Giriş yapmadınız.

1

20.08.2004, 11:47

Amerika´daki Medrese-i Yusufiye´den Haberler


Amerika Nur talebelerinden gelen bir mektubu sizlere sunuyoruz...
Yaklaşık üç senedir Amerika’da üç ayrı hapishaneye haftalık ziyaretler yapıyoruz. Önemli bir kısmı hapishanede neşredilen ve girdiği hapishaneleri medreseye çeviren nurların muazzam etkisini ziyaret ettiğimiz hapishanelerde de gördük. ıçine girdiğimiz mübarek aylarda dualarınıza dahil etmeniz için yaşadığımız bazı ilginç hadisatı sizlerle de paylaşmak istiyorum.

Öncelikle Amerika’da hapishane sisteminden sözetmek istiyorum. Günah kavramıyla kalblerde manevi polislerle dikerek insanları sınırı aşmaktan alı koyan ılahi dinlerin etkisi çok marjinal kaldığı bu diyarda, devlet yasal ve yasal olmayanı belirleyip, polisiye önlemlerle insanları yasalara uymaya zorluyor. Teknolojinin yardımıyla, Sam Amca’nın birçok yere nüfuz eden gözüne takılan “suçlular” hapishanelere gönderilerek ıslah edilmeye çalışılıyor. Bireyselliğin hakim olduğu ve herkesin şahsi menfaatlerini maksimum kılmaya çalıştığı bir toplumda, katı polisiye önlemler hapishaneyi dolduran insanların sayısını gün geçtikçe artırıyor. Amerika’da şu anda iki milyondan fazla insan hapishanede bulunurken, bunun iki katından fazlası da şartlı salıverilmiş. Üç milyon eski mahkumu da kattığımızda toplam rakam 10 milyona ulaşıyor. Daha da kötüsü, istatistikler hapishaneye girenlerin, çıktıktan sonra, tekrar suç işleme oranının çok yüksek olduğunu gösteriyor. Bu durumda insanları içeri tıkmak ve onları bir kısım hürriyetlerden mahrum etmek yeterli olmuyor. Bir de herbir mahkum için harcanan yıllık ortalama 30 bin dolar maliyeti de hesaba kattığımızda hapishenelerin bir çözüm olmaktan ziyade ekonomik ve sosyal bir problem olduğu görülüyor. Bunu Sam Amca da görmüyor değil. Ancak ne yapacağını tam bilimiyor. Bir zamanlar özelleştirme, bir çözüm olarak denendi. Ancak istenen sonuç alınmadı. şimdilerde başka bir alternatif üzerinde yoğunlaşma var. Devlet hiçbir ayırım yapmadan bütün dinlere imkanlar sağlayıp, topluma zarar veren bu mahkumları ıslah etmeye çalışıyor. Gerçi daha alınacak çok mesafe var, ancak şimdiden bu yöntemin çalıştığını gösteren çok emareler var.

Mahkumları dinlerin ilahi mesajı ile ıslah etme sisteminin nasıl çalıştığını kısaca anlatayım. Hapishane (jail veya prison) yerine ıslahevi (correction institution) kavramı kullanılıyor. Bu isimlendirmeden de anlaşıldığı gibi, temel maksat kanunlara aykırı hareket eden mahkumları ıslah etmek. Bu nihai maksada ulaşmak için her türlü araç kullanılıyor. Buna dinler de dahil. Devlet her hapishane kompleksine bir ibadethane eklemiş. Bütün dinlerin mensupları haftanın belirli günlerinde burada dinlerini öğrenip icra ediyorlar. Bu mekan Müslümanlar için bir cami, Hiristiyanlar için klise ve Yahudiler için sinagog oluyor. Bütün dinlerin mensupları aynı çatı altıdan Rab’lerine dua ediyor. ıbadethane de Cuma namazı ve ayin için kullanılan büyük bir salon, bir sohbet odası ve mütevazi bir kütüphane yer alıyor. Mahkumların dini faaliyetlerini organize etmek ve onlara kolaylıklar sağlamak için her hapishanede iki din görevlisi de bulunuyor. Bunlar genelikle papaz olmakla beraber, bazı yerlerde imamlar da bulunuyor. Her neyse sözü daha fazla uzatmadan gönüllü olarak başlattığımız haftalık ziyaretlerimiz sırasında müşahade ettiğimiz olaylara geçmek istiyorum.

Bize 45 dakika uzaklıkta olan bir hapishaneye üç sene önce yaptığımız ilk ziyaretle başlamıştı serüvenimiz. Her Cuma gidip onlarla birlikte Cuma namazı kılıyorduk. Cumaya katılan birkaç kişi vardı sadece. ıhlas sırrına göre sayı ehemiyetli değil diye bir süre devam etmemize rağmen, bir ara şevkimiz kırıldı. Buraya gelmeye pek gerek yok dediğimiz bir sırada, muazzam bir futuhat başladı. ıman hakikatlerini idrak eden bir iki mahkumun gayretiyle, her hafta bir veya iki yeni sima katıldı bize. Her Cuma namazından sonra bir kişi kelime-i şehadetle müslüman oluyordu. Yıllarca mensup olduğu dini terkedip, terörist dini olarak medyada lanse edilen bir dine girmek kolay değildi onlar için. Önyargı siperine kapılıp, nurlardan uzak duran birçok insan arasından bu engeli aşıp imanın nuruna teslim olanların kelime şehadeti söylemeleri etrafındaki müminlerin tekbir sesleriyle birlikte semaya yükseldikçe muazzam bir sevinç hissediyordum. Her hafta yeni bir ihtidaya şahit olduktan sonra eve dönerken çoğu zaman ağlamaktan kendimi alıkoyamıyordum. Hz. Peygember’in ölüm döşeğindeki Yahudi komşusunun oğlunun ziyaretinden sonraki göz yaşlarını hatırlıyordum. Evden çıkarken göz yaşlarına boğulan o Yüce Peygamberi gören bir sahabi niye ağlıyorsun Ya Resullullah diyordu. O da cevaben bir kişiyi daha ebedi cehennem de kurtardığım için diyordu. Bir sevinç göz yaşı idi. ışte bende böyle bir kurtuluşa şahit olduğum için seviniyordum. Ancak bu hakikatleri fıtraten aradığı halde, yolunu bulamayanları düşündükçe sevincim yerini hüzne bırakıyordu.

Bir kitaba konu olacak kadar zengin hatıralarla dolu hapishane maceralarımızı bir kısa yazıya sığdırmak mümkün değil. Ziyaret ettiğimiz başka bir hapishaneden kısaca bahsedip sözümü noktalayacağım. Bize nisbeten yakın bir yer burası. Cuma günleri dışında yaklaşık altı aydır hafta sonu Risale müzakere sohbetlerini yapıyoruz bu hapishanede. Sohbetimize düzenli olarak katılan yaklaşık yirmi dolayında mahkum kardeşimiz var. Bunların en takdir edilecek vasfı, çok kitap okumaları. Bu hapishaneye iki takım külliyat hediye etmemize rağmen, gelen talep üzerine bir üçüncüsünü götürdük. Pazar sohbetlerimizi Sözler’in ingilizce’sinden yapıyoruz. şimdiye kadar 13.Söz’e kadar müzakere yaptık. Sırayla biri ilgili yeri okuyup, hep beraber müzakere ediyoruz. Hapishane dışında kendi aramızda yaptığımız haftalık sohbetlerden daha verimli geçiyor desem yalan olmaz. şüphesiz mahkumların ihlasının bunda büyük bir etkisi var. Lemaları okuyan bir mahkum geçenlerde şunu söylemişti: “Bu eserler çok farklı. şimdiye kadar birçok farklı eser okudum. Ancak bunlar insanın üzerinde bam başka bir etki yapıyor. ınsanı değiştiriyor (transformation). ınanıyorum ki, kim bunları okusa hayatı değişir. Bu nedenle bütün külliyatı satın alıp okumak istiyorum.” Bu ifadler dilinden dökülerken, gözlerindeki sevinçleri harflere dökmek mümkün değil. Doğrusu onların sayesinde nurlardaki birçok hakikatı anlamak nasip oldu. Aynı kardeşimiz birinci ve ikinci lemalarla ilgili şunları söylüyordu: “Dönüp, dönüp Hz. Yunus ve Hz. Eyyüp ile ilgili bu bahisleri okuyorum. Böylesi yorumu hiçbir eserde görmedim. Ruhumda müthiş bir tesir yapıyor.” Mahkumların içinde en bilgili olan bir başka kardeşimiz ise Sözler’i okuyor. 22. söze geldiğini söyledi bana en son görüştüğümüzde. Geçenlerde onu birkaç haftalığını tecrit odasına koymuşlardı. Bu esnada bu hakikatleri okuyup, tefekkür imkanı bulmuş. Özel konuşmamızda şunu söylemişti: “Bana garip şeyler oluyor. Adeta uçuyorum. Rüyalarım bile farklı artık.” ıki hafta önce yine bir müzakere esnasından, merakla dinleyenlerden biri elini kaldırıp bir soru sordu: “dün akşam bir örümcek öldürdüm. Vicdanım beni rahatsız ediyor. acaba günah mı işledim diye merak ediyorum”. Ben Bediüzzaman’ın Denizli hapishanesindeki yaşadığı hadiseyi hatırladım ve tebessüm ettim. Malumunuz, Bediüzzaman Denizli hapishanesine girdikten bir süre sonra 500 mahkumun yarısına yakını namaza başlamıştı. Onlar arasından kasap lakaplı biri daha önceleri hiç gözünü kırpamadan birkaç insan doğramıştı. Ancak nurların tesiriyle, artık bir böceğe bir kıyamıyordu. Nitetim birgün bir böcek öldürünce, Bediüzzaman’a gelir ve büyük bir pişmanlıkla yaptığını anlatır. Günah işleyip işlemediğini sorar. Ben bu hadiseyi hatırlayıp gülümserken, bizim mahkum büyük bir ciddiyetle devam etti: “biliyorsun buranın örümcekleri çok büyük oluyor. Hem de zehirli oluyor. Bunun için öldürdüm.” Öncelikle seni tebrik ediyorum bu hassasiyeti kazandığın için dedim. ıslam’ın kalbler üzerindeki tesirini görmek istiyenler seni görseler yeter diye ekledim. Ancak bizim mahkum büyük cürüm işlemiş biri gibi kendini savunmaya devam ediyordu: “doğrusunu söylemek isterse, önce öldürmek istemedim. Günah olabilir diye. Diğer mahkumlara söyledim öldürmeleri için. Kimse birşey yapmayınca ben mecbur kaldım.” Nefsi müdafa yapmışsın, endişeye gerek yok diye takılarak cevap verdim..
Aynı gün sohbet çıkışında 50-55 yaşlarında bir mahkumla konuşuyordum. Mektubatı almıştı. Okuyacaktı. Kaç sene buradasın dedim 17 sene diye cevap verdi. Kaç senen kalmış 35 sene diye cevap verdi. Hızlı bir matematik hesabından sonra ne diyeceğimi şaşırdım. Beklenen ömürle ilgili istatistiklere göre, bu kardeşimizde hapishanede ölmeyi bekliyordu. O zaman senin herkesten daha çok bu nurlara ihtiyacın var. Cismin mahpus kalsa da ruhun bunlarla hürriyetini kazanacak inşallah. Bazen bunu hissediyorum diyerek beni tasdik etti. Geçen hafta meyve risalesindeki üçüncü meseleyi müzakere ediyorduk. Mahkumlardan biri söz aldı ve şunları söyledi: “bu iman hakikatleri insanı tamamen değiştiriyor. Doğrusu ben hapishaneye giren eski insan değilim artık. Uyuşturucu satan ve her türlü melaneti öldüren ben yok artık. Gerçi bedenim aynı ancak, ruhum tamamen değişmiş. Eski ruhumun cezasını çekiyor şimdiki bedenim.”

Daha bunun gibi yüzlerce örnek var anlatacak. şimdilik burada kesmek istiyorum. Doğrusu üç sene önce ilk defa hapishaneyi ziyaret ettiğimde tedirgindim. Bana zarar gelebilir diye az dahi olsa endişem vardı. Oysa şimdilerde ziyaret anını iple çekiyorum desem yalan olmaz. Her hafta ayrı bir şevk, ayrı bir ibret, ayrı bir saadet hissediyorum hapishenelere gittikçe. Çok zaman önce Bediüzzaman’dan öğrendiğim Medrese-i Yusufiye kavramının manasını şimde daha iyi anlıyorum. Gariptir önemli bir kısmı hapishanede yeşeren nur hakikatleri yine hapishanelerde neşvu nema buluyor. ınşallah bu mübarek aylardaki dualarınızla daha da inkişaf edecekler...

2

20.08.2004, 12:40

Allah razı olsun,
inşa'Allah hizmet daha da inkişaf edecektir,

19 Ağustos Perşembe günü Yeni Asya'nın arka sayfasında bir haber okudum,
Avrupa ıslam'a hamile diye, ıslamiyet'i seçen gençleri anlatıyordu,
müslüman olduktan sonra Kur'an 'ı ezberleyen var,okumanızı tavsiye ederim haberi, http://www.yeniasya.com.tr/2004/08/19/haber/h32.htm

bu manevi boşluk ve açlıktayken ıslam'ı bulanlar bizi de sollar gibi geliyor manevi makamlarda,
kıymetini bilmiyoruz imanın,ıslam'ın,

ıslam şerefi ve iman nimeti için Allah'a hamd olsun,
Allah bunların kıymetini bilenlerden eylesin cümlemizi,

3

27.08.2004, 01:48

Alıntı

bu manevi boşluk ve açlıktayken ıslam'ı bulanlar bizi de sollar gibi geliyor manevi makamlarda,
kıymetini bilmiyoruz imanın,ıslam'ın,


banada öyle geliyor değerli kardeşim....

AngeL_

Stajyer

Mesajlar: 86

Konum: Mekan-ı kuLub

  • Özel mesaj gönder

4

29.08.2004, 13:43

foruma yeni aktıldığım için yeni inceleme fırsatı buluyorum konuları....
Allah razı olsun...şu mektubu okuyunca ruhuma öyle bir ferahlık geldiqi...Çölde susamış bir bedevinin suyu bulunca sevinmesi ve ferahlaması gibi bişey....
Rabbim islam davasını her noktaya yayan Erlerimizi çoğaltsın inş..Bizide onlardan eylesin....
Yıkanlar hatır-ı naşadımı Ya Rab şâd olsun
Benimçin Nâmurad olsun diyenler Bermurâd olsun

eddai

Acemi

Mesajlar: 22

Konum: kayseri

Meslek: öğrenci

  • Özel mesaj gönder

5

29.08.2004, 17:03

bu ortamda emeği geçen herkesten Allah ebedlere kadar razı olsun...
allah sizleri iman ve kurana hizmetinde kaim ve daim etsin....
ayaklarınız kaydırmasın
duanıza muhtaç kardeşiniz........................

barish

Orta Düzey

Mesajlar: 387

Konum: USA

Meslek: PHD ogrencisi

Hobiler: Risale, Pirlanta, Matematik

  • Özel mesaj gönder

6

04.09.2004, 00:40

Medrese i Yusufiye

Hakikaten Allah Razi Olsun(ARO) kardeslerimiz heryerde hakikatleri nesrediyorlar. Bana oyle geliyorki onlar tarihe isimsiz kahramanlar olarak yazilacaklar.

Burdan hareketle ufak bir not dusmeyi kendime vazife bilirim:

Kardeslerim
Inshallah umidimizi kaybetmeyelim. hem bizlerin uzerine dunyada tek kalsak bile vazifemizi yapmaktan otesi dusmuyor zaten. Biliyorum dunyanin 4 tarafindan gelen aci ve firtinali haberlerin yaninda bu guzel haber ince bir su sizintisi gibi kaliyor ve fazla ehemmiyeti yok gibi duruyor. Lakin inshallah nuraniyet sirrinca, bu gibi ufak gorunen seylerin bereketi cok olur. Hem de birazcik cevreden gelen haberlerin merkezinde olan kardeslerimiz varsa bilirler ki gelecek umitli olmak icin cok seylere gebe.

Inshallah o gul gunleri gelmemis olsa da gullerin kokusu bizlere ulasmaya baslamistir. Allah o gullere gubre olmayi seref sayanlardan razi olsun. (Ustadimiz da bunlardan biri idi. Eminim simdi mezarinda hakikatleri nesretme aski ile yanmaya devam ediyordur. (Hasiye) )

hurmetler
Barish

Hasiye: Sultan Ahmed genc padishah. Sultan Ahmet camiinde bir yandan eteklerine tas cakil doldurup calisiyordu, bir yandan da aglayarak "Allahim Ahmet kulunun da bu hizmetini kabul olanlarin yaninda kabul et" diye dua etmistir. Oyleki 24 yasinda olum doseginde hafakanlar gecirirken son anlarinda basinda bulunan Lalasina: "Lalam, dogrult beni, mescide gideyim biraz calisayim, toprak tasiyayim" diyor. Allahu alem belki de obur taraftada cennet ehli icin mescidler yapiyordur simdi. Cunku cennet onun icin zevk halini boyle gosterir.
"Arkadas, gel bana bu Nur'larin elmaslarini kesfetmeye yardimci ol ve ben de sana "Allah razi olsun" diyeyim."

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir