Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

08.03.2010, 09:03

Üstadimizin istanbul mahkemesinde okudugu müdafaayi tahlil edelim


ÜSTADIMIZ BEDIÜZZAMAN SAID NURSI BU MÜDÂFAAYI ISTANBUL MAHKEMESINDE OKUMUŞ VE MAHKEMESI BERAETLE NIHAYET BULMUŞTUR

Gizli düşmanlarımız, bu Ramazan-ı Şerifte, tekrar, adliyeyi benim aleyhime sevk ettiler. Mesele de, bir gizli komünist komitesiyle alâkadardır.
Birisi: Bütün bütün kanun hilâfına olarak, beni tek başımla ve yalnız olarak kırda ve dağda otururken, üç silâhlı jandarma ile bir başçavuş yanıma gönderdiler.
"Sen başına şapka giymiyorsun" diye, zorla beni karakola getirdiler. Ben de, adâleti hedef tutan bütün adliyelere söylüyorum ki:
Böyle beş vecihle kanunsuzluk edip kanun nâmına beş vecihle Islâm kanunlarını kıran adam, hakîki kanunsuzluk ile ittiham edilmek lâzım gelirken, onların o acîb kanunsuzluğu ve bahanesiyle, iki seneden beri vicdânî azap verdiklerinden; elbette mahkeme-i kübrâ-i haşirde bunun cezasını çekeceklerdir. Evet otuz beş senedir münzevî olduğu halde hiç çarşı ve kasabalarda gezmeyen bir adamı, "Sen frenk serpuşunu giymiyorsun" diye ittiham etmeye, dünyada hangi kanun müsaade eder?
Yirmi sekiz seneden beri beş vilâyet ve beş mahkeme ve beş vilâyetin zâbıtaları onun başına ilişmedikleri halde, husûsan bu defa Istanbul mahkeme-i âdilesinde yüzden ziyâde polislerin gözleri önünde, hem iki ay da yaya olarak her yeri gezdiği halde, hiçbir polis ilişmediği ve hem mahkeme-i temyiz "Bere yasak değil" diye karar verdiği, hem bütün kadınlar ve başı açık gezenler ve bütün askerî neferler ve vazifedar memurlar giymeye mecbur olmadıklarından ve giymesinde hiçbir maslahat bulunmadığından ve benim resmî bir vazifem olmadığından-ki resmî bir libastır-bereyi giyenler de mes’ul olmazlar denildiği halde; husûsan münzevî ve insanlar arasına girmeyen ve Ramazan-ı Şerifin içinde böyle hilâf-ı kanun en çirkin birşey ile rûhunu meşgul etmemek ve dünyayı hatırına getirmemek için has dostlarıyla dahi görüşmeyen, hattâ şiddetli hasta olduğu halde, rûhu ve kalbi, vücuduyla meşgul olmamak için ilâçları almayan ve hekimleri çağırmayan bir adama şapka giydirmek, ecnebî papazlara benzetmek için ona teklif etmek ve adliye ile tehdit etmek, elbette zerre kadar vicdânı olan bundan nefret eder.
Meselâ, ona teklif eden demiş: "Ben emir kuluyum." Cebr-i keyfì kanun ile emir olur mu ki, "Emir kuluyum" desin. Evet, Kur’ân-ı Hakîmde, Yahudî ve Nasrânîlere başta benzememek için ona dâir âyet olduğu gibi, âyeti, ulü’l-emre itaati emreder. Allah ve Resûlünün itaatine zıt olmamak şartıyla, o itaatin emir kuluyum diye hareket edebilir. Halbuki bu meselede, an’ane-i Islâmiye kanunları hastalara şefkatle incitmemek, gariplere şefkat edip incitmemek, Allah için Kur’ân ve ilm-i îmânîye hizmet edenlere zahmet vermemek ve incitmemek emrettiği halde; husûsan münzevî, dünyayı terk etmiş bir adama ecnebî papazlarının serpuşunu teklif etmek on vecihle değil, yüz vecihle kanuna muhâlif ve Islâmın an’anevî kanunlarına karşı bir kanunsuzluktur ve keyfi bir emir hesâbına o kudsî kanunları kırmaktır. Benim gibi kabir kapısında, gayet hasta, gayet ihtiyar, garip, fakir, münzevî, Sünnet-i Seniyeye muhâlefet etmemek için otuz beş seneden beri dünyayı terk eden bir adama bu tarz muâmeleler katiyen şek ve şüphe bırakmadı ki; komünist perdesi altında, anarşîlik hesâbına vatan ve millet ve Islâmiyet ve din aleyhinde müthiş bir suikast eseri olduğu gibi, Islâmiyete ve vatana hizmete niyet eden ve müthiş hâricî tahribâta karşı cephe alan dindar mebuslar ve demokratlara dahi büyük bir suikasttir. Dindar mebuslar dikkat etsinler, bu dehşetli suikaste karşı müdâfaada beni yalnız bırakmasınlar.

Haşiye
Rusun Başkumandani kasten önünden üç defa geçtiği halde aya?a kalkmayan ve tenezzül etmeyen ve onun îdam tehdidine karşi izzet-i Islâmiyeyi muhâfaza için ona başini e?meyen; Istanbul’u istilâ eden Ingiliz başkumandanina ve onun vâsitasiyla fetvâ verenlere karşi, Islâmiyet şerefi için, îdam tehdidine beş para ehemmiyet vermeyen ve "Tükürün zâlimlerin o hayâsiz yüzüne!" cümlesiyle ve matbuât lisâniyla karşilayan; ve Mustafa Kemal’in, elli mebus içinde, hiddetine ehemmiyet vermeyip, "Namaz kilmayan hâindir" diyen; ve Dîvân-i Harb-i Örfìnin dehşetli suâllerine karşi, "Şeriatin tek bir meselesine rûhumu fedâ etmeye hazirim" deyip, dalkavukluk etmeyen; ve yirmi sekiz sene, gâvurlara benzememek için, inzivâyi ihtiyâr eden bir Islâm fedâisi ve hakîkat-i Kur’âniyenin fedakâr hizmetkânna maslahatsiz, kanunsuz denilse ki: "Sen, Yahudî ve Hiristiyan papazlarina benzeyeceksin, onlar gibi başina şapka giyeceksin, bütün Islâm ulemâsinin icmâina muhâlefet edeceksin; yoksa ceza verece?iz" denilse, elbette öyle herşeyini hakîkat-i Kur’âniyeye fedâ eden bir adam, de?il dünyevî hapis veya ceza ve işkence, belki parça parça biçakla kesilse, Cehenneme de atilsa, katiyen, yüz rûhu da olsa-bütün tarihçe-i hayatinin şehâdetiyle-fedâ edecek!
Acaba, bu vatan ve dînin gizli düşmanlarinin bu eşedd-i zulm-ü Nemrudânelerine karşi, mânevî pekçok kuvveti bulunan bu fedâkârin tahammülü ve maddî kuvvetle ve menfî cihette mukabele etmemesinin hikmeti nedir? Işte bunu, size ve umum ehl-i vicdâna îlân ediyorum ki; yüzde on zindik dinsizin yüzünden, doksan mâsuma zarar gelmemek için, bütün kuvvetiyle dahildeki emniyet ve âsâyişi muhâfaza etmek için, Nur dersleriyle herkesin kalbine bir yasakçi birakmak için, Kur’ân-i Hakîm ona o dersi vermiş. Yoksa bir günde yirmi sekiz senelik zâlim düşmanlarimdan intikamimi alabilirim. Onun içindir ki; âsâyişi-mâsumlarin hatiri için-muhâfaza yolunda haysiyetini, şerefini tahkir edenlere karşi müdâfaa etmiyor ve diyor ki: "Ben, de?il dünyevî hayati, lüzûm olsa âhiret hayatimi da millet-i Islâmiye hesâbina fedâ edeceğim."
Said Nursî
Ey îman edenler! Allah’a itaat edin; Peygambere ve sizden olan idârecilere de itaat edin. (Nisa Sûresi: 59.)


Tahlili olarak bir ders yapalım İnşallah..Ağabey ve ablaların katkılarıyla..Şahsen benim çok rikkatime dokunan bir Müdafaa bu..Can Üstadım dan (R.A)

2

08.03.2010, 10:48

Böyle beş vecihle kanunsuzluk edip kanun nâmına beş vecihle Islâm kanunlarını kıran adam, hakîki kanunsuzluk ile ittiham edilmek lâzım gelirken,



Beş vecihle kırılan İslam Kanunları nelerdir?
Bu kanunları kıran adam kimdir ?

Zehracan

Süper Moderatör

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

3

16.03.2010, 12:36

büyüklerimizin katkilarini ve aciklamalarini bekliyoruz acizane.. :)
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

4

17.03.2010, 10:37

Ya Allah….Bismihi Sübhanehu..
Üstadımız Hz.leri’nin (R.A) hayatında özellikle bir şey dikkatimizi çekiyor :

Üstad hiç bier zaman kurumlara çatmıyor , kurumları hedef almıyor, devletin kurumlarına cephe almıyor.
İşte burada olduğu gibi ; ‘’ Gizli düşmanlar adliyeyi aleyhimize sevkettiler.’’
Suçlu kim ? Gizli düşmanlar.
Ve Üstadımız hz.leri Risalelerinde sürekli mason ve kominist komitelerini nazara veriyor. Komite, gizlilikle iş gören gizli örgüt, gizli gurup demektir.
‘’ Aleyhime sevkettiler’’ anahtar kelime olsun burada. Kim sevketti? Bir kişi değil , çoğul bir ifade – s e v k e t t i l e r – Bunlar kominist komitesi.
Bir altta , devamında Üstad diyor ki, ‘’ Üç silahlı jandarma bir başçavuş yanıma gönderdiler.’’ Burada jandarmalar ve başçavuş olayın ana unsuru değiller. Onlar figüran , onlar , piyon tabiri caizse.
Peki bunlar olayın ana kahramanları değilse asıl nedir ? Aslolan kimdir? Asıl olan , g ö n d e r d i l e r kelimesinde saklı. Yani başkaları. Kim onlar? Onlarda ‘’ Gizli komite’’ile alakalı. Yani ilgili. Ve mutlaka kominist komiteyle alakalılar. Burada ‘’alakalı’’ kelimesi de önemli..Alakalı dediğine göre ; o komiteye de emir veren veya o komiteninde bağlı olduğu bir üst birim vardır. Eğer öyleyse ‘’onlar dehşetli şahıslardır’’ Buradan o çıkar.
Sonra Üstad dağda yalnız ve tek başına . Ama gelenler üç silahlı jandarma ve bir başçavuş. Şimdi sizce de burada bir tuhaflık , bir gariplik yok mu?
Şöyle ki;
Dağda bir garip , fakir , yalnız , pir-i fani bir adam. Gelenler üç silahlı jandarma ve bir de başçavuş.Bu güç orantısızlığı , bu güç dengesizliği neden? Bir er gelip Üstadı alabilir di, götürebilirdi. Üstadı (R.A) nasıl görüyorlar ki? Veya Üstad nasıl gösteriliyor?
Ve Üstadımızı ‘’ sen şapka giymiyorsun ‘’ diye zorla karakola götürüyorlar. Nasıl götürüyorlar ? Zorla
Zorla kelimesinde şu anlaşılır: Demek ki , Üstad onlara ; yaptıkları işin yanlış olduğunu anlatmaya , izah etmeye çalışmış muhtemelen. Ama onlar zorla götürmüşler, gibi anlıyorum bu cümleden. Bu ‘’ zor ‘’ un içerisinde fiziki zor olmasa bile lisan-ı kalle ‘’zor’’ olabilir.
Ve bomba ölçeğinde bir cümle geliyor , kıyamet asrının İmamından, Mehdi-i Azam’dan, Bediüzzaman’dan :
‘’ Adaleti hedef tutan tüm adliyelere söylüyorum ki ; ‘’
Enteresan bir cümle . Tüm adliyelere. Eğer adalet dava ediyorlarsa, Adalet diye bir kaygıları bir dertleri varsa ; beni dinlesinler…! ‘’ Söylüyorum ki ; ‘’ şu demektir: Dinleyin beni.
Yapılan fiil kanunsuzluktur, zorbalıktır. Beş noktada İslam Kanunları kırılmıştır yani çiğnenmiştir, dikkate alınmamıştır. İslami düsturlar, gelenekler beş noktada kırılmıştır. Kıranı veya kıranları yukarıda gördük. Kıran ; bu kanunsuzluğu yapanlardır, adliyeyi aleyhimize sevkedenlerdir. Onlar gizli komitedir. Onlar kominist komitesidir. Onlar , o kominist komitesine emir verenlerdir. Onlar….
İslami kanunlar, düsturlar beş cicette , beş noktada nasıl kırılmıştır, ilerleyen bölümlerde anlatılıyor, izah ediliyor.
Ama , otuz beş senedir münzevi yaşamayı reva gördüğünüz ; otuz beş senedir, çarşıya – pazara çıkarmadığınız ; otuz beş senedir kasabaya , beldeye girmesine , gezmesine izin vermediğiniz bir adamı: ‘’ Sen Frenklerin şapkasını giymiyorsun.’’ Diye ittiham etmeyi hangi kanundan alıyorsunuz ? Böyle bir duruma ‘’ dünyada ki hangi kanun’’ müsaade eder. Bu cümleyle de Üstadımız Hz. leri ( R.A) tüm dünya adliyelerini ve kanunlarını da işin içine dahil etmiştir.

Devam edeim İnşallah
Ama makbul olan kardeşlerin katkılarıyla yapılan derstir.

5

17.03.2010, 16:42

Allah razı olsun Atilla abi ders çok güzel devam ediyor.

Birinci vecih;"Memuriyet, emirlik ise, reislik değil, millete bir hizmetkârlıktır."

olabilir mi?
''Ey gönül!Canına üflenen nefhayla yan da kavrul!Amma lale gibi ol ki;halinden sadece ''yar'' haberdar olsun.''

6

18.03.2010, 09:01

Güzel bir yerden yakalamışsın gibi sanki...Devam edelim Nuriye...Veya diğer kardeşler....

7

06.04.2010, 15:28

Üstad Hz.leri’nin sürgün ve hapis hayatı yaşadığı vileyetlerden hiç birinde ne zabıta ne polis Üstad Hz.leri’ne şapka giyeceksin vs. diye bir telkinde bulunmamışlar ve kendi tabiriyle ‘’ başına ilişmemişler’’. Birde burada göz ardı etmememiz gereken bir husus var sanıyorum. O da ‘’ Müslümanın başı önemlidir. Müslüman başında alamet-i farika olacak nevden bir şeyler taşımaktadır ki ; onu gayr-i Müslimlerden ayırt eden bir özelliktir bu.
Üstadımızın hiçbir resmi görevi olmadığı halde O’na başla alakalı giysi konusunda bir teklifte bulunmaları zaten abes bir şey..Eğer şapka gibi bir kıyafeti giydirmek istiyorsan sen resmi memurlarına giydirmeye kalkarsın kardeşim; Üstad senin memurun mu ??....! O’na şapka giydirecen.
Bakın üstelik : Üstadımız Hz.leri münzevi yaşıyor , yalnız yaşıyor. İnsanların arasına da girmiyor. Ve çok enteresan bir cümle kullanıyor Üstad (R.A) :Ramazanda ruhunu meşgul etmemek ve dünyayı hatıra getirmemek için, has dostlarıyla dahi görüşmüyor… Hatta; evet enteresan cümla burası; ‘’ şiddetli hasta olmasına rağmen ; ruhu ve kalbi vücuduyla meşgul olmasın ‘’ diye ilaç içmiyor….Allahuekber…tuhaf bir şey,, garip.’’ Vücuduyla meşgul olmamak’’ ne demek? Demek ki Üstad vücud elbisesini çıkarıyor..Yani ‘’ Vücudunu mucidine feda etmiş.’’
Birde şunu öğreniyoruz bu paragraftan : şapka giymek ecnebi papazlarına benzemektir. Dolayısıyla Üstadımızı papazlara benzetmeye çalışmak ve bu konuda adliye ile tehdit etmek yani ; seni asarız , keseriz , ceza veririz , hapse atarız vs. vicdanı olan insanları nefret ettirir. Kimden? Sizlerden yani ; gizli komiteden ve onların piyonlarından…
Diğer parağrafa bakalım şimdi de ; kısmet olursa İnşallah.

8

07.04.2010, 09:31

O’na teklif eden demiş ki ; ben emir kuluyum. Emir kuluyum diyen kim? Başçavuş. Üstadımız’a öyle diyor. Frenk serpuşunu giyeceksin, ben emir kuluyum bana giydir diye emir verildi. Diyor demekki.
Kur’an’da Yahudi ve Nasranilere b a ş ta benzememekle ilgili ayet olduğunu söylüyor Üstad.
Bunun yanında ulul emre itaati emreden ayet de var . Diyor. Üstadımız Hz.leri asrın imamı , müçtehidi . Bakın ne diyor? Evet ulul emre itaati emreden ayet var ama, ‘’ Allah ve Resulü’nün itaatine zıt olmamak’’ kaydıyla emirlerinize , amirlerinize itaat edebilirsiniz. Onların verdiği emirler Allah ve Resulü’nün emirlerine aykırılık arzediyorsa , onlara itaat edilmez. Bu Üstad Hz. lerinin hükmüdür. Dolayısıyla Üstadımız ( R.A ) BU ŞEKİLDE O JANDARMALARA VE BAŞÇAVUŞA DA BÖYLECE DERS VERMİŞ OLUYOR , AYNI ZAMANDA BİZ MÜ’MİNLERE DE DERS VERİYOR.
Şimdi bu meselenin beş yönden haksız bir uygulama olduğunu ve beş yönden İslam kanunlarını çiğnediğini anlatıyor :
İslam hastalara şefkatle muamele edin onları incitmeyin diyor. Ama bu teklifi yapanlar hasta olan Üstadımızı incitrek Bu İslam kanunu nu çiğniyorlar bir.
İki ; İslam gariplere, gurbette olanlara şefkat edin onları incitmeyin diyor . Ama üstadımız’a bu teklifi yapanlar , garip olan , gurbette olan Üstadımız’ı incitiyorlar ve İslam kanunlarını çiğniyorlar.
Üç , İslam ,Kur’an’a hizmet edenlere zahmet vermeyin , onları incitmeyin diyor. Ama , Kur’an hizmetkarı olan Üstadımız’ı bunlar incitiyor ve zahmet veriyorlar. Bu şekilde de İslam kanunlarını kırıyorlar ve çiğniyorlar.
Dört ; İslam , İman hizmetinde bulunanlara zahmet vermeyin onları incitmeyin diyor. Bunlar İman hizmetinde bulunan Üstadımız’a zahmet vererek incittikleri için İsşlam kanunlarını kırıyorlar.
Beş ; Kur’an’ın yasak ettiği ; ecnebi serpuşunu Üstadımız’a giydirmeye çalışarak da İslam kanunlarını kırıyorlar.
Üstadımız Hz. lerine yapılan bu kanunsuz ve keyfi muamele aynı zamanda , vatan , millet , İslamiyet ve din aleyhinde bir icraat olduğu gibi ; aynı zamanda da ; bunlara cephe alan dindar milletvekillerine ve D E M O K R A T L A R A da bir sui kasttir.
Bu dindar mebuslar nerde? Demokratların içerisinde tabii ki. Özellikle Demokratlar’ın içerisindeki dindar milletvekilleri dikkat etsinler ve beni bu su i kasta karşı müdafaada , karşı koymada yalnız bırakmasınlar diye de Demokrat ve Dindar Mebuslardan da Üstadımız Hz. leri’nin bir isteği var.
Haşiye’ye da bilahare bakalım İnşallah…

  • "mehmet urfa-i" bir erkek

Mesajlar: 16

Konum: maraş

Meslek: öğrenci

  • Özel mesaj gönder

9

07.04.2010, 23:48

Abi Allah razi olsun yorumlarınız gayretiniz şevke medar oluyor.

10

08.04.2010, 14:26

İŞTE BİZİM ÜSTADIMIZ BU…!

Bu haşiyede , bu okuduğumuz satırlarda , asrın imamı, kıyamet asrının imamı, son müceddit , son müçtehit , son kutup , kutb u azam Bediüzzaman Said Nursi (R.A ) kişiliğini , kimliğini , kim olduğunu ortaya koyuyor. Kendini bize ve bu asrın insanlarına açık ve net olarak tanıtıyor. Biz de O’nu tanıyalım ve O’na uyalım İnşallah.
Rusya’da esir kampında iken , Rus’un başkumandanı kasıtlı olarak üç defa Üstadımızın önünden geçiyor.Kasıt ne? Muhtemelen bir defa önünden geçtiğinde Üstad ayağa kalkmamıştır. Kumandan da belki beni fark etmemiştir diye geçişleri tekrarlıyor ve tam üç defa Üstadımızın önünden geçiyor. Üç defa geçtiği halde Üstadın ayağa kalkmayışı , kumandana bu ayağa kalkmayışta bir kasıt olduğunu fark ettiriyor.Kumandanın üç defa Üstadımızın önünden geçmesinde kasıt varda , Üstadımızın ayağa kalkmayışında bir kasıt yokmudur. Üstad Hz. leri de kasıtlı olarak ayağa kalkmamıştır.
Rus kumandanı idamla tehdit ettiği halde ayağa kalkmamıştır. O’nun idam tehdidine karşı , O’na kıyam etmemiştir. Sebep ne? Üstadımız Hz.leri sebebini söylüyor. Bu sebep asırlar boyunca Müslümanların örnek alması gereken bir sebeptir. ‘’İslam’ın izzetini muhafaza etmek için O’na sayğı göstermedim ve kıyam etmedim. ‘’
Üstad Said Nursi ( R. A ) Büyük deccalin coğrafyasında , kıyamet asrının görevlisi olarak ilk icraatını yapmıştır. Ve bunu da ancak Mehdi yapabilir.
Muhtemeldir ki veya kesin dir ki ; herkes bu denetim esnasında ayağa kalkmıştır. Ayağa kalkanlarda Üstad’a ayağa kalkması için ısrarcı olmuşlardır. Ama O’nun bu tavrı bize maneviyat alemlerinde , bu kıyamet asrında görevli şahsın Üstadımız olduğunu sarihan göstermektedir.
Vaktin müsaadesi ölçüsünde devam edelim İnşallah


11

09.04.2010, 08:11

Üstadımız Hz.leri sergüzeşt-i hayatında ki yiğitçe çıkışları ve mert duruşları nazarımıza sunmaya devam ediyor :
İngilizler Hilafet’in merkezi olan İstanbul’u işgal etmişlerdir. İşgalin İngiliz Başkumandanı vasıtasıyla , bu işgalin meşru olduğuna dair fetva verilmiştir. Bu fetvayı verenlere ve İngiliz Başkumandanı’na karşı ‘’ İslamiyet’in şerefini muhafaza ‘’ için Üstad Bediüzzaman (R.A ) bir beyanname neşrederek ‘’ Tükürün İngilizlerin hayasız yüzüne ‘’ diyerek işgale karşı mücadele vermiştir. İngilizlerin başkumandanının vur emrine ve idam tehdidine beş para ehemmiyet vermiyerek mücadelesine devam etmiştir.
Kurtuluş savaşından sonra meclise davet edilen Üstadımız Hz.leri , mecliste , gördüğü lüzum üzerine ‘’Namazın ehemmiyetine ‘’ dair bir konuşma yapmıştır. Bu konuşmayı meclise fitne sokmak anlamında değerlendiren M. Kemal , elli kadar mebusun içerisinde , Üstadımız’a karşı hiddet göstermiştir.
Bu hiddete karşı , aynı celadetle karşılık veren Bediüzzaman Hz.leri ‘’ Namaz kılmayanın hain olcağı’’ hükmünü O’nun yüzüne karşı söylemiştir.
Divan-ı Harb-i Örfi’de de Hurşit Paşa’nın dehşetli suallerine , ki o dehşetli sual : ‘’Sende mi Şeriat istedin ‘’ şeklindeydi. Bu suale karı ‘’ Şeriat’in tek bir meselesine , ruhumu feda etmeye hazırım ‘’ diye cevap vercekti.
Bu esnada Üstadımız’ın sarfettiği bir cümle Nur Talebeleri’ne ve mü’minlere bir parola niteliğindedir. ‘’ Dalkavukluk etmedim ‘’ cümlesi önemlidir. ‘’ Dalkavukluk etmedim’’ derkende , sanki , dalkavukluk edenlere karşı zımni bir sitemi söz konusu dur.
Ve sözü , bu Haşiye’nin yazılma sebebi olan asıl mevzuya getiriyor. Asıl konu ‘’ Frenk serpuşu ‘’ meselesiydi.
Bu konuda da şunları söylüyor :
‘’ Yirmi sekiz sene , gavurlara benzememek için ‘’ inzivayı tercih ettim. diyor. ‘’ Gavurlara benzememek ‘’ tabiri bir öfkenin , bir hiddetin eseridir burada. Üstad Hz.leri ‘nin celallendiği vakitlerde sarf ettiği kelimeler ve cümleler de celalli olmaktadır.
Üstadımız kendisinin bir ‘’ İslam fedaisi ve Kur’an’ın hizmetkarı ‘’ olduğunu da söylüyor burada. Gerçekten de O’nun çektiği eziyetler , sıkıntılar ; İman ve Kur’an davasında gösterdiği sebat , metanet ve tahammül , Bediüzzaman’ın ‘’ İslam fedaisi olduğunun ‘’ bir isbatı dır, bir delili dir.
Aynı zamanda , ‘’ İslam fedaisi ve Kur’an’ın fedakar bir hizmetkarı ‘’ tabirleri , O’nun kıyamet asrının görevli zatı olduğuna da zımni bir işaret olarak algılanmalıdır.
Muhatapları tarafından , yani , yukarıda bahsettiği gizli komite tarafından : ‘’Sen , Yahudi ve Hıristiyan papazlarına benziyeceksin , onlar gibi başına şapka giyeceksin , ( ki bunu bütün İslam ulemasının icmaına muhalefet olarak görüyor ) yoksa sana ceza vereceğiz. ‘’ deseler ; ‘’ değil dünyevi ceza ve hapis ve işkence ; vücudumu bıçakla parça parça kesseniz , beni cehenneme atsanız , yüz ruhum da olsa feda edeceğim.’’ Diyerek yine hiddet ve celadetini belirterek bu konuda ki kararlılığını göstermekte dir.
Üstad (R.A) çok hiddetlenmektedir. ‘’ Bıçakla parça parça kesilmek’’ ifadesi çok dehşetli dir.




12

09.04.2010, 10:02

Üstadımız Bediüzzaman Hz.leri , Vatan ve dinin gizli düşmanlarına bir soru yöneltiyor bu soru zımni olarak Nur Talebelri’ne ve ehl-i imana karşı da yöneltilmektedir kanaatindeyim. Diyor ki : ‘’ Bu vatan ve dinin gizli düşmanlarının bana yaptıkları nemrutça şidetli zulümlerine tahammül edişimin , sabır gösterişimin ve menfi tarzada maddi kuvvetle mukabele etmeyişimin sebebi ve hikmeti nedir? ‘’ Derken , bu sorunun içerisinde geçen ve kesinlikle göz ardı etmememiz gereken bir husus var. O da Üstadımız Hz.leri’nin mahiyetiyle alakalı bir durumdur. Üstadımız kendisini kastederek , ‘’ bu fedakarın pek çok manevi kuvveti var ‘’ diyor. Nedir bu pek çok olan manevi kuvvet ? Bu kuvvet ‘’ Mehdiyet ‘’ kuvvetinden başka bir şey değildir.
‘’ Bu fedakarın tahammülü’’ ibaresiyle de Nur Talebeleri’ne ve ehl-i imana da bir ders veriyor ve zımni olarak Üstadımız Hz.leri demek istiyor ki ;’’sakın ha sizlerde , size yapılan kötü muamelelere , maddi kuvvetle karşılık vermeyiniz.’’
Üstadımızın kendisine yapılan haksız ve hukuksuz muamelelere karşı maddi kuvvetle mukabele etmeyişinin hikmeti neymiş ? Eğer bunlara karşı maddi kuvvetle mukabele etmiş olsaydım , yüzde on zındık dinsizin yüzünden, yüzde doksan masum zarar görecekti. Demek istiyor. Bu anlayışta yine Üstadımız Bediüzzaman Hz.lerinin çok önemli bir başka vechesini gözler önüne seriyor. O , yani Bediüzzaman (R.A ) , Hz. Hasan ( R.A ) Efendimizden bu yana ihmal edilen , ‘’ Adalet-i Mahza ‘’ anlayışının , ekolünün ahir zamanda ki temsilcisi dir. Bu da yine Üstadımzın ‘’ Mehdiyet ‘’ yönüne zımni bir işarettir.
Bu dersi de Üstadımız Kur’an-ı Kerim den almıştır , kendi ifadesiyle. Bizim görevimiz , yani Nur Talebeleri’nin görevi , Nur Dersleriyle , herkesin kalbine bir yasakçı koymak ve bütün kuvvetleriyle Nurcular dahilde emniyeti ve asayişi muhafaza etmeye çalışmak tır.
Ve süper bir ifade geliyor Üstadımız Hz.leri’nden, bu ifade de yine O’nun mahiyetiyle alakalı bir anlatım söz konusu dur. ‘’ Yoksa bir günde yirmi sekiz senelik intikemı mı bu zalim düşmanlarımdan alabilirim. ‘’ Bu ne demektir ? Yani bende bu kuvvet var. Üstadımızın maddi kuvveti olmadığına göre bu neyi ifade ediyor ? Manevi kuvveti var. Bizim hafsalamızın alamıyacağı bir ölçekte O ‘nun manevi kuvveti var. Yani ; ‘’ Mehdiyet ‘’ kuvveti var. ‘’ Onun için diyor , ben masumların hatırı ve hayatlarını muhafaza uğrunda , haysiyetimi ve şerefimi tahkir edenlere karşı mukalebede bulunmuyorum, onlara karşı , şeref ve haysiyetimi müdafaa etmiyorum . ‘’ Gerçekten de bu ifadelerden bizlerin çıkaracağı çok dersler olması gerekir diye düşünüyorum.
Ve bu Mahkemede yapılan müdafaanın son cümlesi, dersin özeti mahiyetinde dir. ‘’ Ben değil dünya hayatımı , eğer icab ederse ahiret hayatımı da bu İslam Milleti’nin hesabına feda edeceğim.’’

O'na binlerce rahmet ve şükran olsun...Amin.

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir