Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

30.07.2011, 21:34

Edincik Hizmetinin Kahramanları

Geçen günlerde Balıkesir Edincik’e ziyarette bulunduk. Edincikli ehl-i hizmet ağabeylerimizden Ali Karakaş Ağabeyimiz, Allah razı olsun, bizi evinde ağırladı. Oranın ilk Nur kahramanlarından ve kırk yıllık okuyucularımızdan olan Fahri Cura Ağabeyimiz ise, Edincik’teki ilk hizmetin nasıl başladığını anlattı.


Buradaki ilk Risâle-i Nur hizmeti nasıl başladı?


Ben Risâle-i Nur’u askerde tanıdım. Buraya geldiğimde 2-3 sene ara oldu, kimseyle tanışamadık. Bandırma’dan Tayyar Ağabeyler bir düğün vasıtasıyla geldiğinde onlarla tanıştık. Biz üç arkadaş (Abdurrahman Öz, Yaşar Karakuzu ve ben) bir anda kendimizi hizmetin içinde bulduk.
“Yeni Asya’da Hekimoğlu İsmail’in bir yazısı çıkmış: ‘Bir kardeşinizle iş yeri açın, hem nokta-i istinad olsun, hem de kardeşler toplansın’” diyerekten Abdurrahman kardeş geldi. Bana dedi: “Fahri, seninle dükkân açacağız, hizmet için olacak. Bu meyanda ben beş bin lira veririm.” Param yok, yeni de evlilik yapmıştık, 5-6 aylıktık. Ben hanıma, “Hizmet için bir iş yeri açmak istiyoruz, bileziklerini verir misin?” diye sordum. Allah razı olsun, “Veririm” dedi. Edincik’te bir pastane dükkânı açtık. Açar açmaz Yeni Asya’ya abone olduk. Böylelikle bu kardeşle hizmeti başlatmış olduk. 8-10 tane lise talebesi dükkâna dağılır, müşteri şeklinde derse gelirlerdi. Şimdi bu kardeşler hiç fire vermeden hepsi büyük yerlerde hizmetler görüyorlar.
Biz hanımla 40-43 seneden beri Risâle-i Nur’u tanıyoruz. Dershanenin anahtarı bizde, temizliğini yapıyoruz, çayın altını yakıyoruz, ışığı yakıyoruz, kışın da sobayı yakıyoruz... Bizim hizmetimiz de bu şekilde.

Risâle-i Nur hizmetlerine hangi tarihte girmiş oldunuz?


1968 senesinde.
O zamanlarda istibdat vardı. Burada da sıkıntılar çekildi mi? Sürekli bir baskın oldu mu?

Hayır, hiç baskın olmadı. Karakoldan, Belediye Reisinden uyarılar geldi, hizmete mani olmaya çalıştılar. Ama biz korkmuyorduk, hizmet devam edecekti. 28 Şubat’ta Ali kardeşi karakoldan çağırdılar. “Durdurun dersi” dediler. “Hayır, durdurmayacağız” dedik. ”Basacağız” dediler. ”Tamam basın, siz de gelin derse” dedik.
Geceleyin Başçavuş geldi. Kapı numaramızı, benim ismimi aldı. Bu evleri sordu, krokisiyle beraber fişliyordu yani.
Başınızdan geçen ilginç bir hadise var mı?

Nüfus sayımında evde oturuyorduk. Dışarı çıkma yasağı vardı. 28 Şubat olayı zamanının en civcivli zamanı. “Küçük oğlanla ders yapalım” dedik. Açtık Tarihçe-i Hayat’ı. “Ey felâket ve helâket asrının adamı, senin de reyin var. Fikrini beyan et!” Ben o anda durdum. O zamanki hâlet-i ruhiyemi tarif edemeyeceğim tabiî. 28 Şubat şerit gibi gözümün önüne gelince ağlamaya başladım, gözümden şıp şıp yaşlar geldi. Tezgâhın üzerindeki bardaklar patlamaya başladı. Kafamızı saklamaya mecbur olduk. Her yer cam oldu. On çay bardağı ve bir su bardağı paramparça oldu, kendi kendine infilâk etti. Buna benzer iki hadise de Üstad’ın sobasının patlaması, Hüsrev Ağabeyin bardaklarının patlaması olmuş. Üstad’ın “Sıkıntılar anında veyahut felâketin def’i ânında veyahut felâketin geleceği zaman bunlar olur.” dediği aklıma geldi. Bu baskıların en çok olduğu zamanda böyle bir şey yaşamış olduk.

Edincik’te dersler ve hizmetler nasıl işledi?


20 sene boyunca her akşam ders yaptık. Kardeşlerimiz şevkimizi kırmadı. Her akşam aralıksız dershane açıldı. Hep gittiler, kapatmadılar. Bazen iki kişi yaptık dersi, bazen beş kişi olduk. Bu şekilde sürdü.
Ali Karakaş, Cevat Orbay, Cevat’ın eşi, kızı ve iki oğlu tam bir hizmet ehliler. 20 sene boyunca akşamları yatsı namazını kılıp ders yaptığımız arkadaşlarla, Burak, Nurhak ile tam bir okuma programı uyguladık. Bu derslere 3-5 arkadaş iştirak ediyordu. Umumî derslerde de normal ders yapıyorduk.
Bir gün bir düğün vesilesiyle Ali Uçar geldi. Hizmeti görünce “Ben vilayetlere, konferansa yetmiyorum, ama Edincik’in her dâvetine icabet edeceğim” dedi. O düğünde de diyebilirim ki 12 saat hiç durmadan devamlı ders oldu.
Bir kardeş bize şöyle dedi: ”Burada bütün düğünler davullu içkili. Ben kimsenin düğününe gitmiyorum, kimse de benim düğünüme gelmeyecek.” O kardeşin ihlâsına binaen Ali Uçar Ağabey Gönen’e geçiyorlarmış bu vesileyle düğüne uğradı, tevafuk oldu. Kimse gelmez dediği düğününe bu vesileyle çok kişi katılmış oldu.

Edincik’teki birlik ve beraberlik havası nasıl?


Etrafta hep ayrılmalar, dağılmalar, bölünmeler oldu. Ama Edincik’te ve Bandırma’da böyle bir olay olmadı. Hep Yeni Asya olarak kaldı. ”Edincik numune-i rehber oldu bizlere” dediler.

Bize ayırdığınız zaman ve bilgiler için çok teşekkür ederiz. Allah sizlere hayırlı, uzun ömürler versin.


Büşra Yalçın
27.07.2011 Yeniasya Gazetesi

Bu konuyu değerlendir