Giriş yapmadınız.

21

26.04.2008, 22:25

Yine gel, ey Sevgili, kol kola girsin ümmet,
Yine gel, isyan bitsin, Hak yola girsin ümmet!

Yine gel, Mevlidini yine Süleyman yazsın,
Yine gel, Sen yetimi sahipsiz bırakmazsın!

Yine gel, gelişine biçilmez hiçbir bahâ,
Yine gel, şu dünyamız ersin gülen sabaha!

Yine gel, günler beyaz, geceler beyaz olsun,
Yine gel, yüreklerde, gönüllerde yaz olsun!..

Yine gel, hep hasrettir balına can peteği.
Yine gel, ey Sevgili, ey Cennetin Çiçeği!..

Yine gel, havuzundan yanmışlara içir su,
Yine gel, saf saf olsun mescitlerin avlusu!..

Yine gel, atlar sürsün şanlı Hamza Uhud'a,
Yine gel, himmetinden ümmeti etme cüda!..

Yine gel, dünyaları doldursun ışık yıllar,
Yine gel, bitsin kanlı, bitsin karışık yıllar!..

Yine gel, ey Sultanım! Derdimiz var çöl kadar,
Yine gel, iki âlem Sensin insana Medar!..

Hep hicran, hep intizâr, başka kaldı ki nemiz?
Yine gel, Sana müştak, ninemiz ve annemiz!

Yine gel, "Gül" konmada doğan her kızın adı,
Yine gel, âşıkların Sensin elbet muradı!

Yine gel, gülücükler versin yine mah bize,
Yine gel, Musa, Hızır demesin eyvah bize!..

Yine gel, beklemede: Bağ, bahçe, toprak rahmet;
Yine gel, âlemlere bir tek Sensin Hak RAHMET!..

Arştan güneşe kadar her zerrede var nurun,
Servi, çemen, yasemen, çiçek çiçek nar nurun!



* * *


Benim Seni övmede aczim vardır EY NEBı,
Çünkü Sensin âlemin, Cennetlerin sebebi!

Ay'ların güneş'lerin nurudur nurun Senin,
Fazlına erişmeye imkânı yok kimsenin!..

Peri gibi güzeller zülfünün teli olmaz,
Kadrin öyle yüce ki, dengi, bedeli olmaz!..

Nebiler ve Velîler gıpta eder hep Sana,
Salât okur gece gün her gonca-i leb Sana!..

Nûrun öyle nurdur ki, her şeyin bir payı var,
Rab o sebepten etti, güneşi var, ay'ı var!

Süreyyalar, zühreler, nurunun pervanesi,
Yâ Resûlallah, Sensin varlığın bir tanesi!


şânını vasfedecek ne dil, ne bir kelâm var,
Yetişmez mi bu devlet, hep Rabbinden selâm var!

Sensin zaman boyunca gönül yakan tek güzel,
Yüce Allah zâtını yaratmıştır pek güzel!..

Adına kaç bin güzel, ey Nebi, kurban Senin,
ıki âlem bağında devlet Senin, şan Senin!

Ayak bastığın yere yıldız yağdırır semâ,
Sen Rabbinin lütfuna müstahaksın dâima!

Bütün âleme yeter o kadar çok şefkatin,
Seni bilmeyen kişi zanneder yok şefkatin!

Derdini döktü kütük, döktü ceylan, kuş Sana,
Yerde gökte ne varsa hep hayran olmuş Sana!

Elin ipekten narin, gözlerin gökten derin,
Hiçe yaktın gönlünü Selman'ın, Ebû Zer'in!

Fazlının karşısında akıl topal serçedir,
Kimseye nasib değil, künhüne ermek nedir!

ılmin diyeceği söz: O bir beşerdir ama,
Nur olmuş, can olmuştur, Melâke-i Kirama!'

Fazilette ona denk bir varlık bulmak muhal,
Öyle mübarektir ki hayâle sığmaz bu hâl!..

Dünya ve âhiretin en yüce rahmeti O,
ıstemez hiç kimseye derdi ve zahmeti O!..

Cennetin kapısını ilk açacak el O'nun,
Hayranıdır her Nebi, her şah, her güzel O'nun!..

Mahşerin Seyyidi O, denk değiliz biz O'na,
Enbiyâ diyecektir: 'Haydi gidin, siz O'na!..

Bugün derdimiz büyük, ah, bugün başımız dar,
Cenâb-ı Muhammed'dir âlem halkına Medar!..

Bu mahşer meclisinde değse nazarı kime.
Artık o kişi gider çiçekten bir iklime!..

Çünkü âleme RAHMET, çünkü Hûr-i Huda O,
şan verdi, şeref verdi, Bedir'e, Uhud'a O!..

Mecnun ve Leylâ gibi kim çekse de çok aşkı,
Hiçbir kulun Allah'a O'nun kadar yok aşkı!..

şefaati Hak O'nun, ümmetine var bağış.
Bu yüzden mücrimleri edecektir Yâr bağış!..

Ey nebî! Yüzüm kara, kimseye geçmez nazım.
Hesabım görülürken bana ihsanın lâzım!..

Vasfından âcizdir söz, âcizdir kelâm Senin,
Hep üzerine olsun salât ve selâm senin


Mustafa Necati Bursalı
Kâinatın Efendisi;

-SEN YARDIMSIN-

Bilâl Tunç

Orta Düzey

Mesajlar: 360

Konum:

Meslek:

Hobiler: 1- tashih, 2- Osmanlıca, 3- arıcılık

  • Özel mesaj gönder

22

29.06.2008, 23:16

NA’T


“Yazdıklarım Muhammed’i (asm) medhetmeden uzak;
Süslendi belki şi’rim, O’nun ismi var diye.”




Üç büyük, küllî muarrif Hakk’ı tam ta’rîf eder:
Başda Kur’ân, sonra görmüş olduğun göklerle yer.

Âyet âyet zerrelerden bir kitabdır kâinât;
ışte ondan sor ki: “Kimdir Hâlik’ın?” bir bak, ne der?

Sonra meydân, Rahmeten li’l- âlemînindir, evet,
Âyete’l- kübrâsı kevnin, Zât-ı Ahmed, serbeser...

Dinleyip, ders almamız lâzımdır elbet bizlerin,
“Rabbimiz kimdir?” der, öğrenmek dilersek biz eğer...

Evvelâ, Bürhân-ı Nâtık, Enbiyânın Hâtemi
Bilmemiz lâzım, nasıldır; hem de kimdir? Bir beşer!

Doğru, insandır O, lâkin ma’nevî şahsiyyeti
Gör ne kıymetdârdır, hakkiyle olmuştur lider.

Sath-ı arz mescid ve gökler kubbeler hükmündedir.
Mekke bir mihrâbı; mü’min “Kâbe kıblem.” der, döner.

ışte Yesrib, bir büyük minber, münevver Zâtına;
Hutbeler söyler, nasîhatlar eder: milyon değer!

Ehl-i îmân, ittiba’ etmekdeler ef’âline;
Çünki rehbersiz bulunmaz yol, nasıl insan gider?

Sâde insanlar için sanmak abesdir, çünki O,
Cin, melek.. her türlü mahlûkàt için rahmet diler.

Hem o Peygamber bütün insanlığın sertâcıdır.
Onsuz insanlar olur hattâ şu hayvandan beter!

Enbiyâullâha başkandır Muhammed Mustafâ (asm);
Başka bir şey istemez, yalnız bu nâm, ünvân yeter!

Evliyûllâh için seyyid o Zât’dır, âşikâr!
Böyle bir mürşid bulunsun, her mürîd elbet erer...

Halka-i zikrinde kimler yok ki? Bak bir: enbiyâ,
Evliyâ, şemsler, kamerler, zerreler, seyyâreler...

Aslı, geçmiş enbiyâdır; meyvedir her evliyâ..
O’ysa, cennetden çıkan kıymetli, nûrânî şecer...

Müddeî, isbât eder da’vâsının her vechini;
Enbiyâ tasdîk eder, şâhid olur.. pek mu’teber!

Her velî bir başka cins imzâ koyar da’vâsına,
Her kerâmet zammedip kesbetdirir yüksek değer.

“Birdir Allâh!” der O zîrâ; “Başka yokdur bir ilâh!”
Her kavim putlar yapıp tapmış iken dörder – beşer...

Hey cehâlet! Doğru yoldan sapmış insanlık yürür;
ışte, Peygamber bu insanlar için çok gam çeker.

Sağ ve sol: mâzî ve müstakbel O’nun da’vâsına
Saf tutup, hep bir ağızdan: “Haklısın!” der, baş eğer.

Hadsiz imzâlarla te’yîd etmiş olsun bunca zât;
Hangi vehmin haddi artık, hakka bâtıl der geçer?

Her kanat te’yîd eder, icmâ’, tevâtürlerle der:
“Doğru söylersin ve hakdır verdiğin her bir haber.”

Hâkezâ, Tevrât’ın, ıncîl’in işâret etdiği
Hem semâvî çok kitablardan çıkan pek çok eser

Bildirir Bürhân-ı Tevhîd’in açık evsâfını.
Bilse irhâsâtı insan, istemez hüccet; sezer.

Sonra, hâtiflerle kâhinler beşâret etmede...
Mu’cizâtın hepsi sağlam, ayrı şâhiddir birer.

Ap-açık binlerce hüccet.. duy; inan görmüş gibi.
Kàbil ammâ saymamız, bitmez – tükenmez; çok sürer...
Kasım 1972
Ekrem KILIÇ
CEMÂATDE VÂHİD-İ SAHÎH OLMAZSA; CEM' VE ZAMM, KESİR DARBI GİBİ KÜÇÜLTÜR. [Hakîkat Çekirdekleri (73)]

23

30.06.2008, 20:39

Alıntı sahibi ""Bilâl Tunç""



Hey cehâlet! Doğru yoldan sapmış insanlık yürür;
ışte, Peygamber bu insanlar için çok gam çeker.



Koskoca şiirin sırf şu cümlesini anlatabilmek, anlayabilmek ...
Kâinatın Efendisi;

-SEN YARDIMSIN-

24

17.07.2008, 00:40

şEMAıL
Ne uzun ne kısa kararında boy
Soyu ıbrahim’den ne asil bir soy
Saçları hoş siyah dalgalı bir koy
Kemâlini giydir beni benden soy
Âlemlere rahmet yüzünü göster
Bu kul varlığından soyunmak ister

Güneş pervânesi o güzel yüzün
Nurundan ışığı vardır gündüzün
Solmaz bir gül rengin ne kış ne güzün
Tecelli ediyor yüzünde özün
Hasretim, yanarım, yüzünü göster
Kölen bu devletle avunmak ister

Simsiyah gözlerin âhû misâli
Dâim Hakk’a bakar her an visâlin
Beyazı ölçüsü gözde kemâlin
Kaşların sûreti gökde hilâlin,
Râzıyım rûyada yüzünü göster
Âşık maşukuna can sunmak ister

Bir tutam sakalın birkaçı beyaz
Mübarek vücudun serin kış ve yaz
Cânımı yoluna kurban etsem az
Dostlar defterine köleni de yaz
Açıver kapını yüzünü göster
Gönül hasretinden yakınmak ister

Duyular mükemmel, dişleri inci
Kokusuna tutkun, yaşlısı genci
Yürürken koşmadan olur birinci
Kapına gelmiş bir garip dilenci
Açıver ne olur yüzünü göster
Garip ayağına kapanmak ister

Yukarıdan aşağı heybetle iniş
Yürüyüşünde var hep bu görünüş
Âdetin baktığın tarafa dönüş
Bize nasip olsun hayırlı bir düş
Kerem et ne olur yüzünü göster
Kim böyle bir düşten uyanmak ister

Seni ilk görenler korku çekermiş
Sonra ülfet eder hemen severmiş
Benzerini asla görmedim dermiş
Erenler yolunda giderek ermiş
Benzeri bulunmaz yüzünü göster
Gönüller nurunla yıkanmak ister

Zâtının nûrundan vermiş sana can
Hilkate ruhunla başlamış Rahman
Yûsuf’ta yok sende olan hüsnü an
Ahlâkındır Senin, mûcize Kur’an,
Alemlere Rahmet, cemâlin göster
Kölen rahmetine sığınmak ister

Ümmetin üstüne titreyen sensin
Müjdeci, uyaran, gel diyen sensin
Kulunu Allah’a sevdiren sensin
Gecemi gündüze çeviren sensin
Ey Hakk’ın şâhidi yüzünü göster
Kul şehâdetinle tanınmak ister

Hakk’ın halilisin, habibi sensin
Gönüllerin eşsiz tabibi sensin
En güzel hutbenin hâtibi sensin
Ümmetin en büyük nasibi sensin
Aşkımın Leylası yüzünü göster
Gönül seni gözden sakınmak ister

En güzel, en üstün ahlak senindir
Cömertlikte kemâl el-hâk senindir
şefaatte en son durak senindir
Miraç senin, Refref, Burak senindir
Sen gördün, bize de cemâlin göster
Pervâne şem’ine hep yanmak ister[/size]
Hayrettin KARAMAN


şemail: Resulullahı her yönüyle anlatan eser
Pervâne: Işığın etrafında dönüp duran kelebek
Tecelli: Görünme, bilinme
Âhû: Ceylan
Visâl: Kavuşma
Maşuk: Sevgili
Ülfet: Alışkanlık
Hilkat: Yaratılış
Hüsün: Güzel, iyi
Mûcize: ınsanların yapamadığı şey
Cemâl: Güzellik
Halîl: Samimî dost
Habib: Sevgili
Tabib: Doktor
Hutbe: Dini konuşma
Hatip: Konuşmacı
El-hak: Hakikaten, doğrusu
Refref: Manevi bir binek, ince yumuşak kumaş
Burak: Binek, Cennete mahsus bir binek vâsıtası
şem: Mum

25

31.08.2008, 11:58

Hz Âişe (R.Ah) (v.672)


O'nun Vasıfları

Mısır ahalisi şayet duysalardı
O'nun yanağının vasıflarını
Yusuf'un yüzünü görmek için
harcamazlardı o akçaları
Züleyha'yı kınayanlar şayet
görselerdi O'nun Alnını
Ellerinin yerine
kalplerine batırırlardı bıçaklarını



Çev.Burak Sönmez
Kâinatın Efendisi;

-SEN YARDIMSIN-

nurunözü1

Profesyonel

Mesajlar: 997

Konum: bursa

Hobiler: hat sanatı,ebru sanatı,kitap,internet

  • Özel mesaj gönder

26

18.03.2009, 15:49

Adını bilemediğim bir yalnızlık
Adını koyamadığım bir hasretlik
Dudaklarımdan dökülürken titreyen kelimelersin
Sen adı övülmüş efendimsin
Sen güllerin efendisi Ahmetsin,
Sen sevgililer sevgilisi Muhammedsin
Sen yerin titrediği bir yürüyüş
Sen göğün öpmek için eğildiği gülüşsün.
Gözlerimden dudağıma yaşlar düşerken
Sen dudağımda kokan gizli cennetsin.
Bir çocuk eli uzanıyorken damlalarıma
Filistinli bir ananın avuçlarında dua oluyorsun
Bir bebek ağlıyorken Grozni sokaklarında
Sırtını sıvazlayan bir el oluyorsun
Bir ışık gibi ufkumuzda doğuyorsun.
Rengarenk mumlarla süslü pastalar
Rengarenk çiçeklerle süslü masalar
Cennet kokusu çökmüş buhurdanlar
Ve çocuklar…
Sudanlı,Bosnalı,ıstanbullu çocuklar
Kulak ver rüzgara,dinle sesleri Ey Nebi!
Filistinli çocukları duyuyor musun
Iraklı,Çeçenyalı,Türkistanlı çocukları
Melekler el çırpıyor çocuk seslerine
Salavatlar getiriyorlar hep bir ağızdan
Selam olsun sana Ey Nebi nidalarıyla
Küçücük avuçlarında küçücük yürekleriyle.
Üfle mumlara soğusun dudaklar
Üfle küçük yüreklere sönsün ateşler
Gözlerinden gözlerimizi
Ellerinden ellerimizi
Dudaklarımızdan kokunu silme efendim
Ellerimiz bağrımızda dürülü
Yüreğimizde tağuti kilitler varken
Bizi bizimle bırakma Efendim
Bizi sensiz bırakma Efendim.
Ya tozu dumana katacaksın!Yada tozu dumanı yutacaksın!Yutanlardan olmamak dileği ile...

27

24.03.2009, 18:45

taha şiiri




Arkadaş, gül padişahının yanında silaha
davranmış gül var. Zübeyir Gündüzalp

nurunözü1

Profesyonel

Mesajlar: 997

Konum: bursa

Hobiler: hat sanatı,ebru sanatı,kitap,internet

  • Özel mesaj gönder

28

28.03.2009, 23:22

Belki daha önce bahsetmişimdir hatırlamıyorum.Zaman çabuk ilerliyor biliyorsunuz :roll: Yazın okuma kampı yapmıştık arkadaşlarla.Kamp çıkışı memlekete giderken,radyoda bu şarkı çalmıştı.ınsanın maneviyatıyla çok alakası var etrafındakileri algılamasının yada ondan çıkaracağı mananın.Ben efendimize o kadar kaptırmışım ki kendimi,şarkının sözlerini duyar duymaz O geldi aklıma.Sanki onun için yazılmış dedim.Ve ne zaman efendimizi düşünsem bu sözler hep aklıma gelir.Sizinle de paylaşmak istedim.(Belki ikinci olacak bilmiyorum)

Sen allahin bir lutfusun
Gözlerimin nurusun
Seni gören sifa bulur
Gelde gönlüm sifa bulsun
Seni seven aski bulur
Gelde gönlüm aska doysun

Biliyorum yüregin beni ister
O zaman bu biçare niye bekler
Geliverde gül yüzünü göster
Burada bir garip seni bekler

Gel sevindir su garibi
Gelde üzme bu garibi
Ya tozu dumana katacaksın!Yada tozu dumanı yutacaksın!Yutanlardan olmamak dileği ile...

Zehracan

Süper Moderatör

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

29

30.10.2009, 11:59

Ey Gül...

Ey Gül, ey Gonca-i Nûr, meftun yaprak, hâr sana.
Sensin gönüller Mâhı, bu yaz, bu bahar Sana!

Mûcize saltanatın taşları ayna yapar,
Her ırmak ve her deniz, her leyl-ü nehar Sana!...

Senin Zâti Akdesin âlemlere rahmettir,
Cibrîl vefalı yoldaş, Yüce Allah Yâr Sana!...

Bu nice iştiyaktır, ey en güzel Sevgili?
Asırlardır koşuyor, genç ve ihtiyar Sana!...

Nazarın kalbe şifâ, sözün hikmet incisi,
Hangi dertli kavuşsa, olur bahtiyar sana!

Misk kervanı kapında karar kılmıştır Senin,
Nebîlerin diliyle, hep övgüler var Sana!...

Ay, güneş, zühre, ülker, nûruna pervanedir.
Âlemde olmak ister, âşıklar civar Sana!...

Senin yolun hep açık, gidişin Allah'adır,
Dağlar ateş kesilse olamaz duvar Sana!

Güzelliğin âlemde misli bulunmaz inci,
Ey Gül, hasret çekmede Cennet, o bulvar Sana!

Dedin ki: "Şükreden kul olmak istemem mi ben?"
Rabbin ihsan buyurdu: Hurma, üzüm, nar Sana!

Her mûcizen parmakla gösterilmede Senin,
Çağlatmak öyle kolay, çöllerde pınar Sana!

Hicranın bir kütüğü dertle bîkarar etti,
Hep özlem duymadadır, selvi ve çınar Sana!

Cennetin çiçekleri Senin kokunu taşır,
Benzemeye çalışır, beyazlıkta kar Sana!

Güneş güzel yüzünden parlaklık aldı ey Gül,
Acep hayran olmadan, hangi göz bakar Sana?

Aşkının esiridir, ne çöl, ne de dağ tanır;
Bu sevdalı gönüller, su gibi akar Sana!

Varlık bahçesi Senin nurundan yaratıldı,
Hep medyun, hep minnettar, her can, her nigâr Sana!

Tebessümün ayların; zührenin sevincidir,
Nice hasret çekmede, bu bülbül-i zâr Sana!

Güllerin efendisi olmak kolay değildir,
Gıpta etmede ey Gül, binlerce gül-zâr Sana!

Yusuf, Senin dalında çiy tanesidir sanki,
Dîvâne kesilir göz etse, bir nazar Sana!

Fazlının eteğine akıllar erişemez,
Eli kalem tutanlar övgüler yazar Sana!

Hâk-i pâyine sürsem bir kerecik yüzümü,
Bende olan sermaye; hasret, intizâr Sana!

Malûm: GÜL Muhammed remzidir.

Sallallahu Aleyhi ve Sellem.

Mustafa Necati Bursalı
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

  • "NATREVAN" bir kadın

Mesajlar: 23

Konum: DİYARBAKIR

Meslek: HEKİM

  • Özel mesaj gönder

30

20.04.2010, 01:22

YAĞMUR

YAĞMUR



Vareden'in adıyla insanlığa inen Nur

Bir gece yansıyınca kente Sibir dağından

Toprağı kirlerinden arındırır bir yağmur

Kutlu bir zaferdir bu ebabil dudağından

Rahmet vadilerinden boşanır ab-ı hayat

En müstesna doğuşa hamiledir kainat



Yıllardır boz bulanık suları yudumladım

Bir pelikan hüznüyle yürüdüm kumsalları

Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım



Hasretin alev alev içime bir an düştü

Değişti hayal köşküm, gözümde viran düştü

Sonsuzluk çiçeklerle donandı yüreğimde

Yağmalanmış ruhuma yeni bir devran düştü



İhtiyar cübbesinden kan süzülür Nebi'nin

Gökyüzü dalgalanır ipekten kanatlarla

Mehtabını düşlerken o mühür sahibinin

Sarsılır Ebu Kubeys kovulmuş feryatlarla

Evlerin anasına dikilir yeşil bayrak

Yeryüzü avaredir, yapayalnız ve kurak



Zaman, ayaklarımda tükendi adım adım

Heyula, bir ağ gibi ördü rüyalarımı

Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım



Yağmur, gülşenimize sensiz, baldıran düştü

Düşmanlık içimizde; dostluklar yaban düştü

Yenilgi, ilmek ilmek düğümlendi tarihe

Her sayfada talihsiz binlerce kurban düştü



Bir güzide mektuptur, çağların ötesinden

Ulaşır intizarın yaldızlı sabahına

Yayılır o en büyük muştu, pazartesinden

Beyazlık dokunmuştur gecenin siyahına

Susuzluktan dudağı çatlayan gönüllerin

Sükutu yar, sevinci dualar kadar derin



Çaresiz bir takvimden yalnızlığa gün saydım

Bir cezir yaşadım ki, yaşanmamış mazide

Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım



Sensiz kaldırımlara nice güzel can düştü

Yarılan göğsümüzden umutlar bican düştü

Yağmur, kaybettik bütün hazinesini ceddin

En son, avucumuzdan inci ve mercan düştü




Keşke bir gölge kadar yakınında dursaydım

O mücella çehreni izleseydim ebedi

Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım



Sarardı yeşil yaprak; dal koptu; fidan düştü

Baykuşa çifte yalı; bülbüle zindan düştü

Katil sinekler deldi hicabın perdesini

İstiklal boşluğuna arılar nadan düştü






Sensizlik depremiyle hancı düştü; han düştü

Mazluma sürgün evi; zalime cihan düştü

Sana meftun ve hayran, sana ram olanlara

Bir bela tünelinde ağır imtihan düştü



Badiye yaylasında koklasaydım izini

Kefenimi biçseydi Ebva'da esen rüzgar

Seninle yıkasaydım acılar dehlizini

Ne kaderi suçlamak kalırdı, ne intihar

Üstüne pırıl pırıl damladığın bir kaya

Bir hurma çekirdeği tercihimdir dünyaya



Suskunluğa dönüştü sokaklarda feryadım

Tereddüt oymak oymak kemirdi gururumu

Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım



Haritanın en beyaz noktasına kan düştü

Kırıldı adaletin kılıcı; kalkan düştü

Mahkumlar yargılıyor; hakimler mahkum şimdi

Hakların temeline sanki bir volkan düştü



Firakınla kavrulur çölde kum taneleri

Ahuların içinde sevdan akkor gibidir

Erdemin, bereketin doldurur haneleri

Sensiz hayat toprağın sırtında ur gibidir

Şemsiyesi altında yürürsün bulutların

Sensiz, yükü zehirdir en güzel imbatların



Devlerin esrarını aynalara sorsaydım

Çözülürdü zihnimde buzlanmış düşünceler

Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım



Sensiz, tutunduğumuz dallardan yılan düştü

İlkin karardı yollar, sonra heyelan düştü

Güvenilen dağlara kar yağdı birer birer

Sensizlik diyarından püsküllü yalan düştü



Yağmur, duysam içimin göklerinden sesini

Yağarsın; taşlar bile yemyeşil filizlenir

Yıldırımlar parçalar çirkefin gölgesini

Sel gider ve zulmetin çöplüğü temizlenir

Yağmur, bir gün kurtulup çağın kundaklarından

Alsam, ölümsüzlüğü billur dudaklarından





Şehirler kabus dolu; köylere duman düştü

Tersine döndü her şey sanki; asuman düştü

Kırık bir kayık kaldı elimizde, hayali



Hazindir ki, dertleri aşmaya umman düştü

Ayrılığın bağrımda büyüyen bir yaradır

Seni hissetmeyen kalp, kapısız zindan olur

Sensiz doğrular eğri, beyaz bile karadır

Sesini duymayanlar girdabında boğulur

Ana rahminde ölür sensizlikten bir cenin

Şaşkınlığa açılır gözleri, görmeyenin



Saatlerin ardında hep kendimi aradım

Bir melal zincirine takıldı parmaklarım

Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım



Sensiz, ufuklarıma yalancı bir tan düştü

Sensiz, kıtalar boyu uzayan vatan düştü

Bir kölelik ruhuna mahkum olunca gönül

Yüzyıllardır dorukta bekleyen sultan düştü



Ay gibisin; güneşler parlıyor gözlerinde

Senin tutkunla mecnun geziyor güneş ve ay

Her damla bir yıldızı süslüyor göklerinde

Sümeyra'yı arıyor her damlada bir saray

Tohumlar ve iklimler senindir; mevsim senin

Mekanın fırçasında solmayan resim senin



Yağmur, bir gün elimi ellerinde bulsaydım

Güzellik şahikası gülümserdi yüzüme

Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım



Tavanı çöktü aşkın; duvarlar üryan düştü

Toplumun gündemine koyu bir isyan düştü

İniltiler geliyor doğudan ve batıdan

Sensizlikten bozulan dengeye ziyan düştü



Islaklığı sanadır ahımın, efganımın

İçimde hicranınla tutuşuyor nağmeler

Sendendir eskimeyen cevheri efkarımın

Nazarın ok misali karanlıkları deler

Bu değirmen seninle dönüyor; ahenk senin

Renkleri birbirinden ayıran mihenk senin



Bir hüzün ülkesine gömülüp kaldı adım

Kapanıyor yüzüme aralanan kapılar

Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım



Yağmur, sayrılığıma seninle derman düştü

Beynimin merkezine ölümsüz ferman düştü

Silindi hayalimden bütün efsunu ömrün

Bir dönüm noktasında aklıma Rahman düştü



Nefesinle yeniden çizilecek desenler

Çehreler yepyeni bir değişim geçirecek

Aydınlığa nurunla kavuşacak mahzenler

Anneler çocuklara hep seni içirecek

Yağmur, seninle biter susuzluğu evrenin

Sana mü'mindir sema; sana muhtaçtır zemin



Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım

Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın

Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım



Kardeşler arasına heyhat, su-i zan düştü

Zedelendi sağduyu; körleşen iz'an düştü


Şarkısıyla yaşadık yıllar yılı baharın

İnsanlık bahçemize sensizlik hazan düştü

Bu mesaj 1 defa düzenlendi, son düzenlemeyi yapan "NATREVAN" (20.04.2010, 01:38)


31

09.05.2010, 23:18

Sultanım Benim

Sultanım Benim

Seni anlatmaya hiç sözler yeter mi?
Nûr yüzünü görmeye gözler yeter mi?
Sensiz bu diyarda hiç güller biter mi?
Sen, güllerin gülüsün Sultanım benim.

Güzel ahlakın, dünyamızı aydınlatır
Kainat, susmaz; bak hep seni anlatır
Beş vakit namaz, yüreğimizi parlatır
Gönüllerin hak sultanı, Sultanım benim.

Sen, Muhammedü'l-Eminsin ve güzelsin
Sen, Hakk'ın seçtiği son Peygambersin
Seni bilemeyenler, Hakk'ı nerden bilsin?
Sen, gönüllerin sultanısın Sultanım benim.

Mekke´den doğdun bütün dünyamıza
Hakk'ın nurunu yaydın gönül deryamıza
Ne olur lütuf buyur, gel birgün rüyamıza
Gönüllerin hak sultanı, Sultanım benim.

Doyulur mu hiç senin o güzel cemaline
Doyulur mu o saf ve tertemiz haline
Doyulur mu hiç Muhammedü'l-Emin'e
Gönlümün hak sultanı, Sultanım benim.

Önder Demir

Zehracan

Süper Moderatör

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

32

28.07.2010, 12:36

Gül açmaz, çağlayan akmaz, İlâhî nûrun olmazsa
Söner âlem, nefes kalmaz, felek manzûrun olmazsa
Firâk ağlar, visâl ağlar, ezel mestûrun olmazsa
Cemâlinle ferah-nâk et ki yandım yâ Resûlallâh

Erir cânlar o gül-bûy-ı revân-bahşın hevâsından
Güneş titrer, yanar dîdârının, bak, ihtirâsından
Perîşân bir niyâz inler hayâtın müntehâsından
Cemâlinle ferah-nâk et ki yandım yâ Resûlallâh

Susuz kalsam, yanan çöllerde cân versem elem duymam
Yanardağlar yanar bağrımda, ummanlardan nem duymam
Alevler yağsa göklerden ve ben messeylesem duymam
Cemâlinle ferah-nâk et ki yandım yâ Resûlallâh

Ne devletdir yumup aşkınla göz, râhında cân vermek
Nasîb olmaz mı Sultânım haremgâhında cân vermek
Sönerken gözlerim âsân olur âhında cân vermek
Cemâlinle ferah-nâk et ki yandım yâ Resûlallâh

Boynu büktüm, perîşânım, bu derdin sende tedbîri
Lebim kavruldu âteşden döner pâyinde tezkîri
Ne dem gönlüm murâd eylerse taltîf eyle Kıtmîr’i
Cemâlinle ferah-nâk et ki yandım yâ Resûlallâh


Yaman DEDE..
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

Fani Yolcu

Stajyer

  • "Fani Yolcu" bir kadın

Mesajlar: 77

Konum: Kendi Dünyamın Merkezinde

Hobiler: Kitap okuma,şiir yazma

  • Özel mesaj gönder

33

05.10.2010, 11:42

Dürr-I Yetim'e

Beyhude geçen yıllarımın ahına mı yansam
Yoksa hakikat yüzüme kışın ayazı kadar sert çarparken,
Teselli arayan aciz yüreğimin nihayete hızla yol alışına mı?
Yüreğime giden her bir yolun patikalarına taşlar döşerken,
Umarsız bakışların sineme ukde olur.
Bir günlük yaşama inat kanat çırpan kelebek,
Baharına kem gözler değse hadsiz hesapsız sitem etmez misin?

Saklasan beni,
İçinde sen olan sayfalara, mısralara.
Suretin yüzüme aksetse
Ben, ben olmaktan çıkıp sen olsam.
Varlığın bu canı yakıp kavururken
Yok, mu Yüreğinde bir dulda?
Yaban ellere bırakılanı ümmetinden sayar mısın?
Rabbime benim içinde bir katre sunar mısın?
Paylaştığımız ana can;
Gözyaşlarımı akıttığım ana yâr derken
Dilbeste eyledin bu yeminli yüreği.

Çekilen her meşakkat değil midir seni bana yakın eden,
Yâr eden.
Yüreğim meçhule açılan bir kapı;
Aşım, ekmeğim, ışığım SEN.
Sensizlik benim öğrenilmiş çaresizliğim
Yıkamadığım, aşamadığım surlarım.
Gel saatlere inat bir dakikamız asra dönüşsün
Kisranın sarayına doğan nur gibi doğ bizim yüreklerimize,
Güneşin ruhlarımıza bir ok boyu mesafede olsun ki
Günahlarımız gözyaşlarımızla yıkansın.
Bu ölü canlar seni bekler dirilmek için.
Sonsuzluğa seninle yol almak,
Seni sende yaşamak için .


Sensiz bu sevda yükünü yüklenmek öyle zor ki,
Bu dil sessiz, hece hece seni öğrenmek ister;
Bu gönül susuz her bir yudumda kanmak ister.
Yüreklerimiz iki parça ay misali,
Âhir zamanın ahını yaşıyoruz.
Nasuh tövbelerimiz dikiş tutmaz oldu.
Gönüllerimiz hüzün yılının hazanında.
Bir tek rüyalarımız bayram yeri,
Olur ya gelirsin diye her güne bir gül ekledik.
Eceli boyunlarına asılı ümmetin,
El değmemiş yürekleri, doymak bilmeyen bir iştahla yerken;
Masumiyetimizi kırk yamalı bohçaya sardık.


Hezimete uğramış sevaplarımın azlığı ile
Mahcup bu yürek,
Sevildiğini düşününce
Yüreğimdeki çöllere nisan yağmuru sevinci düşer.
Bir katre gözyaşı…
Senin yolunda ayağıma bulaşan bir zerre toz…
Bazen de satırlarıma dökülen
Bir damla mürekkep sen olsaydın.
Canım, sevdiğim her şeyim diyebildiğim.
Aşk ve çile hamurunda yoğrulurken,
Tüm hücrelerim sana teslim.
Tutuşur yüreğim yüreğinde,
Biraz ter bir tutam tebessümdür varlığın.

Kaç yürek yetimliliğinin acı dokunuşlarını iliklerinde hissetti.
Kaç sevda duruldu huzur ikliminde.
Kaç bakış eridi varlığının hissiyatıyla.
Ötelerden yüreğime yetim dokunuşlarıyla gel.
Satırlara sevdam dar gelir.
Bırakmamacasına sar ruhumu, kat yüreğine.



Bu yürek ki…
Aşkı sende bulmuş, hayatı sende görmüş,
Sana tutulup kalmış bir can.
Sakla beni yüreğindeki sonsuzlukta.
Seni görmediğim bir göz,
Seni hissetmediğim bir yürek,
İçinde sen olmayan bir canı neylesin bu yâr.
Vursam kendimi bilinmezliğe,
Sonsuzluk sonum olsa dönüp dolaşıp sende dursam.
Dualarım hayallerin ötesini ister,
Seni bende ister.
Gelir misin Can?
Kalemimin izi,
Yüreğimin tını seni bulamasa katrenur neylesin bu canı YÂR.

KATRENUR

Beni
bende bırakıp Senden etme! “Benimdir” diye bildiklerim Senindir. Beni bende
olanlara bende etme! “Ben” diye bildiğim de Senin emrindir. Beni bende bırakıp
Senden etme Rabbim, yüzümü Sana döndüm, gönlümü de Sana çevir. Rabbim, bir Seni
bir bildim, Sevdalarımı Sende bitir...




34

29.03.2011, 12:50

İNCİ YAŞLARIM

Gözlerindeki inci yaşları
Artık ne olur sil efendim
Susuz gülleri suladı gözyaşın
Bir lahza olsa da gül efendim

Sen bırak ümmetin ağlasın her gece
Sen gül ne olursun
Benim gözlerimin pınarı kurusun
Sen gül ne olursun

Açlıktan midene bağladığın taşı
Günahkâr başımın olsun tacı
Sensizlik zaten en büyük acı
Melekler silsin gözyaşını

Sen bırak ümmetin ağlasın her gece
Sen gül ne olursun
Benim gözlerimin pınarı kurusun
Sen gül ne olursun

tAHA

Fani Yolcu

Stajyer

  • "Fani Yolcu" bir kadın

Mesajlar: 77

Konum: Kendi Dünyamın Merkezinde

Hobiler: Kitap okuma,şiir yazma

  • Özel mesaj gönder

35

08.04.2011, 13:31

MUHAMMED (s.v.s)



Adını hece hece gözlerime yazdım da ,
Varlığın kaf dağının arkasındaki yüreğime yar mıdır?
Gönlüm ki ufkunda kanatlanmaya ,
Yârdan yârene kavuşmayı arzular.
Ecel gelmeden irem bağlarıma
Hiçliğe talibim bunca varlıkta
Kalbimin ritmi sende durunca,
Değmesin bakışlar gölgelerime
Kulakları çınlasın iflah olmaz hastaların
Gelsinler ,buyursunlar
Okusunlar nefsime bir anlık salâyı
Ve bana kalsa sonda sonsuzluğa dair bir seda


İbrahim bıçağını yine İsmail’e dokundursun
Musa asasını Kızıl denize vursun
Söyleyin Meryem’e, yüreğini yeniden sessizliğe gebe kılsın
Bahiranın gözlerine bir bulut ilişsin
Kıvranıp dursun hakikat içimizde
Zaman mührünü kırsın zamansızca
Ve sen Mehlikam gel,
Gel ki yüreğimizde ki Mecusi ateşler sönsün.
Düğümlensin gülefşan kokun ruhlarımıza
Nasibimize yokluğunda seni sevmek düştü YA HABİB
Nur cemaline vurgun bu ümmet
Ötelerin ötesinden gül yürekli öğütlerinle gel..
Yüreğime koyduğum sızılarım derin
Varlığın ki yüreğime serin
Muhabbetin ,gözyaşlarıma serilirken
Şifasız lügatler, sinemi zincirlemesin

KATRENUR
Beni
bende bırakıp Senden etme! “Benimdir” diye bildiklerim Senindir. Beni bende
olanlara bende etme! “Ben” diye bildiğim de Senin emrindir. Beni bende bırakıp
Senden etme Rabbim, yüzümü Sana döndüm, gönlümü de Sana çevir. Rabbim, bir Seni
bir bildim, Sevdalarımı Sende bitir...




36

09.04.2011, 08:36

Alıntı

Gel ki yüreğimizde ki Mecusi ateşler sönsün.
Düğümlensin gülefşan kokun ruhlarımıza
Nasibimize yokluğunda seni sevmek düştü YA HABİB
Nur cemaline vurgun bu ümmet
Ötelerin ötesinden gül yürekli öğütlerinle gel..
Yüreğime koyduğum sızılarım derin
Varlığın ki yüreğime serin
Muhabbetin ,gözyaşlarıma serilirken
Şifasız lügatler, sinemi zincirlemesin


Çook güzel!
Allah razı olsun.

Fani Yolcu

Stajyer

  • "Fani Yolcu" bir kadın

Mesajlar: 77

Konum: Kendi Dünyamın Merkezinde

Hobiler: Kitap okuma,şiir yazma

  • Özel mesaj gönder

37

09.04.2011, 10:50





Alıntı


Gel ki yüreğimizde ki Mecusi ateşler sönsün.
Düğümlensin gülefşan kokun ruhlarımıza
Nasibimize yokluğunda seni sevmek düştü YA HABİB
Nur cemaline vurgun bu ümmet
Ötelerin ötesinden gül yürekli öğütlerinle gel..
Yüreğime koyduğum sızılarım derin
Varlığın ki yüreğime serin
Muhabbetin ,gözyaşlarıma serilirken
Şifasız lügatler, sinemi zincirlemesin


Çook güzel!
Allah razı olsun.

Rabbim cümlemizden razı olsun..O'na yakışır bir kul ve peygamberimize layık bir ümmet eylesin...(Amin)
Beni
bende bırakıp Senden etme! “Benimdir” diye bildiklerim Senindir. Beni bende
olanlara bende etme! “Ben” diye bildiğim de Senin emrindir. Beni bende bırakıp
Senden etme Rabbim, yüzümü Sana döndüm, gönlümü de Sana çevir. Rabbim, bir Seni
bir bildim, Sevdalarımı Sende bitir...



Bu mesaj 1 defa düzenlendi, son düzenlemeyi yapan "furkan1907" (09.04.2011, 11:54)


Fani Yolcu

Stajyer

  • "Fani Yolcu" bir kadın

Mesajlar: 77

Konum: Kendi Dünyamın Merkezinde

Hobiler: Kitap okuma,şiir yazma

  • Özel mesaj gönder

38

23.04.2011, 12:04

Merhamet Peygamberi


İpinle çıktım kuyuya
Kuyuya çıktım ipinle
Dediler, çıkılası değildir kuyu
Karanlıktır, inilir.
İn/dir.
Dedim, nedir ki in?
Mağara, dediler.
Bilgelerine götürdüler.
Bir mağara düşün dostum,dedi
Duvarına gölgeleri yansır hakikatlerin
Gerçek sanırsın.
Ne zaman çıksan dışarı
Görürsün hakikatleri
Güneşi görür söyleyemezsin
Bir mağara düşün dostum yanılgılar ülkesi
Bu yüzden atıyor herkes kendini dışarı
Bu yüzden mi dışarıda hayat?
Bu yüzden mi sergilemek her şeyini güneşin altında ?
Ve hayatı güneşlere taşımak?
Karanlık korkusu bu yüzden mi?
Balkonlar, sokaklar, kalabalıklar…
Bin parçaya bölünmüş gösterişli bedenler
İçeri korkusu mu mahremlerin sergisi?
Özü mağaradan çıkmak olan bir medeniyet düşün
Bir mağara düşün dostum
Bir Hira düşün
Öyle bir mağaraya gir ki
Gölge olduğunu göstersin sana dışardakilerin
Ve öğretsin sana
Merhamet olduğunu karanlıkların
Bil ki bazen görmek için örtmek gerekir
Bazen örtünmek gerekir korkmamak için
Bakmak gerekir bazen
Sırtını güneşe çevirip girmek ıssız mağaralara
Zirvesine çıktığın dağları alt ettim sanma
Mağaralarına in
Merhamet’e sığın Rahman’ın
Bir çocuk gördüm dostum annesini yitirmiş
Bir kadın su verirken bir cana
Bir yolcu gördüm dostum
Yörüngesi şaşırmış
Bir gemi gördüm yaklaşmazken limana
Bir nebi gördüm dostum yetim başı okşarken
Bir nebi
Cennetle müjdelerken
Yörüngeyi taşıdı yolcunun ayağına
Gemiyi liman yaptı denizin ortasına
Dediler, imkansızdır denizi liman yapmak
Bir mağara var dostum
Karanlığı aydınlık
Aydınlık mı? dediler
O tam bizim işimiz
Güneşten gelir bize ekmeğimiz, aşımız
Aydınlanma istersen yoktur bizim eşimiz
Bir bilge var şu dağda yüreğimiz başımız
Görmek istiyorsan ışığa sığın
Güneşi al arkana aydınlansın önlerin
Mağarandan çık
Gözünü kullan
Yine de bil
Bir ateştir aydınlık
Bil yine de dedi bilge
Bir ateştir aydınlık
Bu yüzden mi bu güneş?
Bu yüzden mi bu sahil?
Bu yüzden mi yakıyor geceri aydınlık
Azalıyor yıldızlar karardıkça geceler
Bu yüzden mi benziyor silahlar güneşe?
Çözülmüş beyin gibi çıkıyor gökyüzüne
Bu yüzden mi gözlerim yüreklerimden üstün?
Bu yüzden mi bilincim kulaklarıma küskün?
Bir medeniyet düşün dostum
Aklı fikri göz olan
Bir kulaktı oysa karanlıkları gören
Bir vahiy bir ses
Bir elçiyi dinledim merhametten bir halka
Etrafında çevrilmiş anlatıyordu bir halka
Bir nebi dinledim dostum
Sözü yıldız parçalar
Dinledikçe gönlümde birleşiyor parçalar
Bir nebi gördüm dostum
Bir çocuk taşıyordu sonsuz secdelerinde
Merhamet taşıyordu
Taşımak mı? dediler
O işi bize bırak
Deniz bize deredir
Yakındır bize ırak
Taşımakla kuruldu bu belde bu saltanat
Bir şair var orada
Her kelimesi sanat
Dedi,bak şu tepeye kanat yüklü insanlar
Dedim,nedir ki bunlar neden kanatları var
Dedi, bazısı var kanatla uçayım der
Gökyüzüne varayım bulut olsun bana yer
Dedim, uçmak için değil mi bu kanatlar
Dedi ,uçası değil acınası insanlar
Dedi, onlar hayatta aşağı düşecekler
Unutma her düşenin mutlaka kanadı var
Dedim ki, her birimiz düşesi değil miyiz?
Öyle buyurdu şair susası değil miyiz?
Bu yüzden mi bu düşüş, bu çöküntü, bu uçuş?
Kanatlarımız var da uçmaya mı çalıştık?
Ya da düşmek bitmezken kanada mı alıştık?
Gözlerimiz bundan mı her daim yukarılarda?
Uçamaya çalışırken kırıldı kanadımız
Bu yüzden mi uçaklar, füzeler, salıncaklar?
Bu yüzden mi bulutlar, ulaşılmaz umutlar?
Bir medeniyet düşün dostum düşmeyi uçmak sanan
Bir kanat düşün dostum düşmek için olmayan
Bir kanat düşün dostum alemleri kapsayan.
Dostum
Bir rahmet düşün
Bir kanat
Bir ufuk
Bir kanat nasıl tutar düşmeyi diye sorma
Düşmek mekanda olur
Bunu mekana yorma
Bir nebi düşün dostum
Mekanı zaman kılan
Bir düşüş düşün dostum
Zaman içinde olan
Bir düşüş düşün dostum
Zamanda uçmak olan
Mekan zaman, dediler
Anahtarı bizdedir
Dünyayı biz küçülttük
Zaman elimizdedir
Bilgeleri şairi artık geçmişte bırak
Zaman senin zamanın
Sadece kendine bak
Kendime baktım şimdi
Kıılmış bir çift kanat
İster düşlere uyan
İstersen gerçeğe yat
Bir düşüş düştü alem
Ayrıldık sandı Senden
Sen gelince gül oldu
Gül oldu güller senden
Şimdi ipinle çıktım kuyuya
Kuyuya çıktım ipinle
Ve burası kuyu değilse?
Ve bu çıkış inişse?
Ve bu ip Seninse?
İstersen beni burda bırak
Burda ne düşmek, ne kalkmak
Ne mağara, ne uçmak
Ne kanat çırpışı
Ne durmak için zahmet
Her şey düşer gibiyken
Mağaranın dışına
Yalnız Seni düşünmek…
Seni düşünmek Rahmet…
Merhamet Peygamberi…
_________________
Beni
bende bırakıp Senden etme! “Benimdir” diye bildiklerim Senindir. Beni bende
olanlara bende etme! “Ben” diye bildiğim de Senin emrindir. Beni bende bırakıp
Senden etme Rabbim, yüzümü Sana döndüm, gönlümü de Sana çevir. Rabbim, bir Seni
bir bildim, Sevdalarımı Sende bitir...




Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir