Giriş yapmadınız.

1

29.09.2006, 19:40

Ehl-i Tarikat, İman Savaşı ve kardeşli/ğimiz

Es selamun aleyküm kardeşlerim..

Geçen gün neden biz de zikir gibi Allah cc.'na daha çok yaklaştıran, -eski dönemlerde- insanları en üst seviyelere çıkaran güzel ibadetler yapmıyoruz diye düşündüm de,..

Arkadaşlarla bu muhabbeti de açılınca tam o sırada aklıma bir örnek geldi...

Biz iman yolunda savaşan neferleriz değil mi, imanı elde etmeyi istemek, Allah rızasını kazanmak için uğraşmak demektir. Bu neferliği neden güzel zikirlerle süslemiyoruz diye düşündüm de, hemen aklıma iman hastalığı geldi, insanlar imanlarını kaybetmişken ve bu kan hala akmaya devam ediyorken, -yaralar günden güne azalsa bile- yeni yaralar açılması söz konusu iken böyle bir şeye girişmemiz tamamen enaniyet olur ve belki Üstad’ın tokadını yediği bu mevzuda öyle bir tokada bile muhatab görülmeden elimizdeki imkanlar alınır diye geldi aklıma..



Bir ordu misali kurmak gerekirse;

ıntizamlı bir ordu, her devletin isteyeceği en önemli şey ve herkesin göz bebeğidir. Böyle bir orduda başarılı ve düşüş kaydetmeden yükselmenin ve milletçe başarı elde etmenin tek bir yolu vardır: ıtaat. Tabiri caizse her kafadan ses çıkmaz, demokratlık sökmez, yönetim elinde olan kişiler de akl-ı selim davranırlarsa başarı grafiği herkesi kıskandırır. Ama bir harp halinde öyle bir an gelir ki, komutan’ın er’den farkı kalmaz ve ona muhtaç kalır.

Bir savaştayız ve imanlarımız havada buhar olmuş uçacak neredeyse… bize Baş değil Kardeş lazım. Emir değil, Telkin lazım. Galebe değil, ıkna lazım..

Çünkü bir an gelip de, Komutan için düştü dediğimiz Er’likten daha utanç verici yerlere düşeriz.

Bir büyüğün ifadesiyle: “Verseydi üzüm olacaktı, kiraz olacaktı, vişne olacaktı ama hiçbirşey olmadı çünkü kırağı vurdu.” durumuna düşmeyiz inşallah..
Garibûn Aleykum...

2

04.10.2006, 16:28

Allah razı olsun sizden, benim bunları duymaya ihtiyacım vardı şu zamanlarda. Çünkü bazı kişiler mürşitsiz yolda gidilmeyeceğini, başıboş kalmamak gerektiğini ve tasavvuf ehli olmanın zorunlu olduğunu söylüyorlardı. Bende ilmi yeterliliğim olmadığı için düşüncelere girmiştim.

Tekrar sağolun. Bu konu hakkında yazılarınızın devamını diliyorum.

3

05.10.2006, 10:35

şimdi, "Böyle bir eser bu asırda var mıdır?" diye bir suâlin içinizde hâsıl olduğu, nurânî bir heyecanı ifâde eden sîmâlarınızdan anlaşılmaktadır.
Evet, bu çeşit ihtiyacımızı tam karşılayacak olan bir eseri bulmak için çok dikkat ve itinâ ile aradık. Nihayet, hem Türk gençliğine, hem umum Müslümanlara ve beşeriyete Kur'ânî bir rehber ve bir mürşid-i ekmel olacak bir eserin Bediüzzaman Said Nursî'nin Risâle-i Nur eserleri olduğu kanaatine vardık. Bizimle beraber, bu hakikate Risâle-i Nur'la imânını kurtaran yüz binlerle kimseler de şâhittir.

konferasta geçiyor.demek bizim mürşimizde var.oda risalei nurdur.

4

05.10.2006, 10:37

Beşinci Misal: Kardeşim Abdülmecid, biraderzadem Abdurrahman'ın (rahmetullahi aleyh) vefatı üzerine ve daha sair elîm ahvÂlât içinde bir perişaniyet hissetmişti. Hem, elimden gelmeyen mânevî himmet ve medet bekliyordu. Ben onunla muhabere etmiyordum. Birden bire, mühim birkaç Sözü ona gönderdim. O da mütalâa ettikten sonra yazıyor ki:
"Elhamdü lillâh, kurtuldum. Çıldıracaktım. Bu Sözlerin herbiri birer mürşid hükmüne geçti. Çendan bir mürşidden ayrıldım, fakat çok mürşidleri birden buldum, kurtuldum" diye yazıyordu. Ben baktım ki, hakikaten Abdülmecid güzel bir mesleğe girip o eski vaziyetlerinden kurtulmuş.
Daha bu beş misal gibi pek çok misaller var. Onlar gösteriyorlar ki, ulûm-u imaniye, hususan doğrudan doğruya ihtiyaca binaen ve yaralarına devâen Kur'ân-ı Hakîmin esrarından mânevî ilâçlar alınsa ve tecrübe edilse, elbette o ulûm-u imaniye ve o edviye-i ruhaniye, ihtiyacını hissedenlere ve ciddî ihlâs ile istimal edenlere yeter, kâfi gelir. Onları satan ve gösteren eczacı ve dellÂl ne hâlde bulunursa bulunsun, âdi olsun, müflis olsun, zengin olsun, makam sahibi olsun, hizmetkâr olsun, çok fark yoktur.
Evet, güneş varken mumların ışığı altına girmeye ihtiyaç yok. Madem güneşi gösteriyorum; benden mum ışığı-bahusus bende bulunmazsa-istemek mânâsızdır, lüzumsuzdur. Belki onların bana dua ile, mânevî yardımla, hattâ himmetle muavenet etmeleri lâzımdır


bakın üstad kendisini mum ışığına ,risalei nuru güneşe benzetiyor.
mektubatta geçiyor.

5

05.10.2006, 10:47

Alıntı sahibi ""yunusum""

demek bizim mürşimizde var.oda risalei nurdur.


Allah razı olsun.kısa ve öz.

6

06.10.2006, 00:55

Kitap yol gösterir ama himmet eder mi orasını bilemem. Tasavvuf dairesindeki kardeşlerle çok mevzusu oldu bu konunun. Tartışmalı bir konu ama Risale-i Nur'ların tahkiki imanı kazandırdığı elhak doğrudur. Himmet olmaksızın manevi makam olur mu, uzmanına danışmak lazım galiba...

7

06.10.2006, 07:38

ikinci alıntıyı dikkatle oku talha kardeş.

sorunun cevabı zaten onun içinde .uzatmaya gerek yok galiba.

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir