Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

41

01.11.2007, 23:39

Lügat anlamına bakarsak, Yaratıcıdan, yaratılmışa gelen her türlü bilgi, emir, tebliğ vahiy oluyor. Ama sen gidip, Hz.Meryem'e a.s. vahiy gelmiş dersen, bir Arap dönüp ilgilenmeyebilir bile, ama bir Türk, Hz.Meryem peygamber mi diye sorar. Bilgi vermek ayrıdır, kitap verip, tebliğe memur etmek (Peygamberlik) ayrıdır. Bizim toplumda vahiy dersen peygamberlik anlaşılır, ilham dersen Allah tarafından gelen ilim anlaşılır. Ama lügat anlamına bakınca görüyorsun ki, ilham kelimesi, vahiy kelimesinin anlattığı anlam gruplarından bir tanesi.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

Alikemal61

Stajyer

  • "Alikemal61" bir erkek
  • Konuyu başlatan "Alikemal61"

Mesajlar: 89

Konum: ıstanbul

Meslek: Serbest Girişimci

Hobiler: Bilgisayar...vs

  • Özel mesaj gönder

42

01.11.2007, 23:45

Ama lügat anlamına bakınca görüyorsun ki, ilham kelimesi, vahiy kelimesinin anlattığı anlam gruplarından bir tanesi.[/Ya bunu açarmısın?Burasını tam anlayamadım.Hoş oluyor bunları tam anlamak.Allah(CC) RAZI OLSUN.ıman konusunda şüphelerden kurtarmaya uğraşıyorsunuz,Beni.

43

01.11.2007, 23:51

şimdi düşün, bir X kümesi var, elemanlar A,B,C,D
X = vahiy
A,B,C,D=rüya, ilham, kitab, irsal-i melek
yani X={A,B,C,D}

Ama bizim toplumda anlaşılan genel şekli,
X=C+D , tebliğ görevi, muhkemat ve din yollanması
A ve B ise, kendi başına düşünülüyor.

Sen de bana X ile B yi kıyasla diyorsun.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

44

01.11.2007, 23:57

Alıntı sahibi ""Alikemal61""

ıman konusunda şüphelerden kurtarmaya uğraşıyorsunuz,Beni.


birader, şüpheli bir vaka mı acaba diye bakarsan meselelere, şeytan senin için vehim kaynakları bulur, merak etme, o seni, senin görmediğin yerlerden görür. insî ve cinnî şeytanlar ne vehimler ortaya atar ki, sonradan araştırınca görürsün, hepsi aslında fosmuş, ama ilk göründüklerinde şeytan onu bürhan gibi göstermeye çalışır.

şu başlığa bir bak
http://www.muhabbetfedaileri.com/viewtopic.php?t=3333
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

Alikemal61

Stajyer

  • "Alikemal61" bir erkek
  • Konuyu başlatan "Alikemal61"

Mesajlar: 89

Konum: ıstanbul

Meslek: Serbest Girişimci

Hobiler: Bilgisayar...vs

  • Özel mesaj gönder

45

01.11.2007, 23:59

Hayır kafama takıldı.Araştırdım.Gelip size sormak istedim.

Alikemal61

Stajyer

  • "Alikemal61" bir erkek
  • Konuyu başlatan "Alikemal61"

Mesajlar: 89

Konum: ıstanbul

Meslek: Serbest Girişimci

Hobiler: Bilgisayar...vs

  • Özel mesaj gönder

46

02.11.2007, 00:13

rüya, ilham, kitab, irsal-i melek
Vahiy ana kaynak.Diğerleri ise, onun meyveleri.

Alikemal61

Stajyer

  • "Alikemal61" bir erkek
  • Konuyu başlatan "Alikemal61"

Mesajlar: 89

Konum: ıstanbul

Meslek: Serbest Girişimci

Hobiler: Bilgisayar...vs

  • Özel mesaj gönder

47

02.11.2007, 12:59

Alıntı sahibi ""Abdulkadir Said""

ılham: Allah tarafından kalbe gelen mana.

Bizim Türkçede genelde konuşurken vahiy ile bahsettiğimiz, muhkematın tebliğidir, yani Hz.Cebrail aleyhisselamın gelip onunla konuşması, Hz.Meryem aleyhesselamı peygamber zannettirmesin, kavram kargaşası yaşamayalım.
şunu net anlamadım.Vahiy de ilham ile gelebilir."vahiy: Dilediği ahkamı, esrar ve hakaıkı Peygamberan-ı Zişanına rüya, ilham, kitab, irsal-i melek tariklerinden biriyle Cenab-ı Hakkın i'lam ve ifham buyurması demektir."Burdan anladığım Vahiy de ilhamla gelebilir, Denmiş.Altı çizilen yerde.Bu nasıl olur?Ozman Prof Dr Abdulaziz Bayındır.ıddia ettiği gibi."Peygamberlik iddiası taşımaktadır"denmesi doğru olmaz mı?Prof Demiş ya:""Yani Risale-i Nur, Kur’ân’ın indiği yerden Kur’ân’ın inmesi gibi vahiy suretiyle inerek onun gizli kalmış gerçeklerini ve o gerçeklerin kesin delillerini Said Nursî’ye getirmiş oluyor. "ılk baştaki yazı da

48

02.11.2007, 13:13

Sen kafanı Abdulaziz Bayındır'a yorma.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

Alikemal61

Stajyer

  • "Alikemal61" bir erkek
  • Konuyu başlatan "Alikemal61"

Mesajlar: 89

Konum: ıstanbul

Meslek: Serbest Girişimci

Hobiler: Bilgisayar...vs

  • Özel mesaj gönder

49

02.11.2007, 13:15

Vahiy nasıl ilhamla gelebilir?Bu kafa karıştırıcı.Muhterem Ozman bana ilham geldi diyen adam dese ki bana vahiy geliyor.Doğru olmaz mı?Tam ayıramıyoruz çünkü vahiy ile ilham ı birbirinden

50

02.11.2007, 13:20

O zaman, sana gelen ilham seni bağlar, bizim amelimiz, uyduğumuz muhkemat bellidir, hüküm onlara göredir dersin, olur biter.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

Alikemal61

Stajyer

  • "Alikemal61" bir erkek
  • Konuyu başlatan "Alikemal61"

Mesajlar: 89

Konum: ıstanbul

Meslek: Serbest Girişimci

Hobiler: Bilgisayar...vs

  • Özel mesaj gönder

51

03.11.2007, 18:46

"Bir gün, Allah Teâlâ, Cebrâil (a.s)'ı parlak yüzü ve güzel görünümlü bir genç suretinde ona gönderdi: "Ailesi ile kendisi arasına bir perde koymuştu biz ona meleğimiz Cebrâil'i gönderdik de ona tam bir insan suretinde göründü"(Meryem, 19/16). ıçinde bulunulan duruma göre Cebrail(As)gelmiştir.Bu tür iddialarımı destekleyecek yazılar okumuştum.Araştırıp bulunabilir.Delilleriyle birlikte.Burada da müjdeli bir habere işaret olduğundan dolayı parlak "yüzü güzel görünümlü genç suretinde" Allah(cc)onu göndermiştir.Burada müjde var.Bir de O Parlak yüzlü genç görünümü Hz ısa(As)kılığına girmeye işaret olma ihtimali olabilir.Yanılıyorsam düzeltiniz.Hakiki bir şeye işaret etmek için çeşitli suretlerde gelmiştir,Cebrail(As)...Tam açıklayamadım,Fakat bukadar hissedebildim,Allah(cc)nun izniyle.Bir güzel yazı daha okudum.Hz Meryem in yüksek ahlakını göstermek için genç suretinde gönderilmiş.Devamındaki ayetten öyle anlaşılıyor.Ayrıca bakınız:"sorularlaislamiyet" sitesine
sonuç olarak:En sahiy görüş ise ilham ın Vasitasız olmasıdır.Böylece ilham ile vahiy birbirine karışmaz olur.şunu anlayabiliriz değilmi?:Vahiy gönüle,kalbe doğmak yerine ,Bir melek aracılığıyla o Peygambere seslenmek,fısıldamak gibi.Mesela.
Örneğin:Camide imam vaaz ediyor.Onu görüyorsun.Duyuyorsun.Bir de görmüyorsun yalnız sesini duyuyorsun.Bu misal gibi,Vahiy de böyle.ılham ise kalbimize Doğması Gönlümüzden geçmesi,...Yalnız bizi ilgilendirir.Fakat:ortak meseleler de olabilir.Mesela;bir insan bir kötü iş yaptığı zaman vijdanı sıkılır.ıçimden şöyle bir his geçti, der.ıçten gelen bir duygu,düşünce.Bir başka örnekte ise;Bilgisayarı açtım birisini dinliyorum.Kaynak dış kaynak...Bir başka örnek daha:Birisi sana bir şeyler anlatıyor.Onları alıp benimsiyorsun.Kalb ile tasdik.Bir de sen kendi fikrini başkasına aktarıyorsun.Allah(cc)insanın kalbine koyduğu bilgileri dışarıya aktarır...Daha iyi anlamak için.Misaldir bunlar.Vahiy e ve ilhama misal

52

06.11.2007, 15:48

vahyin hakikatını okuyalım alikemal;buyrun ayetül kübrada;

Evet, yüz bin peygamberlerin (aleyhimüsselâm) tevatürleriyle ve ihbaratlarının vahy-i ılâhîye mazhariyet noktasında ittifaklarıyla ve nev-i beşerden ekseriyet-i mutlakanın tasdik-gerdesi ve rehberi ve muktedası ve vahyin semereleri ve vahy-i meşhud olan kütüb-ü mukaddese ve suhuf-u semâviyenin delâil ve mu'cizâtlarıyla, hakikat-i vahyin tahakkuku ve sübutu bedahet derecesine geldiğini bildi ve vahyin hakikatı beş hakikat-ı kudsiyeyi ifade ve ifaza ediyor diye anladı:
Birincisi:





denilen, beşerin akıllarına ve fehimlerine göre konuşmak, bir tenezzül-ü ılâhîdir. Evet, bütün zîruh mahlûkatını konuşturan ve konuşmalarını bilen, elbette kendisi dahi o konuşmalara konuşmasıyla müdahale etmesi, rububiyetin muktezasıdır.



ıkincisi: Kendini tanıttırmak için, kâinatı bu kadar hadsiz masraflarla, baştan başa harikalar içinde yaratan ve binler dillerle kemâlâtını söylettiren, elbette kendi sözleriyle dahi kendini tanıttıracak.

Üçüncüsü: Mevcudatın en müntehabı ve en muhtacı ve en nâzenini ve en müştakı olan hakikî insanların münacatlarına ve şükürlerine fiilen mukabele ettiği gibi, kelâmıyla da mukabele etmek, hâlıkıyetin şe'nidir.

Dördüncüsü: ılim ile hayatın zarurî bir lâzımı ve ışıklı bir tezahürü olan mükâleme sıfatı, elbette ihatalı bir ilmi ve sermedî bir hayatı taşıyan Zâtta, ihatalı ve sermedî bir surette bulunur.

Beşincisi: En sevimli ve muhabbetli ve endişeli ve nokta-i istinada en muhtaç ve sahibini ve malikini bulmaya en müştak, hem fakir ve âciz bulunan mahlûkatlarına, acz ve iştiyakı, fakr ve ihtiyacı ve endişe-i istikbali ve muhabbeti ve perestişi veren bir Zât, elbette kendi vücudunu onlara tekellümüyle iş'ar etmek, ulûhiyetin muktezasıdır.

ışte, tenezzül-ü ılâhî ve taarrüf-ü Rabbânî ve mukabele-i Rahmânî ve mükâleme-i Sübhânî ve iş'âr-ı Samedânî hakikatlerini tazammun eden umumî, semavî vahiylerin, icmâ ile Vâcibü'l-Vücudun vücûduna ve vahdetine delâletleri öyle bir hüccettir ki, gündüzdeki güneşin şuââtının güneşe şehadetinden daha kuvvetlidir diye anladı
http://www.risaleara.com/oku.asp?id=1753
Bugün ne kadar risalei nur okudum acaba?

Okumamışsam karlımıyım acaba?

53

06.11.2007, 15:51

ilham ile vahyin arasındaki farka bakarmısın alikemal kardeşim;

Sonra ilhamlar cihetine baktı, gördü ki:

Sâdık ilhamlar, gerçi bir cihette vahye benzerler ve bir nevi mükâleme-i Rabbâniyedir; fakat iki fark vardır.

Birincisi: ılhamdan çok yüksek olan vahyin ekseri melâike vasıtasıyla; ve ilhamın ekseri vasıtasız olmasıdır. Mesela, nasıl ki, bir padişahın iki suretle konuşması ve emirleri var.

Birisi: Haşmet-i saltanat ve hakimiyet-i umumiye haysiyetiyle bir yaverini, bir valiye gönderir. O hakimiyetin ihtişamını ve emrin ehemmiyetini göstermek için, bazan, vasıta ile beraber bir içtima yapar, sonra ferman tebliğ edilir.

ıkincisi: Sultanlık ünvanıyla ve padişahlık umumî ismiyle değil, belki kendi şahsıyla hususî bir münasebeti ve cüz'î bir muamelesi bulunan has bir hizmetçisiyle veya bir âmi raiyetiyle ve hususî telefonuyla hususî konuşmasıdır.

Öyle de, Padişah-ı Ezelînin, umum âlemlerin Rabbi ismiyle ve kâinat Hâlıkı ünvanıyla, vahiyle ve vahyin hizmetini gören şümullü ilhamlarıyla mükâlemesi olduğu gibi; herbir ferdin, herbir zîhayatın Rabbi ve Hâlıkı olmak haysiyetiyle, hususi bir surette, fakat perdeler arkasında onların kabiliyetine göre bir tarz-ı mükâlemesi var.

ıkinci fark: Vahiy gölgesizdir, sâfidir, havassa hastır. ılham ise gölgelidir, renkler karışır, umumîdir. Melâike ilhamları ve insan ilhamları ve hayvanat ilhamları gibi, çeşit çeşit, hem pek çok envâlarıyla, denizlerin katreleri kadar kelimat-ı Rabbâniyenin teksirine medar bir zemin teşkil ediyor.



--De ki: Rabbimin sözlerini yazmak için bütün denizler mürekkep olsa, Rabbimin sözleri tükenmeden o denizler tükenirdi." (Kehf Sûresi: 18:109.)


âyetinin bir vechini tefsir ediyor anladı.

http://www.risaleara.com/oku.asp?id=1754
Bugün ne kadar risalei nur okudum acaba?

Okumamışsam karlımıyım acaba?

54

06.11.2007, 15:53

şimdide ilhamın mahiyetine bakarmısın alikemal kardeşim;

Sonra, ilhamın mahiyetine ve hikmetine ve şehadetine baktı, gördü ki: Mahiyeti ile hikmeti ve neticesi dört nurdan terekküp ediyor.

Birincisi: Teveddüd-ü ılâhî denilen kendini mahlûkatına fiilen sevdirdiği gibi, kavlen ve huzuren ve sohbeten dahi sevdirmek, vedûdiyetin ve rahmâniyetin muktezasıdır.

ıkincisi: ıbâdının dualarına fiilen cevap verdiği gibi, kavlen dahi perdeler arkasında icabet etmesi, rahîmiyetin şe'nidir.

Üçüncüsü: Ağır beliyelere ve şiddetli hallere düşen mahlûkatlarının istimdatlarına ve feryatlarına ve tazarruatlarına fiilen imdat ettiği gibi, bir nevi konuşması hükmünde olan ilhâmî kavillerle de imdada yetişmesi, rububiyetin lâzımıdır.

Dördüncüsü: Çok âciz ve çok zayıf ve çok fakir ve çok ihtiyaçlı ve kendi malikini ve hâmisini ve müdebbirini ve hâfızını bulmaya pek çok muhtaç ve müştak olan zîşuur masnularına, vücudunu ve huzurunu ve himayetini fiilen ihsas ettiği gibi, bir nevi mükâleme-i Rabbâniye hükmünde sayılan bir kısım sadık ilhamlar perdesinde ve mahsus ve bir mahlûka bakan has ve bir vecihte, onun kabiliyetine göre, onun kalb telefonuyla, kavlen dahi kendi huzurunu ve vücudunu ihsas etmesi, şefkat-i ulûhiyetin ve rahmet-i rubûbiyetin zarurî ve vâcip bir muktezasıdır diye anladı.

Sonra ilhamın şehadetine baktı, gördü: Nasıl ki, güneşin faraza şuuru ve hayatı olsaydı ve o halde, ziyasındaki yedi rengi, yedi sıfatı olsaydı, o cihette, ışığında bulunan şuâları ve cilveleri ile bir tarz konuşması bulunacaktı. Ve bu vaziyette, misalinin ve aksinin şeffaf şeylerde bulunması; ve her ayna ve her parlak şeyler ve cam parçaları ve kabarcıklar ve katreler, hattâ şeffaf zerrelerle herbirinin kabiliyetine göre konuşması; ve onların hâcâtına cevap vermesi; ve bütün onlar güneşin vücuduna şehadet etmesi; ve hiçbir iş, bir işe mâni olmaması; ve bir konuşması, diğer konuşmaya müzahemet etmemesi bilmüşahede görüleceği gibi, aynen öyle de: ezel ve ebedin Zülcelâl Sultanı ve bütün mevcudatın Zülcemâl Hâlık-ı Zîşanı olan şems-i Sermedînin mükâlemesi dahi onun ilmi ve kudreti gibi, küllî ve muhit olarak herşeyin kabiliyetine göre tecellî etmesi; hiçbir suâl bir suâle, bir iş bir işe, bir hitap bir hitaba mâni olmaması ve karıştırmaması bildebahe anlaşılıyor. Ve bütün o cilveler, o konuşmalar, o ilhamlar birer birer ve beraber bil'ittifak o şems-i Ezelînin huzuruna ve vücub-u vücuduna ve vahdetine ve ehadiyetine delâlet ve şehadet ettiklerini aynelyakîne yakın bir ilmelyakînle bildi.

http://www.risaleara.com/oku.asp?id=1755
Bugün ne kadar risalei nur okudum acaba?

Okumamışsam karlımıyım acaba?

Alikemal61

Stajyer

  • "Alikemal61" bir erkek
  • Konuyu başlatan "Alikemal61"

Mesajlar: 89

Konum: ıstanbul

Meslek: Serbest Girişimci

Hobiler: Bilgisayar...vs

  • Özel mesaj gönder

55

11.11.2007, 00:10

Bunlar birbirine benziyor Bunları Nasıl aırt edebiliriz?Örnekle açıklayabilirmisiniz?
ıLHAM
ılhâm: ıçe, gönüle doğma, kalbe gelme, gönle doğan şey. Belli bilgi vasıtalarına başvurmadan Allah tarafından insanın kalbine veya zihnine indirilen mânâ. Feyiz yoluyla kalbe gelen mana, kalbte meydana gelen, delilsiz olarak anlaşılan ve insanı ibadet ve amel etmeğe götüren ilim manalarında anlaşılmaktadır.
Sünûhât-ı ilhâmiye: ılham olan hatırlayışlar, ilhamla akla gelenler, ilham olarak kalbe doğanlar.Değilde önceden çalışılan konuların hatırlanması daha net cevap olurdu.
Sünûhât-ı kalbiye: Kalbe ait hatırlayışlar, içe doğuşlar. Kalbe gelen bilgiler,duygular,manalar.
VEHB
Vehb: Vergi, bağışlama. Hediye, bağış, hibe.

Vehbî: Doğuştan, çalışmakla kazanılmayıp Allah'ın (c.c.) lütfu ile olan. Allah vergisi, fıtrî.

LEDÜN
Ledün: Allah’ın katı, Allah'ın huzuru, Allah'a yakınlık. Allah'ın sırlarına ait manevî bilgi, gayb ilmi.

Ledünnî: Allah’ın bilgisine ve sırlarına ait, onunla ilgili, ilâhî sırlara âit olan. Ledünniyât: ılahi bilgiler, ilahi sırlar. Bir işin gizli yönleri, iç yüzü.

ılm-i ledün: Ledün ilmi, ılahî ilim; akıl veya nakil yoluyla değil; kalble ve Hak'dan öğrenilen ilimdir. Allahü teâlânın ihsânı olup, çalışmadan kavuşulan ilim.

ılm-i Vehbî: Çalışmadan öğrenilen, Allahü teâlâ tarafından ihsân edilen ilim.
Bunları hep biribirine karıştırıyorum.Bunların arAsında pek fark yok gibi görünüyor.Sanki tek isimleri değişmiş.

Alikemal61

Stajyer

  • "Alikemal61" bir erkek
  • Konuyu başlatan "Alikemal61"

Mesajlar: 89

Konum: ıstanbul

Meslek: Serbest Girişimci

Hobiler: Bilgisayar...vs

  • Özel mesaj gönder

56

11.11.2007, 15:33

Hala bir cevap yok.Bunu anladım Galiba:
Vehbî: Doğuştan, çalışmakla kazanılmayıp Allah'ın (c.c.) lütfu ile olan. Allah vergisi, fıtrî.
Örnek olarak:Yetenekler,doğuştan insana verilmiş bazı yetenekler.Herkesin bir yeteneği vardır.Ben eğitim fazla almadan iyi doğa resimleri çizerim.El yatkınlığım vardır.Bir başkası başka bir meslekte başarılı olur.
Ledünnî: Allah’ın bilgisine ve sırlarına ait, onunla ilgili, ilâhî sırlara âit olan. Ledünniyât: ılahi bilgiler, ilahi sırlar. Bir işin gizli yönleri, iç yüzü.
Bunları da şöyle anlayabilir miyiz?Bu ilim sadece Hızır(As)a gelir.Bu ilme sahip kişiler için zaman,mekan olmaz.Her yerde gezebilirler.Neyin ne şekilde olacağını Allah(cc)onlara bildirmiştir.Örneğin:Birisi:bir film de oynar,Sonunu kestiremez.Oysa yazan,Onun ne olacağını bilir.Bunun gibi."Allahû Teala nın Neml Suresinin 40. âyet-i kerimesinde kitaptan ilmi bulunan kişi olarak bahsettiği ve Belkıs ın tahtını göz açıp kapamadan getiren kişi de Hızır (A.S) dır. Hızır (A.S) burada tayyi mekânı kullanmıştır."
Böyle anlayabilirmiyiz?Tam olarak aralarında ne gibi farklar vardır?Bunu tam anlatacak birisi yokmu?

57

12.11.2007, 15:51

Hz. Meryem gibilerin Peygamber olmadığının bir delili şudur:
Cumhur-u ulema bahsi geçen ayetlerde ki Zatların -mesela Hz. Meryem'in- Peygamber olmadığında ittifak etmesidir. Bu dahi kafidir.

Hakikati şöyle olsa gerek: ılham; Allah ile Kulun arasında ki hususi telefondur ki; nasıl bir padişah size özel hattından arasa ahize ile konuşursunuz, burda aracı olan ahize Padişahın kelamı ile beraber gelmiyor, ancak o ahize o tür konuşma için gereklidir. Ancak, Padişah ile hususi görüşme yaptığınız vakit Padişah'ın yanında -adetinden- nasıl hizmetkarları ve -veya katipleri bulunur. Burda ki hususi konuşma için gerekli olan katipler değildir. Katipler padişaha mukarenet etmektedir. Yani , beraberinde gelmektedir.

Elbette Padişah'ın sizi araması ile yüz yüze gelmesi veya ayağınıza gelme tenezzülü aynı değerde olamaz. Elbette yüz yüze gelmekte Padişah'ın verdiği emir diğer raiyetinide ilgilendir ve elbette hususi telefonda görüşmesi, hususidir ve raiyeti ikinci derecede ilgilendiren ve belki raiyetine uyma mecburiyeti bırakmayan bir görüşmedir. Hem belgesi yok ki raiyete ıspat etsin. Elbette Padişah'ın yüz yüze konuşması belgelenir ve katipler tarafından zapt edilir. Daha raiyeti o görüşmeden çıkan buyurukları red edemez. Sorumludur. Hem telefon görüşmesinde Padişah'ın emirleri zapt edilmediği için görüşülen kişinin insani kusurları verilen emirde tahrifata sebep olur ki, kişinin kendi yorumunu katması muhtemeldir. Oysa katibin zapt ettiği görüşmede kendisi emire yorum getiremez. Raiyetine söylendiği gibi iade eder. Katip Padişah'ın buyruğunu zapt eder, muhattaba okur ve raiyetine vermesi için O zata verir.

ışte Hz. Cebrail Hz. Meryem'e göründüğü vakit ahize görevi görmüştür. Oysa Hz. ısa'ya geldiği vakit aynı Cebrail(a.s), katiptir. Allah'ın Hz. ısa ile konuşmasına mukarenet etmiş,yani beraberinde bulunmuştur. ışte bu vahiydir ve Allah bu tür konuşmaları ancak Peygamberler ile yapar. Ancak Adetullah gereği Cebrail(a.s) mukarenet eder; beraberinde gelir.

Arasında ki fark dilim döndüğünce ve Risale-i Nur'dan okuduklarımdan anladığım kadarı ile bu olsa gerek.

Muhabbetle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

58

12.11.2007, 15:56

Birincisi: ılhamdan çok yüksek olan vahyin ekseri melâike vasıtasıyla; ve ilhamın ekseri vasıtasız olmasıdır. Mesela, nasıl ki, bir padişahın iki suretle konuşması ve emirleri var.

Birisi: Haşmet-i saltanat ve hakimiyet-i umumiye haysiyetiyle bir yaverini, bir valiye gönderir. O hakimiyetin ihtişamını ve emrin ehemmiyetini göstermek için, bazan, vasıta ile beraber bir içtima yapar, sonra ferman tebliğ edilir.

ıkincisi: Sultanlık ünvanıyla ve padişahlık umumî ismiyle değil, belki kendi şahsıyla hususî bir münasebeti ve cüz'î bir muamelesi bulunan has bir hizmetçisiyle veya bir âmi raiyetiyle ve hususî telefonuyla hususî konuşmasıdır.

Öyle de, Padişah-ı Ezelînin, umum âlemlerin Rabbi ismiyle ve kâinat Hâlıkı ünvanıyla, vahiyle ve vahyin hizmetini gören şümullü ilhamlarıyla mükâlemesi olduğu gibi; herbir ferdin, herbir zîhayatın Rabbi ve Hâlıkı olmak haysiyetiyle, hususi bir surette, fakat perdeler arkasında onların kabiliyetine göre bir tarz-ı mükâlemesi var.

ıkinci fark: Vahiy gölgesizdir, sâfidir, havassa hastır. ılham ise gölgelidir, renkler karışır, umumîdir. Melâike ilhamları ve insan ilhamları ve hayvanat ilhamları gibi, çeşit çeşit, hem pek çok envâlarıyla, denizlerin katreleri kadar kelimat-ı Rabbâniyenin teksirine medar bir zemin teşkil ediyor.
Bugün ne kadar risalei nur okudum acaba?

Okumamışsam karlımıyım acaba?

59

12.11.2007, 16:02

Herbir şey, nizam-ı âlemi teşkil eden düsturlara ve muvazene-i mevcudatı idame eden kanunlara tatbik-i hareket etmekle o Alîm-i Kadîre şehadet eder. Çünkü zerre gibi bir câmid, arı gibi küçük bir hayvan, Kitab-ı Mübînin mühim ve ince meseleleri olan nizam ve mizanı bilmez. Câmid bir zerre, arı gibi küçük bir hayvan nerede? Semâvat tabakalarını bir defter sayfası gibi açıp, kapayıp toplayan Zât-ı Zülcelâlin elindeki Kitab-ı Mübînin mühim, ince meselelerini okumak nerede? Eğer sen divanelik edip zerrede o kitabın ince hurufâtını okuyacak kadar bir göz bulunduğunu tevehhüm etsen, o vakit o zerrenin şehadetini redde çalışabilirsin!

Evet, Fâtır-ı Hakîm, Kitab-ı Mübînin düsturlarını gayet güzel bir surette ve muhtasar bir tarzda ve has bir lezzette ve mahsus bir ihtiyaçla icmâl edip derc eder. Herşey öyle has bir lezzet ve mahsus bir ihtiyaçla amel etse, o Kitab-ı Mübînin düsturlarını bilmeyerek imtisal eder. Meselâ, hortumlu sivrisinek dünyaya geldiği dakikada hanesinden çıkar, durmayarak insanın yüzüne hücum eder, uzun asâsıyla vurur, âb-ı hayat fışkırtır, içer. Hücumdan kaçmakta, erkân-ı harp gibi maharet gösterir. Acaba bu küçük, tecrübesiz, yeni dünyaya gelen bu mahlûka bu san'atı ve bu fenn-i harbi ve su çıkarmak san'atını kim öğretmiş? Ve nerede öğrenmiş? Ben, yani bu biçare Said, itiraf ediyorum ki, eğer ben o hortumlu sineğin yerinde olsaydım, bu san'atı, bu kerrüfer harbini ve su çıkarmak hizmetini, çok uzun dersler ve çok müteaddit tecrübelerle ancak öğrenebilirdim.

ışte, ilhâma mazhar olan arı, örümcek ve yuvasını çorap gibi yapan bülbül gibi hayvânâtı bu sineğe kıyas et. Hattâ nebâtâtı da aynen hayvânâta kıyas edebilirsin.

http://www.risaleara.com/oku.asp?id=1351&a=ilham

ARIYA VAHıY EDıLMıYOR..ıLHAM EDıLıYOR..KURAN MEALLERı VAHıY DıYOR..
ÜSTAD YUKARDA ıLHAM DıYOR..
Bugün ne kadar risalei nur okudum acaba?

Okumamışsam karlımıyım acaba?

60

12.11.2007, 16:04

Bak o Hakîm-i Zülcelâle, nasıl Kitab-ı Mübînin düsturlarından, arı vazifesine ait miktarını bir tezkerede yazmış, arının başındaki sandukçaya koymuştur. O sandukçanın anahtarı da, vazifeperver arıya has bir lezzettir. Onunla sandukçayı açar, programını okur, emri anlar, hareket eder, -1- "Rabbin balarısına ilham etti." (Nahl Sûresi: 16:68.)

- âyetinin sırrını izhar eder.
http://www.risaleara.com/oku.asp?id=1352&a=ilham
Bugün ne kadar risalei nur okudum acaba?

Okumamışsam karlımıyım acaba?

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir