Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

27.09.2006, 07:49

üstad hakikati araştıran bir japondur kelimesini neden kulla

Alıntı

Bediüzzaman Said Nursî'nin Mesnevî-i Nuriye Adlı Kitabında "Konuşan Aciz Kalbimdir, Muhatab Asi Nefsimdir, Dinleyen Hakikati Araştıran Bir Japondur" Diyordu. Neden Dinleyen Bu Ülkenin veya Daha Başka Bir Ülkenin ınsanı Değildi?




Kütüphanelerimizdeki yabancı araştırmacılarla ilgili yapılan istatistiklerde 1910’lu yıllarda Japon araştırmacıların en ön sırada olduğunu bir gazete haberinde okumuştum. Ben de içimde uyanan merak ve araştırma duygusuyla, Japonya’daki toplam kalite yönetiminin mimarlarından Prof. Ishikawa’ın, Toplam Kalite Kontrol ve Prof. Masakli ımai’nin, Kaizen isimli kitaplarını incelemeye başladım. Neticede ağacı gösteren meyvesi idi.

Bazı tespitleri izninizle sizlerle paylaşmak istiyorum:

Geleneksel yönetim anlayışında var olan “Tepe yönetimi her şeyin doğrusunu bilir. Çalışanlar aklını kapının dışında bıraksın ve kendilerine söylenenleri yapsın yeter” tarzındaki anlayışın rağmına, TKY (Toplam kalite yönetimi) anlayışı “ınsan robot veya makina değildir. Potansiyelini harekete geçirmelidir” diyor ve bunun için temel şart olarak “Bir sistemin kalitesi, tepe yönetiminin kalitesine bağlıdır” tezinden hareket ediyordu.

Kabahati hep işletmenin çalışanlarında bulmak tarzında bir kolaycılığı seçen üst yönetimin, işletmede bir kusur görüldüğünde şayet suçlu aramıyorsa “aynaya bakmaları tavsiye ediliyordu.

Said Nursî de, tepe yönetimi konusunda “Nev’i beşerde envaen şer dalalete düşen fırkaların sebeb-i dalaletleri, imamlarının kusurudur” diyerek aynı hususa parmak basıyordu.

Geleneksel yönetim anlayışında “ışi en iyi patron bilir” anlayışı hakim idi. Fakat TKY’de “ışe en yakın olan işi en iyi bilir” şeklinde farklı bir yaklaşım getirilmiş. Böylece “Tabanda karar, tavanda onay” şeklinde bir yapılanma gerçekleştirilmiştir.

Mesnevî-i Nuriye isimli eserinde Bediüzzaman Said Nursî de şunları söylüyordu: “Bir şeyden uzak olan bir kimse, yakın olan adam kadar o şeyi göremez. Ne kadar zeki olursa olsun, o şeyin ahvali hakkında ihtilaflar olduğu zaman yakın olanın sözü muteberdir.”

TKY’deki insana bakış, israfla mücadelenin sistemleştirilmesi, minik adımlarla sürekli gelişme, ekip çalışması, kalite kontrol çemberleri, sıfır hiyerarşi ile, Said Nursî’nin eserlerinde yer alan açıklamalar arasında büyük bir benzerlik olması da ciddi bir akademik araştırma konusudur. Fakat aşikar olan birkaç temel husus şu ki;

1) ışletmelerimizde ve ülkemizde “tek adam” “Baba” zihniyeti büyük ölçüde hala var olduğuna göre, ve Bediüzzaman’ın Kur’an’dan aldığı dersle, onlarca yerde ısrarla vurguladığı “meşveret” “şura” konusundaki tesbitleri, ülkemizdeki uygulamalarda hayat bulmadığına göre, hali hazırda biz Bediüzzaman’ı dinlemiş veya anlayabilmiş değiliz demektir.

Fakat Japonlar karar alma sürecinde meşvereti en güzel uygulamaktadırlar.

2) “ıki günü eşit olan zarardadır” Hadis-i şerifi bir bilgi olarak zihinlerimizde bulunmakta, fakat Japonlar “Kaizen”i yani “minik adımlarla sürekli gelişme”yi yaşamaktadırlar.

3) Bediüzzaman “Fıtratta yalan yoktur, ne dediyse doğrudur... Yaratılıştan gelen eğilimlere karşı konulamaz. Demir içinde donan su demiri parçalar” diyerek irade sıfatından gelen “tabiat kanunları”nı anlamaya teşvik etmekte ve buna uygun tarzda hareket edebildiğimiz nisbette başarılı olabileceğimizi yüzlerce defa vurgulamaktadır.

Günümüzde, yönetimde başarılı olabilmek için araştırma yapan “düşünce üretim merkezleri” de işletmelerde yaratılışa uygun olmayan sistemlerin geri teptiğini anladıkları için fıtrata uygun modelleri bulabilmek doğrultusunda ciddi araştırmalar yapmaktadırlar.

-TKY ısrarla eğitim üzerinde durmakta ve konunun uzmanları “TKY eğitimle başlar, eğitimle biter” demektedir. Japonya’da çalışanlarına yılda ortalama 250 saat eğitim verirken, bizim işletmemizde eğitime ayrılan zaman para kaybı olarak görülmektedir. “Oku” emrine inanan, ilme ayrılan zamanı ibadetle eşdeğer tutan inancımıza rağmen eğitime ayrılan zaman çok gülünçtür.

şimdi, Said Nursi’nin bazı konularda neden kendi ülkesinde yaşayan insanları, muasırlarını değil de Japonları muhatap almasının yorumunu değerli okuyucularımıza bırakıyorum.

Fakat şu kadarı kesin ki bizler takriben 80 yıl kadar önce dile getirilen hakikatleri hala anlayabilmiş veya uygulamaya koyabilmiş değiliz. Bunun ağır bedellerini de fert, aile, işletmeler bazında, yani kısacası milletçe ödemeye devam ediyoruz.

Fakat yine de ümitvarız. Kalıplardan kurtulduğumuz, anlayış seviyemizi geliştirebildiğimiz, “gelişen insan” olabildiğimiz, “dinleyen, hakikati araştıran bizler” olabildiğimiz nisbette ülkemizi aydınlık yarınlara çıkaracak gelişmelere namzet olacağız. Dileriz ki daha fazla zaman kaybedilmesin, kan kaybedilmesin, insan kaybedilmesin, kabiliyetler israf edilmesin...


kaynak www.hikmet.net

2

28.09.2006, 08:00

japonların fıtratlarına işaret etmiş olabilir.çünkü her japon hakikat peşinde,durmadan arıyor.

sanki arı gibidirler.

bizde onlar kadar risaleye durmadan hakikatı aramak için baksak herkes gerçek manada alim olur.

3

29.09.2006, 15:57

Nokta Risâlesinde ‘...müstemi, taharri-i hakikat bir Japondur’ ifadesi

Nokta Risâlesinde ‘...müstemi, taharri-i hakikat bir Japondur’ buyuruyor. Konu ile ilgisi nedir? Bu Japon hakkında bilgi verir misiniz?”


Üstad Bedîüzzaman Hazretleri Nokta Risâlesini tevhide tahsis etmiş, “Allah Teâlâ ki, O’ndan başka ibâdete lâyık hiçbir ilâh yoktur. O Hayy’dır, ezelî ve ebedî hayat sahibidir. O Kayyûm’dur.”1 âyetini tefsîr etmiştir. Bu risâle, tevhidi dört bürhanda ele alır.

Tevhidin birinci bürhanı Hazret-i Muhammed’dir (asm); ikinci bürhanı, büyük bir kitap ve dev bir insan olan kâinâttır; üçüncü burhanı, mucize bir beyan olan Kur’ân-ı Hakîmdir; dördüncü bürhanı da, şuur sahibi bir yaratılış hamuru olan aklın penceresi vicdandır.

Hazret-i Üstad, tevhidin bu dört mertebesini ilhama tâbi olarak işler. Nokta Risâlesinin ön sözünde, sözlerinin iyi anlaşılmadığı sorusuna mecâz ve istiâre sanatlarıyla cevap verir ve ilhama tâbi olarak yazdığını, bazan minâre başında, bazan kuyu dibinde konuştuğunu, yani ilhamın böyle geldiğini kaydeden Bedîüzzaman, bu risâlede de konuşanın kalbi, muhatabın kendi nefsi ve dinleyicisinin ise hakikat arayıcısı bir Japon olduğunu, risâleyi okuyanın bunu düşünmesi gerektiğini belirtir.2

Burada, “dinleyicinin hakikat arayıcısı bir Japon olduğu” ifâdesi kanaatimizce mecâzî bir ifâdedir. Genellikle Japonların hakîkatı önyargısız araştırdıklarına, hakîkatı bulduklarında da bütün çıplaklığıyla sahip çıktıklarına yapılan vurgu ile, bu risâleyi okuyanların ve dinleyenlerin peşin hükümden arınmış olarak kalplerini hakîkate açmaları gerektiğine işâret eder.

Dipnot:
1-Bakara Sûresi, 2/255;
2-Mesnevî-i Nûriye, s. 207.



kaynak

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir