Giriş yapmadınız.

1

28.02.2007, 17:59

takvayı izhar, ihfa?


Sorumu sormadan önce Risale-i Nur'dan ilgili yeri iktibas edelim:

Alıntı sahibi ""Bediüzzaman Kastamonu Lahikası'nda""

Aziz, sıddık, halis, muhlis kardeşlerim ve hizmet-i Kur'aniyede ciddi, hakikî arkadaşlarım,

Bu yakında hem Isparta'da, hem bu havalide Risale-i Nur'un ıhlâs Lem'aları intişara başladığı münasebetiyle ve bir iki küçük hadise cihetiyle şiddetli bir ihtar kalbe geldi. Riyaya dair Üç Nokta yazılacak.

Birincisi: Farz ve vaciplerde ve şeâir-i ıslamiyede ve sünnet-i seniyenin ittibâında ve haramların terkinde riya giremez; izharı, riya olamaz-meğer, gayet za'f-ı imanla beraber, fıtraten riyakâr ola. Belki, şeâir-i ıslamiyeye temas eden ibadetlerin izharları, ihfâsından çok derece daha sevaplı olduğunu, Hüccetü'l-ıslam ımam-ı Gazâlî (r.a.) gibi zatlar beyan ediyorlar. Sâir nevafilin ihfası çok sevaplı olduğu halde, şeaire temas eden, hususan böyle bid'alar zamanında ittibâ-ı sünnetin şerafetini gösteren ve böyle büyük kebâir içinde, haramların terkinde takvâyı izhar etmek, değil riya, belki ihfâsından pek çok derece daha sevaplı ve halistir.

ıkinci nokta: Riyaya insanları sevk eden esbabın,

Birincisi: Za'f-ı imandır. Allah'ı düşünmeyen, esbaba perestiş eder, halklara hodfuruşlukla riyakârâne vaziyet alır. Risale-i Nur şakirtleri, Risale-i Nur'dan aldıkları kuvvetli iman-ı tahkiki dersiyle esbaba ve nâsa ubudiyet noktasında bir kıymet, bir ehemmiyet vermiyor ki, ubudiyetlerinde onlara gösterişle riya etsinler.

ıkinci sebep: Hırs ve tamah, za'f-ı fakr noktasında teveccüh-ü nâsı celbine medar riyâkârâne vaziyet almaya sevk ediyor.

Risale-i Nur'un şakirtleri, iktisat ve kanaat ve tevekkül ve kısmetine rıza gibi, Risale-i Nur'un dersinden aldıkları izzet-i imaniye, inşaallah onları riyadan ve dünya menfaatleri için hodfuruşluktan men eder.

Üçüncü sebep: Hırs-ı şöhret, hubb-u cah, makam sahibi olmak, emsaline tefevvuk etmek gibi hisler ve insanlara iyi görünmek, tasannukârâne (haddinden fazla kendine ehemmiyet verdirmek) ve tekellüfkârâne (lâyık olmadığı yüksek makamlarda görünmek) tarzını takınmakla riya eder.

Risale-i Nur şakirtleri, ene'yi, nahnü'ye tebdil ettikleri, yani enaniyeti bırakıp, Risale-i Nur dairesinin şahs-ı manevisinin hesabına çalışması, ben yerine biz demeleri ve ehl-i tarikatın fenâ fi'ş-şeyh, fenâ fi'r-resul ve nefs-i emmareyi öldürmek gibi riyadan kurtaran vasıtaların bu zamanda birisi de fenâ fi'l-ihvan, yani şahsiyetini kardeşlerinin şahs-ı maneviyesi içinde eritip öyle davrandığı için, inşaallah, ehl-i hakikatin riyadan kurtulmaları gibi, bu sırla onlar da kurtulurlar.

Üçüncü nokta: Vazife-i diniye itibarıyla nâsa hüsn-ü kabul ettirmek, o makamın iktiza ettiği yüksek tavırlar ve vaziyetler, hodfuruşluk ve riya sayılmaz ve sayılmamalı-meğer o adam, o vazifeyi, kendi enaniyetine tabi edip istimal ede.

Evet, bir imam, imamet vazifesinde tesbihatları izhar eder, ismâ eder; hiçbir cihette riya olamaz. Fakat vazife haricinde o tesbihatları âşikâre halklara işittirmeye riya girebildiği için, gizlisi daha sevaplıdır.

Aslında soru sormayı düşünüyordum ama; şimdi burayı bir daha okuyunca daha iyi manasını gösterdi. Ama yine de sorayım: Yukarıdaki mektupta sayılan Risale-i Nur talebesinin hassalarını (***) tam taşımayan birisi, riyaya girme tehlikesinden dolayı takvasını, ubudiyyetini, sünnet-i seniyyeye ittibasını izhar etmemeli mi?Yani ihfa mı etmeli?

Sorumun ikinci kısmı; diyelim ki kendimizde yukarıdaki Risale-i Nur talebelerinin hassalarını taşıdığımız kanaatına vardık;

Alıntı

Sâir nevafilin ihfası çok sevaplı olduğu halde, şeaire temas eden, hususan böyle bid'alar zamanında ittibâ-ı sünnetin şerafetini gösteren ve böyle büyük kebâir içinde, haramların terkinde takvâyı izhar etmek, değil riya, belki ihfâsından pek çok derece daha sevaplı ve halistir.

sırrı için her bu tarzdaki amelimizin izharına mı çalışmalıyız. Mesela şeaire temas eden bir amelimiz olduğunda bunu çekip youtube, ya da forumda paylaşmalı mıyız hemen? (Soruyu biraz abartılı sordum; çünkü bunun ölçüsünü bilmek istiyorum)

Allah râzı olsun. Âmin.

mustecir

Stajyer

Mesajlar: 59

Konum: Istanbul

Meslek: Öğrenci

  • Özel mesaj gönder

2

01.03.2007, 16:22

Evvela ıslamım şeari ve farzları ile sünnetleri arasındaki farkı bilmek gerekiyor ki ubudiyet mefhumunu buraya hiç almayalım o çok daha geniş bir mefhum...Farzda riya olmaz çünkü zaten bunlar alaküllühal her müslümanın yapması gereken şeylerdir.Fakat bid'aların ve dalaletin öok olduğu bir asırda ise farzı işlemekte hiç riya olmaz zira bu yaptığımız fiil diğer insanlara unuttukları bir şeyi hatırlatıyor.Hem bizim şahsi kemalatımıza gerek olmayan bir ibadettir mesela namaz...Fakat bir teheccüd namazını kıldığını belli etmekte belki riya karışabilir zira sünettir ve şahsi bir kemalattır. Yine de bu durumda Üstad meseleyi bence mutlak bırakmış...Yani demem o ki bu biraz da senin vicdanına bakıyor. Youtube meselesine gelince ona gerek yok bence :lol:
Tuuba lilgureba!

3

02.03.2007, 02:05

bugünlerde bu soruyu sormaya hazırlanıyordum ki, tavafuk denk geldi.

sorularla risale-i nura sorulmalıdır kanımca ki, buradan pek bi cevap gelmemiş.

mustecir

Stajyer

Mesajlar: 59

Konum: Istanbul

Meslek: Öğrenci

  • Özel mesaj gönder

4

02.03.2007, 02:25

Evet, bir imam, imamet vazifesinde tesbihatları izhar eder, ismâ eder; hiçbir cihette riya olamaz. Fakat vazife haricinde o tesbihatları âşikâre halklara işittirmeye riya girebildiği için, gizlisi daha sevaplıdır.
Bu paragrafa dikkatli bakarsak mesele çözülecektir...
Tuuba lilgureba!

5

23.09.2008, 19:27

Evet, bu asra öyle bir Kur'ân tefsiri lâzım ve elzemdir ki,

Risâle-i Nur gibi, akıl, fikir ve mantığı çalıştırsın,

ruh ve kalb ve vicdânı tenvir etsin.

Müslümanları, beşeri uyandırsın, intibah versin,

gafletten kurtarsın, sırât-ı müstakîm olan Kur'ân yolunu göstersin.

Sünnet-i Seniyyeye ve ıslâmiyetin şeâirine muhâlif olarak yaptırılan

ve yapılan şeyleri fark ettirip

sünnet-i Peygamberîye (Aleyhissalâtü Vesselâm) ittibâı ders versin

ve ihyâ etmek cehdini uyandırsın.

Sözler | Konferans | 719

Bunun sınırını nasıl tesbit edeceğiz?

Cehdin usûlü nasıl olacak?

6

23.09.2008, 21:34

Aziz kardeşlerim!

Bu gece evrad ile meşgul olurken nöbetçiler ve başkalar işitiyorlardı.

Kalbime geldi ki:
Acaba bu izhar, sevabını noksan etmiyor mu? diye telaş ettim.

Hüccet-ül ıslâm ımam-ı Gazalî’nin meşhur bir sözü hatıra geldi. O demiş:

“Bazan izhar, çok defa ihfadan daha ziyade efdal olur.”

Yani aşikâre yapmakta başkalar ya istifade veya taklid etmek

veya gafletten uyanmak veya dalalette ve sefahette muannid ise,

karşısında şeair-i ıslâmiye nev’inde izhar etmek,

izzet-i diniyeyi göstermek gibi çok cihetle,

hususan bu zamanda ve ihlas dersini tam alanlarda

değil riya,

belki gizliden (tasannu karışmamak şartıyla) çok ziyade sevablı olabilir diye bir teselli buldum.

(şualar-304)

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir