Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

14.05.2005, 13:41

Risale-i Nur'da Salavat ve Hikmeti

Salavatın çokça getirilmesi ve salavatla birlikte selamı zikretmenin sırrı nedir?

Mesâil-i Müteferrika

BıRıNCı MESELE
Sual: Salâvatın bu kadar kesretle hikmeti ve salâtla beraber selâmı zikretmenin sırrı nedir?
Elcevap: Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâma salâvat getirmek, tek başıyla bir tarik-i hakikattır. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm nihayet derecede rahmete mazhar olduğu halde, nihayetsiz salâvata ihtiyaç göstermiştir. Çünkü, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm bütün ümmetin dertleriyle alâkadar ve saadetleriyle nasibedardır. Nihayetsiz istikbalde, ebedü’l-âbâdda, nihayetsiz ahvâle mâruz ümmetin, bütün saadetleriyle alâkadarlığının ihtiyacındandır ki, nihayetsiz salâvata ihtiyaç göstermiştir.
Hem Resul-i Ekrem hem abd, hem resul olduğundan, ubudiyet cihetiyle salât ister, risalet cihetiyle selâm ister ki: Ubudiyet halktan Hakka gider, mahbubiyet ve rahmete mazhar olur. Bunu ifade eder. Risalet Haktan halka bir elçiliktir ki, selâmet ve teslim ve memuriyetinin kabul ve vazifesinin icrâsına muvaffakıyet ister ki, lâfzı onu ifade ediyor.
Hem biz lâfzıyla tabir ettiğimizden, diyoruz ki: Ya Rab! Yanımızda elçiniz ve dergâhınızda elçimiz olan reisimize merhamet et ki, bize sirayet etsin.



Allah’ım, Senin kulun ve resulün olan efendimiz Muhammed’e ve onun bütün âl ve ashabına salât eyle.


Barla Lahikası, 151


Risale-i Nur'da salavat ile ilgili diğer bahisleri de buraya toplayalım, güzel bir derleme olur inşa'Allah. Katılımlarınızı bekliyoruz.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

2

14.05.2005, 14:31

Peygamberimiz bu kadar salavatı birden nasıl işitiyor gibi bir soru oluşabilir.

risale-i nurların verdiği cevabı buraya aktralım. kırmızı renkte belirtilen yere dikkat çekerseniz bütün müşkülatın nasıl hallolduğunu kavrayacaksınız.

kırmızı renkte belirtilen yerde biraz tefekkür edilirse, perygamber efendimizin, Hz.Ali (r.a.), Abdulkadir Geylani (k.s.) (bir isim daha var kafamda ama tepkilere neden olabilir diye burada söylemiyorum) gibi büyük zatların, dünyadaki tasarruflarının devam ettiğini delilen görebiliriz. diyebilirsiniz ki, peygamber efendimizi anladık ama diğer büyük zatlar nasıl tasarruflarını devam ettriyorlar diyebilirsiniz. bunun cevabınıda süleyman kösmene abimiz vermiş.


Alıntı sahibi ""[url=http://www.nur.web.tr/icsayfa.php?action=book&tree=1&book_name=Sözler&area_name=ONALTINCI%20SÖZ&id=1540&book=2&lang=1"

SÖZLER / ONALTINCI SÖZ / BıRıNCı şUA[/url]"]Üçüncüsü: Nuranî ruhların aksidir. şu akis, hem haydır, hem ayndır. Fakat âyinelerin kabiliyeti nisbetinde tezahür ettiğinden, o ruhun mâhiyet-i nefs-ül emriyyesini tamamen tutmuyor. Meselâ: Hazret-i Cebrail Aleyhisselâm, Dıhye sûretinde huzur-u Nebevîde bulunduğu bir anda, Huzur-u ılâhîde haşmetli kanatlarıyla Arş-ı A'zamın önünde secdeye gider. Hem o anda hesabsız yerlerde bulunur. Evâmir-i ılâhiyyeyi tebliğ ederdi. Bir iş bir işe mâni olmazdı. ışte şu sırdandır ki; mâhiyeti nur ve hüviyyeti nuranîyye olan Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm, dünyada bütün ümmetinin salâvatlarını birden işitir ve kıyamette bütün asfiya ile bir anda görüşür. Birbirisine mâni olmaz. Hattâ evliyâdan, ziyâde nûrâniyyet kesbeden ve ebdâl denilen bir kısmı, bir anda birçok yerlerde müşahede ediliyormuş. Aynı zât, ayrı ayrı çok işleri görüyormuş. Evet nasıl cismâniyyata cam ve su gibi şeyler âyine olur. Öyle de, ruhaniyyata dahi hava ve esir ve âlem-i misâlin bâzı mevcûdâtı âyine hükmünde ve berk ve hayal sür'atinde bir vasıta-i seyr ve seyahat sûretine geçerler ve o ruhânîler, hayal sür'atiyle o merâya-yı nazîfede, o menâzil-i lâtifede gezerler. Bir anda binler yerlere girerler. Mâdem Güneş gibi âciz ve musahhar mahlûklar ve ruhânî gibi madde ile mukayyed nim-nuranî masnu'lar, nûrâniyyet sırrıyla bir yerde iken, pekçok yerlerde bulunabilirler. Mukayyed bir cüz'î iken, mutlak bir küllî hükmünü alırlar. Bir anda cüz'î bir ihtiyar ile pek çok işleri yapabilirler.

3

14.05.2005, 14:37

Allah razı olsun, iyi bir nakil.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

4

14.05.2005, 15:03

Alıntı sahibi ""[url=http://www.nur.web.tr/icsayfa.php?action=book&tree=1&book_name=Mesnevi&area_name=HUBAB&id=4329&book=45&lang=1&PHPSESSID=27f43e12192e10fac6c8dd36610f8eea"

MESNEVı NURıYE / HUBAB[/url]"]ı'lem eyyühe'l-aziz! Nebiyy-i Zîşânın (a.s.m.) makam-ı mahmûdu ılâhî bir mâide ve Rabbânî bir sofra hükmündedir. Evet, tevzi edilen lütuflar, feyizler, nimetler o sofradan akıyor. Resul-i Zîşâna (a.s.m.) okunan salâvat-ı şerife, o sofraya edilen dâvete icâbettir.

Ve keza, salâvat-ı şerîfeyi getiren adam, zât-ı Peygamberîyi (a.s.m.) bir sıfatla tavsif ettiği zaman, o sıfatın nereye taallûk ettiğini düşünsün ki, tekrar be tekrar salâvat getirmeye müşevviki olsun.

5

14.05.2005, 15:07

Alıntı sahibi ""[url=http://www.nur.web.tr/icsayfa.php?action=book&tree=1&book_name=Mektubat&area_name=YıRMıDÖRDÜNCÜ%20MEKTUB&id=978&book=3&lang=1"

MEKTUBAT / 24.MEKTUP / BıRıNCı ZEYLı / ıKıNCı NÜKTE[/url]"]Eğer desen: Madem o Habîbullahtır. Bu kadar salâvat ve duaya ne ihtiyacı var?

Elcevap: O zat (a.s.m.) umum ümmetinin saadetiyle alâkadar ve bütün efrad-ı ümmetinin her nevi saadetleriyle hissedardır ve her nevi musibetleriyle endişedardır. ışte, kendi hakkında merâtib-i saadet ve kemâlât hadsiz olmakla beraber, hadsiz efrad-ı ümmetinin, hadsiz bir zamanda, hadsiz envâ-ı saadetlerini hararetle arzu eden ve hadsiz envâ-ı şekavetlerinden müteessir olan bir zat, elbette hadsiz salâvat ve dua ve rahmete lâyıktır ve muhtaçtır.

6

14.05.2005, 15:17

Alıntı sahibi ""[url=http://www.nur.web.tr/icsayfa.php?action=book&tree=1&book_name=Mesnevi&area_name=HABBE&id=4392&book=45&lang=1"

MESNEVı NURıYE / HABBE[/url]"]ı'lem eyyühe'l-aziz! Cam, su, hava, âlem-i misal, ruh, akıl, hayal, zaman ve saire gibi, tecellî-i timsal akislere mahal ve mazhar olan çok şeyler vardır. Maddiyat-ı kesifenin timsalleri hem münfasıl, hem ölü hükmündedirler. Çünkü, asıllarına gayr oldukları gibi, asıllarının hâsiyetlerinden de mahrumdurlar. Nurânîlerin timsalleri ise, asıllarıyla muttasıl ve asıllarının hâsiyetlerine mâlik ve asıllarına gayr değillerdir. Binaenaleyh, Cenab-ı Hak, şemsin hararetini hayat, ziyasını şuur, ziyadaki renkleri duygu gibi yapmış olsaydı, senin elindeki aynada temessül eden şemsin timsali seninle konuşacaktı. Çünkü, o, timsalinde oldukça harareti, ziyası, renkleri olurdu. Hararetiyle hayat bulurdu. Ziyasıyla şuurlu olurdu. Renkleriyle de duygulu olurdu. Böyle olduktan sonra, seninle konuşabilirdi. Bu sırra binaendir ki, Resul-i Ekrem (a.s.m.), kendisine okunan bütün salâvat-ı şerifeye bir anda vakıf olur.

7

14.05.2005, 15:26

Alıntı sahibi ""[url=http://www.nur.web.tr/icsayfa.php?action=book&tree=1&book_name=Lemalar&area_name=OTUZUNCU%20LEMA&id=1435&book=5&lang=1"

LEMALAR / 30.LEMA / 4.NÜKTESı / 7.ışARET / BıRıNCıSı:[/url]"] Umum ümmet, umum asırlarda işledikleri umum hasenâtın bir misli, es-sebebü ke'l-fâil sırrınca, zât-ı Ahmediye Aleyhissalâtü Vesselâmın sahife-i hasenâtına geçtiği gibi; umum ümmet, her günde ettikleri salâvat duasının kat'î makbuliyeti cihetiyle, o hadsiz duaların iktiza ettikleri makam ve mertebeyi düşünmekle, şahsiyet-i mâneviye-i Muhammediye Aleyhissalâtü Vesselâmın bu kâinat içinde nasıl bir güneş olduğu anlaşılır.


es-sebebü ke'l-fâil : Bir işe sebeb olan, o şeyi yapan fâil gibidir (mealinde). (Hizmet-i Kur'âniye ve imâniyenin yapılmasına sebeb olanlar, bu mukaddes hizmeti yapmış gibi mes'ud ve me'cur olurlar, hayırlara, ecir ve sevablara nâil olmak nimet-i uzmasına erişirler.)

8

14.05.2005, 15:30

abi sen yazmıyorsun diye bende yazmıyorum artık.

9

14.05.2005, 16:41

Ben de devam edicem inşa'Allah, evde kardeşim ve arkadaşlarıyla uğraşıyorum, bilgisayarın başından kalkmak durumunda kaldım. fen dersi deneyi lazımmış, onlara yardım ediyordum, onları elektrikçiye yolladım arada giriyorum. Salavatın faydaları üzerine devam etmek istiyroum inşa'Allah.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

10

14.05.2005, 17:43

Salavat yaparken şunu düşünüyorum... Salavatın hiç faydası yok mu? Yani sadece Hz.Peygambere (a.s.m.) hürmetten hayır duası mı?
Buna dair hadisler kütüb-ü sitte de ve Suyutî'nin cami' es-sağir de okudum.
Keşke aramızda bir muhaddis olsa da bu konuda bize yardımcı olsa. Ayrıca Hz.Peygamberin salavatı teşvik eden ehadisi de var.


Salavatlarla Hz.Peygamberin makamı yükseliyor. Bu sayede, Allah'a daha da yaklaşıyor, daha da yaklaşınca, duası daha da makbuliyet kazanıyor.

Tevbe - 128. Andolsun, size kendi içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir. O size çok düşkün, mü’minlere karşı da çok şefkatli ve merhametlidir.

لَقَدْ جَاءَكُمْ رَسُولٌ مِنْ أَنْفُسِكُمْ عَزِيزٌ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ حَرِيصٌ عَلَيْكُمْ بِالْمُؤْمِنِينَ رَءُوفٌ رَحِيمٌ



Ayetinden anladığım kadarıyla, Hz.Peygamber (a.s.m.) bu makam yüksekliğini daha çok zevk ve şevk için istemiyor, daha çok Cennet ni'meti için istemiyor. O kadar merhametli bir peygamber ki a.s.m., o makamının yüksekliğiyle öyle bir makbul dua etmek istiyor ki, o duayla cümle mü'minlerin günahları bağışlasın: O da şEFAAT

Hem ehadis-i sahihte var ki:

Rasulullah (sav) buyurdular ki: "Her peygamberin müstecab (Allah'ın kabul edeceği) bir duası vardır. Her peygamber o duayı yapmada acele etti. Ben ise bu duamı kıyamet gününde, ümmetime şefaat olarak kullanmak üzere sakladım (kullanmayı ahirete bıraktım). Ona inşaallah, ümmetimin şirk koşmadan ölenleri nail olacaktır." (Buhari, Da'avat 1, Tevhid 31; Müslim, ıman 334, (198); Muvatta, Kur'an 26, (1, 212); Tirmizi, Daavat 141, 3597)


a-) Rasulullah'a a.s.m. yapılan salavatlar ve onun makamının yükselmesi.
b-) Rasulullah'ın a.s.m. duasını ahirete saklaması.
c-) Sünnet gibi şeylerde Hz.Peygambere a.s.m. ittiba ederek (mesela sünneti yaşayarak) , es-sebebü ke'l-fail, bu ümmetin Üstadı olması sebebiyle, ümmetin hasenatından hissedar olması, yine makamının yükselmesi.

Üç ince ipin birleşip halat oluşturması gibi, bu vesileyle, Allah'ın katında, Hz.Peygamber a.s.m. 'in gayet makbul bir duasının olması, o duayı da mü'minlerin bağışlanması için etmesi. Birisi bir başkasının bağışlanması için dua edip-edemez mi diyen, Kur'an'dan delil isteyen, Yusuf suresini okusun.

96. Müjdeci gelip gömleği Yakub’un yüzüne koyunca gözleri açılıverdi. Yakup, “Ben size, Allah tarafından, sizin bilemeyeceğiniz şeyleri bilirim demedim mi?” dedi.
97. Oğulları, “Ey babamız! Allah’tan suçlarımızın bağışlanmasını dile. Biz gerçekten suçlu idik” dediler.
98. Yakub, “Rabbimden sizin bağışlanmanızı dileyeceğim. şüphesiz O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir” dedi.




96. فَلَمَّا أَن جَاء الْبَشِيرُ أَلْقَاهُ عَلَى وَجْهِهِ فَارْتَدَّ بَصِيراً قَالَ أَلَمْ أَقُل لَّكُمْ إِنِّي أَعْلَمُ مِنَ اللّهِ مَا لاَ تَعْلَمُونَ
97. قَالُواْ يَا أَبَانَا اسْتَغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا إِنَّا كُنَّا خَاطِئِينَ
98. قَالَ سَوْفَ أَسْتَغْفِرُ لَكُمْ رَبِّيَ إِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ




Bundan başka Rabbena dualarını bilmeyen yoktur.

ışte, Üstad'ın bu hususlara değinip değinmediğini daha çok merak ediyorum.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

11

14.05.2005, 17:51

Alıntı sahibi ""Alperdini""

Alıntı sahibi ""[url=http://www.nur.web.tr/icsayfa.php?action=book&tree=1&book_name=Mektubat&area_name=YıRMıDÖRDÜNCÜ%20MEKTUB&id=978&book=3&lang=1"

MEKTUBAT / 24.MEKTUP / BıRıNCı ZEYLı / ıKıNCı NÜKTE[/url]"]Eğer desen: Madem o Habîbullahtır. Bu kadar salâvat ve duaya ne ihtiyacı var?

Elcevap: O zat (a.s.m.) umum ümmetinin saadetiyle alâkadar ve bütün efrad-ı ümmetinin her nevi saadetleriyle hissedardır ve her nevi musibetleriyle endişedardır. ışte, kendi hakkında merâtib-i saadet ve kemâlât hadsiz olmakla beraber, hadsiz efrad-ı ümmetinin, hadsiz bir zamanda, hadsiz envâ-ı saadetlerini hararetle arzu eden ve hadsiz envâ-ı şekavetlerinden müteessir olan bir zat, elbette hadsiz salâvat ve dua ve rahmete lâyıktır ve muhtaçtır.



ışte burada, Alperdini de alıntı yapmış, Allah razı olsun.


hadsiz efrad-ı ümmetinin, hadsiz bir zamanda, hadsiz envâ-ı saadetlerini hararetle arzu eden ve hadsiz envâ-ı şekavetlerinden müteessir olan bir zat, elbette hadsiz salâvat ve dua ve rahmete lâyıktır ve muhtaçtır.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

Alkan

Usta

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

12

14.05.2005, 17:56

selamın aleykum

Allah razı olsun güzel olmuş...
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

13

14.05.2005, 17:58

amin ecmain, Alperdini kardeş güzel alıntı yapmış, ama daha başka da alıntı yapılacak yerler olabilir. Yani Üstad'ın bu meseleyi daha çok ve sarih irdelediği, şimdi Alperdini'nin alıntı yaptığı yerleri ben şerh etsem, kendi malumatımı karıştıracağım, bekliyorum ki, Üstad'ın daha detaylı anlattığı yer gelsin ki, ben hatalar karıştırmayayım işin içine.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

14

14.05.2005, 18:20

elimdekki kaynaklara göre daha 5-10 tane bunun gibi kaynak belirterek yazı ekleyebiliriz. ama ben fazla sivrilmeyim diye yazmadım. istiyorsanız bir güzel çalışma yaparak çıkarabilirim. zaman alabilir.

15

14.05.2005, 18:27

Olabilir, iyi olur inş.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

16

14.05.2005, 18:47


Hem,
1-
hadsiz adetle tesbih etmenin hikmeti, şu sırdan anlaşılır.
Hem, nasıl bir zâbit bütün neferâtının yekûn hizmetlerini kendi nâmına padişaha takdim eder; öyle de, mahlûkata zâbitlik eden ve hayvanât ve nebâtâta kumandanlık yapan ve mevcudât-ı arzıyeye halîfelik etmeye kàbil olan ve kendi hususi âleminde kendini herkese vekil telâkkî eden insan,

2-

der; bütün halkın ibâdetlerini ve istiânelerini, kendi nâmına Ma’bud-u Zülcelâle takdim eder.
Hem
3-
der; bütün mevcudâtı kendi hesâbına söylettirir.
Hem,
4-
der; her şey nâmına bir salâvât getirir. Çünkü, her şey nur-u Ahmedî (a.s.m.) ile alâkadardır. ışte, tesbihâtta, salâvâtlarda hadsiz adetlerin hikmetini anla.

1 Mahlûkatının sayısınca, Zâtına lâyık şekilde, Arşının ağırlığınca, kelimelerinin mürekkebi miktarınca hamd ederek Seni her türlü kusur ve noksandan tenzih ederiz. Bütün peygamberlerinin, evliyâlarının ve meleklerinin tesbihâtıyla Seni tesbih ederiz.

2 Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım isteriz. (Fâtiha Sûresi: 5.)

3 Bütün mahlûkatının bütün tesbihâtıyla ve bütün masnuâtının dilleriyle Seni tesbih ederiz.

4 Allahım! Kâinatın zerreleri ve onlardan mürekkeb varlıkların adedince Muhammed’e rahmet eyle.


Yirmi Dördüncü söz. 5. Dal, 2. Meyve
...biz istihdam olunuyoruz;hem rıza dairesinde,hem inayet altında bize Hizmet-i Kur'aniye yaptırılıyor. (28. Mektup'tan)

17

14.05.2005, 19:08

Bu da işin bir başka ciheti, ama daha çok merak ettiğim ,salavatın ümmete dünyevi ve uhrevi faydaları.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

Alkan

Usta

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

18

14.05.2005, 19:16

selamın aleykum

evet bende onu soylucektim...onları da buraya aktarırsak hoş olur..
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

19

14.05.2005, 19:18

Salavat rahmete vesiledir


On Dördüncü Lema
ALTINCI SIR
Ey hadsiz acz ve nihayetsiz fakr içinde yuvarlanan biçare insan! Rahmet ne kadar kıymettar bir vesile ve ne kadar makbul bir şefaatçi olduğunu bununla anla ki:
* rahmet, öyle bir Sultan-ı Zülcelâle vesiledir ki, yıldızlarla zerrat beraber olarak, kemâl-i intizam ve itaatle ordusunda hizmet ediyorlar. Ve o Zât-ı Zülcelâlin ve o Sultan-ı Ezel ve Ebedin istiğnâ-yı zâtîsi var. Ve istiğnâ-yı mutlak içindedir. Hiçbir cihetle kâinata ve mevcudata ihtiyacı olmayan bir Ganiyy-i Alel’ıtlaktır. Ve bütün kâinat taht-ı emir ve idaresinde ve heybet ve azameti altında nihayet itaatte, celâline karşı tezellüldedir.
ışte rahmet seni, ey insan, o Müstağnî-yi Alelıtlak’ın ve Sultan-ı Sermedînin huzuruna çıkarır ve Ona dost yapar ve Ona muhatap eder ve sevgili bir abd vaziyetini verir. Fakat nasıl sen güneşe yetişemiyorsun, çok uzaksın, hiçbir cihetle yanaşamıyorsun; fakat güneşin ziyası, güneşin aksini, cilvesini, senin aynan vasıtasıyla senin eline verir. Öyle de, o Zât-ı Akdese ve o şems-i Ezel ve Ebede biz çendan nihayetsiz uzağız, yanaşamayız. Fakat Onun ziya-yı rahmeti Onu bize yakın ediyor.
ışte, ey insan! Bu rahmeti bulan, ebedî, tükenmez bir hazine-i nur buluyor. O hazineyi bulmanın çaresi, rahmetin en parlak bir misali ve mümessili ve o rahmetin en beliğ bir lisanı ve dellâlı olan ve Rahmeten li’l-Âlemîn ünvanıyla Kur’ân’da tesmiye edilen Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın sünnetidir ve tebaiyetidir. Ve bu Rahmeten li’l-Âlemîn olan rahmet-i mücessemeye vesile ise, salâvattır.
Evet, salâvatın mânâsı rahmettir.Ve o zîhayat mücessem rahmete rahmet duası olan salâvat ise, o Rahmeten li’l-Âlemînin vüsulüne vesiledir. Öyleyse, sen salâvatı kendine, o Rahmeten li’l-Âlemîne ulaşmak için vesile yap ve o zâtı da rahmet-i Rahmân’a vesile ittihaz et. Umum ümmetin, Rahmeten li’l-Âlemîn olan Aleyhissalâtü Vesselâm hakkında, hadsiz bir kesretle, rahmet mânâsıyla salâvat getirmeleri, rahmet ne kadar kıymettar bir hediye-i ılâhiye ve ne kadar geniş bir dairesi olduğunu parlak bir surette ispat eder.
Elhasıl: Hazine-i rahmetin en kıymettar pırlantası ve kapıcısı zât-ı Ahmediye Aleyhissalâtü Vesselâm olduğu gibi, en birinci anahtarı dahi
’dir. Ve en kolay bir anahtarı da salâvattır.
1-
2-

1 Allahım! "Bismillâhirrahmânirrahîm"in hakkı için, âlemlere rahmet olarak gönderdiği zâta ve bütün âl ve ashabına, Senin rahmetine ve onun hürmetine yaraşır bir şekilde salât ve selâm et. Bize de, Senden gayrı, Senin mahlûkatından hiç kimsenin merhametine muhtaç olmayacağımız bir rahmetle merhamet et.

2 "Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki Sen, ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Alîm-i Hakîmsin." Bakara Sûresi, 2:32.

On Dördüncü Lem'a Altıncı sır
...biz istihdam olunuyoruz;hem rıza dairesinde,hem inayet altında bize Hizmet-i Kur'aniye yaptırılıyor. (28. Mektup'tan)

20

14.05.2005, 19:23

Alıntı sahibi ""Abdulkadir Said""

daha çok merak ettiğim ,salavatın ümmete dünyevi ve uhrevi faydaları.

üstad On Dördüncü Lem'a nın altıncı sırrında bu konuyu tafsilatıyla anlatmış. Burada Üstadın rahmetten yola çıkarak salavatla birleştirmesi çok etkileyici olmuş. Bence salavat-rahmet vesilesi ilişkisi üzerinde müzakere yapmalıyız.
...biz istihdam olunuyoruz;hem rıza dairesinde,hem inayet altında bize Hizmet-i Kur'aniye yaptırılıyor. (28. Mektup'tan)

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir