Giriş yapmadınız.

21

25.05.2004, 14:04

selamunaleyküm
kardeşler hocaefendi üstad hz. lerinden sonra gelecek zattır. üstadımızın vekilidir. Ayrica bu konuyu delillerle ispatlarım. Dua ve selametle...

22

25.05.2004, 18:43

Alıntı sahibi ""serdengeçti""

selamunaleyküm
kardeşler hocaefendi üstad hz. lerinden sonra gelecek zattır. üstadımızın vekilidir. Ayrica bu konuyu delillerle ispatlarım. Dua ve selametle...


Üstad vekil bırakmadı ki yerine onun vekili olsun,
Fettullah Gülen'e sorsan böyle bir şeyi o da aynı şeyi söyler ve söylemeli,

delilleri merak ediyorum fakat aynı zamanda tahmin ediyorum ki delil diyerek yazılanlardan sonra şiddetli tartışmalar olabilir,
herkesin farklı görüşleri olabilir,

Üstad ben yerime vekil bırakıyorum demedikten sonra böyle şeyleri tartışmanın bir manası yok, bunlar tartışılacağına herkes takat getirebildiği kadar hizmetle uğraşmalı, dünyada makam,koltuk bizi ilgilendirmemeli, zaten Mahkeme-i Kübra'da Adil-i Mutlak ve Rahim hesabı görecektir,

Risaleleri hem nefsimize hem insanlara okuyup faydalanmaya çalışmalıyız,diğer insanlara anlatmaya çalışmayız.

Cemaat yani topluluk tartışması derken,
münevver kardeşleri bölüp cemaatçikler oluşturmanın ehl-i dalalet ve'l kerahat ten başkasına hizmeti ve yararı olmaz

olur diyen beri gelsin

23

25.05.2004, 18:49

Alıntı sahibi ""ahmetsaid""

Serkan Kardeşim;

Sadece Peygamberler vazifelerini ve kimliklerini açıkça beyan ederler.
çünkü iman erkanlarından birisi peygambere imandır.

peygamberlerin haricindeki kişilerin ben evliayyım, ben mücedditim, ben halife-i zişanım, ben kutb-u azamım, ben mehdiyim deme durumları yoktur.


görüşlere katılıyorum,

ben de diyorum ki;

Üstad da mehdidir,
mehdi hidayete vesile olan,yol gösteren anlamında bildiğim kadarı ile

Hadislerde bahsedilen Büyük Mehdi ortaya çıkıp alametlere uygunluk gösterirse "Allahû âlem,bu geleceği müjdelenen Mehdi'dir" diyebiliriz.

en iyisini Allah bilir,

Mesajlar: 100

Konum: Almanya

Meslek: talebe

Hobiler: okumak

  • Özel mesaj gönder

24

26.05.2004, 01:18

Alıntı sahibi ""Risale Okuyorum""

Serkan kardeşim,

Öbür yanda lahikalardan Üstadın hicri 1293 doğumlu olduğunu biliyoruz. 1393 te bir müceddit gelmiş olsaydı Üstadın, Mevlana Halidi Bağdadi hazretlerinin ve diğer mücedditlerin gösterdği harikulade özellikleri göstermesi gerekirdi. Kaldı ki bugün teknolojiyle birlikte bu daha da çabuk duyulurdu. Demek ki gelmemiştir ve de Üstad hazretleri son müceddittir.

Alim'ül Gaybi ıllallah...


""Demek ki gelmemiştir ve de Üstad hazretleri son müceddittir.""

Bunu Risale-i Nurda isbat edebilrmisiniz yoksa yine sedece yorumdan ibaretmi????

Degerli kardesim biz islami sadece almanya ve türkiye sinirlari icine aliyoruz sanirim diger ülkelerde neler oluyor hangi cemaatler nelerle mücadele ediyorlar bilmiyoruz... Varmi öyle bir Haber ajansi böyle olayin pesinde olsun yoksa bizler belki islamiyeti bile dogru dürüst bilmeyen ajanslarin haberleri ilemi yetiniyoruz... ((gayri müslim yayinlar haric, onlar zaten söylemezler)).. Simdi kardesin Kafkaslarda, orta asyada, hicazda, afrikada, endenozya da hangi cemaatler var ve bunlarin basinda hangi liderler veya üstadlar var bilmiyoruz ki bunlarin makamlarini bilelim.. Degerli kardsesim diger müslüman ülekerin deccallari süfyanlari var onalra bediuzzamanin ugrasdigi sizin tabirinizle komunist recimi deccali bir zarar vermediki, misal Afrika müslümanlari hic bir zaman sovyetler birligi ile bir derdi yoktu onalrin derdi ingilizlerle fransizlarla idi fas cezair gibileri...

Kisaca her yüz yilda bir müceddid gelecek, dünyada gavs kutup hic eksik olmayacak... ha hocaefendi bu makamin neresindedir bunu allah ve bildirdigi veli kullari bilir..

saygilarimla....
Aşksız derviş olmaz, olsa da o kimse derviş sayılmaz. Derviş'in sermayesi Aşk'tır, ilmi Aşk'tır, görgüsü Aşk'tır. Arzu ve istekleri de Aşk'tır. Derviş'in canı Aşk'tır, cananı Aşk'tır, bizzat kendisi Aşik'tır.. Ves-selam!...

Mesajlar: 100

Konum: Almanya

Meslek: talebe

Hobiler: okumak

  • Özel mesaj gönder

25

26.05.2004, 01:25

Alıntı sahibi ""serdengeçti""

selamunaleyküm
kardeşler hocaefendi üstad hz. lerinden sonra gelecek zattır. üstadımızın vekilidir. Ayrica bu konuyu delillerle ispatlarım. Dua ve selametle...


Kardesim isbatlamanizi bekliyorum... Cünkü Mustafa Kaplana göre bu vekillik Hulusi Yahyagilden Molla Muhammede gecmis.. Ahmedsaid kardesimiz Mustafa Kaplan dahada ileri gidip Molla Muhammed' Mehdi oldugunu söyledigini yazmisti baska bir bölümde....

Bak bu konuyala biraz ilgili bir yazi okumustum onu aynen buraya aliyorum

saygilarimla...


Bediüzzaman Hazretleri, niçin Postnişinliği kabul etmez?

Bediüzzaman hazretlerinin vefatından sonra kardeşi Abdülmecid Ünlükul, Bediüzzaman’ın "nurun birinci talebesi" diye tavsif ettiği emekli Albay Hacı Hulusi Yahyagil’e şöyle der:

"Seyda (Ağabeyine hep böyle hitap ederdi), ‘Cenab-ı Hakka, mezarımın yerini bildirmemesi için niyazda bulundum’ demişti. Halbuki şimdi görüyoruz ki mezarı Urfa’dadır ve yeri bellidir. Halbuki Seyda’nın şimdiye kadar söyledikleri hep çıktı. Bu nasıl iş, anlayamadım."

Bu sözlerin üzerinden iki ay geçmeden 27 Mayıs ihtilali vukûbulur. ıhtilalciler; şanlıurfa’daki Halilürrahman dergahında bulunan Bediüzzaman Hazretlerinin mermer mezarını kırıp, mübarek naaşı çıkartırlar ve götürüp meçhul bir yere defnederler. Böylece beşer zulmetmiş, ama kader adâlet etmiş olur. Allahu Teâla’nın bir veli kulunun duâsı kabul olmuştur.

Bediüzzaman, mezarına aşırı ve bid’atvâri bir teveccühün olmasından endişeye kapılmıştır. O hayatta iken de kendisine teveccüh edilmesinden son derece rahatsız olmaktadır. Nazarların, Kur’an’ı Azimüşşan’ın imânî âyetlerini parlak bir şekilde tefsir eden Risale-i Nurlara, onlar sayesinde, Kur’an’a ve hadise çevrilmesini istemektedir.

Bu vesile ile, yakın tarihimizin en çok gündeme gelmiş bir cereyanının, en çok medar-ı bahs olmuş bir noktasına bir kere daha açıklık getirmek isteriz. Bediüzzaman’ın telif ettiği eserler –ki bunların meşhur olmuş ismi, "Risale-i nur Külliyatı"dır—incelendiğinde görülecektir ki, bu eserlerin müellifi olan Bediüzzaman, ayrı bir çığır açmamış, ayrı bir tarikat dâvâsı gütmemiştir. Kendileri bu eserler için, "Risale-i Nur dâvâ değil, dâvâ içinde bürhandır" demektedir. Dâvâ, Kur’an’ı Azimüşşandır. Bu eserler de Kur’an’ı Azimüşşan’ın nurlarını gösteren delillerden bir tanesidir. Bu eserlerde nazarlar hep Kur’an’a ve hadise çevrilir. Dolayısiyle okuyucu doğrudan Allahu Azimüşşan’a ve Resul-i Ekrem’e bağlanır. Bu, Sahabe-i kiram’ın, Tabiîn’in, Tebe-i Tabiîn’in ve Selef-i Salihin’in takip ettiği bir tarzdır.

Bediüzzaman hazretleri eserlerinde sık sık Risale-i Nurların doğrudan "Kur’an’ın malı olduğunu" beyan eder. Dolayısiyle, Bediüzzaman’ın "Cadde-i Kübra-i Kur’aniye" diye tavsif ettiği bu eserleri, ne bir kişi, ne birkaç kişi, ne de belirli bir grup veya cemaat "sahiplenemez." Bir başka deyişle bu eserler bütün ümmetin malıdır.

Bediüzzaman’ın talebelerinden Hacı Hulusi Bey, "Üstad Hazretleri yerine kimi bırakmış, kimleri dinleyelim" diye soranları şu cevabı vermiştir:

"Üstad Hazretleri kendisinden sonra postnişinliği, ne bir kişiye, ne de birkaç kişiye bırakmıştır." (Postnişin; "posta oturan, daha evvelkinin yerine geçen" demektir.)

Bu açık ifadeden de anlaşılacağı üzere, Bediüzzaman Hazretlerinin vefatından sonra, ne bir kişi, ne de birkaç kişi, onun bıraktığı hizmeti sahiplenemez, tekeline alamaz. Nitekim Hacı Hulusi Bey, bu hususu gayet net bir şekilde belirttikten sonra tekrar be tekrar şöyle demektedir:

"Mürşidimiz; Kitap (Kur’an-ı Kerim), Sünnet, ıcmâ-i Ümmet ve Kıyas-ı Fukaha ve bu asırda mezkur dört esasa dayanan ve bu dört esası isbat eden bürhânî bir tefsir-i Kur’an ve bu asrın müceddidi olan Risale-i Nur’dur."

Risale-i Nur’u okuyanlar; doğrudan şeriat-ı Garra-yı Muhammediyeye bağlanır ve ölçüsünü "Edille-i şer’iyeden" çıkarır, amel cihetinden dört hak mezhebi, itikat cihetinden ise ımam Maturidî ve ımam Eş’ari’nin içtihatlarını esas alırlar. Namazlarını camide ve cemaatle kılmaya dikkat gösterirler, Allahu azimüşşan’ın "sakın onları dost ittihaz etmeyin!" dediklerini kendilerine dost ittihaz etmez, Allah’ın hoşnut olmayacağı davranışlardan şiddetle kaçınır, bütün Mü’minleri dost ve kardeş bilir, Mü’minleri incitici davranışlarda bulunmaktan şiddetle kaçınırlar. Aksi davranışlar ve aksi beyanlar Bediüzzaman hazretlerinin ruhunu muazzep eder. Çünrkü o bütün Ehl-i imanı kardeş bilen, ıttihad-ı ıslama gönül vermiş, ıslam düşmanlarını asla sevmeyen, yeri geldiğinde ı’la-yı kelimetullah için canını feda etmekten çekinmeyen bir mücâhid-i ıslam ve Kur’an’ın tâviz vermez bir hizmetkârı idi. Bediüzzaman’ın hizmet tarzı ile postnişinlik telif edilemez. Hacı Hulusi Bey’in çerçevesini çizdiği esasların dışında tavır sergileyenler ve sanki postnişinlik varmış gibi bir görüntü sergilenmesi yüzünden Risale-i Nur gibi Kur’an’ın emsalsiz bir hazinesine soğuk davrananlar, büyük bir hazineden mahrum kalmakta, Ümmeti bu eserlerden soğutucu davranışlarda bulunanlar da büyük bir vebali omuzlamaktadırlar.

alinti: ATTAR ..delikanforum
Aşksız derviş olmaz, olsa da o kimse derviş sayılmaz. Derviş'in sermayesi Aşk'tır, ilmi Aşk'tır, görgüsü Aşk'tır. Arzu ve istekleri de Aşk'tır. Derviş'in canı Aşk'tır, cananı Aşk'tır, bizzat kendisi Aşik'tır.. Ves-selam!...

26

26.05.2004, 08:40

bu ve benzeri şeyleri abilerden duyuyoruz, dünkü sohbette de 15.Mektub'da idik,orada konusu geçti Deccal,Süfyan ve Mehdi,Hz.ısa (a.s.)'nın,

Mustafa Kaplan önceleri Mehdi'yi üçe ayırmış galiba,
Asker Mehdi,.. Mehdi,... Mehdi falan şeklinde,
Üsame bin M. bin Ladin'i Mehdi olarak görüyormuş, hatta bir abi bununla ilgili yazıyı gazeteden kesip sakladığını dahi söyledi, yani sürekli bir şahıs, bir Mehdi arayışında imiş, ve dediler ki,samimi müslüman ama arzuları aklının önüne geçiyor,bazen olmadık şeyler yazıp bizi de rezil edebilir,

şu an Vakit gazetesinde yazıyor,eskiden Yeni Asya'da idi, belki bu konuda bize bilgi verebilecek arkadaşlar da vardır forumda, bu rivayetler gerçekle %100 örtüşüyor mu bilemem ama galiba gerçeklik payı var.

MeRCaNDeDe

Stajyer

Mesajlar: 119

Konum: ıstanbul

Meslek: Hamal

  • Özel mesaj gönder

27

28.05.2004, 17:10

Sevgili SerkaNReaL kardeşim.Burda öncelikli olarak bilmemiz gereken şu.Hocaefendi kimdir? Ve Nurculuğun neresindedir?

Keşke mümkün olabilseydide Hocaefendinin belki çok az insanın dinleyebildiği ve görebildiği ses ve video kasetlerini herkese ulaştırabilseydik.O zaman Hocaefendinin tanımı daha iyi yapılırdı.Hele hele bizim bu konuyu 3-5 cümlede anlatabilmemiz imkansız birşeydir.

1.Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendiyi Nurculuktan ayırmak ve onu farklı hizmet arenasında aramak.Zira Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi kendisine önder olarak Bediüzzaman Said Nursi Hazreterini seçen ve onun getirdiği Hizmet Düsturunu kendine şiar edinen bir VAKIF insanıdır.

2.Muhterem Hocaefendi hareket sahasını Nurlara göre başlatmış.Ve bu yola çıkarken Mustafa Sungur Ağabey, Bayram Yüksel,Zübeyir Gündüzalp gibi büyük ağabeylerle meşveret ederek, izin almıştır.Bu konuda Mustafa Sungur ağbinin sözleri araştırılabilir.Ve hala yaptıklarını yapacaklarını Ağabeylerimizle meşveret ederek yapmaktadır.

3.SerkaNReaL kardeşimin Sikke-i Tasdiki Gaybiden alıntı yapıp bizimle paylaşmış olduğu yazı biraz tevile muhtaçtır.şu meseleyi iyi anlamak lazım Hocaefendi şahsı Maneviye irtikap ederek hareket ettiği için burada yani Sikke-i Tasdiki Gaybide bahsedilen şahıs (Allahu alem)Üstadın ta kendisidir.Hocaefendi de şahsı manevinin programını uygulamaktadır.

4)Mehdi Aleyhisselam konusu Risalelerde çok sarih şekilde açıklanmıştır.Yanlız Risaleler okyanus gibidir.Sahilinde gezerek bazı meseleler anlaşılamaz.Bu konuda derinlere dalmak gerekli fakat bir eğitici,keyfiyeti yüksek,işin ehli ağabeylerimizle okunması gerekmektedir.

5)Üstadın kimleri vekil olarak bıraktığı ve işaret ettiği Emirdağ Lahikasında görülmektedir.Buyrun üstadımızdan dinleyelim.

şimdi bütün talebelerin fevkinde diyerek değil, benim en yakınımda, hizmetimde olup bir derece tam tarz-ı hareketimi bilenler ve yakından görenler içinde, dört beş adamı mutlak vekil yapıyorum. Ben ölsem veya hayatta şuursuz kalsam, Nurlara karşı hizmetimin tarzını bilerek tam yapabilsinler. şimdilik Tâhirî, Sungur, Ceylân, Hüsnü ve bir iki adam daha mutlak vekilim olarak vasiyet ediyorum.
Emirdağ Lahikası Syf 446


6)Abdulkadir Said Kardeş güzel bir meseleye dikkat çekmiş.Sağolsun.

Risaleleri hem nefsimize hem insanlara okuyup faydalanmaya çalışmalıyız,diğer insanlara anlatmaya çalışmayız.
Cemaat yani topluluk tartışması derken,
münevver kardeşleri bölüp cemaatçikler oluşturmanın ehl-i dalalet ve'l kerahat ten başkasına hizmeti ve yararı olmaz


7)Hocaefendinin Amerikada olması sağlığının yok ötesinde bir meseledir.Mustafa ıslamoğlu Nur Talebesi olmadığı halde bu konuyla ilgili çok anlamlı bir yazı yazmışlardır.Ülkesine Milletine bu derece aşık olan Muhterem Hocaefendi Sürgün hayatı yaşamaktadır.Ve Amerikada yaşamaya zorunlu bırakılmıştır.Rahmetli Esad Coşan Hocaefendinin Avustralyada yaşama zorunluluğuda aynı sebebtendir.

Son olarak herkes yaptığı hizmetlere bakmalıdır.Her Müslüman hayatını ıslama adamış başka bir Müslümanı sevmek zorundadır.Birbirimize bu türlü çıkışlar yapmak çiğlikten öteye geçmediği gibi Üstadımızın bize bıraktığı dusturlarıda ezip geçmiş oluruz.Hizmetimizin en zirve dusturlarından biriside budur.Biz ağabeylerimizi yada hocalarımızı yada diğer cemaat ve tarikat liderlerini Üstadımızın kardeşiyle arasında geçen Kastamonu Lahikası ve Tarihçe-i Hayatta anlatılan Hz Ziyaeddin meselesi gibi sever kabul ederiz.Dusturumuz budur.Bizim amaç ve gayemiz hizmet dusturumuz Mehdiyi yada Mücaeddidleri bulmak değildir.

Baki Selamlar.
Bir Savaşçıdır Kalbim...

28

04.06.2004, 14:04

Üç kişi denize dalar, gözleri kapalı olduğu için birisi, bir hazinenin bir parçasını bulup mesela bir yuvarlak elması bulsa, derki bütün hazine böyle yuvarlak parçalardan oluşur; bir diğeri uzunca asa gibi bir şey bulsa, derki bütün hazine bu asa gibi uzunca parçalardan oluşmaktadır... Ama gözleri açık olan bir kişi bakarki hazinenin bir kısmı yuvarlak parçalardan oluşmaktadır, bir kısmı asa gibi uzun parçalardan, bir kısmı da bambaşka şekillerden oluşmaktadır.. Hakikatı bu gözleri açık zat bilmektedir....

Hepiniz hatırlamışsınızdır 25. sözde üstadın verdiği bir örnek bu.... Ben biraz kendime göre kelimeleri değiştirdim ama anlatılan maksat aynı...

Maalesef meseleler böyle basit değil en azından benim yaşadıklarımla-okuduklarımla edindiğim tecrübe bu... ılk zamanlar düşündüğüm bazı meselelerin o kadar doğru olmadığını gördüm... O günden beridir de büyük konuşmamaya dikkat ederim... Ortada çok çok çooook büyük ilmi meseleler var... Biz ucundan azıcık görünce ışığı, sanıyoruz ki hakikat budur... Ama hakikatın tamamı değildir burayı atlıyoruz... Hiç düşündünüz mü? O kadar alim olan o kadar yıllarını islamiyeti anlamak için harcayan batıl itikad imamları niye bu hale düşmüşlerdir... Yani senden benden daha fazla islamiyeti anlamak için gayret sarfetmişler ve bir hakikat bulduklarını sanmışlar... Ben ilk zamanlar düşünürdüm... Ya bu adamların kafası hiç mi çalışmıyor diyordum... Mesela 30. sözde bahsedilen meselede, insanın gayesi Allah'a benzemektir diye hükmeden zatların nasıl oluyorda böylesine saçma bir düşünceye düştüklerine aklım ermiyordu... Ancak daha sonra biraz daha risalelerle iştigal ettikçe meseleler anlaşılmaya başladı... Zaman içinde kendi nefsimde de bu tip hatalı (inşallah imandan edecek derecede meselelerde değil) düşüncelere düştüğümü gördüm...

Bir kardeş demiş... "Fetullah Hoca nurcu değilse kimse nurcu değildir".. Çok büyük bir laf...

MeRCaNDeDe

Stajyer

Mesajlar: 119

Konum: ıstanbul

Meslek: Hamal

  • Özel mesaj gönder

29

05.06.2004, 16:52

Her zaman zahire hüküm vermek insanı aldatabilir.Hakikatini ise Allahtan başkası bilemez.Aslolan kendi vazifelerimizin üstüne düşmek.Ve içinden çıkılmaz meselelerde ayetinde bildirmesiyle işi ehline vermek.
Bir Savaşçıdır Kalbim...

30

09.06.2004, 02:53

YAw moderator kardesler siz bana su sorunun cevabini verin :

Siz neye dayanarak üstadin mehdi oldugunu söylüyorsunuz ??? Ya ben anlamadim öyle bir görüntü vermeye calisiyorsunuzki üstad mehdi, Yeni Asyacilarda Nur cemaati, hayir öyle birsey yok.

Kendi kendinize gelin güvey olacaginiza sorun talebelerine üstadin: sor Sungur abiye üstad mehdimi, bak iste sana ne cevap verecek.

Yaw etmeyin tutmayin kardesler.

31

09.06.2004, 04:17

Prizma demiş ki

Siz neye dayanarak üstadin mehdi oldugunu söylüyorsunuz ??? Ya ben anlamadim öyle bir görüntü vermeye calisiyorsunuzki üstad mehdi, Yeni Asyacilarda Nur cemaati, hayir öyle birsey yok.


Cevap:

Kardeşim bu forumda yeniyim. Acizane ben de katkıda bulumak isterim. ınşallah hayırlara vesile olur.

Kıyamet alametleri, Mehdi, Deccal, Hz.ısa meseleleri Risale-i Nur'un muhtelif yerlerinde izahı var. Fakat tarafgirane bir nazarla değil, müellif-i muhterem'in kastettiği manaları anlamaya çalışarak okumak lazım. Risalelerde Deccal'in Komunizm fikr-i küfrisi olduğu, ıslam Deccali'nin ( Süfyan- müslümanlar içinde çıkıp nifakla iş gören ) M.Kemal olduğu tasrih edilmiş. Herhalde Mehdi de onların zamanında gelip, onlara mukabele edip, onların bin senede ancak yapılabilecek tahribatlarını tamir edecek. Beşer tarihinde misli görülmemiş bir tarzdaki bu tahripten daha şiddetlisi düşünülebilir mi ? Risale-i Nurlarla da, dinsizlik namına yapılan bu tahribata karşı set çekilmiş.Binaenaleyh Risale-i Nurların Müellifi B.Said Nursi olduğuna göre Mehdi de mantıken O olması lazım gelir...

Nur Cemaatı: Cadde-i Kübra-i Kur'aniye olan Risale-i Nur Mesleğinden giden bütün meşreplerdir. Adı üstünde 'Kur'anın Geniş Caddesi'. Bu geniş caddede şeritler ( meşreb ) farklı olabilir. Fakat Risale-i Nur Mesleğinde kalındığı müddetçe, Risale-i Nurdaki Kur'ani prensiplere mugayir hareket edilmedikçe, bid'alara girmedikçe, yapılan icraatların ehl-i dalalete yardım hükmüne geçmedikçe...

Sonra bu manasız münakaşaları bırakıp herkes kendi mesleğinin muhabbetiyle yanmalı, başkalarının hata ve kusurlarıyla meşgul olmamalı.Böyle münakaşalar husumeti tevlid eder, ehl-i dalalet bundan istifade eder. Hem birbiriyle boğuşanlar müsbet hareket edemez.

Sonra Hakk'a götüren yol bir tane değil ki, isteyen istediği istikameti ihtiyar edebilir.

Kimse hakkı ve doğruyu, inhisar zihniyetiyle kendine münhasır göremez. Yoksa bundan taassup tevellüd eder. Bizim işimiz ise, taassup değil, salabet-i diniyedir, dinde sağlamlık ve kuvvettir...

Cenab-ı Hakk istifade etmeyi nasip etsin.
Esselamu ala menittebeal Hüda, vel melamu ala menittebeal heva

32

09.06.2004, 18:59

Bana Risaleden örnek veriniz.

M.kemal diye, lütfen...

33

09.06.2004, 19:31

Konunun tamamını okumadım ama sanırım Prizma M.Kemâl'in Sufyan yani ıslam Deccâli olmadığını söylüyor,
acele olarak verilen bir cevaptır,





1947'de ısmet ınönü'ye gönderilen bir mektub;


«Reisicumhur'a gönderilen istidanın zeylidir ki, mecbur oldum yazmağa.

Bana hücum eden garazkârların en esaslı sebebi; Mustafa Kemal'in dostluğu ve tarafgirliği vesilesiyle beni eziyorlar. Ben de o garazkârlara derim ki:

Ölmüş gitmiş ve dünyadan ve hükûmetten alâkası kesilmiş bir adam hakkında otuz sene evvel bir hadîs-i şerifin ihbarıyla, Kur'ana zararlı öyle bir adam çıkacak dediğimi ve sonra Mustafa Kemal o adam olduğunu zaman gösterdi.

Ben de beşyüz seneden beri kahramanlığıyla ve hakperestliğiyle dünyaya meydan okuyan kahraman bir ordunun şerefini ve zaferini, hilaf-ı hakikat olarak M. Kemal'e vermediğim için, garazkâr dostları beni yirmi senedir bahanelerle tazib ediyorlar.

Evet -mahkemede isbat ettiğim gibi- "şerefler, müsbet hayırlar, maddî-manevî ganîmetler orduya, cemaata verilir, tevzi' edilir; kusurlar, menfî icraatlar başa, reise verilir" diye bir kaide-i hakikatla, kahraman ordunun ve bilfiil asker ve asker başında çalışan cesur zabitlerin zaferleri ve şerefleri Mustafa Kemal'e verilmez. Belki kusurlar, hatalar yalnız ona verilir diye beni onu sevmemekle ittiham edenleri, kahraman orduyu sevmemekle ve şereflerini kırmakla ittiham edip onlara hain-i millet nazarıyla bakıyorum.

Bu hakikatı mahkemede isbat ettiğim gibi, onun muannid dostlarına da isbat etmeye hazırım. Ben bu mübarek milletin bahadır ordusunun milyonlar efradı ve zabitlerini severim. Hürmetlerini, haysiyetlerini elimden geldiği kadar muhafaza ediyorum. Benim karşımdaki garazkâr muarızlarım, bir tek adamı sevmek yolunda, milyonlar efrada manen ihanet, belki adavet ediyorlar.

Evet çok emarelerle bildik ki; bana hücum edenleri tahrik eden, Mustafa Kemal'e itirazımdır ve ona dost olmadığımdır. Başka sebebler bahanedir. Bunun için mecbur oldum ki, o muarızlarıma derim: O beni taltif etmek ve bütün vilayat-ı şarkıyeye vaiz-i umumî yapmak için Ankara'ya istedi. Ben oraya gittim. Bu gelen üç madde, beni onun dostluğundan vazgeçirdi. Yirmi sene inzivada azab çektim, dünyalarına karışmadım.

Birinci Madde: Bir hadîs-i şerifin, âhirzamanda an'anat-ı ıslâmiyenin zararına çalışacak diye haber verdiği adam, bu olduğunu ef'aliyle göstermesidir. Ben otuzaltı sene evvel o hadîsi tefsir etmiştim. Aynen bu adama manası çıkmış. Mahkemedeki müdafaatımın "Üçüncü Esas"ında izahı var.

ıkinci Madde: Bir şeyin vücudu ve tamiri ve hayatı, ona ait bütün erkân ve şeraitin vücuduyla olabilmesi; ve o şeyin ademi ve tahribi ve ölmesi, bir tek şartın bozulmasıyla olduğu bir kaide-i hakikattır. Umumun dillerinde "Tahrib, tamirden çok kolaydır" diye darb-ı mesel olmuştur. Bu kat'î kaideye binaen, meydanda görünen ehemmiyetli kusurlar ve tahribatlar o kumandanın hatasından ve ehemmiyetli şerefler ve zaferler ise ordunun kahramanlığından geldiğinden; o fenalıkları ona, o iyilikleri orduya vermek lâzım gelirken, bütün bütün aksine olarak cemaatın hayrını baştaki bir ferde ve o ferdin şerrini cemaata vermek dehşetli bir haksızlık olmasıdır.

Üçüncü Madde: Cemaatın hayrını ve ordunun zaferini başa vermek ve o başın kusurunu cemaata isnad etmek ise, binler hayırları birtek hayra indirmek ve birtek kusuru binler kusur yapmaktır. Çünki nasıl bir tabur bir dehşetli düşmanı öldürse, herbir neferi bir gazilik rütbesini alır ve yalnız binbaşısına verilse, binden bire iner, bir tek gazi olur. O binbaşının hatasıyla zalimane bir katil yapılsa ve ona verilmeyip tabura verilse, o bir tek katil bin cinayet hükmüne geçerek bin neferi mesul eder ve cezaya çarpar.

Aynen öyle de: Meydandaki görünen ehemmiyetli kusurlar onları işleyen ölmüş adama verilmezse, beşyüz belki bin seneden beri gaziliğini ve hakperestliğini dünyaya gösteren ve ferman-ı şerefini ve Kur'an bayrakdarlığını kılınçlarıyla ve kanlarıyla imzalayan bir orduya havalesiyle, o kusurlar binler derece ve erkânları adedince ziyadeleşir, o ordunun pek parlak mazisini dehşetli karartır ve bu asrın Ordusunu, geçen asırların aynı orduları önünde mahcub ve mes'ul eder.

Ve mevcud şerefler, zaferler tek adama verilse binler derece küçülür, erkân ve efrad adedince gazilik ve hayırlar bir tek hükmüne geçer söner, daha kusurlara karşı keffaret-üz zünub olmaz. ışte bu sebebler içindir ki; ben onun dostluğunu bırakıp, onun yerinde, ehemmiyetli bir zamanda içinde bulunduğum ve tesirli hizmet ettiğim o Ordunun dostluğunu aldım ve binler derece daha ehemmiyetli şerefini muhafazaya Risale-i Nur ile çalıştım.

Emirdağı'nda Said Nursî»

(Emirdağ Lâhikası-l sh:284)

34

09.06.2004, 19:59

Alıntı sahibi ""Prizma""

Bana Risaleden örnek veriniz.

M.kemal diye, lütfen...


Abdulkadir Said Kardeş Risaledeki yerini forum'a koymuş,;

' Ölmüş gitmiş ve dünyadan ve hükûmetten alâkası kesilmiş bir adam hakkında otuz sene evvel bir hadîs-i şerifin ihbarıyla, Kur'ana zararlı öyle bir adam çıkacak dediğimi ve sonra Mustafa Kemal o adam olduğunu zaman gösterdi.'.......
' Birinci Madde: Bir hadîs-i şerifin, âhirzamanda an'anat-ı ıslâmiyenin zararına çalışacak diye haber verdiği adam, bu olduğunu ef'aliyle göstermesidir. Ben otuzaltı sene evvel o hadîsi tefsir etmiştim. Aynen bu adama manası çıkmış. Mahkemedeki müdafaatımın "Üçüncü Esas"ında izahı var.'

Fazla söze ne hacet.

Esselamu Ala menittebael Hüda, vel Melamü ala menittebael heva

35

09.06.2004, 21:04

Mü'minler çocuklarına ve gençlerine dini öğretmek isterken beyin yıkamayla suçlanıyor,
bu işi asıl yapan "Kemalist" grubu,

ufacık ilkokul çocuklarına her sabah and içtiriyorlar,yemin ettiriyorlar,
korkunç bir şey,

7 yaşından 17 yaşına kadar beynine nüfuz edip kandırıyorlar gençliği,
geçende,Cuma günü farklı bir camiye gideyim dediydim,
elleri açtık dua ediyorduk,araya mustafa kemâl diye de soktu,indirdim ellerimi,ancak beddua ederim o adama,çıkıp gidecektim camiden ama onun hala gerçeği bilmediğini düşündüm,vazgeçtim,


dininde,diyanetindeki adama dahi ıslam'a bu kadar zararı dokunmuş bir adam hoşmuş gibi gösteriliyor,öğretiliyor, bu yalan yutturuluyor,


böylesine ahlaksızlıkları,nifakı,din düşmanlığını barındıran bir adamı kahraman gibi göstermek beyin yıkamadır, insana Yaratıcısını anlatmak değil


O ve arkadaşlarıyla ilgili 12 cilt Yeni Nesil'den çıkan Yakın Tarih ansiklopedisi var,1988 yılında çıktı ki,eğer belgesiz ve düzmece bir ansiklopedi olsa yasaklanır,kaldırılırdı,
O yıllarda küçüktüm,ama duyduğuma göre o zamanlar Risale-i Nur yasak gibi bir şeymiş,yine baskınlar,el koymalar falan filan gibi,gayri-resmi bir yasak,


o şahısla ilgili kendi taraftarları dahi onun ahlaksızlıklarını haykıran,ama övünerek haykıran bir sürü kitap yazmıştır.
Kendi el yazısıyla evrim teorisini anlattığı yazısını gördüm, ateist web siteleri övünerek
M.Kemâl de inanmazdı diyorlar,sanki o inanmayınca biz de inanmayacağız,

Bu ve benzeri şeyler,çevirdikleri gizli oyunlar daha çook...

Hele millete karşı "Peygamberimiz, dinimiz güzeldir" dedikten sonra meclis teki konuşmasında -ki sanırım kayıtlı,belgeli bir konuşmadır- "Biz emirlerimizi gökten indirildiği iddia edilen kitaplardan değil garb medeniyetinden alırız." demesi başlı başına bir belgedir, "iddia edilen" lafını kimler söyler sizce?

36

10.06.2004, 19:32

Alıntı sahibi ""Prizma""

Bana Risaleden örnek veriniz.

M.kemal diye, lütfen...



Bulabildiğim delillere serdetmeye devam edelim !

......

' Evet çok emarelerle bildik ki; bana hücum edenleri tahrik eden, Mustafa Kemal'e itirazımdır ve ona dost olmadığımdır.Başka sebebler bahanedir.'
Emirdag Lah. 284 ( Yeni Asya Neşriyat )

...........

Lozan Konferansının ikinci sayfası: "..... Artık herşey Türkiye hesabına çantada hazırdır. Yani dini terk ile herşey yapılacak. Yeni hizbin (Kemalizm ve ısmet hükûmeti) bundan böyle, bu millette, ıslâmiyeti katletmek prensibiyle hareket etmekte, hasım dünyanın kumandanlarından, yani düşman ehl-i salip kumandanlarından, dini vurmakta daha hevesli olduğu ve örnekler vereceği ve bilhassa hudut dışı değil de, hudut içi ve millî irade yaftası altında çalışacağı şüpheden varestedir." .......

Lozan Muahedesinden sonra, ıngiltere Avam Kamarasında, "Türklerin istiklâlini niçin tanıdınız?" diye yükselen itirazlara, Lord Gürzon’un verdiği cevap:
"ışte asıl bundan sonraki Türkler bir daha eski satvet ve şevketlerine kavuşamayacaklardır. Zira biz onları, mâneviyat ve ruh cephelerinden öldürmüş bulunuyoruz.
Yani Mustafa Kemal ve ısmet’in verdikleri karar, Türk milletini ıslâmiyet ve din cihetinden öldürmek kararıdır."
Artık bunun üzerine herşey ap açık anlaşılıyor, değil mi?

Gizli anlaşmanın entrikası
Türklere dinlerini ve din temsilciliğini feda ettirmek şartıyla, sun’î istiklâl işinde gizli anlaşmanın müessiri, tek kelime ile, Yahudiliktir. Buna memur-u müşahhas kimse de, şimdi Mısır Hahambaşısı bulunan Hayim Naum’dur. Bu Hayim Naum, bu korkunç teşebbüse evvelâ Amerika’da Türkler lehinde bir seri konferans vermek ve emperyalizma şeflerine, Türkün maddesini serbest bırakmaları, buna mukabil ruhunu, tâ içinden ve kendi öz adamlarına yıktırmaları fikrini telkin etmek suretiyle başlamıştır. Yani, masonluk hasebiyle Kur’ân’ın ahkâmını kaldırmak, milleti dinsiz yapmak. Hayim Naum müthiş plânının zeminini Amerika’da hazırladıktan sonra ıngiltere’ye geçmiş ve hâlis Yahudi olan Lord Gürzon ile temas ederek şu teklifte bulunmuştur:
"Siz Türkiye’nin mülkî tamamiyetini kabul ediniz. Onlara ben ıslâmiyeti ve ıslâmî temsilciliklerini ayaklar altında çiğnetmeyi taahhüt ediyorum."
Aynı Hayim Naum Türk murahhaslar heyetine müşavir sıfatıyla sokulmanın da yolunu bulmuş, yani Mustafa Kemal ve ısmet’i kendine dost bulmuş. Onun için üçü birleşmiş. Ve artık arada santralın intizamla işlemesine hiçbir mâni kalmamıştır.

Hayim Naum o sırada Ankara’ya kadar da uzanarak plânın muvaffakiyeti için gereken en mühim ve merkezî şahıs nezdinde-yani Mustafa Kemal yanında-emin bulunduğu tesirinin derecesini ölçmek istemiştir. Öyle ki, bu tesir, mahut mevzuda Hayim Naum’dan daha heveskâr ve gayretli bir ıslâmiyet düşmanına tesadüf etmekle muradına ermiş ve artık Türkü içinden vurmanın plânını gerçekleştirmek için her unsur tamamlanmıştır.
ışte bu ehemmiyetli vesika, tam tamına Risale-i Nur tercümanının kırk küsur sene evvel hadis-i şerifin ihbarına dair beyan ettiği hadiseyi tasdik ettiği gibi; ve şeriat-ı Ahmediyeye ihanet eden o dehşetli şahsın mühim bir kuvveti Yahudi olduğu, Yahudi olan Lord Gürzon ile Hayim Naum o ihbarın hakikatını gösterdiklerini ve yirmi beş seneden beri Nurcuların imhasına keyfî kanunlarla dehşetli zulümlerin hikmetini tam gösteriyor.
Emirdag Lahikasi : 277-278 ( Yeni Asya Neşriyat )

........

Beşinci şua, yirmi beş sene evvel mesâili yazılan, yalnız bir iki sayfa tatbikat ilâve edilip şualar’a giren Beşinci şua ellerine geçmesi ehemmiyetlidir. Fakat bunda da bir hikmet var. Belki onlara, kendi mesleklerini bildirmek ve Cehenneme gidenin mahiyetini bilmek için fevkalade iktidar haricinde bir kazâ-i ılahidir, diye Cenab-ı Hakkın hikmetine ve inayetine ve hıfzına itimad edip merak etmeyiniz.
Kastamou Lahikasi: 98 ( Yeni Asya Neşriyat )


Risale-i Nur'dan verilen bu kadar delil kafi olsa gerek. Asrın Bedi'si konuşmuş. O ise ancak bürhan ve delilli konuşur. Çünkü O'nun üstadı ise 'Kur'an-ı Azimüş'şan'dır ve dersini O'ndan alır. Risale-i Nur'lar Kur'an'ın malıdır. Kur'an ise Arş-ı Azam'a bağlıdır.

Cenab-ı Hakk istifademizi ziyade etsin

Es-Selamu ala menittebeal Hüda, El-Melamu ala menittebeal heva

MeRCaNDeDe

Stajyer

Mesajlar: 119

Konum: ıstanbul

Meslek: Hamal

  • Özel mesaj gönder

37

11.06.2004, 17:11

Bu konuların bize yada hizmete yararını anlamış değilim.Peygamber SAV min şiddetle kaçındırdığı bir meseledir ölmüşlerin ardından konuşmak.Kaldıki oldukça önemli konular varken bu kadar basit konular tefrikaya sebeb oluyor.Koca 132 parça Risalede paylaşmamız gereken tek konu bu değil.
Bir Savaşçıdır Kalbim...

38

11.06.2004, 17:30

Normal günahkar bir ölmüş zatla bahsettiğimiz kişi aynı kefeye koyulabilir mi?

Çoğu insan onu kahraman biliyor,ıslam'a bunca zarar vermiş,takipçileri Üstada ve talebelere yıllarca eziyet etmiş,bugünkü uzantıları ise hâlâ milyonlar masumun hakkını yiyor,

en basitinden ben şu an istediğim eğitimi alamıyorum,
hakka hukuka tecavüz 3 harflik eklerle normal gösteriliyor,

ınsanlar ise onu ve ardından gelenleri kötü görmediği için onların XXXXXXXXlük ve XXXXXizm adı altında yaptıkları şeye itiraz olamıyor,yoksa bunlar vatan haini,gerici,yobaz,bölücü, cart duru curt diye gidiyor.

Sürekli bir haltlar karıştırıp o zatın eteklerinin altına giriyorlar,

MeRCaNDeDe

Stajyer

Mesajlar: 119

Konum: ıstanbul

Meslek: Hamal

  • Özel mesaj gönder

39

11.06.2004, 18:01

Muhterem Faziletmeab Ağabeyim affınıza sığınırak diyorum ki.

Hz Aişe validemizden rivayetle Resulullah SAV şöyle buyurmuşlardır.

Ölülere sövmeyin Çünkü onlar, önceden ahirete göndermiş olduklarının sonuçlarıyla başbaşadırlar.
Buhari Cenaiz Rikak

Ölünün kim olduğu önemli değil.Allah Resulu SAV bırakın Medinede münafıkları Ebu Lehep gibi Ebu Cehil gibilerin hakkında konuşulmasını bile yasaklamıştı.

Kaldıki ölü dahi olsalar.

Biz ıslamın bize emrettiklerini yapsak zaten ne Firavun dayanır nede Deccal.

Bu anlayış tavır ve bakış açısı ıslam Anlayışı değildir.Üstad elbiseyi dikmiş biz değil bırakın başkaları giydirecekleri yerlere giydirsin.

Bir başka hadiste de Efendimiz SAV kardeşlerinizin anlamayacağı şeylerden bahsedipte onları fitneye düşürmeyiniz buyuruyor.

Siz demişsiniz ki hakettiğim eğitimi alamıyorum.Ben 6 sene okudum.4, sınıfta iken YÖK benim denkliğimi iptal etti.Türkiyede diplomam hiç bir şeye yaramıyor .Ne öğretmen olabiliyorum nede Mesleğimi gerektirecek bir iş yapabiliyorum.Biz fırkalarla uğraşmaktan çok ıslamı kalplere götürmenin yolunu arıyalım.Bir dönem ebu cehiller vardı Dursun Ali Erzincanlı ağabeyin okuduğu şiirdeki deyimle Ebu Cehil artık kıtalar geziyor.Sadece isimler farklı.

Gereksiz teferruata inip zarardan başka bir kazancı olmayan bu konularda, hakikat taraftarı olanlar bu tür mevzuları konuşmaktan çok vazifeleri ve hizmetleri icabı hareket eder fiiliyata dökerler.Ki Sahabeninde ahlakı budur Üstadımızında.

Yanlış isem lütfen beni düzeltin.
Bir Savaşçıdır Kalbim...

Risale Okuyorum

Üyeliği İptal Edildi

  • "Risale Okuyorum" bir erkek
  • "Risale Okuyorum" adlı kullanıcı yasaklandı

Mesajlar: 663

Konum: Ankara

Meslek: Öğrenci

Hobiler: İnternet, Risale-i Nur

  • Özel mesaj gönder

40

11.06.2004, 19:53

Vay bea! Burda da tedbir. Güzel ne diyeyim...

Alıntı

Bu konuların bize yada hizmete yararını anlamış değilim.Peygamber SAV min şiddetle kaçındırdığı bir meseledir ölmüşlerin ardından konuşmak.Kaldıki oldukça önemli konular varken bu kadar basit konular tefrikaya sebeb oluyor.Koca 132 parça Risalede paylaşmamız gereken tek konu bu değil.


Alıntı

Bu anlayış tavır ve bakış açısı ıslam Anlayışı değildir.Üstad elbiseyi dikmiş biz değil bırakın başkaları giydirecekleri yerlere giydirsin.

Bir başka hadiste de Efendimiz SAV kardeşlerinizin anlamayacağı şeylerden bahsedipte onları fitneye düşürmeyiniz buyuruyor.




Ben de derim ki;

“Hadiste:”Süfyani Deccal çıkmadığı müddetçe,mehdi de gelmeyecektir.” (R.N.K.Kaynakları.797)

Sühyanı gösteremeyen Mehdîden bahsetmesin. Süfyan ölmüşse , ben de süfyanın kim oldğunu anlatabilmek için ölünün arkasından konuşurum. Bediüzzman hazretleri, Zübeyir ağabeye

'bu şahsın gerçek yüzünü bir kişiye anlatabilmek için 100 bin şehit versek ucuza gelir' (Son şahitler) demiş.

Düşmanını bilmeyen, savaşta mağlup olur. Düşmanıyla savaşırken düşmanının imkanlarını kullanarak savaş yapmaya çalışan oyuna gelir. (M.Kemal'in dostluğu her zaman, her şart altında zarar getirir)

Ya bu konuda daha konuşmak istemiyorum. Anlayan anladı zaten. Gönüzü kapayan varsa da , gözünü kapamakla gerçekler ortadan kaybolmayacağını bilmeli.

Dinler arası diyalog, deccal, süfyan , Hz. Mehdi ... Hepsi aşağıda zaten var


http://www.yeniasya.org.tr/index.asp?Sec…2003&TextID=541
"şimdi oku, kabirde okuyamazsın!" (Zübeyir Gündüzalp)

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir