Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

21.07.2008, 22:55

Hakikat mesleği ne demektir?

ve bihi nesteinu

Diyerek başlayıp anladıklarınızı bekliyoruz, inşaallah bu dersi birlikte işleyelim istifade edelim...

kardeşlerimizin bu konuyu dağıtmadan anladıklarını ve risale i nurda bulup gördüklerini yazmalarını rica ediyorum...

aczi_reşha

2

24.07.2008, 16:05

Bismillahirrahmanirrahim

biz anladıklarımızdan bir miktar yazıp katkılarınızı bekleyelim;

ıHLÂS ,şERıAT CÜZLERıNDEN BıR CÜZDÜR.
şeriat üç cüzdür. ılim, Amel, ıhlâs.

"Tarikat ve hakikat, ıhlâs cüz'ünün tekmili şanında, şeriata hizmet eder."(16)

"Batın zahiri tamamlar,onu kemale erdirir, ikisi arasında kıl kadar ayrılık yoktur. Bu mânâda bir misal verelim , şöyleki:

Dille yalan söylememek,şeriattır.
Yalanı, hatırdan ve gönülden silip atmak tarikattır hakikattir.

şayet bu yalanı hatırdan ve gönülden silmek zorlama ve bir ameliye ile oluyorsa, bu tarikattır.
Gayet kolay oluyorsa..Hakikattır."(17)

Fakat(* )mesleğimiz(* )tarîkat olmadığı, belki (*)hakikat olduğu için, bu rabıtayı ehl-i tarîkat gibi farazî ve hayalî suretinde yapmağa mecbur değiliz. Hem(*) meslek-i hakikata uygun gelmiyor.


RıSALE ı NUR'UN MESLEğı
HAKıKATTıR 18

hakikat mesleği nedir? ;

Bu demek, herşeyin hakikatini anlamak demek değildir.Mesleğin hakikat olması başkadır,Hakikatin lügat mânâsı daha başkadır.Meselâ tarikatın lügat manası yoldemektir.Fakat tarikat denilince beynennas yolmu akla geliyor? Elbette değil. ışte aynen onun gibi, hakikat mesleği denilince de, bir şeyin hakikatini anlatmak, mesela demirciliğin hakikatini, sosyalistliğin hakikatini veya müslümanlığın hakikatini anlatmak mesleği demek değildir.
------------------------------------------------
Birinci Nokta: Kırk elli sene evvel Eski Said, ziyade ulûm-u akliye ve felsefiyede hareket ettiği için, hakikat-ül hakaike karşı ehl-i tarîkat ve ehl-i hakikat gibi bir meslek aradı. Ekser ehl-i tarîkat gibi yalnız kalben harekete kanaat edemedi. Çünki aklı, fikri hikmet-i felsefiye ile bir derece yaralı idi; tedavi lâzımdı.
Sonra hem kalben, hem aklen hakikata giden bazı büyük ehl-i hakikatın arkasında gitmek istedi. Baktı, onların herbirinin ayrı cazibedar bir hâssası var. Hangisinin arkasından gideceğine tahayyürde kaldı. ımam-ı Rabbanî de ona gaybî bir tarzda "Tevhid-i kıble et!" demiş; yani "Yalnız bir üstadın arkasından git!" O çok yaralı Eski Said'in kalbine geldi ki:
"Üstad-ı hakikî Kur'an'dır. Tevhid-i kıble bu üstadla olur." diye, yalnız o üstad-ı kudsînin irşadıyla hem kalbi, hem ruhu gayet garib bir tarzda sülûke başladılar. Nefs-i emmaresi de şükûk ve şübehatıyla onu manevî ve ilmî mücahedeye mecbur etti. Gözü kapalı olarak değil; belki ımam-ı Gazalî (R.A.), Mevlâna Celaleddin (R.A.) ve ımam-ı Rabbanî (R.A.) gibi kalb, ruh, akıl gözleri açık olarak, ehl-i istiğrakın akıl gözünü kapadığı yerlerde, o makamlarda gözü açık olarak gezmiş. Cenab-ı Hakk'a hadsiz şükür olsun ki, Kur'an'ın dersiyle, irşadıyla hakikata bir yol bulmuş, girmiş. Hattâ ..................................................hakikatına mazhar olduğunu, Yeni Said'in Risale-i Nur'uyla göstermiş.
ıkinci Nokta:
Mevlâna Celaleddin (R.A.)
ve ımam-ı Rabbanî (R.A.)
ve ımam-ı Gazalî (R.A.) gibi,
akıl ve kalb ittifakıyla gittiği için, her şeyden evvel kalb ve ruhun yaralarını tedavi ve nefsin evhamdan kurtulmasını temine çalışıp, lillahilhamd Eski Said Yeni Said'e inkılab etmiş.(mesnevi-i nuriye nin mukaddemesi)

------------------------------

Ashab-ı Kütüb-ü Sitte'den ımam-ı Hâkim Müstedrek'inde ve Ebu Davud Kitab-ı Sünen'inde, Beyhakî şuab-ı ıman'da tahric buyurdukları:
................................................................................yani "Her yüz senede Cenab-ı Hak bir müceddid-i din gönderiyor."
hadîs-i şeriflerine mazhar ve mâsadak ve müzhir-i tâm olan ...


...Üçüncü fark: Hazret-i Mevlâna Hâlid, zülcenaheyndir.
Fakat zamanın muktezasıyla ilm-i tarîkatı ve Sünnet-i Seniyeyi esas tutmak cihetiyle tarîkatı daha ziyade tutmuşlar. O noktada sarf-ı himmet etmiş.
Üstadım ise şu dehşetli zamanın muktezasıyla ilm-i hakikatı ve hakaik-i imaniye cihetini iltizam ederek, tarîkata üçüncü derecede bakmışlar
(Barla Lâhikasy 163- 165)

DÖRDÜNCÜ DÜSTURUNUZ:
Kardeşlerinizin meziyetlerini şahıslarınızda ve faziletlerini kendinizde tasavvur edip,
onların şerefleriyle şâkirane iftihar etmektir.
Ehl-i tasavvufun mabeyninde "fena fi-ş şeyh, fena fi-r resul" ıstılahatı var. Ben sofi değilim. Fakat onların bu düsturu, bizim meslekte "fena fi-l ihvan" suretinde güzel bir düsturdur. Kardeşler arasında buna "tefani" denilir. Yani, birbirinde fâni olmaktır.
Yani: Kendi hissiyat-ı nefsaniyesini unutup, kardeşlerinin meziyat ve hissiyatıyla fikren yaşamaktır. Zâten mesleğimizin esası uhuvvettir. Peder ile evlâd, şeyh ile mürid mabeynindeki vasıta değildir. Belki hakikî kardeşlik vasıtalarıdır.
Olsa olsa bir üstadlık ortaya girer. Mesleğimiz "Haliliye" olduğu için, meşrebimiz "hıllet"tir. Hıllet ise, en yakın dost ve en fedakâr arkadaş ve en güzel takdir edici yoldaş ve en civanmerd kardeş olmak iktiza eder. Bu hılletin üss-ül esası, samimî ihlastır...
21.lem a ihlas risalesi




------------------------------
Risale-i Nur, taklidî îmanı tahkiki îmana çevirip -îmanı kuvvetlendirip- iki cihanın saadetini kazandırıp, hüsn-ü hâtimeyi netice verir.
En büyük dinsiz feylesofları da ilzam etmiştir.
Risale-i Nurun bir hususiyeti de şudur ki: Diğer Mütekellimîne muhalif olarak ehl-i dalâletin menfiliklerini zikretmeden, yalnız müsbeti ders vererek, yara yapmaksızın tedavi etmesidir. Bu itibarla bu zamanda Risale-i Nur, vehim ve vesveseleri mahvediyor, akla gelen sualleri, istifhamları; nefsi ilzam, kalbi ikna ederek cevaplandırıyor. Risale-i Nur; hem aklı, hem kalbi tenvir eder, nurlandırır; hem nefsi musahhar eder. Bunun içindir ki; yalnız akılla giden ehl-i mektep ve ehl-i felsefe,

ve kalb yoluyla giden ehl-i tasavvuf,

Risale-i Nura sarılıyorlar. Ve ehl-i mekteb ve felsefe anlıyorlar ki,
hakiki münevverlik; akıl ve kalp nurunun mezciyle kabildir.

Yalnız akılla gitmek, aklı göze indiriyor.
Bu hal ise, bir kanadı kırık olanın mahkûm olduğu sukutu netice veriyor.
ıhlâslı, hâlis ehl-i tasavvuf idrak ediyor ki, demek zaman eski zaman değildir;
böyle bir zamanda, hem kalb ile, hem akıl ile bizi hakikat yolunda götürecek ve hakikata vâsıl edecek Kur'ânî bir yol lâzımdır ki, biz zülcenaheyn olabilelim (Hâşiye). ıntibaha gelmiş olan ehl-i medrese vâkıf oluyorlar ki; eski zamanda medrese usulü ile onbeş senede elde edilebilen imanî ve ıslâmî netice bu zamanda, Risale-i Nur'la onbeş haftada elde edilebiliyor. Üstadımız buyuruyorlar ki: "Bir sene Risale-i Nur derslerini anlayarak ve kabul ederek okuyan kimse, bu zamanın mühim ve hakikatlı bir âlimi olabilir."(19)

---------------------------

Yedinci şart: Dâr-ül muallimîni muvakkaten şu dâr-ül fünun dairesinde merkez kılmak, mezcetmektir. Tâ ki, intizam ve tefeyyüz ondan buna geçsin ve fazilet ve diyanet, bundan ona geçsin; tebadül ile herbiri ötekine bir kanaat verip(20)
zülcenaheyn olsun.
------------------------
Birinci kafile olan süedâ ve ebrar, zülcenaheyn olan üstadı dinlediler. O üstad hem abddir; ubudiyet noktasında, Cevşen-ül Kebir ve emsali ile Rabbini tavsif ve tarif eder. Hem resuldür; risalet noktasında, Rabbinin ahkâmını Kur'an vasıtasıyla tebliğ eder. şu fırka, resulü dinleyip Kur'ana kulak vermekle kendilerini çok makamat-ı âliye içinde, çok vezaif-i latife ile mütelebbis gördüler.(22)



--------------------------------------------------
kaynaklar:
(16) ; Mektubat-ı Rabbani (40.mektub)
(17) ; mektubat-ı Rabbani (41.mektub)
18 ; (21.lem'a ihlas risalesi 4. düstur)
(19) ıSLÂMıYET DÜşMANLARININ YAPTIKLARI TAARRUZ VE HıLÂF-I HAKıKAT MENFı PROPAGANDALARINA MUKABıL ÜNıVERSıTE NUR TALEBELERıNıN BıR AÇIKLAMASIDIR
(tarihçe i hayat)
(20); (Münazarat 87)
(21); ( emirdağ Lâhikası-1 185)
(22); (Nur'un ilk Kapysı 74)
-----------------------------------------------
Lugat manaları:
(1)Hakikat: (C.: Hakaik) Bir şeyin aslı ve esâsı. Mahiyeti. Gerçek. Doğru. Sahih. Künh. Sâbit ve vâki. *
(*)meslek: Yol. Usul. Gidiş. * San'at. Geçim için tutulan yol. (* Sistem). (* Mezheb). Mâneviyatta tutulan yol.

(*)tarikat: Yol, manevî yol. * Usûl, tarz
zü-l cenaheyn; ıki taraflı. Çitf kanatlı. * Hem dünya hem âhirete âit. Zâhiri ve bâtıni bilgisi geniş olan kimse. ıki mânevi yol takib eden. ıki ayrı meharet sahibi.( buna bir manada biz yazalım; ilmi il amel eden, tahsil ettiği ilimler ile amel ederken, ihlaslı olanlar; yaradılış maksadına uygun manen maksuduna vasıl olmak için uçmak(zira kanat uçmak içindir...

3

24.07.2008, 17:36

Hak, kelime itibari ile "doğru" demektir. Hakikat ise "gerçek" demektir. Mana itibari ile doğru bir ölçüyü gerektirir. Ölçü için ise alet ve cihazlar lazımdır. Alet ve cihazlar ise belli metod, prensip, umdeleri, yöntem ve hakeza gerektirir.

Nasıl doktora gitseniz kan tahlili istese, sizi labaratuara yollayacak. Laborant ise sizden doğru aletlerle ve doğru yöntemlerle kanınınızı alıp cihaza koyacak. Cihaza lazım olan eczaları katıp, gerekli metodları uygulayıp bir sonuca varacak. Sonuçları kağıda döküp sizi doktora havale edecek. Doktor ise sonuca bakıp hastalığınıza karar verecek ve size gerçeği söyleyecek.

ışte doğru bir gerçeğe ulaşmak için istimal edilen tüm metod, prensip, yöntem, yordam, umde ve hakezadır. ışte bu yöntemler sırat-ı müstakimdir. Sağlam bir yoldur. O sağlam yol mutlak olarak size hakikatin verilmesine vesile ve-veya sebep olur.

Kur'an hak ve hakikat kitabıdır. Kah hakikatleri peşin verir, kah hakikate götürecek hak ölçüleri verir.

ışte Adetullah icabı olarak hakikat hak ölçülerin istimaline ve istimalindeki muvaffakiyete göre verilir. Yani, Asr suresinde de beyan edildiği gibi Mü'minler hakkı tavsiye ederler. Zira, hakikat o hak vesilesi ile Allah tarafından verilecektir. Böylece hür bir iman dahi mümkün olur. Aksi, "hakikat budur geliniz alınız, yoksa merdutsunuz" tarzı bir tavır esarettir. O zata sıbyan muamelesi çekilir.
ışte Risale-i nur'un en büyük özelliklerinden biri hakikate götüren hak ölçüleri (tabiri caiz ise) canlı canlı, an bean vererek gösterir. Okuyucusunu esaretten hürriyete, selamete götürür.

Mazinin çocuklarında teslim kavi idi. Hakikati hüsn ü zan ettiği zattan hak ölçüleri, yani o hakikate ulaştıran ölçüleri öğrenmeden , ihtiyaç duymadan alırdı. Hem böyle lazımdı ve kafi idi. Ehvendi. Zira, mazinin güya bedevi veya nimbedevi insanlarına o ölçüleri göstermek mümkünü azdı. El ile çoğaltılan eserler tekti. Her bireye ulaştırmak zordu. Hem ehl-i kalb olanları beyhude akıl ile meşgul etmekti.

Lakin, istikbalin evlatları farklıdır. Güya bedeviyetten medeniyete ve nimmedeniyete inkılap etmiş asrın insanında galip olan kalb yerinde akıldı. Hem zaman değişmiş, imkanlar fazlalaşmış neşredilen bir kitabın tab ile milyonlara ulaşma imkanı doğmuş, geçtiğimiz asırda ehven olan haller şerre inkılap etmiştir.

Hem eskide küfür cehalletten gelirdi, şimdi ise fenden ve akıldan gelmektedir. Elbette ikna lazımdır. ıkna ise hakikate nasıl ulaşıldığını göstermek demektir. Bu ise ancak hak ölçüleri ona göstermekle mümkündür. Taki asrın hürriyetperver insanı hür iradesi ile tarafgirliğe girmeden hakikate kendi yelken açsın ve ona verilsin. Sağlam ve tahkiki bir imana ulaşsın.

ışte tarikat haktır, elbette hak olan bir yöntem hakikate ulaştırır. Dalalet asla hakka galip gelemez. Lakin, zaman değişti, tarikatin kalbe ve teslime dayanan mazinin insanlarına kafi ölçülerinin istimali, istikbalin evlatlarını doyuramaz oldu. Elbete Rahmet canibinden asrın insanlarına münasip Risale-i Nur gönderildi. Küfrün ve batılın belini kırdı, hakikati yine parlattı.

ışte devir bu yüzden tarikat devri değildir. Ama tarikat hala haktır ve hakikattir. Lakin, etkisi sınırlıdır, güya mazinin derelerinde sıkışıp kalmış ehl-i kalb ve teslime elzem ve elyaktır.
Zira, tarikatte şeyh hakikatlere ulaşmak için hak metodları kendi istimal eder. Sonra talebelerine anlatırdı. Eskide kafi olan şimdi kafi olmaz. Zira, aklı ve fenni kullanan münikirler , hakikate ulaşan ölçüleri bilmeyen ehl-i tariki sorularla çok rahat kandırabiliyorlar ve yahut ehl-i tarikler o münkirlerin farklı sorularına cevap veremiyorlar. Zira, tek bildiği hakikat şeyhinin bad-ı hava söylediği hakikattir. Hem o hakikate nasıl ulaşıldığını bilmediğinden, faraza, münkir ona bildiği bir soruyu sorsa cevabı istibdati olacağından ikna olmayacaktır.

Oysa, Risale-i Nur, Asa-ı Musa ile vurduğu yerden ab-ı hayat gibi hakikat fışkırtan, hak ölçüleri kullanmayı öğretir. Talebesi o ölçülerle ne sorulsa -ilk kez karşılaşsa dahi- mukni ve ilmi cevap verebilir.

Deneme olarak bir çırpıda yazdım. Bakalım nasıl olmuş.

Muhabbetle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

4

24.07.2008, 19:23

ve bihi nesteinu


topluca şu manalarda toplaya biliriz inşaallah...

bilir siniz ve biliniz...
bilirsiniz ! dalalet cehaletten gelse izalesi kolaydır...
fen ve ilimden gelse müşkildir çünki böyleler hem bilmiyor hem kendilerini biliyor biliyor hemde kendilerini beğeniyor.. eskide birinci kısım çok idi şimdi ikinci kısım çoktur...

tarikaT ( tasavvuf) demek;
sadece kalb ile maksada yürüme mesleği...
zorlamaların olduğu ve zorlananların olduğu ve mecburiyetlerle dolu olan...
maksadının dünyanın fani işlerini terk ile maksadına ulaşmak olan...
teslimiyet ile(sadakatta) bu teslimiyette saklıdır...
kullanılan ilmin tasavvuf olması tasavvufun ise (esmada seyr) müteselsil bir şekilde ( manevi maksadlarına varmak için tutulan ve berzahları olan uzunca bir zaman yayılan bir terbiye metıdu...
tasavvuf; zikir ağırlıklı bir terbiye yolu...
gibi manaları o meslekte buluruz kısaca...

hakikat mesleği ise;
kalb ,akıl, ruh, gözleri açık olarak, ittfakı ile maksada ulaşma yolu...
zorlama olmayan amelleri kolaylıkla işleyenlerin yolu...
Dünyayı terk yerine dünyanın ahiretinn mezrası ve esma i ilahiyenin tecelligahı bilip hem ekip biçme hem muhabbetle marifetullahta seyr mesleği...
içinde ihlasta, sadakatta, çalışarak ilerlenen...
kısa bir zamanda zahirden hakikate geçenlerin mesleği...
akrebiyetin inkişaf ettiği bir meslek...
huzur ağırlıklı bir meslek...
ve her yerde iman hakikatlerini bulup alan huzuru muhafaza eden bir meslek...
ve talebelerine iman ve hakikatlerin, muvazenesini ve mizanını hem ilmen hem kabiliyet olarak veren bir meslek...
talebesine 15 yılda ancak alınan medrese ilmini 15 günde 3 haftada anlayarak kabul ederek okumakla veren bir meslek...
muhakkik alimleri kısa zamanda yetiştiren bir meslek...
talebelerinin eline barikai elmas kılınç veren bunun ile iman ve kur'an kalasını heli imanın imanlarının muhafazası
ehli imanı dalaletten kurtarmaları
kur'ana meydan okuma cüretinde bulunan felsefeye ve sihir gibi harikalarına karşılık verip elindeki rakika i elmes kılıç ile o sihirleri yerle bir eden meslek...
muhatabı olan her kesin ama her kesin zarar görmeden istifade ettiği edeceği bir meslek...
ve bir adıda cadde i kübra olan tüm cadde ve yolları içine alan bir meslek...

irtidad hareketlerine sed çekenlerin mesleği
eczahane sayılan her türlü manevi hastalığın tedavisinde ilaç bulan hekimlerinin olduğu ilaçlarında eline verildiği bir meslek..
daha bunun gibi bir çok mevcud olan yazılabilir... kısa o uzunda kısa keselim ve gerektikçe ekleyerek devam ederiz inşaallah...


not bizde bir çırpıda yazarız inşaallah yeterki ders arkadaşımız olsun, ders arkadaşı olduğumuz bir kardeşimiz olsun...
aczi_reşha

5

24.07.2008, 19:44

ve bihi nesteinu

mesleğimiz olan hakikatte sırr lar ehillerinin alıp anlayacaği şekli ile ifade edilerek sırr lık ları muhafaza edilmekle birlikte binler manalar içinde saklı olan hakikatlerden herkes idrakince istifade eder...

ve Risale i nur mesleği olan hakikat mesleğinde asla ve asla tahrib yoktur...yerle bir ettiği imansızlık, felsefenin sihirli harikaları dahi ykılır yerle bir edilirden maksan etkisiz hale getirip temizlenerek yerlerine kur'ani olan hakikatlerin konulmasıdır...

Risale i nur mesleği şu seri üsseyr olan zaman evladına ' ihasn edilen en kısa yol dur... yol gitmek içindir bir yere varır gideni...

yolda giderken kullanılan vasıtalar ise gidilmek istenen maksada daha kısa zamanda ve rahat bir şekilde yetişmek içindir...

evet insanın
midesi sadece karnı değildir, ki karnın midesi bildiğimiz süt et gibi gıdalardır...
akıl midesinin gıdası ilimdir fendir ile ahir...
kalb midesinin gıdası, muhabbettir imandır, zikirdir...

ile ahir insanı yaradan
insana hayat vermiş hayatı bir mide yapmış duygular elleri ile onu beslemiş
hayattan daha geniş bir dairede insaniyet midesi vermiş rızık ile beslemiş
akıl fikir hayal elleri ile onu beslemiş sonra islamiyet ve iman midelerini çok rızık ister br mide yapmış... ile ahirler le

ihtiyacı bulunan her ihtiyacını bulacağı meslektir eserlerdir...

Risale i Nur hakikat mesleği Kur'anı HAKıM in bir tefsiri olması hasebi ile onda tecelli eden HAKıM esmai ilahiyeye azam mertebede de mazhar olması hasebi ile geregi olan ilim ve belağat ilim ve usul ile talebelerini( yaradılış hilkatleri gereğince inkişaf ettirerek...kalb bir kumandan gibi her letaifte birer asker gibi talim ve terbiyeler ile maksadına vasıl eden bir meslek içindekilerin vasıl edildiği bir meslek...
desek
risalei nur larda ve hakikat ilminde bu manaları buluruz hata etmemiş isabet etmiş oluruz...

aczi_reşha

6

24.07.2008, 22:08

ılmi izahlarla , meslek ve meşrebe dair kavramları karıştırarak cerbeze yapmak, yapana zarar verir! Benden uyarması...

7

30.07.2008, 10:56


- Konu kilitlenmiştir -

Forum kuralları: www.muhabbetfedaileri.com/viewtopic.php?t=904
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir