Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

02.12.2010, 20:05

Risale-i Nur'da geçen 'bir buçuk adam' ne anlama geliyor?

Alıntı

Cenâb-I Hakka yüz binler şükürler olsun ki, Risâlei Nur, Eskişehir imtihan ve mahkemesinde, şâkirtlerinden yalnız bir buçuk kaybetti. O eski şeyhin aksine olarak, Isparta ve civar kahramanlarının himmetiyle, o zâyi olan bir buçuk adam yerine on bin ilâve oldu. İnşaallah, bu imtihanda dahi hem şark, hem garbın kahramanlarının himmetleriyle, çokları kaybedilmeyecek ve bir giden yerine on girecek.

Bir zaman, müslim olmayan bir zât, tarîkatten hilâfet almak için bir çare bulmuş ve irşâda başlamış. Terbiyesindeki müridleri terakkîye başlarken, birisi keşfen mürşidlerini gâyet sukutta görmüş. O zât ise ferâsetiyle bildi, o müridine dedi: "İşte beni anladın." O da dedi: "Mâdem senin irşâdın ile bu makâmı buldum, seni bundan sonra daha ziyâde başımda tutacağım" diye Cenâb-ı Hakka yalvarmış, o bîçare şeyhini kurtarmış; birden bire terakkî edip bütün müridlerinden geçmiş, yine onlara mürşid-i hakîki kalmış. Demek, bâzan bir mürid şeyhinin şeyhi oluyor. Ve asıl hüner, kardeşini fena gördüğü vakit onu terk etmek değil, belki daha ziyâde uhuvvetini kuvvetleştirip ıslâhına çalışmak, ehl-i sadâkatin şe'nidir. Münâfıklar, böyle vaziyetlerde kardeşlerinin tesânüdünü ve birbirine karşı hüsn-ü zanlarını bozmak için derler: "İşte o kadar ehemmiyet verdiğin zâtlar âdi, âciz insanlardır."

Her ne ise, musîbette, gerçi çok zararımız var, fakat umum âlem-i İslâmı alâkadar edecek bir keyfiyet, bir vaziyet olmasından, pekçok ucuz olarak pek büyük kıymeti var. Buna benzer vukua gelen hâdiseler, ya siyâset-i dîniye veya başka sebeplerle umum âlem-i İslâm nâmına olamadılar.

Şuâlar, s. 268.

yukarida gecen yazidan önce gelen bölümdeki bir bucugu anladim ama Nur' larda gecen bir bucuk adam nasil oluyor? ne anlama geliyor?

ve asagidaki hikayeyi tam anlamadim. bilen varsa bi aciklama yapabilir mi ? simdiden Allah razi olsun insaallah..
Ve asıl hüner, kardeşini fena gördüğü vakit onu terk etmek değil, belki daha ziyade uhuvvetini kuvvetleştirip ıslahına çalışmak, ehl-i sadakatın şe’nidir.

2

06.12.2010, 13:44

Evet bende merak ettim ...
Biz muhabbet fedâileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur.

3

06.12.2010, 17:16

birbuçuk adam

Alıntı

Hacı Bayram-ı Veli
Yıl: 1433, Yer: Edirne. İhtiyar subaşı nefes nefese huzura çıkar, Padişahı selâmlar.
-Engürü'deki şeyhi getirdik efendim!, Ama ...
-Aması ne?
-Bu zat söylendiği gibi etrafına çapulcu toplayan bir fitneci değil. Aksine büyük bir âlim ve gönül ehli.
-Nereden biliyorsun peki?
İhtiyar subaşı bunları değirmende ağartmadık gibilerden sakalını sıvazlayarak.
'Şu kadarını söyliyeyim, kendisi Şeyh Hamideddin-i Veli Hazretleri'nin halifesi!
-Sen ne diyorsun!
-Geleceğimizi biliyordu. Bizi yolda karşıladı. Boynunu büküp bileklerini uzattı,
-Haydi evladım, zincirleyin beni!' dedi
-N'aptık biz. Bir Allah dostunu zincire vurduk desene.
-Vurmadık efendim. Aksine yol boyu hizmet ettik.
-Gönlünü hoşça tutaydınız.
-Tutmaz mıyız.


Beşikte Yatan Yiğit
II. Murat:
-Ah Efendim!, Şu İstanbul'u fethetmeyi çok isterdim lâkin... Bilmem nasip olur mu bize?'
Hacı Bayram Hazretleri bir müddet sessiz kalır, tefekküre dalar.
-Hayır sultanım!. Bunu ne sen görürsün, ne de ben!
Sonra ayağa kalkar, bir köşede mışıl mışıl uyuyan şehzadeyi (Fatih'i) işaret eder.
-Ama!, Şu beşikte yatan yiğit ile bizim köse (Akşemseddin'e öyle derler) görse gerek!


Birbuçuk Mürid
Hacı Bayram Veli padişahın ısrarına rağmen dergâhına döner. Sultan ilk günün ezikliği ile bir ferman çıkarır.
Onu ve onun talebelerini askerlik ve vergiden muaf tutar. Ancak bir zaman sonra Ankara'nın mali dengesi bozulur.
Zira tahsildar hangi kapıyı çalsa, muhatapları
-Biz Hacı Bayram Hazretlerine intisaplıyız, derler.
Hacı Bayram Hazretleri de bizârdır, Kanlıgöl mevkiine büyücek bir çadır kurar ve ahaliyi toplar. Mübârek o gün celalli ve heybetli görünür. Elinde koca bir bıçak vardır.
-Ey benim sadık dervişlerim!, Şimdi sizleri kurban etsem gerek. Haydi sıraya dizilin, girin çadıra!
Ortalık bir anda boşalır. Sadece biri kadın, iki âşık gelir, takdire şâyan bir teslimiyetle boyunlarını uzatırlar. Hacı Bayram hazretleri memurlara döner
-Bu ikisini yazın, başka talebem yok!, der
Gerisi vergilerini de öderler, askere de giderler.


PIRLANTA PARÇALARI
Mübarek "Hiddet gözü kör eder" buyurur, "öfke aklı örter."
Efendimizin bir emrini yerine getirmek mi istiyorsunuz? Çocukların başını okşayın!
Çalışın! Zengin bile olsanız çalışın. Boş gezenlerin arkadaşı şeytandır!
Ölümü çok hatırlayınız. Hesabınızı, hesaba çekilmeden yapınız. Dünya gamından kurtulmak isteyen kabristanlara gitsin.
Alim ve velileri çokça ziyaret ediniz ki şefaatlerine kavuşasınız.
Arkadaşlarınızın kusurları emanet gibidir. Onları sır gibi saklayınız.
Yazıcızâde Muhammed, Ahmed-i Bicân, Akbıyık Sultan, Üftâde Efendi ve Eşrefoğlu Rûmi gibi zirveler hep Hacı Bayram hazretlerinin dizi dibinde yetişirler. Ama vekil olarak tek isim düşünürler: Akşemseddin!
Hacı Bayram-ı Velî'nin talebelerine nassîhatlerinden bâzıları şunlardır:
"İnsanların fitnesinden kurtulmak istiyorsanız, çarşı ve pazarlarda sık sık bulunmayınız."
"Hiddet ve kin, hakîkatleri gören gözleri kör eder. Öfke, iyi düşünmeyi daraltır, yanıltır."
"Allahü teâlâya isyân yolunda, hiçbir kimseye yardım etmeyiniz."
"Küçük çocukları seviniz, başlarını okşayınız. Onları sevindiriniz ki, Peygamber efendimizin emrini yerine getirmiş olasınız."
"Çarşıda ve câmi avlusunda bir şey yemeyiniz. Yol ortasında durmayınız. Ticâret erbâbının dükkânlarında uzun müddet oturmayınız."
"Hiçbir günâhı küçümsemeyin, çok çalışın. Boş gezenler, zengin bile olsa, arkadaşları şeytan, kalbleri şeytanın konağı olur."
"Helâlinden kazanıp, ondan fakırlere cömertçe veriniz."
"Ölümü çok hatırlayınız. Ölüm gelmeden hesâbınızı yapınız. Tövbe ediniz ki, affa kavuşasınız."
"Dünyâ gamından, nefsin sıkıştırmasından hafifleyip kurtulmak istiyorsanız, kabristanları sık sık ziyâret ediniz."
"Ayıp ve kusurlarını gördüğünüz arkadaşlarınızın, komşularınızın, sırlarını ifşâ etmeyiniz. Çünkü gördüğünüz bu sırlar, size emânettir. Emânete hiyânet ise, çirkin bir harekettir."
"Âlim ve velîlerin kabirlerini ziyâret ediniz. Zîrâ o büyükler, kendilerini ziyâret edenlere şefâat ederler."

Kardeşler,
Yukarıda menkıbelerini anlatılan İslâm ve Tasavvuf Büyüğümüz Hacı Bayram-ı Veli Hz.lerinin "Birbuçuk Mürid" başlıklı menakıbı ne hazindir ki, bazı aklı evvellerce şer-i şerife aykırı bir hâl gibi algılanmakta ve bu hususta bu büyük veliye bühtanda bulunmaktadırlar. Bilindiği gibi, Cenab-ı Hakk'ın velileri şer-i şerife aykırı bir iş yapmaktan ve böyle bir vartaya düşmekten son derece sakınan insanlardır. Zira, byle birşeyin olması hâlinde onlardan hiçbir kerâmet zuhûr etmeyeceği ve çevresinde kimselerin kalmayacağı açıktır. Yukarıda da izah edildiği üzere, sanki şer-i şerife aykırı gibi görünen bu imtihanın asıl sebebi, Hazrete gerçekten samimi bir şekilde bağlı olan müridanı tesbit etmek ve askerlikten ve vergiden kaçmak için bağlı olduklarını ifade eden sahtekârların ortaya çıkarılması amacına matuftur. İslâm'ın incelik ve kimyasından bihaber kişilerin bu zevatı şer-i şerife karşı hâlleri olmuş gibi göstermeleri onların bu hakikat yolundan nasipsiz ve fuyûzatından uzak bir hayat sürmelerinin en büyük göstergesidir.

Yukarıya eklediğim alıntı da o eski şeyhin kıssası okunursa (Hacı Bayram) mevzuu daha iyi anlaşılır.

Herhalde o zaman üstadın bir erkek ve bir kadın talebesinden bahisle öyle söylemiş kanaatindeyim.

4

06.12.2010, 18:47

sualarda gecen bölümde niye bir bucuk mürid denildigi yaziliyor ama, Risale-i Nurda kasdedilen bir bucuk adam baska bir sey diye düsünüyorum.. :soru:
Ve asıl hüner, kardeşini fena gördüğü vakit onu terk etmek değil, belki daha ziyade uhuvvetini kuvvetleştirip ıslahına çalışmak, ehl-i sadakatın şe’nidir.

5

16.12.2010, 11:40

1935 Eskişehir Hapishanesi'ne bir tarikat Şeyhi gönderiliyor. Hapiste 115 tutuklu nUr Talebesi var. Şeyhin gönderilme maksadı Nurculara tarikat dersi vermek.Niye bu yapılıyor* Üstad ve Talebeleri sürekli '' Tarikatçılık'' suçlamasıyla yargılanıyorlar. Mahkemeler Tarikatla alakalı bir şey bulamayınca çaresiz kalıyorlar.Üstadı suçlayacakları konulardan birisi bu tarikatçılık. Bu kez ehl-i ilhad ve münafıklar ; münafıkane bir plan uyguluyorlar. Güya o şeyh efendi vasıtasıyla Eskişehir Hapishanesindeki NurTalebeleri arasında tarikat dersini yaygınlaştırabilirlerse ; diyecekler ki '' bak gördünüz mü Said Nursi'nin talebeleri tarkatcılık yapıyor ve Said Nursi tarikat dersi veriyor. Şualarda geçen bu kısımdan da anlaşılıyor ki bunlar hedefine ulaşamamışlar. Sadece bir buçuk kişi bu tarikat olayına kapılmış o da muvakkaten. Yani ehl-i ilhadın planı da suya düşmüş.

6

16.12.2010, 13:26

Allah razi olsun Atilla abi bilgi icin.
sanki bi yerde okumustum, neden birbucuk adam diye, ama bir türlü hatirliyamiyorum.
Peki diger bucuk niye bucuk? :)
Ve asıl hüner, kardeşini fena gördüğü vakit onu terk etmek değil, belki daha ziyade uhuvvetini kuvvetleştirip ıslahına çalışmak, ehl-i sadakatın şe’nidir.

Bu konuyu değerlendir