Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

oNUR

Stajyer

  • Konuyu başlatan "oNUR"

Mesajlar: 142

Konum: Istanbul

Meslek: Öğrenci

  • Özel mesaj gönder

1

15.02.2005, 21:04

Böyle bir soruya nasıl cevap verilir?

Selamün aleyküm
Ben bazan karşılaşıyorum.
Özellikle ıHL mezunları soruyorlar.
Yaklaşık olarak şöyle; biz Risale-i Nur'a verdiğimiz ehemmiyeti Kur'an'a vermiyormuşuz. Kur'an varken Risale-i Nur hizmetini abartıyormuşuz. Az Kur'an çok Risale-i Nur okumamız eleştiriliyor.
Bu ve benzeri sorulara nasıl cevap verebiliriz?
Selametle
ıhya-yı din, ihya-yı millettir. Hayat-ı din, nur-u hayattır.

2

15.02.2005, 21:55

Ben imam-hatip lisesine hep karşıydım buna ilahiyatta dahil ve hala karşıyımdır.Orda yetişen bir sürü insan tanıyorum ve bu tanıdıklarımın yüzde 95 i hiçte lisenin adına yakışır davranmıyorlar....
Sizin sorunuza en iyi cevapta:Risale-i Nur, bu asrı ve gelecek asırları nurlandırabilir bir mucize-i Kur’âniyedir.

3

15.02.2005, 22:19

ve aleykümüsselam,


Önce bir yazı alıntısıyla başlayayım, link de vereyim, ama link şu an çalışmıyor, benim harddiske kaydetmiştim, oradan kopyalıyorum.

Portre

Abdulkahir-i Cürcani (?-1079)

Arap dili ve edebiyatı alanında büyük bir şöhrete sahip olan Abdülkahir'in hayatı hakkında geniş bilgi mevcut değildir. Künyesi, Ebu Bekr Abdülkahir b. Abdürrahman b. Muhammed el-Cürcani şeklindedir. Yaşadığı zaman dilimi, Büyük Selçuklu Devleti'nin kurulup geliştiği bir döneme rastlar. Bu dönemin önemli kültür merkezlerinden birisi Cürcan'dır. Burada doğdu ve bütün hayatını da burada geçirdi. şöhret bulduğu Arap dili ve edebiyatı alanındaki hocası Hasan el-Farisi'dir.

Eğitimini tamamlayıp ders vermeye başladıktan kısa süre sonra, şöhreti yayılmaya başladı. şöhret olduktan sonra, kendisinden ders almak isteyen bir çok kişi Cürcan'a akın etmeye başladı. Dile olan hakimiyeti ve nazma yatkınlığından, bir çok kaside yazdı. Hakkında kaside yazdığı meşhur kişilerden birisi de Selçukluların en meşhur veziri Nizamülmülk'tür.

Abdülkahir, nahiv (sözdizimi) alanındaki üstün yeteneklerinden dolayı "ımamü'n-nühat" olarak şöhret buldu ve bu özelliğiyle tanındı. ıran asıllı olmasına rağmen hiç Farsça eser yazmadı ve Arap dilini Arap mantığı ile ele almada muvaffak oldu. Araştırmacılar tarafından büyük dil alimi ve belagat şeyhi olarak kabul gördü.

Çalışmalarında, Kur'an-ı Kerimin belagatı ve icazı üzerinde durdu. Kelam ilminin önemli uğraş alanlarından olan "icaz" meselesi ve nazım konusunda önemli çalışmalar yaparak bu konuda eserler verdi. Kur'an-ı Kerim'in, akılları hayrette bırakan ve hayranlık uyandıran söz dizimi, nazmı, kelimelerin yüklendiği manalar çok sayıda araştırma ve incelemeye konu olmuş ve olmaktadır. Abdülkahir de nazım kavramı üzerinde yoğunlaştı. Kur'an-ı Kerim'in ifadelerindeki kusursuzluk, mana ve ahengindeki mükemmel uyumunu (fesahatini) tek tek kelime ve harfler üzerinde değil de, cümle tekniğinde bulduğunu ifade etti. Bu fikir ve düşüncelerini Delailü'l-ı'caz adlı eserinde dile getirdi.

ıcazın, kelimelerde aranmaması gerektiğini ifade etti. Çünkü, Kur'an-ı Kerim'de yer alan kelimeler daha önce de Araplar arasında kullanılmaktaydı. Ona göre bir kaçı müstesna büyük bir kısmı aynı anlamlarında kullanılmışlardır. Her bir kelimenin sembolize ettiği bir mana zaten zihinde mevcuttur. Kur'an-ı Kerim'in cümle tekniği ise muazzam bir icaz kazandırmaktadır. Dolayısıyla cümle tekniği üzerinde durulması gerektiğini ifade etti.

Abdülkahir'e göre, Kur'an-ı Azimüşşan'ın gerçek icazı fesahat ve belagatından kaynaklanmaktadır. Bu belagat ve fesahat nazil olduğu şekliyle muhafaza edilmiştir. Mükemmeliyeti nazmından kaynaklanmaktadır. ıfadeler arasındaki düzen, mana ve üslubundaki uyum, nazmının mükemmeliyetini göstermektedir. Bediüzzaman, "ilm-i belagatin dahilerinden" dediği Abdülkahir-i Cürcani'yi Kur'an'ın belagatini anlamada bir otorite olarak kullanmıştır. Risale-i Nur'da Cürcani'nin bu yönünü tesbit eden şu satırlar, onu anlamayı kolaylaştıracaktır:

"Kur'ân, o asırdan tâ şimdiye kadar öyle bir belâgat göstermiş ki, Kâbe'nin duvarında altınla yazılan en meşhur ediplerin "Muallâkat-ı Seb'a" nâmıyla şöhretşiar kasidelerini o dereceye indirdi ki, Lebid'in kızı, babasının kasidesini Kâbe'den indirirken demiş: "âyâta karşı bunun kıymeti kalmadı.

"Hem bedevî bir edip âyeti okunurken işittiği vakit secdeye kapanmış. Ona demişler: 'Sen Müslüman mı oldun?' O demiş: 'Hayır, ben bu âyetin belâgatine secde ettim.' (Asa-yı Musa, s. 112) Bunların devamında, ta o zamandan beri sürekli olarak muaraza meydanına davet edildikleri halde, mağrur ve enaniyetli ediplerin damarlarına dokundurup gururlarını kıracak tarzda 'Ya bir tek sûrenin mislini getiriniz, veyahut dünyada ve âhirette helâket ve zilleti kabul ediniz' ilanatına karşı acziyetten ve çaresizlikten kurtulamadılar. Muannidler bir mislini getiremedikleri için kısa yolu tercih edemediler....' muarazayı bırakıp, uzun olan, can ve mallarını tehlikeye atan muharebe yolunu ihtiyar etmeleri ispat eder ki, o kısa yolda gitmek mümkün değildir.

Risale-i Nur'da belagatta söz ve mananın yeri irdelenirken, Hariri ve Cürcani kıyaslanır. Edebiyat dahisi olan Hariri'nin lafza önem vererek kıymetli edebini lekedar ettiğinden bahsedilir. Cürcani, bu konuda Hariri gibi düşünmeyerek, Delail-i ı'caz ve Esrarü'l Belaga adlı eserinde belagatin nasıl olması gerektiğini göstermiştir. Ayrıca Cürcani bu eserlerinde Hariri'nin yanlışlarını da belirterek bu konuyla ilgilenenler için ibretli ikazlarda bulunmuştur. Bediüzzaman bu tartışmada "Lâfızperestlik bir hastalıktır, fakat bilinmez ki hastalıktır" (Muhakemat, 78) diyerek Abdülkahir yanında yer almıştır. Cürcani'nin Delailü'l-ıcaz adlı eserini "Üslûb-u müzeyyen" şeklinde tanımlamıştır.

Eserleri

1- Delailü'l-ı'caz; Kur'an-ı Kerimin icazındaki mükemmeliyetin nazmından kaynaklandığını ifade eden eser. Bediüzzaman Hazretleri bu eser için "Cennatül- Firdevs gibi" şeklinde bir iltifata yer vermektedir (Muhakemat s. 68).

2- Risaletü'ş-şafiye; Kur'an-ı Kerimin icazını elen alan eseridir.

3- Esrarü'l-Belaga; Belagat ve şiir konularını ihtiva eder

4- Avamilü'l-Mie; Gramer konularını ihtiva eder.

5- Kitabü'l-Cümel; Gramerle ilgili konuları işler.

6- Kitabü'l-Muktesid; Nahiv ile ilgili olarak Ebu Ali el-Farisi tarafından yazılan "el-Mugni" adlı otuz cilt eserin özeti mahiyetindedir.

Bunların dışında üç şairin şiirlerinin derlendiği , Kitab-ı Fi't-tasrif ve Muhtarü'l-ıhtiyar fi fevaidi miyarü'n-nüzzar adlı eserleri de mevcuttur (Nasrullah Hacımüftüoğlu; TDV. ıA. C. I.).

Abdülkahir'i Cürcani, arkasında çok sayıda değerli eser bıraktıktan sonra, doğup büyüdüğü memleketi Cürcan'da 1078 veya 1079 tarihinde Hakkın rahmetine kavuştu.

Kaynak


Kur'an daki mana derinliğini, fesahati, belagati daha iyi anlamak için Mucizat-ı Kuraniye risalesi olan 25.Söz'e bakılmasını tavsiye ederim. Böyle mucizeli bir kitabın Türkçeye tam tercümesi mümkün mü? Kaldı ki, Kur'an 'ın belagatı, dili Araplar için dahi bir okyanus. Bir kısım mütehayyir başkasının da gazlamasıyla her şeyi meâl ile halledebileceğini sanıyor. Ayrıca, Kur'an lisanını kullanan Araplar dahi Risale-i Nur 'un Kur'an ve iman hakikatlerini anlatışını görmüşler. Risale-i Nur nedir, ne değildir, Hizmet Rehberi'ne müracaat edebiliriz. www.YeniAsya.org.tr adresinden ulaşabilirsiniz.

şimdi siz, bir matematik kitabını kendiniz elinize alıp, "Bunu ben anlarım, hoca! Sen çekil aradan!" derseniz ne kadar mantıklı bir iş yapmış olursunuz. Anladığınız belli bir ölçüyle sınırlı kalmaz mı? Evet, sizin hocanızın dahi bilmediği çok noktalar olabilir, ama onu yoksayıp aradan çıkarmak da pek akıl kârı değil.

Biz de hoca olarak kendimize asrın imamı Bediuzzaman Said Nursi'yi tuttuk. şahsından şüphe duyanlar Tarihçe-i Hayatını okuyabilir. Dava ettiği de iman ve Kur'an hakikatlerinin anlatılmasıdır, hizmetidir. Dava değildir, dava içinde bürhandır, yani yeni bir din,dava getirilmiyor. ıman ve Kur'an hizmetini meâl okuyup ezberlemek, Kur'an fihristi olmaktan öteye gidememek zannedenlere Risale-i Nur'dan çok yer gösterilebilir. Bir Yunus aleyhisselam, bir Eyyub aleyhisselam kıssasını Risale-i Nur'daki gibi kaç alim anlattı? Peki, ana lisanı Arapça, kendisi de beliğ, namazında niyazında olmasına rağmen kaç kişi böyle anladı? Tefekkür, akıl etmek...Bunları yaparken muhakemesi iyi olup sapık fikirlere girmemek... Ahir zaman fitneleri içinde, kafirlerin imana ve Kur'an 'a taarruzunda hepimiz birer Üstad mı olalım, yoksa bir Üstad'ın etrafında kümelenip, birlikte mi karşı koyalım? Bir inşaatta herkes mühendis olup işleri birbirine mi katmalı, yoksa iyi bir mühendise tabi olup iyi bir iş mi ortaya çıkarmalı?

Bu sözler Risale-i Nur'u tanıyanların ağzından çıkmaz, tanıdığını zannedenlerin ağzından çıkar.Bir alıntıyla bitiriyorum:

"ışte ey bu medrese-i Yusufiyede benim ders arkadaşlarım! Madem hakikat budur ve bu hakikati Risale-i Nur o derece kat’î ve güneş gibi ispat etmiş ki, yirmi senedir mütemerridlerin inatlarını kırıp imana getiriyor. Biz dahi hem dünyamıza, hem istikbalimize, hem âhiretimize, hem vatanımıza, hem milletimize tam menfaatli ve kolay ve selâmetli olan iman ve istikamet yolunu takip edip boş vaktimizi sıkıntılı hülyalar yerinde Kur’ân’dan bildiğimiz sûreleri okumak ve mânâlarını bildiren arkadaşlardan öğrenmek ve kazaya kalmış farz namazlarımızı kaza etmek ve birbirinin güzel huylarından istifade edip bu hapishaneyi güzel seciyeli fidanlar yetiştiren bir mübarek bahçeye çevirmek gibi a’mâl-i saliha ile, hapishane müdür ve alâkadarları, câni ve katillerin başlarında zebâni gibi azap memurları değil, belki medrese-i Yusufiyede Cennete adam yetiştirmek ve onların terbiyesine nezaret etmek vazifesiyle memur birer müstakim üstad ve birer şefkatli rehber olmalarına çalışmalıyız. "

Asa-yı Musa, Sayfa 19


Görüldüğü gibi Üstad daha manasını öğrenmeyi teşvik ediyor.

şimdilik burada bitiriyorum. Biraz bitkin hissediyorum, yazdığım dağınık, nakıs olabilir.

Allah'a emanet olun
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

oNUR

Stajyer

  • Konuyu başlatan "oNUR"

Mesajlar: 142

Konum: Istanbul

Meslek: Öğrenci

  • Özel mesaj gönder

4

16.02.2005, 13:43

Allah razı olsun.
Kafamda birşeyler daha iyi oturmuş oldu.
ınşallah Risale-i Nur'ları okumaya devam ederek hiçbir sorun kalmayacak.
Selametle
ıhya-yı din, ihya-yı millettir. Hayat-ı din, nur-u hayattır.

5

16.02.2005, 13:46

Allah hepimizden razi olsun.Risale'i Nur'un en iyi tevsir oldugun unutmamak gerekiyor.Kur'ani Kerim'i okuyoruz ama çogu kismini anlamiyoruz ve anlamadiklarimizide Risale'i Nur anlatiyor.

barish

Orta Düzey

Mesajlar: 387

Konum: USA

Meslek: PHD ogrencisi

Hobiler: Risale, Pirlanta, Matematik

  • Özel mesaj gönder

6

16.02.2005, 15:21

kimyagerus kardesim,

Ben kendim Imamhatipli veya ilahiyatli degilim. lakin Ustadin yolunda olaylari 0 ve ya 1 olarak gormek lazimdir. Bu yuzdendir ki Nur mesleginde gidenler bir meseleye yaklasirken onu temelden yeniden insa etmeleri icin gerekli sebepler olmadikca buna taraftar degillerdir. Bu sahislara da , olaylara da yaklasirken boyledir. Bu ornegini verdiginiz mesele de bundan farkli degildir. Eger siz sadece imamhatip ve ilahiyatlardan cikan ve hakiki mahiyetini kaybetmis(ki birazcik Islami egitimi soyle ya da boyle alan coklari yaslari 40-50lerin uzerine cikinca eksik biraktiklarini yapamaya baslarlar.) insanlari ornek verirseniz, inaniniz cevrenize bakmaniz ve Nur mesleginde baslamis ama su aralar acinacak(sefkat edilecek) hallere dusmus bir cok insani da kendinize ornek verebileceginizi zannediyorum. Bu yuzdendir ki onlara karsi olmak yerine "Nasil iyilestirilebilir?" sorusunu sormak lazim.

Cevabi ise Ustad daha Volkan gazetesindeki yazilarindan baslayarak vermeye calismis...

hurmetler
BArish
"Arkadas, gel bana bu Nur'larin elmaslarini kesfetmeye yardimci ol ve ben de sana "Allah razi olsun" diyeyim."

7

16.02.2005, 15:26

Eger bir kurum amaçlananin disina çikmissa,bunun ortadan kaldirmak en iyi yoldur.iyilestirme yoluna giderseniz zamanla yine eski haline döner.yaptiklariniz bu sefer heba olur...(bence tabii)

barish

Orta Düzey

Mesajlar: 387

Konum: USA

Meslek: PHD ogrencisi

Hobiler: Risale, Pirlanta, Matematik

  • Özel mesaj gönder

8

16.02.2005, 15:49

Evvelen, ilk yazimda "0-1 gormek lazimdir" yazmisim. Orada "0-1 gormemek lazimdir" olacakti.

Saniyen, evet bu muesseselerin gayesinin belli olculerde disina ciktigi dogrudur.

Salisen, bahsini ettiginiz iyilestirmenin sonuc vermeyecegi iddiasi ise her zaman dogru degildir. Insallah fikirlri ile millletleri insa eden insanlar bunun icin en iyi cozumu uretecektir...


hurmetler
Barish
"Arkadas, gel bana bu Nur'larin elmaslarini kesfetmeye yardimci ol ve ben de sana "Allah razi olsun" diyeyim."

9

16.02.2005, 16:13

Buradaki Erzincanlı bir abinin dediği kadarıyla Erzincan'daki ilahiyat öğrencilerinin hepsi nurcu. ılahiyatta okuyanların bütünü böyleyse, imam hatipliler de böyledir sanırım. ımam Hatip hocaları ve ılahiyat hocaları içinde de çok farklı görüşleri olanları var ki kimilerine kafir dahi denilebilir. şu an bir gerçek var ki o da imam hatiplerin, ilahiyat fakültelerinin devlet kontrolünde olduğudur, şimdi diyeceksiniz başka ülkelerde öyle değil sanki. Ama bu ülkenin anayasasında şapka dahi bir dayatma olarak yasa şeklinde mevcutsa, özgürlüğünü siz düşünün. Ellerinde Risale-i Nur gibi bir mihenk olduktan sonra ımam-Hatip ve ılahiyat fakültelerin zararı bayağı bir düşer sanırım.



Bu arada yanlış link vermişim, Abdulkahir-i Cürcani yerine Seyyid şerif Cürcani'nin profiline giden linki koymuşum.Allah ikisinden de razı olsun.Asıl link bu:
http://www.yeniasya.org.tr/index.asp?Sec…2001&TextID=332
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

10

16.02.2005, 17:44

Aslinda hepimizin hayatinda bu iddialar zaman zaman karsimiza cikiyor. Oysa bu tür sorulara ilk karsilik , nur talebesi taniyip tanimadiklarini sormak , ardindan iddialarini neye istinaden söylediklerini ögrenmek iyi olur.
Özellikle Kuran okunmadigi söylentileri cok üzücü, bazen de sunu hatirlamak iyi oluyor, acaba disariya nasil bir tablo sunuyorum ki , bazi insanlar böyle söylüyorlar,böylelikle otokontrolümü daha keskin tutup hatalarim varsa, ki herkeste vardir, düzeltme yoluna gireym.

Birde tabi Bediüzzamanin Kurana verdigi ehemmiyeti iyi bilmek lazim. Kur an icin ne söylüyorsa, o lafizlari okumak ve bildirmek lazim. cünki risalei Nur Kurani ve Peygamberi en güzel tarzda anlatiyor en yüksek makama koyuyor.

acizane düsündüklerim...tabi cok denecek sey var ama...arkadaslarda söylemis zaten.

oNUR

Stajyer

  • Konuyu başlatan "oNUR"

Mesajlar: 142

Konum: Istanbul

Meslek: Öğrenci

  • Özel mesaj gönder

11

16.02.2005, 18:23

Alıntı sahibi ""SemiNur""

Aslinda hepimizin hayatinda bu iddialar zaman zaman karsimiza cikiyor. Oysa bu tür sorulara ilk karsilik , nur talebesi taniyip tanimadiklarini sormak , ardindan iddialarini neye istinaden söylediklerini ögrenmek iyi olur.
Özellikle Kuran okunmadigi söylentileri cok üzücü, bazen de sunu hatirlamak iyi oluyor, acaba disariya nasil bir tablo sunuyorum ki , bazi insanlar böyle söylüyorlar,böylelikle otokontrolümü daha keskin tutup hatalarim varsa, ki herkeste vardir, düzeltme yoluna gireym.

Birde tabi Bediüzzamanin Kurana verdigi ehemmiyeti iyi bilmek lazim. Kur an icin ne söylüyorsa, o lafizlari okumak ve bildirmek lazim. cünki risalei Nur Kurani ve Peygamberi en güzel tarzda anlatiyor en yüksek makama koyuyor.

acizane düsündüklerim...tabi cok denecek sey var ama...arkadaslarda söylemis zaten.

Allah razı olsun...
ıhya-yı din, ihya-yı millettir. Hayat-ı din, nur-u hayattır.

barish

Orta Düzey

Mesajlar: 387

Konum: USA

Meslek: PHD ogrencisi

Hobiler: Risale, Pirlanta, Matematik

  • Özel mesaj gönder

12

17.02.2005, 09:06

KArdeslerim
Aslinda bu bahsi gecen sozlerinize cogunlukla hak vermemek mumkun degil. Lakin bir deneyimimi sizlerle paylasayim(anlamsiz gelebilir basta):

Amerikali Musluman olmus bir Islam profesorunu konusmaci olarak davet ettik. Cok tevazu sahibi bu insan konusma sonrasinda hem bizim evimizde misafir olmayi, hem de muhabbetvari bir sohbet ortamina gelmek isteyenleri kirmadi. Iste sohbet sirasinda musluman bir kardes, birazda sitemle "Medya Islami yanlis gosteriyor" dedi. O zaman onun cevabini duyunca cok hak vermistim: "Onlara malzemeyi biz veriyoruz ama. Yoksa olmayani yazmiyorlar". O programdan sonra bir kisi musluman olmustu. Allah omrunun sonuna kadar devam etmesini nasip etsin kendisine.

konuya geri donersek: "Icimizde acaba boyle hakikaten bilmeyerek de olsa Risale-i Nur'u Kur'anin onune gecirenlerimiz yok mu?" . Cevap "var" olacaktir. Bakin daha bu hafta sonu sohbette yeni musluman olmus bir arkadas: "birazda Kur'an okusak" dedi.Biz her hafta risaleden bir yer okuyoruz ve de sahabe hayati, fikih falan yapiyoruz. Iste burda bunlari iyi izah etmek sart kanaati acizanemce:

1. Neden Nurlari okuyoruz?

2. Kur'anin hakkini veriyormuyuz?
(Mesela, arapcasini ve de mealini okuyormuyuz? )

3. Tamam Nurlar tefsir ama..... bizim de Kur'andan kendi sentezimizi yapmamiz icin bu tefsirlerin disina kaymamiz arada gerekmez mi?

kanaati acizanemce Nurlarin en orjinal yonlerinden birisi sudur:

Onlari okuyan insan daha sonra bir ayet tefsiri yapar. O ona ait bir tefsirdir. Oysa farkinda olmadigi o tefsiri Nurlardan ogrenmistir. Bunu bir Elmalili tefsiri ile yapamaz. Cunku Elmalili soyle tefsir etti diye ekleme ihtiyaci hisseder. Bu bir sahiplenmenin sonucudur, yoksa bilgiyi calmanin degil.

hurmetler
BArish
"Arkadas, gel bana bu Nur'larin elmaslarini kesfetmeye yardimci ol ve ben de sana "Allah razi olsun" diyeyim."

13

17.02.2005, 10:41

değerli barish kardeşim;

dünyada 1.5 milyarı aşkın müslüman kardeşimiz var.
yüzlerce cemaat teşekkül etmiş.
her kesimin de kendine göre bir anlayış tarzı var.
fakat bütün müslümanların kaynağı Kuran ve Sünnettir.
dolaylı ya da doğrudan...

biz de Nur talabeleri olarak Kuran ve Sünnet kaynaklı yazılanNurları okuyoruz.
Kuran ve Sünnetin mesajını anlayıp yaşamaya çalışıyoruz.
ve vaktimiz de ancak buna yetiyor.
kuranı arapça okumak zaten başlı başına bir ibadet şeklidir.
zannederim ki her Nur talebesi en öncelikli olarak bu vazifeyi yapar ve yapmaya çalışır.

Fakat Kuran manasını ve mesajını anlama noktasında Nurları okuyoruz.
vaktimiz de ancak buna yetiyor.
Bizim görevimiz bu.
yani biz Nurlara çalışmakla vazifeliyiz.

şimdi müsbet ilimlerde de durum böyledir.
siz matematik çalışıyorsunuz.
aynı anda Fizik, kimya, biyoloji de çalışırsanız himmetini dağılır.
biz de öyle.

Nurlara çalışıyoruz.


saygılar

barish

Orta Düzey

Mesajlar: 387

Konum: USA

Meslek: PHD ogrencisi

Hobiler: Risale, Pirlanta, Matematik

  • Özel mesaj gönder

14

17.02.2005, 17:11

Guzel abim...

Inshallah farkli dusunmekten ziyade ufuk acmak gayem..

Mesela su soru da sorulabilir...

SAdece Nurlara vakit ayirilabiliyorsa o zaman az vakit ayriliyor denilebilir mi?

Bunlar ciddi sorular ve samimi cevaplara ihtiyaci var. Bu soruyu sormaktaki en buyuk gayem sudur. Bakiyorsunuz ki coklari Nurlarin icindeki mujdelerin arkasina siginip hakikaten az amel ediyor. Oysa bir abimizin tabiri ile "Risaleyi anlayarak okuyan adam yerinde duramaz". Hakikaten dinleyin abilerin sohbetlerini nurpenceresinden goreceksiniz ki yerlerinde duramamislar ve sohbetteki konusma tarzlari dahi hala duramadiklarini gosteriyor.....

Bir baska nokta ise Nur alemi icinden cok buyuk zatlar cikarmis. Kimisi yeni hat bulmaya muvaffak olmus, kimisi hakikaten dini ilimlerde ilerleyip fetva makami olmus.

Ustada gelince Ne Kur'ansiz, ve zikirsiz kalmis.... ne de nafilesiz ve tefekkursuz...

Mesela tefekkuru ornek alalim. Kisinin eger Nurlari okumaktan ote bir tefekkuru yoksa hakikaten onlardan tefekkur dersini alamamistir. Bu bir hakikattir. Yoksa Nurlarin gayesi cok sevdigim bir Nur insanin tabiri ile "cicekler ve bocekleri anlatmak" degildir....

hurmetler
barish
"Arkadas, gel bana bu Nur'larin elmaslarini kesfetmeye yardimci ol ve ben de sana "Allah razi olsun" diyeyim."

15

17.02.2005, 17:51

Üstad çok iyi bir dini egitim almis.Bu devirde bunu gerceklestirmek cok uzun seneler alabilir ki bugünkü egitim kaliteside Üstadin aldigi egitimi veremez(Ne ilahiyat fakültesi nede medreseler).Çok iyi hocalardan arapça dersleri almis.Kur'an'i Kerimi çok iyi ezberlermis ve anlamis.Yazmaya gelincede(Risale'i Nuru) Üstada yazdirilmis.Sürekli sabit bir noktaya bakarak aktarilani yazdirmis.Kendisinin ürünü degil... :!: :!: .
Sizin sorunuza gelincede bizler (Nurcularin cogunlugu olaraktan) Risale'i Nur'u Kur'ani Kerimden üstün tutmuyoruz.Herikisinede vakit ayiriyorz ve Risale'i Nur Kur'ani Kerim'in tevsiri ve bundan dolayi O'nunla çok ilgileniyoruz ki bunada mecburuz.Misal olarak yeni bir elektronik alet aldiniz sadece kulaktan dolma veya sizlerin bildigi bagzi özellikleri kullanaraktan kullanmaya basliyorsunuz,daha fazlasini ögrenmek içinde kullanma klavuzuna bakarsiniz.O'nunla daha çok hasir nesir olup bunu alet üzerinde denersiniz.Iste Risale'i Nurda böyle..Bu benim acizane fikrim...

nurunözü1

Profesyonel

Mesajlar: 997

Konum: bursa

Hobiler: hat sanatı,ebru sanatı,kitap,internet

  • Özel mesaj gönder

16

17.02.2005, 20:50

Selamun Aleyküm
Kardeşler nurculuk kısmına her zaman olduğu gibi karışmıyorum :) daha nurcu olamadık :oops: ama ıHL konusunda iki satır yazayım istedim.
Ben ıHL mezunu olamadım ama okudum.Evet imam hatip liseleri amaca uygun değiller.Normal liseden pek farkı yok gibi görünüyor.Arapça ve kuran-ı kerim dışında.Hatta geçtiğimiz hafta ablalarla bunun tartışmasını yaptık.Bende çok önemli bir detay olmadığı ve kızların oraya gitmelerinin (başörtü de olmayınca) gereksiz olduğunu savundum.Yapılan tartışma sonunda aslında imam hatip liseleri her ne kadar amaca uygun olmasada,her ne kadar normal liselerden farklı olmasada,oraya gelen öğrencilerin mecburende olsa kendilerini muhafaza ettiklerini,tavır ve hareketlerine dikkat etmeselerde belli bir zaman sonra zorla ekilen tohumların filiz verdiği yönünde ortak bir noktada buluştuk.Tabi hepsi değil :!:
ıHL'ne ya aile zoruyla gelir öğrenci yada çizgisi o olduğu için ordadır.Aile zoru her zaman öndedir yalnız...Aileler bunu bilinçli yaparlar aslında düz liseye yollasa kızını başını kapat diyemicek yada kendisinin senelerce veremediği dini eğitimi düz lisede aldıramıyacağı gibi birde iyice sınırı aşmış bir evlatla karşılaşacak.Kapının önüne kadarda olsa başını kapatmaya alıştırır.Zorla dini konularda yetersiz bilgide olsa aldırır.Yani zorla bir tohum dikilir öğrenciye.Bu öğrencilerin bazıları imam hatip lisesine uygun davranmasa bile ileride tohum filizlenir.Benim azda olsa şahit olduğum arkadaşım var.Başını açtı,sınırları aştı (Allah affetsin) mezun olduktan bir kaç sene sonra pardesü giydi daha sonra hafızlık yapmaya karar verdi :!: :!: :!:
Kardeşler evet belki ilerisi için büyük engel ilh ama erkekler için olmasada kızlar bence mutlaka gitmeli...Kızların %80 oturup anlatmaktan anlamıyor,
_kızım başını kapatman gerekiyor.Dinimiz bunu gerektriyor.Artık sana farz!
_E biliyorum baba yada anne kapatıcam tamam daha hazır değilim
:?
Yok artık anlayış bi yere kadar bundan sonra zorla olacak sanırım...Çünkü yarınlar ya olmayacak yada her yarında tehlike daha büyüyecek...
ıHL aslında o kadar da kötü değil...
Düz lisede hepsini kaybetmektense imam hatip lisesinde %25 kazanmayı iyi görüyorum...
Ya tozu dumana katacaksın!Yada tozu dumanı yutacaksın!Yutanlardan olmamak dileği ile...

17

18.02.2005, 00:54

selamün aleyküm

bir de su var:

Tesbihati devamli yapan Nurt talebeleri günde takriben 5-6 sayfa Kuran okuyorlar.

baki selam
Sefine
"..her müskülat O'nun kudretiyle hallolur, ve acilmaz dügümler O'nun iradesiyle acilir, ve KALBLER O'NUN ZIKRIYLE MUTMAIN OLUR."

18

18.02.2005, 08:04

Alıntı

Bunlar ciddi sorular ve samimi cevaplara ihtiyaci var. Bu soruyu sormaktaki en buyuk gayem sudur. Bakiyorsunuz ki coklari Nurlarin icindeki mujdelerin arkasina siginip hakikaten az amel ediyor. Oysa bir abimizin tabiri ile "Risaleyi anlayarak okuyan adam yerinde duramaz". Hakikaten dinleyin abilerin sohbetlerini nurpenceresinden goreceksiniz ki yerlerinde duramamislar ve sohbetteki konusma tarzlari dahi hala duramadiklarini gosteriyor.....

Bir baska nokta ise Nur alemi icinden cok buyuk zatlar cikarmis. Kimisi yeni hat bulmaya muvaffak olmus, kimisi hakikaten dini ilimlerde ilerleyip fetva makami olmus.

Ustada gelince Ne Kur'ansiz, ve zikirsiz kalmis.... ne de nafilesiz ve tefekkursuz...

Mesela tefekkuru ornek alalim. Kisinin eger Nurlari okumaktan ote bir tefekkuru yoksa hakikaten onlardan tefekkur dersini alamamistir. Bu bir hakikattir. Yoksa Nurlarin gayesi cok sevdigim bir Nur insanin tabiri ile "cicekler ve bocekleri anlatmak" degildir....

değerli kardeşim;
insanlar huy ve karakter olarak farklı oldukları gibi, nur talebleri de farklıdır.
belirttiğiniz gibi bazıları tenbellik yaparken, bazıları da yerinde duramaz. bu gün de böyledir. ben bir çok ağabey tanıyorum, gerçekten yerinde duramıyorlar. benim gibi tenbel birisi de oturduğu yerden dünyayı idare etmeye kalkışıyor.

evet, nurların içinden çok alim insan çıkmış.
bu gün de çıkıyor.
ben biliyorum.

evet, Üstad Hz.leri Kuran, fikir ve zikir noktasında çok ileri seviyede idi.

Nur talebeleri de aynı yolda yürümeye çalışıyor.
eğer Bir nur talebesi, başka zikir yapmaya fırsat bulamayıp sadece tesbihatı yapsa bile çok şey kazanır diye düşünüyorum.

Alıntı

Mesela tefekkuru ornek alalim. Kisinin eger Nurlari okumaktan ote bir tefekkuru yoksa hakikaten onlardan tefekkur dersini alamamistir. Bu bir hakikattir. Yoksa Nurlarin gayesi cok sevdigim bir Nur insanin tabiri ile "cicekler ve bocekleri anlatmak" degildir....

Barish kardeşim;
bir çok fikrine kaılmakla birlikte bu noktada size katılmayacağım.
üstelik böyle bir fikrin sizin gibi yüksek derece fen okuyan birisinden sudur etmesi de beni üzdü.
bence siz o ağabeyi değil, fenleri dinleyin.
zannederim o ağabeyiniz ya nurları okumuyor, ya da okuduğunu anlamıyor.
öncelikle Nurlar tam bir tefekkür haznesidir. sadece Nurları okuyarak tefekkür yapılmış olur. hatta Üstad Hz. 29 Lemanın "bir saat tefekkür bir sene nafile ibadete bedeldir" hakikakatine mazhar olduğunu söylüyor.
evet, hakiki tefekkür nurları okumakla yapılır. Yoksa nurlara dikkat etmeksizin kainatı tefekkür etmek zihni dağıtır.
evet, nurların en önemli görevi çiçek ve böcekleri anlatmaktır.
onlardaki Sanat-ı ılahinin inceliklerini ifade etmektir.
zaten Risale-i Nuru diğer tefrislerden ayıran en önemli bir hassa "çiçek-böcek" meselesidir.
Aslında Bu Kuran'ın emridir.
yoksa Koskoca Nahl suresi en mühim bir böcek olan "arı" ismi ile tesmiye edilmezdi.

saygılar

barish

Orta Düzey

Mesajlar: 387

Konum: USA

Meslek: PHD ogrencisi

Hobiler: Risale, Pirlanta, Matematik

  • Özel mesaj gönder

19

18.02.2005, 08:26

Guzel abim
Yine yanlis anlasilmayi basardim. Nurlarin gayesi cicekle bocek degildir diyen o Nur insan fenlerle cok ilgili, afaki ve enfusi tefekkuru icin cicek- bocek ve cevresinde daha neleri izleyen bir insan. Aslen anlatmak istedigim Ustadin o Esma-i Husna dersidir. Nasil di:

Suun- Sifat- Esma - Zat(Huve) (sirasini gecenin bu vaktinde karistirmis olabilirim)

Eger ki bizler cicek bocek gorursek sadece o zaman tefekkuru hakiki zor olur. Aslolan sanirim cicegin- bocegin ayine oldugu Esmaya muttali olmaktir. Bu yuzdendir ki fenleri dinlemek denilen hadise sanirim cicek bocekten cok derin olsa gerek. Bu yolda kabiliyetim nakis oldugu icin kisa kesiyorum.

Ayri bir nokta da su:

Aslolan ikimiz de farkli konusmuyoruz. SAdece tercihen ben biraz provakatif olmaya calisiyorum suan. Gayem de zihinleri harekete gecirmekten otesi olmadigidir...

hurmetler
barish

not: O Nur insanlardan birisi bana "yillarca Nurlari okudugumuzu sanmisiz. Ben Nurlari son bir senedir hakiki manada okuyorum" demisti. Hatta hic unutmam 1 hafta burada kalmis ve bu sirada her aksam bir araya gelmistik ve sadece 1. Sozu bir olcude bitirebilmistik...
"Arkadas, gel bana bu Nur'larin elmaslarini kesfetmeye yardimci ol ve ben de sana "Allah razi olsun" diyeyim."

20

18.02.2005, 09:34

En son sohbette Risale-i Nur külliyatını bölüştük, bana Mektubat düştü. Bismillah dedim başladım, bildiğiniz gibi başta - Üstad böyle dediğimi duymasın şaka olarak diyorum tabii ki- börtü-böcek ve uçan kaçan yıldızlar var. ıçimden bir ses dedi "Yahu daha ağır ve gerekli ilmi meseleler yok mu da börtü böcek ile uğraşıyoruz, vakit kaybı değil mi bu? Hem başkasına anlatmak istesen dikkat çekmez bunlar. Niye diğer alimlerin tefsirlerine söz konusu olan hadisler, ayetler veya veliler ve bunların ictihadları (tasavvufta yollar, velayetler,makamlar, vahdet'ül-vücud, kader, Hz.Ali ve ehl-i beyt ile ilgili konular vs..) gibi konuları okumuyorum." . E, artık aldık bi kere Mektubatı, belki bölüşme olmasa dikkatim dağılacak yine başka şeyleri okumaya heveslenip bırakacaktım. Okudukça farkettim ki Üstad'ın tefekkür etmemizi istediği konularda nakısım, yani yeterli bilgim yok, mesela bir astronomi ile bu kadar ilgilenmedim ben. O yüzden Üstad'ın şevkle anlattıkları benim eksikliğim yüzümden bana sönük geliyor, bundan da fazlası, lügat hakimiyetim çok değil, önemli ve ince nüanslar veren kelimeleri algılamayabiliyorum. Ayrıca sabırsızım, Risale-i Nur'u gazete gibi okuyup geçersem de zevk almıyorum. Okurken öğrenmek niyetli sorular sorunca belki tabiri caizse acı veriyor ve sizi zorluyor ama, inşa'Allah rahmet ve merhamet-i ılahi ile bunların cevapları gösteriliyor, bu yolda tevfik, başarı veriliyor. Bu gayretlerimiz inşa'Allah bir dua-i halii hükmüne geçer, üstüne bir de lisanımız ile dua edersek ve gayretle okursak inşa'Allah zamanla anlayışımız artar.

En son okuduklarımdan gözüme çarpan bir örneği size vermek istiyorum, 3.Mektub'da Üstad diyor ki:

Sonra, -4- âyeti hatırıma geldi ki, zemin musahhar bir sefine, bir merkûp olduğunu işaret ediyor. O işaretten, kendimi feza-yı kâinatta süratle seyahat eden pek büyük bir geminin yüksek bir mevkiinde gördüm. At ve gemi gibi bir merkûba binildiği zaman kıraati sünnet olan -5- âyetini okudum.

4 "Üzerinde gezin ve Allah’ın verdiği rızıktan yiyin diye yeryüzünü sizin emrinize veren Odur." Mülk Sûresi, 67:15.

5 "Her türlü kusurdan münezzehtir o Allah ki, bunu bizim hizmetimize verdi. Yoksa bizim buna gücümüz yetmezdi." Zuhruf Sûresi, 43:13.


Belki ben bu Mülk suresini her gün, her gün olmasa da bir kaç günde bir okuyordum. Bu ayetin manasını okuyunca içimden geçiyordu "Yaa gezip dolaşıyoruz. Ama anlamıyorum, bunda büyük ne var ki ayette anlatılmış. Rızkı anladım, ama yeryüzü nasıl emrimize verilmiş, burada ne kast ediliyor. Yeryüzünün yürümeye elverişli olması mı?"

Eveeet; ne zaman Üstad'ın yukarıdaki sözünü dikkatle okudum, anladım ki ben olaylara dar bakıyorum, üstünde bastığım yeri düşünüyorum sadece, Üstad ise kainatı düşünmüş, bunu söylemiş. Meğersem şu yeryüzü üstünde gezdiğimiz sabit bir şey değilmiş, pek ince ayarlarla uzayda mekan tayyeden bir seyyare imiş. Rabbimiz güneşi lamba, ayı kandil yapmış, dünyayı ince mizanlarla dolaştırıyor, bu sayede bizim yaşamamıza uygun hale geliyor dünya. Biz bu dünya adlı gemiye binip dolaşıyoruz, gemimiz ise bu seyahat sırasında güneşten aldığı ışık gibi bir çok esbab vesilesiyle bizim rızkımıza kapı oluyor. Eğer dünya bu uzaydaki hareketlerini yapmazsa, bizim yaptırmaya gücümüz yok, yaşamamız için gerekli esbab ortada kalmaz. Dünyanın ise bize gemi olma mecburiyeti yok, Rabbimiz ise onu bize gemi yapmış, boyun eğdirmiş, bizim için sürekli döndürüp dolaştırıyor. Ve şu esbab perdesinin ardından bize gaybi bir el ile rızkımızı veriyor, sair ihtiyacımızı karşılıyor. Eğer bu tefekkürü etmezsek "Efela ta'kilun, Efela teşkurun, Febi eyyi aa laa i Rabbiküma tükezziban" , "Akıl etmez misiniz, şükretmez misiniz, Rabbinizin nimetlerinin hangisini yalanlarsınız" gibi defalarca geçen ayetleri nasıl anlarız?

Asıl hata bende ki diğer, börtü böcek, uçan kaçan yıldız olmayan ve daha çok ehl-i ilm tarafına cazibeli gelen konulara kaptırmışım kendimi. Belki o konuları ezbere bilmek bana enaniyet veriyordu da hoşuma gidiyordu.

ışte asıl ehl-i ilm olsun olmasın bütün insanların dikkatini çekecek konular bunlar. Yoldan geçen adama ben Hz.Ali'yi r.a. ve devrinin olaylarını ezbere anlatsam, dinlese ve üstüne bir de anlasa, bin tane hadis söylesem, bunun ne kadarı aklında kalır. Kalsa dahi adamın ilgisini çekmez, banane der, çeker gider. Hele kafirler pek tınmaz bu olayları, zaten onlar esbab bataklığına batmışlar, kafaları onunla meşgul. Ama ya şu bana ilgi çekici gelmeyen börtü böcek muhabbeti? Ben bunu kendim güzelce anlayıp karşımdakine sinemada izlettirir gibi anlattıktan sonra bu kişinin alakasız kalması veyahut kolay kolay unutması mümkün mü? Gece gökyüzüne baksa, gündüz bahçesine, bunlar aklına gelir. ışte Risale-i Nurlar Üstad'ın deyimi ile Asa-y-ı Musa gibi nereye vursa oradan iman hakikatlerinin çıkmasına vesile oluyor. Zaten derd-i maişet için yorulup, kolay,rahat ve komforlu yaşam isteyenler -müslim,mü'min ya da gayrısı- kafalarını bize cazibeli gelen o konularla belki meşgul etmek istemezler, dinleseler bile anlamayabilirler. Halbuki şu çicek böcek ve astronomi muhabbeti öyle mübarek ki, Hz.Peygamber'in a.s.m. bir hareketi kendine kötü göründüğü için dinden soğusa ya da kafirlikte ısrar etse ve onun risaletini inkar etse, şu muhabbeti inkar edemez, iyice beyinsizi ve muannidi müstesna, ne vicdan ne akıl elverir buna. Belki şu çicek böcek muhabbetinin açacağı bir pencere Hz.Peygamber (a.s.m.) aşığı olmasına bile vesile olabilir. Kaldırıp bakmaya tenezzül veya gayret etmediğimiz perdelerin arkasında daha neler neler var.


Ben bu meşrebe daha az önem verdiğim dönemde, sofimeşreplik - buradaki cemaatteki abilerin tabiriyle mübareklik, tabi onun da gerekli ve bizim meşrebimiz içinde zaten olan kısımları var, evrad-ü ezkar gibi- ve hadis okuyup hıfzetme, tabiri caizse bilgi yarıştırmak daha tatlı geliyordu. Risale-i Nur meşrebine zıt olanlar ya tanımıyor da tanıdığını zannediyor, ya da benimkisi gibi enaniyetleri bu meşreple onları karşı karşıya getiriyor, bu meşreb aleyhinde tahkirane ve küçümseyici elfazın ağızlarından çıkmasına sebep oluyor.


Çok fazla ben kelimesi kullandım, biliyorum, tesbihat konusuna gelirsek, çok okuduğum da olur Kur'an, az okuduğum da. Bir gün olur (hazret coşmuştu) 30 sayfa Kur'an okurum, üstüne Cevşen okurum, üstüne Evrad-ı Kudsiye,ayrıca Tahmidiye,Sekine okurum , bir gün olur hiç okumam. Bu konuda cemaat olarak eksiklerimiz olabilir kabul ediyorum, üzerine fazla eğilmemişizdir. Ama başkasının da -kendi enaniyeti vesilesiyle- şu börtü böcek muhabbetini hafife alıp bize insafsızca vurmaya hakkı yok. Bizim ise onlara laf yetiştirmeye himmet ve vaktimiz yok. Eğer çok merak ediyorlarsa bir kaç hafta sohbetlerimize gelsinler, zahmet edip biraz Risale-i Nur okusunlar ama gazete gibi değil. Anlamayan adam dahi o sohbetteki havaya hayran kalır. Bir abinin bize anlattığı gibi "Siz kardeş misiniz?" şeklinde sorulara muhatab olabilir, adam bu samimiyeti başka şeye veremiyor çünkü. Meslek Üstad'ın deyimiyle "sahabe mesleği" , ben hakkını veremiyorum o ayrı.

Bunu yazdıktan sonra tashih ederken bir de makale buldum, onu da koyayım,
okumak için tıklayın Keşfedilmeyen Bir Hazine - Metin Karabaşoğlu
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir