Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

18.02.2004, 14:21

Sorularım var.

Ben bir nurcuyum ancak şu soruları bana sorduklarında cevaplamakta zorluk çekiyorum;
1.Nurcuların amacı ne?
2.Fettullah Hoca neden ABD de? Sağlık sorunlarıysa başka yer yokmu?
3.Said Nursi hazretleri Osmanlının son dönemlerinde, devlete zarar vermiş. Bir kürt milliyetçisiymiş, bu neden nurculardan gizleniyor?
4.Yabancı devletlerde açılan okulların amacı ne? Oralardaki okullarda eğitim dili ne? Devlet dili ingilizce olmadığı halde, ingilizce eğitim yapan okullar varmı? Bunu kanıtlarmısınız?
5.N.Hablemitoğlu'nun söyledikleri doğrumu, yanlışsa bana bir izah ediniz.

Bu sorularla sürekli karşılaşıyorum bunu bu platformda açıklarsanız çok sevinirim. Özellikle 1. ve 4. soruların mutlaka açıklamasını istiyorum.

2

18.02.2004, 16:30

sayın tepe85;

size sorulan suallere kısa bir cevap yazmak gerekirse;

1-Nurcuların hedefi Allah Rızasını kazanmaktır. Allah rızası dairesinde tüm insanlığa Kuran, iman ve islam nurunu tanıtmaktır.
2-Bu sualin bizzat Saygıdeğer Muhterem Fetullah Hocaefendiye sorulması gerekiyor. çünkü kişi hak ve hukukunu ilgilendiriyor.
3-Üstad Hazretlerinin ne kürt ne de başka bir milliyetçilik fikri taşıdığına dair bir işaret, davranış, ima ya da söz mevcut değil. asla da Osmanlıya zararı olmamış, hatta osmanlıyı kurtarmak için bir çok teşebbüste bile bulunmuş.(üniversite kurmak gibi...)
4-Bu soruyu da yine yabancı devlette kim okul açtı ise ona sormak lazım.
5-Bu da yine Hocaefendi ile alakalı bir sual. aynı tarzda onlara sormak lazım


zannederim suallerinize bir cevap olmuştur.

Mesajlar: 31

Konum: Hollanda

Meslek: ogretmen

  • Özel mesaj gönder

3

26.02.2004, 15:40

tepe85 sorular

Sevgili dost,

Nurcu oldugunuzu soyluyorsunuz. Oncelikle bunu aciklamanizi rica ediyorum. Nurculuk nedir, nasil, nicin ve neden olunur?? Bir Nurcu olarak neler yapiyorsunuz?? Hayatinizi nasil yasiyorsunuz??

MeRCaNDeDe

Stajyer

Mesajlar: 119

Konum: ıstanbul

Meslek: Hamal

  • Özel mesaj gönder

4

06.03.2004, 14:05

2.Fethullah Gulen hocaefendi kendi rızası dışında ABD de tıpkı Esad Coşan Hocaefendi gibi zorla hicret ettirildi.Özü bu...

4.Sorunuza gelince Allaha ve insanlığa hizmet.

5.Hikmet Çetinkaya nın söyledikleri ne derece doğru ise Hablemitoğlununkide o derece doğru.Hablemitoğlunu kimin öldürdüğü aşikar.Derin Derin...
Bir Savaşçıdır Kalbim...

5

06.03.2004, 18:07

fethullah gulen ile ile ilgili gerekli aciklamalar

adresini verecegim sitede sanirim bu tarz suallere yanit alinabilir.

ornek konu basligi
Aksiyon'da Hakkındaki ıddialara Cevap Veriyor:

http://tr.fgulen.com/a.page/roportajlar/dergiler/a1940.html?PHPSESSID=1dcc8687ea961dad8b9fbb4ed5ac5450

ve diger meseleler :

http://tr.fgulen.com/

yesghost

Stajyer

Mesajlar: 154

Konum: istanbul zeytinburnu

Meslek: derici

Hobiler: risale-i nur

  • Özel mesaj gönder

6

07.03.2004, 06:15

Re: tepe85 sorular

Alıntı sahibi ""Yusufcan""

Sevgili dost,

Nurcu oldugunuzu soyluyorsunuz. Oncelikle bunu aciklamanizi rica ediyorum. Nurculuk nedir, nasil, nicin ve neden olunur?? Bir Nurcu olarak neler yapiyorsunuz?? Hayatinizi nasil yasiyorsunuz??


1 Nurculuk nedir? Risale-i Nura bağlı olan kimselere denir...

2 Risale-i Nur nedir? Allah'ın üstada kalbine ilhamen indirdiği ilimdir..

3 kalbine ilhamen indirdiği ilimdirdiyorsun. peki bu nasıl bir ilmdirki bukadar insan ona bağlanabiliyor ? ilahamla gelen ilim özü Allah'ın olduğu için ve Allah'ın kontrolü altıda sunulmuş ve yansıması Risale-i Nurdur

4 Risale-i Nur nasıl bir ilmi var bukadar insan nasıl oluyor nurcu hemde dünyanın herbir köşesinden çıkabiliyor hiç bir reklamıda yok?

manevi bir eser olduğunu anladıysan şimdi bu manevi tevsirin içine bakalım ne var o içinde .. inat yada tarafsız bakıldığında bir kafiri ehli iman yapabilecek kapasitesi var yeterki tarafsız baksın.. enkaz halindeki imanı alır izale eder. taklidi imandan alır aynel yakin ilmen yakin hata hakel yakin (Allah'ı görür gibi imanı olur)


5şu yukarıdakilerine 4. ye vermiş olduğun bilginin hiçbirisine ben inanmıyorum ispat et? deminde demiştim Risale-i Nuru oku.. hata kafir gözüyle bak olaya.. ama tarafsız ol ve aklınla muhakeme yap tefeküret.. ozaman vijdanın varsa kabul edersin

Risale-i Nur tefhid yani Allah'ı tanıtmasında bu zamana kadar gelmiş ve geçmiş ilimlerin üstündedir marefetullahı tam anlatan bir eserdir...
şimdilik bu kadar diğer sorularınada cevap verilecek

7

07.03.2004, 10:24

Arkadaşlar;
burası forumun "Nurculuk ve Risale-i Nur bölümü" yukarıda sorulan sualin ise bu bölümle pek alakası yok. sual esas ititbari ile "Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi" hakkında.
biz bu nedenle bu sullalerin ilgili şahıs ve gruba sorulması gerektiğini ifade ettik. mesele yine yanlış anlaşılmış ki bir kaç kardeşimiz cevap vermiş. bu kardeşlerimizn fikir ve cevaplarına saygı duymakla birlikte yine tekararlamak durumunda kalıyoruz ki:
konu başlığındaki sual Hocaefendi ile ilgilidir.Saygıdeğer Hocamız nurcu olduğunu kabullense belki diğer suallere bir cevap yazılabilir, ama Fetullah Hocaefendi nurcu olduğunu kabul etmiyor ki.
hatta nurculuğu küçük düşürücü bir kavram olarak görüyor:
işte kendi sözleri:
"Sizin için, itham eder tarzda, ‘Nurcu’ deniyor?

F.G: Nurcu kelimesi, Bediüzzaman Said Nursî de, önce muarızları kullandığı için az da olsa kullanmakla birlikte, esasen, onun hizmetini ve taraftarlarını küçük düşürmek isteyenler tarafından uydurulmuş bir kelimedir. Herkes, hayatında pek çok kimseden, yazardan, şairden, alimden istifade eder, hattâ etkilenir. Hayatımda, Doğu’dan ve Batı’dan pek çok tarihçi, edebiyatçıyı okuyup, kendilerinden istifade ettiğim olmuştur. Bediüzzaman Said Nursî de bunların önde gelenlerinden biridir. Kendisini görmüş değilim. Diğer taraftan, hayatımda -ci, -cu gibi, bir gruba aidiyet ifade eden sözleri hiç kullanmadım. Kur’an’da emredildiği şekilde Müslüman olarak yaşayıp, Müslüman olarak ruhumu Allah’a teslim etmekten başka bir derdim olmadı.

Medyaya intikal eden bazı raporlarda sizin, Yazıcı Nurcular’ın lideri olduğunuza dair cümleler yer aldı.

F.G: Herhangi bir -ci, -cu ile alâkamın olmadığını belirttim. şimdiye kadar da bu türden ayırım ifade eden sözleri hiç kullanmadım ve bunlardan şiddetle kaçındım. Bazıları tarafından ‘Yazıcı Nurcular’ denilen kesimle de, onlardan olduğumu gösterecek hiçbir yakın münasebetim olmadığına bütün hayatım şahiddir. Başkalarının o türden tanıdığı kimseler varsa, onlara da sorulabilir.


Bunlar bizzat Hocamızın sözleri. ben hiç cı, cu, ci olmadım diyor.

biz ise nurcuyuz. nurcu olmaktan da hiç bir sıkıntımız çekinmemiz yok. bu nedenle yukarıdaki sual bizim dışımızda bir olay. hiç bir grup ve cemaat ile de tartışmaya girecek, onların halleri hakkında yorum yapacak durumda değiliz. çünkü ortaya kul hakkı girer.


zannederim olay açıklandı.

saygılarımla...

8

07.03.2004, 13:55

Sayin Ahmetsaid,
Size iki tane soru sorsam insallah haddimi asmis olmam.
Benim sahsen hic bir olusumla alakam yok.sadece islama ilgi duyuyor,risale-i nur,kuran-i kerim okumaya calisarak ve islama dair bu forum ve benzeri bir iki siteyi takip ederek kendi capimda bilgilenmeye calisiyorum.
Fethullah Gulen kendi ifadesi ile sizinde belirtmis oldugunuz gibi "Kur’an’da emredildiği şekilde Müslüman olarak yaşayıp, Müslüman olarak ruhumu Allah’a teslim etmekten başka bir derdim olmadı" diye ifade ediyor.
Siz ise "biz ise nurcuyuz. nurcu olmaktan da hiç bir sıkıntımız çekinmemiz yok. bu nedenle yukarıdaki sual bizim dışımızda bir olay." diyerek mesele bizimle alakali degil demekle yetiniyorsunuz.

Peki nurcu olmak ile Kur’an’da emredildiği şekilde Müslüman olarak yaşamak arasinda cok buyuk bir fark mi var acaba ?
ve sizin gibi musluman olan,amaci yada gayreti bu dine hizmet etmek, insanlara dogruyu guzeli anlatmak olan Fethullah Gulen yada bir baska musluman sahis hakkinda asli olmayan cirkin iddialar ortaya atildiginda,birlik olmak,bir baska muslumana yardimci olmak,elinden geldigi kadar gercegin ortaya cikmasinda yardimci olmak kotu birsey mi?

saygilar

Risale Okuyorum

Üyeliği İptal Edildi

  • "Risale Okuyorum" bir erkek
  • "Risale Okuyorum" adlı kullanıcı yasaklandı

Mesajlar: 663

Konum: Ankara

Meslek: Öğrenci

Hobiler: İnternet, Risale-i Nur

  • Özel mesaj gönder

9

07.03.2004, 15:05

Sayın @Reflection, sorunuz gerçekten de yerinde bir soru. Sorunuz için teşekkür ediyorum. Cevabınıza gelecek olursa;

Nurcuların belli başlı prensipleri vardır;

- Demokratları desteklerler,
- Risale-i Nur'u kendini malı gibi bilip, kendi şahsi ilim,tecrübe, faziletlerinden ziyade Risale-i Nur'u nazara verirler,
- Falanca hocanın, filanca abinin dediği değil, ehil kişiler tarafından oluşturulmuş olan meşveret komisyonunun dediği olur,
- ımani prensiplerden ve ıslam hakikatlerinden asla taviz vermezler (okumak,vs. için başörtüsünü çıkarmazlar veya peruk takmazlar),
- ıhtilalcilere ve ihtilal hükümetlerine asla yardım etmezler, onlardan taraf olmazlar,
- Hiç bir yerde Nurcu olduklarını gizlemezler, davalarını ne olursa olsunlar savunurlar,
- Sahabe efendilerimizin metodunu izlerler, yani heryerde ve herşeyde orta yolu takip ederler ve hizmet için gerekirse (Nurculuk prensiplerinden ve şahsiyetlerinden taviz vermeksizin) meyhanede, barda bile iman hakikatlerini anlatırlar,
- Bütün müslümanları kardeş bilirler ve ırkçılık, mezhepçilik vs. siyasi ve ideolojik fikir akımları diğer müslümanları kardeş bilmesine engel olamaz.
- Risale-i Nur'u ve Bediüzzaman Hazretlerine dengeli olarak bakarlar ve tümünü kabul ederler.( Bazı cemaatlerin Üstadın siyasi faaliyetlerini görmezden gelme gibi veya siyasi tespitlerinin günümüzdeki geçerliliğini kaybettiği gibi düşüncelere kapılmazlar)

şimdilik aklıma gelenler bunlar. Her birine Risale-i Nur'dan deliller getirirdim ancak vaktim olmadığı için kısaca bahsettim.

Fiemanillah...
"şimdi oku, kabirde okuyamazsın!" (Zübeyir Gündüzalp)

Risale Okuyorum

Üyeliği İptal Edildi

  • "Risale Okuyorum" bir erkek
  • "Risale Okuyorum" adlı kullanıcı yasaklandı

Mesajlar: 663

Konum: Ankara

Meslek: Öğrenci

Hobiler: İnternet, Risale-i Nur

  • Özel mesaj gönder

10

07.03.2004, 15:15

Alıntı sahibi ""Reflection®""

ve sizin gibi musluman olan,amaci yada gayreti bu dine hizmet etmek, insanlara dogruyu guzeli anlatmak olan Fethullah Gulen yada bir baska musluman sahis hakkinda asli olmayan cirkin iddialar ortaya atildiginda,birlik olmak,bir baska muslumana yardimci olmak,elinden geldigi kadar gercegin ortaya cikmasinda yardimci olmak kotu birsey mi?

saygilar


Birlik olmak elbette gereklidir. Ancak Fethullah Gülen Hocaefendinin şahsında Nurculuğa saldırılırsa, Nurculuğu müdafa etmek boynumuzun borcudur. Fethullah Gülen hocanın şahsi fikirleri ve yaşantısı kendisini bağlar. Ne kadar ulvi bir zat da olsa, kimsenin hatırı için Nurculuğa laf getirtmayiz. Buna asla izin vermeyiz. Ne gibi derseniz

www.geocities.com/fettosh adresindeki yazan saçma sapan fikirler gibi diyebilirim. Bu tür bir taarruzda davamızı savunuruz. şahısları değil!!! Aynı şekilde ; kendisinin Nurculuğu kabul etmediği birinin (F. Gülen Hocaefendiyi kast ediyorum) medya tarafında Nurcu olarak lanse edilmesinden de muztarib olmaktayız. Ayrıca zamanında MHP gibi ırkçı bir partiyi ve de DSP gibi solcu bir partiyi desteklemiş olmaları da , Nurculuk prensiplerinin siyasi kısmını benimsemediklerini ortaya koyuyor.

Saygılarımla...[/url]
"şimdi oku, kabirde okuyamazsın!" (Zübeyir Gündüzalp)

11

07.03.2004, 17:10

saygıdeğer Reflection@ kardeşim;

Risaleokuyorum kardeşe ilave olarak....

elbette ki bir müslümanın temel görevi bir müslümana nereden fayda gelirse gelsin ona taraf olmak, nereden zarar gelirse gelsin ona da karşı çıkarak müslüman kardeşine yardım etmektir.
Bu nedenle bizde çoğu zaman Muhterem Fetullah Gülen Hocaefendiye yapılan haksız ithamlara karşı çıktık.
fakat esas itibari ile Hocaefendiye karşı yapılan ithamların özü "onun nurcu olduğu" üzerine bina edilmektedir. ama sizin verdiğiniz kaynaktan aldığım ve yukarıda naklettiğim bölümde ise Muhterem Gülen hiç bir zaman cı, cu olmadım diyor. evet, Sayın Hocamızı savunalım, ama kendisinin kabul etmediği bir noktada nasıl savunacaksınız. ılla ki Hocamıza nurcu diyemeyiz . kendileri kabul etmiyorlar. bu noktadan biz araya girmek istemiyoruz. yoksa Hocamızın müslümanlığından ve inancından dolayı uğradığı haksızlığa her zaman karşıyız.

nurculuk meselesine gelince.
Din-i Hakkı kabul eden müslümandır. nurcu ise bu asırda Risale-i Nur çerçevesinde biraraya gelmiş müslüman kardeşlerimize verilen bir isimdir. esas itibari ile nur talebesi adı da verilir.
elbette ki bir nurcunun, bir nur talebesinin en birinci görevi "Kuranda emredilen Müslümanlığı yaşamaya çalışmaktır."

Saygıdeğer Reflection@ kardeşim;
işte bu nedenle biz o sualde çok ileri gitmek istemiyoruz. çünkü bu noktada kul hakkı işin içine girer. bir insan ısrarla "ben ci, cu " değilim diyorsa, sizin ona illa şucusunuz, bucusunuz diyemezsiniz. birileri onu nurculuktan dolyaı itham ediyor ve suçluyorsa, o da nurcu olduğunu kabul etmiyorsa kimin adına neyi savunacaksınız. her şey ortada kalır.
bilmiyorum konu biraz açıklığa kavuştu mu?

Nefer

Acemi

Mesajlar: 3

Konum: Halle Westfalen

Meslek: Schüler

Hobiler: Internet,Pc,Futbol,Risale,Arkadas!

  • Özel mesaj gönder

12

07.03.2004, 18:40

üstadin kürt oldugu dogru ama o türk bir kisi idi ve hic bir zaman kürt ler icin propaganda yapmadi.
ha ispati:44-MILLIYETCILIK
26.mektuptan
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ
يَا اَيُّهَا النَّاسُ اِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ ذَكَرٍ وَاُنْثَى وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوبًا وَقَبَائِلَ لِتَعَارَفُوا1 "Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık; sonra da, birbirinizi tanıyasınız diye milletlere ve kabilelere ayırdık." Hucurat Sûresi, 49:13.
Yani: لِتَعَارَفُوا مُنَاسَبَاتِ اْلحَيَاةِ اْلاِجْتِمَاعِيَّةِ فَتَعَاوَنُوا عَلَيْهَا لاَ لِتَنَاكَرُوا فَتَخَاصَمُوا
Yani: "Sizi taife taife, millet millet, kabile kabile yaratmışım; tâ birbirinizi tanımalısınız ve birbirinizdeki hayat-ı içtimaiyeye ait münasebetlerinizi bilesiniz, birbirinize muavenet edesiniz. Yoksa sizi kabile kabile yaptım ki; yekdiğerinize karşı inkâr ile yabani bakasınız, husumet ve adâvet edesiniz değildir!"
şu mebhas "Yedi Mes'ele"dir.
Birinci Mes'ele: şu âyet-i kerimenin ifade ettiği hakikat-ı âliye, hayat-ı içtimaiyeye ait olduğu için, hayat-ı içtimaiyeden çekilmek isteyen Yeni Said lisanıyla değil, belki ıslâmın hayat-ı içtimaiyesiyle münasebetdar olan Eski Said lisanıyla, Kur'an-ı Azîmüşşan'a bir hizmet maksadıyla ve haksız hücumlara bir siper teşkil etmek fikriyle yazmağa mecbur oldum.
ıkinci Mes'ele: şu âyet-i kerimenin işaret ettiği "tearüf ve teavün düsturu"nun beyanı için deriz ki: Nasılki bir ordu fırkalara, fırkalar alaylara, alaylar taburlara, bölüklere, tâ takımlara kadar tefrik edilir. Tâ ki; her neferin muhtelif ve müteaddid münasebatı ve o münasebata göre vazifeleri tanınsın, bilinsin.. tâ, o ordunun efradları, düstur-u teavün altında, hakikî bir vazife-i umumiye görsün ve hayat-ı içtimaiyeleri, a'danın hücumundan masun kalsın. Yoksa tefrik ve inkısam; bir bölük bir bölüğe karşı rekabet etsin, bir tabur bir tabura karşı muhasamet etsin, bir fırka bir fırkanın aksine hareket etsin değildir. Aynen öyle de: Heyet-i içtimaiye-i ıslâmiye büyük bir ordudur, kabail ve tavaife inkısam edilmiş. Fakat binbir bir birler adedince cihet-i vahdetleri var. Hâlıkları bir, Rezzakları bir, Peygamberleri bir, kıbleleri bir, kitabları bir, vatanları bir, bir, bir, bir.. binler kadar bir, bir...
ışte bu kadar bir, birler; uhuvveti, muhabbeti ve vahdeti iktiza ediyorlar. Demek kabail ve tavaife inkısam, şu âyetin ilân ettiği gibi, tearüf içindir, teavün içindir.. tenakür için değil, tahasum için değildir!..
Üçüncü Mes'ele: Fikr-i milliyet, şu asırda çok ileri gitmiş. Hususan dessas Avrupa zalimleri, bunu ıslâmlar içinde menfî bir surette uyandırıyorlar; tâ ki, parçalayıp onları yutsunlar.
Hem fikr-i milliyette bir zevk-i nefsanî var; gafletkârane bir lezzet var; şeametli bir kuvvet var. Onun için şu zamanda hayat-ı içtimaiye ile meşgul olanlara, "Fikr-i milliyeti bırakınız!" denilmez. Fakat fikr-i milliyet iki kısımdır. Bir kısmı menfîdir, şeametlidir, zararlıdır; başkasını yutmakla beslenir, diğerlerine adâvetle devam eder, müteyakkız davranır. şu ise, muhasamet ve keşmekeşe sebebdir. Onun içindir ki, hadîs-i şerifte ferman etmiş:
َاْلاِسْلاَمِيَّةُ جَبَّتِ الْعَصَبِيَّةَ الْجَاهِلِيَّةَ 2 Bu ibare, ıslâmiyet öncesi câhiliye âdetlerine dönmekten men eden hadislerden iktibas edilmiştir. Bu mevzuda bir çok hadis-i şerif rivayet edilmiştir. Bunlardan birisi şöyledir Manâsı: "ıslâm dini kendinden önceki bâtıl olan fiil, hareket, âdet ve inanışları keser, kaldırır." Buharî, Ahkâm: 4, ımâra: 36, 37; Ebû Dâvud, Sünnet: 5; Tirmizî, Cihâd: 28, ılim: 16, Nesâî, Bey'a: 26; ıbni Mâce, Cihad: 39; Müsned, 4: 69, 70, 199, 204, 205, 5:381, 6:402, 403.
Ve Kur'an da ferman etmiş:
اِذْ جَعَلَ الَّذِينَ كَفَرُوا فِى قُلُوبِهِمُ اْلحَمِيَّةَ حَمِيَّةَ اْلجَاهِلِيَّةِ فَاََنْزَلَ اللّهُ سَكِينَتَهُ عَلَى رَسُولِهِ وَعَلَى اْلمُؤْمِنِينَ وََاَلْزَمَهُمْ كَلِمَةَ التَّقْوَى وَكَانُوا اََحَقَّ بِهَا وَاََهْلَهَا وَكَانَ اللّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمًا3 "Kâfirler, kalblerine cahiliyet taassubundan ibaret olan o gayreti yerleştirdiklerinde, Allah, Resulünün ve mü'minlerin üzerine sükûnet ve emniyetini indirdi ve onlara takvâda ve sözlerine bağlılıkta sebat verdi. Zaten onlar buna lâyık ve ehil kimselerdi. Allah ise herşeyi hakkıyla bilir." Fetih Sûresi, 48:26.
ışte şu hadîs-i şerif ve şu âyet-i kerime; kat'î bir surette menfî bir milliyeti ve fikr-i unsuriyeti kabul etmiyorlar. Çünki müsbet ve mukaddes ıslâmiyet milliyeti, ona ihtiyaç bırakmıyor.
Evet acaba hangi unsur var ki, üçyüz elli milyon vardır? Ve o ıslâmiyet yerine o unsuriyet fikri, fikir sahibine o kadar kardeşleri, hem ebedî kardeşleri kazandırsın? Evet menfî milliyetin, tarihçe pek çok zararları görülmüş.
Ezcümle: Emevîler bir parça fikr-i milliyeti siyasetlerine karıştırdıkları için, hem âlem-i ıslâmı küstürdüler, hem kendileri de çok felâketler çektiler. Hem Avrupa milletleri, şu asırda unsuriyet fikrini çok ileri sürdükleri için, Fransız ve Alman'ın çok şeametli ebedî adâvetlerinden başka; Harb-i Umumî'deki hâdisat-ı müdhişe dahi, menfî milliyetin nev'-i beşere ne kadar zararlı olduğunu gösterdi. Hem bizde ibtida-i Hürriyet'te, -Babil kal'asının harabiyeti zamanında "tebelbül-ü akvam" tabir edilen "teşa'ub-u akvam" ve o teşa'ub sebebiyle dağılmaları gibi- menfî milliyet fikriyle, başta Rum ve Ermeni olarak pekçok "kulüpler" namında sebeb-i tefrika-i kulûb, muhtelif milletçiler cem'iyetleri teşekkül etti. Ve onlardan şimdiye kadar, ecnebilerin boğazına gidenlerin ve perişan olanların halleri, menfî milliyetin zararını gösterdi.
şimdi ise, en ziyade birbirine muhtaç ve birbirinden mazlum ve birbirinden fakir ve ecnebi tahakkümü altında ezilen anasır ve kabail-i ıslâmiye içinde, fikr-i milliyetle birbirine yabani bakmak ve birbirini düşman telakki etmek, öyle bir felâkettir ki, tarif edilmez. Âdeta bir sineğin ısırmaması için, müdhiş yılanlara arka çevirip, sineğin ısırmasına karşı mukabele etmek gibi bir divanelikle; büyük ejderhalar hükmünde olan Avrupa'nın doymak bilmez hırslarını, pençelerini açtıkları bir zamanda, onlara ehemmiyet vermeyip belki manen onlara yardım edip, menfî unsuriyet fikriyle şark vilayetlerindeki vatandaşlara veya cenub tarafındaki dindaşlara adâvet besleyip onlara karşı cephe almak, çok zararları ve mehâliki ile beraber; o cenub efradları içinde düşman olarak yoktur ki, onlara karşı cephe alınsın. Cenubdan gelen Kur'an nuru var, ıslâmiyet ziyası gelmiş; o içimizde vardır ve her yerde bulunur.
ışte o dindaşlara adâvet ise; dolayısıyla ıslâmiyete, Kur'ana dokunur. ıslâmiyet ve Kur'ana karşı adâvet ise, bütün bu vatandaşların hayat-ı dünyeviye ve hayat-ı uhreviyesine bir nevi adâvettir. Hamiyet namına hayat-ı içtimaiyeye hizmet edeyim diye, iki hayatın temel taşlarını harab etmek; hamiyet değil, hamakattır!
Dördüncü Mes'ele: Müsbet milliyet, hayat-ı içtimaiyenin ihtiyac-ı dâhilîsinden ileri geliyor; teavüne, tesanüde sebebdir; menfaatli bir kuvvet temin eder; uhuvvet-i ıslâmiyeyi daha ziyade teyid edecek bir vasıta olur.
şu müsbet fikr-i milliyet ıslâmiyet'e hâdim olmalı, kal'a olmalı, zırhı olmalı.. yerine geçmemeli. Çünki ıslâmiyet'in verdiği uhuvvet içinde bin uhuvvet var; âlem-i bekada ve âlem-i berzahta o uhuvvet bâki kalıyor. Onun için uhuvvet-i milliye ne kadar da kavî olsa, onun bir perdesi hükmüne geçebilir. Yoksa onu onun yerine ikame etmek; aynı kal'anın taşlarını, kal'anın içindeki elmas hazinesinin yerine koyup, o elmasları dışarı atmak nev'inden ahmakane bir cinayettir.
ışte ey ehl-i Kur'an olan şu vatanın evlâdları! Altıyüz sene değil, belki Abbasîler zamanından beri bin senedir Kur'an-ı Hakîm'in bayraktarı olarak, bütün cihana karşı meydan okuyup, Kur'anı ilân etmişsiniz. Milliyetinizi, Kur'ana ve ıslâmiyete kal'a yaptınız. Bütün dünyayı susturdunuz, müdhiş tehacümatı def'ettiniz, tâ يَاْتِى اللّهُ بِقَوْمٍ يُحِبُّهُمْ وَيُحِبُّونَهُ اَذِلَّةٍ عَلَى اْلمُؤْمِنِينَ اَعِزَّةٍ عَلَى الْكَافِرِينَ يُجَاهِدُونَ فِى سَبِيلِ اللّهِ 4 "Allah öyle bir topluluk getirecektir ki, Allah onları sever, onlar da Allah'ı sever. Onlar mü'minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı izzet sahibidirler ve Allah yolunda cihad ederler." Mâide Sûresi, 5:54.
âyetine güzel bir mâsadak oldunuz. şimdi Avrupa'nın ve firenk-meşreb münafıkların desiselerine uyup, şu âyetin evvelindeki hitaba mâsadak olmaktan çekinmelisiniz ve korkmalısınız!
Cây-ı dikkat bir hal: Türk milleti anasır-ı ıslâmiye içinde en kesretli olduğu halde, dünyanın her tarafında olan Türkler ise Müslümandır. Sair unsurlar gibi, müslim ve gayr-ı müslim olarak iki kısma inkısam etmemiştir. Nerede Türk taifesi varsa, Müslümandır. Müslümanlıktan çıkan veya Müslüman olmayan Türkler, Türklükten dahi çıkmışlardır (Macarlar gibi). Halbuki küçük unsurlarda dahi, hem müslim ve hem de gayr-ı müslim var.
Ey Türk kardeş! Bilhassa sen dikkat et! Senin milliyetin ıslâmiyetle imtizaç etmiş. Ondan kabil-i tefrik değil. Tefrik etsen, mahvsın! Bütün senin mazideki mefahirin, ıslâmiyet defterine geçmiş. Bu mefahir, zemin yüzünde hiçbir kuvvetle silinmediği halde, sen şeytanların vesveseleriyle, desiseleriyle o mefahiri kalbinden silme!
Beşinci Mes'ele: Asya'da uyanan akvam, fikr-i milliyete sarılıp, aynen Avrupa'yı her cihetle taklid ederek, hattâ çok mukaddesatları o yolda feda ederek hareket ediyorlar. Halbuki her milletin kamet-i kıymeti başka bir elbise ister. Bir cins kumaş bile olsa; tarzı, ayrı ayrı olmak lâzım gelir. Bir kadına, bir jandarma elbisesi giydirilmez. Bir ihtiyar hocaya, tango bir kadın libası giydirilmediği gibi.. "Körü körüne taklid dahi, çok defa maskaralık olur." Çünki:
Evvelâ: Avrupa bir dükkân, bir kışla ise; Asya bir mezraa, bir câmi hükmündedir. Bir dükkâncı dansa gider, bir çiftçi gidemez. Kışla vaziyeti ile mescid vaziyeti bir olmaz.
Hem ekser enbiyanın Asya'da zuhuru, ağleb-i hükemanın Avrupa'da gelmesi, kader-i ezelînin bir remzi, bir işaretidir ki; Asya akvamını intibaha getirecek, terakki ettirecek, idare ettirecek; din ve kalbdir. Felsefe ve hikmet ise, din ve kalbe yardım etmeli, yerine geçmemeli.
Sâniyen: Din-i ıslâm'ı Hıristiyan dinine kıyas edip, Avrupa gibi dine lâkayd olmak, pek büyük bir hatadır. Evvelâ: Avrupa, dinine sahibdir. Başta Wilson, Loid George, Venizelos gibi Avrupa büyükleri, papaz gibi dinlerine mutaassıb olmaları şahiddir ki; Avrupa dinine sahibdir, belki bir cihette mutaassıbdır.
Sâlisen: ıslâmiyet'i Hıristiyan dinine kıyas etmek, kıyas-ı maalfarıktır, o kıyas yanlıştır. Çünki Avrupa dinine mutaassıb olduğu zaman medenî değildi; taassubu terketti, medenîleşti.
Hem din, onların içinde üçyüz sene muharebe-i dâhiliyeyi intac etmiş. Müstebid zalimlerin elinde avamı, fukarayı ve ehl-i fikri ezmeye vasıta olduğundan; onların umumunda muvakkaten dine karşı bir küsmek hasıl olmuştu. ıslâmiyette ise, tarihler şahiddir ki, bir defadan başka dâhilî muharebeye sebebiyet vermemiş. Hem ne vakit ehl-i ıslâm, dine ciddî sahib olmuşlarsa, o zamana nisbeten yüksek terakki etmişler. Buna şahid, Avrupa'nın en büyük üstadı, Endülüs Devlet-i ıslâmiyesidir.
Hem ne vakit, cemaat-ı ıslâmiye dine karşı lâkayd vaziyeti almışlar, perişan vaziyete düşerek tedenni etmişler.
Hem ıslâmiyet, vücub-u zekat ve hurmet-i riba gibi binler şefkatperverane mesail ile fukarayı ve avamı himaye ettiği; * اَفَلاَ يَعْقِلُونَ * اَفَلاَ يَتَفَكَّرُونَ * اَفَلاَ يتَدَبَّرُونَ5 "Akıl etmiyorlar mı? Tefekkür etmiyorlar mı? ıyice düşünmüyorlar mı?"
gibi kelimatıyla aklı ve ilmi istişhad ve ikaz ettiği ve ehl-i ilmi himaye ettiği cihetle daima ıslâmiyet, fukaraların ve ehl-i ilmin kal'ası ve melce'i olmuştur. Onun için, ıslâmiyet'e karşı küsmeye hiçbir sebeb yoktur.
ıslâmiyet'in Hıristiyanlık ve sair dinlere cihet-i farkının sırr-ı hikmeti şudur ki:
ıslâmiyet'in esası, mahz-ı tevhiddir; vesait ve esbaba tesir-i hakikî vermiyor, icad ve makam cihetiyle kıymet vermiyor. Hıristiyanlık ise "velediyet" fikrini kabul ettiği için, vesait ve esbaba bir kıymet verir, enaniyeti kırmaz. Âdeta Rububiyet-i ılâhiyenin bir cilvesini azizlerine, büyüklerine verir. اِتَّخَذُوا اَحْبَارَهُمْ وَرُهْبَانَهُمْ 1 "Onlar hahamlarını ve papazlarını kendilerine Allah'tan başka rab edindiler." Tevbe Sûresi, 9:31.
اَرْبَابًا مِنْ دُونِ اللّهِ âyetine mâsadak olmuşlar. Onun içindir ki, Hıristiyanların dünyaca en yüksek mertebede olanları, gurur ve enaniyetlerini muhafaza etmekle beraber sâbık Amerika Reisi Wilson gibi, mutaassıb bir dindar olur. Mahz-ı tevhid dini olan ıslâmiyet içinde, dünyaca yüksek mertebede olanlar, ya enaniyeti ve gururu bırakacak veya dindarlığı bir derece bırakacak. Onun için bir kısmı lâkayd kalıyorlar, belki dinsiz oluyorlar.
Altıncı Mes'ele: Menfî milliyette ve unsuriyet fikrinde ifrat edenlere deriz ki:
Evvelâ: şu dünya yüzü, hususan şu memleketimiz, eski zamandan beri çok muhaceretlere ve tebeddülâta maruz olmakla beraber; Merkez-i Hükûmet-i ıslâmiye bu vatanda teşkil olduktan sonra, akvam-ı saireden pervane gibi çokları içine atılıp, tavattun etmişler. ışte bu halde Levh-i Mahfuz açılsa ancak hakikî unsurlar birbirinden tefrik edilebilir. Öyle ise, hakikî unsuriyet fikrine, hareketi ve hamiyeti bina etmek, manasız ve hem pek zararlıdır. Onun içindir ki: Menfî milliyetçilerin ve unsuriyetperverlerin reislerinden ve dine karşı pek lâkayd birisi, mecbur olmuş, demiş: "Dil, din bir ise; millet birdir." Mâdem öyledir. Hakikî unsuriyete değil; belki dil, din, vatan münasebatına bakılacak. Eğer üçü bir ise, zâten kuvvetli bir millet; eğer biri noksan olursa, tekrar milliyet dairesine dâhildir.
Sâniyen: ıslâmiyet'in mukaddes milliyeti, bu vatan evlâdının hayat-ı içtimaiyesine kazandırdığı yüzer faideden iki faideyi misal olarak beyan edeceğiz:
Birincisi: şu devlet-i ıslâmiye yirmi-otuz milyon iken, bütün Avrupa'nın büyük devletlerine karşı hayatını ve mevcudiyetini muhafaza ettiren, şu devletin ordusundaki nur-u Kur'andan gelen şu fikirdir: "Ben ölsem şehidim, öldürsem gaziyim." Kemal-i şevk ile ve aşk ile ölümün yüzüne gülerek istikbal etmiş. Daima Avrupa'yı titretmiş. Acaba dünyada basit fikirli, safi kalbli olan neferatın ruhunda şöyle ulvî fedakârlığa sebebiyet verecek, hangi şey gösterilebilir? Hangi hamiyet onun yerine ikame edilebilir? Ve hayatını ve bütün dünyasını severek ona feda ettirebilir?
ıkincisi: Avrupa'nın ejderhaları (büyük devletleri) her ne vakit şu devlet-i ıslâmiyeye bir tokat vurmuşlarsa; üçyüz elli milyon ıslâmı
ağlatmış ve inletmiş. Ve o müstemlekât sahibleri, onları inletmemek ve sızlatmamak için elini çekmiş, elini kaldırırken indirmiş. şu hiçbir cihette istisgar edilmeyecek manevî ve daimî bir kuvvetüzzahr yerine hangi kuvvet ikame edilebilir? Gösterilsin! Evet o azîm manevî kuvvetüzzahrı, menfî milliyet ile ve istiğnakârane hamiyet ile gücendirmemeli!
Yedinci Mes'ele: Menfî milliyette fazla hamiyetperverlik gösterenlere deriz ki: Eğer şu milleti ciddî severseniz, onlara şefkat ederseniz öyle bir hamiyet taşıyınız ki, onların ekserisine şefkat sayılsın. Yoksa ekserisine merhametsizcesine bir tarzda, şefkate muhtaç olmayan bir kısm-ı kalilin muvakkat gafletkârane hayat-ı içtimaiyelerine hizmet ise, hamiyet değildir. Çünki menfî unsuriyet fikriyle yapılacak hamiyetkârlığın, milletin sekizden ikisine muvakkat faidesi dokunabilir. Lâyık olmadıkları o hamiyetin şefkatine mazhar olurlar. O sekizden altısı, ya ihtiyardır, ya hastadır, ya musibetzededir, ya çocuktur, ya çok zaîftir, ya pek ciddî olarak âhireti düşünür müttakidirler ki; bunlar hayat-ı dünyeviyeden ziyade müteveccih oldukları hayat-ı berzahiyeye ve uhreviyeye karşı bir nur, bir teselli, bir şefkat isterler ve hamiyetkâr mübarek ellere muhtaçtırlar. Bunların ışıklarını söndürmeye ve tesellilerini kırmağa hangi hamiyet müsaade eder? Heyhat! Nerede millete şefkat, nerede millet yolunda fedakârlık?
Rahmet-i ılâhiyeden ümid kesilmez. Çünki Cenâb-ı Hak bin seneden beri Kur'anın hizmetinde istihdam ettiği ve ona bayraktar tayin ettiği bu vatandaşların muhteşem ordusunu ve muazzam cemaatini, muvakkat ârızalarla inşâallah perişan etmez. Yine o nuru ışıklandırır ve vazifesini idame ettirir...
* * *
29.Me.7.kisimdan..Dördüncü ışaret: Tahribatçı ehl-i bid'a iki kısımdır.
Bir kısmı -güya din hesabına, ıslâmiyete sâdakat namına- güya dini milliyetle takviye etmek için, "Za'fa düşmüş din şecere-i nuraniyesini, milliyet toprağında dikmek, kuvvetleştirmek istiyoruz." diye, dine taraftar vaziyeti gösteriyorlar.
ıkinci kısım; millet namına, milliyet hesabına, unsuriyete kuvvet vermek fikrine binaen, "Milleti, ıslâmiyetle aşılamak istiyoruz." diye, bid'aları îcad ediyorlar.
Birinci kısma deriz ki: Ey "sâdık ahmak" ıtlakına mâsadak bîçare ulema-üs sû' veya meczub, akılsız, cahil sofîler! Hakikat-ı kâinat içinde kökü yerleşmiş ve hakaik-i kâinata kökler salmış olan şecere-i Tûba-i ıslâmiyet; mevhum, muvakkat, cüz'î, hususî, menfî, belki esassız, garazkâr, zulümkâr, zulmanî unsuriyet toprağına dikilmez! Onu oraya dikmeye çalışmak, ahmakane ve tahribkârane, bid'akârane bir teşebbüstür.
ıkinci kısım milliyetçilere deriz ki: Ey sarhoş hamiyet-füruşlar! Bir asır evvel milliyet asrı olabilirdi. şu asır unsuriyet asrı değil! Bolşevizm, sosyalizm mes'eleleri istilâ ediyor; unsuriyet fikrini kırıyor, unsuriyet asrı geçiyor. Ebedî ve daimî olan ıslâmiyet milliyeti; muvakkat, dağdağalı unsuriyetle bağlanmaz ve aşılanmaz. Ve aşılamak olsa da; ıslâm milletini ifsad ettiği gibi, unsuriyet milliyetini dahi ıslah edemez, ibka edemez. Evet muvakkat aşılamakta bir zevk ve bir muvakkat kuvvet görünüyor, fakat pek muvakkat ve akibeti hatarlıdır.
Hem Türk unsurunda ebedî kabil-i iltiyam olmamak suretinde bir inşikak çıkacak. O vakit milletin kuvveti, bir şık, bir şıkkın kuvvetini kırdığı için, hiçe inecek. ıki dağ birbirine karşı bir mizanın iki gözünde bulunsa; bir batman kuvvet, o iki kuvvet ile oynayabilir; yukarı kaldırır, aşağı indirir.
***

emirdagla.2den...
Evvelâ: Hürriyetin üçüncü senesinde aşâirler arasında meşrutiyet-i meşruayı aşâire tam bildirmek ve kabul ettirmek için Ertuş aşâiri içinde hususan Küdan ve Mamhuran'a verdiği ders ve 1329'da Matbaa-i Ebüzziya'da tab edilen, kırk bir sene evvel tab edilmiş, fakat maatteessüf yirmi otuz seneden beri arıyordum, bulamamıştım. Bu defa birisi bir nüsha bulup bana göndermiş. Ben de Eski Said kafasını alıp ve Yeni Said'in sünuhatıyla dikkatle mütalâa ettim. Anladım ki, Eski Said acip bir hiss-i kablelvuku ile, otuz kırk sene sonra şimdi vukua gelen vukuat-ı maddiye ve mâneviyeyi hissetmiş. Ve bedevî Ekrad aşâiri perdesi arkasında, bu zamanın medenî perdesini kendilerine maske yapan ve vatanperverlik perdesi altında dinsiz ve hakikî bedevî ve hakikî mürteci, yani, bu milleti, ıslâmiyetten evvelki âdetlerine sevk eden hainleri görmüş gibi, onlarla konuşup başlarına vuruyor.
***
emir.la.2...
"Biz şimdi ulûm-u an'ane ve ulûm-u diniyeden ziyade garplılaşmaya ve medeniyete muhtacız."
Ben de cevaben dedim:
Siz, farz-ı muhal olarak, hiçbir cihette ihtiyaç olmasa da, ekser enbiyanın Asya'da, şarkta zuhuru ve ekser hükemanın ve filozofların garpta gelmelerinin delâletiyle Asya'yı hakikî terakki ettirecek, fen ve felsefenin tesiratından ziyade hiss-i dinî olduğu halde, bu fıtrî kanunu nazara almayarak garplılaşmak namıyla an'ane-i ıslâmiyeyi bıraksanız ve lâdinî bir esas yapsanız dahi, dört beş büyük milletlerin merkezinde olan vilâyat-ı şarkiyede millet, vatan selâmeti için dine, ıslâmiyetin hakaikine kat'iyen tarafdar olmak, size lâzım ve elzemdir. Binler misallerinden bir küçük misal size söyleyeceğim:
Ben Van'da iken, hamiyetli Kürt bir talebeme dedim ki: "Türkler ıslâmiyete çok hizmet etmişler. Sen onlara ne niyetle bakıyorsun?" dedim.
Dedi: "Ben Müslüman bir Türkü, fâsık bir kardeşime tercih ediyorum. Belki babamdan ziyade ona alâkadarım. Çünkü tam imana hizmet ediyorlar."
Bir zaman geçti, (Allah rahmet etsin) o talebem, ben esarette iken, ıstanbul'da mektebe girmiş. Esaretten geldikten sonra gördüm. Bazı ırkçı muallimlerden aldığı aksülâmel ile o da Kürtçülük damarıyla başka bir mesleğe girmiş. Bana dedi: "Ben şimdi gayet fâsık, hattâ dinsiz de olsa bir Kürdü salih bir Türke tercih ediyorum."
Sonra ben onu birkaç sohbette kurtardım. Tam kanaati geldi ki, Türkler bu millet-i ıslâmiyenin kahraman bir ordusudur.
Ey sual soran meb'uslar! şarkta beş milyona yakın Kürt var. Yüz milyona yakın ıranlı ve Hintliler var. Yetmiş milyon Arap var. Kırk milyon Kafkas var. Acaba birbirine komşu, kardeş ve birbirine muhtaç olan bu kardeşlere, bu talebenin Van'daki medreseden aldığı ders-i dinî mi daha lâzım? Veyahut o milletleri karıştıracak ve ırktaşlarından başka düşünmeyen ve uhuvvet-i ıslâmiyeyi tanımayan, sırf ulûm-u felsefeyi okumak ve ıslâmî ilimleri nazara almamak olan o merhum talebenin ikinci hali mi daha iyidir? Sizden soruyorum.
Nefer Fuat
Her Hayrin Basi Bismillahdir

Nefer

Acemi

Mesajlar: 3

Konum: Halle Westfalen

Meslek: Schüler

Hobiler: Internet,Pc,Futbol,Risale,Arkadas!

  • Özel mesaj gönder

13

07.03.2004, 18:41

biraz uzattim galiba
hakkinizi helal edin!
Nefer Fuat
Her Hayrin Basi Bismillahdir

14

07.03.2004, 20:43

varsa, hakkımız helal olsun nefer kardeşim.
evet hakikaten biraz uzun olmuş.
uzun yazılar forum ortamında biraz zor okunuyor.
şayet bu tür yazılar için kısa bir açıklama ve ardından www.yeniasya.org.tr adresinden kaynak gösterir isek daha uygun olabilir.
bildiğiniz gibi www.yeniasya.org.tr de Risale-i nurların tamamı net ortamına taşınmış.
şimdi de siz bize hakkınızı helal ediniz...
saygılar...

yesghost

Stajyer

Mesajlar: 154

Konum: istanbul zeytinburnu

Meslek: derici

Hobiler: risale-i nur

  • Özel mesaj gönder

15

07.03.2004, 22:25

Alıntı

Yusufcan

arkadaşım çok güzel sorularına devam ediyorum...

Alıntı

Nurculuk nedir, nasil, nicin ve neden olunur??


..Nurculuk nedir ..sorusuna cevap verdim tadmin değilseniz biraz daha açabilirim

6 nasil, nicin ve neden olunur? nasıl nurcu olunur bunun kararı Risale-i Nur kara verir buda nura dost nura kardeş nura talebe niteliğinde olur şartları var uyarsa insan buşartalarda olabilir.

nicin Nurcu olunur? buzamana kadar her asırda mücedid gelir.. ve manevi tevsiri ile gelir maksat asrın şartlarına göre yorumu olur.. ve dini daha iyi kavrama imkanı tanır Risale-i Nur bu tevsirlerdendir.. yani kıyamete kadar sürecek tevsirdir ve 14. tevsirdir birdaha manevi tevsir gelmiyecektir birtek ı ş a r a t - ü l ı ' c a z eserin devamı hariç

şimdi sen bu esrin nedenbukadar önemli olduğunu bilsen işte onun için Nurcu olur insan bu olay anlıyabilmek için zaman alır ozaman zarfında anlıyabilir insan

Alıntı

Bir Nurcu olarak neler yapiyorsunuz??


7 nurcular ilim öğrenir ve öğretir bu ilimler ise çok kıymetlidir nedeni şu Allah'ı bu ilimler sayesinde ne olduğunu anlamaya çalışır yada tanımaya ve bu tanıma olayı Allah'ın güzel isimlerde saklıdır .. ve tek tek anlatır Risale-i Nur..

Alıntı

Hayatinizi nasil yasiyorsunuz??


8 Risale-i Nur tavsiye etiği tarzda yaşar nurcular.. bu tarz nedir helal ve haram dairelerinin sakıncalarını izah eder ve nasiyat eder ve vermiş olduğu ilimle insan güvende olduğunu hiseder neye karşı dünyanın acımasız tutumuna karşı. ve isyan hiç etmezler eğer başlarına kötü hal gelse "kimbilir ben neyaptımki bunlar başıma geldi" der iyi bir şey olsa Allah'ı anarlar "bu hal Allah tandır" derler eğer kötü bir işyapalarsa "bu benim kabahatimdendir benim yüzümden oldu" derler iyi bir iş yapsalar "bu iş benim kudretimin eseri değildir bu yapılan iş bizat Allah tarafından yapılmıştır" der.. kısacası sevgili peygamberimizin ve arkadaşlarının yaşam tarzlarını örnek alır ve ona göre hareket etmeye çelışırlar güclerinin yetiği kadarıyla


saygılarımla

yesghost

Stajyer

Mesajlar: 154

Konum: istanbul zeytinburnu

Meslek: derici

Hobiler: risale-i nur

  • Özel mesaj gönder

16

07.03.2004, 22:27

ufak bir uyarı: sevgili arkadaşlarım mümkünse konuya kaynak göstericeksek kısa olmasına özen gösterelimki okunması kolay olsun istisnalr haricinde

yesghost

Stajyer

Mesajlar: 154

Konum: istanbul zeytinburnu

Meslek: derici

Hobiler: risale-i nur

  • Özel mesaj gönder

17

07.03.2004, 22:41

Fethullah Gülen meselsi..

ahmedsaid arkadaşımın dediği gibi ne alakaysa alakalıymış gibi gösteriliyor.. halbuki alakalı değidir

Fethullah Gülen Risale-i Nurun düsturalrına uysaydı alakalı olurdu..

kötü birisimidir? hayır.. farklı bir hizmet anlayışı var

yesghost

Stajyer

Mesajlar: 154

Konum: istanbul zeytinburnu

Meslek: derici

Hobiler: risale-i nur

  • Özel mesaj gönder

18

07.03.2004, 23:00

Reflection® arkadaşım...

Kur-an bir cevherdir.. cevher ise işlenmeyi ister.. cevher olarak kalırsa faydalanma oranı az olur.. Risale-i Nur Kur-an cevherini alır ve işler bizlere faydalı bir ilim olarak hayatımıza geçiri uygularız

Alıntı

"Kur’an’da emredildiği şekilde Müslüman olarak yaşayıp, Müslüman olarak ruhumu Allah’a teslim etmekten başka bir derdim olmadı"


bunu diye bilmek için Kur-anı çok iyi bilmesi lazım belki Fethullah Gülen bu ilmi biliyordur oysaki bizler bilmiyoruz bunun içinde Risale-i Nur ışığı altında haraket ediyoruz elimizden geldiği kadarıyla..

Alıntı

Peki nurcu olmak ile Kur’an’da emredildiği şekilde Müslüman olarak yaşamak arasinda cok buyuk bir fark mi var acaba ?


bu sorunun cevabını anlamış olmanı ümid ediyorum ...olaylara lütfen taraflı bakma baktığın müdetce doğruları göremezsin....

Risale Okuyorum arkadaşımda gerekli açıklamayı zaten yapmış

ben Risale-i Nur dan aldığım ilme göre diyorum .. müslüman olan tüm insanların hakını savunurum ve zarar gelmesini istemem kim olursa olsun bu Risale-i Nurun dışındada olursa aynı değişmez ... fakat kim olursa olsun Risale-i Nura dil uzatır kötülerse ve bunu bilerek yaparsa düşmanımdır.. hiçbir nurcu arkadaşıma toz kondurmam..

saygılarımla

19

08.03.2004, 00:49

Re: tepe85 sorular

Selamunaleyküm Yesghost kardeş,

Alıntı sahibi ""Yusufcan""

Sevgili dost,

Nurcu oldugunuzu soyluyorsunuz. Oncelikle bunu aciklamanizi rica ediyorum. Nurculuk nedir, nasil, nicin ve neden olunur?? Bir Nurcu olarak neler yapiyorsunuz?? Hayatinizi nasil yasiyorsunuz??

Yusufcan kardeşimiz bu sualleri "tepe85" kardeşe sormuştu. Aslında ondan cevap bekliyorduk, ama yine de Allah razı olsun. :mrgreen:
Biz muhabbet fedâileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur.

Mesajlar: 31

Konum: Hollanda

Meslek: ogretmen

  • Özel mesaj gönder

20

08.03.2004, 09:43

Sevgili Yegshost

Cevaplarin icin tesekkurler..

Fakat cevaplarinda daha cok olani ve olmasi gerekeni umum adina soylemissin..

Ancak, ben daha cok ferdi olarak cevaplanmasini kastetmistim..

Maksat, insanlarin neyi nicin savunduklari konusunda dahada bilincli bir sekilde bilmeleri..

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir