Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

41

22.01.2004, 14:51

ıSA (as) NÜZULU VE SOSYAL HADıSELER (2)
Geçen haftaki yazımızda, Bediüzzaman Hazretlerinin 15. Mektupta ifade ettiği tespitlere binaen ısa Aleyhisselamın şahıs olarak tanınamayacağının, fakat nüzul etmesi hususunda sosyal hadiselere bakarak, bir neticeye varılabileceğini ifade etmiştik. şimdi bu yazımızda ısa Aleyhisselamın nüzulü ile sosyal hadiseler arasındaki bağ üzerinde durmak istiyoruz.
Bilindiği üzere Resul-ü Ekrem Aleyhisselatü Vesselam ahirzamanla ilgili bir çok hadis beyan etmiş; ve bilhassa ahirzamanın üç mühim şahsı olan Mehdi, Deccal ve ısa Aleyhisselamla alakalı çok mühim sırlı sözler söylemiştir. Bu hadis-i şeriflerde bir çok gizli hikmet ve sır bulunmakla birlikte dikkat çekici hususlardan birisi de Resul-ü Ekrem’in (AS) yukarıda saydığımız ahirzamanın üç şahsı ile ilgili hadiselerden bahsederken, o zamanda meydana gelecek mühim hadiseleri ve teknikle ilgili gelişmeleri zamanın şahısları ile bağlantılı bir şekilde bahsetmiş olmasıdır. Bediüzzaman Hazretleri Beşinci şuada bu hususa şöyle dikkat çeker:
“Rivayette var ki; “Deccal çıktığı gün bütün dünya işitir ve kırk günde dünyayı gezer ve harikulade bir eşeği vardır.”
Allahü a’lem, bu rivayet tamamen sahih olmak şartıyla tevilleri şudur. Bu rivayetler muc’cizane haber verir ki, Deccal zamanında vasıta-i muhabere ve seyahat o derece terakki edecek ki, bir hadise bir günde bütün dünyada işitilecek. Radyo ile bağırır, şark-garb ve umum ceridelerinde okunacak. Ve bir adam kırk günde dünyayı devredecek ve yedi kıtasını ve yetmiş hükümetini görece ve gezecek diye, zuhurundan on asır evvel telgraf, telefon, radyo, şimendifer, tayyareden mu’cizane haber verir.”
ıfadede geçtiği üzere Peygamber Efendimiz (AS) ahirzamanda meydana gelecek mühim hadise ve gelişmeleri Deccal’ın şahsı ile ilgili bir şeklide ifade etmiş. Bu ifade tarzı bazıları tarafından Hazret-i Üstad gibi anlaşılmadığı için sanki o harika işleri sadece bir tek kişi yapacakmış gibi bir yanlış mana ile tefsir cihetine gidilmiş. Halbuki, Deccal’le ilgili hadislerde ifade edildiği gibi, bir tek şahsın o kadar harika işleri tek başına yapması hikmet kanunlarına zıttır.
Resul-ü Ekrem Aleyhisselatü Vesselam ısa Aleyhisselam ile ilgili hadislerinde de benzer tarzda mühim gelişmelere ve mühim hadiselere işaret etmiştir. Yani o hadiseler ısa Aleyhisselam zamanında meydana gelecek demektir. Sahih hadis kitaplarında zikredilen hadislerden birisini nazarlarınıza sunarak konuyu açalım:
“Vallahi Meryem oğlu ısa Adil bir hakim olarak muhakkak inecektir. O muhakkak haçı kıracak, domuzu muhakkak öldürecektir. Cizye vergisini muhakkak kaldıracak, genç ve dişi deve terk edilecek, hiç kimse onlara rağbet etmeyecektir. Bütün düşmanlıklar, boğuşmalar, hasetleşmeler muhakkak zail olup gidecektir. Hazret-i ısa mal alıp kabul etmeye insanları davet edecek, fakat ihtiyaç olmadığından hiçbir kimse kabul etmeyecektir.”
Yine benzer tarzda bir hadis-i şerifin bir kısmı şöyle:
ısa Aleyhisselam; “....5-O, haçı kıracak; 6-Domuzu öldürecek; 7-Cizye vergisini kaldıracak; 8-Mal, servet su gibi olup akacak; 9- O, bütün insanları ıslam dinine davet edecek;...11-Ve onun zamanında Allah Taala pek yalancı ve sakat gözlü olan sapık Mesih Deccali helak edecek; 12- o derece yeryüzünde emniyet olacak ki arslanlar develerle, kaplanlar sığırlarla, kurtlar koyunlarla meralarda beraber dolaşacaklar ve çocuklar yılanla oynayacaklar ve birbirlerine zarar vermeyecekler....” (Tezkiret’il Kurtubi, 499)
Yukarıdaki hadis-i şerifler sahih hadis kitaplarında yer almaktadır. Bu ve benzeri ifadelerde dikkat çekildiği üzere ısa Aleyhisselamın dünyaya gelip gelmediğini bu hadislere bakarak kolaylıkla anlayabiliriz.
şöyle ki: Demek ki ısa Aleyhisselam geldiği zaman Deccal ölmüş olacak, yani dinsizliği temsil eden büyük bir cereyan olan komünizm son bulacak; mal çoğalacak, milletler süratle zenginleşecek, teknik ve teknolojik ilerlemler alabildiğince artacak, dünya barışa doğru gidecek, barış her yerde aranacak; dünya milletleri barış ve huzur için gayret sarf edecekler; ıslam dini dünyada rağbet edilen tek din olacak, ıslam dini haricindeki din ve cereyanlar tesirini yitirecek.
ışte şu an dünyada cereyan etmekte olan bu benzeri hadislere bakarak, ısa Aleyhisselamın nüzul ettiğini ve dünyadaki vazifesini görmekte olduğunu söylemek pekala mümkün....




ikinci yazı sonu...

42

22.01.2004, 15:05

ıSA (AS) NÜZULÜ VE SOSYAL HADıSELER(3)
Bu köşeden sizlere “ısa(as) nüzulü ve sosyal hadisler” adı altında iki hafta üst üste, iki makale sunmuştuk. Mehmet Ali Ağca gibi Hıristiyan dünyası ile ıslam dünyasının arasını açmak maksadıyla Papa’ya suikast düzenleyen bir kişinin ısa Aleyhisselam olduğunu iddia etmesinin ardından; Hasan Mezarcı gibi şu an neye hizmet ettiği belli olmayan bir diğer kişinin de yine benzer iddialarda bulunması, bizi ısa Aleyhisselamın nüzulü ve sosyal hadislerle ilgili üçüncü bir makale yazmaya sevk etti.
Öncelikle, Hasan Mezarcı denen zatın ne kadar dengesiz, ölçüsüz, dinimizin temel kurallarına aykırı, meczubane, akıl ve mantık dışı serapa boş bir iddia ortaya koyduğunu; ve olayı alaycı bir şekilde gündeme getiren bazı TV organlarının da en az Hasan Mezarcı kadar ölçü, mantık ve akıl kuralları dışında hareket ettiğini belirmek istiyoruz. Gerçekten böyle bir meczubun dakikalarca ekranda tutularak alay edilmesi, en az alay edilen kadar alay edenleri de cemiyeti adına mesul duruma düşürmüştür.
Bu hadisenin bir yönü.
Hadisenin bu yönünü kamuoyunun takdirine bırakarak biz yine burada, önceki makalelerimizde de ele aldığımız gibi ısa Aleyhisselamın nüzulü ile ilgili birkaç konuyu daha dikkatlere sunmak istiyoruz. Bu hususları izah ederken tabi ki temel kaynağımız Risale-i Nurlar olacaktır. Zira Mehdi ve Deccal gibi, ahirzamanın mühim bir hadisesi olan ısa Aleyhisselamın nüzulü ile ilgili en güzel izahlar, günümüz insanının aklını ikna edecek en güzel yorumlar Bediüzzaman Hazretleri tarafından yapılmıştır. Bu nedenle Bediüzzaman Hazretlerinin izahları nazar-ı dikkate alınmaksızın ortaya konacak izah ve davranışlar ya yanlış olacak, ya alay konusu olacak, ya da ciddiye alınmayacaktır.
şimdi biz burada geçen hafta yaşanan hadiselerle de ilgili olarak ısa Aleyhisselam ile alakalı nazarlara sunmak istediğimiz birinci husus şu: Bediüzzaman Hazretleri Risale-i Nurun muhtelif bölümlerinde ahirzaman hadislerini yoruma tabi tutarken hadislere hep cemaat açısından bakar. Onun izahlarında şahıs hep geri plandadır. Zira ahirzamanda mücadele edecek olan Mehdi ve ısa (as) ve Deccal ve Süfyan hep bir grubun veya cemaatin temsilcisidir. Aşağıdaki tabirler bunun en açık göstergesidir:
“Nifak perdesi altında risalet-i Ahmediyeyi inkar edecek süfyan namında bir şahıs ehl-i nifakın başına geçecek...”
“...ehl-i velayet ve ehl-i kemalin başına geçecek Al-i Beytten Muhammed Mehdi...” “süfyanın şahs-ı manevisi....”
“ ... cereyan-ı nemrudane...” “din-i hak cereyanı....” “ısevilik şahsı manevisi..”
ışte bu tabirler Risale-i Nurun muhtelif bölümlerinde yer alan ahirzaman hadisleri ile ilgili kısımlardan alınmış tabirlerdir. Bu misalleri çoğaltmak mümkün.
Yukarıdaki tabirlerden de anlaşıldığı üzere ahirzaman hadiseleri içersinde yer alan Mehdi, ısa (as) ve Deccal ve Süfyan gibi eşhas hep bir grup içinde yer alan, bir cereyanın temsilcisi, bir cemaatin mümessili olan şahsılardır. Yada da bu şahısların ortaya koydukları şey bir fikirdir; bir fikir hareketidir. Yani şahıstan çok bir cemaat, kişisel aksiyondan çok bir fikir hareketi vardır. Bu nedenle her ne surette olursa olsun şahıs merkezli bir çıkış ortaya koymak asla meselenin hakikatini yansıtmamaktadır. Nitekim son zamanlarda şahıs eksenli bir takım çıkış yapanların ülkeyi terk etmek zorunda kaldıkları bu gün acı bir gerçek olarak önümüzde durmaktadır.
ışte bu nedenle ısa Aleyhisselam da ahirzamanda dinsizlik akımlarına karşı mücadele eder iken asla ve asla şahsını öne çıkarmayacaktır. Bediüzzaman hazretlerinin tabiri ile “Müslüman ısevileri” unvanına layık bir grupla birlikte hareket ederek şahsını gizleyecektir. şahsını öylesine gizleyecektir ki ancak çok yakın kişiler onu ısa Aleyhisselam olarak tanıyabilecek, tanıyanlar da hikmet gereği kimseye gerçeği söyleyemeyecektir. Zaten gerçek ifade edilmiş olsa da kimse inanmayacaktır.
Nitekim bir zat çıktı televizyonlarda “gerçek ısa (as) olduğunu” iddia etti. Neticede herkes onun meczup ve akli dengesinin yerinde olmadığına hükmetti. Bu durumda gösteriyor ki, farz-ı muhal olarak gerçek ısa (as) dahi çıkıp orada konuşsa idi yine benzer suçlamalara maruz kalacaktı.
şimdi burada önceki makalelerimizde dile getirdiğimiz ısa Aleyhisselamın şahsı ile ilgili bir ifadeyi tekrar etmek istiyoruz: “Evet, ısa Aleyhisselam Hazret-i Üstad’ın ifadesine göre ahirzamandaki çok mühim bir “Din-i Hak cereyanının” başına geçerek; yine Hadis-i şeriflere göre, mühim bir hizmet yapacak, Mehdinin vazifesini devam ettirecek, ümmetin selamete çıkmasına vesile olacaktır. Ama bu çok ağır hizmeti öyle sırlı bir hikmet içinde yapacak, öylesine sıradan ve bizden biri gibi davranacak ki; daima hakkı üstün tuttuğu, asla bir istikamet hatası yapmadığı, kahramanca ıslam’a hizmet ettiği halde kimse onu ısa Aleyehisselam olarak tanımayacak. Yani ısa Aleyhisselam bir ölçüde “şiddet-i zuhurundan” gizlenecektir. Hatta ısa Aleyhisselam kendi şahsını gizlemek için adi beşeriyet hallerini sıkça kullanacak; öyle ki insanlar onu çoğu kez sıradan bir insan gibi zannedecekler, çoğu davranışlarına da gülüp geçecekler. Ancak ondaki “hakta sebatı, ıslam’a hizmet noktasındaki isabeti, istikamet hatasından korunmuşluğu” iman nuru ile fark edenler onun gerçek ısa Aleyhisselam olduğunu anlayabilecekler. Ve zannediyoruz ki iman nuru ile bu zatı tanıyanlar, her ne kadar bu mübarek zatı tanımış olsalar dahi hiç kimseye bu hakikati anlatmayacaklar ve anlatamayacaklar; zaten anlatsalar da hiç kimseyi inandıramayacaklar...
Zira ısa Aleyhisselam, hal ve hareketinde ve hizmetinde “hikmet kanunlarına” öylesine sıkı sıkıya uyacak; asla ve asla zahiri bir zühd veya mübareklik gibi bir görüntü vermeyecek ki; neticede kendini perdelemiş olsun ve bedahet derecesinde tanınmasın. Tabi ki bu gizlenmenin ve perdeli bir hayat yaşamanın da çok hikmetleri ve sırları var. ışte Hazret-i Üstad da bu hikmetli ve sırlı hakikate binaen, “Hazret-i ısa Aleyhisselam geldiği vakit herkes onun hakiki ısa olduğunu bilmek lazım değildir. Onun mukarreb ve havassı, nur-u iman ile onu tanır. Yoksa bedahet derecesinde herkes onu tanımayacaktır” demiştir.” ışte bu nedenle gerek M. Ali Ağca ve Hasan Mezarcı gibi açıktan konuşanların, gerekse hal ve hareketleri ile kendisinin ısa(as) olduğunu hissettirenleri hiç, ama hiç ciddiye almanın bir lüzumu yok. Zaten biz de burada ölçü ve dengeyi kaybetmiş, muvazensiz ve meczup zatları dikkate alarak değil, Risale-i Nurdan anlamaya çalıştığımız bir hakikati ifade etmeye çalıştık.


üçüncü yazımızda bitti..
ınşallah bu açıklamalarımız ile hayra vesile olmuşuzdur.
saygı ve muhabettle

Sendogan

Orta Düzey

  • "Sendogan" bir erkek

Mesajlar: 193

Konum: Ahlen / Almanya

  • Özel mesaj gönder

43

22.01.2004, 21:56

Maşaallah, barekallah ahmedsaid kardeşim. Kaleminiz güzel çalışıyor.
Cenab-ı Hakk'a yüzbinler şükür ve hamd olsun, sizin gibi ciddi, faal zatları Risale-i Nur'un etrafında toplayıp bağlamış; iman ve Kur'an hizmetinde kuvvetli ve nurlu kalemlerini çalıştırttırıyor.

Allah sizlerden ebedi razı olsun, amin. Ve sizi, hizmet.i iman ve Kur'aniye de muvaffak eylesin, amin.

Baki selamlar

şendoğan

44

03.03.2004, 11:46

Hz. Isa'nin nuzulu konusu ile ilgili farkli bir yorum

Risale-i Nur'u yeni okumaya basladim.O yuzden bilgisizligimi hosgorursunuz insallah.Mehdi ve Hz. Isa konularinda internette buldugum iki sitenin adresini vermek isterim.Boylece bilgili,Risale-i Nur kulliyatina hakim arkadaslarimizin,kardeslerimizin,abilerimizin bu sitelerdeki anlatilanlar hakkinda ne gibi bir yorumlari olur bilmek istedim.
Siteler,bir ara medyada davalari ile gundem olmus Adnan Hoca'nin eserlerinden yararlanilarak hazirlanmis.
Ilk adreste siyonist bir orgutlenme,kristof kolomb zamanindan gunumuze yahudi cemaatinin mesih-i deccal adinda onderleri olacak kisiyi yada krallarini (her ne ise) yeryuzune getirmek icin tuhaf ugraslari,dunya tarihini ve dunya duzenini buna uygun duzenleme,degistirme cabalari anlatilip son kisimda ahir zaman ve ahir zamanda olmasi ongorulen gelismeler anlatilmis.
Baya uzun bir anlatim ben son kisminin linkini veriyorum (ahir zaman ve ahir zamanda olmasi ongorulen gelismelerin oldugu kisim)
http://www.masonluk.net/YMD11a.html

ikinci sitede ise Hz. Isa'nin yeryuzune donecegine dair,kuran ayetleri,risale-i nur ve hadislerden yola cikarak yapilan yorumlar.Cesitli alamelerden bahsedilmis ve bu alametlerin gerceklestigi tarihi olaylarla anlatilmis.
Ahir zaman ne demektir olan kisimdan baslayan adresi veriyorum:
http://www.ahirzaman.net/icindekiler/icindekiler_ahirzaman.html


Aklimi karistiran,bu forumda takip ettigim ahir zaman,Hz. Isa ve Mehdi konularinda Risale-i nur rehber alinarak getirilen yorumlarla verdigim adresteki yorumlarin biraz farkli olmasi.Zira bu sitede yada siteye kaynak olmus kitaplarda one surulen Hz. Isa nin yeryuzune inecegi ve Mehdi'nin son bediuzzaman olup Said Nursi hazretlerinden sonra dunyaya gelecegi anlatilmakta.

Aynen siteden alinti yapiyorum :

Bediüzzaman Said Nursi Hicri 13. Asrın Müceddididir

Samli Hafis Tevfik efendi bir risalesinde, Mevlana Halid Bağdadi ile Bediüzzaman Said Nursi hazretlerinin hayatlarını mukayese ettiğini ve dört mühim tevafukla karşılaştığını şöyle izah ediyor:

Birincisi: Hazret-i Mevlana 1193'te dünyaya gelmiş. Üstadım ise, Arabi 1293'te. Tam Mevlana Halid'in yüz senesi hitam bulduktan sonra dünyaya gelmiş.

ıkincisi: Hazret-i Mevlana'nın tecdid-i din mücahedesine başlangıcı ve mükaddemesi, Hindistan'ın payitahtına 1224'te girmiş. Üstadım ise; aynen yüz sene sonra, 1324'te Osmanlı Saltanatının payitahtına girmiş, mücahede-i maneviyesine başlamış.

Üçüncüsü: Ehl-i siyaset, Hazret-i Mevlana'nın fevkalade şöhretinden tevehhüm ederek diyar-ı Sam'a nakl-i mekan ettirilmesi, 1238'de vaki olmuştur. Üstadım ise, aynen yüz sene sonra 1338'de Ankara'ya gidip, onlarla uyuşamayıp, onları reddederek - küserek-tekrar Van'a gidip, bir dağda inziva ederken 1338 senesini müteakip, şeyh Said hadisesinin vukuu münasebetiyle ehl-i siyasetin vehmine dokunmuş. Ondan korkarak Burdur ve Isparta Vilayetlerinde dokuz sene ikamet ettirilmiş.

Dördüncüsü: Hazret-i Mevlana Halid, yaşı yirmiye baliğ olmadan evvel allame-i zaman hükmünde, fuhul-i ulemanın üstünde görünmüş, ders okutmuş. Üstadım ise; tarihçe-i hayatını görenlere ve bilenlere malumdur ki; on dört yaşında icazet alıp, a'lemi ulema-i zamanla muarazaya girişmiş; on dört yaşında iken, icazet almaya yakın talebeleri tedris etmiştir.

Elhasil: Baştaki Hadis-i şerifin "her yüz sene başında dini tecdid edecek bir müceddidi gönderiyor" müjdesinin ihbarına müvazi olarak Hazret-i Mevlana Halid, -ekser ehl-i hakikatin tasdikiyle -1200 senesinin yani on ikinci asrın müceddididir. Madem tam yüz sene sonra, aynen dört cihette tevafuk ederek Risale-i Nur eczalari ayni vazifeyi görmüs.. Kanaat verir ki - nass-i Hadis ile - Risale-i Nur tecdid-i din hususunda bir müceddid hükmündedir.
(Barla Lahikası 119-121)

Yukarıdaki izahlarda Mevlana Halid'in 12.asrın, Bediüzzaman Said Nursi'nin de 13.asrın müceddidi olduğu anlaşılmaktadır. Mehdi'nin ise 14. asrın müceddidi olarak Hicri 1400 yılı başlarında çıkması beklenmektedir.
Bediüzzaman Hazretleri, hem kendisinden sonra gelecek müceddid olması, hem de ümmetin 1400 senedir şevk ve heyecan kaynağı olması nedeniyle, Hz. Mehdi'den çok açık teferruatlıca bahsetmiştir.


ve devam ediliyor :

Mehdi Hicri 14. Asırda Gelecektir

Ta ahir zamanda, hayatın geniş dairesinde asıl sahibleri, yani Mehdi ve şakirtleri, Cenab-ı Hakk'ın izniyle gelir, o daireyi genişlendirir ve o tohumlar sünbüllenir. Bizler de kabrimizde seyredip Allah'a şükrederiz.
(Sikke-i Tasdik-i Gaybi, 138-Kastamonu Lahikası, 72)

Çok zaman evvel bir ehl-i velayetten işittim ki; o zat, eski velilerin gaybı işaretlerinden istihrac etmiş ve kanaati gelmiş ki; "şark tarafından bir nur zuhur edecek, bid'atlar zulümatını dağıtacak." Ben, böyle bir nurun zuhuruna çok intizar ettim ve ediyorum. Fakat çiçekler baharda gelir. Öyle kudsi çiçeklere zemin hazır etmek lazım gelir. Ve anladık ki, bu hizmetimizle o nurani zatlara zemin izhar ediyoruz.
(Sikke-i Tasdik-i Gaybi- 189 Mektubat, 345)

O ileride gelecek acib şahsın bir hizmetkarı ve ona yer hazır edecek bir dümdarı ve o büyük kumandanın pisar bir neferi olduğunu zannediyorum.
(Barla Lahikası, 162)

Bediüzzaman hazretleri yukarıdaki izahlarında; yaptığı çalışmalarla Mehdi'ye uygun ortam hazırladığını ve Mehdi geldiğinde kendisinin vefat etmiş olacağını, Mehdi'nin hizmetlerini kendi kabrinden seyredeceğini ifade etmektedir.

Risale-i Nur Külliyat'ında, Mehdi'nin mücadele ve hakimiyet devreleri ile ilgili verilen ebcedler:

9/32- Ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar. Oysa kafirler istemese de Allah, kendi nurunu tamamlamaktan başkasını istemiyor.






ayetindeki .... "Allah , kendi nurunu tamamlamaktan başkasını istemiyor"
cümlesi hakkında Bediüzzaman hazretleri şöyle demektedir.

şimdi hatıra geldi ki, eğer seddeli "lamlar" ve "mimler" ikişer sayılsa bundan bir asır sonra zulümatı dağıtacak zatlar ise, Hazret-i Mehdi'nin şakirdleri olabilir.
(Sualar / 605)

Bu ayetin ebced değeri ile (1424-Miladi: 2004) Mehdi önderliğinde ıslamın Dünya hakimiyeti devrelerine dikkat çekilmektedir.


alintilarin yapildigi link:
http://www.ahirzaman.net/mehdi_ahirzaman05.html

45

03.03.2004, 11:50

ek not

Birde eklemeyi unuttugum bir bolumde her yuzyil basinda muceddid gonderilmesi hususu.Siteden aynen alinti yapiyorum :

Her Yüzyıl Başlarında Müceddid Gönderilmesi

Müceddid: Yenileyen, yenileyici. Sahih hadislerle bildirilen, her yüzyıl başında dini hakikatleri devrin ihtiyaçlarına göre açıklamak üzere gönderilen büyük alim ve peygamberimizin (s.a.v.) varisi olan zat.

Ashab/i Kütüb-i Sitteden Imam-ı Hakim, "Müstedrek"inde ve Ebu davud "Kitab-ı Sünen'inde; Beyhaki, "Suab-i Iman"da tahriç buyurdular: "Her yüz senede Cenab-ı Hak bir müceddid-i din gönderiyor." Hadisi şerifine mazhar ve masadak ve müzhir-i tam olan Mevlana essehir kutbü'l-arifin, gavsü'l vasilin, varis-i Muhammedi, kamilü't-tarikatü'l-aliyye ve-l müceddidiyye Halid-i Zülcenaheyn Kuddise sirruhu ... ilh...
(Barla Lahikası , 119)

Her yüzyıl başında bir müceddid (dini canlandıran, yenileyen) gönderileceğini Resulullah (s.a.v.) efendimiz hadisleriyle müjdelemektedir. Küfrün, fuhşun, sapkınlığın ve dalaletin had safhaya ulaştığı hicri 1400 senesinde (1979-1980) Yani 14. asrın başında da hadisin haber verdiği gibi bir müceddidin gönderilmesi gerekmektedir. Bu da hadislerin ve alimlerin izahlarına göre, ıslam aleminin 1400 senedir bekledigi Mehdi'dir.

Ebu Hüreyre'nin rivayetine göre; Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş: Gerçekten Aziz ve Celil olan Allah her yüz sene başında şu ümmetin dinini bidatten ayıracak, yenileyecek (ilim sahibi) bir zatı gönderir.
Sünen-i Ebu Davud, 5/100






Her yüz sene başında bu ümmetin uleması arasından bir müceddid gelecek ve şeriatı ihya edecektir. Bilhassa, aradan bin sene geçtikten sonra..Zira, böyle aradan bin senenin geçtiği vakit, geçen ümmetlerde ulül'azm bir peygamberin geldiği vakittir.
(Mektubat-i Rabbani, 1/520)

46

03.03.2004, 13:43

Saygıdeğer Reflection@;

bahsettiğiniz siteler "harunyahya.org" çatısı altında internet ortamında kendi üslub ve yöntemleri ile Kurana ve ıslama hizmet etme gayreti içinde olan mümin kardeşlerimize aittir.

Allah hayırlı hizmetlerinde muvavvaf etsin.

Lakin bu kardeşlerimizle Mehdi, ısa(as) nüzulu, Süfyan ve Deccal konularında farklı düşünmekteyiz. Bizler Bediüzzaman Hazretlerinin ve Risale-i Nurun Mehdi ve mehdiyet görevi yaptıklarına inanıyoruz.O kardeşlerimiz ise hala bir Mehdi beklentisi içindedirler.

En önemli ayrılık noktamız ise Deccal ve Süfyan konusudur.
zira bizim Deccal ve Süfyan olarak gördüğümüz zat ve zatlar maalesef bu kardeşlerimiz tarafından çeşitli övgülere mazhar olmaktadırlar. Bu nokta bizim asla kabul edemeyeceğimiz bir husustur.

Bediüzzaman Hazretleri Deccal ve Süfyanı çok açık bir şekilde tarif ve teşhis etmiştir. Fakat bu kardeşlerimiz Risale-i Nurdan Mehdi hakkında bir çok alıntı yapmalarına rağmen Süfyan ve ıslam Deccali konusunda tek bir cümle bile alıntı yapmamışlardır. halbuki bir esere bütünlük içinde bakılmalıdır.

farz-ı muhal bu gün Mehdi'nin geleceğini kabul etsek bile Deccal ve Süfyan kim olacak? Mehdi kime karşı savaşacak? Muhatap gözükmüyor.

Evet biz Nur talebeleri Bediüzzamanın Mehdi olduğuna inanıyoruz. Çünkü Onun elinde Risale-i Nur gibi harika bir Kuran tefsiri var.
ışte meydan:
Getirsinler Risale-i Nurdan daha kıymetli bir tefsir, ona tabi olalım.
Göstersinler Bediüzzamandan daha kahraman ve alim, mücahid ve müceddid birisini onun yoluna ölelim...

evet...
Bu gün yüz alimi alın, yüz yıl çalıştırın;Üstad'ın son yüzyılda ıslam ve Kuran hesabına yapmış olduğu hizmet ve kahramanlığın yüzde birini yapabilirler mi?


saygılarımla

47

03.03.2004, 14:32

anladim sagolun.sahsi olarak bir sonuca varmam icin sanirim risale-i nur'un tamamini okumam gerekecek.fakat internetten ulasabildigim risale-i nut kulliyati benim icin dil olarak cok agir.cogu zaman anlamakta gucluk cekiyorum.acaba risale-i nur'un gunumuz turkcesine uyarlanmis,okumasi kolaylastirilmis bir versiyonu var midir? varsa nasil ulasabilirim.bilgilendirirseniz sevinirim.

48

03.03.2004, 14:57

Saygıdeğer Reflection;

Risale-i Nur kolay anlaşılır bir türkçe ile yazılmıştır.
Muhakemat gibi dili oldukça ağır olan birkaç eser dışında Sözler,Mektubat, Lemalar gibi temel eserler çok kolay anlaşılabilir. Bu eserlerdeki anlaşılması zor bazı kelimler için Yeni Asya Neşriyat baskısı eserlerin arkasında küçük bir sözlük de mevcuttur.
zaten anlaşımaz dediğimiz bir çok kelime ve tabir ya din-i bir tabir, veya ısm-i ılahiye ait bir tabirdir. bunların türkçe karşılığını bulmak da zor. ancak kısa bir tanım vermek mümkündür.

Sadeleştirme konusuna gelince:
Bir yazara ait bir eseri ancak o yazar kendisi değiştirebilir. Bir yazar veya alimin başka bir yazarın eserini değiştirmeye kalkışması büyük bir vebal olarak gördüğümüzden Risale-i Nuru bize bırakıldığı şekli ile kabul ediyoruz. sadeleştirme olayını asla ki tasvip etmiyoruz.

ancak bu gün Nurlarla alakalı bir çok şerh ve izah türünden eser mevcuttur. bunları elde edip okuyabilirisiniz.
saygılar...

49

03.03.2004, 15:16

sizin acinizdan soylemesi kolay tabi anlasilmasi hususunda :)
peki sagolun.calismalarinizda basarilar,saygilar

Risale Okuyorum

Üyeliği İptal Edildi

  • "Risale Okuyorum" bir erkek
  • "Risale Okuyorum" adlı kullanıcı yasaklandı

Mesajlar: 663

Konum: Ankara

Meslek: Öğrenci

Hobiler: İnternet, Risale-i Nur

  • Özel mesaj gönder

50

03.03.2004, 16:24

Sevgili reflection, sizin belirttiğiniz sıkıntıyı herkes yaşamakta. Size hak veriyoruz. Forumun bu bölümünün ve www.risaleokuyorum.org un açılma amacı, Risale-i Nur'un daha kolay anlaşılmasına yardımcı olmaktır. Ancak Risale-i Nur'ların orijinalliğini koruyabilmesi için sadeleştirilmesinin taraftarı değiliz. Takıldığınız konularda fikir alış-verişinde bulunmaktan mutluluk duyacağız...
"şimdi oku, kabirde okuyamazsın!" (Zübeyir Gündüzalp)

51

04.03.2004, 01:35

Hz.ısa- Sufyan-Dabbetül arz

Sevgili kardeşler..
Mehdi ve deccal konusunda hemfikir olduğumuz için görüş bildirmiyorum zaten hemfikiriz
Hz. isa konusuna gelince
ayrı bir başlık açmıştım ama burada zaten tartışılıyormuş aynı yazıyı buraya yazıyorum
Almanya'da hür hristiyanlar adı altında bir cemaat kurulduğunu duydum. Onlar eski hristiyan düşüncelerinden ayrılıp Baba oğul inancını tamamen bırakıp Allah(c.c)'ın birliğine Peygamberimizin(s.a.v) onun kulu ve elçisi olduğuna iman etmişler ve kendilerine hür hristiyanlar demişler. Bilindiği gibi ahir zamanda isevilik dini Hz. ısa(a.s)'nın yeryüzüne inmesiyle eski kimliğine bürünecek ve yayılacaktı.Eğer bu cemaat gerçekten varsa bu süreç başlamış demektir. Yani Hz. ısa(a.s) yeryüzüne inmiş anlamına gelir. Tabi bunu kesin bilmek için takva sahibi olmak ve kalp gözünün açık olması gerekir.Hiç şüphesiz ki yeryüzünde hala evliyalar mevcuttur ve bu evliyaların kim olduğunu Allah(c.c) ve O'nun bilmesini istediği kişiler bilir. Hz.Mehdi'nin Hz.ısa'dan önce gelip O'na zemin hazırlayacağını da biliyoruz. Bu anlattığım iki haberin Birbirini izleyen tarih devrelerinde olması sizce bir tesadüf müdür?
Haşa ! Allah(c.c)'ın haberi olmadan bir yaprak bile düşmez. Tesadüf Diye birşey yoktur. Herşey bir yazgı üzeredir. Bundan sonra yapmamız gereken bellidir. Derslere devam etmek ve diğer müminleri de derslere katmak. Peygamber efendimiz(s.a.v)'in bizim için ağladığını bilmem duydunuz mu? Tam olarak hatırlayamıyorum hatam olursa af buyrunuz, O'na niye ağlıyorsunuz ey Allah(c.c)'ın resulu diye sorulduğunda Sultanlar sultanı efendimiz "bir an önce ahir zamandaki nur kardeşlerime kavuşmak istiyorum"demişti. şimdi O'nun bu hadisine layık olma zamanıdır her ne kadar olamayacağımızı bilsek de...
Süfyana gelince....
hepimiz burada duraklıyoruz, geçiştiriyoruz tabi ki haklı sebeplerimiz var ama kimden korkuyoruz ki
sonuçta bu siteye nurcu olsun olmasın kaç kişi giriyor, hepsinin bilmesi gerekmez mi? herkes kimin ne olduğunu öğrenmeli, ben yeni bi talebeyim ama "risale okuyorum, ahmedsaid" gibi kardeşler bunu açık yüreklilikle açık açık söylemeliler, ben de söyleyebilirim ama dedim ya hem forumda hem de talebelikte yeniyim. delilleriyle olaylarıyla açıklayın da bilsin herkes. bu kardeşinizin sizden bir ricasıdır. En basitinden üstadın onun hakkında beyaz suya zaafı olduğunu, elinin delik(hovarda), tek gözünün az görür olduğunu söyleyebiliriz mesela
ben yeni talebeyim bu kadar biliyorum , kimbilir sizler ne kadar biliyosunuzdur. hele abiler neler biliyolardır neler?
dabbetül arz:
risale okumayan herkes heralde dabbetül arzı kocaman bir hayvan olarak veya insan yiyen koca bir sürü olarak bekliyodur heralde.Örnğin ben kendimden biliyorum öyle düşünüyordum.
üstadın açıklamasında ise kesin olarak anlaşılıyor ki dabbetül arz aids hastalığından başka bişey değldir
dabbetül arza insanların isteyerek yakalanacağı söyleniyor. aidsli hayat kadınları ile "o kadınlar biz aidsliyiz diye uyarmasına rağmen afedersiniz atın ölümü arpadan olsun diyerek"beraber olanlar buna ne güzel bir örnek teşkil eder değil mi?
ınşallah fikirlerinize olumlu bir katkı sağlamışımdır
hizmetlerinizin devamı dileğiyle
Allah(c.c)' ın ihsaniyeti üzerinize olsun
kardeşiniz ilhan

52

04.03.2004, 09:12

Alıntı sahibi ""Reflection®""

anladim sagolun.sahsi olarak bir sonuca varmam icin sanirim risale-i nur'un tamamini okumam gerekecek.fakat internetten ulasabildigim risale-i nut kulliyati benim icin dil olarak cok agir.cogu zaman anlamakta gucluk cekiyorum.acaba risale-i nur'un gunumuz turkcesine uyarlanmis,okumasi kolaylastirilmis bir versiyonu var midir? varsa nasil ulasabilirim.bilgilendirirseniz sevinirim.


Reflection kardeş, Nurris proğramını tanıyormusun? ındirip mutlaka denemeni tavsiye ederim!

Geniş bilgi burada: http://www.muhabbetfedaileri.com/viewtopic.php?t=504

Bâki selamlar
Biz muhabbet fedâileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur.

53

04.03.2004, 14:07

Urba(veya ılhan) kardeşim;
öncelikle dikkatinizden dolayı sizi tebrik ederim.
aynı konu başlığı altında bir müzakere var ise oraya fikir belirtmek lazım.

yazınızdan bir kaç hususa gelince:

birincisi:hür hiristiyanlar diye belirttiğiniz düşüncenin özü Hırıstiyan dünyasının tasaffi etme yani teslis inancından kurtularak tevhid inancına yaklaşma hadisesidir. ve bu fikir akımı yeni başlamış değildir. 1948 yılında Filistin'de Kamran vadisininde bulunan orjinal incil nüshalarının ele geçmesi ile başlamıştır. Bilindiği üzere 1948 1958 yılları arası Filistinde Kamran vadisinde yapılan kazılarda bir çok orjinal incil nüshası bulunmuştur. işte o günden başlayan tasaffi hareketi bu gün hız kazanarak devam etmektedir.

ikincisi:Deccal, Mehdi,Süfyan konusu Risale-i Nurun muhtelif yerlerinde geniş ve açık bir şekilde izah edilmiştir. zaman zaman burada o konuları müzakere ediyoruz ve edeceğiz de. fakat bunu korkmak veya korkmamak veya cesaret gösterisi yapmak veya ucuz kahramanlığa soyunmak cinsinden değil, ilmi bir ölçü içinde makul izahlarla yapacağız.

Zaten Mehmet Kutlular ağabey süfyanın kim olduğunu bizzat televizyonlardan açık açık ilmi bir üslub içinde, kimseyi tahkir ve tahrik etmeden izah etmiştir. bu ilmi bir meseledir tahrik yapmaya lüzüm yoktur. zaten Risale-i Nur kimseyi tehdit, tahkir ve tahrik etmez. ilmi bir şablon ortaya koyar, hadiseleri Kuran ve sünnete göre bir yoruma tabi tutar. biz de bu prensiplere bağlı kalmaya çalışıyoruz.

Bir nur talebesi öncelikle ihlas risalesi, hizmet rehberi, sözler, mektubat, lemalar gibi temel eserleri okuyarak fikri yapısını güçlendirir ardından diğer içtimai konular hakkında daha kolay yorum yapabilecek bir hale gelir.

saygılar

54

04.03.2004, 16:12

tesekkurler NurRis'i download bolumunden indirdim bakiyorum.Cok faydali olmus insallah daha da gelistirilip tum kulliyati kapsar.
saygilar

55

04.03.2004, 17:03

uyarınız için saolunuz

sevgili ahmedsaid kardeşim uyarılarınız için saolunuz uslubum için önce Allah(c.c) sonra nur talebeleri beni af buyursun, maksadım cesaret gösterisi değildi sadece gerçeklerin ortaya çıkması ve yıllardır (ben dahil) nasıl kandırıldığımızı ortaya çıkarmaktı ama kendi hatamdan dolayı yanlış anlaşıldım tekrar özür diliyorum bahsettiğiniz abinin programını maalesef izleyemedim eğer bir metni veya görüntü dosyası varsa göndermenizi rica ederim , tavsiyeleriniz için de Allah(c.c) sizden razı olsun
selametle kalın efendim
kardeşiniz ilhan

Risale Okuyorum

Üyeliği İptal Edildi

  • "Risale Okuyorum" bir erkek
  • "Risale Okuyorum" adlı kullanıcı yasaklandı

Mesajlar: 663

Konum: Ankara

Meslek: Öğrenci

Hobiler: İnternet, Risale-i Nur

  • Özel mesaj gönder

56

04.03.2004, 22:49

Estağfurullah ilhan kardeşim, Allah hepimizi affetsin. Hepimiz bu hizmetin hademeleriyiz. Görüşmek üzere...
"şimdi oku, kabirde okuyamazsın!" (Zübeyir Gündüzalp)

57

16.03.2004, 20:20

Ve: "Biz, Allah'ın Resulü Meryem oğlu Mesih ısa'yı gerçekten öldürdük" demeleri nedeniyle de (onlara böyle bir ceza verdik.) Oysa onu öldürmediler ve onu asmadılar. Ama onlara (onun) benzeri gösterildi. Gerçekten onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, kesin bir şüphe içindedirler. Onların bir zanna uymaktan başka buna ilişkin hiç bir bilgileri yoktur. Onu kesin olarak öldürmediler. (nisa suresi 157)

Değerli kardeşlerim:
Nisa suresi 157. ayette ısa(as) hayatı ile ilgili hırsityan ve yahudiler arasında tartışmalı olan mühim bir konuya dikkat çekiliyor. O da şu:ısa Aleyhisselam Yahudiler tarfından çarmıha gerilmedi. Yahudiler ısa Aleyhisselama benzeyen birisini öldürdüler.Oysa onu öldürmediler ve onu asmadılar. Ama onlara (onun) benzeri gösterildi. ayet-i kerimesi bu hususu açık bir şekilde ifade ediyor. bu izah bir çok tefsirde yazıyor.

şimdi bu noktada ilginç bir sır daha gözüküyor.
O da ısa aleyhisselamın nüzulu ile alakalı. gördüğümüz kadarıyla ısa AS'ın nüzulu ve bu dünyada nasıl bir tarzda hayat süreceği bu ayet-i kerimenin sırları arasında.
ama ne?bir bilebilsek....

saygılar...

58

28.05.2004, 23:21

Değerli Kardeşlerim;

bu günlerde aklıma "ısa(as) nüzulu ile Türkiyenin Avrupa Birliğine girmesi arasında bir bağ olup olmadığı takıldı.

"Deccali ancak ısa(as) öldürebilir" mealinde bir hadis var. Acaba bu hadisin işaretleri arasında Türkiye-AB ilişkisi de var mı?

doğrusu merak konusu....

59

01.06.2004, 01:16

Gerçekten de düşünülmesi gereken bir husus. Deccalizmin istibdadından AB'nin demokrasi kriterleri sayesinde kurtulabiliriz inşallah. Tabii elimizden geleni yapıp da ABye girebilirsek.

60

01.06.2004, 10:59

Bu konuda Hutbe-i şamiye'de ilginç bölümler var. özellikle de Avrupa'nın geleceği ile ilgili bölümler oldukça dikkat çekici.

kısa bir araştırmadan sonra inşallah anladıklarımızı buraya yazarız.

saygılar

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir