Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

  • Konuyu başlatan "insirah"

Mesajlar: 1,518

Konum: istanbul

Meslek: NURolog

  • Özel mesaj gönder

1

01.03.2007, 01:11

Bediüzzaman Hazretleri Neden Evlenmemiştir?

Başka hariç memlekette mühim yerlerde ceridelerle sorulan "Neden sünnet-i seniyyeye muhalif olarak mücerret kaldın?" sualine bir cevaptır.

Evvelâ: Mektubunuzu gayet hasta olan Üstadımıza okuduk. Üstadımız ise; "Ben şiddetli hasta olmasa idim, bu çok kıymettar ve müdakkik ve mübarek kardeşlerime tafsilâtlı bir cevap yazacaktım. Fakat bu şiddetli vaziyetim müsaade etmediğinden gayet kısa, birkaç noktayı o mübarek ve samimî kardeşlerime ve hizmet-i Kur'âniyede arkadaşlarıma yazarsınız" dedi.

Birincisi: Kırk seneden beri gayet dehşetli bir zındıka hücumu karşısında, herşeyini feda edecek hakikî fedakârlar lâzım geldiği bir zamanda, Kur'ân-ı Hakîmin hakikatına, değil dünya saadetimi belki lüzum olsa âhiret saadetimi dahi feda etmeye karar verdim. Değil bir sünnet olan muvakkat dünya zevcelerini almak, belki bu dünyada on huri de bana verilse idi, bırakmaya mecburdum ki; ihlâs-ı hakikî ile hakikat-ı Kur'âniyeye hizmet edebileyim. Çünkü, bu dehşetli dinsizlik komiteleri, öyle dehşetli hücumları ve desiseleri yapıyorlardı ki, bunlara karşı gelmek için âzamî fedakârlık yapmak ve harekât-ı dîniyesini rızâ-i ılâhîden başka hiç bir şeye âlet yapmamak lâzım geliyordu.

Bîçare bir kısım âlimler ve ehl-i takvâ insanlar, çoluk-çocuğunun maîşet derdi için bid'alara fetva verdiler veya taraftar göründüler. Hususan din derslerini kaldırıp Ezan-ı Muhammedîyi kaldırmak gibi dehşetli hücumlara karşı, âzamî fedakârlık ve âzamî sebat ve metanet ve herşeyden istiğna etmek lüzumu karşısında ben bir sünnet-i seniyye olan evlenmek âdetini terk ettim ki, tâ çok haramlara girmeyeyim. Ve çok vacipleri ve farzları yapabileyim. Bir sünnet yüzünden yüz günaha girilmez. Çünkü o kırk sene zarfında birtek sünneti yerine getiren bâzı hocalar on kebaire ve haramlara girmeye, bir kısım sünnet ve farzları bırakmaya kendilerini mecbur bildiler.

Sâniyen: Âyet-i kerîmede: 1 ve hadîs-i şerifteki 2 gibi emirler emr-i daimî ve vücûbî değildirler. Belki istihbabî ve sünnet emirleridir. Hem şartlara bağlıdır. Hem de herkes için her vakit değildir.

Hem de, "Ruhbaniyet ıslâmiyette yoktur" mânası, ruhbanîler gibi tecerrüt merduttur, hakikatsızdır, haramdır demek değildir. Belki, 3 hadîsinin sırrı ile hayat-ı içtimaiyeye hizmet etmek için, içtimaî bir âdet-i ıslâmiyeye terviçtir. Yoksa selef-i sâlihînden binlerle ehl-i hakikat inzivaya, mağaralara muvakkaten girmişler. Dünyanın fâni müzeyyenatından istiğna ve tecerrüt etmişler, tâ ki, hayat-ı ebediyelerine tam hizmet etsinler.


Mâdem şahsî ve hususî kemalât-ı bâkıyesi için dünyayı terk edenler, selef-i sâlihînden çok var. Elbette hususî değil, küllî ve umumî olarak çok bîçarelerin saadet-i bâkıyeleri için ve dalâlete düşmemeleri ve îmânlarını takviye edip kurtarmaları için ve hakikat-ı Kur'âniye ve îmâniyeye tam hizmet etmek ve hariçten gelen, dahilde çıkan dinsizlere karşı dayanmak için, zail ve fânî dünyasını terk etmek, elbette sünnet-i seniyeye muhalefet değil; belki hakikat-ı sünnete mutabakattır. Ve Sıddîk-ı Ekber'in: "Cehennemde vücudum büyüsün, tâ ehl-i îmâna yer bulunmasın" diye fedakârlıkta âzamî sadakatın bir zerresini kazanmak fikriyle, bîçare Said bütün ömründe tecerrüdü, istiğnayı ihtiyar etmiş.

Salisen: Risale-i Nur'un Talebelerine: "Başkaları evleniyorlar, siz tezevvüçten vaz geçiniz" denilmemiş, denilmez. Fakat talebeler birkaç tabakadır. Bir tabakanın hakikî ihlâsı kaybetmemek ve hakikî fedakârlık ve âzamî bir sadakat taşımak için, dünya ihtiyaçlarına mümkün olduğu kadar ömrünün muvakkat bir kısmında bağlanmaması bu zamanda lâzım geliyor.

Eğer hizmet-i Kur'âniye ve îmâniyede yardımcı bir hanım bulsa alır. Hizmetine zarar vermez. Lillâhilhamd bu neviden çok Nur Talebeleri var, zevceleri onlardan geri kalmıyorlar. Belki, kadınlardaki şefkatten gelen ücretsiz fıtrî kahramanlık ve hakikî ihlâs cihetiyle zevcinden daha ileri gidebilir. Nur Talebelerinin yetişmiş kısımlarından ekserisi evlenmişler, bu sünneti yerine getirmişlerdir. Risale-i Nur onlara der ki: Haneniz bir küçük Medrese-i Nuriye, bir mekteb-i irfan olsun ki, bu sünnet tam yerine gelsin. Sünnet-i seniyenin meyvesi olan çocuklar âhirete size şefaatçı olsunlar. Dünyada da îmân dersini alıp size hakikî evlât olsunlar. Yoksa bu otuz senede kısmen olduğu gibi o çocuklara yalnız terbiye-i medeniye verilse, bir cihette o çocuklar dünyada faydasız ve âhirette dâvacı olarak "Ne için imanımı kurtarmadınız?" diyeceklerinden peder ve vâlidelerini mahzun etmek, sünnet-i seniyenin hikmetine münâfi olur.(Hanımlar Rehberi )

Kırk sene evvel Eski Said bu matbu kitabetlerinde, ışârâtü'l-ı'câz'ın baştaki ifade-i meramında ve sair eserlerinde musırrane ve mükerreren talebelerine diyordu ki: "Hem maddî, hem mânevî büyük bir zelzele-i içtimaî ve beşerî olacak. Benim dünya terkiyle inzivamı ve mücerret kalmamı gıpta edecekler" diyordu. (Emirdağ Lâhikası (2) - Mektup No: 82 )



[Mahremdir. şimdilik Medresetü'z-Zehra erkânlarına mahsustur.]

ıhtiyar kadınlara ehemmiyetli bir müjde ve bekâr ve mücerret kalmak isteyen genç kızlara bir ihtar.

Hadîs-i şerifte 1 gösteriyor ki âhir zamanda kuvvetli iman, ihtiyar kadınlarda bulunur ki, "Dindar ihtiyar kadınların dinine tâbi olunuz" diye hadis-i şerif ferman etmiş. Hem Risale-i Nur'un dört esasından bir esası şefkattir. Ve kadınlar şefkat kahramanı bulunmasından, hattâ en korkağı da kahramancasına ruhunu yavrusuna feda eder. Ve bu zamanda o kıymettar valideler ve hemşireler, büyük bir hâdise ile karşılaşıyorlar. Mahremce ve ifşâsı münasip olmayan bir hakikat-i fıtriyesini, Nur şakirtlerinden mücerred kalmak isteyen veya mecbur kalan kızlar kısmına beyan etmek lâzım gelir diye ruhuma ihtar edildi. Ben de derim ki:

Kızlarım, hemşirelerim,
Bu zaman, eski zamana benzemiyor. Terbiye-i ıslâmiye yerine terbiye-i medeniye, yarım asra yakın hayat-ı içtimaiyemize yerleştiği için, bir erkek bir kadını ebedî bir refika-i hayat ve saadet-i hayat-ı dünyeviyeye medar ve sair günahlardan kendini muhafaza etmek için almak lâzım gelirken; o biçare zaifeyi daim tahakküm altında, yalnız dünyevi, muvakkat gençliğinde sever. Ona verdiği rahatın bazı on misli onu zahmetlere sokar. Eğer şer'an "küfüv" tâbir edilen birbirine denk olmazsa, hukuk-u şer'iye nazara alınmadığından, hayatı daima azap içinde geçer. Kıskançlık da müdahale ederse daha berbat olur.

ışte bu izdivaca sevk eden üç sebep var:

Birisi: Tenasülün devamı için, hikmet-i ılâhiyece o fıtrî hizmete bir ücret olarak bir fıtrî meyil ve şevk vermiş. Halbuki o zevk, on dakikada bir lezzet verse de, eğer meşru ise, erkek bir saat meşakkat çekebilir. Fakat kadın, on dakikalık o zevk için on ay çocuğu kendi vücudunda zahmetini çekmekle on sene çocuğun hayatına yardımla meşakkat çeker. Demek, o on dakikalık fıtrî meyil, bu uzun meşakkatlere sevk ettiği için, ehemmiyeti kalmaz. His ve nefis, onunla onu izdivaca tahrik etmemeli.

ıkincisi: Fıtraten kadın, zaafı için maişet noktasında bir yardımcıya muhtaçtır. O ihtiyaç için şimdiki terbiye-i ıslâmiyeden ders almayan, serseriliğe, tahakküme alışanlardan o küçük bir iaşesi hatırı için tahakkümler altına girip riyakârâne kocasının rızasını tahsil etmek yolunda hayat-ı dünyeviye ve uhreviyesinin medarı olan ubudiyetini ve ahlâkını bozmak bedeline, köy kadınları gibi kendi nafakasını kendi çalışmasıyla kazanmak, on defa daha kolaydır. Rezzak-ı Hakikî çocukların rızkını sütle verdiği gibi, onların da rızkını o Hâlık-ı Rahîm veriyor. O rızık hatırı için namazsız ve ahlâkını kaybetmiş bir zevci aramak, riyakârâne çalışıp tahakkümü altına girmek, elbette Nur talebesinin kârı değil.

Üçüncüsü: Kadınlığın fıtratında çocuk okşamak ve sevmek meyelânı var. Ve bir evlâdının dünyada ona hizmeti ve âhirette de şefaati ve validesi öldükten sonra ona hasenatıyla yardımı, o meyl-i fıtrîyi kuvvetlendirip evlendirmeye sevk etmiş. Halbuki şimdi terbiye-i ıslâmiye yerine terbiye-i medeniye ile on taneden bir iki hakikî evlât, kendi validesinin şefkatine mukabil fedakârâne hizmet ve dindârâne dualarıyla ve hasenatlarıyla validesinin defter-i a'mâline haseneler yazdırmak ve âhirette salih ise validesinin şefaat etmek ihtimaline mukabil, ondan sekizi o hâleti göstermediğinden, bu fıtrî meyil ve nefsânî şevkle o biçare zaifeler böyle ağır bir hayata kat'î mecbur olmadan girmemek gerektir. ışte bu işaret ettiğimiz hakikate binaen, bekâr kalmak isteyen Nur şakirtlerinden olan kızlara derim ki:

Tam muvafık ve dindar ve ahlâklı bir zevc bulmadan, kendilerini açık saçıklıkla satmasınlar. Eğer bulunmadı; Nurun bir kısım fedakâr şakirtleri gibi mücerret kalıp tâ ona lâyık ve ebedî bir arkadaş olacak ve terbiye-i ıslâmiyeyi almış vicdanlı bir müşteri ona çıksın. Ve saadet-i ebediyesi, muvakkat bir keyf-i dünyevî için bozulmasın. Ve medeniyetin seyyiatı içinde boğulmasın.Said Nursî (Emirdağ Lâhikası (2) - Mektup No: )

2

01.03.2007, 01:19

Senin fikirlerin neler. Ne çıkardın burdan biraz açıklarsan sevinirim.


  • Konuyu başlatan "insirah"

Mesajlar: 1,518

Konum: istanbul

Meslek: NURolog

  • Özel mesaj gönder

3

01.03.2007, 01:28

Üstad okadar harika bir denge koymuş ki...
Bu zamanda evliliklerin boşanmalara gitmesi veyahutta ''Küfüvlük'' olmaması,evliliğin zorlaşmasının bir hikmeti olduğunu düşünüyorum.
Zaman hızlı geçiyor ve derd-i maişet meşgalesi olsun,ahir zamanda evlad yetiştirmenin zorluğu olsun bu kişideki etkiye göre dini hayatta gerilemesine sebebiyet verebildiği gibi,farzlardan da kopabilir.
Bu yüsden de belki de zor olmasını sebeb-i hikmetlerinden bir tanesi bu olabilir Allahu alem..

Hemen sonra da üstad dengeyi koymuş:

Alıntı

Eğer hizmet-i Kur'âniye ve îmâniyede yardımcı bir hanım bulsa alır. Hizmetine zarar vermez. Lillâhilhamd bu neviden çok Nur Talebeleri var, zevceleri onlardan geri kalmıyorlar
..diye devam eden paragraf.
Ve de Mücerred Kalmak isteyen hanım hemşirelerine yazmış olduğu mektup.Dualarımız''Bekar hizmet etmek daha efdal'' olmak yerine''Allah'ın benim sana hakiki kul olmama vesile olacak bir kısmet nasip et.Bekarlık ya da Evlilik..Hangisi ise onu nasip et ve kalbime mukabil bir kalp,imanı hizmette birbirimize kuvvet vereceğimiz bir eş nasip et'' diye olmalı.
Bununla beraber de hal dilimizle de bunu belirtmeliyiz.

Özet olarak bekar kalmak daha efdal diyemem ama evlenmekte zorunlu değil.

4

01.03.2007, 01:36

Yani yapacağımız izdivaçlarımızın Hizmeti Nuriye'ye engel olmaması ve gerekirse bizleri bile geçmesini istemek... kendimizi sadece hizmete adayacaksak da evlenmemizin buna engel olacağını açıklamış.

Anlamışmıyım. :oops:


  • Konuyu başlatan "insirah"

Mesajlar: 1,518

Konum: istanbul

Meslek: NURolog

  • Özel mesaj gönder

5

01.03.2007, 01:42

Evet kardeş.
Yani Bekarlık veya bekar olmamak :)
Bunlar birer sebep..ışin hakikat boyutuna bakmak lazım.Zahire değil ya da etikete.Neden bunu tercih etmiş üstad ya da bazı evliyalar?Ki Peygamber efendimiz asv evlenmiştir ama O'nun asv zamanında da Ashab-ı Suffe vardı.150 Kişiye yakın idiler ve evlenmezlerdi...

Ne olursa olalım tek duamız''ımani hizmette ve terakkiyatta hangisi hayırlısı ise onu bize vermesi Rabbimizin''...

6

01.03.2007, 01:44

Amin, ecamin...

Ama Peygamber Efendimiz s.a.v ile karıştırmamak lazım olaylrı. Bazı şeyleri yapması gerekti, evlenmek Sünnettir aynı zamanda...


  • Konuyu başlatan "insirah"

Mesajlar: 1,518

Konum: istanbul

Meslek: NURolog

  • Özel mesaj gönder

7

01.03.2007, 01:51

Peygamberimiz asv karıştırmak değil maksad haşa..
Peygamber efnedimiz asv ı göstererek,Haşa üstad yanlış yapmıştır ,Peygamber efendimiz asv bile evlenmiştir diyerek ön yargıda bulunmalarından bahsettim.
Yani O asv Tüm insanlığa örnektir.Buyüsden de her hal Ona asv..yaşatılmıştır.

8

01.03.2007, 01:56

Dediğin doğru da, sebebler farklı.
Allah bilmeyenleri, iftira atanları "Hucurat Sr. 6. Ayet" de dediği gibi, mesul etmiş.
Allah hepsine selamet versin.


Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir