Giriş yapmadınız.

1

22.08.2005, 12:32

22 ağuston Ceylan ağabeyin vefatı

1-)CEYLAN ÇALIşKAN KıMDıR?




Abdülkadir Ceylân Çalışkan l929 yılında Emirdağ'da dünyaya gelmişti. Babası Mehmed Çalışkan, annesi ise Ayşe Çalışkan'dı. Küçük yaşta annesini kaybeden Ceylân Çalışkan annesiz, öksüz olarak büyüyordu. l944'ün yaz sonlarında Emirdağ'a gelen Üstada bütün Çalışkan ailesi yardıma ve hizmete koşmuştu.

Mehmed Çalışkan, oğlu Ceylân'la birlikte Üstada nasıl gittiğini şöyle anlatmaktadır: "Bir gün Ceylân'la beraber Üstadı ziyarete gitmiştim. Üstad: "Oğlun mu?' "Evet.' "Fırsat düşmüşken çocuğun mektep işini danışayım dedim: "Efendim, çocuk çalışkan ve zeki, onu yüksek mekteplere vermek istiyorum, ne buyurursunuz?" "ıyi! Zeki ve çalışkan olduğu için evvelâ benden iman dersi alsın, sonra yüksek mektebe devam etsin' diye buyurdu. "Böyle bir cevap beklememekle beraber, hemen razı oldum. Zaten Üstadın her emrini yerine getirmeye çalışırdık. Ev işlerimizi olduğu gibi, hususî meselelerimizi dahi hep kendisine danışırdık.





7-) Lâtifeler..




Küçük yaşta Üstada manevî bir evlat olan Ceylân Çalışkan, hiçbir kimsenin yapmadığı ve yapamadığı lâtifeleri, şakaları yapmıştı. Yine bunlardan tesbit edebildiklerimi, lâtif lâtifelerini anlatayım: Üstad bir gün arabada giderken Ceylân Çalışkan'a radyoyu açtırmış. Mustafa Sungur bu durumu bilmediği için, Ceylân hem radyoyu kapamıyor, hem de gülüyormuş. Mustafa Sungur'un ısrarıyla Ceylân radyoyu kapatınca, Üstad, "Ceylân, radyoyu aç, Sungur da dinlesin!" demiş ve "Kardaşlarım, ben sizin dinlediğiniz gibi dinlemiyorum" diyerek radyodaki hava zerrelerinin vazifeleriyle alâkalı dersler vermiş.

*** Bir meseleden dolayı Ceylân'ın canı sıkılınca, Üstad gönlünü almak için iltifat ederek, "Ceylân, size malta eriği alacağım" deyince, Ceylân, "Üstadım, gönlümüzü mü alıyorsun, yoksa yeni dünya mı alıyorsun?" diyerek mukabele etmiş.

"Ben oklava yedim"

üstad bir yanlışlıktan dolayı hiddet edip, küçük kulunç değneği ile vurduktan sonra, "Size baklava alacağım yemeniz için" deyince, "Ben oklava yedim Üstadım" diye, yine üstadı tebessüm ettirmiş.

"Nine ihtiyardır"

Bahar günü arabayla kır gezintisi yaparken otlayan koyunların, kuzuların yanından geçerken. Üstad, "Ceylân, sana bir koyun alacağım, bir de nine alacağım. Nine koyunu sağar, sen de sütünü içersin" deyince, Ceylân "Nine ihtiyardır, bu işleri yapamaz Üstadım" diye cevap vermiş.

"Zekeriya'nın dolmuşu "

Bir gün babasının yazdığı hasret ve şikâyet mektupları üzerine Zekeriya Kitapçı, Abdullah Yeğin'e hitaben Emirdağ'a, Üstada gelmesi için mektup yazmış. Bunun üzerine Yeğin Urfa'dan kalkıp, Emirdağ'a, Üstadın yanına gelmiş. Üstad , böyle durup dururken niçin geldiğini sorarak hiddet etmiş. Zekeriya Kitapçı'nın mektubu üzerine bu işin olduğunu anlayan Ceylân Çalışkan, zekâsından fışkıran cevabını biraz da argoya sarsarak, hemen cevap vermiş: "Zekeriya'nın dolmuşuna binmiş. Üstadım."

"Bir huri bana yeter"

Üstad iman ve Kur'ân hizmetini ehemmiyetini, bu zamandaki fedakârlığı anlatarak, "Size yirmi huri de verilse, yine bu hizmeti terk etmemeniz lâzım deyince, Ceylân Çalışkan yine lâtifesini yapmış: "Üstadım, bir tanesi yeter bana."

l96l yazında Nur talebeleriyle birlikte Ceylân Çalışkan'ı birinci şubede nezarete koymuşlardı. Hadisede mühim bir unsur olan Said Özdemir, elindeki içinde Nur'un matbaa klişeleri, formaları da çantasıyla birlikte, fırsatını bulup firar etmişti. Yirmi üç gün kadar Nur talebeleri nezarette kalınca Ceylân Çalışkan şu mısraları yazmıştı:

"Ağustos'un dördüncü haftası

"Said ve çantası "

Birinci şubeden bırakıp kaçtı

"Başımıza sevaplı belâlar açtı."

Bu şiiri eline alıp okuyan Birinci şube Müdürü, "Bunu kim yazdı?" diye sormuştu. "ıçinizden en eski kimse onunla konuşalım" diyen Birinci şube Müdürü Muzaffer Yılmaz'a Ceylân Çalışkan, "Eskilere itibar olsa, bit pazarına nur yağardı" diye şaka yapmıştı.

Harbiyede sabahleyin kapılar geç açılınca, içerde sıkışıp kalan Ceylân Çalışkan şu lâtifeleri satırları yazmıştı:

"Saat on bire geldi

Yemeğe hâcet kalmadı

Halimize demeye hacet kalmadı

Herkes hacetini içerde görür

Hacetim var demeye hacet kalmadı

Burası bir sivri adadır

Yassıada'ya gitmeye hacet kalmadı."



Sinekten kısas

Kafası pek çalışmayan, sâfi kalb, hemen aldatılabilen kimselere zeki ve nükteli buluşuyla "Kardeşimiz fazla mübarek" diye takılan Ceylân Çalışkan, çok konuşan, çenesi kuvvetli kimseleri de "Kardeşimiz az konuşmanın faziletine dair beş saat konuşabilir" diye şakayla hicvedermiş.

Çalışkanlar hanedanının asil bir mensubu olan Ceylân Çalışkan bahsini rahmetlere ve dualara vesile olması dileğiyle lâtifeli hatıraları ile bağlıyalım:

Barla'nın Çam dağlarında yabani ve iri bir sivrisinek Ceylân'ın eline konmuş emerken, Çalışkan elindeki makasla sineğin ayağını kesmek istemiş, Üstad ise "Keçeli ne yapıyorsun?" deyince Ceylân Çalışkan, "Kısas yapıyorum Üstadım" demiş. Üstad ise "O seni hacamat yapıyor" diye mukabele etmiş.

"Top ne işe yarar?"

Yine bir gün, Ceylân Çalışkan'ın amcası oğlu Zeki Çalışkan, Ceylân çalışkan'ın üvey kardeşi Sadık Çalışkan ile reyahin çiçekleri toplamış, Keçili köyü civarında üstada götürmek, hem de orada top oynamak için, yol kenarından giderken Üstad faytonda, Ceylân Çalışkan ise arabanın atını sürmekte iken, yol kenarında giden kardeşini ve amca oğlunu görmüş. Arabayı durdurarak, iki çocuğu da arabaya almışlar. Utanarak topu arkalarına saklamak istemişler. Bu esnada Üstad "Bu nedir?" diye topu sormuş. Zeki Çalışkan utanç içinde cevap verememiş, sadece ve sessizce, suçluluk psikolojisi içinde "Top!" diyebilmiş. Üstad ise "Bu ne işe yarar?" deyince Zeki Çalışkan daha da utanmış, ama yine Ceylân Çalışkan imdada yetişerek, topu tarif etmeye başlamıştı: "Üstadım, bu topu atarlar, tekrar yakalamak için peşinden koşarlar" deyince Üstad "Fesübhanallah" diye tebessümle karşılamış.


16-)VEFATINDA

Ceylân Ağustos l963'te Bakırköy istikametinde meydana gelen trafik kazasında, bindiği minibüste vefat ettiğinde nüfus cüzdanının arasından şu vesika çıkmıştı:

"Ceylân benim vekilimdir. Nur'a ait işleri benim hesabıma yapar."

Said Nursî

Vefatına kadar bundan kimsenin haberi yoktu. Kendisine itibar artıp, nefsine pay çıkmasın diye bunu gizlemişti.




Nur Dersinden Tespit Edilen “Üstad’ın Ceylan Ağabey’e tavsiyeleri:

1-ıktisada tam riayet et.

2-Nazar-ı dikkati kendine celbetme.Hevesatına uyma

3-Herkese açılma.”

Avam-ı nas’ın imanı kurtarma vazifesini şefkatkarane yükleneceğiz. Risale-i nur’la ilgili ilgili her şeye sahip çıkacağız. Bu dava benim,sözleri ben yazdım anlayışına sahip çıkacağız. Bu dava benim;sözleri ben yazdım anlayışına sahip olacağız.

Hizmet-i nuriyeyi hayatımızın birinci vazifesi bileceğiz.

Risale-i Nur vazife-i fıtratım.

Risale-i Nur gaye-i hilkatim.

Risale-i Nur sebebi saadetim.

Bir nur talebesini makam-ı sıddıkiyete götüren iki yol vardır:

1-Sadakat

2-Fedakarlık

ıhlas kelimelerin ruhu manevisidir. ıhlas olmadığı zaman,kelimeler eğitim mermisi gibi hedefi bulsa da tesir etmez. ıhlas olmayınca attığın fikir mermileri hedefi bulamaz.

Bir nur talebesinin manevi dengesi onun hizmetidir. Ne nisbette hizmet edersek,o nisbette dengedeyiz demektir.

Allah bizi dava-yı Kuraniye’de büyütsün,yürütsün,çürütsün.Amin

Bizim hizmetimizde ihtilafların çok önemli nedenlerinden birisi de DENKLıKTıR.

Aynı seviyedeki kardeşler arasında ihtilaflar olabilir. Bu durumda ikisinden birisinin fedakarlık yapıp diğerine inkiyad etmesi lazımdır. Böyle yapan bir nur talebesini melekler bile alkışlar.

Mesele-i Risale-i Nur’daki hakikatları ezberlemek olmak değildir;mesele o hakikatları yaşayabilmektir.

Diş merhemi göze sürülmez.Bir söz dermandır ama kimisine iyi gelir,kimisine kötü gelir. Hakikaları yerli yerinde kullanmalıyız.

Risale-i Nur’da merhaleler vardır. Bunlar:

1-şevk devresi:Ruhun hakikatları kapmasıyla olur.

2-Muhabbet devresi:Risale-i Nur kalpte mekan tutar. Bu devrede tehlike yoktur. Evinde tavuk pişer,fakat o medresede çorbaya koşar.

3-Sebat Devresi:Tehlikeli olan devredir. Ülfetle kırılarak zuhur eder. Enaniyet ve süfli arzular çok olur. Bu devre sebat etmekle geçirilmelidir. Gaye en az zayiatla bu devreyi atlatmaktır. ırtibat azalır,ictimai meseleler aklını kurcalar. Sebat günahlardan çekinmek,ve Risale-i Nurun kutsiyetine inançla olur.

4-Sadakat Devri:En son merhaledir. Arabistan’da Kutbu Azamda çıksa ona ittiba etmez. Risale-i Nura koşar.

5-Sıddıkiyet Makamı:Niyet ve nazar ile olur.

Hizmette başarılı olmak için:

Anlatılan hakikatın muhatabın kalbine yerleştirilmesinin iki sebebi vardır.

1. Sebeb-i zahiri,2. Sebeb-i manevi.

Sebebi zahirinin bazı şartları vardır:

1.Fiziki yapı:Tebliğin süreten müesirine tesir eden faktörlerden birisi simanın güzelliği(Saç sakal birbirine karışmış olmama.)

2.Libas:Giyiniştir. Bir insan bir muhitte giyinişiyle karşılanır. Fikirleriyle ağırlanır. Üstadımız onun için kıravat takın demiş.

3.Yaş

4.şahsiyet

5.Fiziki yapı,endam

6.Lisan hakimiyeti. Müdellel konuşmak,terkip kabiliyeti,cümle kurma,mantıki ilmi konuşmak,beliğ fasığ konuşmak. Bunun içinde ilim şattır.

Sebebi manevi (Hakiki)Sebepleri şöyledir:

1.ıHLAS:ıvazsız sırf rıza-i ilahi için konuşmak.

2.FENA:Hakikatta fena olmak. Nefsini ıslah edemeyen,başkasını ıslah edemez. Önce


nefsini öldürki,nefisleri öldüresin. Anlattın anlattın tesir etmedi,diyeceksin ki ihlassız anlatmışım. Manen kirliyim.

3.SALAHAT:Takva sahibi oldukça sözüm müessiriyeti artar. Fakat takva azaldıkça lafızlar kalpten çıkmaz,ıslatsa ıslatsa dili ıslatır. Kalpten gelmez. Onun için manevi hayatın temizliği tahir olması şattır.

Nefsi emmare yavaş yavaş,aldata aldata kendine uyduruyor.Elli sene evvelki dede kabirden çıkıp şimdikileri görse kafir der. Bu insanlar bu hale nasıl geldi?

....yavaş,yavaş.

Anlamak iki çeşittir:1.ıbareyi anlamak,2.Hakikatını anlamak. Uhuvvet risalesini okuduğu halde dövüşen insan ibareyi anlamıştır. Hakikatını anlamamıştır. Çünkü hakikatını anlayan insan kardeşiyle dövüşmez.

Kardeşin seni tahkir ettiği halde sen ona muhabbet gösterebiliyorsan;işte o zaman sırr-ı uhuvvet tezahür eder.

Bütün peygamberlerin,kutupların,evliyaların yolu ihlas yoludur.

Bir tezgahtar,dükkana gelen müşteriye iltifat ediyor. Gururu,enaniyeti terk ediyor..

Dünyevi işlerde bu gerekiyorsa,uhrevi işlerde çok daha fazlası lazımdır.

Risale-i Nurun yolu sırrı ihlastır.,kulluktur. Bu hakikatları en başta iç dünyamızı mamur etmek etmek için kullanacağız.

Az değiliz. Az olduğumuza üzülmeyeceğiz. Çünkü kainat kuruldu kurulalı bu böyledir.

Cemadat fazla,nebatat az;nebatat fazla,hayvanat az;hayvanat fazla,insanlar az;kafirler fazla,müslimler az;amiler fazla,veliler az;veliler fazla;veliler fazla,asfiyalar az;asfiyalar fazla,enbiyalar az....

Üstad lahikaların satırları ile sadık nur talebelerinin vasıflarını çiziyor.(modelini)ışte o modele kavuşamayan,maksada vasıl olamaz.

Her nur talebesine manevi müzaheret vardır. ılk intikal devresine de manen hep müzaharet vardır. Tutuşma devresinden sonra,şevk derecesine giriyor. 30 yaşına doğru o müzaharet kesiliyor. Artık kendi ceht ve gayretiyle ilerliyor. Müzaheret devam ederken kendimizi iyi yetiştirmemiz elzemdir.

Bu kutsî hizmette durmak,düşmek demektir. Durmadan,yılmadan hizmet ,daima hizmet...

Fedainin feda edemeyeceği hiçbir şeyi yoktur.

Üstad”Biz muhabbet fedaileriyiz”diyor.

Öyle ise muhabbet için feda edemeyeceğimiz hiçbir şeyimiz olmamalı.(şerefimiz,Haysiyetimiz,Enaniyetimiz,vs,....)



Lillah içi muhabbete nefsin menfaatin hiçbir faydası yoktur. Karşılık beklenmez.

Hizmet ALLAH rızası içindir,o ruh yok ise,hizmette yoktur.

Risale-i Nur’a köle gibi makamsız hizmet eden,manevi makamatın en müntehası olan Sıddıkiyete vasıl olur. Bu ise tam mahviyetle olur.

Niye biz Risale-i Nurun sarhoşu olamıyoruz?Çünkü içmiyoruz.

Sarhoş sıhhati pahasına alkolik oluyor.

Biz de NURKOLıK olmalıyız,Nuru içip içip sızmalıyız. Neticede ebedi bir sıhhat ve saadet kazanacağız.



Risale-i NUR hizmeti hem cihaddır,hem ubudiyettir. Bu ikisini de beraber götürmemiz lazımdır.



Kaynak:
fethullah_gulen-unsubscribe@yahoogroups.com

Risale Okuyorum

Üyeliği İptal Edildi

  • "Risale Okuyorum" bir erkek
  • "Risale Okuyorum" adlı kullanıcı yasaklandı

Mesajlar: 663

Konum: Ankara

Meslek: Öğrenci

Hobiler: İnternet, Risale-i Nur

  • Özel mesaj gönder

2

22.08.2005, 12:34

Allah mekanını cennet eylesin.
"şimdi oku, kabirde okuyamazsın!" (Zübeyir Gündüzalp)

Mesajlar: 34

Konum: istanbul

Meslek: öğrenci

  • Özel mesaj gönder

3

22.08.2005, 15:16

Allah razı olsun bu hatırlatma için..Ceylan abimiz gerçekten de küçük yaşlarından itibaren Çalışkanlar ailesinin bir üyesi olarak Risalelerin hizmetinde bulunmuştur.Bu yazdığın hatıralar Necmeddin şahiner'in Son şahitler isimli kitabından alınmış sanırım siteye ordan girmiştir yani..
Ve risale ile iştigal eden kişiler espriden anlamıyor gibi bi anlayışı yıkan yegane ZATtır Ceylan abimiz..Bende bir keresinde bir programda onun hatıralarından okumuştum da en çok HURıyle ilgili olana gülmüşlerdi
Allah Cennetine koyduğu kullardan eylesinn...AMıN!!!
only the EVERLASTING is everlasting!

mavilale

Orta Düzey

Mesajlar: 202

Konum: bir ummandan..

Hobiler: ...

  • Özel mesaj gönder

4

22.08.2005, 23:24

amin...
Bir gömlek düştü bu hikayede bize, yakub’un gözyaşına değen…

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir