Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

theQueen

Profesyonel

  • Konuyu başlatan "theQueen"

Mesajlar: 676

Konum: istanbul

Meslek: öğrenci

  • Özel mesaj gönder

1

03.02.2007, 23:25

enfiye bağımlılık yapar mı_?

şiddetli baş ağrılarımı
ya da
grip olduğumda çektiğim
çektiğimi hapşırarak çıkardığımı gördüğüm enfiye hakkında bilginiz var mı_?
ısrarla bağımlılık yaptığını iddia edenler var.
kula bela gelmez hak yazmayınca, hak bela yazmaz kul azmayınca!!!

2

04.02.2007, 10:33

yazıyı baştan aşağı oku kardeşim..dua ile..

Alıntı

Alışkanlık Yapan Zararlı Maddeler

ırade sahibi olmak, intizam içinde, başarılı ve sıhhatli bir hayatın anahtarıdır. Bu anahtar, insanları mesut eder. Onun zıddına "Hızlı yaşamak" diyebiliriz.

Hızlı yaşamak sözü ile hızlı sürülen bir aracın durumu arasında çok büyük benzerlikler vardır. Hareket halindeki bir otonun fireni tutmuyorsa, sürati artacak, önüne geleni çiğneyecek ve kendi sonu da felaket olacaktır. ınsan denen mahluk, aklını kullanmayıp yalnız nefsani arzularıyla hareket ediyorsa, hızı artmıştır; durumu, boşuna akıp giden nehir suyuna benzer Akıl denen baraj ile sakinleştirilirse, gücü artacak, verimi yükselecektir.

Dünyada her şey canlıların rahat yaşayabilmesi için ölçülü ve ayarlı yaratılmıştır. Buna rağmen biz, havanın biraz sıcak veya biraz soğuk oluşu halinde hemen şikayet ederiz. Halbuki bu kabil değişiklikler, bizim ibret almamız içindir. Dünyada mutluluğun anahtarı, intizamlı ve ölçülü yaşayıştır.

Vaziyeti hızlı yaşamak tabirine uyan kişilerde, ayarlı ve intizamlı bir hayat bulamazsınız. Onlar, vücudumuzun ihtiyacı olan normal besin maddelerini yeyip içmekle yetinmezler; daha fazlasını isterler. Müsriftirler, ferasetsiz ve anlayışsızdırlar; kendi nefislerine hudutsuz hak tanımışlardır. Başkalarını hiç düşünmezler, bencildirler. Geceyi gündüzü birbirine karıştırırlar, haram-helal tanımazlar. Onların hisleri, sadece hudutsuz zevk peşindedir. Akıl rafa kaldırılmıştır. Dolayısıyla hal ve hareketleri çok kere çocukça veya delicedir. Onlar ekseriya sigara, kumar ve uyuşturucu müptelası olurlar.

Bunların her biri zevkli ve keyif vericidir. Lakin, hiç bir canlının yaşaması için onlara ihtiyacı yoktur. Her birinin ZEHıR olduğunu bildikleri halde, hiç bir kanun ve nizam tanımadan, önceleri küçük dozda ve ufak çocukların ellerini ateşe uzattıkları gibi denemek maksadıyla kullanılan bu maddeler, ateş gibi ani yakıcı olmadıkları gibi, kendilerine hoş gelir.

Çünkü, hiç bir zehirli maddenin etkisi, ateşin alevi derecesinde ani değildir. Felaketlerin, ilk tadım veya ilk adımla başladığını anlamak çok zordur. Dolayısıyla bunların her birini birer "Gizli Düşman" olarak görmek icap eder.

Gizli Düşman, yalnız insandan olmaz. Pek çeşitli zevk verici maddelerin aynı maksatla kullanıldıkları bilinen bir gerçektir.

Bir düşman; sözünü, yüzünü, kıyafetini ve tavrını dosta benzeterek yanımıza sokulmuşsa, bize vereceği zarardan haberimiz olmaz. Vereceği zararı yalnız bir tek şeyle, yani AKIL ile önlemek mümkündür. Özetle söylemek gerekirse, hayat boyunca uyanıklık lazımdır. Çünkü uyuyan kişinin aklını kullanması elbette kabil değildir.

Mesela düşman, bulunduğumuz bölgeye uyutucu harp gazı atmış ise, uyku hali kaçınılmazdır. O halde önceden düşmanın böyle bir harp gazı kullanmasına fırsat verilmemesi icap eder. Yani, henüz aklımız başımızda iken gereken bütün tedbirler alınmalıdır.

Düşman ister açıktan, ister gizli şekilde gelsin, her hal ve vaziyete göre önceden tedbir almak, sadece akla mahsus bir marifettir. Aksi halde düşmana mağlubiyet ve ESARET kaçınılmaz olur. Netice olarak, aklını çalıştıranın şansı iyi gider, fakat aklını kullanmayanın şansı ise, hiç dikiş tutmaz. Nitekim, alkol kullanmağa alışmış olanlar hemen daima "şanslarının fenalığından" şikayet ederler ve güya içkiye şanssızlıkları sebebiyle devam ettiklerini tekrarlayıp dururlar. Bazı düşmanlar da içinde ufak patlayıcılar veya zehirli maddeler bulunan; saat, bilezik, dolmakalem, küpe v.s. gibi bilhassa çocukların hoşuna gidecek eşyaları hazırlayıp bunları düşman bildikleri halkın arazisine atıyorlar. Böyle cazip görünüşlü eşyaları görüp alanların kısa veya uzun zamanda bu tuzaklar tarafından ağır şekilde yaralanıp veya zehirlenip öldükleri az rastlanan hadiselerden değildir.

O halde harp, hile demektir. Daha bu misallere benzeyen çok sayıdaki hileleri ve taarruz vasıtalarını, maalesef insanlar yine insanlara karşı kullanıyorlar.

Her türlü hileden uzak kalabilmek için illa (AKIL CEVHERıMıZE) sahip olmamız lazımdır. Keza oyun kıymetini bilmek ve ona layık olduğu selahiyeti tanımak mecburiyetindeyiz. ınsanoğluna lütfedilen akıl, Cenab-ı Hakkı tanıyabileceği ölçüdedir. Hakkı tanıyanın, O`nun emirlerine uyması iktiza eder. Allah her türlü keyif veren maddeyi insana haram kıldığına göre, nefsimizin istediği veya başkaları tarafından tavsiye edilen ve hiç bir gıda değeri bulunmayan bu tür maddelere karşı uyanık olmamız şarttır. Aklımıza danışmadan bunlara yaklaşmamız, bizi her an perişan edebilir.

Günümüzdeki Tıp dilinde Tutsak yapan maddeler denen ve çoğu ilaç etkisi gösteren; ağrı azaltıcı (analjezik), ağrı dindirici (sedatif), uyuşturucu (narkotik), rahatlatıcı (ataraksik), uyarıcı (stimülan) ve ruhi durumu düzelten maddeler, bu çeşit tehlikelerle doludurlar.

şayet yalnız tedavi maksadıyla kullanılırlarsa, ilaçtırlar ve tababette yerleri doldurulamayacak değerdedirler. Diğer bir ifade ile, aklımıza danışarak kullandığımız zaman, tedavi edici değerleri yüksektir. Fakat uzun süre kullanıldıkları takdirde iptila durumu, yani o ilaca müptela (esir olma) hadisesi ortaya çıkar ki, böyle bir insan, insanlık vasıflarını ya kısmen veya tamamen kaybetmiş olur.

ılaç iptilası (ilaç esareti) şöyle tarif ediliyor: ılaca alışmış olan bünyeye, o ilacın devamlı olarak verilmesinin icap ettiği bir alışkanlık derecesidir. ılaç kesilirse kişide ağır zihni ve fiziki hastalık belirtileri ortaya çıkar.

Bir de itiyat (alışkanlık) tabiri vardır ki, ilaca alışmış olan kişiye, arzu ettiği halde o ilaç verilmediği zaman, kişide herhangi bir hastalık belirtisi meydana gelmez. Mesela yemeklerden sonra çay içmeğe alışmış olmak gibi.

ılaç esaretinde de, iptila derecesinde alıştığı ilaç kendisine verilmezse, kişinin yapamayacağı hiçbir delilik kalmaz. Bu durum genellikle aklın baştan çıkmış olduğu bir hali sergiler. ınsanı ilaç esaretine kadar götüren sebep, bu kabil ilaçların su-i istimalidir; yani, lüzumsuz yere kullanılmasıdır. ılaçlara bağımlılık, ya fiziki veya psikolojik özelliktedir. Merkezi sinir sistemine etkili olan ve uzun süre kullanılınca iptila meydana getiren maddelerin en önemlileri; afyon, morfin, heroin, kodein, esrar, kokain, barbituratlar, amfetaminler, LSD ve benzerleri, alkol ve nikotindir.

ıptila (esaret) meydana getiren ilaçların genel özellikleri şunlardır:

1) Fiziki ağrıları dindirir, ağrıdan muzdarip olanları muvakkat bir zaman için ağrılardan kurtarırlar. Bu etkisi beyindeki hissetme bölgesinin beyin merkeziyle olan ilgisini kesmesi şeklinde izah edilebilir. Böyle bir etkinin ameliyatlarda ve bazı acil durumlardaki hizmeti çok büyüktür. Fakat aynı ilacın kullanılmasına devam olunursa, vücudun hiç bir organı ile beyin arasında irtibat kalmaz. Bu yüzden ağrılar maskeleneceği için, bir çok organlarda meydana gelebilecek olan çeşitli yaralanmalar ve hastalık şikayetlerinden habersiz kalınacaktır. Dolayısıyla muhtelif hastalıkların ve yaraların bu sahipsiz vücutta genişlemesi veya gangren derecesinde fenalaşması çokca görülür. Tababette çok kullanılan morfin ile ondan sentezlenen opiat grubundaki ilaçlar ve diğerlerinde bu durum söz konusudur.

2) Genellikle tolerans sahibidirler; yani ilk günlerde kullanılan doz miktarı az iken etkisi tam olduğu halde, müteakip alışlarda ilk doz kafi gelmez, aynı tesiri elde edebilmek için zamanla miktarlarının artırılması icap eder. Opiat grubu, Alkol, Barbituratlar ve Amfetaminler toleransa sahiptirler.

3) ınsana Geçici bir huzur ve zevk verirler. Günlük stresler ve üzüntülerden ve kavgacılık iç güdüsünden kısa süre kurtulmak imkanı hasıl olur. ısterse dünya yansın, onu kullanan kişinin umurunda değildir. Hiçbir manevi değerin onun nazarında yeri yoktur. O kendisini göklerde uçan bir kuş gibi gamsız hisseder. Bu suretle kaybedeceği nice değerlerden asla haberi olmaz. Aile bağları tamamen kopmuştur. Her hareketi robotlaşmıştır. Tek düşüncesi aynı halin devam etmesidir. Dolayısıyla aynı maddenin devamlı olarak temini yolunda feda edemiyeceği hiç bir şey yoktur. Böylece namus, ar, şeref, vicdan, utanma ve haysiyet gibi kavramların hiç birisi kalmaz. Heroin ve Esrar bu yönden en tehlikeli olanlar arasındadır.

4) Bazıları doping etkisi gösterir. ılaç ilk alındığı zaman dünyayı toz pembe gösterir. Alınışı tekrarlandıkça "Psikoz" denen bir durum ortaya çıkar. Bu haldeki şahıs yerinde duramayan, çok hareketli, saldırgan (mütecaviz), her şeyden yanlış mana çıkaran ve cinsiyet farkı kalkmış olarak ne yaptığını bilmeyen bir kişilik kazanır. Psikoz durumuna düşmüş olan şahıs için genellikle "Öldü" ibaresi kullanılır. Bunun anlamı "artık insanlıktan çıktı" demek olsa gerektir. Hakikatte de fazla dozdaki ilaç, nefes durması sonu ölüme sebeptir. Ufak dozda kullanan kişi, ilacın etkisiyle tıpkı kuduz hastalığına yakalanmış gibi delilik hali gösterir. Tesiri geçtikten sonra ise, derin bir halsizlik ve zavallılık içine gömülür. Bunlara misal olarak Heroin, Amfetaminler ve LSD grubundaki maddeler, en başta yer alırlar ve kanunen yasaklanmışlardır. Bu gurupta Amfetaminler ve LSD başta gelmek üzere yüzlerce sentetik madde mevcuttur. Heroin de ayni maksat için kullanılır.

5) Zaman ve mesafe tahminini bozarlar. Uyuşturucu ilaçları kullanan kişilerde zaman mefhumu ve mesafe tahmini bozulmuştur. Gece ile gündüzü bile ayırt edemezler. Dolayısıyla mesuliyet hissi tamamen yok olmuştur. Araba kullandığını farz etsek, onun nazarında dere tepe dümdüzdür. Karşıdan gelen veya önden giden diğer vasıtalara, binalara ve daha her yere toslarlar.

Evvelce seyrettikleri bir filmin kahramanı olarak sanki o sahneleri taklit ederler. Keza evvelce okudukları bir hikayenin kahramanı olarak yaşamak isterler. Önemli miktarda kokain temin ettikten sonra, kendilerini bir odaya kilitleyip 3 gün 3 gece fasılasız olarak kokain zevkleriyle vakit geçirenlere rastlanmıştır. Doz fazla gelirse kişi saldırgan olur. Bu durumda vücut ısısı yükselmiş, göz bebekleri genişlemiş, soluk alma anormalleşmiş, karın ağrıları, kusma ve adale kasılmaları meydana gelmiştir. Neticede kısmi felç ve solunum durmasıyla ölüm vukua gelir.

Kokain veya diğerlerine alışanlar, çok defa iğneyi yerinde bırakarak her 5-10 dakikada bir olmak üzere yeni dozların zerkini temin ederler. Bu yüzden sıklıkla damar iltihapları ve diğer organların mikrop alması sebebiyle vücudun bir çok hastalıklara yakalanması tehlikesi gün geçtikçe artmış olur. Zaman ve mesafe tahmininde bozukluk, ekseri uyuşturucuların hasıl ettiği bir durumdur.

6) Sinir sisteminde kısa devreye sebep olurlar. Uyuşturucuların ekserisi, ağrıları maskelediği gibi, akıl ve muhakeme kabiliyetlerini de zayıflatırlar. Her ne kadar bu hususun sinirlerdeki iletim yollarında meydana gelen bazı bozukluklarla izahı düşünülmüşse de, Etil Alkolden başka bir maddeye ait patolojik bulgu elde edilememiştir. Alkol kullananlarda ise, sinir liflerini bir kablo gibi saran ve lipid yapısında olan MYELıN adındaki kılıfın alkol tarafından yer yer eritilmesi sebebiyle, tembihlerin (impulsların) naklinde kısa devrelerin teşekkül ettiği kanaati hasıl olmuştur.

7) Böbrekler, kalp ve beyin damarlarını daraltırlar veya genişletirler : Uyuşturuculardan bazılarının belirli dozlarda alındıkları zaman doping etkisi yaptıklarını ifade etmiştik. Bu devrede böbrekler, kalp, beyin ve etraf damarlarında muvakkat bir genişlemenin mevcut olacağı muhakkaktır.

Fakat bilhassa NıKOTıN`in, dozu ne olursa olsun, adı geçen bu çok önemli organların damarlarını daralttığı tesbit edilmiştir. Dolayısıyla sigara içenlerde böbrek, kalp, beyin ve etraf dokuları iyi beslenememektedir. Nikotinin, "arterioskleroz" denen damar sertliği hastalıklarının meydana gelişinde tehlikeli bir role sahip olduğu biliniyor. Bilhassa kalp ve damar hastalıklarında sigaranın mutlak olarak terk edilmesi tababet ilmi tarafından zaruri görülüyor.

8) Bu maddelerin ekserisinde renk, koku ve tat yoktur. Uyuşturucu maddelerin ekserisinde renk, koku ve tat bulunmadığı için her türlü içkilere karıştırılmak suretiyle istenilen kimseye fark ettirmeden içirilebilirler. Hatta rengi, kokusu ve tadı bulunanlar bile, her türlü alkollü içkilere konarak alınabilir. LSD`nin içme sularıyla bile hiç fark ettirmeden verilebilmesi, çok büyük bir tehlike teşkil eder. LSD`nin etkisi çok çabuk ve şiddetli oluyor. Onu alan kişi, şahsiyetini kaybediyor ve delirmiş hale geliyor. O kişide korku, üzüntü, sevinme, hasret duyma, vefakarlık, sevgi bağı, utanma, saygı duyma ve hareketlerini kontrol edebilme hassaları tamamen yok oluyor. LSD alanlarda pencereden düşme, suda boğulma karşıdan gelen arabanın üzerine doğru yürüme gibi hayatına mal olan hareketler sıklıkla görülmüştür. şahıs tam bir mesuliyetsizlik nöbetine girmiş, akıl ve muhakemesini kaybetmiştir. Zamanımızda LSD`ye benzeyen yüzlerce maddenin sentezlendiği ve dünya gençliğini işe yaramaz duruma getirmenin yolları üzerinde on binlerce araştırmalar yapıldığı bilinmektedir.

9) Bazıları tütün gibi kullanılırlar. Orijini bitki yaprakları olan bazı etkili maddelerin tütün gibi sigara tarzında hazırlanıp içildiği veya ağızda çiğnenmek suretiyle kullanıldıkları bilinmektedir. ESRAR ihtiva eden Hint keneviri nebatının taze uç kısımlarından hazırlanmış "BHANG" isimli karışım, bu alanda meşhur olmuştur. Keza yapılarında KOKAıN ihtiva eden Koka bitkisinin yaprakları ya çiğnenerek veya enfiye şeklinde buruna çekilmek suretiyle kullanılır. Bu nebatın Peru ve Bolivya`da çeşitli türleri mevcut olup yapraklarının önceleri ıNKA yerlileri tarafından And dağlarına tırmanabilmek için kuvvetlenmek maksadıyla çiğnendikleri kaydediliyor.

10) Diğer özellikleri :
A - Başlangıçta kullanılan doz miktarları küçüktür; aynı etkiyi elde edebilmek için müteakip günlerde doz`u artırmak icap eder. Mesela LSD`de doz önce 200-400 mikro gram iken, birkaç gün sonra binlerce mikrogram ister. Hemen hepsinde ölüm sebebi nefes durmasına bağlıdır.

B - Alışkanlık yapan maddelere esir olanların tedavisi için mutlaka özel hastanelere yatırılmaları ve daha sonra da 3 yıl kadar müddetle sıkı kontrolde bulundurulmaları gerekir.

C - Müptelalarda en fazla görülen komplikasyonlar: Karaciğer sirozu, safra tıkanıklığı, akciğer abseleri, pulmoner fibrozis, pnömoni, tromboflebitis, tetanuslar, lokal abseler, venlerde (damarlarda) skleroz ve tıkanma, sistemik ve pulmoner mikozlar v.b. gibi.

D - ınsanı kendisine köle yapan bu ilaçların sayıları binlerle bile zor ifade edilebilir. Biz sadece en meşhurlarından birkaçını ve kısaca dile getirdik. Zamanımızda sentetik ilaçların sayıları çok artmıştır.

Sonuç:

1) Zamanımızda alışkanlık yapan zararlı maddeler kansız harp silahları arasında yer almışlardır.

2) ınsanı kendi eliyle esir eden bu maddelerin hiç birisi, insanın yaşayabilmesi için lüzumlu değildir. Herbiri bazı hain kişiler tarafından tuzak olarak gençlere uzatılan birer zehirdirler.

3) Her birinden nefis az çok zevk alır, fakat o kişi o esnada her şeyini ve bütün insanlık değerlerini kaybeder.

4) ınsanı hissiz yapan ilaçlar, sadece ameliyatlar esnasında kısıtlı olarak hekimlerin tatbik ettikleri miktarda ve nadiren kullanılmalıdır.

5) ınsan, bu maddelerin zararlarından korunabilmek için, emin olmadığı kişilerin elinden bir şey içmemelidir. Ve hele her kişinin birbirine her türlü münasebet vesilesiyle ikram edebildiği sigara ve alkollü içkiler hiçbir zaman kabul olunmamalıdır. Bunu yapabilmek için, daha önce sigara ve alkole asla alışılmamış bulunulması gerekir. Aksi halde kişi, ikram edileni kolayca kabullenmiş ve tuzağa düşmüş olacaktır.

Tavsiye edilen çareler

1) Daha çocukluk çağından itibaren insana, insanlığa yakışan özellikler öğretilmeli ve Akıl Cevherinin iyi istikamette kullanılması anlatılmalıdır.

2) ırade gücünün arttırılmasına vesile olacak bir talim ve terbiyeye ihtiyaç vardır. Bunun en emin yolu, Allah`a ibadet etmekten geçer.

3) Genç Nesil, yaratılışımızın sebeplerini düşünecek bir zihniyete, halimize şükredebilecek bir ruh yapısına avuşturulmalıdır. Bu husus, dini terbiyenin esasını teşkil eder.

4) ınsana düşünme fırsatını günden güne kısıtlayan bu günkü dünyamızda, hayvanlar ile insanlar arasındaki en önemli farklar üzerinde, daha fazla meşgul olunması gerekir. Böylece düşünmek ve düşünerek doğru istikametin bulunabilme seviyesine tekrar ulaşmak, mümkün hale gelecektir.

Çünkü: Tefekkürden uzaklaşan insanlığın, saadete yaklaşması mümkün değildir.



Mühip Yeğin (Prof.Dr.)
http://www.sorularlaislamiyet.com/subpage.php?s=article&aid=5281&keyword=enfiye

theQueen

Profesyonel

  • Konuyu başlatan "theQueen"

Mesajlar: 676

Konum: istanbul

Meslek: öğrenci

  • Özel mesaj gönder

3

04.02.2007, 15:51

tatmin olmadım
ikna olmam lazım
kula bela gelmez hak yazmayınca, hak bela yazmaz kul azmayınca!!!

4

04.02.2007, 18:14

Enfiye

ısveç'te erkeklerin %30' u enfiye çekmektedir ve enfiye diğer ülkelerde de yaygın olarak kullanılmaktadır. Enfiyedeki nikotin, intravenoz enjeksiyonda olduğu gibi, hızla ağız içi mukoz membranlardan emilmektedir. Sigara içenlerde olduğu gibi nikotinin kalp, kan damarları ve kan basıncı üzerine kuvvetli etkileri vardır. Nikotin bağımlılığı kokain ve eroin bağımlılığı kadar güçlüdür.

Enfiye kullanmanın diyabeti nasıl etkilediği hala çok iyi bilinmemektedir. Nikotin insülin direncinin artmasına neden olacağından, enfiye kullananların (bu kişilerin kanlarında sigara içenlere göre nikotin düzeyleri daha yüksektir) diyabetlerinin kontrolünde sorun yaşamaları beklenir. Enfiye kullanan inşaat işçileri ile ilgili yapılan birçalışmada, enfiye çekenler sigara içenlerle karşılaştırılmış ve diyabette böbrek hasarı ile ilgili bir risk faktörü olan yüksek kan basıncı sıklığının enfiye kullananlarda daha yüksek olduğu bulunmuştur.

Her ne kadar sigarayı bırakmaktan daha zor olmasa da, enfiyeyi bırakmak sigarayı bırakmak kadar zordur. Enfiye kullanmak, diğer insanları etkileyip akciğer kanseri riskine maruz bırakmadığından, tıbbi bakış açısından daha kolay kabullenebilir. Enfiyenin ağız içinde kansere yol açtığı düşünülse de bu henüz kanıtlanmamıştır.

Prof. Dr. şükrü Hatun
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

theQueen

Profesyonel

  • Konuyu başlatan "theQueen"

Mesajlar: 676

Konum: istanbul

Meslek: öğrenci

  • Özel mesaj gönder

5

04.02.2007, 21:01

:mrgreen:
hala tatmin olmadım
ama şöyle bir şey var ki
ben hiç de bağımlılığını hissetmiyorum
sadece kullanmam gereken zamanda kullanıp
sonrasında hatırlamıyorum bile
bu ne oluyo şimdi
kula bela gelmez hak yazmayınca, hak bela yazmaz kul azmayınca!!!

Bu konuyu değerlendir