Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

04.11.2004, 08:18

teşekkele bi nefsihinin izahı

Ustad Tesekkele binefsihi dedikten sonra Yâni: Kendi kendine teşekkül ediyor diyor. Belki siz benim takildigim yeri anlamayacak kadar acik goruyorsunuzdur,adam sende bu da sorulur mu diyorsunuzdur ama ben sorma ihtiyaci duyuyorum.

Kendi kendine oluyor dedigimizde sanki evcedethul esbab icin yapilan aciklamalar akla geliyor. Yani varligin tesaduflerle, tipki bir kasirganin hurdaliga carpip boeing 747 olusturmasi gibi seyler geliyor.Halbuki tesekkele binefsihinde hep :

1. Eğer sen vücudundaki zerreleri, Kadîr-i Ezelî'nin kanunuyla hareket eden küçücük memurları kabul etmezsen ...

2. Eğer bu zerreler, şu âlemin ustasının emrine tâbi' birer memur olmasalar ...
gibi ifade kullaniliyor.

bana yardimci olur musunuz bu konuda?

2

04.11.2004, 08:40

Galiba;
teşekkele bi nefsihi derken yaratılışı sebeplere vermiyor ,yaratılmışa veriyor bu sefer, yani yaratılmışa "Yaratıcı" diyor,

mesela dediğiniz gibi rastgele şunlar oldu, ortaya bu çıktı demiyor, (eczane örneğine bakınız)



teşekkele bi nefsihi iddiasına Discovery Channel'dan örnek vereyim;

milyonlarca yıllar öncesinde bu balık yüzüyodu,canı karaya çıkmak istedi,ayakları oldu,uçmak istedi kanatları oldu,vs. vs.,işte bu şekilde her bir canlıya sanki bir yaratıcılık sıfatı yakıştırılıyor bu görüşe göre, tesadüflerden pek bahsetmiyor bu konuda ama nakışların her birine Nakkaş diyor,
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

4

04.11.2004, 10:11

amin ecmain,

diğer abilerin/kardeşlerin de yorumlarını bekliyoruz, hatamız varsa tashih edilsin, ben hatırladığım kadarıyla konuştum,
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

5

07.11.2004, 12:31

bu konuda yardimci olacak baska kimse yok mu? Lutfen benim icin onemli.
Sizin de izahlarinizi bekliyorum

mihmandar

Orta Düzey

Mesajlar: 260

Konum: ANKARA

Hobiler: Risale-i Nur

  • Özel mesaj gönder

6

07.11.2004, 13:29

Alıntı

bu konuda yardimci olacak baska kimse yok mu? Lutfen benim icin onemli.
Sizin de izahlarinizi bekliyorum


Abdulkadir said arkadaşımız bunu kısaca ve güzel izah etti.. "teşekkele binefsihi" her mevcudun kendi kendine oluştuğunu ifade ediyor. ınsan nasılki istediği zaman hareket ediyor , geziyor, yiyor, yatıyor vs.. kendi ihtiyari fiillerinde hür olduğunu, kendi kendine hareket edebildiğini hissediyor. Herhalde burdan gelen bir gaflet ile kendi yaratılışını da kendine veriyor.. daha sonra kıyas-ı binnefs ile "her şey kendinin malikidir" diyor.. Çok saçma ama gaflet nazarı ile kabul edilen bir fikir.. Üstadımız da bunun ne kadar batıl olduğunu ispatlıyor..
Bu fikrin batıllıklarından birisi şöyledir.. Her mevcudun kendini vucuda getirebilmesi için, o mevcudun her bir zerresinin , o vücuda ait her şeyi bilmesi gerekiyor. ve o vücuddaki arkadaşları olan her zerreye "hem hakim hem mahkum" olması gerekiyor.. Ancak böyle kabul edilirse zerreler birlikte çalışıp o vücudu oluşturabilir.. Bir de o mevcudun diğer mevcutlarla olan irtibatı , nizamı nazara alınırsa herbir zerrenin kainattaki umumi nizamı bilmesi gibi hurafe bir fikir ortaya çıkar..
ışte bu zerrelerin Cenab-ı Hakkın ilmiyle ve kudretiyle hareket ettiğini kabul etmezsek , o zaman her bir zerreye kainat kadar ilim ve kudret vermek, adeta Allahın ilmi ve kudretini vermek gerekecek... ınsanın kendisi kendi vücudunda olanları tam bilmezken , bu aciz, camid zerrelere nasıl böyle bir ilim verilebilir..

"Esbab Vücuda getiriyor" fikrinde ise, her mevcudun ,hariçteki sebebler tarafından yaratılıdığı öne sürülüyor. Bitkileri Güneşin ve yağmurun yaratması iddiası gibi.....

"tabiat iktiza ediyor" fikrinde ise her şeyin tabiat denen matbaalar tarafından veya eşyanın doğasındaki kabiliyetler tarafından yapıldığı öne sürülüyor..Tabiat fikri yukarıdaki iki fikri de içine alabiliyor. Selametle

7

07.11.2004, 14:01

Alıntı

Birinci bürhanda anlatılan şu olabilir;
Üstad diyor ki bak, bunca işi yürüten gizli bir el var,
Mesela bir dirhem (bir kaç gram) kadar kuvveti olmayan çekirdekten bahsediyor ve binler batman (çok büyük miktarda bir ağırlık) yükü kaldırdığından bahsediyor.Buna örnek bazı (galiba,emin değilim ama çam) ağaçlarını örnek verebiliriz.Milimetrenin onda biri büyüklüğünde spor/tohum toprağa atıldıktan sonra 50 metre boyunda bir ağaç olabiliyor.5 katlı bir apartmanın boyunun en fazla 20 metre olduğunu farzedersek ne kadar müthiş bir olay olduğunu görürüz.Evet, belki 1 gram etmeyen o tohum,şimdi toprağın altındadır ve üzerinde batmanlarca yük vardır.
ıkinci misal olarak ise üzüm salkımını veriyor.Malumunuzdur ki, üzümler, hele razaki (idi galiba) türü çok iri tanelidir ve ağırdır.Bir salkımının bir kilo olduğunu görmek sizi şaşırtmaz.Ama bu üzümün ağacı, dalları, zayıf,yumuşak, dik duracak sertlik ve kuvvete sahip olmayan yapıdadır.şimdi kendi başına dik olarak durmaya çalışsa ve üzerinde 15 salkım olduğunu farzetsek sadece üzümler 15 kilo eder.Ayakta duramaz, yere yığılır, gıdasını ince bir zarla içinde tutan güzelim üzümler telef olur, insan için yenmez hale gelir.Üstad demiş ki "Kendi kendine yükselmeyen ve meyvelerin sıkletine dayanmayan üzüm çubukları gibi nâzenin nebâtâtın ağaçlara latîf eller atıp, sarmalarına ve onlara yüklenmelerine işarettir." . Allah bu üzüm ağacını öyle yaratmıştır ki, bu bitki -zaten diğer adı "asma"dır- sizin hazırlayacağınız dik çubuklardan oluşan iskelete ya da latif elleriyle ağaçlara sarılarak ayakta durur ve gıdasından faydalanabilirsiniz.
"Zerre kadar şuuru olmayan, gayet hakîmâne işler görüyor." diyor Üstad...şimdi düşünmek lazım; gözü,kulakları ve benzer sair azaları bulunmayan bu asma bitkisi kendisinin ayakta duramayacağını, bir yere tutunması gerektiğini nereden biliyor, biliyorsa tutunacağı yeri nasıl buluyor ve sarılmasını nasıl biliyor ve yapıyor.şimdi ya burada bu "zerre kadar şuursuz" bitkiye bir şuur vererek, kendi kendine oluyor diyip insafsızlık edicez, ya da bu iş ne iştir, bu işte "Gizli Bir El" var diyeceğiz.
"Demek bunlar kendi kendilerine işlemiyorlar. Onları işlettiren gizli bir kudret sahibi vardır.Eğer kendi başına olsa, bütün baştan başa bu gördüğümüz memlekette her iş mucize, her şey mu’cizekâr bir hârika olmak lâzım gelir. Bu ise bir safsatadır."
Ve ayrıca düşünürsek, bu üzüm için ne gerekli, hava,su,mineraller,güneş ışığı...Güneş ışığının olması için bir güneş sistemi gerekiyor...Ve güneş sisteminde dünya öyle bir mevkide olacak ki,ve o mevkideyken öyle bir atmosferi olacak ki uygun miktar ve kuvvette ışık gelsin...Öyle toprak lazım ki,hem gerekli maddeler bulunsun,hem tutunmasına imkan versin ve hakeza....Bunların hepsi tabiri caizse bir akıl almaz "hikmetler yumağı,zinciri"dır.Bunları şuurlu insanın bile tek tek tasarlamaya ne aklı,ne ömrü ne gücü yeter ki bunlara tesadüf diyen aklını satan delidir.Tabiat risalesinde de geçer, farzedin eğer bir "Gizli El" olmasa....Anne karnını tasavvur edin...Yavru ilk başlarda aynı tip hücrelerden oluşur ve sürekli bölünür...ta ki bir evreye kadar, oradan sonra artık gerekli azalar özelleşmeye başlar...Gittikçe kol,bacak vb. belirgin hale gelir...şimdi bir "Gizli El" olmasa bu nasıl olur? Sadece bu özelleşme,azaların belirgin olması hadisesinde bir "Gizli El" olmasa, bu işler olmaz, bütün hücreler aynı tip olur, 9 ay sonra da elinize bir bebek değil et topu geçer.Kaldı ki bırakın kendi kendine olmasını,biz bile bunları oluşturmak,meydana getirmek için dışarıdan müdahale edemeyiz, zira bütün hücrelerin,hücrelerin içinde organellerin,proteinlerin ve diğer sair şeylerin içine girmemiz gerekir.(daha önce emremcan tabiat risalesinden galiba bu meseleyi sormuştu, ahmetsaid abi cevap vermişti). şimdi bebeğin oluşmasında ya bir Yaratıcıyı kabul edeceksiniz, ya da o şeye yaratıcılık ve şuur isnad edeceksiniz...Bebeğe kadar gitmeye gerek yok, atoma baksak yine aynı şeyi görebiliriz...Atomdan bebeğe kadar şu kainatta neler var, ya hepsi bir şuurlu,bir yaratıcı, ya da bu işleri idare eden bir tek Müdebbir var.Hem kainattaki bunca şeyin her biri yaratıcı,bir şuur sahibi olsa bile birbirlerin alanlarını nasıl ihlal etmiyorlar, nasıl böylesine hikmetlerle birbirleriyle nizam içinde çalışıyorlar.Nasıl bir orduda 1 tane kumandan olur, her fert kumandan olsa her şey birbirine girer,her şehrin bir valisi olur,bu kainat sarayının,azim alemin ve büyük şehrin de bir tek Müdebbiri vardır.O Ehad'dır.Sözler'in fihrist'i içinde 22.Söz'ün Birinci Makamı için şöyle der "Güzel ve parlak temsili bir hikaye ile Cenab-ı Hakk'ın Vahdetini ve Ehadiyetini bütün isim ve sıfatlarıyla ispat eder."

Not: Bu birinci bürhandan 23.Lem'a Tabiat Risalesi,30.Lem'a daki ısm-i Hakim'e ve 2.şua'nın başındaki ısm-i Ehad işaret olduğunu düşünmekteyim...Üstad 2.şua'nın başında şunu söyler

Alıntı

"Allahu Ehad" ism-i âzamına dair yedinci nükte-i âzam ve altı ısm-i âzamın altı nüktesinin yedincisi.
ıhtar: Bu risale benim nazarımda çok mühimdir. Çünkü, içinde çok mühim ve ince olan esrar-ı imaniye inkişaf ediyor. Bu risaleyi anlayarak okuyan adam imanını kurtarır inşaallah.
Detaylar için oralara müracaat ediniz inşa'Allah.


KAYNAK

Kaynaktaki birinci bürhanı okursak iyi olur,

ayreten;

yukarıdaki bebek örneği gibi,eğer bunlar bir Yaratıcı'ya tabi olmasaydı,her şey başı boş madde olsaydı,böylesine karışık,hikmetler zincirinin,yumağının parçası işler meydana gelmezdi,demek ki; her şey bir Zat'ın kontrolü altında,biz yemek yediğimizde dahi yaptığımız iş boğazımızdan aşağı geçene kadar,ona da gücümüz yok aslında,mecazen yedik,içtik diyoruz (burada konu kadere girer) ,yemek midemizden geçtikten sonra bir çok işlemden geçiyor,bir çok madde,gitmesi gereken yere gidiyor,şimdi bu zerreler memur olmasalar (ma -emir,emir verilmiş galiba),yani emir verilmiş olmasalar,nasıl biliyorlar da,nasıl güç buluyorlar da böyle karışık işler yapıyorlar, üstelik iş yaparken nasıl birbirleriyle bağlı bir şekilde,karışıklığa mahal vermeden yapıyorlar,öyle bir vücudumuz var ki,çoğu yerde dengesi çok hassas şeylere bağlı,

8

08.11.2004, 11:21

Amenna ve saddakna... Bu konularda Allaha sukur suphem yok. Sadece bir kelime tam manasiyla oturmamisti.Daha dogrusu, mikroskopide iki nokta arasindaki mesafeyi ayirt edebilmeye oranina resolving power deniliyor,onun gibi kalbgozumun cozme gucunun zayifligindan tesekkele binefsihi ve evcedethul esbab arasindaki ince cizgiyi gorememistim.
Sizin vesilenizle Allah anlamayi muvaffak etti.
Allah sizden razi olsun

9

08.11.2004, 12:38

amin ecmain.

öğrencilere risale mi anlatacaksınız? :)

10

08.11.2004, 16:16

ne guzel olurdu bunu tam anlamiyla becerebilseydim. Tum diger ilimlerde oldugu gibi biyoloji de daha bariz bir sekilde tevhid delilleri var malumunuz. Olcek hep risale-i nur olmali bence. Ustad meger kalp ve kafanin izdivaci hususunda ne kadar hakliymis. Daha yeni 30. lemada Ism-i Kudus ve Adl bahislerini okurken cok etkilendim. Ben yillarca kendimi biyolojiyle hasir nesir gordum ama kainata hic bu sekilde bakmadigima hayiflandim.
Ustad sadece imani-ilmi dersler vermekle kalmayip metod (uslup) ve teknik de ogretiyor.
Mesela gene ben kendi bakis acimdan degerlendirecegim ;
23.Lem'ada basitce ifade edecek olursak dort yol var ucunun muhaliyetini ispatlarsak dorduncunun kabulu ortaya cikar diyor. Bugun hayatin baslangicini aciklamaya calisan dort gorus var :
1.Abiyogenez
2.Biyogenez
3.Evrim yalani ve
4.Yaratilis gercegi
(Uzaydan gelme bahsimiz disi)Bunlardan ucunun muhaliyeti dorduncuyu zaruri kilar. Bu bir tekniktir.Neden onemli cunku evrimin zayifligi karsisinda dayanacak gucu kalmayan bazi insanlar yaratilisin bilimsel olamayacagini deneysel olarak yanlislanamayacigina dayanarak itiraz ediyorlar.Bu bir ispat metodudur.
Ben bu konuda risale-i nura cok ihtiyac oldugunu ve kendimin bizzat bu ihtiyaci hissettigini soylemek istiyorum.Uzattiysam mazur gorun.

11

08.11.2004, 21:04

Mehmet Kutlular abiden duyduğum bir anısını anlatayım...Malumunuz "ilahi ikaz" dediği için hapse atılmıştı.Hapisteyken tam kemalist bir doktor/subayla aynı koğuştaymış.ılk başta biraz kapışmışlar ama sonradan "Bu koğuşta nasılsa birbirimizin yüzünü görmek zorundayız, kavgalı olmanın bi faydası yok diyip" barışmışlar.Bu subay da hapse bir iftira yüzünden atılmış.Ama sonradan ağzından çıkmış ki dindar kişilerin haksız yere ordudan/hastane -her neyse- ihracından sorumluymuş.Üstad'ın risalelerde dediği "ınsan zulmeder, kader adalet eder.Birisi bir adam öldürür.O adamı öldürdüğünden girmez belki, öldürmediği adam yüzünden iftiraya uğrayarak hapse girer." misali aklına gelmiş.Bu subay da okumayı seven,okumadan duramayan biriymiş.şimdi laf açıp,dolaştıra dolaştıra değişik mevzulara getiren Mehmet Kutlular abi cevap olarak hep risalelerden cevap vermiş.Mesela doktor olduğundan dolayı lafı açıp hastalar risalesini okutmuş..Bu subay da ihtiyar...Demiş Mehmet abi "ıhtiyarlar hakkında da bir risalesi var.Al, onu da oku istersen.", en sonunda artık kemalist subay -ki nurcuları sevmezler, hele Mehmet Kutlular abiyi, zaten başta ondan sürtüşme çıkmış- itiraf etmiş "Adam (Üstad) resmen hayatı konuşturmuş!" ışte risalelerin böyle bir farkı var. ıstanbul'da hala Mehmet abiyle ara sıra görüşürlermiş...Risaleleri sindirip Mehmet Kutlular abi gibi anlatmayı becerebilsek keşke...Lafı çok güzel dolaştırır ama sohbetine de doyum olmaz :)

barish

Orta Düzey

Mesajlar: 387

Konum: USA

Meslek: PHD ogrencisi

Hobiler: Risale, Pirlanta, Matematik

  • Özel mesaj gönder

12

08.11.2004, 21:10

biraz fitne olayim... :)

peki bu 4 yoldan baska yollar olmadigini nerden biliyorsunuz?

Belki de yaziyi yazan sahis sizin kor noktaniza vurup sizi kandirmak istiyor. Belki de milyonlar baska ihtimaller var. O zaman bunlarin hepsini teker teker reddiyelemek gerekmez mi?

hurmetler
BArish

not: Hakkiniz helal ediniz. Bu sorular bana ateist bir arkadasim tarafindan bu konuyu konusunca soruldu. Hakli oldugu yonler vardi. o da su. Bircok hristiyan ve de ne yazikki musluman olayi dicotomy dedigimiz iki seyden birisini secmeye zorlama metoduna indirgiyor ve de bu yanlis oluyor cogunlukla. Cunku kisiler bazen onemli bazi ihtimalleri gozardi ederek mantiki bir cikarim yapmamis oluyorlar. Benim arkadasta matematikci olunca bu tip seylere gicik oluyor. hani hakli oldugu noktalarda var. Bu yuzden bana sordugu gibi soruyorum: "bu bir cesit dicotomy degil mi? Belki baska ihtimaller gozardi ediliyor olabilir"
"Arkadas, gel bana bu Nur'larin elmaslarini kesfetmeye yardimci ol ve ben de sana "Allah razi olsun" diyeyim."

13

08.11.2004, 21:17

Neye reddiye yazacak olursa, ama direk,ama dolayı risalede cevabı vardır inşa'Allah,

barish

Orta Düzey

Mesajlar: 387

Konum: USA

Meslek: PHD ogrencisi

Hobiler: Risale, Pirlanta, Matematik

  • Özel mesaj gönder

14

09.11.2004, 05:11

kardesim Said
Simdi beni neselendirdin. Inshallah vardir cevabi Allahin lutfu ile. Lakin ben sizi ozel olarak bu risaleye davet ediyorum. Yani tabiat risalesi. Eger siz bana baska ihtimaller var ve bunlardan ayri derseniz bu fakir de o zaman derki "O zaman Ustad niye sadece 4 ihtimal var demis?" . Cunku o zaman benim argumanimi dogrulamis olursunuz yani Ustad bazi ihtimalleri gozardi etmis bilerek ve ya bilmeyerek-ki bu fakir sizin sozunuzun yanlis oldugunu dusunuyor-. Fakir Ustadin cam daginda gunlerini gecirdikten sonra ilahi feyizlere de mazhar olarak yazdigi bu risalelerin boyle birseyden uzak olacagi kanaatinde.

Bir baksa nokta da bana cok degerli bir abi tarafindan soylenmisti. Ali Mermer... Kendisi bir dersinde demistiki Ustad cok ilahi feyizlere muhatap olmustur ve de ona Nurlar yazdirilmistir denilebilir. Yalniz biz Ustadin dediklerini bu sekilde okur isek almamiz gereken payi alamayiz. Herseyi bastan dogru kabul etmek gibi birseyi ustad kendisi reddeder. Zaten anlamak icin bastan kabulden vazgecmek sarttir ilimlerde. Bize dusen bunu terazide altin tartar gibi tartmaktir. Hatta eklemisti: "25. Sozu tam anladigimi soyleyemem ama bizim bir grubumuz vardi ve bu grupta yillarimizi aldi onu kavramak."

Simdi en son yazdiginiz cumlenizi bastan gozden gecirmenizi rica ediyorum...
hurmetler
BArish

not: Bu arada 22. Soz hakkinda bir sey yazamadim daha. biraz yogun bir kac gun gecirdim. Inshallah 1. Burhan ile 1. Lema hakkinda fakirin anladiklari ve de daha cok anlamadiklari uzerine ALlahin bahsettiklerini yazacagiz.
"Arkadas, gel bana bu Nur'larin elmaslarini kesfetmeye yardimci ol ve ben de sana "Allah razi olsun" diyeyim."

barish

Orta Düzey

Mesajlar: 387

Konum: USA

Meslek: PHD ogrencisi

Hobiler: Risale, Pirlanta, Matematik

  • Özel mesaj gönder

15

09.11.2004, 05:20

Gariptir ki cok zaman buyuk zatlari ucurayim, su uzerinde yuruteyim derken onlarin hakiki manada ogrettiklerini unutuyoruz.

Guzel bir nukte:

yillarca Abdulkadir Geylani KS hazretlerinin kumbiiznillah hikayesi uzerine espriler yaptik ve de onu insanlara anlattik onemli bir ornek olarak. Lakin bu fakir bir guzel abinin kendisine gostermesine kadar o hikayeden sonra gelen cumleyi hic ama hic hatirlamadi. Hep cumlelerini "Sen de onun gibi ol, sen de tavuk ye" diye bitirdi. Kayserili mubarek zatlain kumbi iznillah deyip pastirmayi anirtmasi esprisine takildi. Buyrun bakin bu hikayeden hemen sonra ustad ne diyor:

" ışte Hazret-i Gavs'ın bu emrinin mânâsı şudur ki: Ne vakit senin oğlun da ruhu cesedine, kalbi nefsine, aklı mîdesine hâkim olsa ve lezzeti şükür için istese, o vakit leziz şeyleri yiyebilir..."


Iste bu fakir bunu hic farketmedi hikayeyi okurken.

Bir guzel abinin sozu ile:

"Risaleyi cicekleri, bocekleri ornek vererek hep anlayacaginizi mi zannediyorsunuz. Icindeki meselleri anlatarak ve ogrenerek bir yere mi varacaginizi zannediyorsunuz? bunlar cocuklar icin. Evet marifetullah dersini alacak bizler icin bu bir girizgah olabilir ama hicbirzaman yeterli degildir. "

hurmetler
BArish
"Arkadas, gel bana bu Nur'larin elmaslarini kesfetmeye yardimci ol ve ben de sana "Allah razi olsun" diyeyim."

16

09.11.2004, 09:39

Risaleye güvensizliğimden söylemedim ben bunu.Düşündüm ki; reddiye yazacak adam, yazacağının bu ihtimaller dışında kaldığını zannedecek, ama daha sonradan neyle karşı karşı olduğunu anlayacak ve vazgeçecek :!: Muannid öyle bir ihtimal çıkaracak ki aklınca, cevabı yok zannedecek, ama sonradan cevabının olduğunu görecek.Ama direk,ama dolaylı diye bundan dedim.
Üstad diyor bunlar yazılmadı, yazdırıldı.Yine (19.Mektub'da olabilir) diyor ki risalelerde "Ben kendim yazmaya çalışsam, ne kadar zaman uğraşsam beceremiyorum.Ama şu 100 küsur sayfalık 19.Mektub 12 saatte,dağda bayırda vs,yanımda kaynak kitap olmadan yazıldı.8 katip ağzımdan çıkanı yazdı, 8 farklı kişi olmasına rağmen hepsinin yazdıklarında Peygamberimizin a.s.m. nübüvvetinin kerameti olarak hep "Muhammed" lafızları alt alta geldi,tevafuk oldu."
Bu tevafuk Osmanlıca hatta olmuş sanırım.Bir abi de bütün 19.Mektubu çarşaf gibi yayarak bir sergiye koymuş ki keramet görülsün.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

17

09.11.2004, 09:47

Ayreten;

Ben "inşa'Allah" kelimesini Türkçe de kullandığımızdan ayrı anlamlarda da kullanıyorum haberiniz ola.

Risale-i Nur külliyatı farklı, diğer tefsirler gibi değil.ıbn-i Kesir,Muhammed Hamdi Yazır veya diğer alimlerin tefsirlerini alırsınız elinize.Merak ettiğiniz,araştırdığınız yer varsa bakarsınız...Ya da baştan sona okursunuz...Ama bu okuma bir kere olur.Ama risaleler böyle değil, risaleler gibi böyle sürekli okunan, sıkıntı vermeyen, her seferinde yeni şeyler anlaşılan tefsir var mı? Üstad bile demiyor mu "Ben bile okuyup dersimi alıyorum." diye.Allah razı olsun bir abi sohbette diğer tefsirlerle arasındaki farktan bu veya benzeri bir şekilde bahsetmişti.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

18

09.11.2004, 13:01

değerli barish kardeşim;
bu sualinize kısa bir cevap yazmak gerekirse:

Alıntı

peki bu 4 yoldan baska yollar olmadigini nerden biliyorsunuz?

Belki de yaziyi yazan sahis sizin kor noktaniza vurup sizi kandirmak istiyor. Belki de milyonlar baska ihtimaller var. O zaman bunlarin hepsini teker teker reddiyelemek gerekmez mi?


ilgili bölümde Üstad Hz.leri küfrün üç karanlığından ve iman yolundan bahsetmiş.
Küfür karanlığına götüren üç yol:sebebler, tabiat ve maddecilik olarak sayılmış...
elbette ki bu üç yol, üçyüz yol da olabilir.
ama bu ihtimaller 3, 30, ya da 300 olsun varacağı nokta değişmez.
zira küfrün neticesi karanlık ve yokluktur.
bu durum 0 ile 1 sayılarının işlevi ile daha iyi açıklanabilir.
şimdi siz hangi sayıyı ele alırsanız alın 0 ile karşılaştığı anda değeri sıfırdır.
hangi sayıyı sıfır ile çarparsanız sonuç aynı olacaktır.
işte küfrün de üç, üçyüz veya üçbin ihtimalinin varacağı nokta yokluk ve karanlıktır. yani küfür zahiren vucudi gibi görünse de neticesi yokluktur, yani sıfırdır.
ama bir sayı 1 ile karşılaştığı zaman bir müsbet değer alır, vucudi bir hal kazanır. birden sonsuza uzanan bir yol içinde kendine varlık ve birlik aleminde bir yer bulur.
netice olarak yol ikidir.
küfür ve iman yolu.

ışte Üstad Hz.leri de mezkur yerdeki tasnifi buna göre yapmıştır. Tabiat Risalesinde o üç yolun öne çıkmasının nedeni ise asrımızda bu tarzda küfür karanlığına saplanan insanların daha çok olmasıdır. ya da küfrün daha çok bu yolla insanları karanlığa sürüklemesidir. yoksa bu konuda ihtimaller çok olabilir.
zaten 30. sözde küfrün diğer ihtimallerinden bahsedilmiş.bakılabilir.

saygılar

barish

Orta Düzey

Mesajlar: 387

Konum: USA

Meslek: PHD ogrencisi

Hobiler: Risale, Pirlanta, Matematik

  • Özel mesaj gönder

19

09.11.2004, 17:18

Abilerim...
Amenna ve saddakna... dediklerinize yerden goge katiliyorum ama kendimi anlatamiyorum galiba...

Elimizde mantiksal iddialarda bulunan bir yazi var. Eger bu kisi 4 yoldan bahsediyorsa ve bunlarda 3unun yanlisligini isbat ediyorsa o zaman 4. nun dogrulugu icin baska hicbir ihtimal olmamasi gerekir. Evet hadi 3 yolun muhal oldugunu gosterdi, o zaman 4.nun isbat edildigini soyleyemez, cunku baska yollar varsa bu cikarimi yapmasi bir nevi baska seylerin ustunu kapatmak olur. Hem burda kufrun ademi olmasi da bu dediklerimi yanlis kilmiyor cunku diger ucu de ademi idi....

hurmetler
BArish
"Arkadas, gel bana bu Nur'larin elmaslarini kesfetmeye yardimci ol ve ben de sana "Allah razi olsun" diyeyim."

barish

Orta Düzey

Mesajlar: 387

Konum: USA

Meslek: PHD ogrencisi

Hobiler: Risale, Pirlanta, Matematik

  • Özel mesaj gönder

20

09.11.2004, 17:31

Abdulkadir Said kardesim
BEn senin dediklerin de yanlis demiyorum. Ustad eger Mevlana bugun gelse benim yazdiklarimi yazar ve Nurlari okurdu diyecek kadar emin konusan birisi. El Hak kendisine yazdirilmistir ama bu bizim olayin icinde ruhu kacirmamizi sagliyor. Bu buyuk insan resmen bir mantik orgusu kurmus. Ne zamandir uzaklasmis olan akli gelmis imanin icine kalbin de yanina oturtmus ve kalbin vezirinin akil oldugunu ve aklin mizaninda tartilmadan kabul edisi Hakim ismine ters oldugunu soylemis. Ama bu fakir diyor ki, siz eger onu Kur'an gibi okursaniz cok yerler varki hikaye okumuz olursunuz. Dersiniz ki Ustad ne kadar guzel anlatmis ama orda ornegin arkasinda anlatilmak istenen ozu kacirirsiniz. Hem de milyonlar defa okusaniz ve de hatmetseniz de. Cunku akliniz vezirligini tam olarak yapmaz o zaman. Hem ayrica akliniz okuduklarinizi kaydettiginiz bir hafiza deposu ve de dilinizde bunun papagan gibi tekrarlayicisi olacaksa o zaman biliniz ki hisseniz olmaz.
Ustadin kelam yonu onca insan tarafindan isbat edilmis. Bu demektirki akli yaziyor. Eger siz onu okurken ilk once "yazdirildi" kelimesi ile baslarsaniz aklinizin onunu kapatmis olursunuz. Tabi burda bir hakikat var. O da su: Ustad'in yazdiklarinda anlamadiginiz yerleri nefsinz size bu yanlis bu kadar karisik olmayabilir diyebilir. Iste bu ve benzeri durumlarda Ustadin dedigi bu tur sozler devreye girer ve sizine nefsinizin arasini acip "Bre melun, anlamadigin seye yanlis demek dogru degildir. O zaman git bir tahkik et once" der.

HAkkinizi helal ediniz. Lakin bu cok ehemm bir mesele gibi geliyor fakire...

hurmetler ve baki selamlar
BArish
"Arkadas, gel bana bu Nur'larin elmaslarini kesfetmeye yardimci ol ve ben de sana "Allah razi olsun" diyeyim."

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir