Giriş yapmadınız.

misildak

Stajyer

  • Konuyu başlatan "misildak"

Mesajlar: 82

Konum: ıstanbul

Meslek: Maden Müh.

Hobiler: Bilgisayar

  • Özel mesaj gönder

1

30.03.2007, 02:41

anlayamadığımız bir husus, mühim bir soru

kastamonu lahikası 48-49: Bir zaman, eski Harb-i Umumîde, düşmanların ehl-i ıslama ve bilhassa çoluk ve çocuklara ettikleri katl ve zulümlerinden pek çok müteellim oluyordum. Fıtratımda şefkat ve rikkat ziyade olduğundan, tahammülüm haricinde azap çekerdim.

Birden kalbime geldi ki, o maktul masumlar şehîd olup veli olurlar; fâni hayatları, bâki bir hayata tebdil ediliyor. Ve zâyi olan malları sadaka hükmünde olup bâki bir malla mübadele olur. Hatta o mazlumlar kâfir de olsa, ahirette kendilerine göre o dünyevî âfâttan çektikleri belalara mukabil rahmet-i ılahiyenin hazinesinden öyle mükâfâtları var ki, eğer perde-i gayb açılsa, o mazlumlar haklarında büyük bir tezahür-ü rahmet görüp, "Ya Rabbi, şükür elhamdü lillâh" diyeceklerini bildim ve kat'î bir surette kanaat getirdim. Ve ifrat-ı şefkatten gelen şiddetli teessür ve elemden kurtuldum.

SORU: Nasıl olurda kafir cennete gider? kafir çocuklarını mı tam olarak kastediyor bu yazı... "mazlumlar" diyor? büyük, küçük kafirleri kapsamıyor mu? açıklar yardımcı olursanız sevinirim.

Hasan_Sinan

Moderatör

  • "Hasan_Sinan" bir erkek

Mesajlar: 2,136

Konum: Almanya

Meslek: Uzman Pazarlamaci

Hobiler: Okumak Okumak Okumak

  • Özel mesaj gönder

2

30.03.2007, 08:24

Mûteber hadis kaynaklarından Müslim’in Sahih’inde, mahşerden sonra Cehenneme gidenlerden, Cenâb-ı Allah’ın sonsuz rahmeti, şefkati ve şefaati neticesinde kurtulanlar arasında, en son, hiçbir hayır işlememiş olanların da bulunduğunu müjdeleyen uzun bir hadis-i şerif vardır.

ılgili hadis-i şerifin müjde kısmını buraya alıyoruz:

“Bundan sonra Aziz ve Celil olan Allah: “Melekler şefaat ettiler. Peygamberler şefaat ettiler, mü’minler de şefaat ettiler. şefaat etmedik bir Erhamü’r-Râhimîn kaldı!” buyurur.

Bundan sonra ateşten bir topluluğu toplar ve dünyada iken hiçbir hayır işlemeyip de Cehennemde kömüre dönmüş bir çok kimseleri çıkarır. Ve Cennetin yolları üzerinde olup hayat nehri adı verilen bir nehre onları daldırır. Bunlar selde çıkan yabanî reyhan tohumları gibi birden gürbüzleşirler… Artık hayat nehrinden boyunlarında halkalar olduğu halde inci gibi güzel olarak çıkarlar. Cennet ahâlisi onları o alâmetle tanırlar. ışlenmiş hiçbir amelleri, önden gönderdikleri hiçbir hayırları olmadığı halde Allah’ın Cennete aldığı azatlıkları işte bunlardır.”

Sonra Hak Teâlâ onlara: “Cennete giriniz! Gözünüzün görebildiği her ne varsa sizindir!” buyurur.

Onlar: “Ey Rabb’imiz! Sen âlemlerden hiçbir kimseye vermediğini bize ihsan ettin!” derler.

Kendilerine: “Size bundan efdal bir hediyem var!” buyurulur.

Onlar: “Ey Rabb’imiz! Bundan efdal ne vardır ki?” derler.

Allah Teâlâ: “Benim rızâm! Artık bundan sonra ebediyen size gazap etmem!” buyurur.1

Bu hadiste geçen, “işlenmiş hiçbir iyi amelleri ve önden gönderdikleri hiçbir hayırları olmadığı halde Allah’ın Cennete aldığı azatlıkların” kimler olduğu meselesine gelince:

1-Cenâb-ı Hak, şirk, küfür ve inkâr bataklığına bulaşmamış, fakat kalbinde zerre kadar îman ve hayır da bulunmayan kimselerden dilediklerini affeder.

ışte âyetler:

*”De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.2

*”Allah, kendisine şirk koşulmasını asla bağışlamaz; ondan başka günahları dilediği kimse için bağışlar. Kim Allah’a ortak koşarsa büsbütün sapıtmıştır.”3

Öyleyse, Cenâb-ı Allah’ın, her zaman yegâne ümit kapısı olduğunu; her zaman, her yerde, her darlıkta ve her olumsuzlukta mahlûkâtının ve kullarının mutlak ümidi bulunduğunu; bütün ümitlerin tükendiği her kör noktada O’nun rahmet kapısının hep açık olduğunu ve Kendisine ilticâ edenlere şefkatle ve merhametle hep yardım ettiğini asla unutmamalıyız.

Üstad Saîd Nursî Hazretlerine göre, Allah’ın emrine muhatap olan insanlar her zaman korku ve ümit ortasında bulunurlar ve Allah’ın azabından kurtulmayı umarak Rab’lerine yönelmeyi hiçbir zaman ihmal etmezler.4

2-Cenâb-ı Hak, Peygamber göndermediği kavimleri veya kendisine Peygamber tebliği ulaşmamış kimseleri kalbinde zerre kadar îman ve hayır bulunmasa da affeder, azapta bırakmaz. Kendisine Peygamber tebliği ulaştığı halde inanmamış, Allah’ın âyetleri ve daveti kendisine bildirildiği halde yalanlamış ve inkâr etmiş kimseleri ise Cenâb-ı Allah azaplandırır. şu âyetleri inceleyelim:

*”Kendisi için doğru yol belli olduktan sonra, kim Peygambere karşı çıkar ve mü’minlerin yolundan başka bir yola giderse, onu o yönde bırakırız ve cehenneme sokarız; o ne kötü bir yerdir.5

*”Kendisine Rabbinin âyetleri hatırlatıldıktan sonra onlardan yüz çevirenden daha zalim kim olabilir! Muhakkak ki biz, günahkârlara, lâyık oldukları cezayı veririz.”6

*”Biz, bir Peygamber göndermedikçe kimseye azap edici değiliz.”7

Üstad Bedîüzzaman Hazretleri, semâvî âfetlerden ve beşerin zâlim kısmının cinâyetlerinin neticesi olarak gelen felâketlerden ölen veya perişan kalanlardan on beş yaşına kadar olanların hangi dinde olurlarsa olsunlar şehid hükmünde olduklarını; on beş yaşından yukarıda olanlardan “mâsum ve mazlum” olanların ise mükâfâtlarının büyük olduğunu ve bu âfet ve musîbetlerle Cehennem’den kurtulabileceklerini kaydeder. Üstad Bedîüzzaman’a göre, Hazret-i Muhammed Aleyhiselâtü Vesselâm’ın dîni tüm zamanlarda hâkim olduğu halde bir karanlık ve fetret devri olan âhir zamanın getirdiği genel lâkâytlık perdesi altında mazlumların, ihtiyarların, musîbetzedelerin, fakirlerin, zayıfların ve müstebit büyük zâlimlerin cebir ve baskıları altında şiddetli musîbet çekenlerin yaşadıkları âfetler ve çektikleri musîbetler, medeniyetin ve felsefenin sefâhetinden, dalâletinden ve küfründen gelen günahlarına kefâret hükmüne geçer ve Cehennem’den kurtulmalarına vesîle teşkil eder.8

Demek fetret devirlerinde kendilerine Peygamber dâveti ulaşmadığı için makbul bir îmân getirmemiş olan, semâvî musîbetlerle günahlarından da arınan mazlumlar ve masumlar, hangi dinde olurlarsa olsunlar, “Biz, bir Peygamber göndermedikçe kimseye azap edici değiliz”9 âyetinin şemsiyesi altına girmeye ve Cenâb-ı Hakk’ın şefkat ve merhametiyle Cehennem’den kurtulmaya namzettirler. Doğrusunu Allah bilir.

Dipnot:
1-Müslim, Îmân, 301;
2-Zümer Sûresi: 53;
3-Nisâ Sûresi: 116;
4-ışârâtü’l-ı’câz, s. 154;
5-Nisa Sûresi: 115;
6-Secde Sûresi: 12-22;
7-ısrâ Sûresi: 15;
8-Kastamonu Lâhikası, s. 79;
9-ısrâ Sûresi: 15.
Kur’an’a hücum edilecek; î’câzı, onun çelik bir zırhı olacak.Ve şu î’câzın bir nevini şu zamanda

izhârına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak.Ve namzet olduğumu anladım.

3

30.03.2007, 10:00

Re: anlayamadığımız bir husus, mühim bir soru

Alıntı sahibi ""misildak""

kastamonu lahikası 48-49: Bir zaman, eski Harb-i Umumîde, düşmanların ehl-i ıslama ve bilhassa çoluk ve çocuklara ettikleri katl ve zulümlerinden pek çok müteellim oluyordum. Fıtratımda şefkat ve rikkat ziyade olduğundan, tahammülüm haricinde azap çekerdim.

Birden kalbime geldi ki, o maktul masumlar şehîd olup veli olurlar; fâni hayatları, bâki bir hayata tebdil ediliyor. Ve zâyi olan malları sadaka hükmünde olup bâki bir malla mübadele olur. Hatta o mazlumlar kâfir de olsa, ahirette kendilerine göre o dünyevî âfâttan çektikleri belalara mukabil rahmet-i ılahiyenin hazinesinden öyle mükâfâtları var ki, eğer perde-i gayb açılsa, o mazlumlar haklarında büyük bir tezahür-ü rahmet görüp, "Ya Rabbi, şükür elhamdü lillâh" diyeceklerini bildim ve kat'î bir surette kanaat getirdim. Ve ifrat-ı şefkatten gelen şiddetli teessür ve elemden kurtuldum.

SORU: Nasıl olurda kafir cennete gider? kafir çocuklarını mı tam olarak kastediyor bu yazı... "mazlumlar" diyor? büyük, küçük kafirleri kapsamıyor mu? açıklar yardımcı olursanız sevinirim.


yukardaki ifadelerde kafir cennete gidecek diye bir cümle var mı?

yoktur..

o zaman dikkatle okuyalım değil mi?

15 yaşından küçük olup,bulüğ çağına ermiyenler hangi dinde olursa olsun

cennete gideceklerdir.çünkü mükellefiyetin bir şartı buluğ çağına ermesidir.


gelelim 15 yaşında büyük olanlar;

eğer dini işitmemişlerse,tebliğ onlara yapılmamışsa..

gerçek manada onlara Resulullah efendimiz ve Allaha iman hakikatları tebliğ edilmemişse..

bunlar fetret ehli olanlardır.

fetret ehli ehli cennettir..çünkü ne din anlatılmış,ne peygamber anlatılmış,ne islamiyet tebliğ edilmiştir.

işte bu şartları taşıyanların mükafatı büyüktür,belki onları cehennemden kurtarır..

amma tebliğ yapıldığı halde, savaşta mazlum ise..

bunlarında cehennemde, mazlumlarına dayanarak mükafatları vardır..

mesela;cehennem azabının hafif olması..
veya üstadın tabiriyle cehennemde ,hususi bir cenneti halk edebilir...
Bugün ne kadar risalei nur okudum acaba?

Okumamışsam karlımıyım acaba?

misildak

Stajyer

  • Konuyu başlatan "misildak"

Mesajlar: 82

Konum: ıstanbul

Meslek: Maden Müh.

Hobiler: Bilgisayar

  • Özel mesaj gönder

4

30.03.2007, 13:28

Hulusi abi evet cennete gider tabiri yok. yazdığınız bu nokta

"mesela;cehennem azabının hafif olması..
veya üstadın tabiriyle cehennemde ,hususi bir cenneti halk edebilir..."

diyelim abi cevap olarak. Doğrusunu ALLAH bilir.

Hasan Sinan abi yazdıklarınızda her hargi bir noktada kafir olan manasını çıkartamadım. zira hiç bir hayır işlememek kafir olmak mıdır. sizin bu affedilenlerle ilgili yazdıklarınızda da kafir olanlar manasını aşağıda ki cümleye göre çıkartıyoruz.

"Cenâb-ı Hak, şirk, küfür ve inkâr bataklığına bulaşmamış, fakat kalbinde zerre kadar îman ve hayır da bulunmayan kimselerden dilediklerini affeder. "

burda bir başka soru var. şirk, küfür ve inkar batanlığına bulaşmayan kişi kafir değildir sonucu çıkıyor, lakin zerre kadar iman bulunmayan sözünden de bizim idrakimize göre kafir sonucu çıkıyor...

lütfen biraz daha yardımcı olur musunuz. verilecek cevaplar Muharrem B_ayraktar adlı kişiye verilen cevap hükmündedir. zira bu şahıs bu noktalardan saldırmaktadır... nasipse ıNşAALLAH cevabımızı iyi talim etmek isterim. Selam ile...

5

30.03.2007, 14:55

HRıSTıYANLARIN NECAT MESELESı

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ

ınternette e- maille sorulan bir suale verilen cevap;

“şiddet-i şefkat ve rikkatten, bu kışın şiddetli soğuğuyla beraber manevî ve şiddetli bir soğuk ve musibet-i beşeriyeden bîçârelere gelen felâketler, helâketler, sefaletler, açlıklar şiddetle rikkatime dokundu. Birden ihtar edildi ki:

Böyle musibetlerde kâfir de olsa hakkında bir nevi merhamet ve mükâfat vardır ki, o musibet ona nisbeten çok ucuz düşer. Böyle musibet-i semâviye, mâsumlar hakkında bir nevi şehadet hükmüne geçiyor.

Üç-dört aydır ki, dünyanın vaziyetinden ve harbinden hiç bir haberim yokken Avrupa'da Rusya'daki çoluk-çocuğa acıyarak tahattur ettim. O mânevî ihtarın beyan ettiği taksimat, bu elîm şefkate bir merhem oldu. şöyle ki:

O musibet-i semâviyeden ve beşerin zâlim kısmının cinayetinin neticesi olarak gelen felâketten vefat eden ve perişan olanlar eğer onbeş yaşına kadar olanlar ise, ne dinde olursa olsun şehîd hükmündedir. Müslümanlar gibi büyük mükâfat-ı maneviyeleri, o musibeti hiçe indirir.

Onbeşinden yukarı olanlar, eğer mâsum ve mazlum ise, mükâfatı büyüktür; belki onu Cehennem'den kurtarır.

Çünki âhir zamanda mâdem fetret derecesinde din ve dîn-i Muhammedi'ye Aleyhissalâtü Vesselama bir lâkaydlık perdesi gelmiş ve madem âhir zamanda Hazret-i ısa'nın (A.S.) dîn-i hakikîsi hükmedecek, ıslâmiyetle omuz omuza gelecek. Elbette şimdi, fetret gibi karanlıkta kalan ve Hazret-i ısa'ya (A.S.) mensub Hristiyanların mazlumları çektikleri felaketler, onlar hakkında bir nevi şehadet denilebilir.

Hususan ihtiyarlar ve musibetzedeler, fakir ve zaifler, müstebid büyük zalimlerin cebr ve şiddetleri altında musibet çekiyorlar. Elbette o musibet, onlar hakkında medeniyetin sefahetinden ve küfranından ve felsefenin dalâletinden ve küfründen gelen günahlara keffaret olmakla beraber; yüz derece onlara kârdır diye hakikattan haber aldım. Cenab-ı Erhamürrahimîn'e hadsiz şükrettim. Ve o elîm elem-i şefkatten teselli buldum.

Eğer o felâketi gören zâlimler ise ve beşerin perişaniyetini ihzâr eden gaddarlar ve kendi menfaati için insan âlemine ateş veren hodgâm, alçak insî şeytanlar ise, tam müstehak ve tam adalet-i Rabbaniyedir. Eğer o felâketi çekenler, mazlumların imdadına koşanlar ve istirahat-ı beşeriye için ve esasat-ı dîniyeyi ve mukaddesat-ı semâviyeyi ve hukuk-u insaniyeyi muhafaza için mücadele edenler ise, elbette o fedakârlığın mânevî ve uhrevî neticesi o kadar büyüktür ki; o musibeti onlar hakkında medar-ı şeref yapar, sevdirir.” (Kastamonu Lahikası sh: 111)

Yukarıda Kastamonu Lahikasından alıntılanan kısmı bana tevil eder misiniz? Eğer zahiri manayı kabul edersek efendimizin irtihalinden sonra bir hıristiyanın cennete gitmesi sonucu çıkmıyor mu? Lütfen bana yardımcı olur musunuz?

Cevab: Yukarıda anlatılan birinci husus, (onbeş yaşında olanlar) hükmüdür ki bunlar dinimizce mükellef olmayıp cennetliktirler.

Diğer husus ise; yine dinimizde yeri olup ceza görmeme sebebi olan (fetret) şartlarında ise, kurtulma ihtimali var. Ancak kişinin kendi şartları kısmen de olsa fetretten hissedar olup olmadığının tesbiti oldukça müşkildir. Onun için yukarda (eğer mazlum ve masum ise) kaydı var. Yani gaddarların zulmüne uğramış ve öyle gaddarlığı yapmaz ve sevmez ise, o şahsın fıtrat-ı asliyesini tamamen kaybetmeyip bir mikdarı bulunabiliyor demektir. ışte mezkür beyan, fıtrat-ı asliyesi derecesinde insaniyet hakikatından hissedar ise demek oluyor.

Bediüzzaman Hazretleri bir mahkeme müdafaasında aynı meseleyi bir vesile ile şöyle de ifade eder: “Dinsizler tarafından öldürülen mazlum ve dindar hristiyanlar âhirzamanda bir nevi şehid olabilir.” (şualar sh: 347 ) Burada da görüldüğü gibi, öldürenin dinsizlik namına, öleninde hem zulme uğraması hem de dindar olması şartı vardır.

GAYR-ı MÜSLıMDE DE BAZI GÜZEL HASLETLER BULUNABıLıR

Keza “herbir müslümanın herbir sıfatı müslüman olması lâzım olmadığı gibi, herbir kâfirin dahi bütün sıfat ve san'atları kâfir olmak lâzım gelmez.” (Münazarat sh: 32)

Yani müslümanın i’tikadı eksiksiz fakat kemalatı ve fiilleri eksik olabiliyor.

“Kâfirin iki manası vardır: Birisi ve en mütebadiri, dinsiz ve münkir-i Sani' demektir. şu mana ile, ehl-i kitaba ıtlak etmeğe hakkımız yoktur. ıkincisi: Peygamberimizi ve ıslâmiyeti münkir demektir. şu mana ile onlara ıtlak etmek hakkımızdır. Onlar dahi razıdırlar.” (Münazarat sh: 33)

Mektubatta fetret hakkında şu izah var:

“Zaman-ı fetrette وَمَا كُنَّا مُعَذِّبِي&#160 6;َ حَتّىَ نَبْعَثَ رَسُولاً sırrıyla; ehl-i fetret, ehl-i necattırlar. Bil'ittifak, teferruattaki hatiatlarından muahazeleri yoktur. ımam-ı şafiî ve ımam-ı Eş'arîce; küfre de girse, usûl-i imanîde bulunmazsa, yine ehl-i necattır. Çünki teklif-i ılahî irsal ile olur ve irsal dahi, ıttıla' ile teklif takarrur eder. Madem gaflet ve mürur-u zaman, enbiya-i salifenin dinlerini setretmiş; o ehl-i fetret zamanına hüccet olamaz. ıtaat etse sevab görür, etmezse azab görmez. Çünki mahfî kaldığı için hüccet olamaz.” (Mektubat sh: 385)

Dinimizce mes’ul olmak için fıkıhta malum olduğu üzere: ırsal, ıttıla, iktidar, ihtiyar gibi şartlar var. Bu şartlar dahi nazara alınmalıdır.

“...Bununla beraber, en mühim bir cihet budur ki: "Adem-i kabul" başkadır, "kabul-ü adem" başkadır. Bu çeşit ehl-i cezbe ve ehl-i uzlet veya işitmeyen veya bilmeyen adamlar; Peygamber'i bilmiyorlar veya düşünmüyorlar ki kabul etsinler. O noktada cahil kalıyorlar.” (Mektubat sh:335)

Keza Hz. Bediüzzaman risalede “fetret-i mutlaka” tabirini kullanmakla kısmî fetreti hatırlatır. Ve beyn-el milel sinsi nifak cereyanı dünyadaki ictimaiyatı, yani sosyal hayatı, yani sosyolojik te’siri, emsalsiz derecede müfsid kıldığından, bozduğundan dehşetli bir gaflet ve cehalet ve sefahet milletleri istila etti. Elbette adalet ve hak üzere yürüyen ıslâm, mevcud ictimaî durumu nazara alacaktır.

Bir rivayette meâlen buyruluyorki: “Müslümanlardan bir cemaat dağlar gibi günahlarla mahşere gelir. Allah onları affeder ve günahları yahudilere yükler.” (Ramuz-ul Ehadis, sh. 507 ve Sahih-i Müslim, 49-5l)

Bu rivayet fitne-i Âhirzamana vesile olan münafıkların ifsadatına ve o fesada itilen halkın durumuna işaret olsa gerektir.

Bir de ehemmiyetle nazara alınacak şefaat-ı kübra rivayeti var. şöyle ki:

"Ebu Hüreyre Radıyallahu anhü şöyle demiştir: (Bir kere) "Ya Resulallah, kıyamet gününde senin şefaatin en ziyade kime rayegân (çokça) olacak? " diye sordum. Buyurdu ki: "Ya Eba Hüreyre, hadis (bellemek) için sende gördüğüm hırsa göre bu hadisi senden evvel kimsenin bana sormayacağını (zaten) tahmin ediyordum.Kıyamet gününde halk içinde şefaatime en ziyade mazhar olacak kimse, kalbinden (yahut içinden) halis olarak LÂ ıLÂHE ıLLALLAH diyendir." (Sahih-i Buhari Muhtasarı, hadis No:85)

Netice: Fitne-i ahirzaman, rivayetin beyaniyle emsalsizdir. Bu fitne içinde olanlar hakkında, imanî hükümleri bilerek inkâr etmemek şartiyle menfi hüküm vermek müşküldir.

Fakat müsbet hüküm ise; söz sahibi olan dinî şahsiyetler tarafından şer’î kaideler müvacehesinde veriliyor.

ışte ahirzaman fitnesinin manevi tamirci vazifedarı Bediüzzaman Hazretleri bahsedilen şartlarda zulme uğrayan ve dindar olanlardan bir kısım ısa (as) mensublarının necat ehli olabileceklerini beyan etmiştir.

Bu şartları nazara vermeden, bu hükmü bütün Hristiyanlara genellemek yanlıştır ve Risale-i Nur mesleğine zarar verir ve haksız ithamlara sebeb olunur.

http://www.ittihad.com.tr/index.php?option=com_content&task=view&id=44&Item id=30
Bugün ne kadar risalei nur okudum acaba?

Okumamışsam karlımıyım acaba?

6

30.03.2007, 15:05

Kardeşim mişildak ..

onların yaptıkları bütün yanlışlara cevab Abdulkadir badıllı abinin sitesindeki bu linke bakabilirsiniz.

http://www.ittihad.com.tr/index.php?option=com_content&task=view&id=15&Item id=30

birde yeni asya gazetesi sitesinde M. Latif SALıHOğLU abinin yazıları var..

onlara cevab vermiştir.

onun yazılarının arşivinde vardır.

webmaster size yardımcı olur..

kardeşim bu iki abinin yazılarını dikkatle oku..

sonra istersen yazıcıdan çıkar..

diğer arkadaşlarınada okut..selam.
Bugün ne kadar risalei nur okudum acaba?

Okumamışsam karlımıyım acaba?

Hasan_Sinan

Moderatör

  • "Hasan_Sinan" bir erkek

Mesajlar: 2,136

Konum: Almanya

Meslek: Uzman Pazarlamaci

Hobiler: Okumak Okumak Okumak

  • Özel mesaj gönder

7

30.03.2007, 15:59

Alıntı sahibi ""Hasan_Sinan""



Kendisi için doğru yol belli olduktan sonra, (Belli olan yol Islamdir bu yolu tam olarak bildikten sonra) kim Peygambere karşı çıkar ve mü’minlerin yolundan başka bir yola giderse, onu o yönde bırakırız ve cehenneme sokarız; o ne kötü bir yerdir.5

Islamdan bütün dünyanin haberi var su an ama "dogru Islamdan" ne kadar haberi var. Insanligin cogu ateist olduysa islami bilmedigi icin.

Elbette iclerinde bilenlerde var ama bilenle bilmeyen bir olurmu?

Hakikat noktasinda Müslüman olmayan her Insan ve Cin Kafirdir. Müslümanin mertebeleri oldugu gibi kafirin dahi mertebeleri var.

Yani sen Allahtan Islam dini bir imani itikattan hic haberi olmayandan nasil hesap sorarsin? Adalet olurmu? O halde önce teblig sonra red eder sonra Seriata göre kesin cehenneme gider. Bu demek degildir ki fetret döneminde olan herkes cennete gidecek. Onlarin icindeki Allah katinda "iyileri" ve yine Allahin diledikleri cennete girecek.



*”Kendisine Rabbinin âyetleri hatırlatıldıktan sonra onlardan yüz çevirenden daha zalim kim olabilir! Muhakkak ki biz, günahkârlara, lâyık oldukları cezayı veririz.”6

*”Biz, bir Peygamber göndermedikçe kimseye azap edici değiliz.”7 [/b]
Kur’an’a hücum edilecek; î’câzı, onun çelik bir zırhı olacak.Ve şu î’câzın bir nevini şu zamanda

izhârına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak.Ve namzet olduğumu anladım.

misildak

Stajyer

  • Konuyu başlatan "misildak"

Mesajlar: 82

Konum: ıstanbul

Meslek: Maden Müh.

Hobiler: Bilgisayar

  • Özel mesaj gönder

8

30.03.2007, 18:01

ALLAH razı olsun tüm cevaplar için.

9

01.04.2007, 13:50

Re: anlayamadığımız bir husus, mühim bir soru

Hatta o mazlumlar kâfir de olsa, ahirette kendilerine göre o dünyevî âfâttan çektikleri belalara mukabil rahmet-i ılahiyenin hazinesinden öyle mükâfâtları var ki, eğer perde-i gayb açılsa, o mazlumlar haklarında büyük bir tezahür-ü rahmet görüp, "Ya Rabbi, şükür elhamdü lillâh" diyeceklerini bildim ve kat'î bir surette kanaat getirdim. Ve ifrat-ı şefkatten gelen şiddetli teessür ve elemden kurtuldum.

SORU: Nasıl olurda kafir cennete gider? kafir çocuklarını mı tam olarak kastediyor bu yazı... "mazlumlar" diyor? büyük, küçük kafirleri kapsamıyor mu? açıklar yardımcı olursanız sevinirim.[/quote]

Bismillah

su metinde nerde kafir ncennete girer yaziyor ben bulamadim!!!


Hatta o mazlumlar kâfir de olsa, ahirette kendilerine göre o dünyevî âfâttan çektikleri belalara mukabil rahmet-i ılahiyenin hazinesinden öyle mükâfâtları var ki,

Üstad hazretlerinin bir ifadesinde yokluktansa ebedi de olsa cehennem hayatinin olusunu dahi bir rahmetin tezehuru olarak ifade ettigi malumdur.
kaldiki
Üstadimiz o kafirlerin o hal uzre yasasalardi varacaklari yerden daha hafif daha haklarinda iyilik, nimet sayilacak bir tabakaya varacaklarini zikretmedigi nerden biliniyorki?

Hem mazlum olarak ölenler derken ölümünde ki mazlumiyet, yoksa kendisinin yve yasantisinin mazlumiyeti kasdedilme gerektir.
Malum
cehennem 7 tabakadir her tabakanin siddeti azabi farklidir bir üst tabakada olana alt tabakada olanakiyasla ona bir iyilik daha fazla nimet verilmis degilmidir ?

ne ise
yazilan metinde ki her bir harf ve vurulan her bir nok ta, bir kurala tabidir ve her birisi ilmi esaslarla ifade edilir .RISALE I NURLARI GAZETE GIBI OKUMAYINIZ !!!

Bir not: bir gün derste uzun yillar önce dini tedrisat icin sama gidip orda islami ünv okuyan bir amca anlatmisti:
dediki: bir gün okulumuza elezher ünv. yetkilileri geldi ögretim görevlileri ellerinde bir kitap vardi ve tahtaya bir metin yazdilar arabca bizler son siniftayiz tabi, bizlere bu metnin manasini sordular burda anlatilan nedir diye her birimiz degisik bir yönden yaklastik hulasa sonuc olarak o görevlilerden biri su kelime falan ilimde su manaya gelir su kelime falan ilimde su sekilde ifade edilir diyerek tum kelimeleri ayri bir sekil ve ilim üszre ekledi ve sonucta cikan metne hayran olduk tabi bunca okumamizla birlikte ilmin neresinde oldugumuzuda güzelce ders verdiler. demisti.
insallah bu nakil ve ani bizlere biraz daha seviyeli hic degilse ilimle istigal ederken daha dikkatli olmamizda bize bir ders olur ...

10

01.04.2007, 15:58

o görevlilerden biri su kelime falan ilimde su manaya gelir su kelime falan ilimde su sekilde ifade edilir diyerek tum kelimeleri ayri bir sekil ve ilim üszre ekledi ve sonucta cikan metne hayran olduk tabi bunca okumamizla birlikte ilmin neresinde oldugumuzuda güzelce ders verdiler.

Çok etkilendim. Allah razı olsun.
Bu sabah öyle bir şey düşündüm.

Dedim öyle bir ayet olsun ki kimyacı ondan farklı anlasın, fizikçi farklı anlasın , hukukçu ve hakeza her ilim ve bilim sahibi faklı anlasında her biri doğru olsun.

Aklıma şu geldi
"Ey ateş serin ve selametli ol"

ızah edemiyorum ,ama bu ayette ciltleri doldurur manalar çıkar gibi geldi

Kur'an'ın i'cazının icazı bu olsa gerek.

Ayeti izah edecek olsa menun olurdum

Muhabbetle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

11

01.04.2007, 16:00

Sanırım Üstadın bahsettiği uzak istikbaldeki her fen ve ilimden mütehassıs zatların oluşturacağı bahtiyar meclisin yapacağı Kur'an Tefsiri böyle bir şey olabilir.

Muhabbetle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir