Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

gaib

Stajyer

  • "gaib" bir erkek
  • Konuyu başlatan "gaib"

Mesajlar: 94

Konum: Ankara

Meslek: Teknisyen

Hobiler: Risale-i Nur ve İttihad-ı İslam

  • Özel mesaj gönder

1

05.02.2012, 10:17

Risale-i Nur'a ve İttihad-ı İslam

Risale-i Nur'a göre İttihad-ı İslam

Üstadımız bu zamanın en büyük farz vazifesi İttihad-ı İslam diyor. Risale-i Nur'a göre İttihad-ı İslam nedir?
Cevap

İSLÂM BİRLİĞİ

Alıntı

“Hepiniz Allah’ın ipine (Kur’ân’a) sımsıkı sarılın ve ayrılığa düşmeyin.”
(Al-i İmran, 103)

Alıntı

“Allah’a ve Resulüne itaat edin; birbirinizle çekişmeyin; sonra içinize korku düşer de, kuvvetiniz (devletiniz) elden gider.”
(Enfal, 46)
Avrupa tarihi, din savaşları, mezhep savaşları, milletler arası savaşlarla dolu kanlı bir tarihtir.
Avrupa’da milletlerarası savaş eksik olmuyordu. 14 ve 15. yüzyıllarda Fransa ve İngiltere arasındaki savaş “100 Yıl Savaşları” olarak bilinir. Avrupa’da 1618-1648 yılları arasında yapılan savaşlar, tarihe “30 Yıl Savaşları” olarak geçmiştir. (Bu dönemde Fransa’da Sen Bartelmy katliamında, bir gecede 40 bin Protestan, Katolikler tarafından vahşice öldürüldü.) Yine 20. yüzyılda milyonlarca insanın ölümüne sebep olan iki dünya savaşı Avrupa devletleri arasında oldu.
Yahudiler de bütün Avrupa’da, yüzyıllar boyunca katliamlara maruz kaldılar.
Fakat günümüzde bu savaş ve anlaşmazlıkların hepsi unutulmuş görünüyor.
Kendi aralarında yüzyıllarca savaşan Avrupa devletleri, şimdi “Avrupa Birliği”ni oluşturdular ve dünya üzerinde büyük bir güç odağı haline geldiler.
Hıristiyan mezhepleri arasında bugün bir sıkıntı olmamakla beraber, onların Yahudilerle bile anlaştıklarını, birleştiklerini görüyoruz.
Yahudiler, yüzyıllarca dünyanın her tarafında dağınık ve sefil bir şekilde yaşarken, 20. yüzyılda Siyonizm düşüncesiyle bir araya geldiler ve dünya üzerinde büyük bir güç oluşturdular. Dünyadaki nüfusları 20 milyon olduğu halde, siyasi ve ekonomik alanda yedi milyar dünya nüfusuna tesir edecek bir konuma geldiler.
***
Yahudi ve Hristiyanların ittifak ettikleri şu dünyada, birlikteki kuvveti anlamayan galiba yalnızca biz Müslümanlar kaldık.
Günümüzde, Müslümanlar arasını birleştirecek, pek çok ortak bağ olduğu halde, hala bir İslâm birliği oluşturulamamıştır.
Bugün dünya nüfusunun 1/5’ini Müslümanlar oluşturmaktadır (bir buçuk milyar). Fakat siyasi, ekonomik ve kültürel alanda, dünya çapında hiçbir tesirleri yok.
Müslümanların, dünya üzerinde büyük bir nüfusa ve ekonomik potansiyele sahip olmakla beraber, tesirsiz olmalarının temelinde, birlik ve beraberlik ruhuna sahip olamayışları vardır. Eğer siyasi, ekonomik ve kültürel birliktelik sağlanabilse, dünya dengelerini değiştirecek yeni bir güç ortaya çıkacak.
Teorik olarak bütün Müslüman fert ve devletler, Müslümanlar arası ittifakın, dünya üzerinde maruz kalınan siyasi, ekonomik, kültürel bütün felaketlerden kurtulmaya vesile olacağını, aynı zamanda bunun Allah’ın emri olduğunu, çok iyi bilir ve bunu temenni ederler. Fakat iş pratiğe gelince bazı şartlanmışlıklardan ve nefsanî, şahsi garazlardan kurtulupta bunu gerçekleştiremezler.
İslâm düşmanlarının bir İslâm birliğinden korktuğu ve bu birliği baltalayabilmek için ellerinden gelen her şeyi yaptıkları doğrudur. Fakat zaten onlardan da başka bir şey beklemekte saflık olur.
Risâle-i Nûr’da İttihad-ı İslâm
Üstad Bediüzzaman, Müslümanlar arası ittifaka büyük önem verir. Hayatında yaptığı faaliyetlerle ve eserleriyle bu ittifakı gerçekleştirmeye çalışmıştır. Hayal ettiği İslâm birliğini şöyle tasvir eder:

Alıntı

Tarif ettiğim ve dahil olduğum ittihad-ı Muhammedînin (sav) tarifi budur ki:
Şarktan garba, güneyden kuzeye uzanan nuranî bir silsile ile bağlanmış bir dairedir. Dahil olanlar da bu zamanda üç yüz milyondan ziyadedir.[1] Bu sözlerin 1910 yılında söylendiği unutulmamalıdır.
[2] Mektubat, s, 413. (Hutbe-i Şamiye’den)
[3] Mektubat, s, 423. (Hutbe-i Şamiye’den.)
Yaşasın şeriat-ı garrâ! Yaşasın adalet-i İlâhî! Yaşasın ittihad-ı millî! Ölsün ihtilâf! Yaşasın muhabbet-i millî!.. Gebersin ağrâz-ı şahsiye ve fikr-i intikam! Yaşasın şecaat-ı mücessem askerler! Yaşasın satvet-i muşahhas ordular! Yaşasın akıl ve tedbir-i mücessem dindar cemiyet-i ahrâr ve Nur talebeleri.
Said Nursî

Bu konuyu değerlendir