Giriş yapmadınız.

1

23.06.2006, 15:13

bediüzzaman kimdir ?

Bedîüzzaman, üzerinde titizlikle durulup düşünülmesi, araştırılıp insanlığa tanıtılması gerekli olan bir simadır. O, ıslâm âleminin, inanç, moral ve vicdânî enginliğini hem de .en katıksız ve müessir şekilde ortaya koyan çağın bir numaralı insanıdır. Ona, onun düşüncelerine, hissî mülâhazalarla yaklaşmak, onu ve eserini anmak sayılmaz. Duygusallık, onun her zaman uğrunda yiğitçe tavır ortaya koyduğu ve gürül gürül anlattığı meselelerin ciddiyetiyle telif edilemez. O, bütün ömrünü, kitap ve sünnetin gölgesinde, tecrübe ve mantığın kanatları altında, derin bir aşk ve heyecanla beraber hep bir muhakeme insanı olarak sürdürmüştür.

Bedîüzzaman'ın, yüksek mefkûresi, yaşadığı çağı düşünüp söylemesi, sadeliği, insânî enginliği, vefâsı, dostlarına bağlılığı, iffeti, tevâzuu, mahviyeti ve istiğnâsı üzerine şimdiye kadar pek çok şey yazıldı ve söylendi. Ayrıca, hâlâ aramızda, hayatta iken onun yakınında bulunma bahtiyarlığına ermiş ve onu, rûhî enginliği, fikrî zenginliği ile tanımış dünya kadar insan var ki, bunlar da canlı birer kitap gibi bu konunun en sadık şahitleri.

Dış görünüş itibarıyla sade ve basit görünen Bedîüzzaman, gerek düşünce hayatında, gerek aksiyonunda hemen her zaman başkalarında bulunmayan engin bir karakter sergilemiştir. Onun, insanlık için en hayâtî meselelerde bütün insanlığı kucaklayışı, küfür, zulüm ve dalâlete karşı tiksinti duyuşu, her yerde istibdâtla savaşı, hatta bu uğurda hayatını istihkâr edercesine vefâsı ve civanmertliği ve ölümü gülerek karşılaması, onun için normal davranışlardı. O engin bir his insanı olmanın yanında, misyonuyla alâkalı meselelerde, hep kitap-sünnet yörüngeli; muhâkeme ve mantık televvünlü yaşamıştı. O hemen her zaman, davranışları itibarıyla, mâsum bir ikili görünüm sergilerdi: Biri, engin bir vicdan eri, derin bir aşk ve heyecan timsâli ve olabildiğince mert bir insan görünümü; diğeri de fevkalâde dengeli, çağdaşlarının çok önünde ileri görüşlü, büyük plân ve projeler üretebilen sağlam bir kafa yapısına sahip mütefekkir görünümü. Bedîüzzaman ve onun dâvâsına bu zaviyeden yaklaşmak, onun, ıslâm büyüklerinin bir devamı olarak, içinde bulunduğumuz çağda bizim için ifade ettiği mânâyı anlamamız bakımından çok önemlidir.

Bazı kimseler görmemezlikten gelseler de gerçek şu ki; Bedîüzzaman çağdaşlarınca, kendi kuşağının en ciddî düşünürü ve yazarı kabul edilmiş; kitlelere hem bir sözcü hem de önder olabilmiş; ama kat'iyen kendini beğenmemiş, gösterişe girmemiş ve hep âlâyişten uzak kalmaya çalışmıştır. "şöhret ayırı riyâdır ve kalbi öldüren zehirli bir baldır..." sözü, onun bu konudaki altın beyanlarından sadece bir tanesi. O, yirminci asırda ıslâm dünyasında, şimdilerde dünyanın dört bir yanında, her zaman listenin başında birkaç yazardan biri olarak tanınmış, her kesimce sevilerek okunmuş ve zamanın eskitemediği simâlardan biri olarak da tarihe mâl olmuştur.

Bedîüzzaman'ın hemen bütün eserleri, içinde doğmuş olduğu çağ zaviyesinden, yorumlanmaya açık bazı meseleleri yorumlama açısından o uğurda harcanmış ciddî bir gayretin sonucudur. Onun eserlerinde önce Anadolu, sonra da bütün ıslâm dünyasının hem âh u efgânı, hem de ümit ve şevk u târâbını duyup dinlemek mümkündür. Gerçi o, doğunun ücrâ bir kasabasında doğmuştur ama, kendini hep bir Anadolulu olarak hissetmiş, bizim duygularımızı bir ıstanbul efendisi gibi soluklamış ve her zaman topyekün bir ülkeyi engin bir şefkat ve dupduru bir samimiyetle kucaklamıştır.

2

23.06.2006, 15:40

bizim hakikatlere ihtiyaçımız var bizim bize hakikatleri anlatan kişiler ihtiyaçımız var
tamam tahribatyapanları bilmemiz ve önlem almamız gerekir
ama önceliklrimizin olması gerkmez mi (ferd planında)
işe bediüzzaman hazretlerini tanımayla başlayabiliriz
bediüzzaman kimdir hayatı gayesi 80 kusur hayatında neden dünya namına zevklerden kaçtı neden esaretler zülümlere baskılara hatta fiili saldırılara sessiz kaldı insan gibi yaşamak elinden alınmasına rağmen fıtraten en küçük haksızlığa dahi tahammül edmeyen başı ortaya koyan bediüzzaman (tarihçei hayatı buna şahittir) neden tüm zülümlere hatta kafir rusun dahi yapmadıklarını yapan bu zalimlere sesini çıkarmadı
yok estağfurullah o sesinyle tüm dünyaya haykırdı hem öyle bir haykırdı ki kafirlerin ödü koptu belleri kırıldı ama bu haykırış farklı idi.
bizlerden de üstad öyle bir haykırış bekliyor

3

23.06.2006, 15:44

değerli fatih abi

ALLAH cc.razı olsun çok güzel hazırlamışsın.okurken istifadeli oldu.

Bende şunu acizane söylemek isterim ki:

onu ve onun eserlerini tanıyıp bigane ve yabancı kalınmaması gerekir.Çünkü bir lütüftur,bir ihsandır,bir fazıldır.

buna binaen elimizden geldiği kadar risalelerle meşgul olmalı ve kendimizi
okuyarak yetiştirmeye çalışmalıyız.

her hayırlı işte olduğu gibi bu işte de muzır manilar ortaya çıkacaktır.bu bir gerçektir.

hele şu yaz zamanına girdiğimiz zamanlarımızda futur vermeden okumalı ve azami tesanüd ve uhuvveti perçinleştirmeliyiz.

şu gerçeği de belirtmeden geçmek istemiyorum:

risalelerden azami istifade edilebilmenin bir şartı da çevremizde vuku bulan ve intişar eden günahlardan kendimizi korumakla mümkün olmaktadır.
ancak bu şekilde risalelerin tesiri artmakta ve istifade imkanı olmaktadır.

kendimizi çevremizde serbest bıraktığımızda risalerle meşğuliyet sıkıntı vermekte ve hissimizi kırmaktadır.

ihvanların da buna dikkat etmesi elzemdir.

4

23.06.2006, 16:40

Peygamber efendimiz (S.A.V)buyuruyorlar ki:"Her asrın bir muceddidi vardir.muceddidi tanımadan olen cahil ölmustür." buyurmaktadır.

5

23.06.2006, 16:56

Alıntı sahibi ""BULUT KARAKOÇ""

risalelerden azami istifade edilebilmenin bir şartı da çevremizde vuku bulan ve intişar eden günahlardan kendimizi korumakla mümkün olmaktadır.
ancak bu şekilde risalelerin tesiri artmakta ve istifade imkanı olmaktadır.

kendimizi çevremizde serbest bıraktığımızda risalerle meşğuliyet sıkıntı vermekte ve hissimizi kırmaktadır.





Sanırım bununla ilgili müzakere burada devam edebilir.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

6

23.06.2006, 17:08

değerli abi

yanlış yerde yazdıysam ve konuyu karıştırdıysam özür dilerim.

hakkını helal et

7

23.06.2006, 17:14

Yok canım ondan demedim, bu güzel konuyu, o başlıkta tartışmak, daha çok irdelemek iyi olur diye yazdıydım.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

8

25.06.2006, 12:25

Bediüzzaman memleketin her yerinde cehaletin hükümferm olduğunu milletin fakirlikle kıvrandığını insanımızın değişik buudlardaki iftiraklarla birbirini yiyip bitirdiğini gördü ürperdi.. ve yaşadığı çağı çok iyi idrak etmiş bir mütefekkir olarak o günkü perişan topluluğa ilim ruhu aşılamak istedi. Fakirlik ve iktisadi problemlerimiz üzerinde durdu. ıftiraklarımıza çareler aradı ve milletimizi bu bunalımlı günlerinde bir an bile yalnız bırakmadı
Bediüzzaman'a göre bütün fenalıkların menbaı cehalet, fakirlik ve iftiraktı. Allah bilmeme peygamber tanımama dine karşı lakayt kalma başımızın en büyük belasıdır.. ve Bediüzzaman da ömrünü bu öldürücü mikropla savaşa vakfetmişti. Ona göre kitleler ilimle irfanla aydınlatılmadıkça toplum sistemli düşünmeye alıştırılmadıkça ve yanlış sapık düşünce akımlarının önü alınmadıkça milletimiz için kurtuluş ümidi beslemek abestir



Bedîüzzaman asırlık yaralarımıza neşter vurmuş ve bu yaraların sebebiyet verdiği felaketleri teşhis edip çarelerini göstermek ülke ve insanımızı yıkılıp gitmekten kurtarmak için daha çocukluk yılları sayılacak dönemden Urfa'da Mevlâsına kavuşacağı ana kadar hep yürekten ve samimi hep tok sesli ve tok sözlü bu vatan evladı ülkesine vefa hisleriyle dopdolu olarak hep aynı şeyleri söylemiş aynı ölçüde dertlerimizin üzerine yürümüş ve tedavi adına da aynı şeyleri takdim etmiştir. Toplumun kafasına birtakım yeni düşünceleri yerleştirmek ne kadar zor ise senelerce onların dem ve damarlarına işlemiş anlayışlar telakkileri geçmişten tevarüs edilen -yanlış doğru- adet ve ananeleri söküp atmak da o kadar çetin ve o kadar zordur. Bu his bu duyuş ve kabullenişler bazen yanlış da olabilir. Eğer bu yanlış düşünce ve kanaatler kitleler tarafından hüsnü kabul görmüş hayatın her yanında dal budak salarak kökleşmiş güç kazanmış ise bütün bu yanlış kanaatlerin yıkılması, toplum çapındaki inhirafların giderilmesi, varsa, küflü kanaatlerin temizlenip düşünce ve vicdanların iyiden iyiye tahliye ve tahliyelerden geçirilmesi lazımdır.ışte bediüzzaman bu zor işe talip olmuş asırlardan beri gelen problemleri çözmeye ve milletimizin hem dünyada hem de ukbada kurtulması için kendini feda etmiştir

evet bir tohum atılmıştır.Tohum toprakta neticesini vermiş filizlenmiştir.ışin zor kısmını bediüzzaman yapmış bizlere de herşeyi tamamlanmış bu işi koruma ve mevsimi gelince de meyvelerini yeme kalmıştır.

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir