Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

20.12.2009, 22:08

"Bugün hâlimiz gördüğün gibi.."

Hastalar Risâlesi

Bir Pazar, sabah yürüyüşünden dönüşte ters bir hareketle ayağım kırılmıştı. Başıma gelen bu olay, benim zâhirî bakışımla öyle zamansız olmuştu ki!..

Hâlbuki, o gün ben, hanımın ağabeyi kayınbiraderimin hastâneye ziyâretine gidecektim. Bir gün önce konuşmuştuk. Ameliyat olacaktı.. “Geçmiş olsun, yarın ziyâretine geleceğim, benden bir isteğin var mı?” diye sordum. “Sâdece seni bekliyorum” demişti. Fakat ben de kendi derdim için başka bir hastâneye yatmıştım.. Hanım bir bana, bir ağabeyine koşuyordu Temmuz ayının sıcağında.. Hastâneler de birbirine çok uzaktı.. Benim ameliyat bir hafta sonraydı.. O arada beni ameliyâta hazırlıyorlardı.. Biri gelip kan alıyor, biri tansiyonumu ölçüyor.. Tahliller yapılıyor.. Biri röntgen filmi çekilecek diyordu...

Yattığım odada altı hasta dahâ vardı. Onlarla tanışmış, hâl hatır soruşmuştuk..

Hanımdan birkaç kitap getirmesini istemiştim. Birkaç kitapla berâber Risâle-i Nur Külliyâtı’ndan Hastalar Risâlesini de getirmişti..

Hastalar Risâlesini dahâ önce çok defa okumuştum, fakat bu sefer farklıydı.. Doktorlar, hemşireler benim maddî hastalığımın tahlil ve tedâvisini yaparlarken Hastalar Risâlesi de mânevî hastalığımın tedâvisini yapıyordu.. Her bir ‘Devâ’yı okurken, başıma gelen bu hastalıktan neredeyse memnun olmaya başlamıştım. Çünkü, okuduğum her bir Devâ, başımıza gelen musîbetlerin hakîkat noktasında musîbet olmadığını; zâhirî, görünen yüzünün arkasında Rabbimizin sonsuz hikmetlerinin bulunduğunu ihtar ediyordu. Bu risâleyi, hastalığı yaşayarak okuduğum için bu hakîkatler bütün zerrelerime kadar işliyordu…

Nur Talebesi kardeşlerimiz sık sık ziyârete geldiler. Hattâ odada yatan bâzı hastalar bizim dünyâ yönünden önemli bir durumda olduğumuzu sanmışlar.. Hastalardan, ayağı iki yerinden kırılmış emekli öğretmen bana seslenerek, “Şu Said Nursî’nin yazdığı kitabı biraz da biz okuyalım” demiş, ben de vermiştim.. Bir müddet sonra, “Said Nursî, bu kitapta hastalığı sevdirmeye çalışıyor, böyle olur mu?” diye, hafiften îtirâzını yapmıştı.. Ben de, “Hocam, başka çâren var mı? Hastalığa kızsan, kendini strese sokmaktan başka bir işe yaramadığı gibi hastalığının ıztırâbını arttırırsın” dedim. Biraz sohbetten sonra, “Sizinki doğru. Buraya senin ziyâretine gelen bu insanlarla aranızda mânevî bir bağ olduğu anlaşılıyor. Bu sıcakta, ‘kapattığın’ hanımın etrâfında pervâne oluyor.. Hattâ burada başkalarına da yardım ediyor.. Biz hanıma sonsuz hürriyet verdiğimiz hâlde daha yanıma bile gelmedi; ‘Ameliyâttan sonra yazlığa gel, biz yazlıktayız’ dedi” diye biraz yakınmıştı. “Eskiden ben de namazımı kılardım.. O zamanlar benim çocuk küçüktü. Hasta olmuştu. Babalık şefkatiyle Allâh’a duâ etmiştim. ‘Allâh’ım, bu çocuktaki hastalığı bana ver’ demiştim. Onun için bende ‘şeker’ dâhil birkaç hastalık var. Sonra biz sola takıldık.. Bugün hâlimiz gördüğün gibi..” demişti. Neyse..

Hastalar Risâlesini hastânede kaç defa okuduğumu bilmiyorum.. Hastâneden çıkıp evde iki ay istirahât ettim. Hanıma, “Ağabeyine bugün berâber gidelim, ayağımın üstüne biraz basabiliyorum, araba kullanabilirim” dedim. Hastâneye vardık.. O bölümün doktoruna, “Şu hasta benim akrabam. Müsâade ederseniz ziyâret etmek istiyorum” dedim. Ziyâret ettim. Makineye bağlı.. Komada.. Odadan dışarı çıktım.. Hemen, “Vefât etti” dediler.. İki ay önce, “Seni bekliyorum” demişti ya, gerçekten beni bekliyormuş.

Hastalar Risâlesi bize, “Kazâya rızâ, kadere teslim İslâm’ın bir şiârıdır” düstûrunu öğretti. Nûr’un hoş olduğu gibi, nâr’ın da hoş olduğunu gösterdi.

Yeni Asya gazetesi ve çalışanlarının; sâhil-i selâmet olan Dârüsselâm’a Ümmet-i Muhammed’i (asm) çıkaran bir Sefîne-i Rabbânî’de hademelik vazîfelerini bihakkın yaptığına inanıyor, emeği geçen herkesi tebrik ediyor, “Yolunuz açık olsun!” diyorum.

ÖMER ÖÇALAN

20.12.2009 Yeni Asya

özlemsüldür

Orta Düzey

  • "özlemsüldür" bir kadın

Mesajlar: 325

Konum: ısparta,antalya

Meslek: öğrenci

Hobiler: internet kitaplar müzik

  • Özel mesaj gönder

2

20.12.2009, 22:19

Allah üstaddan razı olsun....
Time has shown that Paradise is not cheap, and neither is Hell unnecessary.

3

20.12.2009, 22:43

Merhameti geçtim, elden beklemedin hadi ziyareti, malesef insanın karısı için de vefa sadece İstanbul'da bir semtin adı olabiliyormuş. Bu dünya hayatı sahte samimiyetlerle insanları birbirine yabancılaştırıyor, yabanîleştiriyor. İnsanın ailesinin içine girmesi de ne kadar düşündürücü. Sanki hep daha önemli, bitmek bilmez işlerimiz var. Allah bizi doğru yola iletsin, âmîn...
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir