Giriş yapmadınız.

1

26.11.2007, 03:39

26.Mektub 3.Mebhas - Milliyetcilik

Slma kalem ehli :wink:


26.Mektubun 3.Mebhasinda Üstad irkciliga karsi ´Islam milliyetinden ´ bahseder.
Aklima takilan ise su: Islamiyet tüm insanliga gelmis bir din olarak, eger bir milliyetcilik tasvibliyorsa, o zaman tefrikaya sebep olmuyormu? diger din mensuplari bir nevi dislanmiyormu? Soru biraz garibime gitti yinede sordum iste. Nasil olcak, milliyetciligi red eden bir din nasil kendisi bunu uygun bulur mu diyeyim , ne ?? Bunun izahi nasil olacak? Inananlar üstündür elbet ama :soru: ..

2

26.11.2007, 08:21

ve aleyküm selâm,

Alıntı sahibi ""[url=http://www.risaleinurenstitusu.org/index.asp?Section=Kulliyat&Book=Munazarat&Page=70"

Üstad Münazarat'ta[/url]"]Sual : "Yahudî ve Nasara ile muhabbetten Kur’an’da nehiy vardır:
[img:163:25]http://www.risaleinurenstitusu.org/tr/kulliyat/images/books/bey/b450.gif[/img]
"Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin." Mâide Sûresi, 5:51.


"Bununla beraber nasıl ’Dost olunuz!’ dersiniz?"
Cevap : Evvela: Delil, katîü’l-metin olduğu gibi, katîü’d-delalet olmak gerektir. Halbuki, tevil ve ihtimalin mecali vardır. Zîra, nehy-i Kur’anî amm değildir, mutlaktır. Mutlak ise, takyid olunabilir. Zaman bir büyük müfessirdir; kaydını izhar etse, îtiraz olunmaz. Hem de, hüküm müştak üzerine olsa, me’haz-ı iştikakı illet-i hüküm gösterir. Demek bu nehiy, Yahudî ve Nasara ile Yahudiyet ve Nasraniyet olan ayineleri hasebiyledir. Hem de, bir adam zatı için sevilmez; belki, muhabbet sıfat veya sanatı içindir. Öyle ise, herbir Müslümanın herbir sıfatı Müslüman olması lazım olmadığı gibi, herbir kafirin dahi bütün sıfat ve sanatları kafir olmak lazım gelmez. Binaenaleyh, Müslüman olan bir sıfatı veya bir sanatı, istihsan etmekle iktibas etmek neden caiz olmasın? Ehl-i kitaptan bir haremin olsa, elbette seveceksin!..

Saniyen: Zaman-ı Saadette bir inkılab-ı azîm-i dînî vücuda geldi. Bütün ezhanı nokta-i dîne çevirdiğinden, bütün muhabbet ve adaveti o noktada toplayıp muhabbet ve adavet ederlerdi. Onun için, gayr-i müslimlere olan muhabbetten nifak kokusu geliyordu. Lakin, şimdi alemdeki, bir inkılab-ı acîb-i medenî ve dünyevîdir. Bütün ezhanı zapt ve bütün ukûlü meşgul eden nokta-i medeniyet, terakki ve dünyadır. Zaten onların ekserisi, dinlerine o kadar mukayyed değildirler. Binaenaleyh, onlarla dost olmamız, medeniyet ve terakkilerini istihsan ile iktibas etmektir. Ve her saadet-i dünyeviyenin esası olan âsâyişi muhafazadır. ışte bu dostluk, kat’iyen nehy-i Kur’ânîde dahil değildir.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

3

27.11.2007, 00:59

..kat’iyen nehy-i Kur’ânîde dahil değildir...

simdilik sadece anlamaya calismakla yetiniyorum ARO

Ikinci baska bir soru daha sormam lazim:

Altıncı Mesele:

Menfi milliyette ve unsuriyet fikrinde ifrat edenlere deriz ki:
Evvelâ: şu dünya yüzü, hususan şu memleketimiz, eski zamandan beri çok muhaceretlere ve tebeddülâta maruz olmakla beraber, merkez-i hükûmet-i ıslâmiye bu vatanda teşkil olduktan sonra, akvâm-ı saireden pervane gibi çokları içine atılıp tavattun etmişler. ışte bu halde Levh-i Mahfuz açılsa, ancak hakikî unsurlar birbirinden tefrik edilebilir. Öyleyse, hakikî unsuriyet fikrine hareketi ve hamiyeti bina etmek, mânâsız ve hem pek zararlıdır. Onun içindir ki, menfi milliyetçilerin ve unsuriyetperverlerin reislerinden ve dine karşı pek lâkayt birisi, mecbur olmuş, demiş: "Dil, din bir ise millet birdir."
Madem öyledir. Hakikî unsuriyete değil, belki dil, din, vatan münasebâtına bakılacak. Eğer üçü bir ise, zaten kuvvetli bir millet; eğer biri noksan olursa, tekrar milliyet dairesine dahildir.

Renkli olan kisimi izah edebilirmisiniz? Bir de neden vatan demis orda Üstad?

4

27.11.2007, 09:46

Alıntı sahibi ""SemiNur""



Altıncı Mesele:

Menfi milliyette ve unsuriyet fikrinde ifrat edenlere deriz ki:
Evvelâ: şu dünya yüzü, hususan şu memleketimiz, eski zamandan beri çok muhaceretlere ve tebeddülâta maruz olmakla beraber, merkez-i hükûmet-i ıslâmiye bu vatanda teşkil olduktan sonra, akvâm-ı saireden pervane gibi çokları içine atılıp tavattun etmişler. ışte bu halde Levh-i Mahfuz açılsa, ancak hakikî unsurlar birbirinden tefrik edilebilir. Öyleyse, hakikî unsuriyet fikrine hareketi ve hamiyeti bina etmek, mânâsız ve hem pek zararlıdır. Onun içindir ki, menfi milliyetçilerin ve unsuriyetperverlerin reislerinden ve dine karşı pek lâkayt birisi, mecbur olmuş, demiş: "Dil, din bir ise millet birdir."
Madem öyledir. Hakikî unsuriyete değil, belki dil, din, vatan münasebâtına bakılacak. Eğer üçü bir ise, zaten kuvvetli bir millet; eğer biri noksan olursa, tekrar milliyet dairesine dahildir.


Üstad diyor ki, şu dünyada, bilhassa Türkiye'de, eski zamandan beri pekçok değişiklikler olmuş, özellikle ıslam devleti kurulduktan sonra, çok değişik milletlerden insanlar buraya göçüp vatan tutmuş. ışte bu yüzden, Levh-i Mahfuz açılsa, yani herşeyin yazılı olduğu kitap, ancak o yolla kim has Türk belli olur. Bu yüzden, ırk üzerine hareket ve hamiyet bina etmek, anlamsızdır ve zararlıdır.

O yüzden, bu menfi, yani nefyedilmiş, yasaklanmış tür milliyetçilik yolunu tutan ve dine de önem vermeyen birisi, mecbur kalmış ve demiş, dil, din bir ise millet birdir. Yani safkan ırk fikrinden vazgeçmiş.

Üstad da diyor, madem o fikirden vazgeçmek zorunda kaldın, bu yana geldin, vatanı da katmalısın. Dili, dini bir olup, aynı vatanda yaşayanların millet benliği kuvvetli olur. Yok farklı yerlerde yaşarlarsa, bağları o kadar kuvvetli olmaz.

Bundan ne anlıyoruz? Hani bugün de milliyetçiler var ya. "Ne mutlu Türküm diyene." lafını savunanlar. Bu lafa ırk cihetiyle bakarsan, bu vatanda yaşayan diğerlerini rencide eder ayrılık çıkarır. Bu lafı ve milliyetçi çizgilerini şimdi şöyle savunuyorlar, ben Türk'üm diyen Türktür. Yani kafatası milliyetçiliğinden, bu noktaya geldiler. Hani zamanında Nihal Atsız ölçmüş ya kendi kafatasını, belirlediği Türk standartına uymamış kendisi de menfî milliyetçi olduğu halde, o hesap. Ne kadar manasız birşey savunduklarını kabullenmek durumunda kalmışlar.

Vatanın da dahil edilmesinin bir sebebi, belki Türkî ülkelerdir. Biliyorsunuz menfi milliyetçilerin de öyle bir hayali var, bütün Türkî (Azerbaycan, Kazakistan, Türkmenisten, Özbekistan, Kırgızistan... ülkeler birleşirse, ne güzel olur gibi.

Zaten soy sop karışmış, hangi birini ayırt edeceksin. Madem ırkdan vazgeçtin, sadece dil ve din olarak aynı olanlara politik bir hareket bina edeceksen, o iş zor. Dili, dini, hem de vatanı aynı olanların millet benliği ancak bir hareketi benimseyecek kadar kuvvetlidir. Türkî cumhuriyetlerin vatanları ve kültürleri farklı olduğu için, onlarla politik anlamda ancak ittihad olur. Yoksa senin bu milliyetçilik fikrin onlara garip gelir. Zira onlar da başka ırklarla karışmış, hem vatanları, hem kültürleri farklı, hatta Azerilerden başkasının dilini anlamak eğitimini almayan için çok zor. Uzun süre SSCB altında yaşadıklarından ve asimileye uğradıklarından, kültürleri de yozlaşmış, dinlerine de lakayd kalmışlar.

Yani, en başından bu ırka dayalı milliyet sevdası ve ismen akrabalığı olan ama uzaklarda yaşayanları da bu dava altında birleştirme çabası zora giriyor...
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

5

27.11.2007, 13:32

gayet açık ve anlaşılır bir lisanla yazmışsınız..teşekkürler..

6

27.11.2007, 13:34

bir güzellik varsa tevfik Allah'tan, rica ederim.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

7

30.11.2007, 00:54

hmm, tamam ARO, simidilik sorum kalmadi.

8

30.11.2007, 20:05

cümlemizden, amin, abla :tamam3:
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

9

30.11.2007, 22:21

Soru: Kur'an bizi Yahudi ve Nasara ile dostluktan men ediyor. "Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin" diyor. Siz nasıl bize dost olunuz dersiniz?

Cevap: Birincisi; Bu ayetin sizi onlarla dostluktan men ettiğine deliliniz nedir. Böyle bir yargıya varmak için bir kere deliliniz kesin ve sağlam olması yani başka bir şekilde yorum yapabilmeye imkân vermemesi gerekir. Hâlbuki bu ayet yoruma açıktır. Çünkü Kur'an’ın bu noktadaki yasağı amm (kuşatıcı ve başka türlü anlamalara asla fırsat vermeyecek kadar genel ve kesin) değildir, mutlaktır (yorum yapmak için açık kapı bırakmaktadır). Bu gibi meselelerde zaman en büyük müfessirdir, en büyük izah edicidir. Eğer zaman konuyla ilgili kaydını düşmüşse ona itiraz edilmez. (Zaman da gösterdi ki onlarla dost olunabilir)

Hem sonra, bir hükme kaynaklık eden kelimenin, diğer kök ve türevleri de o yasağı gösteriyor olması lazım. Başka türlü anlamaya fırsat vermemek açısından. Oysa bu ayet, pekala sınırlılık içeriyor. Dolayısıyla bu ayetteki yasak, “dini hayatınızı onlara benzetmeyin” anlamınadır. ıbadetlerinizi onların ayin ve ritüellerine benzetmeyin demektir...

Hem zaten bir insan zatından dolayı sevilmez. Aksine ondaki vasıflar ve sanatından dolayı sevilir.

Öyleyse her bir müslümanın her bir sıfatının müslümanca olması gerekmediği gibi, her kâfirin de her hareketinin, her sıfat ve sanatının kâfirce olması gerekmez. Ve olmaz da. Dolayısıyla bir kâfirin müslümanca bir sıfatı veya sanatı pekala sevilebilir ve sevilmelidir. Öyleyse o kâfirin, o sıfat veya sanatını sevmek ve ondan yararlanmak neden caiz olmasın? Hıristiyan veya Yahudi bir karın olsa elbette seveceksin...

ıkincisi: Asrı saadet döneminde büyük bir dini inkılap oldu. Bu inkılap, bütün zihinleri dine yöneltti. Sevmenin ve düşman olmanın referansı din oldu. Dolayısıyla o dönemde bir müslümanın bir Yahudi’ye veya bir Hıristiyan’a muhabbet duymasında nifak kokusu vardı.

Fakat şu anda, âlemde yaşanmakta olan inkılab bambaşka bir inkılabtır; medeni ve dünyevidir. Bu çağın referansı din değil, insan hakları ve onurudur. şimdi, bütün zihinleri ve akıllarrı meşgul eden, kontrolüne alan şey, medeniyet, terakki ve dünyadır.

Yahudi ve Hristiyan da dahil zaten artık kimse diniyle tam bağlı değildir. Çünkü onlar için de din referens olmaktan çıktı. Maksatları dinlerine hizmetten çok dünyevi çıkar ve terakkidir. Dolayısıyla onlarla dost olmamız, medeniyet ve gelişmişlikleri münasebetiyledir. Dostluğumuz, gelişmelerinden yararlanmak, medeniyetlerine dahil olmak ve dünya mutluluğunun esası olan asayişi muhafaza etmektir. ışte böyle bir dostluk asla Kur'an'ın yasakları kapsamına girmez...

10

30.11.2007, 22:27

bu yazı size mi ait, alıntı mı?

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir