Giriş yapmadınız.

1

27.10.2008, 10:16

Risale-i Nur'da Kanaat

Risale-i Nur talebelerinin hasları olan sahip ve vârisleri ve haslarının hasları olan erkân ve esasları olan kardeşlerime bugünlerde vuku bulan bir hadise münasebetiyle beyan ediyorum ki, Risaletü'n-Nur hakaik-i ıslamiyeye dair ihtiyaçlara kâfi geliyor, başka eserlere ihtiyaç bırakmıyor. Kat'î ve çok tecrübelerle anlaşılmış ki, imanı kurtarmak ve kuvvetlendirmek ve tahkiki yapmanın en kısa ve en kolay yolu Risaletü'n-Nur'dadır. Evet, on beş sene yerine on beş haftada Risaletü'n-Nur o yolu kestirir, iman-ı hakikîye isal eder.
Kastamonu Lâhikası | Birden ıhtar Edilen Bir Mesele | 52

2

27.10.2008, 10:18

Bu fakir kardeşiniz yirmi seneden evvel kesret-i mütalaayla bazan bir günde bir cilt kitabı anlayarak mütalaa ederken, yirmi seneye yakındır ki Kur'an ve Kur'an'dan gelen Resailü'n-Nur bana kâfi geliyorlardı. Birtek kitaba muhtaç olmadım, başka kitapları yanımda bulundurmadım. Risaletü'n-Nur çok mütenevvi hakaike dair olduğu halde, telifi zamanında, yirmi seneden beri ben muhtaç olmadım. Elbette siz, yirmi derece daha ziyade muhtaç olmamak lazım gelir.

Hem madem ben sizlere kanaat ettim ve ediyorum, başkalara bakmıyorum, meşgul olmuyorum; siz dahi Risaletü'n-Nur'a kanaat etmeniz lazımdır, belki bu zamanda elzemdir.

Kastamonu Lâhikası | Birden ıhtar Edilen Bir Mesele | 52

3

27.10.2008, 10:20

Hem madem ben sizlere kanaat ettim ve ediyorum,

başkalara bakmıyorum,

meşgul olmuyorum;

siz dahi Risaletü'n-Nur'a kanaat etmeniz lazımdır,

belki bu zamanda elzemdir.

4

27.10.2008, 10:22

Feyzi kardeşim,

Sen Isparta vilayetindeki kahramanlara benzemek istiyorsan, tam onlar gibi olmalısın. Hapishanede-Allah rahmet eylesin-mühim bir şeyh ve mürşid ve cazibedar bir Nakşî evliyasından bir zat, dört ay mütemadiyen Risale-i Nur'un elli altmış şakirtleri içinde celbkârâne sohbet ettiği halde, yalnız birtek şakirdi muvakkaten kendine çekebildi.

Mütebakisi, o cazibedar şeyhe karşı müstağni kaldılar. Risale-i Nur'un yüksek, kıymettar hizmet-i imaniyesi onlara kâfi olarak kanaat veriyordu.


devamı ...altta

5

27.10.2008, 10:24

O şakirtlerin gayet keskin kalb ve basireti şöyle bir hakikati anlamış ki:

Risale-i Nur'a hizmet ise, imanı kurtarıyor;

tarikat ve şeyhlik ise, velayet mertebeleri kazandırıyor.

Bir adamın imanını kurtarmak ise, on mümini velayet derecesine çıkarmaktan daha mühim ve daha sevaplıdır.

Çünkü iman, saadet-i ebediyeyi kazandırdığı için bir mümine, küre-i arz kadar bir saltanat-ı bakiyeyi temin eder.

Velayet ise, müminin Cennetini genişlettirir, parlattırır.

Bir adamı sultan yapmak, on neferi paşa yapmaktan ne kadar yüksek ise, bir adamın imanını kurtarmak, on adamı velî yapmaktan daha sevaplı bir hizmettir.


devamı var

6

27.10.2008, 10:26

ışte bu dakik sırrı, senin Ispartalı kardeşlerin bir kısmının akılları görmese de umumunun keskin kalbleri görmüş ki,

benim gibi biçare günahkâr bir adamın arkadaşlığını evliyalara, belki de eğer bulunsaydı müctehidlere dahi tercih ettiler.

Bu hakikata binaen, bu şehre bir kutup, bir gavs-ı âzam gelse, "Seni on günde velayet derecesine çıkaracağım" dese, sen Risale-i Nur'u bırakıp onun yanına gitsen, Isparta kahramanlarına arkadaş olamazsın. Kastamonu Lâhikası | Birden ıhtar Edilen Bir Mesele | 56

7

27.10.2008, 10:27

Bu konu devam edecek..inşaallah..istifade ve istifaza edelim.tefeyyüz edelim..

8

30.10.2008, 09:47

Cenab-ı Hakkın ihsan ve keremiyle sizlerle gayet kudsi ve gayet ehemmiyetli ve gayet kıymettar ve her ehl-i imana menfaatli bir hizmette taksimü'l-mesâi kaidesiyle iştirak etmişiz. Tesanüdümüzden hâsıl olan bir şahs-ı manevinin fevkalade ehemmiyet ve kıymeti ve üstadlığı ve irşadı bize kâfidir.

9

30.10.2008, 09:49

Hem madem bu zamanda herşeyin fevkinde hizmet-i imaniye en ehemmiyetli bir vazifedir. Hem kemiyet ise, keyfiyete nispeten ehemmiyeti azdır. Hem muvakkat ve mütehavvil siyaset âlemleri ebedî, daimi, sabit hidemat-ı imaniyeye nispeten ehemmiyetsizdir, mikyas olamaz, medar da olamaz. Risale-i Nur'un talimatı dairesinde ve bizlere bahşettiği hizmet noktasında feyizli makamlara kanaat etmeliyiz. Haddinden fazla fevkalade hüsnüzan ve müfritane âlî makam vermek yerine, fevkalade sadakat ve sebat ve müfritane irtibat ve ihlas lazımdır. Onda terakki etmeliyiz. Kastamonu Lâhikası | Birden ıhtar Edilen Bir Mesele | 61

10

30.10.2008, 09:51

Hırs ve tamah, za'f-ı fakr noktasında teveccüh-ü nâsı celbine medar riyâkârâne vaziyet almaya sevk ediyor. Risale-i Nur'un şakirtleri, iktisat ve kanaat ve tevekkül ve kısmetine rıza gibi, Risale-i Nur'un dersinden aldıkları izzet-i imaniye, inşaallah onları riyadan ve dünya menfaatleri için hodfuruşluktan men eder. Kastamonu Lâhikası | Latif Bir Tevafuk | 141

11

30.10.2008, 09:53

ıkinci nokta: Bu dehşetli ihtikârdan çıkan kaht ve galâ ve açlık ve zaruret, yaşamak damarını şiddetiyle yaralandırıyor.

Bu yara, hissiyat-ı ulviye-i diniyeyi bir derece susturmaya vesile olup, ehl-i dalâlete yardım ediyor.

Herkes midesini düşünmeye başlıyor. Kalb, hakikatten ziyade ekmeği düşünüp hayata, yaşamaya, yardıma koşup vazife-i hakikiyesini ikinci derecede bırakır.

Buna karşı Risale-i Nur'un şakirtleri bir uzun Ramazan nazarıyla bakıp, keffaretü'z-zünûb ve bir riyazet-i şer'iyeye çevirebilirler.

Alenen nakz-ı sıyamla Ramazan'ın hürmetini kıran bedbahtlara gelen o musibet, masumları da incitir.

Fakat Risale-i Nur şakirtleri ve masumları, o musibeti lehlerine döndürüp, hayırlı bir riyazete kalb ederler, kanaat ve iktisatla karşılarlar.

Kastamonu Lâhikası | Küçük Hüsrev Ve Feyzi´nin Bir ıstihracıdır | 149

12

30.10.2008, 09:54

Hem, ımam-ı şâfiî'den (r.a.) rivayet var ki: "Hâlis talebe-i ulûmun rızkına ben kefalet edebilirim" demiş.

"Çünkü rızıklarında vüs'at ve bereket olur."

Madem hakikat budur ve madem halis talebe-i ulûm ünvanına Risale-i Nur şakirtleri bu zamanda tam liyakat göstermişler.

Elbette, şimdiki açlık ve kahta mukabil Risale-i Nur hizmetini bırakmak ve zaruret-i maişet özrüyle maişet peşine koşmak yerine en iyi çare,

şükür ve kanaat ve Risale-i Nur talebeliğine tam sarılmaktır.

Kastamonu Lâhikası | Küçük Hüsrev Ve Feyzi´nin Bir ıstihracıdır | 154

13

30.10.2008, 09:55

Aziz, sıddık kardeşlerim,

Bu şiddetli maddî ve manevi kıştaki ğalâ ve varlık içinde kaht ve derd-i maişet fukaralara ağır basması cihetinde, ekseri fakirü'l-hal olan Risale-i Nur şakirtlerinin bu dehşetli hale karşı sarsılmaları ve tesanütleri bozulması ihtimaliyle ziyade endişe ediyordum.

Sizler her zamandan ziyade bu fırtınada tesanüdünüzü ve ittihatınızı ve birbirinin kusuruna bakmaması, birbirini tenkit etmemesi, Risale-i Nur'un vazife-i kudsiye-i imaniyesi hesabına mükellef ve muhtaçsınız.

Sakın birbirinizden gücenmeyiniz ve tenkit etmeyiniz. Yoksa az bir zaaf gösterseniz, ehl-i nifak istifade edip sizlere büyük zarar verebilirler.

Derd-i maişet zaruretine karşı, iktisat ve kanaatle mukabele etmeye zaruret var.

Kastamonu Lâhikası | ışârât-ı Kur´âniye Ve Üç Keramet-i Aleviye Ve Keramet-i Gavsiye | 172

14

30.10.2008, 09:57

Birinci neticesi: Sadakat ve kanaatle Risale-i Nur dairesine giren, imanla kabre gireceğine gayet kuvvetli senetler var.

Kastamonu Lâhikası | Tahlil | 204

15

30.10.2008, 09:58

Kerametler, keşfiyatlar, tarikatta süluk eden ami ve yalnız imanı taklidi bulunan ve tahkik derecesine girmeyenlere, bazan zayıf olanları takviye ve vesveseli şüphelilere kanaat vermek içindir.


Halbuki Risale-i Nur'un imani hakikatlerine gösterdiği hüccetler, hiçbir cihette vesveselere meydan vermediği gibi,

kanaat vermek cihetinde kerametlere, keşfiyatlara hiç ihtiyaç bırakmıyor.

Emirdağ Lâhikası | Yirmi Yedinci Mektubun Lahikasının Zeyli | 76

16

30.10.2008, 09:59

Gerçi umur-u uhreviyede hırs ve kanaatsizlik bir cihette makbuldür.

Fakat mesleğimizde ve hizmetimizde, bazı arızalarla, inkisar-ı hayal cihetiyle, şükür yerine, meyusiyetle şekva etmeye sebep olur; belki de hizmetten vazgeçer.

Onun için, mesleğimizde kanaat, daima şükrü ve metaneti ve sebatı netice verdiği için, ihlas dairesinde, hizmet noktasında çok hırs ve kanaatsizlik gösterdiğimiz halde,

neticelerine ve semeratına karşı kanaatle mükellefiz.

17

30.10.2008, 10:00

Mesela, Risale-i Nur hizmetiyle Isparta ve civarında binler ehl-i imana fevkalade kuvvet-i imaniyeyi temin etmek olan bu netice, bizim fevkalade hizmetimize kafidir.

On kutup derecesinde biri çıksa, bin adamı derece-i velayete sevk etse, yine bu neticeyi aşağıya düşürtmez.

Nurun hakiki şakirtleri, bu gibi neticelere kanaat ediyorlar. O büyük kutbun müridlerinin kanaat-i kalbiyelerini temin eden üstadlarının fevkalade makamı ve meselelerde hükümleri yerine, Risale-i Nur'un sarsılmaz hüccetleri, o müridlerinin kanaatlerinden çok ziyade şakirtlerine kanaat verdiği gibi, bu halet ve itikad başkasına da sirayet eder, menfaat verir. O müridlerin kanaati ise, hususi ve şahsi kalır.

Emirdağ Lâhikası | Yirmi Yedinci Mektubun Lahikasının Zeyli | 80

18

30.10.2008, 10:02

Kardeşlerim, Merak etmeyiniz ve Nurun fevkalade perde altındaki fütuhatına kanaat ediniz.

şimdiye kadar hiçbir eserin böyle ağır şerait altında bu derece tesirli intişarını tarih göstermiyor.

Emirdağ Lâhikası | Dahiliye Vekili ıle Bir Hasb-i Halden Bir Parçadır Hüve Nuktesi | 223

19

30.10.2008, 15:12

Nurun hakiki şakirtlerine Nur kafidir. Onlar da kanaat etmeli, başka şereflere veya maddi, manevi menfaatlere gözünü dikmesin.


Emirdağ Lâhikası | Dahiliye Vekili ıle Bir Hasb-i Halden Bir Parçadır Hüve Nuktesi | 238

20

30.10.2008, 15:16

Aziz, sıddık kardeşlerim ve Nurun genç kahramanları,

Evvelâ: Ruh u canımızla sizin Ankara gibi yerde harika bir tarzda hizmet-i Nuriyenizi tebrik ediyoruz. Hakikaten ümidimizin fevkınde ehl-i maarif ve mektepliler kısmında çok ehemmiyetli bir intibaha vesile oldunuz. Bir senede Ankara gibi bir yerde bu hizmetiniz on senede ancak yapılacak.

Az bir zamanda bu vazife-i imaniyeyi yaptığınıza kanaat edip kuvve-i mâneviyeniz ehemmiyetsiz hadiselerle kırılmasın. Belki daha şiddetli çalışmanıza vesile olsun. O gibi yerlerde dahilden ve hariçten gelen yirmi kadar siyasî ve içtimaî cereyanların hodfuruşâne ve garazkârâne çarpıştıkları bir zamanda Kur'ân ve imana hizmetiniz ve Üniversitelilerin Nurlara takdirkârâne sahip çıkmaları, bütün Nurcuları sevindirdiği gibi, ileride inşaallah âlem-i ıslâmı da sevindirecek.


Sizlerin az hizmetinizde mükâfat çoktur. Bazan askerlikte ağır şerait altında bir saat nöbet, bir sene ibadet hükmünde olduğu gibi, sizler ve ıstanbul Üniversiteli Nurcuları dahi, az zamanda çok vazife gördünüz. Mesainizin semeresi az da olsa kanaat ediniz.


Mücahede cephesinde bazı zayıfların geri çekilmesi cesurlarda daha ziyade kahramanlık damarını tahrik ettiği gibi, Nur fedakârları, vehhamların çekilmesiyle daha ziyade gayret ve sebata, belki şevkle daha ziyade çalışmaya sebep olmak gerektir.

Evet, Risale-i Nur'un mühim bir hakikatinden siz fıtraten bir ders aldınız. Yine o hakikatı nazar-ı dikkate alınız.

O da şudur: Vazifemiz ihlâs ile ımân ve Kur'ân'a hizmet etmektir. Amma bizi muvaffak etmek ve halka kabul ettirmek ve muarızları kaçırmak ise, o vazife-i ılâhiyedir.

Biz buna karışmayacağız. Mağlûp da olsak, kuvve-i mâneviyeye ve hizmetimize noksanlık vermeyecek. O noktada kanaat etmek lâzımdır.

Meselâ, bir zaman ıslâmın büyük bir kahramanı Celâleddin Harzemşah'a demişler: "Cengiz'e karşı muzaffer olacaksın." O demiş: "Vazifemiz cihad etmektir. Bizi galip etmek vazife-i ılâhiyedir. Ona karışmam."

Emirdağ Lâhikası | Mahkeme-i Kübraya şekva Ve Müdafaatın Bir Haşiyesi Olan Parçanın | 298

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir