Zannederim ki, o enâniyet-i ilmiyeyi fazla taşıyan zatlar da anladılar ki,
neşrolunan Sözler, hakaik-i Kur'âniyenin birer anahtarı
ve o hakaiki inkâr etmeye çalışanların başlarına inen birer elmas kılıçtır.
O ehl-i fazl ve kemal ve kuvvetli enâniyet-i ilmiyeyi taşıyan zatlar bilsinler ki,
bana değil, Kur'ân-ı Hakîme talebe ve şakirt oluyorlar; ben de onların bir ders arkadaşıyım.
Haydi, farz-ı muhâl olarak, ben üstadlık dâvâ etsem,
madem şimdi ehl-i imanın tabakatını, avamdan havassa kadar,
maruz kaldıkları evham ve şübehattan kurtarmak çaresini bulduk;
o ulema ya daha kolay bir çaresini bulsunlar
veyahut bu çareyi iltizam edip ders versinler, taraftar olsunlar.
29. Mektub