Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Alkan

Usta

  • Konuyu başlatan "Alkan"

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

1

11.08.2005, 00:44

Mesnevi-i Nuriye

selamın a,leykum geçen bir derstte mesneviden şu bolumu okuduk ama tam vuzuha kavuşmadı sizin düşünceleriniz neler?

Alıntı

ı’lem eyyühe’l-aziz! Dünya hayatını güzelleştiren esbabdan biri, dünya aynasında temessülle parlayan hidayet nurları ve büyük insanların sevgili ve sevimli timsalleridir. Evet, müstakbel, mâzinin aynasıdır. Mâzi berzaha, yani öteki âleme intikal ve inkılâp ettiğinde, suretini ve şeklini ve dünyasını istikbal aynasına, tarihe, insanların zihinlerine vedia ediyor. Onlara olan mânevî ve hayalî muhabbetleriyle dünya muhabbeti tatlı olur. Meselâ, arkadaşlarının ve akrabasının timsallerini ve fotoğraflarını hâvi büyük bir aynayı yolunda bulan bir adam, şark cihetine giden adamların memleketlerine gidip onlara iltihak etmek için çalışmayıp da, o aynanın içindeki timsallerle uğraşır, muhabbet eder. ışte bu adam gafletten ayıldığı zaman, "Eyvah, ne ediyorum? Bunlar şarap değil, seraptır. Bunlarla uğraşmak azb değil azaptır" der, arkadaşlarına yetişmek üzere şark seferine tedarikâtta bulunmaya başlar.
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

2

11.08.2005, 03:37

ve aleykümü's-selam

Aklınıza takılan yer neresi?
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

Alkan

Usta

  • Konuyu başlatan "Alkan"

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

3

11.08.2005, 14:38

Alıntı

Meselâ, arkadaşlarının ve akrabasının timsallerini ve fotoğraflarını hâvi büyük bir aynayı yolunda bulan bir adam, şark cihetine giden adamların memleketlerine gidip onlara iltihak etmek için çalışmayıp da, o aynanın içindeki timsallerle uğraşır, muhabbet eder. ışte bu adam gafletten ayıldığı zaman, "Eyvah, ne ediyorum? Bunlar şarap değil, seraptır. Bunlarla uğraşmak azb değil azaptır" der, arkadaşlarına yetişmek üzere şark seferine tedarikâtta bulunmaya başlar


ya burada akrabalarının timsallerinin bulunduğu aynayla ne demek isteniyor? Ailemize muhabbet etmiyecekmiyiz? nasıl anlamak lazım?

selametle
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

4

11.08.2005, 16:23

şimdi hatırıma şu geldi:
Bir zat düşün, evliya hayatlarını, menkıbelerini okumayı, onlarla vakit geçirmeyi çok sever. Onların böyle müttaki olmalarını sever, ama kendisi bunu pek düşünmez. Veyahut başka büyük insanların hayatlarını...

Alıntı

Dünya hayatını güzelleştiren esbabdan biri, dünya aynasında temessülle parlayan hidayet nurları ve büyük insanların sevgili ve sevimli timsalleridir.


Ama kendisinin de insan olduğunu, dolayısıyla onların müttaki olarak hazırlığını, tedariğini yaptığı şeylere tedariğe ve hazırlığa muhtac olduğunu anlar. Zamanı bir cetvel gibi düşünürsek, garb (batı) sol taraf, şark (doğu) ise bundan sonrasıdır, istikbaldir.

Alıntı

Meselâ, arkadaşlarının ve akrabasının timsallerini ve fotoğraflarını hâvi büyük bir aynayı yolunda bulan bir adam, şark cihetine giden adamların memleketlerine gidip onlara iltihak etmek için çalışmayıp da, o aynanın içindeki timsallerle uğraşır, muhabbet eder.



Evet, gafletten uyandığı zaman ise, kendisinin de şark tarafına gitmekte olduğunu, zaman deresinin durmadan aktığını görür.

Alıntı

"Eyvah, ne ediyorum? Bunlar şarap değil, seraptır. Bunlarla uğraşmak azb değil azaptır"
der, arkadaşlarına yetişmek üzere şark seferine tedarikâtta bulunmaya başlar.


"şarap değil, seraptır" tan maksad, şu olabilir. Meşreb kelimesi de şarabe, yani içmek kökündendir. Hakikat şarabının aslını kendisi de içebilecekken, temessülü, yani bir nev'i görüntüsüyle idare eder, halbuki buna muhtaçtır.


Belki de yanlış anlamışımdır, Allahu â'lem bissavab, her zaman ve en doğru şekilde Allah bilir.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

Alkan

Usta

  • Konuyu başlatan "Alkan"

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

5

11.08.2005, 16:44

allah razı olsun bir de şöyle bir mana olabilir belki şark tarafı manayı ve peygamberin yolunu temsil ediyor...onların yolundan gidip gerçek muhabbeti onlara etmek olduğunu da anlıyorum... yani manaya bakmak...

Allah razı olsun tekrar...
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

6

11.08.2005, 16:54

âmin ecmain, cümlemizden olsun. Muhtemeldir tabii ki, Üstad güzel temsiller veriyor, gerisini tefekkürümüze bırakıyor, bu da risalelere ayrı bir cazibe katıyor.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

Alkan

Usta

  • Konuyu başlatan "Alkan"

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

7

24.08.2005, 15:21

Alıntı

Dimağda merâtib var birbiriyle mültebis ahkâmları muhtelif. Evvel tahayyül olur sonra tasavvur gelir.Sonra gelir taakkul, sonra tasdik ediyor sonra iz'an oluyor, sonra gelir iltizam sonra itikad gelir.ıtikadın başkadır, iltizamın başkadır. Herbirinden çıkar bir hâlet; salâbet itikaddan.Taassub iltizamdan, imtisal iz'andan, tasdikten iltizam, taakkulde bitaraf, bibehre tasavvurda.Tahayyülde safsata hasıl olur, mezcine eğer olmaz muktedir.Bâtıl şeyleri güzel tasvir etmek, her demde, sâfi olan zihinleri cerhdir,hem idlali


burayı birisi açıklayabilir mi?
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

mihmandar

Orta Düzey

Mesajlar: 260

Konum: ANKARA

Hobiler: Risale-i Nur

  • Özel mesaj gönder

8

24.08.2005, 16:56

Dimağdaki ılim Mertebeleri.... Yusuf ALAN
http://www.yeniumit.com.tr/konu.php?konu_id=303&yumit=bolum2

Alkan

Usta

  • Konuyu başlatan "Alkan"

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

9

24.08.2005, 17:58

Allah razı olsun çok güzel makale ve açıklanış çok beğendim.....
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

barish

Orta Düzey

Mesajlar: 387

Konum: USA

Meslek: PHD ogrencisi

Hobiler: Risale, Pirlanta, Matematik

  • Özel mesaj gönder

10

24.08.2005, 19:40

hakikaten yeni umit dergisinde ince konularda muhtesem makaleler yayinlaniyor..

gecenlerde munafigin ruh psikolojisi uzerine bir makale vardi. cok tatli yazilmisti. Mesela munafiklik alametlerinin psikolojiye yansimasi ile bir kac analiz yapiyor ve munafiklarin hangi tavri hangi psikoloji ile yaptigini soyluyor.

bana muthis yardimi oldu. mesela o psikoloji icine dusersem hemen o psikolojinin yikima sebep bir hal takinmaya calisiyorum.

cunku hakikaten farkinda olmadan bizlerde munafik olmasak dahi o hallere dusuyoruz.

mesela yalan soylememeye ccalisiyoruz ama bilmeden soylenen cok yalanlar var...

emanete hiyanet isinde en onemli emanetlerden Allahin dinine ne kadar sahip cikiyoruz ki?

ve daha neler neler.....

o yaziyi bulup okumanizi tavsiye ederim... siddettleeeee

hurmetler
barish
"Arkadas, gel bana bu Nur'larin elmaslarini kesfetmeye yardimci ol ve ben de sana "Allah razi olsun" diyeyim."

Alkan

Usta

  • Konuyu başlatan "Alkan"

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

11

24.08.2005, 19:51

linki var mı acaba?
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

barish

Orta Düzey

Mesajlar: 387

Konum: USA

Meslek: PHD ogrencisi

Hobiler: Risale, Pirlanta, Matematik

  • Özel mesaj gönder

12

25.08.2005, 20:47

bulamadim kardes...
ben hardcopyden okumustum...
"Arkadas, gel bana bu Nur'larin elmaslarini kesfetmeye yardimci ol ve ben de sana "Allah razi olsun" diyeyim."

Alkan

Usta

  • Konuyu başlatan "Alkan"

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

13

30.08.2005, 15:20

Alıntı

Hikmetteki desâtir, hükümette nevâmis, hakta olan kavânîn, kuvvetteki kavâid birbiriyle olmazsa müstenid ve müstemid,
Cumhur-u nasta olmaz ne müsmir ve müessir. şeriatta şeâir kalır mühmel, muattal; umûr-u nasta olmaz müstenid ve mu’temid.


???
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

14

30.08.2005, 15:44

Güzel bir soru. Bize güzel bir lugat ile anlamaya çalışmak kalıyor :)
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

Alkan

Usta

  • Konuyu başlatan "Alkan"

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

15

31.08.2005, 22:19

desâtir :kaide düstür
nevâmis :Namuslar, kanunlar, şeriatlar.
kavânîn,:anunlar. Devlet idare kaideleri. şeriatın her bir mes'elesi.
kavâid :kaide
müstenid:Bir şeye dayanan. Bir şeyin üzerine koyulmuş. * ıstinad eden, dayanan, güvenen. * Bir delili, şâhidi olan.
müstemid,:Meded isteyen, yardım isteyen.
müsmir :Hayır veren, meyve veren, faydalı netice veren.
ve müessir. :Te'sir eden. ız bırakan. Te'sirli. Dokunaklı.
mühmel, ıhmâl edilmiş. Bırakılmış.
muattal; Tatil edilmiş. Kullanılmaz olmuş
mu’temid: ıtimad eden. ınanan. Güvenen.

16

02.09.2005, 21:04

Lemattan alınan ve açıklanması istenen bölüm herhalde, lugavî mananın iphamından ziyade, terimsel ve teknik manasından dolayı fehmi işkal ediyor. 30 Temmuz 2004 ve 06 Ağustos 2004 tarihlerinde Yeni Asya gazetesinin enstitü sayfasında "Bediüzzaman’a göre Hukuk ve Adalet" başlıklı bir çalışma -bir hafta arayla olmak üzere- iki defada yayınlanmıştı. Bu çalışma bu bahsin anlaşılmasında faydalı olabilir.
***
şu linklerden ulaşılabilir:
Birinci Bölüm: http://www.yeniasya.com.tr/2004/07/30/enstitu/h2.htm
ıkinci Bölüm: http://www.yeniasya.com.tr/2004/08/06/enstitu/h1.htm
***
Linklerle ve o uzun yazıyla uğraşmak istemeyenler, yazıdan özet mahiyetindeki şu alıntıyı okuyabilirler:
"...Bilimsel çevrelerde en fazla kabul gören plüralist (çoğuBlcu) hukuk anlayışına göre hukuk; sosyal hayatı, ahlâki kıymetlere göre düzenlemeyi hedefleyen, maddi müeyyideyle teçhize elverişli davranış kuralları arasındaki ilişkiler kompleksidir. Bu tanım, Sosyal Realiteyi, Etik Değeri ve Normu, yani hukukun üç elemanını da ihtiva eden tridimansiyonel (üç elemanlı) bir izahtır.
ıslâm hukukçularının bir olayı değerlendirirken şer'an, örfen ve edeben değerlendirdikleri ve bunun da yine bir üçlü izah olduğu görülmektedir: (1) şer'an; şeriatça, şeriata göre, kanunca, kanuna göre. (2) Örfen; örf bakımından, adetlere göre. (Örf; insanlar arasında güzel görülmüş, red ve inkar edilmeyip yapılagelmiş olan şeylerdir). (3) Edeben. Edeb ise, terbiye, kavlen, fiilen insanlara lütuf ile muamele etmek, güzel ahlâk, usluluk, haya demektir. Istılâhta ise, Peygamberin (a.s.m.) sünnetine uygun hareket etmektir.
Burada şer'an, norma uygunluk; örfen, sosyal realiteye uygunluk; edeben ise etik değere uygunluk ile paralellik arz etmektedir. ısimlendirmenin ise fonksiyona değil de, dimansiyona (elemana) göre yapıldığı anlaşılmaktadır. Zira şer'an düzeni, örfen sosyal yararı, edeben adaleti (adalet-i mahza ve sünnete uygunluk) sağlamaktadır.
....
Bediüzzaman, üç boyutlu hukuk anlayışının formüller ve tanımlar şeklindeki esas izahlarını ise şöyle yapıyor.
"Desatir-i hikmet (hikmet düsturları) nevamis-i hükümetle (hükümet kanunlarıyla) kavanin-i hak (hak kanunlar) revabıt-ı kuvvetle (kuvvet bağlarıyla) imtizaç etmezse (birleşmezse, uyuşmazsa) cumhur-u avamda (insanların çoğunda) müsmir (tesirli) olmaz."
Burada desatir-i hikmetin, sosyal realiteye; nevamis-i hükümetin norma; kavanin-i hakkın ise etik değere (adalete) tekabül ettiğini görmekteyiz. Bediüzzaman burada hukukun nasıl faal bir hukuk olabileceğini izah etmekte olduğundan, müeyyideyi de (revabıt-ı kuvvet) formülüne alıyor. Fakat müeyyide hukukun dördüncü bir unsuru olmayıp, faaliyetini sağlayan yardımcı bir kuvvettir. Yoksa desatir-i hikmet ve kavanin-i hak olmaksızın, nevamis-i hükümet, revabıt-ı kuvvet ile meşrûiyet kazanamaz (hukuk vasfı taşımaz). -Bir kural yaptırımla donatıldığı için hukuk kuralı olmamakta ve fakat hukuk kuralı olduğu için maddi yaptırımla donatılmaktadır.[/i] -
Bediüzzaman, aynı yaklaşımını, biraz daha detaylı olarak şöyle ifade ediyor. "Hikmetteki desatir, hükümette nevamis, hakta olan kavanin, kuvvetteki kavaid birbirleriyle olmazsa müstenid ve müstemid, cumhu-ru nasda olmaz ve müsmir ve müessir, şeriatte şeair, kalır mühmel, muattal; umur-u nasda olmaz müstenid ve mutemid"10 demek suretiyle hukukun (ıslâm hukukunun, şeriatin) sosyal (hikmetteki desatir) ve ahlâkî (hakta olan kavanin) zeminlerini açıklamaktadır. Yani günümüz lisanıyla şöyle ifade edilebilir:
Hikmet düsturları, hükümetin çıkardığı kanunlar, hakka bağlı objektif prensipler (adalet) ve kuvvetteki hükmedici kaideler birbirleriyle dayanışma ve yardımlaşma halinde olmazsa faydalı netice alınamaz ve halkın üzerinde de tesiri görülemez. şeriattaki şeair ihmal edilerek atıl kalır. Beşerî münasebetlerde bu kanunlar işlemez ve halkın itimadını kazanamaz.
Bu ifadeler Roubier'in şu yaklaşımını çağrıştırmaktadır: "Hukukun fonksiyonları arasında çatışma vardır ve bu, hukukun mahiyetine dahildir ve bunun için de bunlar tamamen ortadan kaldırılamaz. Yapılacak iş, hukukun bu fonksiyonları (amaçları) arasında bir uyum (ahenk) sağlamaktır. Ancak, adaletin bu amaçlar arasında bir üstünlük taşıdığı da unutulmamalıdır."
..."
Bu arada norm; kural olarak benimsenmiş, yerleşmiş ilke veya kanuna uygun durum demektir. Kolay gelsin :roll: [/b]

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir