Giriş yapmadınız.

1

14.09.2008, 12:17

Risale-i Nur Talebesi Olacak Masum Çocuklardır.

Risale-i Nur'un fıtraten ve zamanın vaziyetine göre talebesi olacak, başta, masum çocuklardır. Çünkü bir çocuk, küçüklüğünde kuvvetli bir ders-i imani alamazsa, sonra pek zor ve müşkül bir tarzda ıslamiyet ve imanın erkanlarını ruhuna alabilir. Adeta gayr-ı müslim birisinin ıslamiyeti kabul etmek derecesinde zor oluyor, yabani düşer. Bilhassa, peder ve validesini dindar görmezse ve yalnız dünyevi fenlerle zihni terbiye olsa, daha ziyade yabanilik verir. O halde o çocuk, dünyada peder ve validesine hürmet yerinde istiskal edip çabuk ölmelerini arzu ile onlara bir nevi bela olur. Ahirette de onlara şefaatçi değil, belki davacı olur: "Neden imanımı terbiye-i ıslamiye ile kurtarmadınız?"
ışte bu hakikate binaen, en bahtiyar çocuklar onlardır ki, Risale-i Nur dairesine girip dünyada peder ve validesine hürmet ve hizmet ve hasenatı ile onların defter-i a maline vefatlarından sonra hasenatı yazdırmakla ve ahirette onlara derecesine göre şefaat etmekle bahtiyar evlat olurlar. ( Bana Hizmet Eden Küçücük Bir Risale-i Nur Talebesinin Çoklar Namına Sorduğu Sualine Cevaptır-s40)
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

2

14.09.2008, 12:45

Anne ve babalar fıtratına derc edilen bir şefkat ve bir muhabbet ile evlatlarını severler. Öyle bir hal alır ki her şeylerini feda etme derecesine gelseler tereddüt etmezler.

Bu güzel fıtrat bu asırda su i istimalata uğramış. Anneler evlatlarının iyi bir iş ve iyi bir kariyer sahibi olup , dünyalarını kazandırmak için lazım eğitime gerek olsa varını yoğunu harcıyor. Yemiyor yediriyor.

Elbette yanlış olan bu değildir. Elbette evlatlarımızın iyi bir eğitim alıp iyi bir işe sahip olmasını ve rahat yaşamasını arzu etmek normaldir. Hem de bu arzu olmasa normal olmazdı.

Ancak anne ve babalar evlatlarının dünyasını kurtarmaya vesile olacak ilimleri verirken ahiretlerini kurtaracak din ilimlerini vermesi de gerekmektedir.

Çok aile bu dini eğitimi okul sonrasına bırakmak istiyor. Güya diyor "ıki eğitim birden kafasını karıştırır" Ancak, sonraya bırakmak olmuyor. Küçüklüklerinde lazım olan dini eğitimi almayan çocuğun daha sonra pek zor olur ve adeta bir gayr-ı Müslüme anlatmak kadar güçtür.
Hayret doğrusu, şefkat kahramanı anne evladının dünyda 60 sene çekmemesine mukabil sonsuz bir hayatını tehlikeye atmasına rıza gösterir bir vaziyete giriyor. Üstelik buna bahanesi sivrisinek vızvızlarını bile bastırmıyor. Evladına bir diken batmaması için ateşe girmesine rıza gösteriyor.

Çocuklarına dünya hayatını temin edecek eğitim için gerekirse istibdat uygulayan anne nedense ahiret hayatına gelince demokrat oluyor, şefkat hissini bu yöne kanalize ediyor. Güya evladı namaz kılsa veya Fatiha'yı ezberlese eziyet olacak.

Doğru, aslında doğru kısa bir zorluğu var. Ama o zorluk içinde öyle bir rahatlık var ki: şöyle ki, anne evladının ahiretini düşünmese bile çok ehemmiyet verdiği dünyasına dahi yardımcı olacak bu eğitimi daha küçük yaşta vermelidir. Eğer vermez ise kalbine bir yasakçı yerleşmediği, göz yasakçısından korktuğu için ve kemalatın sadece dünyevi mesleklerde kariyer sahibi olamak ve rahatın sadece paraya sahip olmaktan geçtiğini tevahhüm ettiğinden, gözlerin bakmadığı yerde kariyerini yükseltmek için ve para için her yolu mübah gören bir anlayışa ve amele sahip olur.

Mesela, doktorsa para uğruna hastalık uydurur. Memursa rüşvet yer. Mühendis ise yaptığı binalar çok cana mal olur. Milletvekili olsa vatanının satar, öğretmen olsa vatana muzır çocuklar yetiştirir.

Sonuda öyle bir canavara dönüşür ki, hem kendine hem onu yetiştiren ailesine hem vatanına milletine bir dirhem yarına bedel bin batman zararı olur.

Evet evlatlarımızın hem dünyevi eğitimi hem uhrevi eğitiminin bir arada olması görünüşte bir zorluk var. Ama o zorluk içinde hem onlara, hem ailesine, hem vatanına bir fayda var ki, milyonlar kazansa değişilmez.

Demek, madem evlatlarımızın dünyasını bu kadar önemisyoruz. En önce onlara dini eğitim vermek ve kalblerine her şeyi, görür ,duyar ve bilir bir yasakçı ve muhbub koymak lazımdır . Taki bir canavar dönüşmesinler.
şefkat bunu gerektiriyor.
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

3

14.09.2008, 12:49

Ağabey, şimdiki anaların babaların imtihanı oldukları çocukları için en büyük gaflete düştüğü noktalar buralar galiba.

Az evvel derste okudum, üstadın yanına gelen ufak çocukların onunla olan rabıtasını hissi kable'l vuku'ya bağlıyor üstad. Bir başka yerde de
"Evet, bazı ehl-i velayetin ileride talebesi olacak zatlar, daha dünyaya gelmeden, hiss-i kablelvukuun inkişafiyle kerâmetkârâne keşfettikleri gibi, Risale-i Nur'un talebelerinin mühimlerinden birkaç zat dahi, çok zaman evvel, bir hiss-i kablelvuku ile, ileride Said ile alâkadar bir surette bir Nura hizmet edeceğini hissetmişler. ışte, onların birisi de Nazif'tir. " diyor. Yani çocuk küçükten Allah'ın ihsanını bilebiliyor bir bakıma değil mi?
'

Bağ-ı cennette ümidim bu durur kim Zatî'yi
Cümle müminlerle ol server ede hem sâyesi


_

Zehracan

Süper Moderatör

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

4

14.09.2008, 15:48

Birinci suâl: Neden fedakâr, yüksek bir şefkati taşıyan valide, bu zamanda, veledinin malından irsiyet almasından mahrum edildi, kader müsaade eyledi?

Gelen cevap şu: Valideler bu asırda, bir aşılama suretinde şefkatlerini yanlış bir tarzda sarf etmeleridir ki, “Evlâdım şan ve şeref rütbesinde memuriyet kazansın” diye, bütün kuvvetleriyle, evlâtlarını dünyaya, mekteplere sevk ediyorlar. Hattâ, mütedeyyin de olsa, Kur’ânî ilimlerin okunmasından çekip dünyayla bağlarlar. ışte bu şefkatin bu yanlışından, kader bu mahrumiyete mahkûm etti.

Kastamonu Lâhikası, s. 205
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir