Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

16.01.2011, 17:13

cemaatle cemiyet anlamı farklı ise hazret-i mehdinin cemiyet-i nuraniyesi nasıl anlaşılmalı?

üstadımız biz cemiyet değiliz diyor. cemaatiz diyor.
üstadımız
mehdi meselesinde, cemaat-i nuraniye değil cemiyet-i nuraniye demiş.
üstadımız israf-ı kelam etmeyeceğine göre burada niçin cemiyet olarak
tabir etmiş.

...üstadımız
Hazret-i Mehdînin cemiyet-i nuraniyesi, Süfyan komitesinin tahribatçı
rejim-i bid'akârânesini tamir edecek, Sünnet-i Seniyyeyi ihyâ edecek,
yani Âlem-i İslâmiyette risalet-i Ahmediyeyi (a.s.m.) inkâr niyetiyle
şeriat-ı Ahmediyeyi (a.s.m.) tahribe çalışan Süfyan komitesi, Hazret-i
Mehdî cemiyetinin mucizekâr mânevî kılıcıyla öldürülecek ve
dağıtılacak....

niçin cemaat-i nuraniyesi değil de cemiyet-i nuraniyesi...
mesela üstadımız mahkemelerde biz bir cemiyet değiliz diyor...
burası aklıma takıldı biraz açabilir miyiz abiler.

Hazret-i
Mehdînin cemiyet-i nuraniyesi, Süfyan komitesinin tahribatçı rejim-i
bid'akârânesini tamir edecek, Sünnet-i Seniyyeyi ihyâ edecek, yani
Âlem-i İslâmiyette risalet-i Ahmediyeyi (a.s.m.) inkâr niyetiyle
şeriat-ı Ahmediyeyi (a.s.m.) tahribe çalışan Süfyan komitesi, Hazret-i
Mehdî cemiyetinin mucizekâr mânevî kılıcıyla öldürülecek ve dağıtılacak.

Hem
Âlem-i insaniyette inkâr-ı ulûhiyet niyetiyle medeniyet ve mukaddesât-ı
beşeriyeyi zîr ü zeber eden Deccal komitesini, Hazret-i İsâ
Aleyhisselâmın din-i hakikîsini İslâmiyetin hakikatiyle birleştirmeye
çalışan hamiyetkâr ve fedakâr bir İsevî cemaati namı altında ve
"Müslüman İsevîleri" ünvanına lâyık bir cemiyet, o Deccal komitesini,
Hazret-i İsâ Aleyhisselâmın riyaseti altında öldürecek ve dağıtacak,
beşeri inkâr-ı ulûhiyetten kurtaracak.

Şu mühim sır pek uzundur. Başka yerlerde bir nebze bahsettiğimizden, burada bu kısa işaretle iktifâ ediyoruz.

2

16.01.2011, 18:27

Öncelikle cemaat ve cemiyet arasındaki farklılıkları yine Risâle-i Nûrlardan istifâde ederek ayırmaya ve anlamaya çalışalım.

Cemiyet nedir? Cemiyet, çoğunluk içinde azınlığın ittifakı ve birleşmesidir.

Meselemiz îmândır. Îmân uhuvvetiyle bu memlekette ve Isparta'nın yüzde doksan dokuz adamlarıyla uhuvvetimiz var. Hâlbuki cemiyet ise, ekser içinde ekalliyetin ittifakıdır. Bir adama karşı, doksan dokuz adam cemiyet olmaz. (Tarihçe-i Hayat - Eskişehir Hayatı )

Cemaat Nedir? Cemaat,topluluk ve bir araya toplanmaktır.

“Evet, biz bir cemaatiz. Hedefimiz ve programımız, evvelâ kendimizi, sonra milletimizi idam-ı ebedîden ve daimî, berzahî haps-i münferitten kurtarmak ve vatandaşlarımızı anarşilikten ve serserilikten muhafaza etmek ve iki hayatımızı imhâya vesile olan zındıkaya karşı Risale-i Nur'un çelik gibi hakikatleriyle kendimizi muhafazadır.(On Dördüncü Şua )”

“Cemiyetlerde teşebbüsât-ı hafiyye olduğu halde, İttihad-ı Muhammedînin izhâr-ı serâiri neden lüzum görülmüş?

Elcevap: İslâmiyet âşikâredir. Hem de kuvve-i ittisâiyesi tazyik olunsa âleme zelzele verecek. Hem de ihfâ, hîle ve şüpheyi dâvet ettiğinden, hile ve şüpheden münezzeh olan hakikat, hafâdan da müstağnidir.

Hem de hile, terk-i hile ve doğruluktur. Hem de başka cemiyete kıyas olunmaz. Zira onlar teessüse başlıyorlar, bu ise müesses iken bazı köşelerden tecellî ediyor.

Hem de bidayet-i İslâmda kırk oldu, saklanmadı; nasıl üç yüz milyondan sonra gizlenecek? Hem de bir şeyi akıl görür, kabul eder. Fikir uğraşır, teslim eder. Bir hakikat hafâ perdesini kabul etmez.

Yüz bin defa cemî mü'minlerin lisanıyla deriz: Yaşasın Şeriat-ı Garrâ! (Hutbe-i Şâmiye )”

Cemiyetlerde teşebbüsât-ı hafiyye yani gizli teşebbüsler olabileceği bildiriliyor burada. Cemiyet nedir ki teşebbüsât-ı hafiyye olabiliyor?

Diğer bir nokta İttihad-ı Muhammedînin izhâr-ı serâiri olması.Net ve açık olması.Bu noktayı Üstad yukarıda izah etmiş.

O halde cemiyet ile cemaat nedir?

Cemiyet ile cemaati ayıran özellikler ve noktalar neler olabilir?

Cemiyet, ekser içinde ekalliyetin toplanmasıdır.

Cemaat ise, genel bir topluluktur.

Cemiyet toplumun içinde ekalliyette kalan ve aynı hedef doğrultusunda hareket eden birlik ve heyetler olarak tâ’rîf edilebilir.

O halde cemiyet olan küçük heyetler ve birlikler teşebbüsât-ı hafiyye esası üzerine gidebilirler.

Ancak; "İslâmiyet âşikâredir. Hem de kuvve-i ittisâiyesi tazyik olunsa âleme zelzele verecek. Hem de ihfâ, hîle ve şüpheyi dâvet ettiğinden, hile ve şüpheden münezzeh olan hakikat, hafâdan da müstağnidir.

Hem de hile, terk-i hile ve doğruluktur. Hem de başka cemiyete kıyas olunmaz. Zira onlar teessüse başlıyorlar, bu ise müesses iken bazı köşelerden tecellî ediyor.

Hem de bidayet-i İslâmda kırk oldu, saklanmadı; nasıl üç yüz milyondan sonra gizlenecek? Hem de bir şeyi akıl görür, kabul eder. Fikir uğraşır, teslim eder. Bir hakikat hafâ perdesini kabul etmez."

Öyleyse ihfâ riyâdandır sözü gereğince İslâmiyete hizmet itihaz edenler de bu davalarını gizlememliler.

“Arkadaş! نَعْبُدُ deki "nun"un ifade ettiği cem' ve cemaat, fikri ve kalbi ayık olan musallînin nazarında sath-ı arzı bir mescid şekline getirir. Ve bütün mü'minlerden teşekkül etmiş, şarktan garba kadar dizilmiş safları hâvi o cemaat-ı kübra içinde namaz kıldığını ihtar ettirir. (İşârâtü'l-İ'câz )”

“Nûr talebeleri, bu zamanda ve bugünde ekser bilâd-ı İslâmiyede intişar etmişler ve çoklukla vardırlar. Bu intişarlarında ayrı ayrı hükûmetlerde bulundukları halde hükûmetlerden izin almaya muhtaç olmuyorlar ki, tecemmu' edip toplansınlar ve çalışsınlar. Çünkü, meslekleri siyaset ve cemiyet olmadığından hükûmetlerden izin almaya kendilerini mecbur bilmiyorlar.

Amma İhvan-ı Müslimîn ise, vaziyetleri itibarıyla siyasete temas etmeye ve cemiyet teşkiline ve şubeler ve merkezler açmaya muhtaç bulunduklarından, bulundukları yerlerdeki hükûmetten icazet ve ruhsat almaya muhtaçtırlar.

Ve Nurcular gibi bilinmiyor değiller. (Emirdağ Lâhikası (2) - Mektup No: 100)”

Tarîk-i Muhammedî (aleyhissalâtü vesselâm) şüphe ve hileden münezzeh olduğundan, şüphe ve hileyi ima eden gizlemekten de müstağnidir.

Hem o derece azîm ve geniş ve muhit bir hakikat, bahusus bu zaman ehline karşı hiçbir cihetle saklanmaz. Bahr-i umman nasıl bir destide saklanacak?

Tekraren söylüyorum ki: İttihad-ı İslâm hakikatinde olan İttihad-ı Muhammedînin (aleyhissalâtü vesselâm) cihet-i vahdeti tevhid-i İlâhîdir. Peymân ve yemini de imândır. Encümen ve cemiyetleri, mesacid ve medaris ve zevâyâdır. Müntesibîni, umum mü'minlerdir. Nizamnamesi, Sünen-i Ahmediyedir (aleyhissalâtü vesselâm). Kanunu, evâmir ve nevâhî-i şer'iyedir. Bu ittihad, âdetten değil, ibadettir.

İhfâ ve havf riyadandır. Farzda riya yoktur.

Bu zamanın en büyük farz vazifesi ittihad-ı İslâmdır. İttihadın hedef ve maksadı, o kadar uzun, münşaib ve muhit ve merakiz ve meabid-i İslâmiyeyi birbirine rapt ettiren bir silsile-i nuranîyi ihtizaza getirmekle, onunla merbut olanları ikaz ve tarik-i terakkiye bir hâhiş ve emr-i vicdanî ile sevk etmektir.(Divan-ı Harb-i Örfî )

Farz ve vaciplerde ve şeâir-i İslâmiyede ve sünnet-i seniyenin ittibâında ve haramların terkinde riya giremez; izharı, riya olamaz-meğer, gayet za'f-ı imanla beraber, fıtraten riyakâr ola.

Belki, şeâir-i İslâmiyeye temas eden ibadetlerin izharları, ihfâsından çok derece daha sevaplı olduğunu, Hüccetü'l-İslâm İmam-ı Gazâlî (r.a.) gibi zatlar beyan ediyorlar.

Sâir nevafilin ihfası çok sevaplı olduğu halde, şeaire temas eden, hususan böyle bid'alar zamanında ittibâ-ı sünnetin şerafetini gösteren ve böyle büyük kebâir içinde, haramların terkinde takvâyı izhar etmek, değil riya, belki ihfâsından pek çok derece daha sevaplı ve hâlistir.(Kastamonıu Lâhikası - Mektup No: 116 )

3

16.01.2011, 18:39

Cemiyet-i nûrâniye kavramının incelenmesi gerekir. Cemiyet çoğunluk içinde ekalliyetin içtiması olmalıdır.

Mehdinin nûrlu cemiyeti ise ehl-i İslâm'ın çoğunluğu içinde ihlâs,sadâkat ve tesânüd sıfatlarını tam taşıyan ve hadîslerde "Mehdinin ordusu Talut'un nehri geçen askerlerinin sayısı kadar olacak." şeklinde ifâde edilen ve yine "Mehdinin ilk has şakirtlerinin sayısının yedi ve dokuz "olacağı da hadislerde geçtiğine göre bu yedi ve dokuz kişinin ise ekalliyeti ifâde etme mânâsı taşıma ihtimali düşünülürse o halde mehdinin cemiyet-i nûrâniyesi önceleri çoğunluk olan ehl-i İslâm içinde ekelliyette olacağı "Ne kadar da az olsalar mânen bir ordu kadar kuvvetli ve kıymetli sayılırlar.(E.Lah.)" hakîkati gereğince bu ifâde ya'nî cemiyet-i nûrâniye kavramı sanırım tam tevafuk etmiş olmalıdır.

Ancak geniş ehl-i İslâmı ifâde ederken Üstad "biz bir cemiyet değiliz"demektedir. Bütün ehl-i îmânı içinde toplayan müntesipleri tüm âlem-i İslâmı içinde barındıran cemaat-i İslâmiyeyiz diyerek geniş mânâda cemiyet olmadığımızı ancak bu cemaat-i İslâmiye içersinde mehdinin mümessilliği altında Kur'ân'a ve İslâma hizmet etmeye çalışan grubu ifâde ederken ise cemiyet-i nûrâniye kavramını kullanması münâsîb ve hakîkate de uygun düşmüş diye anlıyorum.

Üstadın ifâde ettiği cemeyet-i nûrâniye beşeri bir cemiyet tarzında anlaşılmamalı. Üstad bunun sırrını nûrâniye kelimesi ile vermiştir. Çünkü onun hizmeti mânevî ve nûrânî bir hizmettir. Bunun içinde dünyevî cemiyetlerden farkını Üstad cemiyet-i nûrâniye kavramı ile îzâh etmiştir diye düşünüyorum. Doğrusunu Allah bilir.

Bu konuyu değerlendir