Giriş yapmadınız.

1

27.06.2005, 12:34

Nurun mânevî avukatı

“Nurun mânevî avukatı…”



“Sayın hakimler! Bir din âlimi ile görüşmek, onun din hakikatlerine ait kitaplarını okumak ve yazmak ve din arkadaşlarının imdadına koşmak üzere dinine ve Kur’ân’ına ve Peygamberine (a.s.m.) hizmet etmek bir mü’minin vazifesi ve hakkı değil midir? Bizi bu hizmet-i diniyeden men eden bir kanun maddesi var mıdır?”

Bu ifadeler, merhum Ahmed Feyzi Kul’un 1948 Afyon müdafaasından…

Üstadı Bediüzzaman gibi ondokuzuncu asrın ahirinde 1898 (1314) dünyaya gelen Ahmed Feyzi Kul, kendi hayat hikâyesini şöyle özetler:

“ıstanbul’da Darü’l-Muallimîn talebesi iken, 1915’te ihtiyat subayı olmak üzere talimgâha sevk edildim ve bir devre talimgâhta öğretmen olarak kaldım. Bilâhare de Ordu 4, Fırka 54, Alay 164, Tabur 2, Bölük 4 de 3 ncü Takım Kumandanı olarak Sina Cephesine gönderildim. Devam eden harplerde 12 Mart 334 (12.3.1918) tarihinde de yaralanarak, Diri Bellut muharebelerinde esir kaldım. Mısır’ın Kahire şehrinde bütün yaralı Türk subaylarının tedavi edildiği Abbasiye Hastanesinde (üç defa ameliyat edilerek) tedavi edildim ve aynı şehirde Helyopolis nâm esâret kampına götürüldüm. 25.9.1919 da memlekete iâde edildim...”

1930’da Bediüzzaman’la tanışarak kahraman bir Nur talebesi olarak 1943’de Denizli, 1948’de Afyon hapsine giren Ahmed Feyzi Kul, bir ömürlük Nur hizmetiyle 16 Ekim 1972’de Hakka yürüdü…


KAHRAMANLIKLA ıLıM KOLKOLA…


Kur’âna hizmet uğrunda aylarca zindanlarda yatan Ahmed Fevzi Kul, fevkalâde beliğ ve hatip bir Nur talebesidir. Zaman zaman çeşitli gazete ve dergilerde, derin ilmî ve ıslâmî bilgisiyle yazılar yazar, Müslümanları müdafaa eder, Kur’ânî gerçekleri izâh eder.

Kendinden evvelki diğer Nur talebesi kahraman subaylar gibi, bütün tehlikelere rağmen en zor zamanlarda, ağır ceza mahkemelerinde Bediüzzaman’ı müdafaa eden Ahmed Feyzi Kul’un bu sergüzeşt-i hayatı bile tek başına bir destandır. Bediüzzaman ve talebelerinin Birinci Cihan Harbi ve ardından ıstiklâl Savaşında Millî Mücadeleye ve Kuva-yı Millîye verdiği desteğin açık bir nişânesidir.

Bediüzzaman araştırmacısı Necmeddin şahiner’in ifâdesiyle Ahmed Feyzi Kul, kabına sığmayan, gemlenemeyen, yılmayan, eğilmeyen, hiç bir tazyik karşısında hakkı ilân etmekten geri kalmayan ve mağlûbiyeti asla kabul etmeyen müthiş bir irâde sahibidir. Hapishanelerde hazırlayıp mahkemelerde okuduğu müdafaaları birer şaheserdir. Kahramanlıkla ilmin el ele, kol kola beraberce yürüdüğü bir edebiyat ve cesaret manzumeleridir.

Zindanlarda, falakalar altında Bediüzzaman’ın yüksek tevazusuyla müsaade etmemesine rağmen söylediği şu sözler, Risâle-i Nur’un feyizli Feyzisi’nin feyzinin ilânâtı olur: “Ey Üstad! Bütün dünya senin büyüklüğünü, hakkaniyetini ve ılâhî memuriyetini inkâr etse de, sen de onların bu inkârlarını tasdik etsen, illâ bu Ahmed Feyzi senin muhteşem mâhiyetini, müceddidiyetini, ılâhî memuriyetini bütün cihâna ilân edecektir.”

Zira Ahmed Feyzi Risâle-i Nur müdafaalarında şöyle haykırır:

“Biz Bediüzzaman’ı zamanımızın en yüksek din âlimi biliyoruz. Din hakikatlerini asla dalkavukluk yapmadan beyan ve ifade eden bir hakikat adamı biliyoruz. Din ve vicdan hürriyetinin hükümran olduğu bir memlekette vicdanî kanaatlerimizden mesul olamayız. Bundan dolayı da kimseye hesap vermeye mecbur değiliz. Madem ki devlet laiktir, bizim dinimize ne karışıyor?


“MÂıDETÜ’L-KUR’ÂN HAZıNETÜ’L-BÜRHAN”


Bediüzzaman’ın talebelerinden Mustafa Sungur Ağabey, “kuvvetli nâtıkası, irtibatı ve alâkası vardı. Hz. Üstad ona, ‘Risale-i Nur’un mânevî avukatı’ demiştir. Afyon’da okuduğu şa’şaalı müdafaası ile heyet-i hâkimenin dikkatini celbetmiş ve hazırladığı Mâidetü’l-Kur’ân Hazinetü’l-Bürhan adlı eseri ile, bu asırda zuhur eden Risâle-i Nur’a işâret eden, âyet ve hadislerden istihraçlar çıkarmıştı” dediği Ahmed Feyzi Kul hakkında şu hâtırayı anlatır:

“Son ziyaretlerinde, Üstadımız, ‘Ben otuz seneden beri o havaliye (Ege bölgesine) baktığımda büyük bir ruhun bana mukabele ettiğini görüyordum. Eğer, kardeşim! Sen orada olmasa idin, benim gitmem lazımdı’ diye beyânda bulunmuştu. Buradaki mukabil gelme hadisesi, bana mukabil geliyor, mânâsında olsa gerek...”

Gerçekten de Ahmed Feyzi’nin celâdetli ifâdesiyle, “Zât-ı Uluhiyetin alenen inkâr edildiği ve erkân-ı dinin müftehirâne (övünülerek) tezyif edildiği ve onun yerine fâniler teellühe edilerek (ilahlaştırılarak) kendilerine (haşa) yaratıcılık isnat edildiği bir devirde” o bütün itîraz ve saldırılara karşı Risâle-i Nur’un mânevî müdafaasını yapar.

“Mâidetü’l-Kur’ân, Hazinetü’l- Bürhan (Kur’ân Sofrası ve Deliller Hazinesi) isimli eserle, Risâle-i Nur’un nasıl bir Kur’ân tefsiri olduğunu ve hakkaniyetini ilân eder. Ve bu eserinin yazılışında kendisine yardım eden Manisa’nın büyük ilim adamı ısmail Hakkı Efendi’yle beraber her ikisi için Bediüzzaman kendi el yazısıyla şöyle niyâz eder:

“Yâ Erhamerrahimîn, ism-i âzam hürmetine, bu Hazinetü’l Bürhanı yazan Ahmed Feyzi ve ısmail Hakkı’yı Cennetü’l-Firdevs’te saadet-i ebedîyeye mahzar eyle.. âmin.. âmin.. âmin..!”

http://www.yeniasya.com.tr/2005/06/26/yazarlar/cilhan.htm

2

27.06.2005, 12:36

Dün Said kardeşim yanlış hatırlamıyorsan mevlüde gitti..Bize biraz mevlütten bahseder misin :?:

3

27.06.2005, 12:40

Abi mevlüde gittik Ahmed Feyzi abinin... Daha doğrusu gidemedik. Babam "Dur bakalım arabanın conta (motor üst kapak contası) yancak mı?" diyerek 140 lara vurdu otobanda. Contadaki ufak delik büyümüş, conta yanmış, araba hararet yaptı, ancak sanayiye vardık. Usta aradık, bulduk, yaptırdık derken saat 2-3 olmuş. Dedim bu saatten sonra gidilmez. Sanayiye uğrayan babamın biraderi de dedemi getirmiş, babam da onu köyüne bırakcaım diye tutturdu. Bir de köye gittik geldik. Bol bol dolaşmış olduk dün. En azından köyde karpuz yedik... Ne diyim, vardır bir hayır....
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

4

27.06.2005, 12:44

Hayırlısı, bende senden dinlemek için seni arayacaktım..Neyse bi dahaki mevlütte anlatırsın

5

03.07.2005, 22:16

Yâre açik Yâre, Yâre açmaya Yâre ne hacet Feryadim duyulur asikâre dile dökmeye ne hacet
Güllerim döndü hare, hare küsmeye ne hacet Dil avare dudak biçere parelenmeye ne hacet

6

03.07.2005, 22:21

Yâre açik Yâre, Yâre açmaya Yâre ne hacet Feryadim duyulur asikâre dile dökmeye ne hacet
Güllerim döndü hare, hare küsmeye ne hacet Dil avare dudak biçere parelenmeye ne hacet

7

03.07.2005, 22:23

Yâre açik Yâre, Yâre açmaya Yâre ne hacet Feryadim duyulur asikâre dile dökmeye ne hacet
Güllerim döndü hare, hare küsmeye ne hacet Dil avare dudak biçere parelenmeye ne hacet

8

03.07.2005, 22:25

Yâre açik Yâre, Yâre açmaya Yâre ne hacet Feryadim duyulur asikâre dile dökmeye ne hacet
Güllerim döndü hare, hare küsmeye ne hacet Dil avare dudak biçere parelenmeye ne hacet

9

03.07.2005, 22:26

bir kac kareyi paylaştik sizinle, ama orada oluşan manevi havayi anlatmak mümkün değil.. abimizi rahmetle aniyoruz, organize eden vede katilan, katilamayan tüm kardeşlerden Allah razı olsun.
Yâre açik Yâre, Yâre açmaya Yâre ne hacet Feryadim duyulur asikâre dile dökmeye ne hacet
Güllerim döndü hare, hare küsmeye ne hacet Dil avare dudak biçere parelenmeye ne hacet

10

04.07.2005, 00:43

Allah rahmet eylesin , Allah böyle Abilerimizin sayısını artırsın inşallah ! Bizleride böyle abilerin yolundan ayırmasın !

11

04.07.2005, 11:01

amin amin amiiiin

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir