Giriş yapmadınız.

81

22.11.2007, 10:35

Ama Kur'an'da "vahiy" olarak geçiyor. Yani, "Allah arıya vahy etti." deniyor. Hz. Musa'nın annesine de "vahyettik" diyor. Ama "ilham" diye meallendiriliyor.
şimdi senin soruna verdiğim cevap yanlış mı? Bence bunun yazman benim için daha münasip ve kolay olurdu.

Muhabbetle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

82

22.11.2007, 10:41

Alıntı sahibi ""Hulusi5""

Evet, balarısının ve hayvânâtın ilhâmâtından tut, tâ avâm-ı nâsın ve havâss-ı beşeriyenin ilhâmâtına kadar ve avâm-ı melâikenin ilhâmâtından tâ havâss-ı kerrûbiyyûnun ilhâmâtına kadar bütün ilhâmat, bir nevi kelimât-ı Rabbâniyedir. Fakat mazharların ve makamların kabiliyetine göre, kelâm-ı Rabbânî, yetmiş bin perdede telemmu eden ayrı ayrı cilve-i hitab-ı Rabbânîdir.


şimdi buna dikkat et cekacığım..


bir buna bak..
Bugün ne kadar risalei nur okudum acaba?

Okumamışsam karlımıyım acaba?

83

22.11.2007, 10:44

Alıntı sahibi ""Hulusi5""

Bak o Hakîm-i Zülcelâle, nasıl Kitab-ı Mübînin düsturlarından, arı vazifesine ait miktarını bir tezkerede yazmış, arının başındaki sandukçaya koymuştur. O sandukçanın anahtarı da, vazifeperver arıya has bir lezzettir. Onunla sandukçayı açar, programını okur, emri anlar, hareket eder,

- "Rabbin balarısına ilham etti." (Nahl Sûresi: 16:68.) - âyetinin sırrını izhar eder.

http://www.risaleara.com/oku.asp?id=1352&a=ilham


birde buraya bak..risaleara comda ilham meali verilmiş..
Bugün ne kadar risalei nur okudum acaba?

Okumamışsam karlımıyım acaba?

84

22.11.2007, 10:52

Alıntı

16:68 وَأَوْحَى رَبُّكَ إِلَى النَّحْلِ أَنِ اتَّخِذِي مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتاً وَمِنَ الشَّجَرِ وَمِمَّا يَعْرِشُونَ


Kullanılan kelime vahiy. Ama siz vahiy diyince Osmanlıcada ayrı anlaşılır, Arapçada ayrı anlaşılır, hem ıstılah manası diye birşey var.

Mesela bugün bizim kullandığımız güncel Türkçe'deki belki kelimesi, sadece bir ihtimal belirtirken, Osmanlıcada "kesinlikle" anlamına gelir.

Kelime anlamları kafa karıştırıyor bu meselede. Sonra birileri çıkıp Said Nursi kendini peygamber zannediyor diye sallıyor.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

85

22.11.2007, 10:54

Allah razı olsun..kardeşim
Bugün ne kadar risalei nur okudum acaba?

Okumamışsam karlımıyım acaba?

86

22.11.2007, 14:56

:oops:

Ya bu yazılanlar benim yazdıklarımı doğruluyor mu, yanlışlıyor mu?

Valla anlamamışım. Dayak mı yiyorum, teyit mi alıyorum? :mrgreen:

Muhabbetle :mrgreen:
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

87

22.11.2007, 15:10

Kelime olarak evet, mesela arı için vahiy kelimesi geçiyor Kur'an'da. Yani dediğin gibi, peygamberlerden aleyhimüsselam, olmayanlar için de bu kelime kullanılıyor.

Ama, biz kendi aramızda vahiy deyince, kulları bağlayıcı muhkemat, ayetler, kitap, emir indirilmesini anlıyoruz.

16:68.Rabbin bal arısına da şöyle vahyetti: "Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kuracakları kovanlardan göz göz evler edin!

16:69. Sonra bütün meyvelerden ye ve Rabbinin kolay kıldığı yollara koy." ıçlerinden çeşitli renklerde bir içecek çıkar ki, onda insanlar için şifa vardır. şüphesiz ki, bunda düşünen bir topluluk için büyük bir ibret vardır.



Bu meselede kafayı karıştıran, iki dildeki anlamları ve ıstılah manaları. Önceki sayfalarda lügatta yazanları verdim.

Malesef Kamus-u Okyanus lügatım yok, olsaydı daha detaylı kelime bilgisi verebileceğimi umardım.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

88

22.11.2007, 15:33

Benim prıoblemim şu.

Ben yazdıklarımın doğru olup olmadığını merak ediyorum. Cevab olarak yazdıklarınız sanki benim yazdıklarıma muhalefet eder bir uslubta. Ama açıklamanıza bakıyorum, benim yazdıklarımı teyit ediyor.

Diyorum; yoksa düşüncelerimi ifade edemiyor muyum? :hasta:
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

89

22.11.2007, 15:36

Ben de o veya bu yanlış demeden, asıl soruyu anlayıp, kendi görebildiğim kadarı ile yorumluyorum meseleyi :)
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

90

22.11.2007, 16:12

açıklamalarında sadece vahiy eşittir ilham tarzında gitmişsin..

ikisine biraz perde koy mesele kalmaz..
Bugün ne kadar risalei nur okudum acaba?

Okumamışsam karlımıyım acaba?

91

22.11.2007, 16:52

Evet şimdi anladım. Gerçi ben vahiy eşittir ilham demedim, ancak; "Allah'ın bütün canlılarla konuşması vahiydir," yerinde "kelimat-ı rabbaniye" desem daha münasip olurdu.

Ben Kur'an'da "arıya ilham etti" yerinde orjinalinde "vahiy" yazdığı için öyle yazdım. Arasında ki farkı kendi fikrimce izah ettim. Ancak, Abdülkadir Said kardeş Arab dili ıstılahınca ona manaya gelmediğini söyleyince konu tamam oldu.

Allah razı olsun.
muhabbetle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

92

23.11.2007, 10:39

birde vahyin gelişi ile ilhamın gelişi arasında fark vardır..

bu farkı çözmekte kolay değildir..
Bugün ne kadar risalei nur okudum acaba?

Okumamışsam karlımıyım acaba?

93

23.11.2007, 14:18

Alıntı sahibi ""Ceka""


ılham; Allah ile Kulun arasında ki hususi telefondur ki; nasıl bir padişah size özel hattından arasa ahize ile konuşursunuz, burda aracı olan ahize Padişahın kelamı ile beraber gelmiyor, ancak o ahize o tür konuşma için gereklidir. Ancak, Padişah ile hususi görüşme yaptığınız vakit Padişah'ın yanında -adetinden- nasıl hizmetkarları ve -veya katipleri bulunur. Burda ki hususi konuşma için gerekli olan katipler değildir. Katipler padişaha mukarenet etmektedir. Yani , beraberinde gelmektedir.

Elbette Padişah'ın sizi araması ile yüz yüze gelmesi veya ayağınıza gelme tenezzülü aynı değerde olamaz. Elbette yüz yüze gelmekte Padişah'ın verdiği emir diğer raiyetinide ilgilendir ve elbette hususi telefonda görüşmesi, hususidir ve raiyeti ikinci derecede ilgilendiren ve belki raiyetine uyma mecburiyeti bırakmayan bir görüşmedir. Hem belgesi yok ki raiyete ıspat etsin. Elbette Padişah'ın yüz yüze konuşması belgelenir ve katipler tarafından zapt edilir. Daha raiyeti o görüşmeden çıkan buyurukları red edemez. Sorumludur. Hem telefon görüşmesinde Padişah'ın emirleri zapt edilmediği için görüşülen kişinin insani kusurları verilen emirde tahrifata sebep olur ki, kişinin kendi yorumunu katması muhtemeldir. Oysa katibin zapt ettiği görüşmede kendisi emire yorum getiremez. Raiyetine söylendiği gibi iade eder. Katip Padişah'ın buyruğunu zapt eder, muhattaba okur ve raiyetine vermesi için O zata verir.

ışte Hz. Cebrail Hz. Meryem'e göründüğü vakit ahize görevi görmüştür. Oysa Hz. ısa'ya geldiği vakit aynı Cebrail(a.s), katiptir. Allah'ın Hz. ısa ile konuşmasına mukarenet etmiş,yani beraberinde bulunmuştur. ışte bu vahiydir ve Allah bu tür konuşmaları ancak Peygamberler ile yapar. Ancak Adetullah gereği Cebrail(a.s) mukarenet eder; beraberinde gelir.

Arasında ki fark dilim döndüğünce ve Risale-i Nur'dan okuduklarımdan anladığım kadarı ile bu olsa gerek.

Muhabbetle


Peki -bu yazdığıma göre- ılhamın gelişi ile vahiyin gelişi arasında ki farkı anlamış mıyım?

Muhabbetle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

94

23.11.2007, 17:40

anlayamadık bir türlü...vahiy olan kitaplar kesinse, başka ne var anlaşılmayan..bağlayıcı olanlar da kitaplardır zaten..diğerleri imani mesele midir? :roll:

95

01.12.2007, 22:10

Soru
Bir Hocaefendi, kadınlardan peygamber gönderilmesi konusunu tartışmaya gerek olmadığını, Cenabı Hakkın ısrailoğullarına kendi aralarından kadın peygamberler gönderdiğini söylüyor. Örnek olarak da Hz. Meryem’i ve Hz. Asiye’yi zikrediyor. Doğru mudur?
Cevap
Öncelikle Farsça olan “peygamber” kelimesinin dilimizdeki kullanımının hem “resul”, hem de “nebi” kelimelerini kapsadığını belirtelim. Bu iki kelimenin eşanlamlı olduğunu söyleyenler olduğu gibi, farklı anlamlarda olduğunu söyleyenler de vardır. Çoğunluğu oluşturan ulema “resul” kelimesinin, yeni bir kitapla/şeriatla gönderilen yahut kendisinden önceki herhangi bir resulün şeriatine uymakla emrolunmayan peygamberleri, “nebi” kelimesinin ise yeni bir şeriat/kitap getirmeyen ve kendisinden önceki peygamberin şeriatine uymakla yükümlü bulunan peygamberleri anlattığını söylemiştir. Bir diğer ayrım da, “resul”ün, melek (Cebrail) vasıtasıyla, “nebi”nin ise rüya vasıtasıyla vahiy alan peygamber olduğu şeklindedir. Nihayet “resul” kelimesinin aldığı vahyi tebliğ ile görevli olan, “nebi” kelimesinin ise aldığı vahyi tebliğle memur olmayan kimseleri anlattığını söyleyenler de olmuştur. Bu son anlamda “nebi” kelimesi, insanlara herhangi bir şeyi tebliğ etmekle görevli olmayan, yani aldığı vahyin muhtevasında, topluma yön verme hususiyeti bulunmayan insanları anlatır.1
ılgili ayetler incelendiğinde, Allah Teala’dan aldığı vahyi insanlara tebliğ ile memur olanların, bu anlamda “beyyinât” ile gelenlerin/teyit edilenlerin ve kavimleri tarafından yalanlananların hep “resul/rusul” kelimesi ile ifade buyurulduğu görülür.
Nebi kelimesinin anlam sahası içinde ise,
a) Kendisinden önceki bir peygamberin getirdiği kitaba/şeriate bağlı olarak, o kitabı/şeraiti tebliğ/tecdid ile görevli olan elçiler bulunduğu gibi,
b) Allah Teala tarafından özel bir konuda kendisine vahiy iletilen ve “elçilik” vazifesi söz konusu olmayan insanlar bulunduğunu da söylemek yanlış olmayacaktır.
Bu ikincilerin “nebi”likle ilgisi belki sadece kelimenin sözlük anlamıyla sınırlıdır. Yoksa, Allah Teala’dan vahiy almak tek başına peygamber (elçi) olmaya yetseydi, bal arısının da peygamber olduğunu söylememiz gerekecekti!
Yani geçmişte bazı faziletli kadınlara Allah Teala tarafından özel vahiyler iletildiği doğrudur. Ancak bu, onların “elçilik”le görevlendirildiği anlamına gelmez. Dolayısıyla onların peygamber olduğunu söylemek isabetli değildir. Kur’an’da bu kadınların herhangi birisinin “elçi” olarak görevlendirildiğini açık bir şekilde ifade eden bir ayet yoktur. Tam aksine mesela Hz. Meryem (a.s.) hakkında şöyle buyurulur: “Meryem oğlu Mesih ancak bir resuldür. Ondan önce de nice resuller gelip geçmiştir. Onun annesi de dosdoğru (sıddîka) bir kadındır…” (5/el-Mâide, 75) Burada Hz. ısa’nın ve Hz. Meryem’in (ikisine de selam olsun) ilah olmadıkları vurgulanırken, ne oldukları da anlatılmakta, birisinin resul, diğerinin ise “dosdoğru bir insan” olduğu vurgulanmaktadır. Yani Hz. Meryem (a.s) peygamber olsaydı tam da burada bağlam gereği onun bu vasfının vurgulanmış olması gerekirdi diye düşünebiliriz.
Esasen 12/Yûsuf suresinin 109. ayeti konuyu tartışmaya tamamen kapatmaktadır: “Senden önce gönderdiklerimiz de, başka değil, ancak memleketler halkından kendilerine vahyettiğimiz birtakım erkekler idi…”

ebubekir sifil

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir