Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

06.12.2010, 23:25

Bediüzzaman ve Gladstone Zihniyeti

Üstad Bediüzaman'ın İstanbul seyahati öncesi son ikametgahı Van'dır.

Burada Vali Tahir Paşa konağında kalmaktadır.

Daha çok din ilimleri ve fen ilimleri ile meşgul olmaktadır. İlmi meclislerde çeşitli konularda derin müzakereler yapılmaktadır.
İlmi münazaralar da sürüp gitmektedir. Ancak bu arada Bediüzzaman Tahir Paşa vasıtası ile alem-i İslamın hal-i pür mealinden de haberdar olmaktadır. Zira Tahir Paşa kendisine gelen gazetelerden bazı haberleri ona okumaktadır.

Bir gün yine Paşa elinde gazete çıkagelir.

Gazetede mühim ve müthiş bir haber vardır:



İngiliz Müstemlekât Nâzırı Gladstone, İngiliz Meclis-i Mebusanında, elinde Kur’an-ı Kerîm’i göstererek söylediği bir nutukta, "Bu Kur’an İslamların elinde bulundukça, biz onlara hakim olamayız. Ne yapıp yapmalıyız, bu Kur’an’ı onların elinden kaldırmalıyız; yahut Müslümanları Kur’an’dan soğutmalıyız" diye hitabede bulunur.

Bu haber adeta Bediüzzaman'ın fikir dünyasında şimşekler çaktırır. Kur'an aleyhindeki bu fikrin çıkış noktasını ve meydana getireceği tesiri ufki bir nazarla süzen Bediüzzaman, tehlikenin ne derece mühim olduğunu idrak eder ve bu dehşetli hücuma karşı mücadelesini şu cümle ile dile getirir: “Ben de Kur’an’ın sönmez ve söndürülmez manevî bir güneş hükmünde olduğunu, tüm dünyaya gösterip ispat edeceğim!"

İşte Üstad Bediüzzaman'ın tüm fikir ve düşüncelerinin bilkuvveden bilfiile çıkması ve onun İstanbul'a giderek fiili bir mücadele başlatması bu haber üzerine olur.

Peki bu haber niçin Üstadın fikir cephesinde bu kadar derin bir tesir yapmıştır? Niçin bu haberin kaynağına bu kadar tepki göstermiştir? Halbuki o zamanlarda yüzlerce İslam düşmanı İslam aleyhinde binlerce fikir neşretmektedir? Niçin bir İngiliz bakanın sözlerine bu kadar önem vermiştir? Bu tepkide bir mübalağa gözükmüyor mu?

Evet, işin aslına bakılırsa zahiren bir mübalağa gözüküyor. Zira o zamanda zaten yüzlerce fikir akımı İslam aleyhine faaliyet göstermektedir. Hatta İstanbul'da bile gizli veya açık fitne faaliyetleri vardır. Bazı yazarlar yazdıkları yazılar ile açıktan İslam düşmanlığı yapmaktadırlar. Her gün durumu biraz daha kötüleşen Osmanlı da tüm bu fitne faaliyeterinin önüne geçememektedir. Hal böyle iken ta uzaktaki bir ülkenin bir bakanı İslam düşmanlığı yaptı diye büyük bir tepki göstermek görünüşte biraz fazla gibi gözüküyor.

Ancak işin biraz iç yüzüne bakıldığı zaman Bediüzzaman'ın tepkisinde hiç de bir mübalağa olmadığı görülecektir. Zira o zaman İngiltere süper bir güçtür. Üzerinde güneş batmayan bir ülkedir. Çok güçlü bir donanması vardır. Denizlerin tek hakimi durumuna gelmiştir. Sanayi devrimi ile büyük bir güç ve kuvvet elde etmiştir. İslam alemini parçalamak, Osmanlı Devletini yok etmek emel ve gayesi içindedir. İslamiyet ve Osmanlı aleyhine karşı her türlü gizli ve açık faaliyeti yapmaktan çekinmemektedir.

İşte bu nedenle bu habere karşı hiddetli ve sert bir tepki vermiştir Bediüzzaman. Zaman içinde meydana gelen hadiselere baktığımız zaman da, yine Bediüzzaman'ın İslam ve Kur'an adına ortaya koyduğu bu tepkinin ne kadar haklı ve doğru olduğunu anlıyoruz. Zira Osmanlının son zamanlarındaki meşrutiyet hareketlerini baltalayan meşhur 31 Mart hadisesinde büyük ölçüde İngiliz parmağı vardır. Osmanlı'yı yıkmak için Çanakkale önlerine gelen İngilizlerdir. Burada mağlup olmalarına rağmen İstanbul'u işgal eden yine İngilizlerdir. İstanbul işgali süresince Anglikan Kilisesi yolu ile insanların zihinlerini ifsat etmeye çalışan yine İngiliz Hükumetidir. İngilizlerin bu menfi propagandalarına karşı mücadele eden Bediüzzaman aleyhinde “vur emri çıkartan” cebbar İngiliz kumandanı Allenby'dir.

Hatta bu fikir ve düşüncenin günümüze kadar uzanan etkisi vardır. 11 Eylül 2001 yılındaki İkiz Kulelere saldırı sonrası işleme konan İslam düşmanlığı yine benzer bir fikrin ürünüdür. ABD ve İngiltere'nin bu konuda baş rolleri oynaması yine dikkate değer bir konudur. Bu gün bile bizim içimizdeki derin güçleri bu millet aleyhine harekete sevk eden yine malum ülkelerin kontrolündeki güçlerdir.

Demek ki Üstad Bediüzzaman'ın İslam adına ortaya koyduğu fikri ve fiili tepki yerinde ve olması gereken bir tepkidir. Zaten Gladston zihniyetinin İslam aleyhinde yapmaya çalıştığı faaliyetlerin ilk cephede karşısına çıkan Bediüzzaman olmuştur. Bu fitne hareketinin tüm müntesiplerini bir bir teşhis etmiş, bu fitne cephesinin yaymaya çalıştığı zehirli fikirleri bir bir çürütmüş ve telif ettiği Risale-i Nurlar ile bu gün için İslam adına büyük bir zafer elde etmiştir. Birçok batı ülkesinde olduğu gibi İngiltere'de de yüzlerce insan İslam dinini seçmektedir. Yakın bir gelecekte inşallah birçok insan İslama teslim olacaktır. Günden güne “Kur’an’ın sönmez ve söndürülmez manevî bir güneş hükmünde olduğunu, Risale-i Nur yoluyla tüm dünyaya gösterip ispat eden Bediüzzaman Hazretlerinin büyük İslam ve Kur'an davası tüm dünyaya yayılmaktadır. Gladstone zihniyeti ise günde güne kaybetmektedir.

Halil Akgünler | EuroNur




Makale arşivi: http://www.saidnursi.de/tr2/index.php/Table/HALiL-AKGUNLER/
Biz muhabbet fedâileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur.

Bu konuyu değerlendir