Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

17.10.2006, 04:16

âlem-i misal, âlem-i berzah gibi âlemler arasında müzahame .

ı'lem eyyühe'l-aziz! Âlem-i ziya, âlem-i hararet, âlem-i hava, âlem-i kehrüba, âlem-i elektrik, âlem-i cezb, âlem-i esir, âlem-i misal, âlem-i berzah gibi âlemler arasında müzahame ve yer darlığı yoktur. Bu âlemler, hepsi de, ihtilâlsiz, müsademesiz, küçük bir yerde içtima ederler.

Kezalik, pek geniş gaybî âlemlerin de bu küçük arzda içtimâları mümkündür. Evet, hava, su, insanın yürüyüşüne, cam ziyanın geçmesine, şuânın röntgen vasıtasıyla kesif cisimlere bile nüfuzuna ve akıl nuruna, melek ruhuna, demirin içine hararetin akmasına, elektriğin cereyanına bir mâni yoktur.

Kezalik, bu kesif âlemde ruhânîleri deverandan, cinnîleri cevelandan, şeytanları cereyandan, melekleri seyerandan men edecek bir mâni yoktur.



yukardaki yazılanlardan anlatılmak istenenler nelerdir

yardımcı olursanız sevinirim Allah razı olsun

www.risaleara.com

2

17.10.2006, 13:39

nasıl ki ışık,ısı,yerçekimi,elektirk,itme ve çekme gibi kuvvelerin bu dünyada bulunabilirler.bulunmalarına engel olacak hiçbirşey yoktur.demirde elektrik geçebilir.
röntgen şuaına insanın bedeni engel değildir.

insanın rüya görmesine cesedi engel değildir.

öylede ruhların,cinlerin,şeytanların ve meleklerin gezmelerine engel olacak bir şey yoktur.istedikleri gibi gezerler,istedikleri yere gidebilirler.

ışığı engelleyen birşey varmı.yok.
elektirği demirden geçmesine engel olan birşey varmı.demir kesif madde olsada yine elektirik geçiyor.

röntgen cesede rağmen yinede filimi çekiyor.hiçbir engel yok.

madem bunlara engel olacak bir şey yok,öylede ruhların ,cinlerin ve meleklerinde
bu kesif dünyada gezmelerine ve dolaşmalarına engel olacak herhangi bir şey yoktur.

demekki birini yaratan hepsini yaratmıştır.buda vahdeti gösteriyor.

3

17.10.2006, 16:12

eyvallah yunus abi emek veriyorsunuz bizleride mutlu ediyorsunuz

4

17.10.2006, 19:11

Allah razı olsun Yunusum Kardeşim. Ben konu dağılmasın diye cevap yazılmasını bekledim. Benim de bir sorum var.


18. Mektub ıKıNCı MESELE-ı MÜHıMME'de geçen bir yazıyı bir türlü anlayamadım. ızah edilebilir mi?

Birincisi: Meselâ bir padişah var. O padişahın hâkim-i âdil ismiyle bir adliye dairesi var ki, o ismin cilvesini gösteriyor. Bir ismi de halifedir; bir meşihat ve bir ilmiye dairesi, o ismin mazharıdır. Bir de kumandan-ı âzam ismi var; o isimle devâir-i askeriyede faaliyet gösterir, ordu o ismin mazharıdır.

şimdi, biri çıksa, dese ki, "O padişah yalnız hâkim-i âdildir; devâir-i adliyeden başka daire yok." O vakit, bilmecburiye, adliye memurları içinde, hakikî değil, itibarî bir surette, meşihat dairesindeki ulemanın evsâfını ve ahvâlini onlara tatbik edip, zıllî ve hayalî bir tarzda, hakiki adliye içinde tebeî ve zıllî bir meşihat dairesi tasavvur edilir. Hem daire-i askeriyeye ait ahval ve muamelâtını, yine farazî bir tarzda, o memurîn-i adliye içinde itibar edip, gayr-ı hakikî bir daire-i askeriye itibar edilir, ve hâkezâ... ışte, şu halde, padişahın hakikî ismi ve hakikî hâkimiyeti, hâkim-i âdil ismidir ve adliyedeki hâkimiyettir. Halife, kumandan-ı âzam, sultan gibi isimleri hakikî değiller, itibarîdirler.



Nasıl oluyor?
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

Alkan

Usta

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

5

17.10.2006, 23:17

soru çok geniş bir soru bu konuyla ilgili 24.sözün başından bir yeri aktarmak istiyorum inşaallah belki bir nebze daha açıklığa kavuşur...veya başka abiler,kardeşler açıklarlar...

Yirmi Dördüncü Söz


şu âyet-i celîlenin şecere-i nurâniyesinin çok hakikatlerinden bir hakikatinin Beş Dalına işaret ederiz.

Birinci Dal

Nasıl ki, bir sultanın kendi hükümetinin dairelerinde ayrı ayrı unvanları ve raiyyetinin tabakalarında başka başka nâm ve vasıfları ve saltanatının mertebelerinde çeşit çeşit isim ve alâmetleri vardır: meselâ, adliye dairesinde hâkim-i âdil ve mülkiyede sultan ve askeriyede kumandan-ı âzam ve ilmiyede halîfe. Daha buna kıyasen sâir isim ve unvanlarını bilsen anlarsın ki; bir tek padişah, saltanatının dairelerinde ve tabaka-i hükümet mertebelerinde bin isim ve unvâna sahip olabilir. Güyâ o hâkim, her bir dairede, şahsiyet-i mâneviye haysiyetiyle ve telefonuyla mevcut ve hazırdır, bulunur ve bilir. Ve her tabakada kanunuyla, nizâmıyla, mümessiliyle meşhut ve nâzırdır, görünür, görür. Ve her bir mertebede, perde arkasında, hükmüyle, ilmiyle, kuvvetiyle, mutasarrıf ve basîrdir, idare eder, bakar.

Öyle de Ezel-Ebed Sultanı olan Rabbü'l-âlemîn için, rubûbiyetinin mertebelerinde ayrı ayrı, fakat birbirine bakar şen ve nâmları; ve ulûhiyetinin dairelerinde başka başka, fakat birbiri içinde görünür isim ve nişanları; ve haşmetnümâ icraatında ayrı ayrı, fakat birbirine benzer temsil ve cilveleri; ve kudretinin tasarrufâtında başka başka, fakat birbirini ihsâs eder ünvanları var. Ve sıfatlarının tecelliyâtında başka başka, fakat birbirini gösterir mukaddes zuhurâtı var. Ve ef'âlinin cilvelerinde çeşit çeşit, fakat birbirini ikmâl eder hikmetli tasarrufâtı var. Ve rengârenk sanatında ve mütenevvi' masnuâtında çeşit çeşit, fakat birbirini temâşâ eder haşmetli rubûbiyâtı vardır.

Bununla beraber, kâinatın her bir âleminde, her bir tâifesinde, Esmâ-i Hüsnâdan bir ismin ünvânı tecellî eder. O isim, o dairede hâkimdir; başka isimler orada ona tâbidirler, belki onun zımnında bulunurlar.

Hem mahlûkatın her bir tabakasında az ve çok, küçük ve büyük, has ve âmm her birisinde, has bir tecellî, has bir rubûbiyet, has bir isimle cilvesi vardır. Yani, o isim her şeye muhît ve âmm olduğu halde, öyle bir kasd ve ehemmiyetle bir şeye teveccüh eder; güyâ o isim yalnız o şeye hastır.

Hem, bununla beraber, Halık-ı Zülcelâl her şeye yakın olduğu halde, yetmiş bine yakın nurânî perdeleri vardır. Meselâ, sana tecellî eden Halık isminin mahlûkiyetindeki cüzî mertebesinden tut, tâ bütün kâinatın Halıkı olan mertebe-i kübrâ ve ünvân-ı âzama kadar ne kadar perdeler bulunduğunu kıyas edebilirsin. Demek bütün kâinatı arkada bırakmak şartıyla, mahlûkıyetin kapısından Halık isminin müntehâsına yetişirsin, daire-i sıfâta yanaşırsın.

Mâdem perdelerin birbirine temâşâ eder pencereleri var; ve isimler birbiri içinde görünüyor; ve şuûnât birbirine bakar; ve temessülât birbiri içine girer; ve ünvanlar birbirini ihsâs eder; ve zuhurât birbirine benzer; ve tasarrufât birbirine yardım edip itmâm eder; ve Rubûbiyetin mütenevvi' terbiyeleri birbirine imdat edip muâvenet eder; elbette gerektir ki, Cenâb-ı Hakkı bir isim, bir ünvan ile, bir rubûbiyetle ve hâkezâ, tanısa, başka ünvanları, rubûbiyetleri, şenleri, içinde inkâr etmesin. Belki, her bir ismin cilvesinden sâir esmâya intikal etmezse, zarar eder. Meselâ, Kadîr ve Halık isminin eserini görse, Alîm ismini görmezse, gaflet ve tabiat dal düşebilir. Belki, lâzım gelir ki, onun nazarı dâimâ karşısında okusun, görsün. Onun kulağı her şeyden dinlesin, işitsin. Onun lisânı desin, ilân etsin.

ışte, Kur'ân-ı Mübîn, [img]http://www.risaleinurenstitusu.com/tr/kulliyat/images/books/sozl1/b983.gif [/img]-fermanıyla, zikrettiğimiz hakikatlere işaret eder. Eğer o yüksek hakikatleri yakından temâşâ etmek istersen, git fırtınalı bir denizden, zelzeleli bir zeminden sor, "Ne diyorsunuz?" de; elbette, "Yâ Celîl, yâ Celîl, yâ Azîz, yâ Cebbâr" dediklerini işiteceksin. Sonra, deniz içinde ve zemin yüzünde merhamet ve şefkatle terbiye edilen küçük hayvanâttan ve yavrulardan sor, "Ne diyorsunuz?" de; elbette "Yâ Cemîl, yâ Cemîl, yâ Rahîm, yâ Rahîm" diyecekler.

***

ışte, nasıl eğer bir adam hem hoca, hem zâbit, hem adliye kâtibi, hem mülkiye müfettişi olsa, onun her bir dairede birer nispeti, birer vazifesi, birer hizmeti, birer maaşı, birer mesûliyeti, birer terakkiyâtı ve muvaffakiyetsizliğine sebep birer düşman ve râkipleri oluyor; ve padişaha karşı çok ünvanlarla görünüyor ve görür; ve çok lisânlarla ondan meded ister; ve âmirinin çok ünvanlarına mürâcaat eder; ve düşmanların şerrinden kurtulmak için muâvenetini çok sûretlerle talep eder
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

6

18.10.2006, 09:13

Burda vahdeti vücud ile hakikat mesleğini(risalei nur,sahabelerin ) kıyas ediyor.

Örnek veriyor diyorki bir padişah var.bu padişahın,
Adliye dairesi vardır.orda padişah hakimi adildir.
ılmiye ve din dairesi vardır.orda padişah halifedir.
Askeriye dairesi var .ordada padişah kumandanı azam isiyle görülüyor.

şimdi bu daireler her devlette var.sadece ne adliye dairesi,nede askeriye dairesi var.hepsi var.
Böyle olunca devletin başında olan padişah
Askeriye kumandanı azamdır.
Adliyede hakimi adildir.
ılmiyede haifedir.

Vahdeyül vücudu savunan diyorki padişah sadece adili hakimdir.bütün işler buradan görülüyor.ilim dairesi ve askeriye dairesi bu adili hakim isminin içinde tebei(tabi olarak) ve zıllı (gölge,hayal)olarak buluyor.

Böyle olunca padişahın hakimiyeti, hakimi adil ismi oluyor.ve adliyedeki hakimiyettir.
Halife ve kumandanı azam isimleri hakiki olmayıp itibari (gerçek olmayan,varsayılan)oluyor.

şimdi gerçektende böyle olabilirmi.elbette hayır.
Her isim kendi dairelerini ister.hemde hakiki olarak.
Amma vahdetül vücud ehline göre hayır.bir isin hakim.diğerleri onun içinde hayalidir.böyle olurmu.

Adili hakim adliye dairesini ister ,hakiki olarak.
Halife ismi din dairesini ister,hakiki olarak.

Mesela;adl ismi hakiki olarak tecelli eder.ve adliye dairelei bu ismin mazharıdır.peki bu isimde kuddus ismi ortaya çıkarmı.mücemmil ismi çıkarmı.hayır.çünkü her isim kendi dairesini ister

7

18.10.2006, 10:31

Rabbim ikinizden de razı olsun. Çok makbul oldu. Açıklandığı zaman kendimden utanıyorum,bu kadar basit bir meseleyi nasıl anlamıyorum, diye.

Bir kavram kargaşası yaşıyorum. Bazı terimlerde anlama zorluğu çekiyorum. Beynim sanki kilitleniyor, meseleler arasında bağ kuramıyorum. Bu konudaki tavsiyeniz nedir, ne yapmam daha güzel olur?
Muhabbetle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

8

18.10.2006, 12:36

Cevat kardesimiz ayni derdi bende cekiyorum,anliyamiyorum diye kendimi mahv ediyorum ,yanimda bana bunlari cok güzel bir sekilde aciklayan olmasina ragmen yinede bazen öyle bosluklara düsüyorum ve hakikaten insani cok rahatsiz ediyor... bana yapilan tavsiye cok dua ,anlayamadigim yerlerin acilmasi ,ve bunu uyguluyorum Allah c.c bir kapi aciyor ve anliyorum .cokca dua et ve anlayamadigin yerleri tekrar tekrar oku insallah.Biz bu yola gönül verdik Allah büyüktür...buradada aciklayan kardeslerimiz var Allah c.c onlardanda razi olsun...selametle...
Ümitvar olunuz..

9

18.10.2006, 12:46

bana yapılan tavsiye;bol bol okuyacaksın idi.

bol bol okuduktan sonra anlamaya başlıyorsun.

10

18.10.2006, 14:04

yunusum kardeşin son tavsiyesi önemli;

mesleyi kavramak için bol bol okuyacaksın.
en önemli çözüm bu.

saygılar

11

18.10.2006, 14:27

evet gerçektende çoook okumak lazım..

Geçen bir abi dedi ki ; tesettür risalesinde öyle sırlar varki 30 defa okudum anca yeni sırlar açılmaya başladı...

düşünün artık..30 da değil belki 100 defa okunsa bir önceki okuyuşta anlaşılmayan noktalar olduğu görülecek..

çok mühim bi mesele.. ben çok bilgili değilim bu konularda biliyorum ama gerçektende şu bilgisizliğimle dahi anladımki nurlar çok okumayla ve aşık olmayla sırlarını açıyor..anlaşılır hale geliyor..Rabbim cümlemize nasip etsin..okuyup anlamak anladığımızla tefekkür edip hayatımıza tatbik etmek.Aminn..

dua ile..

12

18.10.2006, 16:14

değerli arkadaşlar;
burada bu konuya bazı ilaveler yapalım, belki biraz daha konu açılmış olur.

Alıntı

Kezalik, pek geniş gaybî âlemlerin de bu küçük arzda içtimâları mümkündür. Evet, hava, su, insanın yürüyüşüne, cam ziyanın geçmesine, şuânın röntgen vasıtasıyla kesif cisimlere bile nüfuzuna ve akıl nuruna, melek ruhuna, demirin içine hararetin akmasına, elektriğin cereyanına bir mâni yoktur.

Kezalik, bu kesif âlemde ruhânîleri deverandan, cinnîleri cevelandan, şeytanları cereyandan, melekleri seyerandan men edecek bir mâni yoktur.


burada "mani" kelimesi üzerinde durmak lazım.
zira işin düğümü burada.
mani, elbette ki engel demek. demek ki yukarıda sayılan mevcudat, birbirine mani olacak, birbirini engeleyecek özellikler taşımıyor.
bunun temel nedei ise şu:
Sayılan tüm mevcudatın mahiyetleri birbirinden farklı.
şayet mahiyet aynı olsa idi engeller ortaya çıkacaktı.
şimdi;
bir oda düşünelim, o oda ancak 20 kişi alsın.
21. kişinin oraya yerleşmesi mümkün değil. zira aynı mahiyete sahipler.
ya da bir depo ancak 40 kutu alsın.
oraya 41. kutu yerleşmez.
çünkü tüm kutular maddi ve aynı maddi mahiyete sahipler.
işte aynı mahiyete, aynı özelliğe ve aynı boyuta sahip olmayan mevcudat birbrine engel olmaz.
ısı ile demir aynı mahiyete sahip olmadığı için, ısı rahatlıkla demir içinde akar gider.
ya da elektirk bakır tel içinde cerayan eder.
veya melek maddi alem içinde seyeran eder.
zira mahiyet farklı, boyut farklı, özellik farklıdır.
işte aynı cins ve türden olmayan, farklı boyut ve özellik taşıyan mevcudat da birbiri içinde seyeran ve cerayan eder durur.

saygılar

13

16.05.2007, 13:04

Ceka kardeşimiz, bu kadar kolay meseleyi niye anlamadığını sormuş.Ben sana söyleyeyim kardeşim;çünkü meseleler zotrbaşka bir ifadeyle derin.Bildiklerin arttıkça bilmediklerin daha da fazla artıyor.

Senin soruna gelince,önce şunu sormak lazım.Bu padişahın bütün isimleri ve sıfatları zatında kemal mertebede bulunuyor;şu kadarı az,bukadarı fazla diyemeyiz .Fakat şehadet alemine gelince bu esma, cilvelenmeye başlıyor.Mevcudatta her bir dairede Cenab-ı Hakk'ın bir ismi en fazla göze çarpıyor.Sebebi ise insanın hepsini bir anda idrak edemeyeceğinden.Yani güneşin ziyasının içinde tüm renkler var;ama herbir çiçeğin üstünde cilvelenip ayrışmadan onları algılayamıyoruz.ışte ehadiyet gereği bir esmada tüm isimler saklı; ama bizim esmayı anlamamız için tabiri caizse ayrışıyorlar.Yoksa Cenabı Hakk şu tabakada daha rahim,bi diğerinde haşa daha az diyemeyiz

14

22.05.2008, 22:21

Re: âlem-i misal, âlem-i berzah gibi âlemler arasında müzaha

Alıntı sahibi ""karatoprak1975""

ı'lem eyyühe'l-aziz! Âlem-i ziya, âlem-i hararet, âlem-i hava, âlem-i kehrüba, âlem-i elektrik, âlem-i cezb, âlem-i esir, âlem-i misal, âlem-i berzah gibi âlemler arasında müzahame ve yer darlığı yoktur. Bu âlemler, hepsi de, ihtilâlsiz, müsademesiz, küçük bir yerde içtima ederler.
www.risaleara.com

Âlem-i misâl ve âlem-i berzah farklı mı, aynı mı?

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir