Giriş yapmadınız.

1

05.05.2005, 15:18

tarikatı aliyye ve rabıtai celiyye

tarikatı aliyye ve rabıtai celiyye..

bu ifade nedir. rabıta ehl-i sünnet vel cemaatte varmıdır. risale-i nurlarda bu konuya ilişkin bir açıklama varmıdır.

ufak tefek bir kaç bilgi edindim. doğruluğundan şüphe ettiğim için veya daha değişik ifade ile yanlış anlarım korkusuyla burada bir açıklama istemek durumundayım.

Mesajlar: 100

Konum: Almanya

Meslek: talebe

Hobiler: okumak

  • Özel mesaj gönder

2

09.05.2005, 21:37

Rabitanin ehl-i sünnete olup oladigini ehl-i sünnet dairesi icinde hizmet eden ehl-i tarik cemaatlerinin basindaki Mübarek Mürsid-i Kamillere sorabilirsin.. Mesela Mahmud Efendi Ismail aga Menzil'de Seyyid Abdulbaki Iskenderpasa Cemati gibi ve daha türkiyemizin bir cok yerinde vardur böyle muhtrem zatlar.. Eger Arabcan varsa arab ilerinde sayisini yanliz allah bilir oralara müracat et...

baki selamlar
Aşksız derviş olmaz, olsa da o kimse derviş sayılmaz. Derviş'in sermayesi Aşk'tır, ilmi Aşk'tır, görgüsü Aşk'tır. Arzu ve istekleri de Aşk'tır. Derviş'in canı Aşk'tır, cananı Aşk'tır, bizzat kendisi Aşik'tır.. Ves-selam!...

3

10.05.2005, 00:44

Üstad pek çok muhtelif tarikatler ve meşrepler olduğunu beyan ettikten sonra, bunların kısa olanlarını Nur meşrebine alıyor. Niyet hakikate erişmekse, daha kısa ve selametli olan daha tercihe yakındır. 24.Söz'ün zeyli, Nurculuk dört hatvedir, adımdır. 1- Acz 2- Fakr 3- şefkat 4- Tefekkür. Masanın bacakları gibi bir benzetme değil yapılan, hatveden bahsediliyor, burası ilginç, daha çok araştırmış olan kardeşler bizi aydınlatsın.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

Mesajlar: 100

Konum: Almanya

Meslek: talebe

Hobiler: okumak

  • Özel mesaj gönder

4

10.05.2005, 00:57

Alıntı sahibi ""Abdulkadir Said""

Üstad pek çok muhtelif tarikatler ve meşrepler olduğunu beyan ettikten sonra, bunların kısa olanlarını Nur meşrebine alıyor. Niyet hakikate erişmekse, daha kısa ve selametli olan daha tercihe yakındır. 24.Söz'ün zeyli, Nurculuk dört hatvedir, adımdır. 1- Acz 2- Fakr 3- şefkat 4- Tefekkür. Masanın bacakları gibi bir benzetme değil yapılan, hatveden bahsediliyor, burası ilginç, daha çok araştırmış olan kardeşler bizi aydınlatsın.


Dogru derim zaten Üstaf imini de Aczmendi tarikati vermis... tabiki her mürsid kendi yolunu en kisa diye över bu tarih boyunca böyle olmustur ama kisalmak yinede insanin kendisine baglidir yani calisana allah verir efendim....
Aşksız derviş olmaz, olsa da o kimse derviş sayılmaz. Derviş'in sermayesi Aşk'tır, ilmi Aşk'tır, görgüsü Aşk'tır. Arzu ve istekleri de Aşk'tır. Derviş'in canı Aşk'tır, cananı Aşk'tır, bizzat kendisi Aşik'tır.. Ves-selam!...

5

10.05.2005, 01:03

Birader, sufi kardeşlere şunu diyorum:
Nur talebesi olmak istemeseniz de (Yani şeyhinizden ayrılmasanız da) risaleleri alıp okuyun, imanınız kavîleşsin, ben imanımı sağlam zannederdim, sonradan bazı anlarda şeytan-ı racîm'in nasıl yaklaştığını gördüm. Risaleleri okumak gerek.

Bundan sonraki kısım Üstad'ı beğenmeyen "Dinde hassas" ama muhakemede kantarın topuzunu kaçıran kardeşlere:
Hz.Üstad'a düşman olan bile okusun, beğenmediği yerlerini kessin atsın. Mu'cizat-ı Ahmediyye ve Kur'aniyye risalelerini okusun, imanım artmadı derse gelsin yüzüme tükürsün.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

Mesajlar: 100

Konum: Almanya

Meslek: talebe

Hobiler: okumak

  • Özel mesaj gönder

6

10.05.2005, 01:20

Alıntı sahibi ""Abdulkadir Said""

Birader, sufi kardeşlere şunu diyorum:
Nur talebesi olmak istemeseniz de (Yani şeyhinizden ayrılmasanız da) risaleleri alıp okuyun, imanınız kavîleşsin, ben imanımı sağlam zannederdim, sonradan bazı anlarda şeytan-ı racîm'in nasıl yaklaştığını gördüm. Risaleleri okumak gerek.

Bundan sonraki kısım Üstad'ı beğenmeyen "Dinde hassas" ama muhakemede kantarın topuzunu kaçıran kardeşlere:
Hz.Üstad'a düşman olan bile okusun, beğenmediği yerlerini kessin atsın. Mu'cizat-ı Ahmediyye ve Kur'aniyye risalelerini okusun, imanım artmadı derse gelsin yüzüme tükürsün.


Estagfirullah mübarek söylediklerine katiliyorum Risale-i Nuru bence her ISANIM diyen okumali..

La ilahe illallah tevhidi ile başladım zikre..
Ağzım kapandı dilim söyledi..
Dilim lal oldu gözlerim söyledi..
Gözlerim kör oldu kalbim söyledi..
O da durdu sandım..
Titriyordu vücudum..
Dedim ;
Ya Rabbi !
Çok çok büyüksün..
Seni bilmeyen vücudumda hiçbir hücrem yok...
Bana seni zikrederken seyredecek kuvvet ver.. Amin (((Bir mübarek insanin kaleminden))) Allah bizi secdigimiz yolda en güzel sekilde yürümemizi hatta isin hizi ile ucmamizi naip eylesin....

baki selamlar....
Aşksız derviş olmaz, olsa da o kimse derviş sayılmaz. Derviş'in sermayesi Aşk'tır, ilmi Aşk'tır, görgüsü Aşk'tır. Arzu ve istekleri de Aşk'tır. Derviş'in canı Aşk'tır, cananı Aşk'tır, bizzat kendisi Aşik'tır.. Ves-selam!...

Risale Okuyorum

Üyeliği İptal Edildi

  • "Risale Okuyorum" bir erkek
  • "Risale Okuyorum" adlı kullanıcı yasaklandı

Mesajlar: 663

Konum: Ankara

Meslek: Öğrenci

Hobiler: İnternet, Risale-i Nur

  • Özel mesaj gönder

7

10.05.2005, 02:09

Alıntı sahibi ""Bazul_Eşheb""


Dogru derim zaten Üstaf imini de Aczmendi tarikati vermis... tabiki her mürsid kendi yolunu en kisa diye över bu tarih boyunca böyle olmustur ama kisalmak yinede insanin kendisine baglidir yani calisana allah verir efendim....


Bazul_Esheb kardeşim bakın burada hatanız var. Aczmendi ifadesi "Der tarik-ı aczmendi amed çar çiz " şeklinde Risale-i Nur'da tek bir yerde geçiyor.

Tarik yol demek. Acizlerin yolu, Rab'binin karşısında acizliğini hakkıyla hissedebilenlerin yolu demek. Ne alakası var kardeşim tarikatla.

Aczmendi tarikatı 28 şubat sürecinde, Nurcuları karalamak bahanesiyle çıkartılan uyduruk bir tarikat. Lütfen kavram kargaşasıyla zihinleri bulandırmayınız!!!
"şimdi oku, kabirde okuyamazsın!" (Zübeyir Gündüzalp)

Mesajlar: 100

Konum: Almanya

Meslek: talebe

Hobiler: okumak

  • Özel mesaj gönder

8

10.05.2005, 15:11

Alıntı sahibi ""Risale Okuyorum""


Bazul_Esheb kardeşim bakın burada hatanız var. Aczmendi ifadesi "Der tarik-ı aczmendi amed çar çiz " şeklinde Risale-i Nur'da tek bir yerde geçiyor.

Tarik yol demek. Acizlerin yolu, Rab'binin karşısında acizliğini hakkıyla hissedebilenlerin yolu demek. Ne alakası var kardeşim tarikatla.

Aczmendi tarikatı 28 şubat sürecinde, Nurcuları karalamak bahanesiyle çıkartılan uyduruk bir tarikat. Lütfen kavram kargaşasıyla zihinleri bulandırmayınız!!!


Kardesım üstad bunu derken sıyahın karıslıgı beyaz veya tam tersi misali "Der tarik-i nakisbendi" misali ile söylüyor siyah remkse beyaz'da renktir.. Naksiligin hatvelerini 10 derken üstad kendi kisa gördügü tarikin hatvelerini dört diyor ve bunun ismini de tarik-i naksi degilde tarik-i acmzendi diyor.. bunu kimse bana aksine ispat edemez su Gündüz'mü ne mide buladiricilar ise onlar bir hakikatin üzerine rahat konmak istedilerde allahdan basaramadilar...
Aşksız derviş olmaz, olsa da o kimse derviş sayılmaz. Derviş'in sermayesi Aşk'tır, ilmi Aşk'tır, görgüsü Aşk'tır. Arzu ve istekleri de Aşk'tır. Derviş'in canı Aşk'tır, cananı Aşk'tır, bizzat kendisi Aşik'tır.. Ves-selam!...

9

10.05.2005, 20:09

Alıntı

Cenab-ı Hakk'a vâsıl olacak tarîkler pek çoktur. Bütün hak tarîkler Kur'andan alınmıştır. Fakat tarîkatların bazısı, bazısından daha kısa, daha selâmetli, daha umumiyetli oluyor. O tarîkler içinde, kasır fehmimle Kur'andan istifade ettiğim "Acz ve fakr ve şefkat ve tefekkür" tarîkıdır. Evet acz dahi, aşk gibi belki daha eslem bir tarîktir ki; ubudiyet tarîkıyla mahbubiyete kadar gider. Fakr dahi, Rahman ismine îsal eder. Hem şefkat dahi aşk gibi, belki daha keskin ve daha geniş bir tarîktir ki Rahîm ismine îsal eder. Hem tefekkür dahi aşk gibi, belki daha zengin, daha parlak, daha geniş bir tarîktir ki, Hakîm ismine îsal eder. şu tarîk, hafî tarîkler misillü, "Letaif-i Aşere" gibi on hatve değil ve tarîk-ı cehriye gibi "Nüfus-u Seb'a" yedi mertebeye atılan adımlar değil, belki "Dört Hatve"den ibarettir. Tarîkattan ziyade hakikattır, şeriattır. Yanlış anlaşılmasın: Acz ve fakr ve kusurunu, Cenab-ı Hakk'a karşı görmek demektir. Yoksa onları yapmak veya halka göstermek demek değildir. şu kısa tarîkın evradı: ıttiba-ı sünnettir, feraizi işlemek, kebairi terketmektir. Ve bilhassa namazı ta'dil-i erkân ile kılmak, namazın arkasındaki tesbihatı yapmaktır.

arkadaşlar;
bu konu 29. mektubun sonunda geçiyor. yanlış anlamalar olmasın diye ifadenin geçtiği yeri buraya aldık.

10

10.05.2005, 20:17

bazul_eşheb kardeşim;
tarikat meselesini sizinle bu zeminde müzakere etmiştik.
szie o zaman risale-i nurun hakikat mesleği olduğunu, tarikat mesleğinin ise hakikat nokta-i nazarında sona erdiğini, iki büyük tarikat olan Nakşi ve Kadiri tarikatının hakikat nokta-i nazarında Risale-i Nur hakikat mesleğinde cem olduğunu size ifade etmiştim.
hal böyle iken, "zaman tarikat zamanı değil" sözü risale-i nurda ifade edilen bir hakikat iken Risale-i nura aczimendi tariki gibi bir isim takmak uygun gözükmüyor.
zira Nurlar Kurandan süzülmüş hakikat yoludur.
Nakşi Tarikatı da Süleyman Efendi ile son bulmuştur.

saygılar

Mesajlar: 100

Konum: Almanya

Meslek: talebe

Hobiler: okumak

  • Özel mesaj gönder

11

10.05.2005, 22:08

Alıntı sahibi ""ahmetsaid""

bazul_eşheb kardeşim;
tarikat meselesini sizinle bu zeminde müzakere etmiştik.
szie o zaman risale-i nurun hakikat mesleği olduğunu, tarikat mesleğinin ise hakikat nokta-i nazarında sona erdiğini, iki büyük tarikat olan Nakşi ve Kadiri tarikatının hakikat nokta-i nazarında Risale-i Nur hakikat mesleğinde cem olduğunu size ifade etmiştim.
hal böyle iken, "zaman tarikat zamanı değil" sözü risale-i nurda ifade edilen bir hakikat iken Risale-i nura aczimendi tariki gibi bir isim takmak uygun gözükmüyor.
zira Nurlar Kurandan süzülmüş hakikat yoludur.
Nakşi Tarikatı da Süleyman Efendi ile son bulmuştur.

saygılar


Nakşi Tarikatı da Süleyman Efendi ile son bulmuştur
etme elyeme canim kardesim böyle cahullik etmiyelim arkadaslar kimdemis naksilik sona ermis deyi.. Öyleyse Türkiyenin en büyük Derrgahi Menzil Naksi dergahi Seyyid Abdulbaki Efendi ise Gavs-i Sani olarak aniliyor halen hayatta ve belki milyon sayilacak kadar müridi var dünyanin her yerinde... Ya Süleyman Hilmi Tunahanin bagli oldugu kol belki son bulmusatur bunun Naksiligin tümünü dersen yani adama gülerler :lol:

Nasilki Nurculugu sadece Yenu Asya temsil etmedigi gibi Süleyman Hili Tuna Han Hz. Naksiligin tümünü temsil etmiyor sadece kendi bagli oldugu kolu temsil eder biliyorsundur tarikatlerin agacin dallari misali kollari coook :wink:

Ya mübarek bak Molla Muhammed Ali Dogan da Nur dairesinde hizmet eden biri ve onun cemaatine bagli sakirtler de diyo bunu sadece ben degil Yani aslinda Bediuzzamanin kurdugu yolun Aczmedi Yolu oldugunu... Istersen bir de Risalei Nurdan O altintiyi yap Nerede Nasil "Der tariki-i Naksinbendi....." Der tariki-i Aczmendi..."
Aşksız derviş olmaz, olsa da o kimse derviş sayılmaz. Derviş'in sermayesi Aşk'tır, ilmi Aşk'tır, görgüsü Aşk'tır. Arzu ve istekleri de Aşk'tır. Derviş'in canı Aşk'tır, cananı Aşk'tır, bizzat kendisi Aşik'tır.. Ves-selam!...

Risale Okuyorum

Üyeliği İptal Edildi

  • "Risale Okuyorum" bir erkek
  • "Risale Okuyorum" adlı kullanıcı yasaklandı

Mesajlar: 663

Konum: Ankara

Meslek: Öğrenci

Hobiler: İnternet, Risale-i Nur

  • Özel mesaj gönder

12

10.05.2005, 23:07

Yahu kardeşim bu konuda uluorta çok konuşanlar var napalım. Bu icazet konusunda alıntı yaptığım gibi devam eden kol eğer Bediüzzaman Hazretlerinden devam ediyorsa bitmiş demektir. Çünkü Üstad'ın şeyhliği yok. Etmeyin eylemeyin yaaa...
"şimdi oku, kabirde okuyamazsın!" (Zübeyir Gündüzalp)

Risale Okuyorum

Üyeliği İptal Edildi

  • "Risale Okuyorum" bir erkek
  • "Risale Okuyorum" adlı kullanıcı yasaklandı

Mesajlar: 663

Konum: Ankara

Meslek: Öğrenci

Hobiler: İnternet, Risale-i Nur

  • Özel mesaj gönder

13

10.05.2005, 23:10

Bahsini ettiğim alıntıyı da yazıyım da eksik olmasın;

http://www.karaca.de/smuhammed/mevlevikolu.htm adresinden;

Alıntı



Bu tarikat Seyyid Burhanettin (ks) Hz.leri ile başlamış ve Mevlane Celalettin Rumi (ks) Hz.leri ile devam etmiş; ancak Hz. Mevlane bu tarikata sadece raksı ilave etmiş; diğer bütün ilimleri Seyyid Burhanettin (ks) öğrenmiştir.
Bu kol Bediüzzaman Said Nursi (ks) Hz.lerine kadar gelmiştir.

Rusya ya esir düşen Said Nursi (ks) Hz.leri esaretten kurtulup ıstanbula geldikten sonra Celebi dergahından uzun süre ders almıştır
Saidi Nursi de Bitlisli Mehmet Emin Efendiden gelen Nakşi Kolu,kuddusi lakabı ile anılan aslen Buhara Türkmenlerinden olan Ahmet Kuddusi (ks) Hz. lerinden Kadiri dersi ve Hz. Mevlana dan gelen Mevlevi kolu olmak üzere üç kol birleşmiştir.

Ve aynı zamanda üveysidir. Bediüzzaman Saidi Nursi (ks) leri.
Yönetimlerin islama karşı davranışlarına muhalefet ettiğinden Ankara ısparta vs.Ağır Ceza Mahkemelerinde müteaddit defalar yargılanıp Türkiye nin ceşitli illerine sürgün edilerek hayatını sürdürdüğü halde zikir ve tebliği hiç bir zaman ihmal etmemiştir.


Aynı sitedeki silsilenin sondan ikinci halkasında Üstad hazretleri de var. Aklım almıyor bu kadar cahilliğe. Üstad her yerde bahsetmiş, hatta Mevlana benim zamanımda gelseydi Risale-i Nur'U yazardı bile demiş.

Bu kadar gözler kör olmuş veya bu işte kasıt var. Neyse biz cahillik diyelim sadece...
"şimdi oku, kabirde okuyamazsın!" (Zübeyir Gündüzalp)

Mesajlar: 100

Konum: Almanya

Meslek: talebe

Hobiler: okumak

  • Özel mesaj gönder

14

10.05.2005, 23:54

Alıntı sahibi ""Risale Okuyorum""



Bu kadar gözler kör olmuş veya bu işte kasıt var. Neyse biz cahillik diyelim sadece...


Bilmemek kötüdür sorüp ögrenmek güzel seydir herkes birbirine saygi ve sevgi dairesinde kaldigi müdetce ve hüznü zan ile yaklasigildinda.. Ya bilmeyerek biz cahillik edersek bir de o yönü var demi yaaaa :oops:
Aşksız derviş olmaz, olsa da o kimse derviş sayılmaz. Derviş'in sermayesi Aşk'tır, ilmi Aşk'tır, görgüsü Aşk'tır. Arzu ve istekleri de Aşk'tır. Derviş'in canı Aşk'tır, cananı Aşk'tır, bizzat kendisi Aşik'tır.. Ves-selam!...

15

11.05.2005, 08:25

abilerim hala benim soruma cevap gelmedi.

Tarikatı aliyye nedir ?
Rabıta-i Celiyye nedir ?
Ehl-i Sünnette Rabıta kavramı varmıdır.
Rabıta Hakkında detay bilen varsa lütfen o konuda beni bilgilendirsin.

17

11.05.2005, 08:58

Alıntı

Nakşi Tarikatı da Süleyman Efendi ile son bulmuştur
etme elyeme canim kardesim böyle cahullik etmiyelim arkadaslar kimdemis naksilik sona ermis deyi.. Öyleyse Türkiyenin en büyük Derrgahi Menzil Naksi dergahi Seyyid Abdulbaki Efendi ise Gavs-i Sani olarak aniliyor halen hayatta ve belki milyon sayilacak kadar müridi var dünyanin her yerinde... Ya Süleyman Hilmi Tunahanin bagli oldugu kol belki son bulmusatur bunun Naksiligin tümünü dersen yani adama gülerler

Nasilki Nurculugu sadece Yenu Asya temsil etmedigi gibi Süleyman Hili Tuna Han Hz. Naksiligin tümünü temsil etmiyor sadece kendi bagli oldugu kolu temsil eder biliyorsundur tarikatlerin agacin dallari misali kollari coook

Ya mübarek bak Molla Muhammed Ali Dogan da Nur dairesinde hizmet eden biri ve onun cemaatine bagli sakirtler de diyo bunu sadece ben degil Yani aslinda Bediuzzamanin kurdugu yolun Aczmedi Yolu oldugunu... Istersen bir de Risalei Nurdan O altintiyi yap Nerede Nasil "Der tariki-i Naksinbendi....." Der tariki-i Aczmendi..."

değerli bazul_eşhep kardeşim;
doğrusu bizi cehaletle suçlamanızı size yakıştıramadım.
önceki bazul_eşhep kardeşimiz daha yumuşak ve müspet idi.
siz o bazul_eşhep misiniz acaba?
herneyse,
şu iddialarınıza bir cevap verelim:
evet Nakşi Tarikatı Süleyman Eendi ile son bulmuştur. Zira o mübarek zat arkasından bir vekil bırakmamıştır. şayet sizin iddia ettiğiniz gibi Nakşilik devam etse idi mutlaka ki arkasında bir kişi bırakacaktı.
Bütün tarikatlerde şöyle bir inanç vardır. Tarikatler Mehdi ile son bulacaktır. Yani nakşi tarikatinin son kişisi Mehdi olacaktır. ışte bu nedenle Süleyman efendinin talebeleri Süleyman Tunahan Hz.lerini bir Mehdi olarak görürler.
Sizin Bahsini ettiğiniz Menzil koluna gelince. ben bir Müridi ile konuştum.O şahıs diyor ki, Bu menzil şeyhi "allah'ın yetmiş yıldır sakladığı evliya" Yani Mehdi diyor. Yani onlar da bu kişiye son kişi olarak bakıyorlar. Zira bu gün Menzil de bir tarikatten çok bir cemaat var.
zaten bu gün diğer bir çok cemaat ve tarikat hadisesine bakarsaınız liderini veya şeyhini mehdi olarak görüyor.
Bütün bu umumi düşünce ve fikir de artık tarikatlerin zaman ve zemin olarak sona erdiğinin işareti. Belki sureten devam ediyor gibi, ama işin hakika noktasında yol kapanmıştır.
saygılar

18

11.05.2005, 09:02

Alıntı

Ya mübarek bak Molla Muhammed Ali Dogan da Nur dairesinde hizmet eden biri ve onun cemaatine bagli sakirtler de diyo bunu sadece ben degil Yani aslinda Bediuzzamanin kurdugu yolun Aczmedi Yolu oldugunu... Istersen bir de Risalei Nurdan O altintiyi yap Nerede Nasil "Der tariki-i Naksinbendi....." Der tariki-i Aczmendi..."

Üstadın bu tarzda bir aczimendi vs gibi tarikat kurduğunu söyleyen ahmak değil ise sapıktır. kim olursa olsun. Müslüm gündüz gibi yoldan çıkmış sapıklar da her zaman bulunabilir.
sapıklığa ise ne söylense kar etmez

19

11.05.2005, 09:32

Alıntı sahibi ""Abdulkadir Said""



abi ben bu sorunun cevaplarını başka forumlarda aldım. ama bizim bakışımız nedir. ben bu konuda risale-i nurlarda bir bilgi varmı ona bakıyorum. şu dakikaya kadar edinebildiğim tek şey var. 17.lema,13.nota,Beşincisinde bazı ifadeler var. önce rabıta hakkında söylenenei sonrada risale-i nurda bulduğum yeri aktarayım.


Alıntı

Rabıta sözlükte:''ıki şeyi birbirine bağlayan ip,alaka,vuslat,münasebet, ilgi ve sevgi ile mensubiyet,cesur ve dayanıklı''gibi anlamlara gelir.
Tasavvuf ıstılahında ise, müridin, ruhi sahada tefekkür ve hayal gücünü kullanarak mürşidiyle ‘‘beraber’’ olmasını ifade eder. Tasavvuf’ta ,ruhi terbiye için bu mana beraberliğine ihtiyaç olduğu söylenmiştir.

Rabıta’ya sevgi anlamıda yüklenmiştir.’’Rabıta-i mehabbet’’ise şöyle tarif edilir:Müridin seyhini severek yadetmesi ve suretini zihninde canlandirmasidir ki bu sayede mürid yavas yavas seyhi gibi kamil olur.
Zira “Mehabbet rabitasi”, seveni,sevdiginin sifatlarina kavusturur.Nitekim:
“Sevgi sevenin kendisine ait sifatlarinin kaybolup, yerine sevdiginin huylarinin girmesidir.”denilmistir.(Risale-i Behaiyye,sh.34)

Tasavvuf`ta rabitanin amaci “Rabita-i huzur”dur.Yani salikin daima huzur-u ilahi`de bulundugu duygusunu saglamaktir.


Risale-i Nurda ise şu ifade geçiyor.

Alıntı

Beşinci Mes'ele: Nasılki bir cemaatın malı bir adama verilse zulüm olur. Veya cemaata ait vakıfları bir adam zabtetse zulmeder. Öyle de: Cemaatın sa'yleriyle hasıl olan bir neticeyi veya cemaatın haseneleriyle terettüb eden bir şerefi, bir fazileti, o cemaatın reisine veya üstadına vermek; hem cemaata, hem de o üstad veya reise zulümdür. Çünki enaniyeti okşar, gurura sevkeder. Kendini kapıcı iken, padişah zannettirir. Hem kendi nefsine de zulmeder. Belki bir nevi şirk-i hafîye yol açar. Evet bir kal'ayı fetheden bir taburun ganîmetini ve muzafferiyet ve şerefini, binbaşısı alamaz. Evet üstad ve mürşid, masdar ve menba telakki edilmemek gerektir. Belki mazhar ve ma'kes olduklarını bilmek lâzımdır. Meselâ: Hararet ve ziya, sana bir âyine vasıtasiyle gelir. Senden Güneş'e karşı minnetdar olmaya bedel, âyineyi masdar telâkki edip, Güneş'i unutup, ona minnetdar olmak, divâneliktir. Evet âyine muhafaza edilmeli, çünki mazhardır. ışte mürşidin ruhu ve kalbi bir âyinedir. Cenab-ı Hak'tan gelen feyze ma'kes olur, mürîdine aksedilmesine de vesile olur. Vesilelikten fazla feyiz noktasında makam verilmemek lâzımdır. Hatta bazı olur ki, masdar telakki edilen bir üstad, ne mazhardır, ne masdardır. Belki mürîdinin safvet-i ihlâsiyle ve kuvvet-i irtibatiyle ve ona hasr-ı nazar ile o mürid başka yolda aldığı füyuzatı, üstadının mir'at-ı ruhundan gelmiş görüyor. Nasılki bazı adam, manyetizma vasıtasiyle bir cama dikkat ede ede âlem-i misale karşı hayalinde bir pencere açılır. O âyinede çok garâibi müşahede eder. Halbuki âyinede değil, belki âyineye olan dikkat-i nazar vasıtasiyle âyinenin haricinde hayaline bir pencere açılmış görüyor. Onun içindir ki, bazen nâkıs bir şeyhin hâlis mürîdi, şeyhinden daha ziyade kâmil olabilir ve döner şeyhini irşad eder ve şeyhinin şeyhi olur.


bu konuda aydınlatma istiyorum mümkünse.

20

11.05.2005, 10:25

Burada şeyh feyizlere ayinedarlık eder, mürid o vesileyle feyz almış olur diyor. Ama bazen mürid o kadar halistir ki diyor, feyzi çok alır, bu daha çok onun halisliğinden meydana gelir ama şeyhinin vesilesiyle zanneder derken ayna örneğini veriyor.

Rabıtada, şeyh ayine makamında. şeyh takvasıyla, taatiyle, verasıyla, zühdüyle tabiri caizse cevherini parlatıp bir nevi ayna oluyor. Gelen feyzler, manevi faydalar şeyhin temellükü değil, şeyh sadece vesile olmuş oluyor. Muhibbanı ise şeyhini bu özellikleri için seviyor, onu bu özelliklerinden ötürü seviyor, bu muhabbet ve hatırlama rabıta oluyor, şeyhini örnek alıyor, bu vesileyle feyizlere hissedar oluyor. şeyhini yanında hazır-nazır düşünüp ona uluhiyet, rububiyet veya sıfat-ı ılahi vermiyor. Aslında, şeyhiyle küçük, 2 kişilik bir cemaat oluyor. Ben camide kıldığım namazları evde kıldığımdan daha zevkli kılarım, ne sahurun, ne iftarın, ne de tv de maç izlemenin, ne de bilgisayar oynamanın - tek kişiyle yapıldığı zaman - tadı yoktur. ışte, o da şeyhiyle küçük bir cemaat olarak daha feyizdar oluyor.

ılk defa burada söylemiş olayım, Üstad'ın zatının makamının yüksek olmasını ayinedarlık olarak görüyorum. Zira böyle hakikatlere, böyle yüksek, nezih, pak bir ayna lazım dı ki, riya, fısk, isyan, tuğyan gibi şeylerden halas olsun, hakikatler tağyire uğramadan bize ulaşsın, tabiri caizse arızalı keşfiyat olmasın. Bazen Üstad'ı hatırlayınca ayağımı denk alıyorum, mesela Üstad'ın harama nazar etmeme hususu okunduğu zaman kendimi yokluyorum, Allah'ın beni gördüğünü ve kalbimden geçeni bildiğini biliyorum, ama Üstad'ın bu derece korkusunu görünce, onu örnek alıyorum, ayağımı denk almaya çalışıyorum. Hakeze diğer örnek şahsiyetlerde... ışte Sünnet-i Seniyyeye rabıta, en kuvvetli rabıtalardandır, Hz.Peygamber a.s.m. ile rabıta kurarsınız. Onu yanınızda gibi tahayyül edersiniz, aramızda yanında gibi olan mübarekler var mı bilmem :) , onu imamette, kendinizi de Kabe-i Muazzama'da hissederseniz, zaten o namazın tadı başka olur. Bkz: 11.Lem'a. Muhakkak okuyun. Sünnete uymanın faydası olarak Hz.Peygamberi a.s.m. hatırlamak diye başlar, anlatır Üstad...

Sünnet-i Seniyye rabıtasının üstüne, şeyhin rabıtasının da takviyesinin bir sebebi, belki gördüğü, bildiği zattan hakikat ölçüsünde faydalanmasıdır. Bkz: ılme'l-yakin > ayne'l-yakin > hakka'-l-yakin. Varis-i nebi zatlar da zaten sünnete uyarlar... Yani, Hz.Peygamberi a.s.m. tahayyül edenle, gören-konuşan bir olmaz. Hz.Peygamber'in a.s.m. miras bıraktığı hakikatleri yaşayan zattan, onun ayinedarlığıyla istifadeniz, siyer kitabından daha fazla olsa gerek.

Aktabdan hatırıma gelenlerden rumuzuma vesile, Abdulkadir-i Geylani hazretleridir, onu hatırlayınca zikir şevki gelir içime, şah-ı Nakşibendi hatırlayınca zikr-i hafi ve esrarlı bahisler, ımam Rabbani'yi hatırlayınca Esma-i Hüsna'nın tecellileri ve bu tecellilere mazhar olmak için taat gibi... Hatta çok mübarek ders yaparsak o gün, eve dönüşte, yorgun olmam gereken gece saat 12'den sonra (zaten o saatte sokakta ya sarhoş olurmuş, ya Nurcu) , etrafından dolaşmam gereken yüksek çitlerin üstünden atlayasım gelir. (Ucunda mızrak olmasa belki denerdim :) , cismimizi tehlikeye atmaya gerek yok, ana haber bültenlerine çıkarız Allah korusun...) . Hülasa, bu zatlar örnek olurlar, çevresindekiler de ondan etkilenir. ışte Nur talebeleri de, bulunduğu mekanda, bir şahs-ı maneviye müntesip olduklarından birer kutub hükmündedir.(Bunu Üstad diyor ama nerde hatırlamıyorum.) Rabıtamız ihvanımız. Fena fi'l-ihvan. Birbirimizi destekleme ve şevk verme... "Hiç bir şeyde ifrat etmeyin, ama müfritane irtibat edin." diyen de Üstadımız, belki bir sebebi budur yani...

Tasavvuf, rabıta, vs. konularında pek konuşmak istemiyordum ama konuşmuş bulundum, benim vukufiyetimin hududları dışında olduğundan bu konuda yapacağım hatalar daha pahalıya patlar diye düşünüyordum... Hem sufi ve sufimeşreb kardeşleri kızdırmak, hem de konulara vukufu olmayanı yanlış yönlendirmek...

Not:Tashih ettim, önceden okuyanların görmediği noktalar olabilir.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir