Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

23.09.2009, 16:10

Peygamberimizin bir günü nasıldı?

Peygamberimizin bir günü nasıldı?

Peygamber Efendimiz gecenin son üçte birine doğru uyanırdı. Cihana bedel gözlerindeki uykuyu eliyle silerek doğrulur ve "Bizi öldükten sonra dirilten Allah’a hamd olsun. Yeniden diriltip huzurunda toplayacak da O’dur." diye dua ederdi. Bazen Medine’nin berrak gökyüzüne bakarak, l-i İmrân Sûresi’nin son on bir âyetini okurdu. Sağ tarafından başlayıp gömleğini giyer ve ilk iş olarak inci dişlerini misvâklardı.
Abdest bozacağı yere yaklaştığı sırada "Allah’ım! Her tür şeytandan (kötülüklerden ve günahlardan) sana sığınırım" diye dua eder, oradan uzaklaşırken "Allah’ım! Beni bağışlamanı dilerim" anlamında "Gufrânek" derdi. (Tirmizî, Tahâret 7) Abdest alıp teheccüd namazına başlardı.

Canlı ve coşkulu bir ibadetten sonra mübarek bedeni yorulduğu için yeniden istirahata çekilirdi. Ayrıca geceleri Bakî Mezarlığı’na gider, vefat eden ashâbına dua ederdi. Çok önem verdiği bu görevi hiç ihmâl etmezdi.

Sabaha doğru müezzin, Resûlullah’ın evine iki defa uğrardı. Birincisinde namaz vaktinin girdiğini haber verir, o zaman Efendimiz tekrar kalkıp sabah namazının iki rekat sünnetini kılar, sağ tarafına uzanıp dinlenirdi. Müezzinin ikinci gelişinde mescide çıkıp kendisini bekleyen ashâbına sabah namazını kıldırırdı. (Buhârî, Teheccüd 23) Namaza başlamadan önce safların ip gibi düzgün tutulmasını tavsiye eder, bazen sahabilerin omzuna dokunarak herkesi bir hizaya getirirdi. (Müslim, Salât 122-128 )
Ashabıyla sohbet ederdi
Ortalık iyice aydınlanmadan namaz kılınmış olur, kadınlar geldikleri gibi sessizce evlerine döner, âcil işi olmayan erkekler Peygamberimiz’le beraber olmak, onun gül yüzüne doya doya bakmak için yerlerinden ayrılmazlardı. Mihrapta bağdaş kurup oturan Efendimiz güneş doğuncaya kadar ashâbıyla sohbet ederdi. (Müslim, Mesâcid 286) Bazen ashâbına o gece gördükleri rüyayı sorar, rüyalarını tâbir ederdi; rüya gören olmamışsa kendi rüyasını anlatırdı.
Zira Peygamberimiz rüyalarda önemli olayların ipuçlarını bulur, mü’minin gördüğü rüyanın peygamberliğin kırk altıda biri olduğunu söylerdi. (Buhârî, Ta’bîr 2)

Evine besmeleyle girerdi
Peygamber Efendimiz daha sonra eve döner, besmele çekerek içeri girer, sol tarafından başlayıp ayakkabısını çıkarır, ev halkına selâm verirdi. Eve besmeleyle girildiğinde şeytanın üzüldüğünü, adamlarını "Artık burada kalamazsınız" diye uyardığını söylerdi. (Müslim, Eşribe 103) Eve girerken "Allah’ım! Senden hayırlı giriş, hayırlı çıkışlar niyaz ederim. Allah’ın adıyla girdik, Allah’ın adıyla çıktık ve Rabb’imiz olan Allah’a tevekkül ettik." der, içeri girer girmez yine dişlerini misvâklardı. (Müslim, Tahâret 43, 44)
Sonra hanımına evde yiyecek bir şey olup olmadığını sorar, yiyecek bir şey yoksa oruca niyet ederdi. (Müslim, Sıyâm 169, 170) Eline geçeni yoksullarla paylaştığı için yiyecekleri sık sık tükenir, evlerinde haftalarca yemek pişmediği olurdu.
Aişe annemizin dediği gibi böyle zamanlarda hurma ve su ile veya komşuların gönderdiği yiyeceklerle yetinirlerdi. Gün olur bir tabak yemekle, gün olur birkaç hurmayla idare ederdi. Bir şey yerken besmele çekmeyi, sonra da "elhamdülillah" demeyi hiç ihmal etmezdi.

Hanımına yardım ederdi
Evde bulunduğu saatlerde eşlerine her konuda yardım ederdi. Gerekirse evi süpürür, hayvanları sağar, elbisesini yamar, kendi işini kendi yapardı. (Ahmed İbni Hanbel, Müsned, VI, 256) Her sabah onların hatırını sorar, ihtiyaçlarını öğrenir, sonra da bunları temin ederdi. Yolda karşılaştığı kimselere selâm verip tokalaşırdı.
Duha namazı diye de anılan kuşluk namazını hiç ihmal etmezdi. Öğle sıcağı iyice bastırınca kaylûle yapar yani öğle uykusuna yatardı. Sevdiği kimselerin evinde kaylûle yaptığı da olurdu. Vaktinin önemli bir kısmı Mescid-i Nebevî’de geçerdi. Müslümanlar’la orada görüşüp sohbet eder, sorularını cevaplandırır, öğüt isteyenlere öğüt verirdi.
Önemli bir duyuruda bulunacağı zaman herkesi orada toplar, ganimet mallarını dağıtır, göndereceği heyetleri, askerî birlikleri, tayin edeceği kumandanları, valileri, zekât memurlarını, dini öğretecek muallimleri belirler, yabancı heyetleri kabul eder, onları orada veya mescidin yanında kurulan çadırlarda ağırlardı.

Sağ tarafına yatardı
Yatsı namazı kılındıktan sonra önemli bir işi yoksa, kardan beyaz dişlerini temizleyip abdestini alır, yatağına gider, İhlâs ve Muavvizeteyn’i yani Kulhüvallâhüahad ile Kul eûzüleri okuyup ellerine üfler, sonra da ellerini yüzüne ve vücuduna sürerdi. Yavaşça sağ yanına uzanır, mis kokulu avucuna gül yanağını koyar ve bazı dualar okurdu. Kimi zaman kısaca "Allah’ım! Senin adınla ölür, senin adınla dirilirim" anlamında "Allâhümme bismike emûtü ve ahyâ" der (Buhârî, Daavât 7,8 ) bazen daha uzun dualar okur, sonra kendisini bir tür ölüm kabul ettiği uykunun kollarına bırakıverirdi.

Ali İhsan ER

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~Yolun ucunun nereye varacağını düşünmek beyhude bir çabadan ibarettir.
Sen sadece atacağın ilk adımı düşünmekle yükümlüsün.
Gerisi zaten kendiliğinden gelir...

( ŞEMS-İ TEBRİZİ )


Hasan_Sinan

Moderatör

  • "Hasan_Sinan" bir erkek

Mesajlar: 2,136

Konum: Almanya

Meslek: Uzman Pazarlamaci

Hobiler: Okumak Okumak Okumak

  • Özel mesaj gönder

2

25.09.2009, 22:13

Acz, Fakr, Tefekkür ve Sefkat hatvelerin nihayetindeydi o..

Keske bir zerre de olsa ona benzeyebilsek..

Ona layik bir ümmet olabilsek..
Kur’an’a hücum edilecek; î’câzı, onun çelik bir zırhı olacak.Ve şu î’câzın bir nevini şu zamanda

izhârına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak.Ve namzet olduğumu anladım.

Zehracan

Süper Moderatör

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

3

28.09.2009, 14:39

Allah razi olsun zamane..

Onun yolundan gidip, Onun yolunda ölmeyi nasip etsin Rabbim..
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

4

28.09.2009, 15:04

Acz, Fakr, Tefekkür ve Sefkat hatvelerin nihayetindeydi o..

Keske bir zerre de olsa ona benzeyebilsek..

Ona layik bir ümmet olabilsek..
İnşallah..

Bugünlerde merak ettiğim bir soruydu.Tevafuk olmuş Allah razı olsun.
''Ey gönül!Canına üflenen nefhayla yan da kavrul!Amma lale gibi ol ki;halinden sadece ''yar'' haberdar olsun.''

5

28.09.2009, 16:15

İnşaallah ümmetim dediklerinin arasında oluruz..

Allah razı olsun
Vicdanın ziyası ulûm-u diniyedir
Aklın Nuru
fünûn-u mdeniyedir

6

28.09.2009, 17:32

Amin cümlemizden inşaallah , Okuyan gözlerinize , dua eden yüreğinize sağlık , :çiçek:
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~Yolun ucunun nereye varacağını düşünmek beyhude bir çabadan ibarettir.
Sen sadece atacağın ilk adımı düşünmekle yükümlüsün.
Gerisi zaten kendiliğinden gelir...

( ŞEMS-İ TEBRİZİ )


Muhammed

Moderatör

  • "Muhammed" bir erkek

Mesajlar: 1,122

Konum: The Collection of Risale-i Nur

Meslek: The Collection of Risale-i Nur

Hobiler: The Collection of Risale-i Nur

  • Özel mesaj gönder

7

13.02.2010, 00:47

Bir peygamberin bir günü nasıl geçer hiç düşündünüz mü? İşte Hz. Muhammed(s.a.v)'in bir güne sığdırdıkları..
Hazreti Muhammed(s.a.v)'in bir günü nasıl geçiyordu merak ediyor musunuz? Bugün Gazetesi'nden Ali İhsan Er o bilgileri derlemiş.

İşte Hz. Muhammed(s.a.v)'in bir günü;

GÜNEŞ DOĞANA KADAR SECCADE ÜZERİNDE

"Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) sabah namazını kıldıktan sonra seccadenin üzerine diz çökerek oturur, güneş iyice doğuncaya kadar beklerdi. Bu zaman diliminde sahabiler O'nun etrafında oturarak nasihatlerini dinlerdi. Efendimiz, genellikle rüya gören olup olmadığını sorar, görmüşlerse onları yorumlardı. Bazen de kendi gördüğü rüyaları anlatır ve yorumlardı. Sonra normal sohbete geçilirdi.

YATSI NAMAZINDAN SONRA KONUŞMAYI SEVMEZDİ

Zaman zaman Hz. Peygamber güneş biraz yükselince kuşluk namazı olarak bazen dört, bazen de sekiz rekât namaz kılardı. Daha sonra evine gider, evdeki işlerle meşgul olurdu. Öğle namazını kıldıktan sonra kaylule yapar, ikindi namazını kıldıktan sonra da eşlerini ziyaret ederdi. Yatsı namazı için mescide gider, namazdan sonra odasına döner, eşleri de kendi odalarına gitmek üzere ayrılınca uykuya çekilir, yatsı namazından sonra konuşmayı sevmezdi.

SAĞ ELİNİN ÜZERİNDE UYURDU

Allah Resûlü yatsı namazını erkenden kılardı. Uyumadan önce Kur'ân-ı Kerim'den İsrâ, Zümer, Hadîd, Haşr, Saf, Tegâbün ve Cuma gibi sûreleri okurdu. Her zaman sağ tarafına yatar ve sağ elini yanağının altına koyarak uyurdu. Bazen basit bir döşek üzerinde, bazen bir deri üzerinde, bazen hasır üzerinde, bazen de çıplak toprak üzerinde uyurdu.

TEMİZLİĞE ÖNEM VERİRDİ

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) yatarken abdest suyunu ve misvakını başucuna koyar, uyanınca önce dişlerini misvaklar, sonra abdest alır ve seccadesinin üzerinde namaz kılardı. Sabah ezanı ile birlikte kalkar, abdestini aldıktan sonra sabah namazının iki rekât sünnetini kılardı.

HASTALARI ZİYARET EDERDİ

Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem), hastaları mutlaka ziyaret eder, hâl ve hatırlarını sorar, teselli ederdi. Ölmeden önce hastanın yanına gider, onun bağışlanması için dua eder, son nefesine kadar yanında otururdu.

TOKALAŞIRKEN ELİNİ ÇEKMEZDİ

Biriyle görüşeceği zaman daima önce selam verir ve tokalaşırdı. Eğer biri eğilerek kulağına bir şeyler söylerse o kişi ağzını, kulağından çekinceye kadar onun tarafına yüzünü çevirmezdi. Tokalaşırken de âdeti böyleydi. Yani birinin elini tutunca, o kişi elini kendiliğinden çekmediği sürece onun elini bırakmazdı. Bir toplantıda otururken dizleri hiçbir zaman yanında oturanlardan daha önde olmazdı.

KADINLAR İÇİN DE TOPLANTI GÜNÜ BELİRLEMİŞTİ

Allah Resûlü hiç kimsenin sözünü keserek konuşmazdı. Hoşuna gitmeyen sözü duymazlıktan gelir ve geçiştirirdi. Toplantısında ne gibi bir konu ortaya çıkarsa ona katılırdı. Gülüşmeye de nezaketle katılırdı. Kendisi de latife yapardı.

Toplantı ve sohbetler genellikle peygamber mescidinde yapılırdı. Peygamber mescidinde küçük bir avlu vardı. Allah Resulü bazen oraya otururdu. Bu toplantılara gelenler için herhangi bir engel yoktu. Bütün bu sadelik, alçak gönüllülük ve tevazuya rağmen bu toplantılar, ciddiyet, vakar ve peygamberlik adabının tesirleriyle dolu olurdu.

Bu meclislerin feyzi sadece erkeklerle sınırlı değildi. Kadınlar, kendileri için daha az fırsat düştüğünden onlar için de özel bir toplantı günü belirlenmesi yönünde bir istekte bulunmuşlardı. Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem), bu isteği kabul etti ve onlara da vaaz u nasihatte bulunmak için özel bir gün belirledi.


internethaber
Bismillahirrahmânirrahîm

" Dedim:''Çok yalnızım.”
Dedi: “Ben sana çok yakınım
.”


Bakara: 186 Ayeti Kerime

8

08.12.2010, 00:29

Acz, Fakr, Tefekkür ve Sefkat hatvelerin nihayetindeydi o..

Keske bir zerre de olsa ona benzeyebilsek..

Ona layik bir ümmet olabilsek..

Evet keşke bir zerre de olsa ona benzeye bilsek..bazen O' nun hayatını okudukça hayal ederim. gezdiği sokakları, yürüdüğü yolları ,sabah namazına kalkışı, namaza gidişi, sahabeleriyle mescidinde oturp sohbet etmesi ,ashabının büyük bir edeple O'nu dinlemelerini,insanliğa olan muhabbeti, ümmetine döktüğü göz yaşı ...kızına olan şevkati hanımlarına olan ilgisi,kısacası hz. MUHAMMET(a.s) dünya gözüyle nasip olmadi belki ama inşallah ahiret yurdunda, Rabbim O'NU ashabıyla sevdikleriyle sohbet ederken görmeyi nasip eder. O'NA ümmet gayreti içinde olma dileği ile... neresindeyiz acaba O'na ümmet olma yolunda ,

9

08.12.2010, 03:18

Arkadaslar bildigim kadari ile O aleyhisselatu vesselam "keske" demeyi sevmezdi. Artik, Kainati ve Kur'ani nasil okuyorduysa, O'nun usulunu ogrenip biz de keske demeyecek bir zihin kurgusuna sahip olabiliriz. Hatta O'na benzeme calismasinda ilk adim bu olsun. "Keske"leri terk edelim...

10

08.12.2010, 07:11

Uyarınız için Allah razı olsun.Auburn, doğrudur hayatımızda keşkeler olmamalı bu doğrultuda oluruz inşallah (keşkelerimiz o'na olan özlemden dile gelmiştir yada yaşantımızda ki eksikliklerden Rabbim O'nun yolundan ayırmasın)

11

08.12.2010, 11:01

Resûlullah’ın (asm) müştak olduğu insanlar



Allah Resûlü (asm) birgün bir kısım insanlardan bahsetmiş, özelliklerini anlatmış, sonra da onlara, “Allah’ım, onları koru! Muhalefet edenlere karşı onlara yardım et! Kıyamet gününde gözümü onlarla aydınlat!” diye duâ etmiş, sonra da şu meâldeki âyeti okumuştu: “Dikkat edin, Allah’ın dostları için ne bir korku vardır, ne de onlar mahzun olurlar”1

Kimdi Resûlullah’ın (asm) özellikle duâ ettiği, “Gözümü onlarla aydınlat!” buyurduğu, korku duymayan, mahzun olmayan bu Allah dostları?

Onlar Allah Resûlü’nün (asm) kavuşmak için iştiyak duyduğu insanlardır. Birgün onlara olan iştiyakını Ebû Zer ve beraberindekilere anlatmıştı: “Allah güzeldir, güzeli sever. Benim neden hüzünlendiğimi, ne düşündüğümü, neyi özlediğimi biliyor musun ey Ebû Zer!” diye sormuştu Ebû Zer’e (ra).

Onlar da, “Hayır, bilmiyoruz ya Resûlallah. Bize niçin gamlandığını, neyi düşündüğünü anlatır mısın?” diye karşılık vermişlerdi.

Kâinatın Efendisi (asm), bir “Ahh!” çekti. “Benden sonra gelecek kardeşlerimi özledim” buyurdu ve özelliklerini bir bir sıraladı: “Onlar peygamberlere benzerler. Şehit mertebesindedirler. Sadece ve sadece Allah rızası için baba ve kardeşlerinden uzak kalırlar. Yine Allah için malın peşinde koşmayı da terk ederler. Mütevazidirler, nefislerini hor ve hakîr görürler. Şehvetlerine meftun olmaz, fani dünyanın şaşaasına iltifat etmezler. Allah sevgisiyle Allah’ın evlerinden bir evde gamlı ve mahzun bir şekilde toplanırlar. Kalbleri ve ruhları bütünüyle Allah’a bağlıdır. Allah onları bilir. Onlardan biri hastalandığında sabrı sebebiyle bir sene nafile ibadetten çok sevap kazanır.”

Ebû Zer ve arkadaşları hayli merak içindeydiler. İştiyakla dinler, anlatmaya devam etmesini isterler. Allah Resûlü (asm) onların bir özelliklerine daha dikkat çeker: “Onlar gamlandıklarında her nefesine bir derece verilir.

“Onlardan bir tanesinin tesbihi dağlar kadar altını tasadduk eden kimsenin kazandığı sevaptan daha fazladır.”

“Onlardan birine bakman, Kâbe’ye bakmandan daha sevimlidir. Onun sevindirdiği, Allah’ın sevindirdiği kimse gibidir.”

“Onların yanına günahkâr bir topluluk da otursa, rahmeti gereği Allah onları affetmeden bırakmaz.

“Ey Ebû Zer! Onların gülmeleri ibadet, şakalaşmaları tesbih, uykuları sadaka hükmündedir. Allah onlara günde yetmiş kere nazar eder. Ben işte onlara müştakım ey Ebû Zer!”2

Bu sözlerden sonra Resûlullah (asm) saçlarını bitkin bir şekilde düzeltti. Başını kaldırdığında ağlamaktaydı. Gözyaşları inci taneleri gibi dökülüyordu. Bir kere daha “Allah!” deyip, “Onları özledim. Onlara kavuşmak istiyorum” dedi ve başta kaydettiğimiz duâsını yaptı ve peşinden de Yunus Sûresi’ndeki 62. âyeti okudu.


Dipnotlar:

1- Yunus Sûresi: 62.
2- Semerâtü’l-Fuad, s. 82.

Kaynak Şaban Döğen - Yeni Asya
Eyvah, aldandık! Şu hayat-ı dünyeviyeyi sabit zannettik. O zan sebebiyle bütün bütün zayi ettik. Evet, şu güzerân-ı hayat bir uykudur; bir rüya gibi geçti. Şu temelsiz ömür dahi bir rüzgâr gibi uçar, gider.

Bu konuyu değerlendir