Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

nurladol

Stajyer

  • Konuyu başlatan "nurladol"

Mesajlar: 53

Konum: fransadan

Meslek: ogrenci olabilmek

Hobiler: talebelik gorevine devam etmek

  • Özel mesaj gönder

1

11.06.2004, 01:13

hem Nurcu ve hem Nak$i olunabilirmi ?

bu soruyu bana sordular ama cevap veremedim,
ALLAH rizasi için burda o bu tarikati yada cemaati on plana çikarmaktan çok , sadece bu soruya cevap istiyorum," bir kimse bir cemaat (nurcu) ve bir tarikata (nak$i) baglanabilirmi ?" asil sorulan bole idi ...



Bir insan hem Nurcu hem Nak$ibendi olabilir mi ??? :?:




Saygi, Sevgi ve Nurladolmak arzusuyla...
En hayırlı genç odur ki ihtiyar gibi ölümü düşünüp ahiretine çalışandır...

2

11.06.2004, 07:53

Esselâmü aleyküm,

ıkisini bir arada götürmek kolay mı?


Üstad demiştir ki;
"On adamı paşa yapacağına,bir adamı sultan yap.Bir kişinin iman ile kabre girmesine vesile olman , bir kişiyi velayete kavuşmasına vesile olmandan daha çok sevaplıdır."

Hapishanedeyken belki 40 tane nur talebesinden sadece 1 tanesi hapisteki (sanırım Nakşi) şeyhinin yanına gitmiş tarikat için.Demiştir ki Üstad: "On günde sana velayet veririm dese,gitsen veli olursun.Ama o zaman Isparta Kahramanlarından olamazsın."

Bunların nerede geçtiğini tam hatırlayamıyorum ama okuyanlar varsa anımsayacaktır,

Allah'a emanet olun.

3

11.06.2004, 10:11

saygıdeğer Nurladol kardeşim;

sualinize kısa bir cevap yazmak gerekirse;

hakikat yolu uzun bir yoldur.
neticeye ulaşmak için çeşitli vasıtalar vardır.
bazısı mahall-i maksud olan o menzile ulaşmak için yolda yaya gider.
bazısı traktör ile, bazısı taksi ile, bazısı hız treni ile, bazısı da uçakla...
o hakikat menziline ulaşmaya çalışır.

Risale-i Nur bu devirde o hakikat menziline ulaştıran bir uçak gibidir.
şimdi bir insana, uçak var iken taksiyi tavsiye etmek ne kadar abes ise;
bir Nur talebesine de tarikat tavsiye etmek o kadar abestir.

ama taksisi olan bir insana uçağa binmeye davet etmenin bir mahsuru yok. hatta uçak büyük ise "gel taksini de uçağın kargo bölümüne alalım, onu da muhafaza et" deseniz de belki makul olur.

netice olarak;
önce nurları tanımış bir kişi hem ehl-i tarik, hem nurcu olmaz.
çünkü böyle bir ihtiyaç yok.
fakat önce ehl-i tarik olan bir kişi hem nurcu hem ehl-i tarik olabilir.
bu bir terakkidir, eski mesleğini de bir ölçüde muahafaza edebilir.
ama bu kişi nurlara tam sahip çıksa daha evla olur.


umarım bir ölçüde sualiniz cevap bulmuştur.

  • "recepsinap" adlı kullanıcı yasaklandı

Mesajlar: 9

Konum: BURDUR

Meslek: Memur

Hobiler: Müzik, araba kullanma

  • Özel mesaj gönder

4

11.06.2004, 12:38

Ve şöyle bir şey daha var Ahmedsaid ağabey

Tarikat yalnız kalbe hitap eder,
Risale-i Nurlar Hem kalbe Hem Akla hitap eder.

5

11.06.2004, 13:24

Bizim SUFI kardesler begendmiyecek simdi ;))))

6

11.06.2004, 15:33

Prizma kardeş;

bu noktada beğenecek beğenmeyecek diye bir durum yok.
kimseyi rencide edici bir durum da yok.
bu devirde tarikat yolunda ilerlemenin ne kadar zor olduğunu en iyi "sufi" kardeşlerimiz bilir..

saygılar

7

11.06.2004, 16:18

evet zor,
her yiğidin harcı değil,
gönlünde riya olmadan ihlasla tam kendini bu işe vermen gerekir,
bu da o kadar kolay değil,

orada harcayacağı zamanı nurlara harcasa daha çok hizmet etse daha iyi olur.
Veliyullah olsan bunu gizlemek zorundasın,belki çok büyük veli olursun artık ister istemez anlaşılmaya başlar.

Bunlardan birine örnek Somuncu Baba'dır.Veli olduğuna dair görüşler artınca Ramazan günü elindeki ekmeği yiyerek şehrin bi ucundan öbür ucuna gitmiştir.


Kerametler zuhur ettiğinde insanın nefsi bunu kandırabilmeli.Kerameti görünce herşeyi kendinde bilmemeli.Belki ameli daha yüksek birisi olur ama keramet görünmez, keramet Allah'ın bir ikramıdır.

Peygamberlerden sonra insanların en üstünü Sahabeler ardından Evliyaullah biliriz.
15.Mektub da geçtiği gibi zahirden hakikate çok kısa sürede sahabeler geçiyorlar.Hz Peygamber aleyhissâlâtu vesselâmın bir sohbeti bir çok şeye bedel oluyor.

şöyle düşünün ki Kâbe'yi tavaf ediyorsunuz,
tavaf süresi Kâbe'den uzaklaştıkta artar,yani tavaf zorlaşır,hem zaman çok gerekir hem zor olur,

Kâbe'ye en yakın olanları Sahabeler olarak düşünebilirsiniz bu konuda.


Allah razı olsun Üstadımız bu konuda güzel açıklamalar yapmış.Zamanla risaleleri okudukça çeşitli konularda tam teşhis,tam isabet,tam tedavi diyor insan.

9.Mektubu ve 15. Mektubun bir kaç sayfasını okumanızı tavsiye ederim

8

11.06.2004, 19:19

Muhterem kardeşimiz güzel ve kritik bence önemli bir konuya temas etmişler.Sonunu da güzel bir şekilde bağlamışlar.Allah rızası için olaya genel bakalım, kendi cephemizden bakmayalım telkinleriyle.Ama malesef yorumlar tamamen tek yönlü ve objektif değil.Zira bu zamanda nur cemaatine mensup insanLar tarikate olmazsa olmaz asla demezler çünkü tarikati yaşamıyorlar.Ehli tasavvuf ise tasavvuf zaruridir derler çünkü onlarda o hal üzerine yaşamaktalar.
Gelin orta yolu bulalım.
Öncelikle "tasavvuf bir meyvedir olmazsa olmaz bir şey değildir" diyen kardeşlerimize sesleniyorum.Tasavvuf'un Bu dünyadaki tek amacımız olan Rıza-i ilahiyeye muvafık olmak ve akabinde de imanlı gitmekten başka bir amacımı varmıki de bu kadar önemli olamayabiliyor.Sadece Hz Allaha daha çok yaklaşmak için bir vasıta olup, daha namaz kılmasını bilmeyen insanlara fazla gelebiliyorda mı o kadar önemli olamayabiliyor?
Aç olan insan önce islamla karnını doyurmalı daha sonra da isterse meyveyle ziyadeleştirebilir, istemezse de yemeyebilir meselesi mi durum.Görünüşte ve zahiren ilk etapta mantıklı gibi geliyor değil mi?
Peki tarikat tarikat diyoruz nedir bu tarikat hiç olayın derinine inebildik mi?

Tasavvuf,kalbin ve nefsin iyi ve kötü hallerini bilip ,kötü hallerden temizlenmeyi ve iyi hallerle bezenip Allah-ü teala’ya yakın olmayı öğretir der tanımlarında.Pekii tek amacı bu olan bir özellik nasıl meyva olabilir? Yani insanın Hz Allahı tanıması, nefsinin iyi ve kötü hallerini bilmesi ekstra bir özellik mi?
Nur nur diyoruz değil mi.Nedir bu nur, erçek nur nedir.ınsan maddi vücudunun yaşaması için yemeye , içmeye, teneffüs etmeye ihtiyacı olduğu gibi, manevi vücudun da gıdaya ihtiyacı vardır. Manevi vücudun gıdası ise nurdur. Nur Allahü Teala Hazretlerinden gelir. Mürşid-i kamil denilen büyük velilerin kalbi vasıtasıyla dağıtılır.Manevi vücut ancak, bu nuru aldığı takdirde sıhhatli yaşayabilir. Nuru alamayan manevi vücut önce hastalanır, sonra da ölür. Bu manevi ölümdür. Bu durundaki bir insan, yaşayan ölü gibidir.’’Onların kalbleri vardır; anlamaz, gözleri vardır görmez, kulakları vardır, işitmez. Dikkat edin onlar hayvanlar gibidir; belki de dalalet hususunda onlar daha aşağıdadırlar.’’ayet-i kerimesi bu kimseleri tarif eder. A’raf-7/179.Tasavvufun hedefi, insanın vücudunu, manevi ölüm ve manevi hastalıklardan korumak, dünya ve ahirette insanı manen, huzurlu ve sıhhatli yaşatmaktır.
Pekii sorarım size tüm bu özellikler nasıl birer teferruat, birer meyve olabilir?
"Bu zaman tarikat zamanı değil imanı kurtarma zamanıdır.Zira tarikatsiz cennete giden çoktur, fakat imansız cennete giden yoktur."
Sanki tarikatın imanı kurtarmadan başka amacı varmış da, bu asır da onunla uğraşılacağına ondan daha önemli olan imanı kurtarmak gerekiyormuş.Bırakın tarikatı biz Müslümanların bu dünyadan imanlı gitmekten başka nasıl bir amacı olabilir ki mutlak manada.Hepimiz bir şekilde imanlı gitmek için uğraşıyoruz.Onun içinde melun olan nefsi emmarenin terbiyesi bunun içinde tasavvufun lüzumiyeti malum...Pekii şeriatsız nasıl imanlı gidilir.Ben bilmiyorum.Böyle rastgele yarım yamalak iman kurtulmaz ki.şunu hiç bir zaman unutmayalım ki:Yarım doktor dinden; yarım hocada imandan eder.
TARıkatte "amacımız imanlı insanların imanını ziyadeleştirmektir, imanı olmayanlar bize ne? O kadar önemli değil", mi diyorlar da özellikle son asırda iman kurtarma zamanıdır tarikat zamanı değildir deniliyor.Ya da gerçekten tarikat ehli imansız olanlara imana, namaza abdeste vesair mevaizlere karşı muallakta mı kalıyorlar da tarikati önemsiz görebiliyoruz.
Gelin ben size anlatayım gerçeği.
Tarikat insanın yapısına dini durumuna göre hareket eder.Eğer imansız birisi varsa elbette öncelikle namazı abdesti Allahı, Kitabullahı öğretir.Bu konularda kemale erdiyse sanki "Kardeş senin iş tamamdır" demez, tasavvuf meyvedir diyenler gibi.Ne yapar pekii? Onu Hazreti Allaha daha da yaklaştıran tasavvufun diğer mertebelerine doğru yolunu açar.Ha bu arada açan adam da sizin bildiğiniz gibi sadece kendisini kurtarmak için durmaz.Burada yanılıyoruz işte.Bu özelliklere sahip insan, kendisini tarikat konusunda geliştirirken, diğer tarafta da imansız diye tabir ettiğiniz ki ben bu tabiri sevmiyorum insanların hidayeti için uğraşır.
Sanki imanı kurtarmak STANDART bir durum mu da imanı bu kadar basit kurtarabiliyorsunuz.Namazını abdestini ve malum tercümeleri öğretmenke iman kurtulmuş, kişi imanlı olmuş diye kim iddia edebilir.Var mı böyle bir yiğit?Tarih imansız giden allamelerle dolu...Ne kadar kitapları devirmişlerdi, ne kadar ibadet etmişlerdi.Ama kritik bir hata onları ila cehennem yaptı..
Ben şimdi tarikat ehli bir insanım.Ama ben hiç bir zaman sadece kendim için uğraşmam.Uğraşamam.Bu kadar ilim öğrenndiysem bunların zekatını nasıl verebilirimin hesaplarını yapamıyorsam o zaman ben bir müslüman bile olamam.Ben de sizin gibi imanı kurtarabilmeme ne engel soruyorum size.Hatimler yapmak vs. tasavvufi ibadetler yapmak neye engel?Dahada aaçıkçası sizin yapıpta tarikat ehlinin yapmadığı mevzular nedir? Fark varsa illaki; tarikat müessesesi imanını kurtardığı kişileri (sizin tabirinizle) salıvermiyor da daha da Hz Allaha yaklaştırmak için bir takım sorumluluklar veriyor....
"Benim indimde mütevazi olmayan insanın irabtan mahalli yoktur."

9

11.06.2004, 21:14

saygıdeğer miftahulkuluub kardeşim;
dikkatsizliğiniz ve mantık dışı yaklaşımlarınız doğrusu beni şaşırttı.

kardeşim kimse tarikate bir söz söylemiyor.
sadece bu devirde çok zor olduğunu söylüyor.
sen iman yolunda nasıl hareket edersen et.
ama başkalarının tarzlarına da ilişme.
Bediüzzaman hazretlerinin en veciz ve hale mutabık sözü olan "Bu zaman tarikat zamanı değil imanı kurtarma zamanıdır.Zira tarikatsiz cennete giden çoktur, fakat imansız cennete giden yoktur." ifadesini güya dar aklınla bir ekl-i tarikate yakışmayacak şekilde tenkit ükelallığına kalkışman da oldukça soğuk kaçıyor.
ekl-i tarikat ehl-i kalbdir.
ehl-i kalb ise yumuşak ve şefkatli olur.

saygılar

Kerim

Acemi

  • "Kerim" adlı kullanıcı yasaklandı

Mesajlar: 7

Konum: istanbul

Meslek: jeolog

Hobiler: tasavvuf

  • Özel mesaj gönder

10

11.06.2004, 21:23

selamın aleyküm bu soruya nacizene cevabım

selamın aleyküm verahmetullahi veberekatühü, ALLAHın rahmeti ve berekti üzerinize olsun .
bu soruya yakın bir adamım . nur cematinden olup nakşibendi tarikatınında muhabbetlerine katıldım ve bazende katılamktayım.
yanlışmı sotuyorum iki kandille aydınlanmak yanlışmıdır?
tabibiki hayır!hem madem ki anlatılanlarla aynı bunları ozaman farklıymış gibi göstermek hak değildir. ama sadece birini bağlanım tamamem onun yolunda gitmek daha iyi olur. neden çünkü zatlar arasında üslüp farklılıgı olabilir ve bizde bunu idrak edemeyip, ve anlayamayıp bir fark var zannedebiliriz nacizane beynimizle. ve emin olun aradıklarınızı ikisindede bulmak mümkündür. bu sebeple ki kanatimce her ikisinden bişri yahut başka bir hak cemate uymak veya ikisine uymak mümkündür ama deminde söylemiş olduğum idrak edemem ve anlayamama durumdan dolayı bir tanesine tam manasıyla bğlanmak daha iyi olur. ve şunu unutmayın; MÜRşıDıNE TAM MANASIYLA BALI BıR şAHIS BıR HAFTADA VELıLıK MAKAMINA ERışıR.
bu sözü anlamayan kardeşlerime izah edebilirim.

saygılarımla...
ALLAHın rahmeti ve bereketi üzerinize olsun! esselamun aleyküm verahmetullah.

11

11.06.2004, 21:42

Kerim kardeşim;

çok ciddi bir hata yapıyorsunuz.

eğer bir Nur talebesi Nurları ve Üstadı tanıdıktan sonra dergahlarda çare arıyorsa, bu durum Nurları hiç ama hiç anlamadığına işaretttir.
Güneş ışığı varken mum ışığı aramaya kalkışmak akıl işi değil.

Mehdi'nin talebesi olduğunu iddia edenler;
Cami imamlarını kendine rehber tayin edemezler.


saygılar

12

11.06.2004, 21:43

Serkan kardesimin tavsiyesi üzere bu foruma katilmis bulunuyorum. Ama görünen oki bazilari görüslerine uymayan insanlari forumdan uzaklastiriyor, yazik, üstadimizin bize uhuvvet hakkinda yazdiklarii le bagdasmiyor cok degerli agabeyler.

Gelelim konumuza: Miftahlulup bey naksinin büyükleri ne diyor önce senin bundan hebrin var mi ?

Imami rabbani (r.a) ahiz zamanda imani kurtarmaya isaret etmis. Sen bir naksi olarak, mektubati okumus bir sofi olarak, neler demeye calisiyorsun ????

Bak kardesim sofi diye geçinirsiniz, ama Imami Rabbani (r.a) ne der bilmezsiniz.

Bakin ne diyor üstadimiz:


BEşıNCı MEKTUP





Silsile-i Nakşînin kahramanı ve bir güneşi olan ımam-ı Rabbânî (r.a.), Mektubat’ında demiş ki: "Hakaik-i imaniyeden bir meselenin inkişafını, binler ezvak ve mevâcid ve kerâmâta tercih ederim."
Hem demiş ki: "Bütün tariklerin nokta-i müntehâsı, hakaik-i imaniyenin vuzuh ve inkişafıdır."


Hem demiş ki: "Velâyet üç kısımdır. Biri velâyet-i suğrâ ki, meşhur velâyettir; biri velâyet-i vustâ, biri velâyet-i kübrâdır. Velâyet-i kübrâ ise, verâset-i nübüvvet yoluyla, tasavvuf berzahına girmeden, doğrudan doğruya hakikate yol açmaktır."
Hem demiş ki: "Tarik-i Nakşîde iki kanatla sülûk edilir. Yani, hakaik-i imaniyeye sağlam bir surette itikad etmek ve ferâiz-i diniyeyi imtisal etmekle olur. Bu iki cenahta kusur varsa o yolda gidilmez."
Öyleyse, tarik-i Nakşînin üç perdesi var:
Birisi ve en birincisi ve en büyüğü: Doğrudan doğruya hakaik-i imaniyeye hizmettir ki, ımam-ı Rabbânî de (r.a.) âhir zamanında ona sülûk etmiştir.
ıkincisi: Ferâiz-i diniyeye ve Sünnet-i Seniyyeye tarikat perdesi altında hizmettir.

Üçüncüsü : Tasavvuf yoluyla emrâz-ı kalbiyenin izalesine çalışmak, kalb ayağıyla sülûk etmektir. Birincisi farz, ikincisi vacip, bu üçüncüsü ise sünnet hükmündedir.
Onun adıyla. O her kusurdan münezzehtir. Hiçbir şey yoktur ki, Onu hamd ile tesbih etmesin.

Madem hakikat böyledir. Ben tahmin ediyorum ki, eğer şeyh Abdülkadir Geylânî (r.a.) ve şah-ı Nakşibend (r.a.) ve ımam-ı Rabbânî (r.a.) gibi zatlar bu zamanda olsaydılar, bütün himmetlerini, hakaik-i imaniyenin ve akaid-i ıslâmiyenin takviyesine sarf edeceklerdi. Çünkü saadet-i ebediyenin medarı onlardır. Onlarda kusur edilse, şekavet-i ebediyeye sebebiyet verir. ımansız Cennete gidemez; fakat tasavvufsuz Cennete giden pek çoktur. Ekmeksiz insan yaşayamaz, fakat meyvesiz yaşayabilir. Tasavvuf meyvedir, hakaik-i ıslâmiye gıdadır. Eskiden kırk günden tut, tâ kırk seneye kadar bir seyr ü sülûk ile bazı hakaik-i imaniyeye ancak çıkılabilirdi. şimdi ise, Cenâb-ı Hakkın rahmetiyle, kırk dakikada o hakaike çıkılacak bir yol bulunsa, o yola karşı lâkayt kalmak elbette kâr-ı akıl değil. ışte, otuz üç adet Sözler, böyle Kur’ânî bir yolu açtığını, dikkatle okuyanlar hükmediyorlar.

Madem hakikat budur. Esrar-ı Kur’âniyeye ait yazılan Sözler, şu zamanın yaralarına en münasip bir ilâç, bir merhem ve zulümatın tehacümatına maruz heyet-i ıslâmiyeye en nâfi bir nur ve dalâlet vâdilerinde hayrete düşenler için en doğru bir rehber olduğu itikadındayım.
Bilirsiniz ki, eğer dalâlet cehaletten gelse, izalesi kolaydır. Fakat dalâlet fenden ve ilimden gelse, izalesi müşküldür. Eski zamanda ikinci kısım binde bir bulunuyordu. Bulunanlardan ancak binden biri irşadla yola gelebilirdi. Çünkü, öyleler kendilerini beğeniyorlar. Hem bilmiyorlar, hem kendilerini bilir zannediyorlar. Cenâb-ı Hak şu zamanda, i’câz-ı Kur’ân’ın mânevî lemeâtından olan malûm Sözleri, şu dalâlet zındıkasına bir tiryak hâsiyetini vermiş tasavvurundayım.






Said Nursî

Baki olan yalnız Allah’tır.

Zannediyorum konu aydinlatindi, bir itirazin varmi Miftahkulup bey ?

13

11.06.2004, 21:58

dikkatsizliğiniz ve mantık dışı yaklaşımlarınız doğrusu beni şaşırttı.

Ne kadar inandırıcı ve aydınlatıcı bir yorumdur bu.Bunu kabul etmem.Bana mantıkdışı yaklaşımların hangi cümlede olduğunu söylemelisiniz.

Mantıkdışılık

Nurculuk görüşüne aykırı olan her şey ise yani islam ve ehli sünnet temel esas alınmıyorsa evet haklısın çok mantıksız..

kardeşim kimse tarikate bir söz söylemiyor.
sadece bu devirde çok zor olduğunu söylüyor.


ıyi de mübarek kardeşim bende yazımda aslında bu devirde tarikatin zor olmadığını söyledim ve bunu elimde olduğunca ısbatlamaya çalıştım.Bu yazımın üstüne eğer aksi iddianız halen devam ediyorsa ki ediyordur bana bu devirde tarikate girmenin zorluklarını sıralamalısınız.
ama başkalarının tarzlarına da ilişme.

Gerçekten çok önyargılı ve alakasız cümleler.Ben kimin tarzlarına ilişmişim.Sadece kendi görüşümü forum gibi en doğal bir ortamda belirttim.Forum ne demek sizce? Bu şuura ermelisiniz.


Bediüzzaman hazretlerinin en veciz ve hale mutabık sözü olan "Bu zaman tarikat zamanı değil imanı kurtarma zamanıdır.Zira tarikatsiz cennete giden çoktur, fakat imansız cennete giden yoktur." ifadesini güya dar aklınla bir ekl-i tarikate yakışmayacak şekilde tenkit ükelallığına kalkışman da oldukça soğuk kaçıyor.

Ben ehli tarikim, en azından ilgi alanımda, elbette hakkıyla yapamıyorum.Bunu her zaman her yerde dile getiririm.Bunu yaranmak için, mütevazilik için değil gerçekten öyle olduğum için söylerim.
şimdi yukarıdaki satırlar gerçekten olmaması gereken satırlar.
Ukalalık, dar akıllılık, ehli tarikate yakışmayacak şekilde.Bunlar şık olmayan kelimeler.Biraz da sinirinizin etkisiyle olmuştur ama insanların kalbini kırmamaya dikkat edelim.Varsın fikirlerimiz aynı olsun.
şimdi meseleye gelirsek; ehli tarikin düşünmeyeceği şekilde ibaresi bir kere gerçeği yansıtmıyır.Çünkü hiçç bir tarikat ehli bu zaman tarikat zamanı değildir demez.Bunu sadece tarikate müntesib olmayan belirli gruplar derler haklı olarak.
Üstadlarımıza tam sadakatimiz olmalı.Bu konu da hem fikiriz.Yalnız istemeyerek te olsa, bilmeyerek te olsa üstazlarımızın her sözünü birer ayet gibi hafızamıza yerleştirirsek dinsel açıdan yanılgıya düşeriz.Zira ismet sıfatı sadece peygamberlere mahsustur.Biraz daha olaya girecek olursak Bu sözü üstad söyledi diye kesinlikle doğrudur denilemez.Onun görüşü öyledir.Diğer mürşidi kamil olan verasetünnebilerin görüşü öyledir.Bu sözü eleştirdiğimiz zaman "Vay efendim nasıl olur da üstadın sözünü inkar eder" gibi bir ifade içine bürünebiliriz ama bunu özellikle nur cemaati dışındaki bir mümin kardeşe mantıklı olarak daha doğrusu islami olarak ısbat edemeyiz.
Kalbimin yumuşaklığı konusuna gelince, katımı sıvımı bilmiyorum ama tek bildiğim özellikle bu forumda üslubumu oldukça ayarlamaya çalışıyorum.....
"Benim indimde mütevazi olmayan insanın irabtan mahalli yoktur."

14

11.06.2004, 22:01

Prizma kardeşim;

serkan kardeşin tavsiyesi ile üye olmuşsunuz.
güzel.
sizin üslubunuz ve dikkatiniz de aynen serkan kardeşe benziyor.
ama serkan kardeş kendi isteği ile gitti.

inşallah siz deva edersiniz.

ama mümkünse miftahulkuluub kardeşimize karşı yumuşak bir üslub kullanın.
o kardeşimizin de fikrine saygı duymak lazım.


saygılar..

15

11.06.2004, 22:17

Prizm rümuzlu kardeşim !!

Mesele malesef aydınlatılmamıştır.Zira hep aynı daire de dönüyorsunuz.Dediklerime mantıklı cevaplar vermiyorsunuz.Hala tarikat müessesesi sanki imanı kurtarmaya engelmiş gibi yanılgılara düşülüyor.Ben soruma cevap aramaktayım.Hangi özelliği imanı kurtarmaya mani ya da geciktiriyor_?Mesela şu an ben ehli tariksem ne yaptığım için imanı kurtaramıyorum :?:

Alıntı

Hem demiş ki: "Bütün tariklerin nokta-i müntehâsı, hakaik-i imaniyenin vuzuh ve inkişafıdır."

ımamı Rabbani Hazretleri de buyurmuşlar ki 168. mektuplarında nakşibendi yolu için

"Malum olsun ki:

Bu yüce yolun büyüklüğü ve Nakşibendiyye tabakasının üstünlüğü ancak Sünnet-i Seniyye'ye bağlılığı ve kötü bidatlardan kaçınması vasıtasıyladır.Bundan dolayı bu yolun büyükleri cehri zikirden kaçındılar ve kalbi zikri emrettiler.Aynı şekilde Rasülüllah (s.a.v)ve Hulefa-i Raşidin(r.a.) devrinde olmayan raks ve sema'dan, vecd ve tevacüd gibi şeylerden men ettiler.

ışte onların sünnete olan bu bağlılığı büyük neticelere(mükafatlara)sebep oldu.Bidatlardan kaçınmalarının da bir çok meyvesini gördüler.Bu sebeple başkalarının ulaştıkları en son nokta onların ilk başladıkları yer oldu.

Bunlara mensup olmak bütün nisbetlerin üstündedir.Bu zatların kelamı kalbi hastalıklara devadır.Onların bakışları manevi hastalıklara şifadır.Onların gösterdiği teveccüh talibleri iki cihanın alakasından kurtarır.Bu yolun büyüklerinin şanı yüce himmetleri,müridlerini mümkinat aleminin bataklığından kurtarıp vücubun zirvesine(Hz. Allaha ) yükseltir.

Ancak bu şerefli mensubiyet şu zamanlarda anka kuşu gibi oldu.Perdelerin arkasına geçip gizlendi.Öyle ki şu tabakadan bir topluluk bu yüce devleti bulamadıklarından ve bu nimeti kaybetmelerinden dolayı her yola girip çeşitli mesleklere süruk ettiler.

Güzel cevherler elde etmenin yerine çanak parçalarıyla sevindiler.Çocuklar gibi basit şeylere kalplerini tatmin ettiler.Hatta onlar o kadar sıkıntıya düştüler ve şaşırdılar ki; büyüklerin yolunu terk edip zaman zaman zaman teselliyi cehri zikirde arar oldular.Bazen itmi'nanı raks sema ve dönmede gördüler.

Bunlardan daha acaibi;bu kötü bidatları bu şerefli mensubiyeti tamamlayıcı ve kemale erdirici;bu tahribatı tamir sanmalarıdır.Allahü Teala onlara insaf versin.Onlara şu yolun büyüklerinin kemalatından ruhen koklamayı nasip eylesin...."


Varmaya çalıştığım nokta şudur.Üstad hem demiş ki gib ifadeler islami açıdan ayet gibi genellenemez.Buna inanmata zorunda değiliz.Mutlak mana da doğruluk ifade eder diyemeyiz.
ımammı rabbani hazretleri de yukarıdaki gibi demiş.Ne olacak şimdi :?:

Velâyet üç kısımdır. Biri velâyet-i suğrâ ki, meşhur velâyettir; biri velâyet-i vustâ, biri velâyet-i kübrâdır. Velâyet-i kübrâ ise, verâset-i nübüvvet yoluyla, tasavvuf berzahına girmeden, doğrudan doğruya hakikate yol açmaktır."

Alıntı


Kaynak gösterebilir misiniz net olarak.Ulaşabileceğim şekilde.ımamı Rabbani hangi mektubund demiş bunu ?
"Benim indimde mütevazi olmayan insanın irabtan mahalli yoktur."

16

11.06.2004, 22:21

TARıKATıN DıNDEKı YERı
Dinimiz islam dini,şeriata inanıyoruz ve benimsiyoruz bila şüphe.şeriat dedik değil mi?ısterseniz bu şeriatı önce bir ele alalım.Neymiş şeriat?şeriat 3 cüzden hali değildir.(3 cüzden müteşekkildir.)

Bunlar; 1-ilim 2-amel 3-ihlas.(Mektubatı şerif 36.mektup).Bu üç madde terekküp ettiği zaman şeriat hasıl oluyor.Bunlardan birisi meydana gelmediği zaman şeriat asla hasıl olmuyor.Bu 3 maddenin hasıl olmasıyla şeriat hasıl oluyor ve şeriatın tahakkuk etmesiyle de rıza-i ilahi celb ediyor.Ki bu rıza-ı ilahi dünyevi ve uhrevi bütün saadetlerin fevkindedir.Bunları ben uydurmuyorum.ımamı Rabbani Hazretleri söylüyor.

Tamam o zaman şeriat olunca Allahın rızası tahakkuk ediyormuş.Peki o zaman ne gerek var.Tarikata, hakikata?

3 şart dedik ama hemen geçmeyelim isterseniz.ılim, ve amel herkeste galil veya kesir olarak bir şekilde mevcut.Ama ya ihlas ne demek?şeriatın tahakkuku için elzem olan ihlas ne demek pekii.ışte burada tarikat ve şeriat devreye giriyor diyor ımamı Rabbani (k.s.).Yani ihlasın mümkinatı ancak maneviyat sebebiyle, tarikat sebebiyle olur.

Tarikat, ve hakikat demek ki hayal ve uydurmadan ibaret değil, şeriatın dini celil-i ıslamın tahakkuk etmesi için gerekli olan ihlasın hasıl olmasını ekmeli temin ile temin eden muazzam bir müessese.

Yine 40. mektubunda bu durumu herkesin anlayamadığını bilmedikleri içinde fitne yaydıklarını ifade etmekte.

ıhlas,dedik ama nedir ihlas?ıhlasın zıddını önce belirtmekte fayda var.ıhlasın zıddı nefis.ışte ihlas bu melun nefsin terbiye edilmesini sağlayan bir müessese.Pekii nefis de nasıl terbiye ediliyor?Bunun bir şekli var mıdır.Tabiki vardır.O da rabıtadır.Peki rabıta için ne gereklidir.Mürşidi kamil.Bağlantıyı kurabiliyoruz değil mi?Ama tarikata yeni girenler kendilerinden südur eden bazı harikulade olayları maharetten sayıyorlar da böbürleniyorlar.Keramet vb..Halbu ki bu maksattan değildir.Bu kimseler tıfıl kimselerdir buyuruyor,ben bütün bu hakikatlari bu işe girdikten 10 yıl sonra anladım diyor ımamı Rabbani kuddise sırruh Hazretleri.Rabbim ımam-ı Rabbani hazretlerinin tecrübelerinden istidadeyi nasib eylesin..

ıhlas riyanın giderilmesi için tek ilaçtır.Riya deyipte geçmeyelim kardeşlerim.Bu riya o kadar gizli olabiliyor ki yıllarca ibadet etmiş alimleri bile bir anda mahvediyor.Hatta bazı riyalara gizli şirk bile deniyor.Allah muhafaza.

Zamanında üç ayların birinde akşama yakın bir bakkalın önünde uzun bir kalabalık sıraya geçmişler ve alışveriş yapmak için beklemekteler.ışte bu sırada saçı sakalına karışmış bir tane bedevi sıraya geçmeden direkt alışveriş yapmak ister, ve en önde yerini alır.Bunu gören arkaladardan bir kişi

-Be adam görmüyor musun burada insanlar sabahtan beri sıradalar, neden sıraya geçmiyorsun? der.

Bedevide:

-Bu gün oruç tuttum,malum iftarda yaklaşıyor, onun için geçtim. der.

O kişide

-Be adam ben 40 yıldır 3 aylarda oruç tutuyorum .O halde sıraya geçiyorum sana ne oluyor? der.

Bedevi de:

-Nihayet söylettim.Kardeş ben 40 yıldır bu anı bekliyordum ve sonunda başardım.Ben şeytanım.Sırada senin olsun bakkalda der.Ve oradan amacına ulaşmış bir şekilde sevinçle ayrılır.

Görüyorsunuz 40 yıldır maneviyatsız bir ibadet ve sonunda olanları.

ımam-ı Birgüvi hazretleri avamil kitabında bu konuyu ne kadar tatlı izah etmiş."ınsanlar helak oldu.Alimler müstesna.Alimler helak oldu.ılmiyle amel edenler müstesna.ılmiyle amel edenler helak oldu.ıhlasla amel edenler müstesna............"

ıhlas...ihlas...ihlas....

Bakın şeytan Hz Allaha ne diyor.(El hicr suresi:39.40);

"De ki Ey Rabbim andolsun ki beni azdırmana karşılık bende yeryüzünde onlara günahları süsleyeceğim.Onların hepsini azdıracağım.Ancak onlardan ihlaslı olanlar müstesna. "

Hadisi Kudsi:ıhlas benim sırrımdan bir sırdır ki, kullarımdan sevdiklerimin kalbine vedia olarak bırakırım.(irşadül gafilin s. 74)

Hadisi şerifte"Nefs mücadelesi ihlasın elde edilmesi için tek yoldur." buyrulmakta...

Mesela diyor ımamı Rabbani (k.s.)41. mektubunda;Yalanı söylememek şeriattır,yalanı hatırından silmek tarikattir.Eğer bu silme amel ve zorlamayla oluyorsa tarikat,eğer zorlama ve amelsiz oluyorsa hakikattir.

Yalan söylenmemesi için akıldan silmek gerekmiyor mu?Yani şeriat bunun yalan olduğunu biliyor ama,daha doğrusu ilk iki cüzü bunun böyle olduğunu biliyor ama bunun insanda oluşmasını engellemede ihlasın melzümü olan tarikat ve hakikat deveye giriyor.

Sadece şeriatın ilk iki cüzünü idrak edipte üçüncü cüzünden haberdar olmayan insanlar,böylece şeriatı idrak ettiğini düşünen insanlar menfaat peşinde olan insanlardır.Yaptıkları ibadettlerde menfaat vardır.Onlar namazlarını kılarlar, oruçlarını tutarlarvb diğer ibadetlerini yaparlar ama; bunların böyle ibadetlerini yapmalarının sebebi cennete girmek ve azab-ı ilahiden muhafazadır.Ama ehli tarik böyle değildir.Onda rıza-ı ilahi önemlidir.Onların amacı Allahüzülcelal'in rıza-ı şerifine nail olmaktır.Eğer rıza-ı ilahi cehenneme gitmekse onlarda cehenneme gitmek için uğraş verirler.

Evet; bunlardan da anlaşılıyor ki tarikat uydurma bir müessese değil sadece şeriatın hasıl olmasını gerektiren cüzü salis olan ihlasın tahakkuk etmesi kendi sebebiyle iktiza eden bir ilahi yoldan müteşekkildir.ınsanın kötü yola imtisalinin yegane müsebbebi olan nefsi emmareyi terbiye etmek her zaman ibtidai gayedir.Bunu ne kadar başarabilirse ademoğlu,o kadar dinine sarılır,Allahü Teala'ya yaklaşır.ışte bu nefsi terbiye etmekte rastgele olmuyor eyzan.Cenabı Hak ve Tegaddes Hazretleri Cibril-i emin ve namusu ekber vasıtası ile biz kullarına inzal buyurduğu Kuranı Kerimde;(Estaizübillah)

(Kad efleha men zekkâhâ. Ve kad hâbe men dessâhâ.)

"Nefsini terbiye terbiye eden kimse kurtulmuş, onu fenâlıklara gömen kimse de ziyana uğramıştır." diye, ahlâkı güzelleştirmek Kur'an-ı Kerim'de emrediliyor; bunun için şart maneviyat tasavvuf .Evet artık tasavvufun gerekliliğini anladık.Nefsi terbiye etmek.Tamam da bu tasavvuf neden müteşekkildir.Nelerden hali değildir?Tasavvufta diğer yazılarda da özelliklerinden bahsedilen Allah tarafından aynen Peygamberler gibi önceden belirlenmiş olan mürşidi kamiller başka bir tabirle varis-i rasüller vardır.ışte bunlara mürşid-i kamil denmekte.Bunlara tabi olan kimselere de mürid denir.Yani tasavvuf mürid ve murattan hali değildir.Murat olamayacağımıza göre müridiz.ışte mürid olan kimse Hazreti Allahın nurunu mürşidi vasıtasıyla sadrına intikal ettirmesi hasebiyle nefsini terbiye etmeye çalışır.Buna da rabıta denir.Bu rabıta o kadar büyük bir nimet ki kıymetini kesinlikle tam olarak idrak edemiyoruz.

"Hazret-i Allah, tadı cennet nimetlerinde bile olmayan bir nimeti bu dünyada seçkin kullarına ihsan eder"(Hadis-i şerif ).

"Üstazlar birer sebeptir.Onlar saliklere birer çeşme vazifesi görürler.Yalnız dikkat edin,testiyi doldurmak için çeşmenin yanına giderler.Çeşme ayağa getirilmez.Bazıları biz nuru Allah'ın kendisinden alıyoruz.Sebebe ihtiyacımız yoktur derler.Çeşmeyi kabul etmezler"

(Süleyman Hilmi Tunahan k.s.)

ıbtida-i kelamda da mezkur olan bir sualde şöyle beyan edilmekteydi.Bize sadece Kuran-ı Kerim ve sünnet bırakılmamış mı?Evet veda hutbesinde de söylediği gibi bize Kuran-ı Kerim ve sünneti bırakmış.Ama Kuran-ı Kerimi açtığımız zaman sünnetlere baktığımız zaman da tasavvufun gerekliliği belirtiliyor.Böyle meseleler ilmi zaruri ile değil ilmi istidlali ile yani mefhumu için nazar ve kizbe ihtiyacı olan ilimlerdir.Araştırma yapmadan sadece gördüğü kadarıyla insanlar nasıl yorum yapıyorlar anlayamıyorum.

Allah'tan başkası için iş yapmaktan kaçacağız. mürşid-i kamillere niçin bağlanıyoruz? Onlara taptığımız için mi? Haşa... Onlar vasıtası ile Allah'a bağlandığımız içindir. Merkezden cereyan almak için aradaki vasıta direklere bağlı olmak şarttır. Sen otur televizyonun başına, bas düğmeye bekle. Seyredemezsen ancak anteni gereken istikamete çevireceksin, görüntü gelsin. Yoksa boş.

Eskiden radarı olmayan gemiler yolculuk esnasında radarı olan geminin hemen yanında seyredermiş. ışte şu anda Sevgili Peygamgerimiz ile irtibat halinde olan yani radarı olan mürşid-i kamilin eteğine yapışıp, onun radarı istikametinde yürümemiz icap ediyor. Ona sarılır o radarlıyı takip edersek çok kayalık olan bu okyanus, dünya okyanusunu geçer, sağ salim karaya varırız. Aksi halde bir yere çarpar paramparça oluruz.

Bu mürşid-i kamile bağlanmanın gerekliliğini bırakın normal insanlar zamanında bütün ilimleri yutmuş alimlerden bile anlamadan giden olmuştur.Bazıları da ömürlerinin son yıllarında anlayarak durumun ciddiyetine vakıf olmuşlardır.ımam-ı Azam hazretleri tasavvufa girdiği silsile-i saadatın 4. sü Cüneydi Bağdadi(k.s.)'e bağlandığı ve ömrünün son iki senesinde için söylediği söz bizim için ibret olmalıdır.(Eğer son iki senem olmasaydı elbette helak olmuştum.)

ımam-ı Gazali Hz.'lerine (li hikmetin) ömrünün son günlerinde rabıta nasip olmuş ve şöyle buyurmuş. Anladım ki, hakiki kurtuluş Rasulullah'ın ruh cereyanına bağlanmaktan ibaretmiş. Gerisi (talebe, alim yetiştirmek (binlerce) ve kitaplar yazmak) yalan, vehim ve hayalden ibaret.

Ama meal esef mürşid-i kamiller dedikte, herşeyde sahtecilik, olduğu gibi bu muazzam müessesenin de sahteleri oluyor.Tabiri caizse sakalı olan, cübbesini giyen mürşid oluyor.Halbuki bu müessese nazar ve kisble(çalışma ve gayretle) elde edilecek bir makam değildir.Aynen Peygamberler gibi önceden belirlenmiş ve Allahın dilediği kuluna nasip olmuş bir müessesedir.Ve belli bir silsile vardır aralarında.Yani Peygamberimizden itibaren vefat eden mürşidi kamil, yerine başkasını atayarak öyle gitmiştir.
"Benim indimde mütevazi olmayan insanın irabtan mahalli yoktur."

17

11.06.2004, 22:27

Alıntı sahibi ""ahmetsaid""

Kerim kardeşim;

çok ciddi bir hata yapıyorsunuz.

eğer bir Nur talebesi Nurları ve Üstadı tanıdıktan sonra dergahlarda çare arıyorsa, bu durum Nurları hiç ama hiç anlamadığına işaretttir.
Güneş ışığı varken mum ışığı aramaya kalkışmak akıl işi değil.

Mehdi'nin talebesi olduğunu iddia edenler;
Cami imamlarını kendine rehber tayin edemezler.


saygılar



BUNLAR NE BıÇıM ÜSLUPLAR ALLAH AşKINA???
TARıKATı BU KADAR AYAKLAR ALTINA NASIL ALABıLıYORSUNUZ.
ÖZÜR DıLEMENıZı BEKLıYORUZ SAıD KARDEş.ÇOK FENA KIZDIM şıMDı.
KıMıN MUM OLDUğUNU KıMıN GÜNEş OLDUğUNU KıMıN MEHDı OLDUğUNU BıLECEK KADAR SADIRLARINIZI ÇALIşTIRDINIZ MI?
YAZIK KARDEşM GERÇEKTEN YAZIK.
BENCE O ARKADAş ÇOK GÜZEL YAPIYOR. EN AZINDAN PAPANIN YANINA GıTMıYOR.EHLı TARıK OLAN, ALLAHA ULAşTIRMA DA KENDıSıNE YARDIMCI OLABıLECEğı YERLRE GıDıYOR.BIRAKIN GıTSıN.
SıZı şıDDETLE KINIYORUM :!: :!:
"Benim indimde mütevazi olmayan insanın irabtan mahalli yoktur."

18

11.06.2004, 22:43

Miftahlulup bey, size sunu hatirlatayim Risaleler yazilmamais, yazdirilmis.

Nasil üstadin dedigine guvenmeyelim. Her bir ayet isiginda yazdirilan risaleleri okuyunuz.

Zannediyorum, üstadimin yazdigi besinci mektubun uzerine konusacak degilim.


ahmetsaid bey, siz böyle devam ederseniz forumda hiç kimse kalmaz.

Ben burda miftah beyin alay eder uslubuna binaen bunu yazdim.

19

11.06.2004, 22:55

Alıntı sahibi ""Prizma""

Miftahlulup bey, size sunu hatirlatayim Risaleler yazilmamais, yazdirilmis.

Nasil üstadin dedigine guvenmeyelim. Her bir ayet isiginda yazdirilan risaleleri okuyunuz.

Zannediyorum, üstadimin yazdigi besinci mektubun uzerine konusacak degilim.


ahmetsaid bey, siz böyle devam ederseniz forumda hiç kimse kalmaz.

Ben burda miftah beyin alay eder uslubuna binaen bunu yazdim.


KISA VE NET CEVAP ıSTıYORUM.
RıSALEı NURDA YAZILI OLAN HER şEY KESıNLıKLE DOğRUDUR VE ıNANILMALIDIR AKSı ıDDıA EDıLEMEZ SÖZÜ DOğRUMUDUR :?:
"Benim indimde mütevazi olmayan insanın irabtan mahalli yoktur."

20

12.06.2004, 00:39

EL CEVAP : TABıKı DOğRUDUR. YANLIşI VARSA NOKTALAMA HATALARI ıMLA HATALARI VARDIR.

ÜSTADIMIZ SAıD NURSı HAZRETLERı GıBı BıR ZAT. BAşKASINDAN GELEN KÜÇÜCÜK BıR YEMEK NETıCESıNDE KARşILIKSIZ ALDIğI ıÇıN CENAB-I HAK TARAFINDAN MıDESı ıFSAD EDıLEREK UYARILIYOR.BUNUN ÜZERıNE BAşKASININ YEMEğıNı ALMAMAYA HEDıYE ALMAMAYA ÖZENLE DıKKAT EDıYOR. BU VE BUNUN GıBı BıR SÜRÜ YAşANMIş OLAYLAR GÖSTERıRKı MıLYONLARCA KışıNıN OKUYARAK BU ZAMANDA AHıRZAMANDA ıMANINI KURTARMAYA VESıLE OLAN KURAN-I KERıMıN BıR TERCÜMESı BıR IşIğI BıR NURU OLAN RıSALE-ı NURLARIN ELBETTE HIFZI ıLAHı ıLE KORUNDUğU VE YANLIşLARI VARSA CENABI HAK TARAFINDAN MÜELLıFıNıN UYARILMASI NEDEN DOğRU OLMASIN. EVET ÖYLEDE OLMASI ıKTıZA EDER KANAATıNDEYıM KARDEşıM MıFTA

KONUYU NEREYE GÖTÜRDÜğÜNÜZÜN FARKINDAMISINIZ. ıFRAT BıZE YAKIşMIYOR. SORU NEYDı NEREYE GELDıNıZ. HEYHAT SARSIL VE DıNı ıSLAMA SARIL NERESıNDEN TUTABıLıYORSAN ORASINDAN TUT. GEMı KALKIYOR.

Yazı puntomun büyük olmasından dolayı özür dilerim. Saygılarımla

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir