Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

14.11.2006, 22:14

Bediüzzaman niçin Demokratlara oy verdi?



Bediüzzaman siyasetçi değildir. Gizli veya açık, hiçbir zaman ve zeminde siyasî bir ikbal ve makam peşinde olmamıştır. Fakat şartları müsait gördüğü her zaman siyasetle ilgilenmiştir. Bu ilgi daha çok ikaz, irşat, yol gösterme, tercih beyan etme noktasında fikrî bir ilgidir. Yoksa fiilî siyasetçilik değil.

Meşrûtiyet yıllarında ‘dindar cumhuriyet modelinin’ temel taşlarını fiilen inşâ ederken, Tek Parti ıdaresi zamanında ise siyasete dönüp bakmamış bile. Çok partili süreç başladığında ise Ahrar çizginin uzantısı, Demokratlar diye tanımladığı Demokrat Partiye destek vermiş.

Bu desteğini de açıkça oy vermek sûretiyle şüpheye yer bırakmayacak şekilde beyan etmiştir. şimdi burada ‘Bediüzzaman Hazretlerinin Demokratlara niçin oy verdiğinin’ kısa bir tahlilini sizlerle paylaşmak istiyoruz.

Öncelikle oy verme işlemini hikâye edelim.

Yıl 1957. Demokrat Partinin iktidardaki yedinci yılı. 1950, 54 seçimlerinden sonra erken seçim yapılıyor. Bu seçim Demokratların iktidardaki kalacağı üç yılın öncesindeki son seçimdir. Bediüzzaman Hazretleri Isparta’da ikamet etmektedir. Hastadır ve yürüyecek hali yok gibidir.

Talebesi Zübeyir’e “Git, sandığı buraya getirsinler. Oy kullanacağım” der.

Zübeyir hemen gider, ama aldığı cevap olumlu değildir.

“Üstadım, sandık kurulu kanunen sandığı yerinden kaldırmayacağını söyledi.”

Bediüzzaman hasta olmasına rağmen yerinden kalkar.

Talebelerine, “Benim oyum mühimdir. Sandık gelmezse biz oraya gideriz” diye emir buyurur.

Sandık kurulunun önüne gelirler. Kendisine uzatılan oy pusulasını ve mührü alır. Talebeleri yanında ve sandık kurulu heyeti önünde, “Ben Demokratlara atacağım. Demokratların yeri neresi, gösterin” diye pusulayı masanın üzerine koyar. Sandık kurulundan bir üye “ışte burası Üstadım” der.

Bediüzzaman Hazretleri de “Bismillah” diyerek mührü Demokratların hanesine basar. Bu hadise orada bulunan herkesin gözü önünde, talebelerinin ve sandık kurulunun şahitliğinde olmuştur. şeksiz, şüphesiz, hiçbir yoruma meydan vermeden, açık ve net bir şekilde Bediüzzaman, Demokratların o zamanki temsilcisi Demokrat Parti’ye oy vermiştir. Tercih hürriyetini bu yönde kullanmıştır.

Akla gelen ilk soru şu.

Bediüzzaman niçin Demokratlara destek vermiş?

Temel sebepleri sıralayacak olursak.

Demokrat Parti, ideoloji ekseninden siyaset yapmayan, siyaseti vatan ve millete hizmet aracı olarak kullanan bir misyonun sahibidir. Demokratlar CHP’ye karşıdır. Demokratlar hürriyetçidir, adaletçidir, parlamenter rejime sıkı sıkıya bağlıdır, din ve vicdan hürriyetinin kâmil mânâda kullanılması için gayret ve çaba içindedirler, kalkınmacı bir politika izlemektedirler, milleti efendi yapmanın yollarını aramaktadırlar. ışte kısaca saydığımız bu özellikleri sebebiyle Bediüzzaman Hazretlerinin siyasî fikirleri ile tam olarak örtüşmese de, en yakın siyasî teşkilât Demokratlardır. Bu sebeple Demokratları desteklemiş Bediüzzaman.

Peki, 1957 yılında oy kullanılmış. Acaba bu zamana kadar destek verilmemiş mi?

Hayır. Bediüzzaman Hazretlerinin oy vermesi, yedi yıl gibi bir zaman dilimi beklendiğine işaret etmez. Zira o desteğini daha 1950 yılında açıkça izhar etmiş. “Destek verdiğini göstermek ve izhar etmek için 1957 yılına kadar beklendiği” tarzındaki bir fikir, hakikati ifade etmez. Yanlış bir anlayıştır bu.

Bu konuda bir anekdot:

Yıl 1950. Demokrat Parti henüz iktidar olmuş. Bediüzzaman, Adnan Menderes’i tutuyor, ama Celal Bayar cumhurbaşkanı olmuş.

Bir telgraf çekip Bayar’ı “vatan, millet ve ıslâm adına” yapacağı vazifeden dolayı tebrik ediyor. Telgraf sonrası talebelerine soruyor: “Niçin bu tebrik telgrafını çektim?” Cevabı yine kendisi veriyor: “şimdi Halkçılar çıkar der ki ‘Said ne sizden, ne de bizdendir. Onun maksadı başkadır’ diye devletin gücünü yine Nurcular aleyhine kullandırır. Ama bu telgrafı gören Demokratlar ‘Said bizi destekliyor’ derler. Devletin gücünü Nurcular aleyhine kullanmazlar.”

ışte bu hadise açık ve net bir şekilde gösteriyor ki, Bediüzzaman Hazretleri daha Demokratların ilk yıllarından itibaren desteğini açıkça ortaya koymuştur. Zaten 1957 yılına kadar gelen süre içinde hükümet erkânına yazdığı mektuplar, yaptığı ikazlar ve teşvikler de bunun açık birer delilidir.

Peki sandık kurulunun önünde açıkça oy kullanmasının destek vermekten öte daha farklı mesajları mı var? Veya bu açık desteğin mesajları nelerdir?

Burada iki önemli maksat öne çıkıyor.

Birincisi şu:

Nur Talebeleri, Demokratlar siyaset sahnesine çıktıktan sonra ‘ehvenüşşer’ prensibince hep destek olmuşlardır. Bir ölçüde Nurcular Demokratlara nokta-i istinad vazifesi görmektedirler. Zira Nurcuların bu desteğini gören ve bilen dindar kitle de aynı şekilde Demokratlara destek vermeye devam etmektedir. Fakat zaman içinde Demokratların bu mühim destek kitlesinin zihnini çelebilecek yeni siyasî oluşumlar meydana çıkmıştır. Bilhassa ‘ırk’ ve ‘din’ ekseninde siyaset yapan partiler çok daha fazla zarar vermeye başlamışlardır.

Üstelik Demokratlar yedi yıllık iktidarları süresince bazı icraatlarından dolayı yıpranmışlardır. Bazı yanlışlıklar yapmışlardır. “Irk ve din ekseninde” siyaset yapan partiler bu yanlışları haddinden fazla abartarak dindarların tesanüdünü ve siyasî birliğini bozacak menfî propagandalar yapmaktadırlar. Hatta ‘Nurcular ve dindarlar artık demokratları desteklemeyecek’ diye zehirli fikirleri cemiyetin içine yayıp CHP’nin ekmeğine yağ sürmektedirler.

ışte bunları fiilen tekzip için Bediüzzaman gidip açıkça oy vermiştir. Avam-ı Mü’minîne faydalı olacak en iyi ders fiili derstir. ışte bunun için ‘Halbuki, akılları gözlerinde olan avâma ders veren fiildir’ prensibince tüm menfî propagandaları bertaraf edecek fiilî bir ders gerekiyordu. Açık ve net bir şekilde oy vermekle böyle mühim bir ders verilmiştir.

Bediüzzaman Hazretlerinin açık oy vermedeki sebeplerinden ikincisi:

Bediüzzaman Hazretleri yakın zamanda Demokratların ciddî bir sıkıntıya uğrayıp iktidarı kaybedeceklerini hissetmişti. Hatta onları ‘Halkçılar ırkçıları elde edip tam sizi mağlûp etmeye bir ihtimal-i kavî ile hissettim. Ve ıslâmiyet namına telâş ediyorum’ sözleriyle açıkça ikaz da ediyordu. Çok yakın bir zaman içinde (1960 ihtilâli ile, üç yıl sonra) Demokratlar için çok zor bir süreç başlayacaktı. Zaman, çok zor geçecek günlere gebe idi. ışte bu zor zamanlarda hem talebelerine, hem dindar millete, hem de Demokratlara destek mahiyetinde şüpheye yer bırakmayan, menfî propagandalardan etkilenmeyen güçlü bir siyasî mesaj lâzımdı. Bu da ancak Demokratlara verilen desteğin çok net ve açık olması ile sağlanabilirdi.

ışte bunun için Bediüzzaman Hazretleri sandık kurulunun önünde, talebelerinin şahitliğinde, hiçbir tartışmaya meydan vermeksizin mührü oy pusulasındaki Demokrat Parti’nin hanesine basmıştır. Üstelik sandık kuruluna, ‘Ben oyumu Demokratlara vereceğim. Bana onun yerini gösterin’ diyerek yaptığı fiilin şahitlerini zihinlere silinmez bir şekilde işlemiştir.

ışte bu güçlü mesajı en iyi alan, başta en yakın talebesi Zübeyr Gündüzalp olmak üzere, Nur Talebeleri 1960 sonrasında Demokrat kitleyi desteklemeye devam etmişlerdir. Bu destekle Demokratlar, Adalet Partisi adı altında çok değil beş yıl sonra hem eski güçlerine kavuşmuşlar, hem de iktidarı ele alarak 1965 seçimlerinden galibiyetle çıkmışlardır.

1969, 1973, 1977, 1980 seçimlerinde de yine Nur Talebeleri Demokratlara destek vermeye devam etmişlerdir.

12 Eylül ihtilâli sonrası ise çok büyük sıkıntılar yaşanmış, Demokratlar ancak 1991 seçimlerinde kısmen toplanabilmiş, günümüzde ise dağınıklık devam etmektedir. Son seçimlerde farklı siyasî grup ve kimlikle iktidara gelmiş ama bunların da ülkeye katkıları hep tartışılmıştır.

1991 sonrası, 1995 seçimlerinde ‘din üzerinden siyaset’ yapan bir siyasî parti galip geldi, sonuç tam bir fiyasko oldu. 28 şubat süreci ile işler karmakarışık oldu. 1999 seçimlerinde ırk üzerinden siyaset yapan sağlı-sollu partiler iktidara geldi. Ülke savaşlarda dahi az görülen bir ekonomik krize girdi. 2002 seçimlerinde ise ‘gömlek değiştiren grup’ iktidara geldi, hem de tek başına. Sonuçsa ortada. En basit problemler bile çözülemedi.

O zaman yapılması gereken şey açık:

Bediüzzaman Hazretlerinin ta 1957’de verdiği mesaja sıkı sıkıya sahip çıkmak. Yani Demokratlara tekrar güçlü ve açık ve net bir destek vermek. Daha açık bir ifadeyle Demokratların bu günkü temsilcisi olan Doğru Yol Partisi’ne açık, net ve güçlü bir destek vermektir.

Hissiyâtımızı bir kenara bırakarak, tıpkı “Kur’ân ve vatan ve millet hesabına, dindar ve dine hürmetkâr Demokrat Partinin iktidarda kalmasını temin etmeleri için ders veriyorum” diyen Bediüzzaman Hazretleri gibi, bizler de Kur’ân, vatan ve millet hesabına Demokratların bu günkü temsilcisi olan DYP’ye destek vermeliyiz.

Bu, Bediüzzaman gibi bir dahiye gönül verenlerin üzerinde bir borç olsa gerektir.

Halil AKGÜNLER
Yeni Asya
Biz muhabbet fedâileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur.

Mesajlar: 38

Konum: aksaray

Meslek: öğrenci

  • Özel mesaj gönder

2

14.11.2006, 22:41

abi ilk defa bu forumda cevap yazacağım.ben son paragrafıın manasını buraya yakıştıramadım. ben nurlardan bir şeyler yazdım devamı abilerden geleçektir.
bu yazıdaki amcnız nedir bilmiyorum ama en adi birr nur talebesi olarak bu yazıyı kınıyoorum.

Evet, Bediüzzaman nâdire-i hilkattir. Fakat, yirmi beş senedir hem kendini, hem talebelerini siyâsetten men etmiştir, dünyevî işlerle meşgul değildir.
------------------------------------------------------------------
Başlarını yesin, dünyalarını tamamen bıraktığım ve ayaklarına dolaşsın, siyasetlerini büsbütün terk ettiğim halde, düşündükleri bahaneler, evhamlar elbette asılsız olduğundan, onlara müracaatla o evhamlara bir hakikat vermek istemiyorum. Eğer uçları ecnebî elinde olan dünya siyasetine karışmak için bir iştahım olsaydı, değil sekiz sene, belki sekiz saat kalmayacak, tereşşuh edecekti, kendini gösterecekti. Halbuki sekiz senedir birtek gazete okumak arzum olmadı ve okumadım.
-----------------------------------------------------------------
O topuzlar ise siyaset cereyanlarıdır. O nurlar ise hakaik-i Kur'âniyedir. Nura karşı kavga edilmez, ona karşı adâvet edilmez. Sırf şeytan-ı racîmden başka ondan nefret eden olmaz. ışte, ben de, nur-u Kur'ân'ı elde tutmak için, -euzubillahi mineşeyteni ves siyaseti- deyip, siyaset topuzunu atarak, iki elimle nura sarıldım. Gördüm ki, siyaset cereyanlarında, hem muvafıkta, hem muhalifte o nurların âşıkları var. Bütün siyaset cereyanlarının ve tarafgirliklerin çok fevkinde ve onların garazkârâne telâkkiyatlarından müberrâ ve sâfi olan bir makamda verilen ders-i Kur'ân ve gösterilen envâr-ı Kur'âniyeden hiçbir taraf ve hiçbir kısım çekinmemek ve itham etmemek gerektir-meğer dinsizliği ve zındıkayı siyaset zannedip ona tarafgirlik eden insan suretinde şeytanlar ola veya beşer kıyafetinde hayvanlar ola!

Elhamdülillâh, siyasetten tecerrüd sebebiyle, Kur'ân'ın elmas gibi hakikatlerini propaganda-i siyaset ittihamı altında cam parçalarının kıymetine indirmedim. Belki, gittikçe o elmaslar kıymetlerini her taifenin nazarında parlak bir tarzda ziyadeleştiriyor.-
---------------------------------------
Denilmiş: "Niçin siyasetten çekildin, hiç yanaşmıyorsun?"

Elcevap: Dokuz on sene evveldeki Eski Said, bir miktar siyasete girdi. Belki siyaset vasıtasıyla dine ve ilme hizmet edeceğim diye beyhude yoruldu. Ve gördü ki, o yol meşkûk ve müşkülâtlı ve bana nisbeten fuzuliyâne, hem en lüzumlu hizmete mâni ve hatarlı bir yoldur. Çoğu yalancılık; ve bilmeyerek ecnebî parmağına âlet olmak ihtimali var.
---------------------------------------------

Hem siyasete giren, ya muvafık olur veya muhalif olur. Eğer muvafık olsa, madem memur ve mebus değilim; o halde siyasetçilik bana fuzulî ve mâlâyâni bir şeydir. Bana ihtiyaç yok ki beyhude karışayım.

Eğer muhalif siyasete girsem, ya fikirle veya kuvvetle karışacağım. Eğer fikirle olsa, bana ihtiyaç yok. Çünkü mesâil tavazzuh etmiş; herkes benim gibi bilir. Beyhude çene çalmak mânâsızdır. Eğer kuvvetle ve hadise çıkarmakla muhalefet etsem, husulü meşkûk bir maksat için binler günaha girmek ihtimali var; birinin yüzünden çoklar belâya düşer. Hem on ihtimalden bir iki ihtimale binaen günahlara girmek, masumları günaha atmak vicdanım kabul etmiyor diye, Eski Said, sigara ile beraber gazeteleri ve siyaseti ve sohbet-i dünyeviye-i siyasiyeyi terk etti. Buna katî şahit, o vakitten beri, sekiz senedir birtek gazete ne okudum ve ne dinledim. Okuduğumu ve dinlediğimi, biri çıksın, söylesin. Halbuki, sekiz sene evvel, günde belki sekiz gazete Eski Said okuyordu.

Hem beş senedir bütün dikkatle benim halime nezaret ediliyor. Siyasetvâri bir tereşşuh gören söylesin. Halbuki, benim gibi asabî ve düsturuyla, en büyük hileyi hilesizlikte bulan pervâsız, alâkasız bir insanın, değil sekiz sene, sekiz gün bir fikri gizli kalmaz. Siyasete iştahı ve arzusu olsaydı, tetkikata, taharriyâta lüzum bırakmayarak, top güllesi gibi sadâ verecekti
Eski Said, her gün 1 cilt kitabı müteala ederek okurdu.
Fe lillahi'l-hamd, Yeni Said yıllardır Risale-i Nur ile iktifa ediyor

Hasan_Sinan

Moderatör

  • "Hasan_Sinan" bir erkek

Mesajlar: 2,136

Konum: Almanya

Meslek: Uzman Pazarlamaci

Hobiler: Okumak Okumak Okumak

  • Özel mesaj gönder

3

14.11.2006, 23:55

ışte, dünyanın fesadını salâha çeviren ve günahlardan ve şirkten kurtaran ve siyaset ve hâkimiyet-i dünyayı tebdil eden, Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâmdan başka kim gelmiş?

19. Mektup

Kardes su an Milli Egitim BakanI bile Risalei Nur dairesindedir. Sen sahsIn adIna Siyaset yapabilirsin. Fakat kesinlikle din adIna siyaset yapamazsIn! Hem siyaset-i taallüm siyaset degildir. Biz dinzisligi, irkciligi veyahut dini siyasete alet edenleri konusuyorsak ve Üstad da bize bunu ders verdiyse, bize bunu duymayanlara duyurmamiz lazim ve elzemdir. Peygamber de siyaset yaptI, Bediüzzamanda Ilk hayatinda siyaset yapti. Ücüncü döneminde Oy kullandi. Ikinci dönemdinde sadece siyasetten ictinap etti. Risalei Nur Külliyati tamamen okunmadan hickimse bir nurcunun fikrini menfi göremez. Risalei Nura ait olan bir fikri dine muhalif görmek Hazreti Ali (r.a.) ve Abdulkadiri Geylaninin (k.s) tokatInI yer- Allah Korusun- Allahin azabini bile kesb edebilir.
Kur’an’a hücum edilecek; î’câzı, onun çelik bir zırhı olacak.Ve şu î’câzın bir nevini şu zamanda

izhârına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak.Ve namzet olduğumu anladım.

4

16.11.2006, 12:17

Alıntı sahibi ""Hasan_Sinan""


Hem siyaset-i taallüm siyaset degildir. Biz dinzisliği, ırkciligi veyahut dini siyasete alet edenleri konusuyorsak ve Üstad da bize bunu ders verdiyse, bize bunu duymayanlara duyurmamız lazım ve elzemdir. Peygamber de siyaset yaptı, Bediüzzamanda ılk hayatinda siyaset yapti. Ücüncü döneminde Oy kullandi. ıkinci dönemdinde sadece siyasetten içtinap etti. Risale-i Nur Külliyati tamamen okunmadan hic kimse bir Nurcunun fikrini menfi göremez.


Bu yazdıklarını kendi malım gibi sahiplendim. Allah razı olsun. işte mesele bu.
Muhabbetle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

Mesajlar: 38

Konum: aksaray

Meslek: öğrenci

  • Özel mesaj gönder

5

16.11.2006, 13:47

abiler allah rızası içn nur başlığı altında siyaset yapmayın .nurları siyasete alet etmeyin. ben bunu derim anlayana....hem neye göre demokrat parti dyp...risalede mi yazıyor
ben iki senedir nurları okuyorum ama siz gibi düşünmedim ...nurlara perde olan siyasetten allaha sığınırım..

Meşveret-i şer’iyye ile reylerinizi teşettütten muhafaza ediniz. ıhlas Risalesi’nin düsturlarını her vakit göz önünde bulundurunuz. Yoksa, az bir ihtilaf bu vakitte Risale-i Nur’a büyük zarar verebilir.”

Medar-ı niza bir mes’ele varsa, meşveret ediniz. Çok sıkı tutmayınız. Herkes bir meşrepde olmaz. Müsamaha ile birbirine bakmak şimdi elzemdir

hem
Biz öyle bir şahsiyet karşısındayiz ki, ruhu iman esrarıyla dolu, kalbi güneş kadar pırıl pırıl, aklı iman hakikatları ile alev alev; nefesi, uyumuş ve uyuşmuş fikirlerimizi uyandıracak kadar güçlü; hitabındaki güzellik celâlî isimlere ayna olacak kadar berrak ve müessirdir.

Bediüzzaman'ın bu yüce mertebeye ulaşması, öyle pek kolay olmamıştır. Uzun ruhî ve kalbî seyahatlerden, çetin nefsî mücadelelerden geçerek ulaşmıştır. Rûhî ve fikrî hayatında en mühim dönem noktası, onun kendi nefsiyle giriştiği mücadeleden başarıyla çıkmasıdır. O, bir an bile nefsiyle mücadeleden geri durmadı. O kadar ki, nefsinin “cenaze namazını” kılana kadar bu cihadı devam ettirdi.

Bu mücadeledeki muzafferiyeti neticesinde hak yolu kendisine açılmış ve mânen çöle dönmüş ruhlara hayat vermek, ancak iman âb-ı hayatı ile olacağı ona ilham edilmiştir. ışte bunun üzerine “Eski Said” i maziye gömdü, “Yeni Said” olarak dirilip fanilik toprağını üzerinden attı. Güçlü bir ruh, şaşmaz bir akıl ve yılmaz bir irade ve tükenmez bir gayretle iman kurtarma hizmetine girişti.

Bediüzzaman, bu asır insanının derdinin iman zaafından ileri geldiğini basiretiyle farketti ve sathileşen ıslâmî idraki bu temelden başlayarak derinleştirme gereğini duydu ve bu tesbiti üzerine yepyeni bir nesil yetiştirmeye koyuldu. Öyle bir nesil ki, ehl-i dalâlete boyun eğmez, şuurlu, nasıl hareket edeceğini bilen, dünyayı avucuna aldığı halde kalbinde ona yer vermeyen bir nesil...

“Ben imanın cereyanındayım.
Karşımda imansızlık cereyanı var.
Başka cereyanlarla alakam yok!”


Siyaset, yönetime talip olmaktır. Bediüzzaman, günümüz siyasetiyle ilgili şu dikkat çekici tespitleri yapar:

Günümüz siyaseti,
• Gaflet ve dalaletin
- en boğucu
- en aldatıcı
- en geniş perdesidir.
• Uçları ecnebi elinde olup,
• Çoğu yalancılıktır.

Siyasetle ilgili şu tesbitler gerçekten düşündürücüdür:
• Lisan-ı siyasette lafız mânânın zıddıdır. (Siyaset dilinde, söylenen söz yapılacak olanın tersidir).
• Adalet külahını zulüm başına geçirmiş (Zalimler, zulüm yaparken “adaleti gerçekleştiriyoruz” diye yapmışlar).
• Hamiyet libasını hıyanet ucuz giymiş (Vatan hainleri, kendilerini “vatan kurtaran arslan” olarak göstermişler).
• Esaret-i hayvani, istibdad-ı şeytaniye “hürriyet” namı verilmiş. (Hayvancasına bir hayat tarzına, şeytanın hükmü altına girmeye “hürriyet” denilmiş. Hürriyet, günahları serbestçe işlemenin adı olmuş).

alıntı derlleme
Eski Said, her gün 1 cilt kitabı müteala ederek okurdu.
Fe lillahi'l-hamd, Yeni Said yıllardır Risale-i Nur ile iktifa ediyor

6

16.11.2006, 14:30

muhammedyahya kardeşim;

Üstad kendisi bizzat destek ve oy vermiş. Vefatı sonrası talebeleri de aynı şekilde devam etmiş.
şiz yanlış bir anlatım yapıyorsunuz.
biz siyasetçi değiliz.
sadece tercih hürriyetimizi kullanıyoruz.
evhenüşşer diye Demokratlara destek veriyoruz.
Demokratların da bu günkü temsilci olan DYP ye oy veriyoruz.
daha ötesi yok.
bu bir vatandaşlık hakkı.
yoksa Biz nurcular vatandaş değil miyiz?


bizim fiili siyasetle işimiz yok.
lütfen bilgileri doğru öğrenin.
saygılar

7

16.11.2006, 14:32

Alıntı

Ecevit’in cenaze töreninin gölgesinde yapılan AKP kongresinden geriye kalan izlenimleri birkaç başlıkta toplayabiliriz.

Birincisi: Kongrede verilen işaretler, Erdoğan’ın Çankaya’ya çıkma niyetiyle birlikte, başbakanlığı ve parti başkanlığını Gül’e devretme hesabını iyiden iyiye alenileştirdi.

ıkincisi: Parti tüzüğünde yapılan değişiklikler, parti içi demokrasiyi kısıtlayan düzenlemeler olarak algılandı. Büyük kongre delegelerini belirlerken, “aykırı” gördüklerini eleyen genel merkez, genel başkan adaylığını delegelerin asgarî yüzde 20’sinin imzası şartına bağlayan ve grup kararlarına uymayanların geçici ihraçla tecziyesini öngören değişiklikleri de kongreye onaylattı.

Partinin karar organlarında görev alacak veya bu organlardan çıkarılacak isimlerin listeleri de, genel başkanla halefi tarafından, Arınç’ın da görüşü alınarak tayin edildi.

Kongrede, partinin dört yıllık iktidarında izlediği politikalara dair tartışmaların yapıldığına ise şahit olmadık. Ersönmez Yarbay’ın nev-i şahsına münhasır bireysel çıkışı dışında, kongre derin bir sessizlikle yapıldı; tek aday Erdoğan’ı, konuşmasını dinleyip yine başkan seçerek dağıldı.

Bütün bunlara bakılarak yapılan değerlendirmeden çıkan sonuç ise, AKP’nin, başından beri eleştirdiği ve bitirmekle övündüğü “eski tarz siyaset”e bir adım daha yaklaştığı yönündeki yorumlarla dile getirildi.

Üçüncüsü: Kendi içinde böyle bir yöneliş sergileyen AKP’nin, bu kongrede, dışa bakan imajıyla ilgili olarak vermeye çalıştığı değişiklik sinyalleri de hayli dikkat çekiciydi.

Bu sinyallerden birini, MKYK’ya seçilen kadın üyelerle ilgili olarak atılan “AKP’nin yeni yüzü: Başı açık 8, türbanlı 4” başlığında görmek mümkündü. (Sabah, 13.11.06)

2002 seçimleri öncesinde Arınç’ın ağzından “Başörtüsü meselesini çözmek namus borcumuzdur” sözü veren AKP’nin dört sene sonra kendi içinde geldiği nokta işte bu...

Bir diğer düşündürücü sinyal, Erdoğan’ın kongre konuşmasında yer alan şu cümle:

“Atatürk ilkelerini, Cumhuriyet değerlerimizi her türlü gündelik siyasî tartışmanın üzerinde tutarak, ayrıştırıcı değil, birleştirici, milletimizin bütün fertlerini kucaklayan bir mutabakat zemini haline getirmeliyiz...”

Devrimbazlar her ne kadar aksi yönde bir görüntü oluşturmaya çalışsalar da, bu sözler, aslında AKP iktidarını “Kemalizmin en büyük başarısı” olarak niteleyen şerif Mardin’i ve “Erdoğanizm, Kemalizmin güncellenmiş versiyonudur” iddiasında bulunan Yahudi diplomat Alon Liel’i teyid ediyor.

Ve, Erdoğan’ın Çankaya’ya çıktığı takdirde takip edeceği çizginin hangi istikamete yöneleceğini de şimdiden haber veriyor.

Hedef, 70 yıldır yapılamayanı başarıp Atatürk ilkelerini milletin bütün fertlerini kucaklayan bir mutabakat zemini haline getirmek.

Kongre Divan Başkanı Toptan’ın AB sürecinde yapılanları anlatırken “Dam üstünde saksağan” deyişini hatırlatırcasına “Dosta düşmana yine ‘şu çılgın Türkler’ dedirttik” demesi de Erdoğan’ın sözleriyle örtüşüyor.
kaynak
http://www.yeniasya.com.tr/2006/11/15/yazarlar/kgulecyuz.htm

Mesajlar: 38

Konum: aksaray

Meslek: öğrenci

  • Özel mesaj gönder

8

16.11.2006, 16:43

abiler yanlış anlamayın ben sie aldığını karardan dolayı ne nurculuğunuzu nede vtandaşlık hakklarınzı yarglıyorum.
benim anlatmak istedğim nur başlığı altınta bu meselerin anlatılmaması gerekliliği ..
hem siz öyle düşünebilirsiniz.ben karışmıyorum.hem bu siteyi bırçok meşrepten kardeşler takip ediyor olabilir.
bu meseleyi tam anlammaış kişiler için nurlara perde olabilir.
madem öyle bir karar alınmış meşveret deniyor zamanı gelince anlatılsın.
hem bu meşveret kararlarnı kim alıyor hangi abiler? sungur abi gibi varis talebeler varmı bu şurada?

gerçekten hakikatlara perde olur diye endişeleniyorum. çünkü bu zamanın nurlara ihtiyacıı var.

yine isteyen istedği partiye oy verebilir. ama bunun tartışma yerinin burası olmaması gerekir.
Eski Said, her gün 1 cilt kitabı müteala ederek okurdu.
Fe lillahi'l-hamd, Yeni Said yıllardır Risale-i Nur ile iktifa ediyor

9

16.11.2006, 18:22

Muhammedyahya kardeşim, hem iyi niyetini hem omuzumuzdaki akrebi göstermen sebebi ile seni alkışlıyorum. Böyle uyarılar her geçen gün daha ileri gitmeme ve bu işin ne kadar ciddi olduğunu anlamama vesile oluyor. Allah senden ve iyi niyetli her uyarı yapandan razı olsun.

Lakin, Hem siyaset-i taallüm siyaset değildir. Biz dinzisliği, ırkçılıgı veyahut dini siyasete alet edenleri konuşuyorsak ve Üstad da bize bunu ders verdiyse, bize bunu duymayanlara duyurmamız lazım ve elzemdir, nüktesinide göz ardı etmemek lazım.
Zira, biz demokrasiyi anlatıyoruz. Tamam haklısın DYP dendiğinde bir tarafgirlik tepkisi doğuyor, fazla ön plana çıkarmamak lazım ve yüz yüze kişisel konuşmalarda DYP ismini kullanmak daha doğrudur. Bunun dışındaki konuşmalar elzemdir.Çünküsü çok uzar. Gereksiz.

.Madem, bu platformda siyaset konuşulması ile tepkilere yol açma ihtimalinden bahsediliyor;sadece şunu demek isterim,ben AKP'ye oy veren Nurcuları tanıyorum veya DSP'ye oy veren Nurcuları da biliyorum hiç bir zaman onların bu partileri tutmasından ötürü teessüf etmedim, darılmadım, kızmadım. Hatta bu adamlar DYP'ye oy verenlerden daha çok bu AKP'ye oy verilmesinin gerektiğini savunuyor. Kardeşlerimi tenzih ederim. Malesef o tür siyaseti yapanlar uyarılmıyor. Gerçi bu yazdığım sokak kavgasına benzedi ,ama ne edeyim ki gördüklerim bunlar.
Muhammedyahya kardeşim seni tenzih ederim.
Baki Selam
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

Hasan_Sinan

Moderatör

  • "Hasan_Sinan" bir erkek

Mesajlar: 2,136

Konum: Almanya

Meslek: Uzman Pazarlamaci

Hobiler: Okumak Okumak Okumak

  • Özel mesaj gönder

10

16.11.2006, 20:36

Alıntı sahibi ""muhammedyahya""

abiler allah rızası içn nur başlığı altında siyaset yapmayın .nurları siyasete alet etmeyin. ben bunu derim anlayana....hem neye göre demokrat parti dyp...risalede mi yazıyor
ben iki senedir nurları okuyorum ama siz gibi düşünmedim ...nurlara perde olan siyasetten allaha sığınırım..


Aziz, sıddık kardeşlerim,
Evvelâ: Hem sizin, hem bu memleketin, hem âlem-i ıslâmın mühim bayramlarının mukaddemesi olan, bu memlekette şeâir-i ıslâmiyenin yeniden parlamasının bir müjdecisi olan ezan-ı Muhammedînin (a.s.m.) kemâl-i ferahla on binler minarelerde okunmasını tebrik ediyoruz. Ve seksen küsur sene bir ibadet ömrünü kazandıran Ramazan-ı şerifteki ibadet ve dualarınızın makbuliyetine âmin diyerek rahmet-i ılâhiyeden herbir gece-i Ramazan bir Leyle-i Kadir hükmünde sizlere sevap kazandırmasını niyaz ediyoruz. Bu Ramazan'da şiddetli zafiyet ve hastalığımdan tam çalışamadığıma sizlerden mânevî yardım rica ederim.
Saniyen: Benim son hayatımı Isparta havâlisinde geçirmek büyük bir arzumdur. Ve Nur Efesinin dediği gibi demiştim: "Isparta, taşıyla toprağıyla benim için mübarektir." Hattâ yirmi beş seneden beri beni işkence ile tâzip eden eski hükûmete kalben ne vakit hiddet etmişsem, hiçbir zaman Isparta hükûmetine hiddet etmeyip, o mübarek vatandaki hükûmetin hatırı için ötekileri de unutuyordum. Hususan oradaki eski tahribatı tamirata başlayan hakikî vatanperverler olan Demokrat namında hamiyetli Ahrarlar, yani hürriyetperverler, Nur ve Nurcuları takdir etmelerine çok minnettarım. Onların muvaffakiyetine çok dua ediyorum. ınşaallah, o Ahrarlar istibdad-ı mutlakı kaldırıp tam bir hürriyet-i şer'iyeye vesile olacaklar.
Kur’an’a hücum edilecek; î’câzı, onun çelik bir zırhı olacak.Ve şu î’câzın bir nevini şu zamanda

izhârına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak.Ve namzet olduğumu anladım.

Hasan_Sinan

Moderatör

  • "Hasan_Sinan" bir erkek

Mesajlar: 2,136

Konum: Almanya

Meslek: Uzman Pazarlamaci

Hobiler: Okumak Okumak Okumak

  • Özel mesaj gönder

11

16.11.2006, 20:42

Maatteessüf, bazı müfrit ve mason ve komünistler, Demokrat aleyhinde olduğu halde kendini Demokrat gösteriyorlar ki, Demokratları tahribata sevk etsin ve din aleyhinde göstersin, onları devirsin.
Nur talebeleri ve Nurcu
Üniversite gençliği namına
Sadık, Sungur, Ziya

Kardes Demokratlarla ilgilii okadar müspet yazilar varki daha Risalei Nurda...

Hem Iki sene degil Bediüzzaman yazdigi müddetce risaleleri hep okumusutur...

Biz de daha cok okumamiz ve anlamamiz lazim...

Elbette siyasetle fazla mesgul olmaktan ben de Allaha siginirim fakat Risalei Nur kadar siyasetle mesgul olmak bana göre bir ölcüdür.

saygilar
Kur’an’a hücum edilecek; î’câzı, onun çelik bir zırhı olacak.Ve şu î’câzın bir nevini şu zamanda

izhârına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak.Ve namzet olduğumu anladım.

12

16.11.2006, 21:05

değerli kardeşlerim;

lütfen yazının muhtevasına dikkat edin.
yazıda işlenen bir oy meselesi var.
O zaman Millet partisi, CHP ve DP partileri seçime giriyor.
Üstad işi muallakta bırakmıyor.
çıktan gidip oy kullanıyor.

bu mesaj açık.
şimdi siz Demokratlara oy verin deyip de hedefi netleştirmez iseniz, sadece siyasi kargaşa meydana getirirsiniz.

ben bir de şunu söyleyim.
zahir Yeni Asya siyastele çok ilgili görünür.
yılardır bu işle ilgilenen birisi olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki,
bizim diğer grublarımız bizden belki yüz kat ilgilidirler.
üstelik kim gelirse ondan olurlar.

saygılar

hy120

Profesyonel

  • "hy120" bir erkek

Mesajlar: 654

Konum: usak

Meslek: esnaf

  • Özel mesaj gönder

13

18.11.2006, 17:17

Re: Bediüzzaman niçin Demokratlara oy verdi?

Alıntı sahibi ""@bdullah""



Hissiyâtımızı bir kenara bırakarak, tıpkı “Kur’ân ve vatan ve millet hesabına, dindar ve dine hürmetkâr Demokrat Partinin iktidarda kalmasını temin etmeleri için ders veriyorum” diyen Bediüzzaman Hazretleri gibi, bizler de Kur’ân, vatan ve millet hesabına Demokratların bu günkü temsilcisi olan DYP’ye destek vermeliyiz.

Bu, Bediüzzaman gibi bir dahiye gönül verenlerin üzerinde bir borç olsa gerektir.

Halil AKGÜNLER
Yeni Asya


öncelikle allah razı olsun. ben gazete bu yazıyı farketmemiştim demek ki
gazetemizi gazete okur gibi okumusum. :oops: halbu ki aleni birsekilde nurun kalesi!

bugün eger ki üstadı üstad olarak kabul ettiysek risale-inurun her yerini üstad olarak kabul edecegiz. zaten lahikaları okuyan bir insanın üstadın demokrat misyonda olduğunu görmemesi pek mümkün değildir!

14

18.11.2006, 17:39

Demokratlara destek vermemiz gerektiğini anlamak yetmiyor.Hem de demokrat misyonun ne demek olduğunu iyi anlamak lazım. Demokrat misyonun temsilcilerini fırka noktasında fark etmek lazım. Demokrat misyon kişilerin üstüne kurulamayıcağını anlamak lazım. Demokrat Misyonu Ahrarlardan beri takip eden çizgiyi şahıslara göre çizereseniz yolunuzu kaybedersiniz.
Bir o fırka bir bu fırka peşinde koşanların bahanesi olan "Üstad demokratlara destek verimemizi istemiş,bize bir fırkayı işaret etmemiş, biz demokrat olarak filan fırkayı görüyoruz", söylemleri; söylemek ağır geliyor ama,bana Bektaşi Fıkrasını hatırlatıyor. :oops:
Ben bazı görüşeleri -saygı duysamda- anlamakta güçlük çekiyorum. Misyonu Siyasal ıslama dayanan ,ancak takiye yada gerçek Demokratlığa inkılap ettiğini söyleyenlere, geçmişi Demokrat olan fırkaları antidemokratlıkla suçlayıp diğerlerini tercih etmek ne derece doğrudur anlayamıyorum.
Yazılacak çok şey var aslında!
Muhabbetle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

15

18.11.2006, 18:19

arkadaşlar;
size önemli bir nakil yapmak istiyorum:

Alıntı

Evet, tevhid-i imanî, elbette tevhid-i kulûbu ister. Ve vahdet-i itikad dahi, vahdet-i içtimaiyeyi iktiza eder.(uhuvvet risalesi)


bu çok entersan bir ifadedir.
belki bazen çoğumuz içtimai birliği göz ardı ediyoruz, ama üstad inanç ve iman birliğini içtimai birliğin en önemli şartı olarak sayıyor.

içtimai birliğin en önemli şubelerinden birisi ise siyasi düşünce birliğidir.

Nur talebesi menfi propgandadan etkilenmemeli.
zira Türkiyenin kurtuluş reçetesi Nurlardaki siyasi prensiplerin uygulanmasına bağlı.

16

18.11.2006, 20:53

Cemaatler ve DYP

Eski tüfek sosyalistlerden Abidin Nesimi, 1950’li yıllarda Adnan Menderes’i ve DP hükümetini ayakta tutan gücün “500 bin Nur talebesi” olduğunu söylüyordu.

Doğruydu. Bediüzzaman’ın tavsiyeleri istikametinde Nurcular seçimde oy verdikleri DP’nin müsbet icraatını da destekliyorlardı.

Onlarla birlikte, diğer cemaatlerin desteği de ekseriyet itibarıyla DP’nin yanındaydı.

Gerçekten millet nezdinde hem manevî nüfuzu, hem de oy potansiyeli itibarıyla önemli ağırlığa sahip olan bir kitlenin desteği, DP’yi ayakta tutan dinamiklerden biriydi.

DP’nin 27 Mayıs darbesiyle devrilmesinde, 1950’lerin sonlarına doğru bu desteğin dağılmaya ve zayıflamaya yüz tutmuş olmasının payı azımsanamaz.

Gerçi Bediüzzaman ve talebeleri son âna kadar Menderes’i ve DP’yi muhafaza gayretini elden bırakmadılar; ama Üstadın vefatından sonra yaşanan kısa süreli “fetret” dönemi ihtilâlcilere aradıkları fırsatı verdi.

ıhtilâlden beş yıl sonraki seçimde AP’nin tek başına iktidara gelmesinde de Nurcuların ve sair cemaatlerin yekvücut halde verdikleri desteğin payı son derece önemliydi.

Ancak bu mütesanid desteği parçalama çabaları o dönemde de yeni taktiklerle devam etti. Bu meyanda özellikle Millî Nizam Partisinin kurulması, hayli etkili bir faktör oldu.

Cemaatlerin bir kısmının bu partiye, bazılarının da MHP gibi başka partilere yönelmesi, oyların AP’de toplanmasıyla ortaya çıkan toplumsal gücün dağılmasına yol açtı.

Aynı potansiyelin 1990’lı yıllarda olduğu üzere ağırlıklı olarak RP’ye yönelmesi ise, Türkiye’yi 28 şubat türbülansına sürükledi.

şu anda da benzer bir hava yaşanıyor.

Çünkü cemaatlerin desteği bu defa da, millî görüş kökenli kadrolarca kurulan yeni bir partiye akıtılmış durumda. Ve dört sene sonra gelinen noktadan cemaatler de huzursuz.

Son tecrübenin bir kez daha teyid ettiği gerçek şu: Türkiye’nin huzuru ve selâmeti, cemaatlerin DP-AP çizgisiyle yeniden buluşmasına bağlı. Bir ara öyle bir iddiayı seslendirdiyse de AKP’nin bu çizginin devamı olamadığı ve olamayacağı ayan beyan görüldü.

Tabiî bu noktada, DP-AP çizgisinin devamı olma iddiasıyla siyaset sahnesinde yer alan DYP’nin de yapması gerekenler var.

Çünkü DYP kurulduğu günden bu tarafa, DP ve AP tarzında, milletin bütün kesimleriyle beraber cemaatleri de kucaklayacak bir siyaset geliştirmeye muvaffak olamadı.

Demirel yasaklıyken ve muhalefet lideri olarak bunu bir ölçüde başarmıştı, ancak iktidarda ve Çankaya’da arkasını getiremedi.

Bunun bedelini ise hep birlikte ödedik.

Ağar’ın son dönemdeki açılımlarını, Haber Türk’te Nurcular ve Gülen cemaati özelindeki sorulara verdiği “Toplumda ne varsa hepsi bizim kabulümüzdür. Herkese kapımız, gönlümüz açık. Daha sivil, daha demokrat, daha özgür bir Türkiye için bizimle diyalog kuran her kesimle sıcak ilişkilerimizi güçlendirme gayretindeyiz” cevabıyla yeni bir boyuta taşıması, bunu telâfi açısından önemli bir işaret.

Hele cemaatleri tehdit sayanlar varken!

Kazım Güleçyüz / Yeni Asya
Biz muhabbet fedâileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur.

17

20.11.2006, 12:07

Alıntı sahibi ""ahmetsaid""

... Türkiyenin kurtuluş reçetesi Nurlardaki siyasi prensiplerin uygulanmasına bağlı.

ışte tesbit budur. Risalelerdeki Siyasi prensipler hakikatlerdir, demokrasidir. Bütün insanlara şumulü olan, tüm inançlara saygı duyan, müsbet bir harekettir ki, Nurcular daha çok bu hakikatlerin muallimi makamındadır. Muallimlerden ders alan şakirtlerde bunları uygulayarak dua ve ümit ile beklediğimiz saadetin hizmetkarları hükmündedir. Yoksa Nurcuların amacı siyasete girmek, siyaset yapmak, bir şeriat devleti kurmak değildir. Onların ders verdiği yüksek prensipler uhuvvete dayalı tüm kesimleri içine alan prensiplerdir. Siyaset yapmak farklıdır, bu hakikatlerin dellalı olmak farklıdır. Hak siyaseti anlatmaktan korkmayalım artık.
Muhabbetle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

18

22.11.2006, 09:19

Bediüzzaman chp den çok çekti ondan ,
Komönizm destekleyeni chp gördüğü için,
Adnan menderesi kendisine dost gördüğü için,
demokrat partiyi destekledi,

19

08.01.2007, 01:36

Siyaset ve sadece oy deyip baştanbaşa serape siyasi ve DYP aşığı yazılar yazmak ne kadar doğru...

DP den şimdi en az 4-5 parti çıkmış...

AP-DYP-ANAP-Nizam-refah-Selamet-AKP

falan...

Yine beş parar değmez 5 yılda sıra gelen bir iş için bile Nur Talebeleri en önemli görevleri gibi bakarsa Esma Aşığı Kainat Vüsatinde bir camiiyetle tevhide giden Sadık Has Nur Talebelerine yakışır mı..

Hem hiç Tevhitle afak yakışır mı?


Hem bu zamanın lanetli siyasetini konuşmak ve dava etmek bizlere yakışır mı?

Ne Ak Ne Doğru Yol..

Tek PArti ıttihadı Muhammediyedir.


Bizler Adalet i Mutlaka isteriz...

şerrin Ehveninide beş para saymayız....

Müslüman ınsnalar elbette mebusda olur...

Ama onu Nur Dairesiyle kimse karıştırmasın...

Bence Ak Partiyede Doğruyolada MHPyede BBPyede Saadete oy olur atan kimseye neden böyle yaptın diyen Lanetli Siyasilerden olur Vesselam...

20

21.10.2007, 14:00

bu en sondaki yorum, seçmen değildir heralde?

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir