Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

20.06.2007, 03:23

Bir tuhaf ilân -M. Latif Salihoğlu

Kısa adı TGTV olan bir vakıf tarafından hazırlanan ve önce büyük tirajlı gazetelere verilen, ardından da bilbordlara asılan bir "siyasî ilân" var.

"Demokrasinin yıldızları" başlıklı ilân panosunda, sırasıyla Menderes, Özal ve Erdoğan'ın resimleri yanyana dizilerek konulmuş.

Bu tuhaf ilânın metninde ise, aynen şu ifade yer alıyor: "Onlar, Atatürk'ün açtığı demokrasi yolunda bayraklaşan liderler!"

Çizilen tablo ve kullanılan şu ifadeler, sizce de bir garipliği, bir tuhaflığı açıkça sergilemiyor mu?

* * *

Arkasında çok büyük bir finans desteğinin olduğu anlaşılan bu ilânlı propaganda hakkındaki mülâhazamızı kısa maddeler halinde sizlerle paylaşmak istiyoruz.

1) Atatürk zamanındaki demokrasi denemelerinin tamamı "muvazaa" karakterli olup, iş tam bir çıkmaza sokuldu. Demokrasi (çok partili sistem), tümüyle devre dışı edildi.

2) 1945'te demokrasiye geçiş yapan Türkiye, gerçek anlamdaki demokrasiyi ancak 1950'den sonra teneffüs edebildi. Bu gerçeği ilân sahipleri de zımnen kabul etmiş olmalı ki, ilân kompozisyonuna Atatürk'ün resmini koyamadıkları gibi, onun zamanında başbakanlık yapmış herhangi bir siyasinin resmini koyma cür'etini de gösterememişler. Demek ki, işin içinde bugüne yönelik olarak maksatlı bir mesaj var.

3) Ortaya konulan "Menderes–Özal–Erdoğan" şeklindeki tablo, ne tarihî, ne siyasî, ne de iktisadî realiteyle bağdaşır. Dolayısıyla, ortada kelimenin tam anlamıyla bir çarpıtma var; hem de kasten çarpıtma. Tarihî silsiledeki kasdî kopukluk da işin cabası.

4) Ne Özal, ne de Erdoğan, hiçbir zaman çıkıp da siyaseten Menderes'in, dolayısıyla başkanı olduğu DP'nin devamı olduklarını söylemediler. Hatta, böylesi bir misyonu reddettiler ve "Biz, geçmişteki hiçbir partinin devamı değiliz" diyerek, redd–i misyon ettiler. O halde, şu zoraki yamama ve yapıştırma gayretkeşliği neden?

5) Türkiye'nin seçim atmosferine girdiği şu günlerde, vakıflardan müteşekkil bir vakfın siyasete bu derecede angaje olmasını fevkalâde yadırganır buluyoruz.

6) Bu arada, bazı gazeteciler (meselâ Hürriyet'ten Yalçın Bayer ve Vatan'dan Ruhat Mengi) dünkü köşelerinde aynı konuya değinerek şunu soruyor: "'Menderes'ten bugüne' tablosu içinde Demirel'in ismi, resmi neden yok? Bu ne biçim bir bağlantı böyle?"

7) Bir soru da bizden: Bir gönüllü teşekkül, yani bir vakıf kuruluşu, böylesine riskli, hatalı ve son derece masraflı bir işi yapmaya niçin gerek duyar? Hem, üzerine vazife midir?

M. Latif Salihoğlu - 12.06.2007

E-Posta: latif@yeniasya.com.tr

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir