Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

41

16.05.2005, 15:02

ben o cümleyi aynen yazıyorum.

Alıntı

ışte hacda pek kesretli denilmesi, şu sırdandır. Çünkü, hacc-ı şerif, bilasâle herkes için, bir mertebe-i külliyede bir ubûdiyettir. Nasıl ki bir nefer, bayram gibi bir yevm-i mahsusta, ferik dairesinde, bir ferik gibi padişahın bayramına gider ve lûtfuna mazhar olur. Öyle de, bir hacı, ne kadar âmî de olsa, kat-ı merâtib etmiş bir velî gibi, umum aktâr-ı arzın Rabb-i Azîmi ünvânıyla Rabbine müteveccihtir, bir ubûdiyet-i külliye ile müşerreftir. Elbette, hac miftâhıyla açılan merâtib-i külliye-i Rubûbiyet ve dürbünüyle nazarına görünen âfâk-ı azamet-i Ulûhiyet ve şeâiriyle kalbine ve hayaline gittikçe genişlenen devâir-i ubûdiyet ve merâtib-i kibriyâ ve ufk-u tecelliyâtın verdiği hararet, hayret ve dehşet ve heybet-i Rubûbiyet ALLAH-U EKBER ALLAH-U EKBER ile teskin edilebilir ve onunla o merâtib-i münkeşife-i meşhude veya mutasavvere ilân edilebilir.


rabb kelimesi çok manalara geliyor. bende kendimce onu kumandanı vasfıyla die algıladım. çünkü bütün varlıklar insanın emrine verilmiş. emir veren kumandandır. böyle düşündüm. said özdemir abiye sordum oda buna benzer ifade kullandı.

42

16.05.2005, 15:13

Süleyman KÖSMENE abinin köşesinden Ezan duası ile alakalı bir yazısı.


Alıntı

Ezan duâsının fazîleti nedir? Duâda geçen ‘makam-ı mahmûd’ ne demektir? Ezan duâsında bazı kitaplarda ‘ınneke tuhlifu’l-mî’âd’ geçerken, bazı kitaplarda ‘ınneke lâ tuhlifu’l-mî’âd’ olarak geçmektedir. Doğrusu hangisidir?



Ezan işitildiği zaman ezanı dinlemek, ezanı içinden tekrar ederek icâbet ve tasdik etmek, bitince ezan duâsını okumak sünnettir; Peygamber Efendimizin (asm) şefaatine vesîledir.
*Abdullah bin Amr bin As (ra) bildirmiştir: Peygamber Efendimiz (asm) buyurdu ki: “Müezzinin ezanını işittiğiniz vakit siz de onun söylediği gibi söyleyiniz. Sonra bana salât ve selâm okuyunuz. Çünkü her kim bana bir salât okursa, bundan dolayı Allah ona on defa rahmet nazarıyla teveccüh buyurur. Sonra Allah’tan benim için vesîleyi isteyiniz. Çünkü vesîle Cennette bir derecedir ki, o, Allah’ın kullarından yalnız birinden başkasına lâyık olmaz. Benim o olduğumu umuyorum. Her kim benim için Allah’tan vesîleyi isterse, ona şefaatim ulaşır.”1
*Ömer bin Hattâb (ra) dedi ki: Resûlullah Efendimiz (asm) şöyle buyurdu: “Müezzin ‘Allahü Ekber, Allahü Ekber’ dediğinde siz de ‘Allahü Ekber, Allahü Ekber’ dersiniz. Müezzin ‘Eşhedü en-lâ ilâhe illâllah’ dediğinde siz de ‘Eşhedü en-lâ ilâhe illâllah’ dersiniz. Müezzin ‘Eşhedü enne Muhammeden Resûlullah’ dediğinde siz de ‘Eşhedü enne Muhammeden Resûlallah’ dersiniz. Müezzin ‘Hayye ale’s-salâh’ dediğinde siz ‘Lâ Havle ve-lâ kuvvete illâ billâh’ dersiniz. Müezzin ‘Hayye ale’l-felâh’ dediğinde siz yine ‘Lâ Havle ve-lâ kuvvete illâ billâh’ dersiniz. Müezzin ‘Allahü Ekber, Allahü Ekber’ dediğinde siz de ‘Allahü Ekber, Allahü Ekber’ dersiniz. Sonra müezzin ‘Lâ ilâhe illâllah’ dediğinde siz de ‘Lâ ilâhe illâllah’ dersiniz. Böyle diyen Cennete girer.”2
*Câbir bin Abdullah (ra) dedi ki: Resûlullah Efendimiz (asm) buyurdu ki: “Her kim ezanı işittiği zaman ‘Allahümme Rabbe hâzihi’d-da’vete’t-tâmmeti ve’s-selâti’l-kâimeti âti Muhammedeni’l-vesîlete ve’l-fadîlete ve’b’ashü mekâmem-mahmûdeni’llezî veadtehû.’ (Mânâsı: Ey bu mükemmel dâvetin ve namaz kıyâmı (duruşu) emrinin sahibi olan Allah’ım! Efendimiz Muhammed’e (asm) vesîleyi ve yüksek dereceleri ver. Ve O’na, vaad ettiğin Makam-ı Mahmûd’u lütfeyle.’ derse, kıyâmet gününde benim şefaatim ona hak olur.”3

Ezan duâsı, âyetten iktibas edilen4 “ıNNEKE LÂ TUHLıFU’L-MÎ’ÂD” (şüphesiz Sen sözünden dönmezsin.) kelimesiyle bitirilir.

Makam-ı Mahmûd, geçmiş ve gelecek her sınıfın, her mahlûkât cinsinin, her varlık türünün, her tâifenin kendisine şiddetle muhtaç olduğu, her sınıfın ihtiyacı olan şefaatin kendisinden verildiği bir şefaat makamı olarak açıklanmıştır. şüphesiz bu izaha haklılık veren hadis-i şerifler mevcuttur:
*ıbn-i Abbas (ra) rivâyet etmiştir ki; Allah Resûlü (asm) bu makamın bir hadis-i kudsîde Cenâb-ı Hak tarafından şöyle bildirildiğini beyan buyurur: “O öyle bir makam ki, bu makamda öncekiler de, sonrakiler de sana teşekkür ederler, sana minnettâr olurlar. Sen şerefçe bütün yaratılmışların üstünde olursun, istersin verilir, şefaat edersin şefaatin makbul olur. Senin sancağının altında olmadık hiç kimse kalmaz.”5
*Ebû Hüreyre’nin (ra) rivâyeti de şöyledir: Peygamber Efendimiz (asm) şöyle buyurmuştur: “Bu o makamdır ki, onda ümmetime şefaat edeceğim.”6
*Ka’b bin Mâlik (ra) rivâyet etmiştir ki; Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm) şöyle buyurdu: “Allah insanları diriltecek; bana da yeşil bir elbîse giydirecek. Ondan sonra Allah ne söylememi isterse söyleyeceğim. ışte Makam-ı Mahmud, bu makamdır.”7´

Üstad Bedîüzzaman Hazretleri, Peygamber Efendimiz’in (asm) Makam-ı Mahmûd’unu “Rabbânî bir sofra” kavramı ile izah eder. Öyle bir sofradır ki, Cenâb-ı Hak tarafından dağıtılan bütün nurlar, verilen bütün ikrâmlar, ikrâm edilen bütün feyizler, ihsân edilen bütün lütuflar, nîmetler, bağışlamalar, mağfiretler ve merhametler o sofradan akıyor. Resûl-i Zîşân’a (asm) okunan Salavât-ı şerîfeler, o ılâhî sofraya edilen dâvete icâbet hükmündedir. Yani Salavât-ı şerîfe okumakla insan o ılâhî sofra sahibi tarafından yapılan dâvete uymuş; sofraya yaklaşmış ve sofradan istifâde etmiş olur.8

43

16.05.2005, 15:24

51
ımam Suyuti'nin, ımam Ahmed b. Hanbel'den rivayeti:

Ebu Talha r.a. rivayet ediyor ki, Resul-ü Ekrem a.s.m. şöyle buyurdu:
Bana Rabbimin katından bir melek geldi ve şöyle dedi: "Ümmetinden kim sana bir salavat getirirse Allah bundan dolayı ona on sevap yazar, on gühahını siler, derecesini on kat yükseltir ve getirdiği salavatın aynısıyla karşılık verir.

Müsned-i Ahmed, 4:29

***************



O rabb-i azimi ifadesi te'vil edilmezse tehlikeli oluyor. O yüzden biraz daha araştıralım.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

44

16.05.2005, 15:45

ımam-ı Suyuti'nin, ıbn-i Mace'den rivayetiyle:
818. Ebu Derda r.a. rivayet ediyor:

Cuma günü bana çok salavat getirin. Çünkü Cuma günü yevmü'l-meşhuddur, yani o günde melekler hazır bulunur. Sizden biriniz bana salavat getirdiğinde bitirilinceye kadar bana arz edilir.

ıbn-i Mace, Cenaiz: 65



2488.

ımam Suyuti'nin ıbn-i Ebi şeybe ve ıbn-i Mürdeveyh'ten rivayeti:

Ebu Hureyre (r.a.) rivayet ediyor:

Bana salavat getirin. Çünkü bana getirdiğiniz salavatlar sizin için berekettir.

2489.

ımam Suyuti'nin ıbn-i Adiyy 'den rivayeti:

Ebu Hureyre r.a. 'den rivayetle Resulullah Efendimiz a.s.m. şöyle buyurmuşlardır:

Bana salavat getiriniz ki Allah da sizde merhamet etsin.

ıbn-i Adiyy'in el-Kamil'inden.



3642.

ımam Suyuti, ımam Tirmizi'den rivayet ediyor:

Enes'den r.a. rivayetle:

Yanında ismim anılan kimse bana salavat getirsin. Bana bir defa salavat getirene Allah on defa rahmet eder.




3678.

ımam Suyuti, Abdürrezzak'tan rivayet ediyor:

Hz.Ali'den r.a. rivayetle:

Bana salavat getirene Allah bir kirat sevap yazar. Kirat ise Uhud dağı kadardır.

من صلى كتب الله له * قيراطا مثل أحد

Abdürrezzak'ın el-Cami'inden.

* : Kırat nedir diyerekten Arapça metnini de yazdım.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

45

16.05.2005, 15:47

abi ben bu konuyu (Rabb-i azimi) bu forumda sordum ama kimse cevaplamadı yada cevaplayamadı. kendi araştırmalarım neticesinde şu kanıya vardım (abilerimin o yöndeki telkinleride var tabi). rabb kelimesi lugatta çok manaya gelebiliyor.

mesela,

RABB = Üvey baba
RABB = Sâhib, mâlik, seyyid. Cenab-ı Hak (C.C.) * Besleyen, yetiştiren, terbiye eden. Müstahik.
RABB-ÜL MAL = Mal sâhibi. Sermaye sâhibi.
RABB-ÜD DÂR = Ev sahibi,

bende o kelimeyi şuna istinaden kendimce şöyle yorumladım. (en doğrusunu allah bilir). her şey insanın emrine verildiyse insan kumandan hükmüne geçiyor.

46

16.05.2005, 15:51

Halife kelimesine denk gelecek bir kelime yani?
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

47

23.05.2005, 14:53

Abdullah b. Amr b. As (r.a.) rivayet ediyor:

Ezanı duyduğunda müezzinin sözlerini tekrarlayınız. Sonra ban salavat getirin. Çünkü kim bana bir defa salavat getirirse Allah buna karşılık ona on defa rahmet eder. Sonra da benim için Allah'tan Vesîle'yi dileyin. Vesîle Cennette bir makamdır ki, Allah'ın kullarından sadece bir tanesine nasip olur. Onun ben olacağını ümid ediyorum. Kim benim için Vesîle'yi dilerse, kendisi için şefaatım kesin vacip olur.

Müslim, Salat:11
Ebû Davud, Salat:36
Tirmizî, Menakıb:1
Neseî, Ezan:37
Müsned, 2:168, 265.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

48

13.06.2005, 18:52

Dikkat: Copy paste değildir ona göre :wink:




Salavatın kazandırdıkları

Salavat sevap kazandırır ve günahları affettirir. Rahmet meleğini insana arkadaş eder. ınsanı Rasulullaha a.s.m. muhatap olacak seviyeye yükseltir ve şefaatine eriştirir. Kalbi ferahlatıp ruhta kulluk sevinci uyandırır.
______________________________________________


Bir önceki bölümde görüldüğü gibi, Cenab-ı Hak, Kur'an-ı Kerim'de Kendisinin ve meleklerin Peygamberimize a.s.m. salat ettiklerini bildiriyor ve mü'minlerin de ona salat ve selamda bulunmalarını emrediyor. Bu ayetten hareket eden alimler, zaman ve mekan tahdidi olmaksızın salavatın farz olduğuna hükmetmişlerdir. Çoğunluk bunu vacip şeklinde tefsir etmişlerdir. ımam-ı Malik'e göre tam bir samimiyet ve imanla, vakit ve miktar tayin edilmeksizin ve namaza münhasır olmaksızın salat etmek farzdır. Kim ömründe bir defa olsun salavat getirirse, bu farz ondan düşer. şafiilerde ise Cenab-ı Hakk'ın ve Resulünün emir ve farz ettiği salat, namaz teşehhüdlerinden sonra okunan salattır. 1 "Allahümme sali ala Muhammedin ve ala ali Muhammed" şeklindeki icmalen okunan bir salavat da bu farzın yerine getirilmesi için kafidir.

Bu borçtan kurtulmanın yanında Resulullah a.s.m. mü'minleri her vesile ile kendisine salavat getirmeye teşvik etmişlerdir. Hz.Abdurrahman b. Avf r.a. 'dan gelen bir rivayette bu teşvik ve müjdelerden biri şöyle dile getirilir:

Resulullah a.s.m. birgün kalktı. Kıbleye yönelip secdeye vardı. Secdeyi öyle uzattı ki, bir an için secde esnasında vefat ettiğini sandım. Yanına yaklaştım ve oturdum. Resulullah a.s.m. başını kaldırdı ve "Kim o?" dedi. Ben "Abdurrahman" dedim. Rasulullah a.s.m. "Ne bu vaziyetin?" deyince, ben "Ya Rasulullah, öyle bir secdeye vardın ki, Allah tarafından ruhunun kabzedildiğini zannettim." dedim. Bunun üzerine Resulullah a.s.m. şöyle buyurdu:

"Bana Cibril geldi ve Allah'ın müjdesini bildirdi: 'Kim sana bir salat getirirse, Ben de ona on salat getiririm. Sana selam getirene de selam ederim.' ışte ben de bu müjdeye karşı Allah'a şükür secdesi yaptım." 2


Peygamberimiz a.s.m. bunu ümmeti hakkında çok büyük bir müjde olarak telakki ediyor ve şükran duygusunu uzun secdelerle dile getiriyordu. şu halde bize düşen, o çok büyük müjdeden imkan nisbetinde fazla istifade etmektir. Her fırsatta Resulullaha a.s.m. salat getirerek onunla hak yolda sebat için yaptığı biatı tazelemek, Resulullahta a.s.m. tecelli eden sonsuz rahmetten nasiplenmek ve gerek Allah'ın, gerekse meleklerin salatına hak kazanmaktır. Yapılan iş çok kolay ve zahmetsiz ama netice ve kazancı çok büyüktür.

Salat ü selam hakkındaki Ahzab Suresi 56. ayetin inmesinden sonra Sahabe-i Kiram'dan Hz.Beşir b. Sa'd r.a. Resulullaha a.s.m. sordu:

"Ya Rasulullah, Cenab-ı Hak üzerinize salat getirmemizi emretti. Size ne şekilde salat getirelim?"

Peygamberimiz a.s.m. uzun bir müddet sükut halinde kaldıktan sonra şunları söyledi:

"Ey Rabbim! Muhammed ve aline salat gönder -- ıbrahim ve aline gönderdiğin gibi. ıbrahim
ve alini bereketlendirdiğin gibi, Muhammed ve alini de bereketlendir. Sen Hamid ve Mecid'sin. (Hamde layık, azamet ve şeref sahibi olansın)."

Resulullah a.s.m. bu cümleleri söyledikten sonra "Selam, bu öğrendiğiniz gibidir." diye ilave etti. 3

Mealini verdiğimiz bu salavat, namaz teşehhüdlerinde ve hutbelerde müslümanların asırlardır okuyageldikleri "Allahümme salli ve barik" dualarından başka birşey değildir. Mezheb imamlarınca kuvvetli bir sünnet olarak telakki edilen bu rahmet duaları, ıslam'ın bütün zamanları nurlandırıp rahmet deryasına gark eden ılahi muhtevasında mümtaz bir yer işgal ederler.

Peygamber Efendimiz a.s.m. dua, ezan, adının geçmesi ve mü'minlerin birbiriyle karşılaşmaları gibi vesilelerle sık sık salavat getirilmesini tavsiye buyurmuşlardır. Mesela ezanla alakalı olarak bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyururlar:

"Müezzini duyduğunuz zaman onun söylediklerini siz de söyleyin. Sonra bana salat getirin. Bana bir salat getirene, Allah onunla on salat getirir. O salattan sonra da bana vesile makamını isteyin." 4

Başka bir hadis:
"Birbirini seven iki kul karşılaştıklarında Resulullaha salat getirirlerse, ayrılmadan önce affa mazhar olmuşlardır." 5

Buna karşılık Peygamberimiz a.s.m. adı geçtiği halde salavat getirmeyen kimseler hakkında "Yazıklar olsun!" buyururlar.6 Keza bir başka hadiste de "Bir kavim toplanırsa, Allah'ı zikretmeden ve Resulullaha salavat göndermeden dağılsa, muhakkak o toplantı onlar için hasarettir."7 buyurulur. Yine bir başka hadis de şöyledir: "Yanında zikredildiğim halde bana salavat getirmeyen kimse yok mu? ışte o, insanların en cimrisidir." 8

Görüldüğü gibi, Resulullah a.s.m. mü'minlerin meclislerinin kendisine getirilecek rahmet dualarıyla nurlandırılıp rahmete gark edilmesini istemektedir. Bu rahmet tecellisi o meclisleri daha da feyizli kılacak ve Allah'ın rızasına uygun hale getirecektir.

Hadislerde, Cenab-ı Hakk'a yapılan duaların da salavat-ı şerifelerle birlikte ılahi dergaha gönderilmesi tavsiye edilir. Nitekim Peygamberimiz a.s.m. bir hadislerinde "Sizden biri Allah'tan bir şey istemeye başladığında, önce Allah'ı sena etsin. Sonra bana salat ve selam getirsin. Daha sonra dua etsin. Zira bu kabule daha yakındır."9 buyururlar. Bir başka hadis de şöyledir: "Her dua ile sema arasında bir perde vardır. Rasulullaha dua (salat/ salavat/ selam) edildiği zaman o dua yükselir [kabul olunur]." 10

Salavat, makbuliyeti şüphesiz olan bir duadır. Duaların başında ve sonunda salavat getirilmesi halinde, araya giren duanın kabul ihtimali daha da kuvvetlidir. şu halde, namaz sonralarında veya sair zamanlarda ellerimizi açıp Allah'a yalvarmaya başlayacağımız zaman ilk olarak Cenab-ı Hakk'a hamd ve senalarda bulunacak, sonra salavat-ı şerife getirecek ve dileklerimizi arza ondan sonra başlayacağız. Duuanın sonunda yine salavat okuyacak ve Fatiha Suresini okuyarak Allah'a hamd edeceğiz. Çünkü, kabul şartlarını haiz bir duanın en belli başlı hususiyetlerinden biri, Allah'a sena ve Rasulüne salavat gibi makbul dualar arasına yerleştirilmeleridir.


Son olarak, salavatın manevi hayatımıza kazandırdıkları hususunda alimlerimizin tesbit ettikleri noktalardan birkaçını nakledelim: 1 - Salavat sevap kazandırır, manevi dereceleri yükseltir ve günahları affettirir. 2 - Salat ü selam getiren kimseye ateşten ve nifaktan korunmasını sağlayacak bir berat verilir ve o kimse salihler zümresine dahil olur. 3 - Salavat sayesinde rahmet meleği insana arkadaş olur, sabah ve akşamları onun için hep dua eder ve hayır temenni eder, salavat getirmeye devam ettikçe de bu duasına devam eder. 4 - Salavat insanı Resulullahla a.s.m. müşerref kılar ve ona muhatap olacak seviyeye yükseltir 5 - Salavatla kalp ferah bulur, iman nurlanır ve ruhta Allah'a itaat ve salih amellere yönelmek hususunda bir iştiyak uyanır.

1 - Kur'an-ı Hakim ve Meal-i Kerim, 2:720-1
2 - Muhtasar ıbn Kesir, 3:111-2
3 - Müslim, Salat: 17
4 - Age, Salat: 17
5 - et-Tergib ve't-Terhib, 2:504
6 - Muhtasar ıbn Kesir, 3:112
7 - A.g.e
8 - Tirmizi, Daavat: 100
9 - eş-şifa, 2:151
10 - Tirmizi, Salat: 352


--------------------
ılahiyat Serisi # 10 (ıffet) , Yazarlar: Kazım Güleçyüz, Zeki Sarıtoprak, ıhsan Atasoy, Cemal Uşşak, Mehmed Paksu, Yeni Asya Yayınları, ıstanbul, 1984

"Gayemiz vatan sathını bir mekteb yapmaktır."

---------------------
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

Alkan

Usta

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

49

13.06.2005, 20:39

selamın aleykum

Allah Razı olsun.. ELLERıNE SAğLIK ABDÜLKADıR KARDEş....

50

14.06.2005, 00:12

cümlemizden :wink: . Daha seriler var elimde, eski kitaplar, saman kağıt, belki yüzüne bakmaz insanlar ama, muhtevası çok ilgimi çekti, bugün, evin bana uzak bir yerine, poşet içinde duran eski basım kitapları da ayıkladım, belki ilginç şeyler çıkar diye. Domuz etinin zararlarıyla ilgili bir kitap buldum, yabancı hazırlamış, onu yazmaya kalksan uzun sürer, bilmiyorum belki parça parça yazılır. Eski risaleler buldum, ne bileyim, eski basımları görünce sanki zamanında o kitapları ben almış, ben okumuş, ben eskitmişim gibi oldum, kitap okuma şevkim geldi vesselam :)
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

51

01.06.2006, 04:18

Cok enteresan buldum, ciddi anlamda istifade ettim. Gundeme getirmek istedim. Hakkinizi helal edin.

Emeklerinize saglik muhteremler. Vesselam...

52

01.06.2006, 08:48

Abdulkadir Said --> Tarih: Pts Hzr 13, 2005 10:12 pm

vay be bir sene önce bunları mı yazmışım diye garip garip baktım ekrana. bir daha okudum, üsytadın risaleleri neden nazara verdiğini biraz daha iyi anladım.

bilgi tazelenmedikçe nisyana gidiyor. tazelense, zaten taze.

bir sene sonra, yazdıklarımı dahi hatırlamıyorum.

53

31.07.2006, 23:52

Bu başlığa tekrar göz geçirince anladım ki, sanki bunları ben yazmamış gibiyim, (merak etmeyin bana yazdırıldı demeyeceğim :D , kendim yazdım diye temellük de edemem, içinde hayır varsa Allah'tan, şer varsa bana ait diyelim :) )insan kendi yazdığını da unutur mu demeyin, bunları elbette atmasyon yazmadı kimse, tefekkür sonucu yazıldı,

el-hasıl-ı kelam, zikrin ve hatırlamanın önemini bir kez daha anlamış olduk...
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

54

20.05.2011, 05:25

Elfü elfi salatin ve elfü elfi selamin aleyke YA RESULALLAH...
Elfü elfi salatin ve elfü elfi selamin aleyke YA HABİBALLAH...
Elfü elfi salatin ve elfü elfi selamin aleyke YA EMİNE VAHYİLLAH...

Cümleten ALLAH(C.C.) Razı Olsun.
Edep aklın suretidir !

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir