Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

81

06.07.2004, 14:52

Alıntı sahibi ""Bazul_Eşheb""

5. Sua, külli bir surette cok zaman evvel mütesabih bir hadisin bir tevilini beyan etmesi ve itiraznamemde kati cevabi verilmesi;bu zahir yanlisi ve medar-i mes'uliyeti olmasi büyük hata oldugunu gösteriyor. Eger mes'uliyet varsa, bu ince, külli manayi böyle cüz'i bir sahsa tatbik edip, mahkemede teshir eden kimse mes'ul ve suclu olur.


Burada ne dediğini anladığına emin misin?

Ben yıllar önce bir hadis yorumladım, ortaya bir elbise çıktı,benim işim yorumlamaktı, ben kimseye böyledir demedim,
--5.şua haline gelmeden önce 1908 yılında yazıldı ilk olarak,kaldı ki o yıllarda M.Kemâl düşük rütbeli bir askerdi--

elbise diktim,aldınız elbiseyi siz M.Kemâl 'e giydirdiniz, uydu da, giydiren sizsiniz, bana suç isnad edemezsiniz,ben ortada M.Kemâl yokken yorumu yaptım,şimdi zamanla o olduğu ortaya çıktı,kıyafet ona uydu diye beni suçlayamazsınız diyor,


Risalelerin muhtelif yerlerinden kanıt getirsem daha ne iddialar gelecek merak ediyorum?





ıSMET ıNÖNÜ’YE GÖNDERıLEN MEKTUP (1947)

Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin devrin Cumhurbaşkanı ısmet ınönü’ye 1946-1947 yıllarında yazıp gönderdiği mektuptur ki; kendisine yapılan gayr-ı kanunî bütün muamelelerin can damarını ortaya koyan bir mektuptur. şöyle ki:

«Reisicumhur'a gönderilen istidanın zeylidir ki, mecbur oldum yazmağa.

Bana hücum eden garazkârların en esaslı sebebi; Mustafa Kemal'in dostluğu ve tarafgirliği vesilesiyle beni eziyorlar. Ben de o garazkârlara derim ki:

Ölmüş gitmiş ve dünyadan ve hükûmetten alâkası kesilmiş bir adam hakkında otuz sene evvel bir hadîs-i şerifin ihbarıyla, Kur'ana zararlı öyle bir adam çıkacak dediğimi ve sonra Mustafa Kemal o adam olduğunu zaman gösterdi.

Ben de beşyüz seneden beri kahramanlığıyla ve hakperestliğiyle dünyaya meydan okuyan kahraman bir ordunun şerefini ve zaferini, hilaf-ı hakikat olarak M. Kemal'e vermediğim için, garazkâr dostları beni yirmi senedir bahanelerle tazib ediyorlar.

Evet -mahkemede isbat ettiğim gibi- "şerefler, müsbet hayırlar, maddî-manevî ganîmetler orduya, cemaata verilir, tevzi' edilir; kusurlar, menfî icraatlar başa, reise verilir" diye bir kaide-i hakikatla, kahraman ordunun ve bilfiil asker ve asker başında çalışan cesur zabitlerin zaferleri ve şerefleri Mustafa Kemal'e verilmez. Belki kusurlar, hatalar yalnız ona verilir diye beni onu sevmemekle ittiham edenleri, kahraman orduyu sevmemekle ve şereflerini kırmakla ittiham edip onlara hain-i millet nazarıyla bakıyorum.

Bu hakikatı mahkemede isbat ettiğim gibi, onun muannid dostlarına da isbat etmeye hazırım. Ben bu mübarek milletin bahadır ordusunun milyonlar efradı ve zabitlerini severim. Hürmetlerini, haysiyetlerini elimden geldiği kadar muhafaza ediyorum. Benim karşımdaki garazkâr muarızlarım, bir tek adamı sevmek yolunda, milyonlar efrada manen ihanet, belki adavet ediyorlar.

Evet çok emarelerle bildik ki; bana hücum edenleri tahrik eden, Mustafa Kemal'e itirazımdır ve ona dost olmadığımdır. Başka sebebler bahanedir. Bunun için mecbur oldum ki, o muarızlarıma derim: O beni taltif etmek ve bütün vilayat-ı şarkıyeye vaiz-i umumî yapmak için Ankara'ya istedi. Ben oraya gittim. Bu gelen üç madde, beni onun dostluğundan vazgeçirdi. Yirmi sene inzivada azab çektim, dünyalarına karışmadım.

Birinci Madde: Bir hadîs-i şerifin, âhirzamanda an'anat-ı ıslâmiyenin zararına çalışacak diye haber verdiği adam, bu olduğunu ef'aliyle göstermesidir. Ben otuzaltı sene evvel o hadîsi tefsir etmiştim. Aynen bu adama manası çıkmış. Mahkemedeki müdafaatımın "Üçüncü Esas"ında izahı var.

ıkinci Madde: Bir şeyin vücudu ve tamiri ve hayatı, ona ait bütün erkân ve şeraitin vücuduyla olabilmesi; ve o şeyin ademi ve tahribi ve ölmesi, bir tek şartın bozulmasıyla olduğu bir kaide-i hakikattır. Umumun dillerinde "Tahrib, tamirden çok kolaydır" diye darb-ı mesel olmuştur. Bu kat'î kaideye binaen, meydanda görünen ehemmiyetli kusurlar ve tahribatlar o kumandanın hatasından ve ehemmiyetli şerefler ve zaferler ise ordunun kahramanlığından geldiğinden; o fenalıkları ona, o iyilikleri orduya vermek lâzım gelirken, bütün bütün aksine olarak cemaatın hayrını baştaki bir ferde ve o ferdin şerrini cemaata vermek dehşetli bir haksızlık olmasıdır.

Üçüncü Madde: Cemaatın hayrını ve ordunun zaferini başa vermek ve o başın kusurunu cemaata isnad etmek ise, binler hayırları birtek hayra indirmek ve birtek kusuru binler kusur yapmaktır. Çünki nasıl bir tabur bir dehşetli düşmanı öldürse, herbir neferi bir gazilik rütbesini alır ve yalnız binbaşısına verilse, binden bire iner, bir tek gazi olur. O binbaşının hatasıyla zalimane bir katil yapılsa ve ona verilmeyip tabura verilse, o bir tek katil bin cinayet hükmüne geçerek bin neferi mesul eder ve cezaya çarpar.

Aynen öyle de: Meydandaki görünen ehemmiyetli kusurlar onları işleyen ölmüş adama verilmezse, beşyüz belki bin seneden beri gaziliğini ve hakperestliğini dünyaya gösteren ve ferman-ı şerefini ve Kur'an bayrakdarlığını kılınçlarıyla ve kanlarıyla imzalayan bir orduya havalesiyle, o kusurlar binler derece ve erkânları adedince ziyadeleşir, o ordunun pek parlak mazisini dehşetli karartır ve bu asrın Ordusunu, geçen asırların aynı orduları önünde mahcub ve mes'ul eder.

Ve mevcud şerefler, zaferler tek adama verilse binler derece küçülür, erkân ve efrad adedince gazilik ve hayırlar bir tek hükmüne geçer söner, daha kusurlara karşı keffaret-üz zünub olmaz. ışte bu sebebler içindir ki; ben onun dostluğunu bırakıp, onun yerinde, ehemmiyetli bir zamanda içinde bulunduğum ve tesirli hizmet ettiğim o Ordunun dostluğunu aldım ve binler derece daha ehemmiyetli şerefini muhafazaya Risale-i Nur ile çalıştım.

Emirdağı'nda Said Nursî»

(Emirdağ Lâhikası-l sh:284)











bu da Asay-ı Musa 'dan,

http://www.yeniasya.org.tr/index.asp?Sec…ayiMusa&Page=64



Yukarıdaki linkte bir zındıktan bahsediliyor kimdir sence bu zındık?



http://www.wakeup.org/anadolu/08/1/book.html


Türkçe Kur'an ve Cumhuriyet Ideolojisi 1932 Ramazaninda yürürlüge konulan dinde reform programinin detayli bir kronolojisi. Bu reform tesebbüsünün en meshur ögelerinden birisi 1950'ye kadar süren Türkçe Ezan okuma zorunlulugu; yasamaya devam eden ise Cuma ve bayram hutbelerinin Türkçe olusu. Kitap konuyu "caiz midir, degil midir" açisindan ele almiyor. Ana amilin ideolojik ve siyasi oldugu bu olayin aktörlerinin hareket ettikleri ortami kavramaya çalisiyor. Kitap üç ana kisimdan olusuyor: 1932 Ramazanindaki Türkçe Kur'an ve ezan faaliyetlerinin Osmanlidan beri süregelen ideolojik arkaplani, 1932 Ramazaninin gün gün kronolojisi, bu döneme ait metinler ve bunlar etrafindaki münakasalar.

Ecevit, Kur'an'in tercümesinin gerektiginden bahsedince senelerdir piyasada olan düzinelerle Kur'an meallerinin varligindan haberdar degil mi diye düsünmek gerekmisti. 1932'ye gelene kadar da, Tanzimat'la baslamak üzere, Kur'an'in Türkçe çevirileri çikmis. Tamaminin çevirilerinin yaninda, çesitli surelerin tercümeleri de yayimlanmis. 1925 senesinde Meclis Kur'an'i Türkçeye çevirme görevini Mehmed Akif'e veriyor, fakat o vazgeçince vazife Elmalili Hamdi Yazir'a kaliyor. Yazir'in eseri 1935-38 arasi yayimlaniyor (Hak Dini Kur'an Dili). 1932'nin camilerde Türkçe Kur'an okuma seanslarinda kullanilan tercüme Cemil Said'in Kasimiriski'nin Fransizca Le Koran tercümesine dayanarak hazirladigi tercüme. Yani, o zaman da esas mesele Kur'an'in Türkçe tercümesinin olup olmamasi degil, ibadette kullanilip kullanilmamasi.




Aaaa,ne tesadüf, değil mi?




Bununla ilgili Kur'an tercüme edilir mi diye bir başlık açmıştım daha önce o da burada;
http://www.muhabbetfedaileri.com/viewtopic.php?t=937

82

06.07.2004, 15:03

benim yazdığım maili kimse anlamadı galiba

83

06.07.2004, 15:22

her şeyi yerde anlatmıyoruz,bahsi açıldı ondan anlatıyoruz,

Mesajlar: 100

Konum: Almanya

Meslek: talebe

Hobiler: okumak

  • Özel mesaj gönder

84

06.07.2004, 18:24

Alıntı sahibi ""Abdulkadir Said""

Alıntı sahibi ""Bazul_Eşheb""

5. Sua, külli bir surette cok zaman evvel mütesabih bir hadisin bir tevilini beyan etmesi ve itiraznamemde kati cevabi verilmesi;bu zahir yanlisi ve medar-i mes'uliyeti olmasi büyük hata oldugunu gösteriyor. Eger mes'uliyet varsa, bu ince, külli manayi böyle cüz'i bir sahsa tatbik edip, mahkemede teshir eden kimse mes'ul ve suclu olur.


Burada ne dediğini anladığına emin misin?

Ben yıllar önce bir hadis yorumladım, ortaya bir elbise çıktı,benim işim yorumlamaktı, ben kimseye böyledir demedim,
--5.şua haline gelmeden önce 1908 yılında yazıldı ilk olarak,kaldı ki o yıllarda M.Kemâl düşük rütbeli bir askerdi--

elbise diktim,aldınız elbiseyi siz M.Kemâl 'e giydirdiniz, uydu da, giydiren sizsiniz, bana suç isnad edemezsiniz,ben ortada M.Kemâl yokken yorumu yaptım,şimdi zamanla o olduğu ortaya çıktı,kıyafet ona uydu diye beni suçlayamazsınız diyor,



Bu yazi Risaleyi nurun neresinde geciyor eger yoksa bunu böyle tefsir eden veya serh eden kim ???
Aşksız derviş olmaz, olsa da o kimse derviş sayılmaz. Derviş'in sermayesi Aşk'tır, ilmi Aşk'tır, görgüsü Aşk'tır. Arzu ve istekleri de Aşk'tır. Derviş'in canı Aşk'tır, cananı Aşk'tır, bizzat kendisi Aşik'tır.. Ves-selam!...

85

06.07.2004, 18:52

http://www.yeniasya.org.tr/index.asp?Sec…Sualar&Page=361
65: Süfyan ve bir ıslâm deccalı, Mustafa Kemâl olduğu Beşinci şuada anlaşılıyor.
Beşinci şua, küllî bir surette, çok zaman evvel müteşabih bir hadîsin bir tevilini beyan etmesi ve itiraznamemde kat’î cevabı verilmesi, bu zâhir yanlışı ve medâr-ı mesuliyet olması büyük hatâ olduğunu gösteriyor. Eğer mesuliyet varsa, bu ince, küllî mânâyı böyle cüz’î bir şahsa tatbik edip mahkemede teşhir eden kimse mes’ul ve suçlu olur.

5.şua çok zaman evvel teşbih,yani benzetmeli bir hadisin tevilidir diyor,
1908 yılından bahsediyor yani,

5.şua'nın başında şöyle diyor;
BEşıNCı şUA

Otuz sene evvel yazılan matbu Muhakemat-ı Bediiyyede
bahsedilen "Sedd-i Zülkarneyn" ve Ye’cüc, Me’cüc ve sâir eşrat-ı
kıyametten yirmi mesele, o Muhakemat’a bir tetimme olarak
on üç sene HAşıYE evvel bir kısım müsveddesi yazılmış idi.
Aziz bir dostumun hatırı için tebyiz edildi, Beşinci şua oldu.
HAşıYE
şimdi kırk seneden geçmiş.


5.şua'nın telif tarihi
http://www.yeniasya.org.tr/index.asp?Sec…elifKronolojisi
1938 görünüyor,

Yukarıda 30 sene evvelinden bahsedilmekte,

Hakim soruyor sen 5.şua yazmışsın, burada M.Kemâl'i Süfyan gösteriyorsun,
Üstad da diyor ki,bu medar-ı mesuliyet olamaz, yani beni bundan sorumlu tutamazsınız,çok zaman evvel bir tevil yaptım,o zaman ortada M.Kemâl diye bir zat yoktu.Beni bundan sorumlu tutmak hata olur.
Diyor; ben mesulsem,sorumluysam,
diyorum; ben hadis tevil ettim,genel bir anlatım yaptım,ılmi bir olaydır,özelliklerini anlattım falan filan, ben kişi belirtmedim, 1400 sene önceden ahir zamanı anlatan hadislerin tevilini yaptım o kadar,
siz de 1908 de yazılmış hadis tevilini okudunuz, bu olsa olsa M.Kemâl'dir dediniz, asıl suçlu sizsiniz,çünkü ben ılmi bir meseleyi anlattım,o zamanlarda ortada M.Kemâl diye biri yoktu,eğer suçlayacak birini arıyorsanız o da sizsiniz diyor,


Bunu Üstad bizzat mahkemede söylüyor,bununla ilgili yazıyı,orjinal metni nereden temin edebiliriz bilmiyorum,belki Son şahitlerde,belki diğer benzer eserlerde vardır,
hangi ilin mahkemesi falan o da belli,
yani ben 1908 de elbise diktim,yıl oldu 1940 küsur,siz o elbiseyi M.Kemâl'e layık gördünüz,illa suçlu arıyorsanız sizsiniz manasında,

mahkemede söylenmiş ve açıık açıık,uzun bir şekilde risalelerde geçmemiş bir olay bildiğim kadarıyla,hatta o suçlamadan bu anlattığı ile berat kararı çıkmış,

Üstad'ın talebelerine,Risale-i Nur'u çok okumuşlara vs. sor ,bilen çıkar,

Mesajlar: 100

Konum: Almanya

Meslek: talebe

Hobiler: okumak

  • Özel mesaj gönder

86

06.07.2004, 20:15

Alıntı sahibi ""Abdulkadir Said""



Hakim soruyor sen 5.şua yazmışsın, burada M.Kemâl'i Süfyan gösteriyorsun,
Üstad da diyor ki,bu medar-ı mesuliyet olamaz, yani beni bundan sorumlu tutamazsınız,çok zaman evvel bir tevil yaptım,o zaman ortada M.Kemâl diye bir zat yoktu.Beni bundan sorumlu tutmak hata olur.
Diyor; ben mesulsem,sorumluysam,
diyorum; ben hadis tevil ettim,genel bir anlatım yaptım,ılmi bir olaydır,özelliklerini anlattım falan filan, ben kişi belirtmedim, 1400 sene önceden ahir zamanı anlatan hadislerin tevilini yaptım o kadar,
siz de 1908 de yazılmış hadis tevilini okudunuz, bu olsa olsa M.Kemâl'dir dediniz, asıl suçlu sizsiniz,çünkü ben ılmi bir meseleyi anlattım,o zamanlarda ortada M.Kemâl diye biri yoktu,eğer suçlayacak birini arıyorsanız o da sizsiniz diyor,


Bunu Üstad bizzat mahkemede söylüyor,bununla ilgili yazıyı,orjinal metni nereden temin edebiliriz bilmiyorum,belki Son şahitlerde,belki diğer benzer eserlerde vardır,
hangi ilin mahkemesi falan o da belli,
yani ben 1908 de elbise diktim,yıl oldu 1940 küsur,siz o elbiseyi M.Kemâl'e layık gördünüz,illa suçlu arıyorsanız sizsiniz manasında,

mahkemede söylenmiş ve açıık açıık,uzun bir şekilde risalelerde geçmemiş bir olay bildiğim kadarıyla,hatta o suçlamadan bu anlattığı ile berat kararı çıkmış,

Üstad'ın talebelerine,Risale-i Nur'u çok okumuşlara vs. sor ,bilen çıkar,


bu yazina karsi ahmedsaid kardes söyle cikisi olur sanirim....


Alıntı sahibi ""ahmetsaid""



değerli kardeşim;

biz ve tüm nur talebeleri ölçülerini Risale-i Nurlardan alır.
Ne Mustafa Sungur ağabey,
Ne Mehmet Fırıncı ve Birinci ağabeyler,
Ne Salih ağabey,
ve ne de Diğer ağabeyler, hocalar vs..
Risale-i Nura ölçü olamazlar.
kişiler olsa olsa talebe ve ağabey olurlar.
ve ölçülerini de Kuranın bu asra bakan tefsiri olan Nurlardan alırlar.
Benim ve diğer tüm nur talebelerinin ve nur ağabeylerin Üstadı Üstad ve Risale-i Nurdur.
Biz de dersimizi Nurlardan almaya çalışıyoruz.

saygılar...


Yani kaynagini Risalede gösteremez isen o kardes bunlari ölcü almazmis öyle anlamistim daha önceleri onu...

hürmetlerimle
Aşksız derviş olmaz, olsa da o kimse derviş sayılmaz. Derviş'in sermayesi Aşk'tır, ilmi Aşk'tır, görgüsü Aşk'tır. Arzu ve istekleri de Aşk'tır. Derviş'in canı Aşk'tır, cananı Aşk'tır, bizzat kendisi Aşik'tır.. Ves-selam!...

87

06.07.2004, 20:17

yahu o talebeler o mahkemede muhtemelen bulunmuş insanlar,onlar duymayacak da kim duyacak?
ya da Risale-i Nur ile çok ilgilenen insanlar,onlar da duymuştur,Son şahitler ya da başka bir kitaptan okumuştur,

Mesajlar: 100

Konum: Almanya

Meslek: talebe

Hobiler: okumak

  • Özel mesaj gönder

88

06.07.2004, 23:44

Alıntı sahibi ""Abdulkadir Said""

yahu o talebeler o mahkemede muhtemelen bulunmuş insanlar,onlar duymayacak da kim duyacak?
ya da Risale-i Nur ile çok ilgilenen insanlar,onlar da duymuştur,Son şahitler ya da başka bir kitaptan okumuştur,


Ya kardes ben degil muhtemelen ahmedsaid kardes kabul etmez cünkü o -muş -miş leri ölcü almiyor ahmedsaid kardes yanliz ve yanliz Risale-i Nur dan ölcü alir yani diger kitablar ona ölcü olmaz ben onu öyle anladim.. Eger agbeyleri ölcü alsaydi Seyyid Salih agbey görüntülü sohbetinde Bediuzzamanin sü sözlerini ölcüye alirdi : Ben Mehdiyi göremiyecem ama sen seyyid salih göreceksin"...

Neyse hürmetlerimle konuyu uzatmaya gerek yok her sey anlasildi... isimize gelmeyince ölcü olmuyor isimize gelince ölcü oluyor bu agbeyler...
Aşksız derviş olmaz, olsa da o kimse derviş sayılmaz. Derviş'in sermayesi Aşk'tır, ilmi Aşk'tır, görgüsü Aşk'tır. Arzu ve istekleri de Aşk'tır. Derviş'in canı Aşk'tır, cananı Aşk'tır, bizzat kendisi Aşik'tır.. Ves-selam!...

89

07.07.2004, 00:12

Allah'ın seçtiği Mehdi olur,Mehdi sevabını o alır,bizim tartışmamız Mehdi'yi değiştirmez,
belki Üstad Mehdi'dir,belki Üstad Mehdi değildir ama özellikleri ona çok yakındır,veya başka bir şeydir, en doğrusunu Allah bilir,

ama ben Mehdi'yim diyen değildir diyebiliriz,yanılıyor muyum?

90

07.07.2004, 00:49

Alıntı sahibi ""Abdulkadir Said""

Allah'ın seçtiği Mehdi olur,Mehdi sevabını o alır,bizim tartışmamız Mehdi'yi değiştirmez,
belki Üstad Mehdi'dir,belki Üstad Mehdi değildir ama özellikleri ona çok yakındır,veya başka bir şeydir, en doğrusunu Allah bilir,

ama ben Mehdi'yim diyen değildir diyebiliriz,yanılıyor muyum?



merhaba
hmmmm ,teredütler basladi mehdimi mehdi deyilmi ??bende zaten önceden yazmistim ustadin seyyid salihe söyledigini BEN MEHDIYI GÖREMIYECEYIM AMA SEN GÖRECEKSIN DIYE dedigini.bu agbeylerin söyledikleri demekki ölcü oluyormus
böyle büyük ustadlar mehdinin öncüleridir......
derman arardim derdime derdim bana derman imis. burhan arardim aslima aslim bana burhan imis.

91

07.07.2004, 02:14

Iyide kardesim, o bunlari yapmis.

Ama Yeni Asycilar olarak bu Risale i Nur hizmetini nasil sürdürmeyi düsünüyorsunuz, helede Tr'de Mustafa Kemal süfya derseniz.

Cok mantikisiz, bence bu hizmeti geriletir....

92

07.07.2004, 05:44

yahu bizim tartışmamız Mehdi'yi değiştirecek mi?

Her şeyin bir sırası var, Prizma,
o biraz sonlara doğru anlatılır sanırım,

93

07.07.2004, 08:27

değerli Bazul_eşhep kardeşim;

yazılarınızda maalefes iyiniyet görmüyorum.

durup durup aynı şeyleri gündeme getiriyorsunuz.

Abdülkadir Said kardeş gerekli cevabı vermiş.
hatta bu kardeşimiz aynı cevabı başka yerde de verdi ama;
sizin niyetiniz başka.
bilgi almak, öğrenmek ve hakkı bulmak değil.

bir de tutup benim bazı şeyleri beğenmeyeceğimi söylüyorsunuz.

evet biz Nur talebeleri ölçümüzü nurlardan alırız.
bütün nur talebeleri de bizim gibi düşünür.

Abdülkadir kardeş de kaynaklarını Nurlardan göstererek bilgi aktarmış.
şayet onun yazdıklarında Nurlara aykırı bir şey olsa ona da itiraz ederiz.
ama böyle bir şey yok.

saygılar

94

07.07.2004, 08:31

diğer kardeşlere de bir kaç söz:

arkadaşlar bu mehdi, süfyan, deccal meselesini biz gündeme getirmiyoruz.
sadece fikrimizi söylemek zorunda kalıyoruz.

Prizma kardeşin dediklerine gelince:

evet, süfyan dehşetli bir fitnedir.
bazı insanlar evinin içinde bile ondan korkarlar.
bak bu kardeşimiz buraya yazmaktan korkuyor.

TR de yaşayan sanki onu övmek zorunda imiş gibi.
Kardeşim;
Allah bir gün hepimizi ahirete alacak.
Korkunun ecele faydası yok.

saygılar

95

07.07.2004, 08:36

Mehdi konusunda ise son noktayı koymak gerekiyor:

Arkadaşlar mehdi meselesi bir inanç meselesidir.
imtihan sırrıdır.
herkes bedaheten meseleyi anlamaz.

Ben bir nur talebesi olarak;
Bediüzzaman ve Risale-i Nuru Mehdi(ra) olarak görüyorum.
ve öyle inanıyorum.
bu benim inancım.
isteyen istediğine inanır.
bunda bir mahsur yok.

yeter ki Süfyan ve Deccalllere taraf olmayalım.

bizce bu tartışmayı uzatmaya gerek yok.
bizi konuyu kilitlemek zorunda bırakmayın lütfen.

saygılar

er124

Acemi

  • "er124" adlı kullanıcı yasaklandı

Mesajlar: 34

Konum: istanbul

Meslek: öğrenci

  • Özel mesaj gönder

96

07.07.2004, 10:46

süfyan mustaf kemaldir çünki alak suresinde decalin doğumuu veren bir ayet var bu diyor üstad tağuta bakar ve baktırır diyor buda evet m.kemalin doğduğu tarihe denk geliyor....hicri olarak

er124

Acemi

  • "er124" adlı kullanıcı yasaklandı

Mesajlar: 34

Konum: istanbul

Meslek: öğrenci

  • Özel mesaj gönder

97

07.07.2004, 12:29

bizler hep belgeyle konuştuk zan üzere konuşmadım ve değer yrgılarımızı vijan muhasebesini konuşturdum bu msp mantığıda ne oluyor bunu anlamış değilim bunu izh ette gerken cevabı bizden alınnn bakın bu meseleleri çetrefil hale getiren birisi değilim süfyan meselesinde bile çok yanlış düşünceler taşınıyor hadisler değerlendirilmiyor üsta islam deccallerinden bahsetmiştir sdece mesele islam deccali meselesi değildir örneğin suriyedeki hafız esadda hadislere uyan süfyanı anımsatmaktadır ayrıca saddam ve türkiyeede evirleri ve icraatleri nedeniyle demirel inönü atatürk ve 28 şubat generallerinden çevik bir bunlar islam deccalini dört devresinen bahsediyor dikkatli düşünürseniz hadisleri dikkatli incelersiniz 1. devrin atatürk
2.devrin inönü
3.devrin demirel
4.devrin çevik bir ki bu 4. devirde adileşeceğinden vaziyeti idare edeceğinden bahsediyor.. sözlerimi şu ifadelerle bitiriyorum

Bizim itikadımıza göre Mehdi Aleyhisselam geleceğini ve onun devrinden önce de ona basamak olacak devirlerin geleceğini, dua ve temennilerinin Milli Nizamın Mehdi Aleyhisselamın devrine basamak teşkil etmesi olduğuna inanıyoruz.

98

07.07.2004, 12:41

peki er124 kardeşim;

önceki tartışmaları bir kenara bırakalım;

son yazıkların güzel.

sen Mehdi hakkındaki inancını yazmışsın.
Mehdi aleyhisselam bile demişsin.

peki sen yoluna;
biz yolumuza gidelim.

senin inancın sana, benim inancım bana;

zaten başka çaremiz de yok.

saygılar...

Mesajlar: 100

Konum: Almanya

Meslek: talebe

Hobiler: okumak

  • Özel mesaj gönder

99

07.07.2004, 14:44

Ben Risale-i sizin şerhinizden ögrenecek degilim kendim okurum bilen bi abiye sorarim bana anlatir yorum forum şerh yapmadan... Yani aynen Risale-i Nur da ne yazarsa onu kabul eder ve ögrenirim yok -muş -miş lere takilmam varsa üstadin hayatta bir talebesi ve canli sohbeti (misal Seyyid Salih) onlari dinler ve ölcü olarak kabul ederim yok talebenin talebesinin talebesimis bunlar benim icin en son Nokta olur en evvel nokta degil... Isimize gelince ölcü oluyor isimize gelmeyince ölcü olmuyor hayret..

Ben sadece Abdulkadir Said kardese o yazilarin risaleden degilse nereden diye sordum kim bunu söylemis degi.. Eger mahkemede gecen bir sözse niye diger mahkemede gecen hadislere gibi Risale-i Nur icine konmadi ???

cünki bu yazinin :

5. Sua, külli bir surette cok zaman evvel mütesabih bir hadisin bir tevilini beyan etmesi ve itiraznamemde kati cevabi verilmesi;bu zahir yanlisi ve medar-i mes'uliyeti olmasi büyük hata oldugunu gösteriyor. Eger mes'uliyet varsa, bu ince, külli manayi böyle cüz'i bir sahsa tatbik edip, mahkemede teshir eden kimse mes'ul ve suclu olur.


şerhi dir Abdulkadir Said kardesin yazisi :

Alıntı sahibi ""Abdulkadir Said""


Hakim soruyor sen 5.şua yazmışsın, burada M.Kemâl'i Süfyan gösteriyorsun,
Üstad da diyor ki,bu medar-ı mesuliyet olamaz, yani beni bundan sorumlu tutamazsınız,çok zaman evvel bir tevil yaptım,o zaman ortada M.Kemâl diye bir zat yoktu.Beni bundan sorumlu tutmak hata olur.
Diyor; ben mesulsem,sorumluysam,
diyorum; ben hadis tevil ettim,genel bir anlatım yaptım,ılmi bir olaydır,özelliklerini anlattım falan filan, ben kişi belirtmedim, 1400 sene önceden ahir zamanı anlatan hadislerin tevilini yaptım o kadar,
siz de 1908 de yazılmış hadis tevilini okudunuz, bu olsa olsa M.Kemâl'dir dediniz, asıl suçlu sizsiniz,çünkü ben ılmi bir meseleyi anlattım,o zamanlarda ortada M.Kemâl diye biri yoktu,eğer suçlayacak birini arıyorsanız o da sizsiniz diyor,



bu yazi onun tabiri ile Risaleden degilmis:


Alıntı sahibi ""Abdulkadir Said""



Bunu Üstad bizzat mahkemede söylüyor,bununla ilgili yazıyı,orjinal metni nereden temin edebiliriz bilmiyorum,belki Son şahitlerde,belki diğer benzer eserlerde vardır,




Yani siz Risale-i Nur disindaki ölcüleri ölcü almadiginizi yazmistiniz bun anlamak istemistim sedece bunlar benim acidan celiskilerdir



Ahmedsaid kardes konuyu kilitlemek demek maglup olmak demek burda sahsi bir küfürler hakaretler olmadan bunu yaparsaniz tabiki....


Neyse beni ilgilendirmiyor nasil düsünürseniz düsünün Rabbim bizleri insaallah cennete aynen böyle sohbet etmeyi nasip etsin....

hürmetlerimle.....

Bana göre ne erbakan ne üstad büyük mehdidir bu zatlar mehdi misali zatlardir....

Muhammed Mehdi aleyhi ridvan gelecek bizde insaallah askerlige kabul eder....

ha ahmedsaid kardes Muhammed Mehdi diye aynen Risale-i Nurda gecer yani bilgine sunarim Mektubat 15 mektub sayfa 60 yukarisi Yeni asya Nesriyat....
Aşksız derviş olmaz, olsa da o kimse derviş sayılmaz. Derviş'in sermayesi Aşk'tır, ilmi Aşk'tır, görgüsü Aşk'tır. Arzu ve istekleri de Aşk'tır. Derviş'in canı Aşk'tır, cananı Aşk'tır, bizzat kendisi Aşik'tır.. Ves-selam!...

100

07.07.2004, 15:12

bazul_eşhep kardeşim;

dönüp dolaşıp aynı şeyleri tekrarlıyorsunuz.

siz 5.şuadan alıntı yapıyorsunuz.
ama nedense bu şuayı tam olarak okumuyorsunuz.

Abdülkadir kardeş genel olarak Risale-i Nurdan nakil yapıyor.
illa ki kaynak istiyorsunuz.
halbuki o konular(Süfyanın kimliği ile ilgili konular) Emirdağı lahikası içinde bir çok yerde geçiyor.
açıkça isim veriliyor.
bu konuda hiç şühpe yok.

Muuahmmed Mehdi ismi ise;
evet bu isim aynen 15.Mektub da geçiyor.
ama bir hadis meali olarak.
Hadislerdeki isim doğrudan alınmış.
Başka yerlerde ise muhtelif yorum ve teviller var.(5,şua, Emirdağ laihikası ve 29 .mektup)
Ayrıca Maidet-ül Kuran diye bir risale daha var.

ama bu demekd eğildir ki Mehdi'nin ismi bizzat bu olacak.
şayet mehdi nin ismi bu olursa, bu imtihan sırrına aykırı olur.

ama siz yine de istedğinizi beklemekte serbestsiniz.

Risale Nur konusndaki değerlendirmelere gelince.
Kardeşim siz yine istedğiniz yer ve tarzda bilgi alabilrisiniz.

Biz burada bildiğimiz kadarı ile meslelere izah getirmeye çalışıyoruz.
her şeyi biliyoruz diye bir iddiamız da yok.

forum kilitlenmesine gelince;
o konuda bir şey demiyoruz. zaten şu an kilitlenecek bir durum yok.
ama bunu yenmek yenilmek noktasına çekmeyin.

allah tan korkalım.
bir mümin kardeşimi yenmek benim ne faydama.
burada futbol maçı mı yapıyoruz.
zaten ehl-i iman böyle mantıksız mücadele sonucu kan kaybediyor.
halbuki müsbet bir konu üzerinde müzakere etsek daha iyi olmaz mı?
yok illa ki kavga edecez
illa ki karşıya geçip ükelalık edecez.

allah hepimize ihlas ve samimiyet ihsan etsin.

saygılar

Bu konuyu değerlendir