Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

28.03.2009, 09:15

AKİT

AKıT

Hani söz vermiştik, âlem-i ervahta...

“Belâ” demiştik, “elestü birabbiküm” sualine,

Yaratıcı, rızık verici ve yegane kanun koyucu olarak,

Allah’tan başka ilah,

Önder olarak da Resûl’ünden başkasını tanımayacaktık.

Hani söz vermiştik, Erkâm’ın evinde...

Hangi şart ve ortamda olursa olsun,

ılâhî Kelimetullah misyonunu yürütecek,

Musibetlerden yılmayacak,

Hiçbir tehditten korkmayacak,

Gerekirse ölümlerin en güzeline tâlip olacaktık.

Hani söz vermiştik Akabe tepesinde...

Doğru olan herşeyde Resûl’e itaat edecektik.

Rabbani davayı elden ele,

Gönülden gönüle iletecek,

Balçıkla sıvanmayan hakikat güneşini,

Cihatsız ve şehâdetsiz bırakarak lekelemeyecektik.

Hani söz vermiştik Medine’de...

Dünya kardeşliğinin en güzel

Teşekkül etmeye başladığı Medine’de.

Kıyâmete kadar tüm müslümanlar kardeş olacaktı.

Ve bizler “muhakkak ki mü’minler kardeştir”

Fermân-ı ılâhîsine gönülden bağlanacak,

Vücudun âzaları gibi,

Birbirimizin derdi ile dertlenip,

Sevinçlerimize ortak olacak,

“Komşusu açken tok yatan bizden değildir” düstûruna,

Evrensel komşuluk bildirisinden,

Kardeşliğin en alt eşiği olarak bakacaktık.

Hani söz vermiştik Rıdvan’da...

Başımızı tutamayan ellerimizi kökünden kurutacaktık.

Nemlenmemiş bir gözü,

Yaralanmamış, çile çekmemiş bir bedeni,

Mevlâ’ya sunmayacaktık.

Mücadelesiz ve bir safha cihatsız geçen bir günü,

Yaşanmamış kabul edip,

Doğarken nişanlandığınız ölümle,

Cihat masasında, şehâdet gömleğini giyerek,

Nikahlanacağımız günün hasreti ile yanıp tutuşacaktık.

Hani söz vermiştik,

Ayaklarımızı vura vura Mekke’ye girerken...

Dinime, namusuma göz diken zalimler
Tekrar iş başına gelirse,

Mukaddes beldelere Ebrehe’ler tekrar saldırırsa,

Bizde kanatlanıp uçacak,

Mevlâ’mızın ebâbil kuşları olmaya talip olacaktık.

Hani söz vermiştik Veda Haccı’nda Rusûlullah’a...

Cahiliyye adetlerini, bir daha diriltmemek üzere,

Kökünden kurutacak,

Miras bırakılan emanetlere sımsıkı sarılacak,

Ahkâm-ı Kur’ânî’yi tüm dünyaya yayacaktık.









Ahde vefa gösteremedik Allah’ım.

Zihinlerdeki hâtırasını çoktan silmiştik şehâdetin!

Çok uzaktı bizden, tanımıyorduk onu.

Sözlüklerimizden bile çıkarmıştık.

Çile çekmeye yanaşmadık.

Öyle eğildik, öyle eğildik ki,

Doğrulacak ne bir belimiz,

Kaldıracak ne bir başımız kaldı.

Utanıyoruz Allah’ım,

Nemlenmemiş bir gözle,

Yara almamış bir bedenle

Huzuruna varmaya utanıyoruz.

Ahde vefâ gösteremedik Allah’ım.

Bunu biliyoruz.

Ama şunu da biliyoruz ki,

Rahmet deryanda ufacık bir damlayız.

Yüzümüz yerde ama...

Affet bizleri Allah’ım.

Bizler senin affına muhtacız.
Biz nefse köle değil, Allaha kul olmaya geldik.

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir