Giriş yapmadınız.

1

30.10.2006, 08:09

şu Esasata Dikkat Lazımdır

ı’lem eyyühe’l-aziz!

Kabir, âlem-i âhirete açılmış bir kapıdır. Arka ciheti rahmettir, ön ciheti ise azaptır. Bütün dost ve sevgililer o kapının arka cihetinde duruyorlar. Senin de onlara iltihak zamanın gelmedi mi? Ve onlara gidip onları ziyaret etmeye iştiyakın yok mudur? Evet, vakit yaklaştı. Dünya kazûratından temizlenmek üzere bir gusül lâzımdır. Yoksa, onlar istikzarla ikrah edeceklerdir.

Eğer ımam-ı Rabbanî Ahmed-i Farukî bugün Hindistan’da hayattadır diye ziyaretine bir dâvet vuku bulsa, bütün zahmetlere ve tehlikelere katlanarak ziyaretine gideceğim. Binaenaleyh, ıncil’de "Ahmed," Tevrat’ta "Ahyed," Kur’ân’da "Muhammed" ismiyle müsemmâ iki cihanın güneşi, kabrin arka tarafında milyonlarca Farukî Ahmed’lerle muhat olarak sâkindir. Onların ziyaretlerine gitmek için niye acele etmiyoruz? Geri kalmak hatâdır.

şu esâsata dikkat lâzımdır:


* Allah'a abd olana her şey müsahhardır. Olmayana her şey düşmandır.

* Her şey kader ile takdir edilmiştir. Kısmetine razı ol ki, rahat edesin.

* Mülk Allah'ındır. Sende emaneten duruyor. O emaneti ibka edip senin için muhafaza edecek. Sende kalırsa, meccanen zâil olur gider.

*Devam olmayan bir şeyde lezzet yoktur. Sen zâilsin. Dünya da zâildir. Halkın dünyası da zâildir. Kâinatın şu şekl-i hazırı da zâildir. Bunlar saniye ve dakika ve saat ve gün gibi birbirini takiben zevale gidiyorlar.

*Âhirette seni kurtaracak bir eserin olmadığı takdirde, fâni dünyada bıraktığın eserlere de kıymet verme.


Kaynak: Mesnevi-i Nuriye | Hubâb | 87

2

30.10.2006, 09:13

içimizde Resullah kabrin öbür tarafındadır diye hemen ölüp ona kavuşmak istiyen kardeşimiz varmı.
veya böyle hissi inkişaf eden kardeş varmı.

3

30.10.2006, 10:36

Abi eğer öyle düşünmesek Rasulullahın hasretine nasıl dayanırız :cry:

Ey insan! Bilir misin nereye gidiyorsun ve nereye sevk olunuyorsun? Otuz ıkinci Sözün âhirinde denildiği gibi, dünyanın bin sene mes'udâne hayatı, bir saat hayatına mukabil gelmeyen Cennet hayatının; ve o Cennet hayatının dahi bin senesi, bir saat rüyet-i cemâline mukabil gelmeyen bir Cemîl-i Zülcelâlin daire-i rahmetine ve mertebe-i huzuruna gidiyorsun...

Asa-yı Musa | ıkinci Kısım | 222

Alkan

Usta

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

4

30.10.2006, 18:24

bu gibi meseleleri okuyunca insanın öteki aleme gidesi geliyor... şahsen benim geliyor :wink:

ımân ve muhabbetullâhın neticesi, ehl-i keşif ve tahkikin ittifakıyla, dünyanın bin sene hayat-ı mesûdânesi, bir saatine değmeyen Cennet hayatı ve Cennet hayatının dahi bin senesi, bir saat müşâhedesine değmeyen bir kudsî, münezzeh cemâl ve kemâl sahibi olan Zât-ı Zülcelâlin müşâhedesi, rü'yetidir ki, hadîs-i katî ile ve Kur'ân'ın nassıyla sabittir. Hazret-i Süleyman Aleyhisselâm gibi bir muhteşem kemâl ile meşhur bir zâtın rü'yetine iştiyaklı bir merak, Hazret-i Yûsuf Aleyhisselâm gibi bir cemâl ile mümtaz bir zâtın şuhuduna meraklı bir iştiyak, herkes vicdânen hisseder. Acaba, dünyanın bütün mehâsin ve kemâlâtından binler derece yüksek olan Cennetin bütün mehâsin ve kemâlâtı bir cilve-i cemâli ve kemâli olan bir Zâtın rü'yeti, ne kadar mergub, merakâver ve şuhudu ne derece matlûb ve iştiyakâver olduğunu kıyas edebilirsen, et.
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir