Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Alkan

Usta

  • Konuyu başlatan "Alkan"

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

1

16.11.2005, 03:06

Nurları okumada asıl başarı

NURLARI OKUMADA ASIL BAşARI
Nasıl ve ne kadar okumalıyız?
-ılgili olduğu için bu başlığa da ekliyorum-


Merhabalar Düşünceli Arkadaşlar..

Bizler çoğu zaman, eserleri az okuduğumuzdan dert yanıyoruz. Anlayamamaktan şikayetçiyiz. Bu önemli konuyu halletmek için.. şöyle düşünmemiz gerekmez mi: Arabesk takılmak değil; kendimizi sorgulamak lazım.

Kendim için müellifin yaptığı gibi araştırma ve ikna yolunu deneyeyim. Umarım size de faydası olur bu notların.. Ve umarım bilindik gelmez.

Ketmeden Engellerden Çıkış

Sanırım bizim okumamıza ket vuran en az şu engeller var:

1. ıhtiyacı hissetmiyoruz; çünkü ya dünya cazibesi unutturuyor; veya olduk, piştik zannediyoruz. ışte aç olsak bu mutfağa koşardık.
2. Eserlerin gücünü farketmemişiz; çünkü ya anlamamışız ne anlatıyorlar; veya tanık olmamışız nasıl muzaffer oluyorlar. ışte biz kaynaklarımızın gücünden yana hayli gafiliz. Elimiz altında elmaslar hazinesi var.
3. Veya tam dava edinmemişiz; çünkü ya davayı idrak etmemişiz; veya nefis boğazımıza basıyor, başımıza vuruyor. ışte içinde evladımız yanan konağa koşmamak nasıl mümkün değilse, öyle de dava edindiği halde aksi davranmak mümkün olmazdı. Buna da dikkat..

Bunlarda birbirini doğuran döngü var bir bakıma: ıhtiyacı hissetmek okumayı sağlıyor, okumak ihtiyaç hissini tahrik ediyor. Okudukça eserlerin gücünü farkediyoruz; farkettikçe mütalaaya devam ediyoruz. Davayı benimsedikçe sarılıyoruz kitaplara; sarıldıkça da dava netleşiyor zihnimizde..

Bu eserler ki Kur'an'dan nebean etmişler. Bu eserler ki tecdid yapıyor. Bu eserler ki Said Nursi gibi bir şahsiyet bunlara kapak olmuş.. Bu eserler ki -tahminim- yeryüzünde en az 4 milyon seveni ve yüzbinlerce okuyanı var. Ve sayısız şahsiyetlere imanda hizmet ve vesile olmuşlar.

Bu asır ki sağ salim içinde ömür noktalamak için Nurlar kadar bilmek gerekiyor. Bu çağ ki Risale kadar sebat ve marifet istiyor. Ben madem oturup yeniden Nurları yazamam. Madem hazır yazılmışlar; madem bu hakikatlar olmadan devrileceğim; bu köklerden beslenmem hayati bir mesele...

Yirminci mektuptaki kişi, nasıl istatistikli bir nevi coğrafya yazmak için: ya beş paralık tel ile telefon makinesini Sultanın telefon ve telgraf merkezine bağlar, her yerle görüşür, bilgi alır. Veyahut tüm yerleri gezmek veya yeni bir telefon-telgraf santralini her yere çekip Sultan kadar masraf etmek gerekecek.

Aynen onun gibi bütün bu hakikatları anlamak için, ya beş paralık akıl telimi Nurlar merkezine bağlayacağım; veya tüm bu hakikatları keşfeden ikinci bir Bediüzzaman olacağım. ıkinci şık pek şık gelmiyor bana ve çok zor olduğu için mantıken makul olan birinci yolda ilerlemeliyim.. Okumalıyım. Bana bundan başka yol yok.

Risale-i Nur Ne Kazandırır

60 yaşlarında muhterem bir büyüğüm hayalen Nurlardan sormuş.. Nurlar ne kazandırdığını hakikat lisanıyla söylemiş. Söylenirken not ettim, Risale-i Nur ne kazandırır:

1. Huzur-u Daimî
2. Sağlam bir tahkikî îmân
3. ıyi bir uhuvvet
4. Muhkem bir ihlâs
5. Eneye tokat
6. ısrafsız iktisat
7. Maişette bereket
8. Derin bir şefkat
9. ıkna gücü
10. Geniş tefekkür
11. Devamlı faaliyet
12. Örnek bir edeb
13. şuurlu itaat
14. Metotlu hayat
15. Toplumda güven


Daha ne olsun, Allah aşkına?


Ne Kadar Okumalı

Bir arkadaşım var, Serkan. Risaleleri 5 defa tekrarlamış. Bazılarını duydum 27 kere Sözleri bitirmiş. Bazı kişiler tüm külliyatı 80 defa, hatta 120 defa bitirmiş. Fethullah Gülen Hocaefendi'nin en az 600 kere(bana biraz abartı gibi geldi neyse) bitirmiş olduğunu duydum. Belki tahdis-i nimet olarak kendisi söylemiştir. Zaten günde 200 sayfa okumakla en az 40 yıl tutar. Demek ki okundukça okunuyor. Cezbe incizaba inkılab ediyor. Bir de meselenin ömürlük olduğu anlaşılıyor.

Her zaman duyduğumuz bu klasik istatistiki bilgiden sonra, şunu sorgulayayım: Neden önce perdeli, sonradan inkişaf ediyor bu eserler; neden armut piş ağzıma düş değil?

şöyle: Bugün yirminci mektup denilen şaheser bahçesinden elim yetiştiği meyveleri koparmaya çalışıyordum. "Ve huve ala kulli şey'in Kadir ve ileyhil masir" sırlarını okuyordum.

ışte ordan aklıma geldiğine göre.. Nasıl ki her bir asker bütün ordu gücünü ardına alır ve alabilir. Her bir parça risale de bütün Risale-i Nur ordusunu ardına alıyor. Bu yüzden bütün Risaleleri (külliyatı) bütüncül bilmek ve fakat iyi bilmek gerekiyor ki derin anlamak mümkün olsun.

ışte bu birlik ve bütüncüllük içinde okumadığımız için perdeli gidiyor, anlamayınca kaçmak geliyor. Perdenin aralanması yine okumakla ve mütalaa ile olur.

Asıl mesele: Süreklilik

Yukarıda bahsettiğim arkadaşım Serkan hayli ilginçtir. Diyelim sabah uyandı, daha eserleri okuyamadan bir işi çıktı. Dışarı çıkmadan önce mutlaka şunu yapar: ılla eline eseri alır, yarım sayfa dahi olsa okur. Okumadan gitmez. Çünkü marifet çok okumakta değil, süreklilik sırrına mazhar olmakta, anlamış.

ışte bu süreklilik sırrını yakalamak için her gün -miktar çok önemli değil, ne kadar olsa kârdır- elden geldiğince okumak gerektiği kanısındayım. Her gün biraz okumak.. Bir iki paragraf bile olsa.. Yeter ki sayfa ipi her defasında yeni yeri işaret etsin. Mesele süreklilik sırrına mazhariyet.. Süreklilik sırrı.. Süreklilik..

Zaten kemmiyetten ziyade, keyfiyet önemli değil miydi? Teknik ve miktardan ziyade, ihlâs önce gelmeli değil miydi? Süreklilikten daha güzel ihlâs mı olur?

Yahu ey tenbel nefsim! ımtihan dünyasındasın; bırak arabesk takılmayı.. ınsaf et.. Herşeyin de pişip ağzına düşmesini bekleme! Bırak bu inadı.. Kolay gelsin.



ALINTIDIR
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

2

06.12.2005, 21:38

gerçekten önemli bir yarayı deşmişsin sana katılıyorum risaleleri hakiki kıymetini bilmek demek bizim yaptığımız gibi olmaz.yaşamak herşeyimizle Allah razı olsun

Mesajlar: 8

Konum: istanbul

Meslek: öğrenci

Hobiler: nurcular ve imana karşı duranlar!....

  • Özel mesaj gönder

3

15.12.2005, 19:08

valla haklısınız..

arkadaşlar gerçekten allah razı ola bu konuya temas ettiğiniz için..okumuyoz okumuyoz tabi kendi adıma diyomda gerçekten yeteri kadar okuyamıyoz..dua edinde gerektiği gibi muhatap olalım nurlara...dua ile.

4

20.12.2009, 01:11

Evet, keçeliler buyrun buradan devam edelim..

5

20.12.2009, 02:02

Ruhefza anlayisin icin seni tebrik ediyorum.

Okuma-anlama ve kendi malim haline getirme sureci ile ilgili,onceden maruz kaldigim ve bizzat benim yaptigim yanlis bir seyi paylasmak istiyorum;

Cevremdeki Risale okuyuculari arasinda ragbet goren ve benide yonlendiren bazi yaklasimlar Risale okumalarima zarar vermistir...Bunlari burada paylasmak ,muzakere etmek ve hayatimizdan silmek gerekir diye inaniyorum.

1)

Risalenin kurdugu mantigi yakalamak esas olmalidir.
Risalelerden cumleler ezberlemek ve muhatap oldugun kisiye o cumlelerle cevap vermek cok zararli bir davranistir.Herkes kendisi olmadir."Bundan ben boyle anliyorum ve bu anlayisimin sebepleri sunlardir" demek esastan istifade etmek demektir ve muzakere edilebilirligi arttirir.Yoksa "Ustad boyle diyor" demek istibdattir.Insani insanliktan eder.Kimse fikrini paylasamaz.Risale-i Nur`dan istifade edememenin gostergesidir.

(aklima geldikce paylasacagim insallah.Lutfen sizlerde paylasin)

6

20.12.2009, 02:54

Ruhefza anlayisin icin seni tebrik ediyorum.

Okuma-anlama ve kendi malim haline getirme sureci ile ilgili,onceden maruz kaldigim ve bizzat benim yaptigim yanlis bir seyi paylasmak istiyorum;

Cevremdeki Risale okuyuculari arasinda ragbet goren ve benide yonlendiren bazi yaklasimlar Risale okumalarima zarar vermistir...Bunlari burada paylasmak ,muzakere etmek ve hayatimizdan silmek gerekir diye inaniyorum.

1)

Risalenin kurdugu mantigi yakalamak esas olmalidir.
Risalelerden cumleler ezberlemek ve muhatap oldugun kisiye o cumlelerle cevap vermek cok zararli bir davranistir.Herkes kendisi olmadir."Bundan ben boyle anliyorum ve bu anlayisimin sebepleri sunlardir" demek esastan istifade etmek demektir ve muzakere edilebilirligi arttirir.Yoksa "Ustad boyle diyor" demek istibdattir.Insani insanliktan eder.Kimse fikrini paylasamaz.Risale-i Nur`dan istifade edememenin gostergesidir.

(aklima geldikce paylasacagim insallah.Lutfen sizlerde paylasin)
Bu baslik altindan mi devam etmek istiyorsunuz? Yoksa yeni bir baslik mi acilsa daha mi iyi olur? Ilk mesajdaki alintinin perspektifi daha farkli oldugunu anladigim icin soruyorum. Risale-i Nur nasil okunmali? gibi bir baslik acilabilir belki.

7

20.12.2009, 14:03

Yoksa "Ustad boyle diyor" demek istibdattir.Insani insanliktan eder.Kimse fikrini paylasamaz.Risale-i Nur`dan istifade edememenin gostergesidir.



Keçeli (keçeli dediğim için rahatsız olma lütfen, yarı yaşımda olduğunu bildiğim için diyorum (: )

şimdi bu son cümleleri, "insan, herkesi kendisinden üstün bilmelidir." cümlesi ile,

Zübeyir Abimizin inceden inceye târif ettiği "nikbinliğin" neresine oturtacağız..?

Bizim vazifemiz biri/lerini teraziye koyup tartmak mıdır..?

Kalb bundan su-i zan ile zarar görmez mi..?

Veya şöyle diyelim:

Tamam bunu yapanlar varsa bile, bizim bu türden şeylere takılıp kalmamız, hizmetteki şevkimize zarar vermez mi..?

Ve tabii "uhuvvete" ve tabii "ihlasa"..?

Yâni, kimin ne tarzda olduğu, bizi ne kadar ilgilendirmeli..?

8

20.12.2009, 16:01

Yoksa "Ustad boyle diyor" demek istibdattir.Insani insanliktan eder.Kimse fikrini paylasamaz.Risale-i Nur`dan istifade edememenin gostergesidir.



Keçeli (keçeli dediğim için rahatsız olma lütfen, yarı yaşımda olduğunu bildiğim için diyorum (: )

şimdi bu son cümleleri, "insan, herkesi kendisinden üstün bilmelidir." cümlesi ile,

Zübeyir Abimizin inceden inceye târif ettiği "nikbinliğin" neresine oturtacağız..?

Bizim vazifemiz biri/lerini teraziye koyup tartmak mıdır..?

Kalb bundan su-i zan ile zarar görmez mi..?

Veya şöyle diyelim:

Tamam bunu yapanlar varsa bile, bizim bu türden şeylere takılıp kalmamız, hizmetteki şevkimize zarar vermez mi..?

Ve tabii "uhuvvete" ve tabii "ihlasa"..?

Yâni, kimin ne tarzda olduğu, bizi ne kadar ilgilendirmeli..?
Afedersiniz ama, hizmet bildigimiz seyde yanlislar varsa bu dedikleriniz gecerli degildir malesef. Once bulundugumuz yere bir bakacagiz. Ne kadar dogrudayiz onu tespit edecegiz. Burada yapilmaya calisilan da hatalarimizi tesbit edip hakikate inkilap ettirmektir.

En bastaki yorumunuz icin de sunu soylemek istiyorum. Buradaki soylenenler hep "kendimize"dir kendi nefsimizedir. Gorduklerimiz yasadiklarimiz hep bizim icin bir derstir. Burada hic bir kimsenin ismi verilmemis hic kimse ima edilmemistir. Dolayisiyla o sozun burada anlami yoktur. Biz insani ozelligimizi kullanarak dunyamizda olan bitenlerden iman yoluna dogru dersler cikartiriz. Bu yaratilisin ta kendisidir zaten.

Bunu yapanlar varsa bile diyerek... aslinda siz kendinizi farkli bir konuma koyup sorgulamadan uzaklastiriyorsunuz. Biz bunu yapmiyoruz. Bunu yapmak dogru degil. Biz kendimize bakacagiz, kendimizi her zaman sorgulayacagiz. Iman bir surec oldugu icin kendimizi hakkin uzerinde oturan, artik bir caba gostermeye gerek olmadigini dusunen biri olarak gormememiz gerekiyor.

9

20.12.2009, 16:33

Neyse, farklı cihetlerden bakıyoruz belli ki..Siz devam edin keçeliler..(=

10

20.12.2009, 18:47

Bizler Nur Talebesi olarak Üstadımız Hz.lerinin bize öğrettiğinden başka bir şey bilmeyiz. Ve kafa fenerimizi hiç kullanmayız.

[Mahkemenin kararnamesinde hayret ve takdirle yazılan bir fıkradır.]

Risale-i Nur’u yazmanın uhrevî ve dünyevî pekçok faydaları olduğu, bunların da:

1. Ehl-i dalâlete karşı mânen mücahede etmek.
2. Üstadına neşr-i hakikatte yardım etmek.
3. Müslümanlara iman cihetinde hizmet etmek.
4. Kalemle ilmi tahsil etmek.
5. Bazan bir saati bir sene ibadet hükmüne geçen tefekkürî ibadeti yapmak.
6. İman ile kabre girmektir.
Beş türlü de dünyevî faydaları var:
1. Rızıkta bereket.
2. Kalbde rahat ve sürur.
3. Maişette sühulet.
4. İşlerinde muvaffakiyet.
5. Talebelik faziletini almakla, bütün Risale-i Nur talebelerinin dualarına hissedar olmak olduğu ve bunların yakında gençlik tarafından idrak olunup üniversitenin bir Nur mektebi haline döneceği yazılıyor.[/size]
Şualar. 14. Şua

11

20.12.2009, 18:57

Bizler Nur Talebesi olarak Üstadımız Hz.lerinin bize öğrettiğinden başka bir şey bilmeyiz. Ve kafa fenerimizi hiç kullanmayız.

[Mahkemenin kararnamesinde hayret ve takdirle yazılan bir fıkradır.]

Risale-i Nur’u yazmanın uhrevî ve dünyevî pekçok faydaları olduğu, bunların da:

1. Ehl-i dalâlete karşı mânen mücahede etmek.
2. Üstadına neşr-i hakikatte yardım etmek.
3. Müslümanlara iman cihetinde hizmet etmek.
4. Kalemle ilmi tahsil etmek.
5. Bazan bir saati bir sene ibadet hükmüne geçen tefekkürî ibadeti yapmak.
6. İman ile kabre girmektir.
Beş türlü de dünyevî faydaları var:
1. Rızıkta bereket.
2. Kalbde rahat ve sürur.
3. Maişette sühulet.
4. İşlerinde muvaffakiyet.
5. Talebelik faziletini almakla, bütün Risale-i Nur talebelerinin dualarına hissedar olmak olduğu ve bunların yakında gençlik tarafından idrak olunup üniversitenin bir Nur mektebi haline döneceği yazılıyor.

Şualar. 14. Şua
Risale-i Nur'da aklimizi kullanmamamiz gerektigine dair ifadeler nelerdir yazar misiniz buraya? Aklini kullanmayan insan, insan midir? Akil aleti niye verilmis insana eger boyle birsey varsa?

12

20.12.2009, 20:05

Yeni bir baslik actim.Hepinizi dusuncelerinizle birlikte oraya davet ediyorum.

13

20.12.2009, 20:11

Yeni bir baslik actim.Hepinizi dusuncelerinizle birlikte oraya davet ediyorum.
Allah razi olsun. Insallah actiginiz basliktan devam edelim.

14

20.12.2009, 22:42

Yoksa "Ustad boyle diyor" demek istibdattir.Insani insanliktan eder.Kimse fikrini paylasamaz.Risale-i Nur`dan istifade edememenin gostergesidir.



Keçeli (keçeli dediğim için rahatsız olma lütfen, yarı yaşımda olduğunu bildiğim için diyorum (: )

şimdi bu son cümleleri, "insan, herkesi kendisinden üstün bilmelidir." cümlesi ile,

Zübeyir Abimizin inceden inceye târif ettiği "nikbinliğin" neresine oturtacağız..?

Bizim vazifemiz biri/lerini teraziye koyup tartmak mıdır..?

Kalb bundan su-i zan ile zarar görmez mi..?

Veya şöyle diyelim:

Tamam bunu yapanlar varsa bile, bizim bu türden şeylere takılıp kalmamız, hizmetteki şevkimize zarar vermez mi..?

Ve tabii "uhuvvete" ve tabii "ihlasa"..?

Yâni, kimin ne tarzda olduğu, bizi ne kadar ilgilendirmeli..?
Yani abla konulari birbirine neden karistiriyoruz ki?
Suraya yazmakla neyin pesinde oldugum,lisan-i haliyle ne demektedir acaba?En iyi ben biliyorum dusuncesi ile, "fikirlerinizi paylasin,istifade etmek istiyorum" dusuncesi birbirinin zitti degilmidir?

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir