Giriş yapmadınız.

1

21.10.2009, 09:12

Hissetmeyen kısmı, dikkat etseler hissedecekler.


Aziz, sıddık kardeşlerim,

Risale-i Nur'un zuhuru hiss-i kablelvuku ile külli bir surette hissedilmesi gibi,

Risale-i Nur'un has talebelerinin bir kısmının itirafıyla

ve bir kısmının tarz-ı hayatı Risale-i Nur gibi bir hizmete namzetliğini gösterdiği cihetle bu tetimmeyi yazıyorum:
...
Ben, Risale-i Nur a ehemmiyetli hizmet eden kardeşlerimin tarz-ı hayatlarına dikkat ettim, gördüm ki,

aynı benim güzeran-ı hayatım gibi, Risale-i Nur gibi bir neticeye göre techiz edilip sevk edilmiş.

Haşiye

Evet, Risale-i Nur un tercümanı hem fakir, hem adi iken, şansız ve ami bir haneden olduğu halde,
tarihçe-i hayatında yazıldığı gibi
  • fevkalade istiğna
  • ve hediye ve sadakaları kabul etmemek
  • ve emsalsiz bir izzet-i ilmiye namıyla kimseye baş eğmemek
  • ve tenezzül etmemek
  • ve haddinden bin derece ziyade işlere girişmek
gibi haller, bu mezkur sırdan ileri gelmiştir.

Evet, Hüsrev, Feyzi, Hafız Ali, Nazif gibi çok kardeşlerimizin geçen tarz-ı hayatları

bu hizmet-i Nuriyeye göre bir vaziyet verildiğini onlar hissettikleri gibi;

ben de, çok has kardeşlerimde, hatta burada aynen tarz-ı hayatım gibi

böyle bir nurani meyveyi vermek için tanzim edilmiş görüyorum.

Hissetmeyen kısmı, dikkat etseler hissedecekler.

Ben kendim, bütün hayatımın harika kısmını,

evvelce Gavs-ı Azamın bir silsile-i kerameti telakki ediyordum;

şimdi Risale-i Nur'un bir silsile-i kerameti olduğu tebeyyün etti.


Emirdağ Lah-1- syf 50


Evet, bizlerin hayatında da bu neviden tanzimler var mı..?

Nedir bizlerin hayatındaki Üstâdımızın r.a. tarz-ı hayatı ile benzerlikler..?





2

24.10.2009, 10:39



İstiğnası


Üstadın, hayatı boyunca cemiyetimizin her tabakasına vermekte olduğu binlerle istiğna örnekleri, dillere destan olmuş bir ulviyeti haizdir.

Masivâdan tam manasıyla istiğna ederek, uzvî ve rûhî bütün varlığı ile Rabbü'l- Alemînin bitmez ve tükenmez hazînesine dayanmayı

müddet-i hayatında bir îtiyad değil, adeta bir mezhep, meşrep ve meslek olarak kabul etmiştir.

Ve bunda da, ne pahasına olursa olsun, sebat eylemekte hâlâ devam etmektedir.



3

24.10.2009, 10:41



İşin orijinal tarafı, bu meslek, kendi şahsına münhasır kalmamış,


talebelerine de kudsî bir mefkûre halinde intikal etmiştir.

Nur deryasında yıkanmak şerefine mazhar olan

bir
Nur Talebesinin istiğnasına hayrân olmamak kâbil değildir.




4

24.10.2009, 13:06



Ben de o sırada bütün hayatımda aradığım ve kendi fıtratımda ve fakat pek yüksek bulunan bu Üstadı

bir ihsan-ı İlâhî olarak Kastamonu'da yanımda buldum. âhir ömrüme kadar da buna teşekkür ediyorum.


Hem Üstadım eskiden beri izzet-i ilmiyeyi muhafaza için sadaka ve hediye gibi şeyleri kabul etmediği gibi, talebelerini de men eder.

Kimseye başını eğmez.

Hattâ harika vaziyetlerinden, harp içinde avcı hattında oturmaya ve sipere girmeye tenezzül etmeyerek

izzet-i ilmiyeyi muhafaza ettiği gibi,

üç dehşetli kumandana karşı kahramancasına hocalık ve haysiyet-i ilmiyeyi muhafaza için

onların hiddetine karşı ehemmiyet vermeyip onları susturdu. ilâ âhir..

Afyon Cezaevinde mevkuf
Kastamonulu
Mehmed Feyzi Pamukçu
14. Şuâ | 482

5

28.10.2009, 23:51

Alıntı

  • ve emsalsiz bir izzet-i ilmiye nâmıyla kimseye baş eğmemek
  • ve tenezzül etmemek

Bunun üzerine ciddî bir şevk ile tahsili gözüne aldı ve bu niyetle nahiyeleri İsparit ocağı dahilinde bulunan

Tağ köyünde Molla Mehmed Emin Efendinin medresesine gitti. Fakat fazla duramadı.

Halet-i fıtriyeleri icabı, daima izzetini Haşiye koruması

ve hatta amirane söylenen küçük bir söze dahi tahammül edememesi medreseden ayrılmasına sebeb oldu.
...

Bir müddet sonra Pirmis karyesine, sonra Hizan şeyhinin yaylasına gitti.

Burada da tahakküme tahammülsüzlüğü, dört talebe ile geçinmemesine sebep oldu.

Bu dört talebe, birleşip kendisini daima taciz ettiklerinden, birgün Şeyh Seyyid Nur Muhammed Hazretlerinin huzuruna çıkıp,

izhar-ı acz ile arkadaşlarını şikayet etmeyerek şöyle dedi:

"Şeyh Efendi, bunlara söyleyiniz, benimle döğüştükleri vakit dördü birden olmasınlar, ikişer ikişer gelsinler."


Haşiye: Molla Said'de küçük yaşta görülen bu izzet, nefse muhabbetten gelmiyordu.

Kader-i İlahî, istikbalde i'la-i kelimetullah vazifesini inayetiyle vereceği bir abdine,

o vazifeyi bihakkın îfası için lâzım olacak hasletlerden biri olan izzet-i ilmiyeyi vermişti.

Molla Said, henüz o zaman bunun mahiyet ve hikmetini belki bilemiyordu;

fakat zaman gösterdi ki, şimdi muhteşem bir ağaç mahiyetini alan

Risale-i Nur'un muazzam ve geniş hizmetinin levâzımatından olan izzet-i ilmiyeyi

Cenab-ı Hak, Molla Said'in rûhunda, ta o zaman küçük bir çekirdek olarak derc etmişti.

Tarihçe-i Hayat - 29

6

28.10.2009, 23:57

Alıntı

  • ve hediye ve sadakaları kabul etmemek

Şarkî Anadolu'da medrese teşkilatındaki husûsiyetlerden birisi şudur ki:

İcazet almış bir alim, istediği köyde hasbetenlillah bir medrese açar;

medrese talebelerinin ihtiyacı, iktidarı olursa medrese sahibi tarafından, iktidarı yoksa halk tarafından temin edilir.

Hoca meccanen ders verir; talebelerin iaşe ve levazımatını da halk deruhte ederdi.

Bunların içinde yalnız Molla Said, hiçbir sûretle zekat almıyordu.

Zekat ve başkasının eser-i minneti olan bir parayı katiyen kabul etmiyordu. Haşiye 1


Haşiye 1: Zekat ve sadaka ve mukâbilsiz hiçbir şey almadığının sebeb ve hikmeti,


Risale-i Nur'dan "İkinci Mektub" ve sair risalelerde beyan edilmiştir.

Evet, Molla Said'in istikbalde Risale-i Nur'la göreceği hizmet-i îmaniyeyi

kemal-i ihlasla îfası ve bu hizmetin meydana gelebilmesi için

"Uhrevî hizmetin mukâbilinde hiçbir şey talep etmemek" olan kudsî düsturun icmalî bir fihristesi,

daha küçük yaşında iken rahmet-i İlahiye tarafından rûhunda yerleştirilmişti.

Tarihçe-i Hayat | 30

7

28.10.2009, 23:59

Alıntı

  • ve haddinden bin derece ziyade işlere girişmek

Bu işler nedir peki..?



Bu konuyu değerlendir