birini seçmen gerekiyorki inanç en önemli unsur olmalı bence.Yani fikirleriniz,düşünceleriniz birbirine yakın olması gerekir.Siz tahlihsiz bir olay yaşamışsınız,korkmayın bence evlilikten.Birazda aceleci davranmamak gerekiyor.Tabiki herşeyin paraya dönüştüğü ve duyguların maddeleştiği bir çağda yaşıyoruz.Allah hepimize doğru ve hayırlı bir eş nasip etsin(Amin Amin...)

22

13.04.2005, 18:05

Evlemek isteyenler icin cok guzel bir yazi...Allah razi olsun.
şu gecenin sabahı, şu kışın baharı,
ne kadar muhakkak ve kat'i ise Haşr'ın sabahı, berzah'ın baharı da o kadar muhakkak ve kat'idir.

23

19.05.2005, 08:24

Evlenmek mi, evlenmemek mi?

Manisa/Demirci’den Kerim Kahraman: “Ahirzamanda ümmetimin en hayırlısı evlenmeyendir” tarzında ımam Gazali’nin naklettiği bir hadis duydum. Böyle sahih hadis var mıdır? Araştırdığım kadarıyla Peygamber Efendimiz (asm) evlenmeyi teşvik ediyor. Böyle bir hadis varsa açıklamasını yapar mısınız?”


Evlenmek fıtrattandır. Belirli şartlar çerçevesinde de dinimizin teşvikleri ve emirleri arasında yer alır. ınsan fıtratı, kalbine karşı bir kalbe sevgi duymaya ihtiyaç duyar. Cenâb-ı Hak Hazret-i Âdem’i (as) yarattığında, ona eş olarak Hazret-i Havva’yı yaratmıştır. Kur’ân Hazret-i Havvâ’nın yaratılma hikmeti olarak, eşinin “onunla (Havva ile) ülfet etmesi”ni gösteriyor.1 Yani Cenâb-ı Hak erkeği kadınla birlikte ve birbirlerini tamamlayıcı olarak yaratmıştır. Nikâh kurumu bütün peygamberler eliyle teşvik edilen ılâhî bir kurumdur. Bununla beraber, unutmamak gerekir ki, Hazret-i ısa (as) gibi evlenmeyen peygamberler de olmuştur.

Hiç şüphesiz, evlenmeyi teşvik eden çok sayıda hadis olduğu gibi; bazı durumlarda evlenmemeyi öğütleyen veya evlenmenin âfetlerine dikkat çeken hadisler de vardır ve bunlar sahihtir.

Meselâ ımam-ı Gazalî’nin Huzeyfe’den ve Ebû Umame’den (ra) rivayet ettiği bir hadiste Peygamber Efendimiz (asm) şöyle buyuruyor: “Hicri ikinci asırdan sonra insanların en hayırlısı geçim derdi az ve çoluk çocuğu olmayan kimsedir.”2 Yine ımam-ı Gazalî’nin Ebû Hüreyre’den rivayet ettiği bir hadiste Peygamber Efendimiz (asm): “Bir zaman gelecek; kişinin helâki karısının, anne ve babasının ve çocuklarının elinde olacak. Çünkü bunlar onu fakirlikle ayıplarlar. Ve gücünün yetmediği şeyleri kendisinden isterler. Adam da bu sebeple tehlikeli işlere girer. Böylece dini gider, kendisi de helâk olur” buyuruyor.3

Bu hadislerden evlenmemeyi teşvik eder bir mânâ çıkarmak doğru olmadığı gibi, çoluk çocuk sahibi olmanın şerli bir iş olduğu mânâsını çıkarmak da doğru değildir. Peygamber Efendimiz (asm) bu hadislerle sadece, evlilik yapan kimsenin evlilik sorumluluğunu taşıması gerektiğini, yarın mahşerde bunların her birisinin birer sorgu sual konusu olduğunu vurgulamıştır.

Demek oluyor ki, buna benzer sakındırma hadisleri, evlenmekten mutlak olarak sakındırmazlar. Fakat evlenmeye belirli şartlar çerçevesinde bakılması gerektiğini vurgularlar. Peygamber Efendimiz (asm) evlenmenin ve çoluk çocuk sahibi olmanın sorumluluk gerektiren bir iş olduğunu, bu sorumluluğu yerine getiremeyen kişi için evlenmenin yanlış bir adım olabileceğini bildirmiş ve ümmetini uyarmıştır. Yoksa; sorumluluğunu taşımak, kadının, çoluk çocuğun, kadının akrabalarının ve komşuların haklarına riayet etmek, evin geçimini helâl para ile sağlamak, çocukların terbiyeleri ve ıslâm ahlâkı üzere yetişmeleri için gerekli tedbirleri almak gibi şartlar meydana geldiğinde evlenmek bir sünnet halini alır. Bu şartlar meydana geldiğinde evlenmeyi yasaklayan bir dinî hüküm olmadığı gibi, bu şartlar çerçevesinde evlenmek insana sevap kazandıran bir fiile döner.

Nitekim, “Evlenen dininin yarısını muhafaza altına almıştır. Diğer yarısında da Allah’tan korkun” veya “Evleniniz, çoğalınız. Kıyamet gününde ben sizin çokluğunuzla övünürüm” gibi hadisler, yukarıdaki sorumlulukları taşımak şartıyla evlenmeyi teşvik ediyor. Fakat bu şartlar meydanda yoksa, evlenmek için acele etmek doğru değildir.

DUÂ

Allah’ım! Bizi birbirimizle dost kıl, hasım kılma! Bizi mü’minlerle kardeş kıl, düşman kılma! Bizi eşimizle ebediyet arkadaşı kıl, ebediyet sanığı kılma! Aramıza sevgi ver, ünsiyet ver, barış ver, tevâzû ver! Yuvamızı kin, nefret, fitne, fesat ve her türlü yuva yıkıcı şeytânî desiselerden uzak kıl! Bizi barış müdâfîi kıl, muhabbet fedâîsi kıl! Kalbimize önce Senin sevgini, sonra Senin sevdiklerinin sevgisini ver! Sevdiklerimizi Senin için sevmemizi kolaylaştır! Buğz ettiklerimize de Senin için buğz etmemizi sağla!

Âmîn... Âmîn... Âmîn...

Dipnotlar:

1- A’râf Sûresi: 189.

2- ıhya, 2/66.

3- ıhya, 2/66.

19.05.2005

E-Posta: fikihgunlugu@yeniasya.com.tr


Kaynak
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

24

28.05.2005, 18:01

Soru : Evlenmeden önce, evlenilecek adayla görüşmede ölçüler nelerdir ?

Cevap:
Evliliğe niyet etmek, sonsuz bir beraberlik için atılan ilk adımdır. Kişi henüz bu niyet safhasında iken meseleyi ciddîye alır, ölçülü ve mâkul davranırsa, ilerisi için sıhhatli ve huzurlu bir yaşayışın temelini atmış sayılır.Çünkü yaratılış, mizaç ve huy bakımından farklı olan değişik çevre ve muhitte yetişen iki ayrı insanın beraberliği söz konusudur. Aile hayatının istenilen şekilde olması ve arzu edilen saadet ve huzurun temini açısından ilk teşebbüslerdeki davranışlar mühim bir yer tutmaktadır. Mesut bir yuvanın fertleri hem dünyaları, hem de dinî hayatları bakımından kazançlı kimselerdir. Geçimsiz bir evde ise, maddî ve manevî sarsıntıların her an ortaya çıkması mümkündür. ışte, yuvanın temeli atılır-ken, dikkatli, ihtiyatlı ve akıllıca hareket etmek lâzımdır.

Evlenmeye teşebbüs eden insan, ilk olarak araştırma ve soruşturmaya başlar. Müsait bir aday bulunca, nasıl bir insan olduğunu öğrenmek için görmek ve bazı hususiyetlerini bilmek ister. Bu hal, şahsın bizzat kendisi tarafından yapılabildiği gibi, yakınları veya itimat ettiği kimseler tarafından da gerçekleştirilebilir. Bu meselede dinimizin gösterdiği yol ve tavsiye ettiği usûl en mâkulü ve en isabetlisidir.

ıstenmeyen birtakım durumların ortaya çıkmasını baştan önlemek için tarafların birbirlerini görmeleri istenmiş ve bu görme sünnet olarak vaz edilmiştir. Ashabdan Muğire bin şube, bir gün Peygamberimize gelerek bir kadınla evlenmek istediğini söyler. Resul-i Ekrem Efendimiz, "Onu gördün mü?" diye sorunca, "Hayır" der.Bunun üzerine Peygamberimiz, "Git, o kadına bak. Çünkü bakman, evlendiğinizde aranızda ülfet [uyuşma, geçim] ve sevginin devam etmesi için daha uygundur" buyururlar. Hz. Muğîre, Peygamberimizin dediğini yapar, daha sonra kadınla evlenir. Hz. Muğîre, Peygamberimizi tavsiyesi üzerine yaptığı bu evlilikten mesut olduğunu ve çok iyi anlaştıklarını söylemektedir.(1)

Yine bir başka Sahabi Peygamberimize gelerek, Ensâr kadınlarından birisiyle evlenmek istediğini söyler. Peygamberimiz, ona da "O kadına baktın mı?" diye sorar.Görmediğini söyleyince Resulullah, "Öyleyse git, o kadına bak. Çünkü Ensarın gözlerinde bir şey vardır" buyurur.(2)

Rivayetlerde Ensar kadınlarının bazılarının gözlerinin küçük veya gece körlüğüne müptelâ olduğu bildirilmektedir. Muhammed bin Mesleme'ye de Peygamberimiz şöyle buyurmaktadır: "Allah, bir erkeğin kalbine bir kadınla evlenme isteğini attığı zaman, artık onun o kadına bakmasında hiçbir beis yoktur."(3)

Ulemâdan Âmeş ise bu hususta şöyle demektedir:"Hangi evlenme ki bakmaksızın ve tetkik etmeksizin olmuştur, sonu üzüntü ve sıkıntıdır."(4)

Bütün mezhep imamları evlenmek niyetinde olan kimsenin talip olduğu kadına, kadının da erkeğe bakmasının caiz olduğu hükmüne varmışlardır. Ancak, bu görüşme esnasında, kadının yanında mahremlerinin birisinin bulunması şartı aranmaktadır. Çünkü taraflar her ne kadar evlenmek niyetiyle bir araya gelmişlerse de, nikâh olmadığı müddetçe birbirlerine yabancı ve nâmahremdirler. Yalnız olarak bir arada bulunmaları doğru olmaz.

Tarafların birbirlerini görmeleriyle sadece güzellik veya çirkinlikleri belli olur. Fakat, diyanet ciheti, ahlâkı ve ev hanımında bulunması gereken özellikleri ise,ya bizzat kendisi sorar veya sözlerine güvendiği bir kimse vasıtasıyla öğrenebilir. Bu meselede dikkat edilmesi gereken en mühim husus, tarafların açık fikirli ve iyi niyetli olmalarıdır. Daha işin başındayken alışkanlık ve huylarını anlatmalıdırlar. Hattâ sevip sevmediği yemeklere varıncaya kadar konuşmalarında fayda vardır.Sadece beğenilen huyların bahsedilmesi, hususî mizaç ve alışkanlıklardan söz edilmemesi, ileride bazı rahatsızlıklara meydan verebilir.

Çok kere tarafların yüz yüze konuşmaları mümkün olmaz. Bu durumda her iki adayın durumu bir başkası kanalıyla öğrenilir. Bu hususta îmam-ı Gazalî Hazretleri şu tavsiyede bulunmaktadır: "Kadının gerek ahlâkını ve gerekse güzelliğini, ancak, doğru, basiret sahibi, iyiye kötüyü birbirinden ayırd edebilen birisinden öğrenmelidir. Kendisiyle istişare edilen kişi, istenilen kıza fazla taraftar olmamalı ki, kızın vasıflarını olduğu gibi anlatsın. Aynı zamanda bu kişi kızı sevmeyen birisi de olmamalı ki, onun iyi vasıflarını gizleyip, meziyetlerinden gereği gibi bahsetmemesi durumu ortaya çıkmasın.Çünkü insan tabiatı, evliliğin başlangıcında ve kendisiyle evlenilmek istenen kadınların vasfında ya ifrata veya tefrite meyledicidir. Bu hususta normal hareket edip, gerçeği söyleyen pek azdır. Bu sebeple, ihtiyatlı hareket etmek, hanımından başkasına gönül vermekten korkan bir mü'min için çok mühimdir."(5)

Gerçekten de, çevremizde mübalağacı bazı kadınların erkeği veya kızı aşırı derece övmesi, onlarda bulunmayan vasıfları bir bir sayması büyük mahzurlara yol açmaktadır. Evlilik gerçekleşip, eşler bir araya geldiklerinde, birbirlerinde söylenenleri bulamayınca huzursuzluklar başlamaktadır. Bunun için, herşeyi olduğu gibi anlatmalı, ifrata ve tefrite kaçmamalıdır.

1. Neseî, Nikâh: 17; tbni Mâce, Nikâh: 9.
2. Müslim, Nikâh: 74.
3. tbni Mâce, Nikâh: 9.
4. ihya, 2: 40.
5. A.g.e.

Kaynak : Mehmet Paksu, Kadın, Aile, Hayat, Nesil Yayınları



Mehmet Paksu
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

25

12.06.2005, 11:08

Eşinizi anlamanın el kitabı!
Psikolog Prof. Dr. Nevzat Tarhan, ''Kadın Psikolojisi'' adlı kitabında, eşlere birbirini anlamanın altın kurallarını anlattı.
12 Haziran 2005 09:53



Prof. Dr. Nevzat Tarhan kitabında, tarafların beklentileri,
fiziksel, ruhsal ve duygusal ihtiyaçları konuşulduğunda; her iki
tarafın birer adım atarak orta noktada buluşup uzlaşmaya çalışmalarını
''Altın nokta kuralı'' olarak değerlendiriyor.

Eşlere, birbirlerini anlamaları için; ''sinirli, kızgın, öfkeli
veya ilgisiz tavırlarında'' iyi zanlı yaklaşma önerisinde bulunan
Tarhan, kitabında aile içi iletişimin sağlanabilmesi için altın
kuralları şöyle sıralıyor:

''-Eşinizi yanlış anlayabileceğinizi, sizi incitmek amacı ile
yapmadığını düşünmeli ve olumsuz senaryolara inanmamalısınız. Aksi
takdirde analitik düşünce yeteneği bozulur ve kişi yanlış yargılara
varır.

-Bir insan, diğer insanın kendisi hakkında kötü düşündüğüne
inanırsa farkında olmadan beden dili ile bunu yansıtır. Karşı taraf,
olumsuzluğu hisseder ve savunmaya geçer. Karşılıklı negatif etkileşim
ve yersiz düşmanlık duyguları oluşur. Bunun çaresi ise diyaloğu
sabırla devam ettirmektir.

-''EşıNıZE SALDIRI HAKKI TANIYIN''-

-Eşinizin sinirli olmasının nedeni, sizinle hiç ilgili
olmayabilir. Ona saldırı hakkı tanımak gibi güzel bir armağan
verirseniz fırtınaya fırsat vermezsiniz.

-Kendinizi kanıtlamanız gerekmiyor. Her anlaşmazlık genelde
tarafların güç mücadelesine dönüşüyor. Kendi kimliğini, özgürlüğünü
ispat etmek için fırsat olarak görülüyor. Bu düşünce tarzı, karşılıklı
duygusal enerjileri savunmaya harcamaya iter. Sürekli gerilim hali
devam eder. Böyle durumlar, ilişkileri sağlamlaştırmaz. Kendine
güvenen insan kendisini ispata ihtiyaç hissetmez. Başarıları kendini
kanıtlamaya yeter.

-Duygular, genelde ak ve kara şeklinde değildir, gri tonları daha
fazladır. ınsan duygu yapısı çeşitli duyguların karışımından oluşur.
şu an sevgi hissetmediğiniz kişi ve olay tekrar sevmeyeceğiniz
anlamına gelmez. Sevgi değişkendir, bırakın karşınızdaki farklı
duygular gösterebilsin.

-''AVUKAT GıBı DEğıL HAKıM GıBı OLMALI''-

-Avukat gibi değil hakim gibi olmalı; bir şeyler ters gittiğinde
hata nerede objektifliği ile hareket etmeli, benim 'eşim haksız da
olsam beni desteklemeli' düşüncesini sorgulamak gerekli. Bazen kol
kırılır yen içinde kalır ama bu hatayı onaylamak şeklinde olmamalıdır.

-Evlilik anlaşmaya varma sanatıdır. Bunun için gündemli
oturumların ihtiyaç sıklığına göre yapılması, çok işe yarar.

-Evlilik sorunlarının önemli bir kısmı, kişinin kendisi hakkında
değil eşi hakkında düşünmesinden kaynaklanır. Onun ruhunu bile kontrol
etmek ister. Başkalarının olmalarını istediği gibi olmadıklarına
sinirlenmek yanlıştır.

-Bastırılmış duygu, duygusal yoksunluk psikolojik hasar oluşturur.
Bastırılmış duygular, yeni tecrübeler, kendini kanıtlamaya, sevilme,
övülme arayışlarına itebilir. Doygunluk ve haz için haklı ve mantıklı
tepkiler verip veremediğinizi kontrol edin.

-''BOşANMA TEHDıDıNE DıKKAT''-

-şok konuşmalar yapmak, evliliği test etmek, tehlikeli
yöntemlerdir. Güven ve sevgiyi arttırmaz. Egonuzu tatmin çabasından
başka bir şey değildir. Kazananı olmayan bir uygulamadır.

-Sorun olduğunda verdiğiniz tepki karşınızdakini düşündürtüyorsa
başardınız demektir. Sorunlu evliliklerde çocuğu kullanmak, eğer
düşünce kalıplarını değiştirirse faydalıdır.

-Karşınızdaki kişide 'kontrolü kaybediyor' hissini uyandırırsanız
ilişki zarar görür. Kazan-kazan ilişkisi için iki taraf da 'kontrol
bende' diyebilmelidir.

-Fırtınalara fırsat verin. 'Bu adam beni deli etti' diyorsanız,
bırakın fırtına essin, arkasından sağanak yağış gelsin. Sonradan
çiçekler açacaktır.

-''NANKÖRLÜK EVLıLığE ZARAR VERıR''-

-Sabırlı olmak, diğer bütün erdemlerin geliştiği temel erdemdir.
Sabır ve zaman duygusu birbiri ile ilişkilidir. Meditatif bir eylem
olan sabır, sadece katlanmak anlamına gelmez. ınsan kendisini bir
zevkten mahrum bırakıyorsa mantıklı bir nedeni olmalıdır.

-Aktif sabır dendiğinde kişi hareket halinde bekler. Ümidini
kaybetmez, sürekli fikir üretir. Kesinlikle sabır, haklı ve mantıklı
olmalıdır. Kişiliği ezdirmek, hakkını aramamak sabır değil
pasifliktir. Girişimciliği yok eder. Aktif sabır ise sessiz ama soylu
bir davranıştır. 'Senin yaptığını onaylamıyorum ama evliliğimiz için
bu yaptıklarına katlanıyorum' diyebilen insan, karşı tarafın kendisini
suçlu hissetmesine neden olur ve sonuca yaklaşır.

-Sahip olduğu şeyin değerini bilen ama çoğu hedefleyen insan
tehlikeden kurtulur. Yetinme duygusu, tembelliğe itmemeli. Nankörlük,
evliliğe çok zarar verir. Doyumsuz eşler, ciddi evlilik sorunlarına
neden olurlar.''


aa

Kaynak
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

26

13.06.2005, 19:31

şaban DÖğEN

Evlilikte mutluluk




Dün, gazetemizin Yalova Temsilciliğinin düzenlediği kermes vesilesiyle konferans vermek üzere Yalova’daydık. Arkadaşlar bir hizmet külliyesi yapmak üzere yeni bir arsa almışlar. Yakında temelini atacaklarmış. Bunun için de hanımlar kültür ve gıda kermesiyle işe başlamışlar.

Biz de dâvet üzerine belediyenin konferans salonunda, dinleyicilerin çoğunluğunu kadınların teşkil ettiği “evlilikte mutluluk” konulu bir konferans verdik.

Güzelliklerin adamı, güzelliklere lâyık mü’minin, en büyük hazinesi olan imanın, ahireti Cennete çevirdiği gibi; dünyayı da küçük bir Cennet yapacağı hakikatini baz olarak konuyu işlemeye çalıştık.

Evet, iman sayesinde mü’minin aile hayatı da Cennete dönecek, Cennetin küçük bir nümûnesi olacaktır.

Evin Cennete dönebilmesi için uyulması gereken esaslar gerek âyet-i kerime ve gerek hadis-i şeriflerce bir bir ortaya konulmuştur. O takdirde evin Cennetten bir köşe olmaması için hiç bir sebep yoktur. Yeter ki eşler üzerlerine düşen görevleri hakkıyla yapmış olsunlar.

Kur’ân buyurur ki: “Allah’ın âyetlerindendir ki, size hemcinslerinizden kendilerine ısınacağınız eşler yaratmış, aranıza sevgi ve merhamet vermiştir. Düşünen bir topluluk için bunda Allah’ın varlık ve birliğine, kudret ve rahmetine deliller vardır.”(1)

Allah Resûlünün (a.s.m.) “sünnetim” diye buyurduğu, kıyamet gününde ümmetinin çokluğuyla iftihar edeceğinin belirtildiği evlilik(2) yukarıda da zikredildiği gibi eşlerin şu dünya yolculuğunda birbirlerine ısınmalarını sağlıyor. Bu da kalplere yerleştirilen sevgi ve merhametle sağlanacaktır.

Evlilik sevgi ve merhamete oturursa elbetteki o aile mutluluk yuvası olur. Bunların hayatta çözemeyeceği ne vardır?

ımanın her şeyi sevimli, canayakın, dost, kardeş, yardımcı gösteren şeffaf, berrak ve nuranî gözlüğüyle hayata bakıldığında evlilik mutlu bir tabana oturur. Bu hayat arkadaşlığı sadece şu kısacık dünya hayatı için değil, sonsuz hayatta da devam eder. Artık eşler birbirine sevgi, saygı, şefkatle davranır; acı ve lezzetleri paylaşma, yardımlaşma, dayanışma ve karşılıklı fedakârlıkla herşeyin üstesinden gelinir ve aile ocağı cennete döner.

Bize her konuda en güzel örnek ve model olan Allah Resûlü (a.s.m.), kadınlarla malı, asaleti, güzelliği ve dini için evlenileceğini, “Sen dinine bağlı olanını seç ki mutlu olasın” diye buyurduğunu biliyoruz. Bu dört şartın hepsi bir arada olursa ne âlâ, ama birileri eksik olursa, dine bağlılık tercih edilecek, bu bile insanı mutlu etmeye yetecektir.

Bunun üzerinde isterseniz bir sonraki yazımızda duralım.

Dipnotlar:

1. Rum Sûresi: 21.

2. ıbni Måce, Nikâh: 1.

13.06.2005

E-Posta: sdogen99@ttnet.net.tr

Kaynak
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

27

14.06.2005, 04:13

şaban DÖğEN

Saliha kadın





Birgün Hz. Ömer sormuş Allah Resûlüne (asm), “ıhtiyaç için dünyadan neler edinelim ya Resûlallah?” diye.

“Zikreden bir dil, şükreden bir kalp ve saliha bir kadın”1 buyurmuş.


Kur’ân’da imandan sonra hep salih amellerden söz edilir. Saliha kadın da Kur’ân ve Sünneti esas alıp salih ameller yapmayı gaye edinen, hayatını o çerçevede geçirmek için azamî gayret gösteren, fedâkâr, cefakâr ve hayırlı bir kadındır. Eşini, çocuklarını, çevresini söz ve davranışlarıyla memnun eden, mutluluk dağıtan kadındır.

Birgün Allah Resûlüne (asm) böylesine saliha ve hayırlı bir kadının özellikleri sorulduğunda, kendisine baktığında temizliği ve güleryüzlülüğü ile kocasını sevindiren, birşey istediğinde yerine getiren, nefsi ve malı hususunda kocasının hoşlanmadığı davranışlardan uzak kalan kadın2 olduğunu bildirmişlerdir.

Saliha kadın iyiliklerin kadınıdır. ıyilik için yaşar, iyilik için didinir, iyilik için koşar, hep iyi işler yapar. Kötülük görse bile kötülükle karşılık vermez, Hz. ısa’nın, kötü sözlerle rahatsız eden Yahudilere iyi sözlerle mukabele etmeyi tercih edip sebebini soranlara da, “Herkes kendi kesesinden harcar. Benim kesemde iyi şeyler var” dediği gibi iyilik ve güzellikle karşılık verir. Kur’ân da övmüyor mu böyle insanları? Özelliklerini, meâlen, “Boş sözlerle ve çirkin davranışlarla karşılaştıkları zaman, izzet ve şereflerini muhafaza ederek geçip giderler”3 kelimeleriyle anlatır.

Kısaca bütün güzellikleri üzerinde toplamış, serâpâ iyiliktir saliha kadın. Onunla görüşen, konuşan, komşuluk eden hep iyilik görür ondan.

Saliha kadın kendisi için yapılmasını istemediği birşeyi başkalarına da yapmaktan kaçınan, kendisi için istediklerini, başkaları için de isteyen, hatta sevdiklerini, dostlarını, başkalarını nefsine tercih edebilen kadındır.

O, öncelikle en samîmî merkez, en esaslı zemberek, sığınak, kale, bir nevî Cennet ve küçük bir dünyası olan aile hayatına4 yansıtır bütün bu iyilik ve güzellikleri. Bütün olumsuzluklara rağmen, kötülükleri eritecek derecede enerji neşreder, sinerji verir, ümit ve şevk dağıtır.

Mutluluk kaynağıdır böylesi bir kadın. Sa’d bin Ebî Vakkas’ın rivayet ettiği bir hadis-i şerifte Resûl-i Ekrem (asm), sûret ve siretinden, yani güzel ahlâkından hoşlanılan, güven duyulan, açılıp saçılmayan, ailenin kazanç ve servetini saçıp saçmayan kadını mutluluk alametlerinden saymıştır.5


Tabiî ki bütün bunlar dine bağlılıkta titizlik gösteren bir kadın için söz konusudur. Kâinatın Efendisi de (asm), öncelikle dinine bağlı kadınlarla evlenmeyi tavsiye edip “Tâ ki mutlu olasın”6 buyururken bu noktaya dikkat çekmiyor mu?

Erkek için ne büyük bir şans ve kısmettir böyle bir kadın.

Dipnotlar:

1- ıbni Mâce, Nikâh: 5. 2- Müsned, 2:251. 3- Teğabün Sûresi: 14. 4- şuâlar, s. 204-205. 5- Feyzü’l-Kadir, 3:320-321. 6- Tirmizî, Nikâh: 4; ıbni Mâce, Nikâh: 6.

14.06.2005

E-Posta: sdogen99@ttnet.net.tr

Kaynak
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

28

16.06.2005, 08:31

şaban DÖğEN

Eş seçerken




Çocuğun en güçlü öğretmen ve eğitmeni ise hiç şüphesiz annesidir. Bediüzzaman Hazretleri çok haklı olarak insanın en birinci üstadı ve en tesirli mualliminin annesi olduğunu; en esaslı, en sarsılmaz, her zaman tazelenen dersleri, telkinleri annesinden aldığını, bunların fıtratına çekirdekler hükmünde yerleştiğini, sonraki öğrendiklerinin buna bina edildiğini söyler.1

Öyleyse erkek, çocuğuna anne olabilecek kadını seçerken çok dikkat etmek zorundadır. Sevgili Peygamberimiz de (asm), “Nutfeleriniz için araştırma yapınız. Onu nereye koyacağınıza dikkat ediniz”2 buyururken seçilecek eşin özelliklerinin dikkate alınmasına işaret eder.

Evlilikte dinine bağlı bir eşin tavsiye edilmesinin sebebi işte budur. Yetişmiş bir eş çocuğunu daha iyi yetiştirir.

Bir zaman delikanlının biri Mahzum Oğulları kabilesinin çadırları önünden geçerken bir kıza vurulmuş. Sonra da istetip evlenmiş. Ne var ki düğün bittikten sonra içine bir pişmanlık düşmüş: “Ben nasıl olur da eğitimsiz bir köylü kızıyla evlenirim” diye.

Fakat bu pişmanlığı daha evliliklerinin ilk günlerinde kırılmış. Çünkü eşinin söylediği sözler nice eğitim-öğretimli kimsenin bilmeyeceği sözler… Demiş ki:

“Efendi, sen ünlü bir ilim adamısın. Ben ise eğitimsiz bir köylü kızı… ışin aslına bakılırsa senin şanına lâyık bir kız, benim de köylü bir çobanla evlenmem gerekirdi. Ama kader ikimizi bir araya getirdi. Ben bir eş olarak bana düşeni hakkıyla yapmakla yükümlüyüm, ‘şimdi söyleyin bana, nelerden hoşlanır, nelerden hoşlanmazsınız. Yapmamı istediğiniz şeyler nelerse bir bir söyleyin, eksiksiz yapmaya çalışayım.”


Kadının söylediklerinin eğitim-öğretimle ilgisi yoktu. Demek kız güzel bir aile terbiyesi almıştı. Son derece memnun olan delikanlı, “Beni mutlu ettin. Teşekkür ederim” diyerek eşine gerekli talimatı veriyor, dikkat etmesi gereken hususları bir bir sıralıyordu.

Birgün işten eve döndüğünde kayınvalidesinin geldiğini görmüş, gerekli saygıyı göstermekte gecikmemişti. Kayınvalidesi, “Evlâdım, kızımdan memnun musun?” diye sordu.

“Memnun olmak da ne demek? Allah razı olsun. Bugüne kadar beni bir defa olsun kırmadı. Nasıl bir evlâd yetiştirmişsiniz, Allah sizden razı olsun.”

“Evlâdım, gerçi biz çadırda oturuyoruz, ama orası Cennetten bir köşe. Ben onu bu Cennet bahçesinde büyüttüm.

“Evet, evimiz bir Cennet bahçesi. Çünkü bizim evde Allah ve Resûlünün hükmü geçer, emirlerine bağlılık için can atılır, sadece onlar yapılır. Sizin bu memnuniyetinizi görünce ne kadar isabetli hareket ettiğimi daha iyi anlıyorum.”

Dipnotlar:

1- Lem’alar, s. 260.

2- Keşfü’l-Hafa, 1:302.

16.06.2005

E-Posta: sdogen99@ttnet.net.tr


Kaynak
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

29

17.06.2005, 07:02

şaban DÖğEN

Tahir'in mutluluğu




Tahir Bey anlatıyor: “Tek dileğim vardı Allah’tan: ‘Allah’ım, bana saliha bir hanım ver. Hem de öyle bir saliha hanım ki, ben din için, iman için hapse girsem bile bunu dert edinmesin, bana destek olsun’ diye.


Devam ediyor Tahir Bey: “Bizim yolumuz Peygamber yolu. Çileli bir yol. Bu yolun sadece gülleri değil, dikenleri de var. Bunu peşinen kabullendiğimiz için bize bu hayat yolculuğunda gerçekten yoldaş ve sırdaş olabilecek, tasamızı, sevincimizi paylaşabilecek, kafa dengi bir hanım istiyordum.”

“Rabbime şükür,” diyor Tahir Bey. “Rabbim bana işte böyle bir hanım verdi. Bir gün beni evden alıp medrese-i Yusufiyeye götürürlerken, hanımıma baktım, moralini bozmamak bir yana beni tesellî ediyor, ‘Üzülme Bey, bu da geçer. Allah için götürmüyorlar mı, gam değil. Ben çocuklara bakarım, gözün arkada kalmasın’ diyordu ya, bu beni o kadar rahatlatmıştı ki tarif edemem. Allah duâmı kabul etmişti. Artık hanım ve çocuklar ne yaparlar diye üzülmeyecek, gözüm arkada kalmayacaktı.”

Tahir Bey ilginç adam vesselâm. Herkes evleneceği eşte güzellik, zenginlik, asâlet arar, o öncelikle “Dinine bağlı, şuurlu bir mü’mine olsun yeter” diyor. Hem de kendinden dahi iyi, daha şuurlu birini istiyor. Demek öylesine halis bir dua yapmış ki, hanımının durumunu izah için, “Bir yalpa yapsam, ufak bir yan çizsem hanımım beni boşar” diyor. “Benden daha salâbetli, daha sadakat sahibi.”

Evlilikte mutluluğu yakalamış insanlardan biri Tahir. Hani Allah Resûlü (asm), “Evlenirken dinine bağlı olanını seç ki mutlu olasın”1 buyuruyor ya! Gerçekten bu tavsiyeye uymuş ve mutlu olmuş.

Genelde görev taksiminde iç işler kadına, dış işler erkeğe ait olur. Kadın iç işler müdürüdür. Çocukların eğitiminde ilk öğretmen odur. Onun öğrettikleri temel ve çekirdek olur. Çocuk sonra öğreneceklerini ona bina eder.

Tahir Bey birkaç tane çocuğu olduğunu, eşinin ıslâmî şuura sahip olarak onları yetiştirdiğini anlatıyor. “şükür onları evlendirdik. Bugüne kadar bir baba olarak onlardan bizleri üzücü bir söz ve davranış görmedik. Yoksa bir hançer gibi saplanırdı göğsüme. Allah’a şükür bu hususta da çok mutluyum.”

Hemen hatırıma evlâdından dert yanan bir dostum geldi. O da tam tersi evlâdının davranışlarının bir hançer gibi içine saplandığını söylemiş, “Onu okuttum, dinî ve dünyevî eğitimse hepsini verdim. Evlendirdim de. Ama kıyamet alâmetleri arasında sayılan on beş özellikten biri olan ‘Karısını tercih edip anne ve babasına isyan etme’ vasfı var ya bizimkisi öyle oldu” diye dert yanmıştı.

Ama Tahir Bey bu konuda da şanslıydı. Çünkü daha eşini seçerken tercihini güzel yapmıştı.

Dipnotlar:

1- ıbni Mace, Nikâh: 6.

17.06.2005

E-Posta: sdogen99@ttnet.net.tr

Yeni Asya, 17 Haziran Cuma
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

30

18.06.2005, 06:19

şaban DÖğEN

Evlilikte denklik





“Birşey sabit olursa levâzımâtıyla, yani gerekleriyle sabit olur” kaidesi gereğince iyi geçim, uyumlu ve mutlu bir evlilik için de bir kısım şartlar gereklidir.

Bunlardan bir kısmı olmazsa olmaz cinsindendir. Bir kısmı da dikkate alınmasında fayda olan hususlardır.

Bunlara dinî literatürde küfüv, yani denklik denir. Yaş, eğitim, sosyal çevre, din, v.s. gibi hususlardır.

Nice aileler vardır, denkliğe dikkat etmedikleri için geçimde sıkıntı çeker, bir türlü uyum sağlayamazlar.

Yaşanan nice ibretli örnek evlilikte denkliğin ne kadar önemli olduğunu açıkça gösterir.

Meselâ fakir bir erkek gönül kaptırdığı zengin bir kızla evlenir; imkânı, şartları müsait olmadığı için varlıklı bir hayat yaşamaya alışmış olan eşinin arzularına cevap veremez, sıkıntılar içinde kalır, evin huzuru da kaçar.

Zengin bir erkekle evlenen nice fakir kız vardır ki aşağılık kompleksi içine girer, kasılır, sonradan görme sebebiyle ne oldum sevdasına kapılır.

Aşırı yaş farklılıkları da çoğu kere sıkıntılara sebep olur.

Tabiî ki bunlar dinî duyguların zayıf olduğu kişi ve toplumlarda daha çok kendini gösterir.

Denklikte hiç ihmal edilmemesi gereken nokta ise her iki tarafın da dinî hayatı kabullenmiş, içine sindirmiş, ellerinden geldiğince yaşamaya çalışan kimseler olmalarıdır.

Dinin emirlerine uymayı esas alan eşler davranışlarını bu emirlere göre ayarlar, dinin yasakladığı huzur bozucu davranışlardan uzak kalır, yaklaştırıcı, ısındırıcı emirleri uygular, dolayısıyla mutluluğu yakalamış olurlar.

Dinî hayattan uzak eşlerle evlenen kimseler de uyum sağlayamamakta, huzursuzluklar içinde kıvranmaktadırlar.

“Dindarlığını ve ahlâkını beğendiğiniz kimse, ailenizden birisi ile evlenmek istediğinde, onları evlendirin. şayet evlendirmezseniz yeryüzünde fitne ve fesat çıkar”1 hadis-i şerifi bu denkliğin önemine ve denksizliğin nelere mal olabileceğine dikkat çeker.

Dinî hassasiyete sahip eşlerin bu özellikleriyle diğer konulardaki farklılıkları da bir ölçüde aştıkları görülür.

Bütün bu örneklerden sonra Allah Resûlünün (asm) şu tavsiyelerinin ne kadar yerinde olduğunu daha iyi anlıyoruz:

“Kadınların en hayırlılarıyla evlenmeye bakın. Denginiz olan kadınlarla evlenin ve emsâlinizin kızlarını isteyin.”2

Dipnotlar:

1- Tirmizî, Nikâh: 3.

2- ıbni Mâce, Nikâh: 48.

18.06.2005

E-Posta: sdogen99@ttnet.net.tr

Kaynak
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

Mesajlar: 1,518

Konum: istanbul

Meslek: NURolog

  • Özel mesaj gönder

31

11.02.2006, 16:04

hangimiz evlenme kararı aldıgımız da samimi bir şekilde sırf sünnet oldugu için karar aldık?ya da almayı düşnüyoruz?
bizim ölçülerimiz nasıl?dünyevi ölçüler mi daha ağırlıkta yoksa ahiret mi?
tonlarca yazı okuyoruz ama dunyevi olaylar -nefsimiz ön plana çıkarak-ağır basıyor.

şu bir hakikat ki:içtimai hayatta olan -bilhassa erkek kardeşlerimizin-bekar kalması harama yön vermesi gibi bişi..hizmette olanların durumu farklı.
içtimai hayatta gunah ortamları çok oldugu için evlilik ise bayan ve bay için büyük bir rahmet olucaktır..

buarada abduklkadir kardeş yazılarınız gayet kaliteli ve kaynaklı
yakında evlilik müessesinin başkanı yapacagız sizi..bir sürü yazı paylaşmaşsınız da :)

32

11.02.2006, 16:46

Alıntı sahibi ""insirah""


şu bir hakikat ki:içtimai hayatta olan -bilhassa erkek kardeşlerimizin-bekar kalması harama yön vermesi gibi bişi..hizmette olanların durumu farklı.
içtimai hayatta gunah ortamları çok oldugu için evlilik ise bayan ve bay için büyük bir rahmet olucaktır..


%100 katılıyorum, bunun yanında evlat yetiştirmenin sevabını ve hayrını küçümsememek lazım. Sorumluluk yüksek, ama ödül de.

Alıntı

buarada abduklkadir kardeş yazılarınız gayet kaliteli ve kaynaklı
yakında evlilik müessesinin başkanı yapacagız sizi..bir sürü yazı paylaşmaşsınız da


Estağfirullah. Ben işin ehlini olduğunu düşündüklerimin, bana güzel olanlarını aktardım, inşa'Allah istifadeli olur.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir