Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

28.12.2010, 11:11

Mevlana

BİZ MEVLANA’YA UYARSAK

Biz eğer dine uyarsak din rahmet olur, eğer biz, dini kendimize uydurursak din azap olur. Mevlana gibi şahsiyetler de böyledir. Onların rahmet ve bereketinden istifade etmek istiyorsak onları dinlemeli ve hazmetmeli ve onlara uymalıyız. Onları kendimize uydurmamalıyız.

Mevlana Hazretleri buyurmuşlar ki:

"Üzülme; bir yandan korku, bir yandan ümidin varsa iki kanatlı olursun, Tek kanatla uçulmaz zaten. Sopayla kilime vuranın gayesi kilimi dövmek değil, Kilimin tozunu almaktır. Allah sana sıkıntı vermekle tozunu, kirini alır. Niye kederlenirsin? Taş taşlıktan geçmedikçe parmaklara yüzük olamaz. Yüzük olmak dileyen taş, ezilmeyi yontulmayı göze almalıdır."

Biri Mevlana’ya sert sert sordu:
-Demişsin ki ben 72,5 milletle beraberim, doğru mu?
-Doğru.
-Vay seni gidi, akılsız, idraksiz, irfansız!
Adamın bu hakaretlerine Mevlana:
-Bak bu iddialarında seninle de beraberim! cevabını verince, o çiğ adam pişmeye başlamış, zamanla kâmil bir insan olmuştur. Mevlana işte bunun için 72,5 milletle beraber olmuş. Yamuk yumukları düzeltmek için. O herkese kapıyı açmıştır, ama her kapıdan içeri girmemiştir.

“Sen gel, ne olursan ol yine gel! Kâfir, ateşperest, putperest, hâsılı her ne mezhepte olursan ol yine gel! Zira bizim dergâhımızda ümit kapısı kapalı değildir, yeis yoktur. Sen günahkâr da olabilirsin, ümitsizliğe düşme, yine gel.” demiştir.

Kur’an’ın ve Peygamberin yolunda olduğunu söyleyen, öyle yaşayan ve o yolda ölen bir mürşit hak ve batıla nasıl bir bakabilir, hoş bakabilir? Bakamaz. Öyleyse onun bu sözünü doğru anlamamız lazımdır ki o da şudur:

Ne olursan ol, gel. Gel de, yanımda kıyamete kadar putuna tap, dememiştir. Gel de, Hakiki Mâbud’unu bul, demiştir. Gel de bana bak, benim gibi ol demiştir. Gel, kâfirlikten, puta ve ateşe tapmaktan uzak dur. Günahın ne kadar büyük olursa olsun samimi bir tevbe et, tevbende sabır ve sebat göster. Allah’ın rahmetinden ümidini kesme. Gel, ama benim gibi Müslüman ol, Müslüman kal ve Müslüman öl.

Eğer Mevlana’yı böyle değil de, her sapık mezhebi hoş karşılayan biri olarak görürsek, Mevlana’yı derinden yaralamış oluruz.

MEVLANA ÇOK GECELER YATAĞA GİRMEZDİ

Mevlana’nın çoğu geceler yatağına girmediğini, ibadet, namaz, tefekkür ve dua ile meşgul olduğunu gören dostlarından biri:
-Efendim biraz uyusanız olmaz mı? Sözüne:
-Bu milletin mürşitleri de uyursa bu milletin hali ne olur? Cevabını vermiştir. İbadet şevkiyle yataklara girmeyen Mevlana acaba kimin aşkını taşıyordu?

EVDEKİLERE DAİMA SORARDI:

-Bu gün evimizde yiyip içecek bir şey var mı?
Arada bir:
-Hayır, hiçbir şey yok, cevabını aldığı zaman sevincinden uçardı:
-Allahım! Sana şükürler olsun. Bu gün evimiz, Peygamberler Peygamber’inin evine benziyor. Pek çok yemek bulunduğu söylendiği zaman da:
-Aman, bu evden Firavun kokusu geliyor, derdi.

Türlü türlü yemek yiyip de şükür ve teşekkürü aklına getirmeyenler Mevlana’yı nasıl anlayabilirler?

MEVLANA GÜZEL SESİ NASIL YORUMLADI?

Bir gün dedi ki:

-Güzel sesi duyduğum zaman, sanıyorum bana cennetin kapısı açılıyor. Sanıyorum o ses cennetin kapısının açılışından geliyor. Orda oturan nasipsizlerden biri atıldı:

-Ben de aynı şeyi duyuyorum. Bana da öyle geliyor!
Mevlana bu adama derin derin, manalı manalı baktı:

-Senin duyduğun, sana cennetin kapısının kapanışından çıkan sestir.” buyurdu.

Onun için demişler ki: “Musıki, âlimin ilmini, fasıkın fıskını, cahilin de cehlini artırır.” Mevlana, güzel sese manay-ı harfiyle yani Allah’ın bir sanat harikası olarak baktığı için bu bakış kendisine cennetin kapılarının açılmasını sağlıyor. Mevlana gibi bakmayanlar, sese manay-ı ismiyle yani ses kimin ağzından çıkıyorsa ona baktıkları ve adeta ona taptıkları için bu bakış, cennetin kapılarının kendilerine kapanmasına sebep oluyor. Onun için sesi ve sureti güzel, serveti ve sağlığı yerinde olanlar havalara girmemeli, mal sahibinin Allah olduğunu itiraf ve idrak etmelidirler.

MEVLANA, DÜNYAYA SIMSIKI SARILANLARI NEYE BENZETTİ

Buyurdu ki:

“Efendiler! Bu dünya bir ağaca benzer. Biz de bu âlemde yarı ham, yarı olmuş meyveler gibiyiz. Ham meyveler dala iyice yapışır. Oradan kolay kolay kopmazlar. Çünkü ham meyve köşke, saraya layık değildir.”

Dünyadan başka bir hayat tanımayanlar da o ham meyveler gibidirler. Dünyadan ayrılmak istemezler. Çünkü Sultan’ın sarayına yani Yüce Allah’ın cennetine çıkacak ne yüzleri, ne işleri, ne de olgunlukları vardır.

Halbuki “Hamdım, piştim, yandım.” Sözleriyle hayatını özetleyen Mevlana son dakikalarında iyileşmesi için dua edenlere dedi ki:

-Dilediğiniz şifalar artık sizin olsun. Habib ile Mahbub, Seven ile Sevgili arasında bir kıl kadar ince bir mesafe kalmıştır.. İstemez misiniz ki nur Nur’a kavuşsun.

Mevlana öylesine olgun ve dolgun bir meyve haline gelmişti ki Azrail denilen emin bahçivanın sepetine girip Sultan’ın sarayına, Firdevs cennetlerine gitmek için can atıyordu.
Mevlana olgunluğu ile, dünyaya sımsıkı sarılan hamları olgunlaştırmaya, dolgunluğu ile içi boşları doldurmaya, doygunluğu ile de marifetten yana aç ve nasipsizleri doyurmaya çalışıyordu.

VASİYETİ ŞU OLDU:

“Size gizlide ve açıkta takvayı (Allah’tan korkmayı) vasiyet ederim. Az yemeyi, az uyumayı, az konuşmayı, günahlardan ıstırap duymayı, oruca devam etmeyi, namaz kılmayı, şehvetleri bırakmayı, insanlara cefa vesilesi olmamayı hatırlatırım. Sefillerin ve aşağı takımın sohbetlerini bırakınız. Yalnız Salih olanlarla düşüp kalkınız. İnsanların hayırlısı insanlara faydalı olandır. Sözlerin hayırlısı da az ve anlamlı olandır. Bir olan Allah’a hamd olsun.”

Mevlana severlere selam olsun.

Bu konuyu değerlendir