Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

21

29.04.2008, 10:52

Alıntı



'''Arş-ı kemâlât olan mârifet-i Sâniin miraçlarının usulü dörttür:

Birincisi: Tasfiye ve işraka müesses olan muhakkikîn-i sofiyenin minhacıdır.

ıkincisi: ımkân ve hudusa mebnî olan mütekellimînin tarikidir. Bu iki asıl, filvaki Kur'ân'dan teşaub etmişlerdir. Lâkin, fikr-i beşer başka surete ifrağ ettiği için, tavîlüzzeyl ve müşkilleşmiştir.

Üçüncüsü: Hükemanın mesleğidir.

Üçü de taarruz-u evhamdan masûn değildirler.

Dördüncüsü: Ki belâgat-i Kur'âniyenin ulüvv-ü rütbesini ilân eden ve istikamet cihetiyle en kısası ve vuzuh cihetiyle beşerin umumuna en eşmeli olan mirac-ı Kur'ânîdir. ışte biz dahi bunu ihtiyar ettik.'''(Bediüzzaman Said Nursi; Muhakemat- Unsurul Akide , Üçüncü Maksat.)



Alıntı

Hem Risaletü'n-Nur, sair ulemanın eserleri gibi, yalnız aklın ayağı ve nazarıyla ders vermez; ve evliya misilli yalnız kalbin keşif ve zevkiyle hareket etmiyor. Belki akıl ve kalbin ittihad ve imtizacı ve ruh ve sair letâifin teavünü ayağıyla hareket ederek evc-i âlâya uçar.



Tasavvuf yolunun kalbi komutan yaparak askerlerini bırakarak tek başına hakikate ulaşmak için gittiğini;

ılm-i kelam yolunun ise aklı komutan yaparak askerlerini bırakarak tek başına hakikate ulaşmaya çalıştığını;

Mirac-ı Kur'ân tariki olan hakikat ve nurani bir yol olan Risale-i Nurların ise kalb komutasında letaif askerleri ile hep beraber hakikat minhacına ve evc-i alaya çıktıklarını söyler.Böylece Kur'andan doğrudan doğruya verese-i nübüvvet cihetiyle alınan Risale-i Nur dersleri arş-ı kemalata ulaşmakta en tesirli,hatasız ve kısa bir yol olarak asrın insanlarının idrakine sunulmuştur.


Eğer insan yalnız bir kalbden ibaret olsaydı, bütün mâsivâyı terk, hattâ esmâ ve sıfâtı dahi bırakmak, yalnız Cenâb-ı Hakkın zâtına rapt-ı kalb etmek lâzım gelirdi.

Fakat insanın akıl, ruh, sır, nefis gibi, pek çok vazifedar letâifi ve hasseleri vardır.

ınsan-ı kâmil odur ki, bütün o letâifi, kendilerine mahsus ayrı ayrı tarik-i ubudiyette hakikat cânibine sevk etmekle, Sahâbe gibi geniş bir dairede, zengin bir surette, kalb bir kumandan gibi, letâif askerleriyle kahramanâne maksada yürüsün. Yoksa, kalb, yalnız kendini kurtarmak için askerini bırakıp tek başıyla gitmek, medar-ı iftihar değil, belki netice-i ıztırardır
.( Yirmi Yedinci Söz)

Alıntı

Bediüzzaman diyor ki :

''Ben 60 sene evvel, bu zamanda sağlam bir iman ve itikad elde etmek, islamı tam anlamak, menfi ve muzır çok cereyanların hücumunda sarsılmamak için kısa bir yol aradım.

Evvela '' hükema mesleğine'' müracaat ettim.Yalnız akıl ile hakikate ulaşmak istedim,Pek çok zor ile iki defa hakikate ulaştım.

Baktım ki beşeriyetin en dahileri dahi yarı yolda kalmışlar , ancak bir iki kişi sırf akıl ile hakikate ulaşabilmiş.

O zaman dedim '' beşerin en dahilerin gidemediği bir yol umuma tamim olamaz.' diye o yolu terk ettim.

Sonra tasavvuf mesleğine müracaat ettim.Tetkik ettim gördüm ki çok nurlu , çok feyizlidir.

Fakat azami itina istiyor bu yolda ancak ehass-ul havas gidebilir.

Buda bu zamanda umuma yol olamaz diye Kuran' dan istimdat eyledim.

Cenab-ı Hakka şükür , Risale-i Nur ihsan edildi bu zamanda ehl-i imanın selametli , kısa bir TARıK-ı KURANIDIR.''

''( Mustafa Sungur'' şahiner -Aydınlar Konuşuyor - s:319)

22

30.04.2008, 23:29

ı'lem eyyühe'l-aziz! Tevfik-i ılahi refiki olan adam, tarikat berzahına girmeden zahirden hakikate geçebilir. Evet, Kur'an'dan, hakikat-i tarikati, tarikatsiz feyiz suretiyle gördüm ve bir parça aldım. Ve keza, maksud-u bizzat olan ilimlere ulüm-u aliyeyi okumaksızın isal edici bir yol buldum.
Seriüsseyir olan bu zamanın evladına, kısa ve selamet bir tariki ihsan etmek rahmet-i hakimenin şanındandır.(Mesnevi-i Nuriye)

23

04.05.2008, 11:40

"Sahabelerden ve Tâbiîn ve Tebe-i Tâbiînden en yüksek mertebeli velâyet-i kübrâ sahibi olan zatlar, nefs-i Kur'ân'dan bütün letâiflerinin hisselerini aldıklarından ve Kur'ân onlar için hakikî ve kâfi bir mürşid olduğundan gösteriyor ki, her vakit Kur'ân-ı Hakîm, hakikatleri ifade ettiği gibi, velâyet-i kübrâ feyizlerini dahi ehil olanlara ifâza eder.

Evet, zâhirden hakikate geçmek iki suretledir:

Biri:Tarikat berzahına girip, seyr ü sülûk ile kat-ı merâtip ederek hakikate geçmektir.

ıkinci suret:Doğrudan doğruya, tarikat berzahına uğramadan, lûtf-u ılâhî ile hakikate geçmektir ki, Sahabeye ve Tâbiîne has ve yüksek ve kısa tarik şudur.

Demek, hakaik-i Kur'âniyeden tereşşuh eden nurlar ve o nurlara tercümanlık eden Sözler, o hassaya mâlik olabilirler ve mâliktirler.(Yirmi Sekizinci Mektup)

Zahirden hakikate geçen ve kurb-u huzuruna müşerref olan bütün ervâh-ı neyyire ashabı, bütün kulûb-u münevvere aktâbı,bütün ukul-u nuraniye erbabı şehadet ediyorlar ve bir mükâfat ve mücazat ihzar ettiğini müttefikan haber veriyorlar ve mükerreren pek kuvvetli vaad ve pek şiddetli tehdit eder, naklederler.(Onuncu Söz)

Zehracan

Süper Moderatör

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

24

05.05.2008, 17:55

Allah ebeden ve daimen razi olsun senden abi. cok istifade ettim.
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir