Giriş yapmadınız.

alisaid

Stajyer

  • Konuyu başlatan "alisaid"

Mesajlar: 58

Konum: ankara

Meslek: müh.

Hobiler: moderatörlük,araştırma,inceleme,enerji,strateji,uluslarası ilişkiler

  • Özel mesaj gönder

1

02.06.2006, 15:16

Din adına çıkış yapmanın zararları

Muhterem kardeşlerim,
güncel olduğu kadar islami kesimi çok alakadar eden ve merkezde halisane gayret edip hizmet eden nur talebelerinin himmet ve dikkatini siyaset ve içtimai geniş daireye çevirmeye çalışan siyasi akımlar dikkatimizi çekmektedir..hatta siyasetin dışında kalanlar pasiflikle suçlanmakta,mevcut fırkaları desteklemeyenler nerde ise tekfir derecesinde itham edilmekte ve nur cemaatine bazı haddini bilmez siyaset meftunu olup,harici cereyanların(hassaten neoconlar ve BOP projesinin müellifleri) etkisine girmiş,onların aleti olmuş, onlar adına konuşan ve casusluk dahi yapabilen bazı şahsiyyetler,komiteler, cemiyetler ,fırkalar tarafından haksız yere iftira atılmaktadır..bu tür tecavüz ve saldırılara en iyi cevabı Kuran ,Hadisler ve Risale-i Nur vermektedir...

HADıS

Kim bir zâlime yardım ederse, Allah o zâlimi ona musallat eder.

Câmiü’s-Sağir, c. 3, No: 3578

DıN ADINA ÇIKIş YAPMANIN ZARARLARI
http://www.ittihad.com.tr/iman-hayat-seriat.htm#_Toc34764796

Tebliğin yaygınlaştırılması ve hizmetlerin geniş sahaya ıntikal ettirilmesi hususu ise;malûm olduğu üzere her sahadaki hizmetler, tedricî gelişir.Ani değişiklikle ortaya çıkan bazı tarihî hâdiseler dahi, o hâdiseyi doğuracak içtimaî halet denen milli temayüle ve mukaddematı sayılacak bazı çalışmalara tereddüb eder. Fakat bizim meselemiz, düsturları ile bağlayıcı bir meslek mensubu olanlar, çalışmalarını bağlayıcı düsturlara bağlı kalma ve sadakat esasına dayanır. Hele o düsturlar, Kur’anî füyuzat ve ilhamattan olsa bu düsturlara teslimiyet elzemiyet kazanır. Ancak lehte- aleyhte bir hüküm verilmemiş ve serbest bırakılmış hususlarda maslahata göre hareket edilebilir. Evet Risale-i Nur’un düsturlarına ve meşruiyet dairesine ters düşmemek şartıyla bazı içtimaî ve geniş daire çalışmaları yapılabilir. Fakat bizim asıl mevzumuz zamanımızın mevcut şartları içinde Risale-i Nur’un talimatı dairesinde yapılabilecek çaloşmaların neler olduğunu ve ne şekilde yapılacağının tesbiti mes’elesidir. Mesela; Bediüzzaman Hazretleri diyor:

“Bu zamanda öyle fevkalâde hâkim cereyanlar var ki, herşeyi kendi hesabına aldığı için, faraza hakikî beklenilen o zât dahi bu zamanda gelse, harekâtını o cereyanlara kaptırmamak için siyaset âlemindeki vaziyetten feragat edecek ve hedefini değiştirecek diye tahmin ediyorum.” (Kastamonu Lâhikası sh: 90)

Bu parçada geçen “o zât” ifadeleri ile kasdedilen şahsın daha önceki kısısmlarda da zikrolunan ve hilafetle beraber ikinci ve üçüncü vazifeleri ve üç vazifedarlar hey’et ve kuvvetlerini temsil edecek olan zât olduğu Risalelerde musarrahtır. Bu zât dahi bu zamanda gelse, yani ıttihad-ı ıslâm’ı teşkil etmeden geniş dairelerdeki vazifelerine girişse bu faaliyetlerini o hâkim cereyanlara kaptırmamak için geniş daireye ait vazifesinden feragat edecek diye yapılan ikazdan alınacak ders açık değil midir ?

Aynı mektub şöyle devam ediyor:

“Hem üç mes'ele var: Biri hayat, biri şeriat, biri imandır. Hakikat noktasında en mühimmi ve en a'zamı, iman mes'elesidir. Fakat şimdiki umumun nazarında ve hal-i âlem ilcaatında en mühim mes'ele, hayat ve şeriat göründüğünden o zât şimdi olsa da, üç mes'eleyi birden umum rûy-i zeminde vaziyetlerini değiştirmek nev'-i beşerdeki cârî olan âdetullaha muvafık gelmediğinden, her halde en a'zam mes'eleyi esas yapıp, öteki mes'eleleri esas yapmayacak. Tâ ki iman hizmeti safvetini umumun nazarında bozmasın ve avamın çabuk iğfal olunabilen akıllarında, o hizmet başka maksadlara âlet olmadığı tahakkuk etsin.

Hem yirmi seneden beri tahribkârane eşedd-i zulüm altında o derece ahlâk bozulmuş ve metanet ve sadakat kaybolmuş ki, ondan belki de yirmiden birisine itimad edilmez. Bu acib hâlâta karşı, çok fevkalâde sebat ve metanet ve sadakat ve hamiyet-i ıslâmiye lâzımdır; yoksa akîm kalır ve zarar verir.

Demek en hâlis ve en selâmetli ve en mühim ve en muvaffakıyetli hizmet, Risale-i Nur şakirdlerinin daireleri içindeki kudsî hizmettir. Her ne ise... Bu mes'ele şimdilik bu kadar yeter.” (Kastamonu Lâhikası sh: 90)

Bu kısımda da aynı hüküm takviye edilmekte ve birinci vazifenin elzemiyeti gösterilmektedir.

Hem yine aynı hükmü te’yid eden şu ifade dahi dikkat çekicidir:

“Hem şimdi hükmeden öyle kuvvetli cereyanlar içinde siyasete girenlerden hiçbir kimse, istiklaliyetini ve ihlasını muhafaza edemez. Herhalde bir cereyan onun hareketini kendi hesabına alacak, dünyevî maksadına âlet edecek. O hizmetin kudsiyetini bozacak.” (şualar sh: 362)

Evet suret-i haktan görünüp fakat kendilerinin ihdas ettikleri çeşitli bahaneler perdesi altında tecavüz eden hâkim cereyanlara dikkat çeken Bediüzzaman Hazretleri, son Osmanlı devresinde dahi aynı cereyanların tecavüzkârlığını bir suale verdiği cevabında nazara verip ümmeti ikaz eder.

şöyle ki:

“S- Dâr-ül Hikmet-il ıslâmiye neden hizmet edemedi?

C- En büyük hizmeti, adem-i hizmetidir. En büyük hareketi, hareketsizliğidir. Çünki buradaki hâkim olan kuvvet-i ecnebiye, lehinde olmayan herbir hareketi boğuyor. Hareket edenleri gördük, mukaddes câmilerde gâvurlara dua ettirildi ve mücahidlerin cevaz-ı katline fetva verdirildi. ışte Dâr-ül Hikmet, bu fırtına içinde âlet ettirilmedi. En büyük mani olan ecnebi kuvvet, bütün kuvvetiyle ahlâksızlığı himaye ve teşci' ediyordu.” (Sünuhat Tuluat ışarat sh: 88)

ışte bu mütecaviz ve beyn-el milel hâkim cereyanların ve gizli münafıkların tasallutlarını durdurabilmek, ıttihad-ı ıslâm’ın varlığına mütevakkıftır. Yoksa o cereyanlara tavizkâr bakmak ve yaklaşmakla onlarla uyumlu yaşama gibi anlayışlar yol açılır. Halbuki Bediüzzaman Hazretleri değil firavunlaşmış münafıklara, medinelere dahi yanaşmamayı tavsiye eden ders ve ikazlarında diyor:

“Umûr-u diniyede müsamaha veya teşebbühle medenîlere yanaşmayın. Çünki aramızdaki dere pek derindir. Doldurup hatt-ı muvasalayı temin edemezsiniz. Ya siz de onlara iltihak edersiniz veya dalalete düşer boğulursunuz.” (Mesnevi Nuriye sh: 126)
Muhterem Üstadım Bediüzzaman Said Nursi; anam,babam ve tatlı canım sana feda olsun....Zübeyir Gündüzalp

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir