Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Talebe

Acemi

  • Konuyu başlatan "Talebe"

Mesajlar: 19

Konum: Köln / Almanya

  • Özel mesaj gönder

1

01.01.2004, 21:37

Riyazet ve Halvet

Selamün aleyküm abilerim ve kardeşlerim,

Riyazet ve Halvet konularının Risale-i Nur mesleğinde yerleri nedir ?
Bilhassa riyazetin yakin'in hasıl olmasında vazgeçilmez bir unsur olduğu bir çok alim tarafından belirtilmektedir (ve bundan dolayı tasavvuf mesleğinin vazgeçilmez parçasıdır).
Risale-i Nur'ların bu gibi nefsi terbiye metodlarına yaklaşımı ne şekildir?
Risale-i Nur mesleğine sadık kalma şartı ile, riyazet ve halvete başlamamızın sakıncaları var mıdır?

Yardımcı olabilirseniz çok teşekkür ederim.

2

02.01.2004, 12:56

Talebe kardeşim;
riyazat ve halvet dediğimiz mesele, "az ye, az konuş, az uyu" prensibinin "çok çok az ye, çok çok az konuş, çok çok az uyu" şeklinde uygulanmasıdır. bu uygulamanın neticesi ise akıl, kalb ve ruhun nefis üzerinde bir mevki alarak nefsi ruha tabi etmektir. bu hal ise umumi bir cadde değil, tarikat mesleğine has hususi bir yoldur.
risale-i nur ise bir hakikat mesleğidir.
bu noktada "az ye, az konuş ve az uyu prensibi ışığında, "yeyiniz, içiniz ama israf etmeyiniz" ilahi emri mucibince hareket etmeli. buradaki "az"lığın ve "israf etmemenin" ölçüsü ise kişiden kişiye değişebilir. Risale-i Nurda ise "taam üstüne taam yememek ve yemek yedikten sonra en az 5 saat bir süre beklemek" gibi bir ölçü verilmiştir. siz yine de 19 lema adlı risaleyi okursanız daha geniş bilgi edinebilirisiniz.
illa ki riyazet ve halvet hali yaşanmak isteniyorsa Risale-i nurda bunun ölçüsü okumaktır.
siz, talebe kardeşim şimdiye dek okuduğunuz günlük okuma miktarını ikiye katlayarak riyazata başlayabilirsiniz.

saygı ve muhabbetle

Talebe

Acemi

  • Konuyu başlatan "Talebe"

Mesajlar: 19

Konum: Köln / Almanya

  • Özel mesaj gönder

3

09.01.2004, 23:26

Ahmet Said abi,

cevabınıza teşekkürüm çok gecikti, hakkınızı helal edin.
ıktisat risalesini tabii ki okudum ve tavsiyeniz istikametinde burada belirtilen ölçüleri kendime esas almaya inşaallah karar verdim.
Üstadımızın iktisat anlayışının kendi hayatına yansımasını riyazete pek yakın bulmam sorumun sebebiydi.
Tekrar teşekkür ederim.
Bilmukabele saygı ve muhabet ile.

4

10.01.2004, 12:16

talebe kardeşim;

Allah sizden razı olsun. sizleri ve bizleri ebediyen nurlara hadim ve talebe yapsın.
bu forumda sizin gibi müdakkik kardeşlere çok ihtiyaç var. zaten forumların bir maksadı da sohbeti ve irtibatı devam ettirmektir.



saygı ve muhabbetle...

5

15.03.2005, 21:53

Geçmiş başlıkları kurcalıyorum, malumunuz 19 Mayıs 2004'de forumun üyesi oldum, ondan öncesine de pek bakmadım, yakın tarihte göz gezdirmeye başladım üyeliğimin evvelindeki başlıklara, konulara...

Bu riyazet konusu benim de aklıma takılıyor, yani gerekli olup olmaması, en azından yemeğin az ve ayarında yenmesi gerektiğini düşünmeye başladım, zira müşahede ettim ki tamamen rahatı bulacağım şekilde, yer, içer ve hakeza diğer fiilerde bulunursam Allah'a karşı olan acz ve fakrım konusunda gaflete doğru dalışa başlıyorum, sanki içimden bir ses kulluğu inkar et, tekebbüre başla, ihtiyacın yok diyor, yani bir nev'i fir'avnlığa teşvik.

Öte yandan, oruç mu tutsam, az mı yesem diye düşünüyorum, ama annem -Allah razı olsun- sürekli hizmette bulunuyor :) , çok koyuyorsun desem de çok koyuyor, ben de arttırmak istemiyorum tabakta israf olacak diye. En azından yetecek kadar yemek konusunda tavsiyelerinize ihtiyacım var, sizce annemi nasıl ikna edebilirim :) ... tamam... bu işin biraz muhabbet (geyik) kısmıydı...

Asıl sorum şu:
Üstad risalelerde bazı zatların bazı maddi hacattan tecerrüd ederek, daha ruhani olduğunu (ve de galiba tayy-ı mekân gibi kerametvarî hallere mazhar olduklarını, maddi şeylerle daha az mukayyed) anlatıyor, galiba velilerden bahsediyor. Bu mesele nerelerde geçiyor? Bu tecerrüd için ölmeyecek kadar yemek mi gerek?

Soruyu sorarken eksik anlatmış veya farkında olmadan çarpıtmış olabilirim...

Not: Forumun üyesi olup, forumu takip edip de beni daha derunî ve derinden tanıyan kardeşler bilir, uçmak (tayy-ı mekân) için üzerimde çok fazla maddî ve de manevî ağırlık var. Bu beş harfli kelimeyi tamamlayabilen ne dediğimi anlayan üyedir.

R * * * L

* : Bir harfe tekabül eder.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

6

30.03.2005, 07:00

Ali FERşADOğLU

Riyazet ve nefis terbiyesi




Riyâzet; maddî, nefsî arzularını meşrû dairede karşılamak, en asgarî seviyeye, geri plana itmek; rûhî, mânevî, ulvî, yüce duyguları önplana almak, nefsi terbiye etmek, perhiz ve mânevî idman yapmaktır. Bunu şöyle açabiliriz: Hareket ile formu korumak, moral gücünü yüksek tutmak; az yemek/içmek; rejim; düzenli ve ölçülü uyumak; zamanı israf etmeden tefekkür ile değerlendirmek...

Bir hadîste, “Kişi yeme içmeyi azalttığında içine nur, ışık, mânâ dolar”1 denmesinin sırrı budur. Zaten tasavvuf terbiyesinde, bu psiko-fizyolojik ve psişik kazanımlar; kıllet-i taam, kıllet-i menam, kıllet-i kelâm (az yemek, az uyumak, az konuşmak) şeklinde formüle edilmiştir.

Bunun yanında katıksız, hâlis sevinç, mutluluk ve huzûrun helâl dairede, yâni, kuvve-i şeheviyenin tatmin edilmesinde yattığı; gayr-i meşru zevk ve lezzetlerin bizatihi mutsuzluk, huzursuzluk ve zehirli bal olduğu akıl, kalb ve hisler ikna edilerek anlatılır.

Aynı zamanda nefsî/olumsuz duyguları müsbete kanalize eder. Gayr-i meşrû lezzetlerin ve günahların verdiği zevkten kat kat elemleri beraberinde getirdiklerini izah ve ispat ederek o bataklıklara düşmekten alıkor.

Emmâre denen serkeş nefsimizden kurtulup, terbiye etmenin, rûhu ve duygularımızı tekâmül ettirmenin, geliştirmenin yollarından birisi de dengeli ve ömürboyu riyâzet/perhiz/rejim ve spor yapmak; başta yeme içme olmak üzere dengeli bir hayat yaşamak; aşırılıklardan kaçınmaktır.

Böylece, Bediüzzaman’ın tesbitiyle; akıl midemize, rûh cesedimize, kalb nefsimize hâkim olur; Sünnet-i Seniyye dâiresinde kalıp israftan sakınır; az yemekle iktifa eder; enerjimizi ulvî hakikatlere, tefekküre, ilme, zikre, tesbihe, virde ayırıp mânevî seyahat ve gözlemde mesâfeler kat’etmenin yollarını gösterir.

Hareket, çalışmak sporun/riyâzetin diğer cephesini oluşturur. Nefsi harekete getirmek, rûh/duygu ve bedenimizi çalıştırmak bu noktada da önem arzeder. Çünkü; heyecanlı ve hareketli bir fıtratta yaratılan insanın rahatı, huzuru; çalışma, gayret, emek sarf etmektedir. Hareketsizlik, tembellik ise sıkıntı ve üzüntü kaynağıdır.2 Bu da insanın hem moral, hem de beden açısından çökmesi demektir.

Dipnotlar:

1-Camiü’s-Sağîr, Hadîs No., 469; 2-Münâzârât, s. 139

30.03.2005

E-Posta: afersadoglu@ttnet.net.tr

Kaynak
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir