Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

04.10.2004, 08:59

3-4-5 Ekim 2004 - Risale-i Nur Sempozyumu

http://www.bediuzzaman.net/program_tr.php
http://www.yeniasya.com.tr/2004/10/04/ya…zimgulecyuz.htm
http://www.yeniasya.com.tr/2004/10/04/haber/h2.htm

ılgili bazı linkler,


bir de bir sorum var;
bu sempozyumda yapılan tebliğ,açıklama vs. gibi şeyler Türkçe,ıngilizce,Arapça halinde derlenip kitap haline getirilecek mi,böyle bir program var mı?

2

05.10.2004, 21:46

sempozyum girişinde 5 tane katılımcının sunumlarını kitapcık halinde dağıttılar oldukça güzel olmuş...

organizayon çok güzeldi ama ben 1.5 saat önce gitmeme rağmen içeri giremedim gelecek sempozyum abdi ipekçide filan yapılırda yer problemi yaşanmaz inşallah :)

3

05.10.2004, 22:52

inşa'Allah iki yıl sonra bir başka sempozyum olacak....


Sempozyum özet olarak Yeni Asya'da çıkar, inşa'Allah tamamı da KÖPRÜ dergisinde yayınlanacaktır ya da kitap haline getirilecektir ki faydalanalım,

4

06.10.2004, 16:18

BASIN BÜLTENı

3 Ekim 2004 Pazar Gününe Ait Bülten



Savaş ve teröre karşı ıman ve Barış Sempozyumu

7. Bediüzzaman Sempozyumu dün başladı



SPOTLAR

ıki yılda bir yapılan uluslar arası Bediüzzaman sempozyumlarının yedincisi Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayında dün başladı. “Çok Kültürlü Bir Dünyada ımanlı Anlamlı ve Barış ıçinde Yaşama Pratiği: Risale-i Nur Yaklaşımı” konusunda düzenlenen sempozyuma 29 ülkeden 80’i aşkın bilim adamı katılıyor.



Açış konuşmasını yapan Sempozyum Genel Koordinatörü Prof. Dr. Faris Kaya, insanlığın ve dünyanın imana, dostluğa, birliğe, barış ve dayanışmaya her zamankinden daha çok muhtaç olduğunu belirtirken, ABD Hartford Seminary öğretim üyesi Prof. Dr. Jane Smith, “Konunun Özü: Bediüzzaman’ın şiirsel ıman Tasavvuru” konulu bir tebliğ sundu.



Prof. Dr. Jane Smith: şuna kesin kanaat getirmişim ki, Kur’ân’da ifade edilen ve Said Nursî ta­rafından güzelce izah edilen iman hakikati, inanan insanlar olarak ya­şa­mak arzusuna sahip olduğu halde, içinde bulunduğu koşullar buna en­gel teşkil eden Müslümanlar ve Hıristiyanlar arasında sağlam bir konuş­ma zemini oluşturmaya hizmet edebilir.”



Bir tebliğ sunan ABD Nevada Üniversitesinden Prof. Dr. Yunus A. Çengel, “Müslüman ülkelerin ellerindeki tüm kitle imha silâhlarını imha et­me­leri, bunu bir vahşet olarak gördüklerini tüm dün­ya­ya ilân etmeleri, ıslâmiyet ve Müslümanlar hakkındaki kalın yanlış imaj ka­buğunun parçalanıp muhabbet dolu özünün ortaya çıkmasında bir atom bombası etkisi yapacaktır” dedi.





ıki yılda bir yapılan uluslar arası Bediüzzaman sempozyumlarının yedincisi Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayında dün başladı.

ıstanbul ılim ve Kültür Vakfınca tertiplenen sempozyumun açış konuşmasını yapan Sempozyum Genel Koordinatörü Prof. Dr. Faris Kaya, insanlığın ve dünyanın imana, dostluğa, birliğe, barış ve dayanışmaya her zamankinden daha çok muhtaç olduğunu belirterek, “Bunun için sempozyumun konusunu, çok kültürlü bir dünyada imanlı, anlamlı ve barış içinde yaşama pratiği olarak seçtik. Çünkü bu tema, Risale-i Nur’un en önemli esaslarındandır” dedi.

Bediüzzaman’ın, insanın yaratılış gayesini, “Allah’ı bilmek, tanımak ve rızasına uygun yaşamak” şeklinde ifade ettiğini belirten Prof. Kaya, “Fert, aile, toplum, ülke ve nihayet dünya için imanın kazandırdıkları nelerdir? Hayatın anlam ve önemi nedir? ımanlı ve anlamlı bir hayat nasıl değer kazanır, dünya barışına katkıları nelerdir? Dünyanın 29 ülkesinden gelen 80’i aşkın ilim adamı ve mütefekkir üç gün süreyle Risale-i Nur perspektifinde bu sorulara cevap arayacaklardır” şeklinde konuştu.

Tarihin her döneminde olduğu gibi günümüzde de cehaletin öncülüğünde hak ve hakikatin terbiyesinden mahrum ruhların masum gerekçeler arkasına sığınarak yaptıkları zulüm ve vahşetin ortada olduğunu belirten Prof. Dr. Kaya, yanlışın başka bir yanlışla yok edilmesinin mümkün olmadığını, hatta kuvvetin durumu daha da kötü hâle getirdiğini ifade etti.

Çözümün, Bediüzzaman’ın bir asır önce söyleyip en büyük düşman olarak belirlediği cehaleti ortadan kaldırmak olduğunu belirten Prof. Dr. Kaya, şöyle konuştu:

“Onun 1950’li yıllarda Vatikan’la mektuplaşarak ve Patrikhane’yi ziyaret ederek bizzat fiiliyata döktüğü fikirlerinin kıymeti ne yazık ki bugün anlaşılır oldu. Geç de olsa doğrunun anlaşılması iyi bir adım. Rahmet-i ılâhiyeden ümit ediyoruz ki bu ve benzeri çaba ve gayretler gelişir, dünyanın her tarafını kaplar ve insanlığı kan ve zulümden kurtarıp sulh ve sükuna kavuşturur. Dileriz ilim adamlarının oluşturduğu bu çiçek buketi sulh ve huzura giden yolda imanlı anlamlı ve barışçıl bir adım olur. Farklı dil ve din mensuplarının, Üstad’ın tabiriyle, aralarındaki farklılıkları bir tarafa itip samimane bir dua vaziyeti alıp, Rahmet-i Rahman’a ortak el açma, yalvarma, iltica etme anlamında bir fiilî dua olur. El açıp hep birlikte yalvarıyor ve diyoruz ki: Allah’ım yer yüzünü imansızlıktan, şerlerden ve kötülüklerden temizle, herkese ama herkese iman ve şefkat nasip et! Masumları koru.”

Yurt dışından ve yurt içinden gelen binlerce insanın yoğun ilgi gösterdiği sempozyumda “Risale-i Nur Işığında Terörle Mücadele ve Kitle ımha ABD Nevada Üniversitesinden Prof. Dr. Yunus A. Çengel, Silâhlarından Arınma” konulu bir tebliğ sunan “Küreselleşme ile artık iyice küçülen ve sıkı bir haberleşme ağı ile örü­len dünyamızda genel toplum vicdanına aykırı hareket etmek son derece zor bir hâle gelmiştir ve insanlığın ortak vicdanı kitle imha silâhlarının kul­lanımı önünde en büyük engeldir” dedi.

ıkinci Dünya Savaşından beri birçok sa­vaşlar olmasına rağmen, Vietnam Savaşında elli binden fazla kayıp ve­ren ABD dahil hiçbir ülkenin nükleer silâh kullanmaya cüret edemediğini belirten Prof. Çengel, “Nükleer silâh kullanımını mazur gösterebilecek tek şey, nükleer bir saldırıya maruz kalma ihtimalidir ve denebilir ki nük­le­er ve diğer kitle imha silâhları tehdidine karşı en büyük güvence bu tür silâh­lara kapıyı sonuna kadar kapamaktır” şeklinde konuştu.

Terörle mücadele konusunda Kur’an ayetlerinden örnekler veren Prof. Çengel, şöyle devam etti:

“Bediüzzaman ‘Hiç bir günahkar başkasının günahını yüklenmez’ (En’am Sûresi, 164) âyetini, ‘en adil bir düstur-u Kur’ânî’ olarak takdim et­mekte ve ‘Kim bir cana kıymamış birini öldürürse, bütün insanları öl­dür­müş gibidir’ (Maide Sûresi, 32) âyetini de ‘adâlet-i Kur’ânî, tek mâsu­mun hayatı, kanı heder göremez, onu fedâ edemez değil ekseriyete, hat­tâ nev’in umumuna’ diyerek izah etmektedir.

“Bu izahlar ışığında, bir Müslümanın sayısız masum insan, hayvan ve bit­kinin imhasına sebep olan kitle imha silâhlarını kullanması mümkün değildir. Müslüman ülkelerin ellerindeki tüm kitle imha silâhlarını imha et­me­leri, bu konudaki araştırma programlarına son vermeleri ve üzerle­ri­ne bu tür bombalar yağsa dahi asla aynıyla karşılık vermeyeceklerini; çünkü bu­nu insanlık dışı bir davranış ve bir vahşet olarak gördüklerini tüm dün­ya­ya ilan etmeleri, ıslâmiyet ve Müslümanlar hakkındaki kalın yanlış imaj ka­buğunun parçalanıp muhabbet dolu özünün ortaya çıkmasında bir atom bombası etkisi yapacaktır.”

Sempozyumda, “Konunun Özü: Nursî’nin şiirsel ıman Tasavvuru” başlıklı bir tebliğ sunan ABD Hartford Seminary öğretim üyesi Prof. Dr. Jane Smith, “Kur’ân’da imandan başka hiçbir kavram Hz. Muhammed’e Allah’tan gelen vahyi anlamada daha temel bir kavram olamaz. Hakiki güzel ve ahlâkî hayatın çekirdeği olan iman, hem tasdik hem de ikrar manalarını kapsar. Kur’ân’ın lafzına ve maksadına uygun bir şekilde, Said Nursî, imanı, hayatının, teolojisinin ve eserlerinin merkezine yerleştirir” dedi.

Said Nursî’nin, imanın Kur’ânî manasını, derin bir imanı yaşamanın ne olduğunu anlamada ustaca kullandığını belirten Prof. Dr. Smith, şöyle devam etti:

“Bütün çalışmalarında olduğu gibi, Nursî kendisinin ve okuyanlarının için­­de yaşadığı çağdaş dünyanın iman tartışmalarına, temsilî ve me­­ta­forik ifade zenginliğini kullanarak imanın hayata geçişini sağlayan a­çık­la­malarla katılır.

“şuna kesin kanaat getirmişim ki, Kur’ân’da ifade edilen ve Said Nursî ta­rafından güzelce izah edilen iman hakikati, inanan insanlar olarak ya­şa­mak arzusuna sahip olduğu halde, içinde bulunduğu koşullar buna en­gel teşkil eden Müslümanlar ve Hıristiyanlar arasında sağlam bir konuş­ma zemini oluşturmaya hizmet edebilir.”

Geleneksel hâle gelen sempozyuma ABD, Almanya, Endonezya, Hollanda, Cezayir, Avustralya, Fas, ıtalya, Malezya, Mısır, Nijer, ıngiltere, Irak, Suudî Arabistan gibi ülkelerden katılan bilim adamları, 3 gün boyunca Risale-i Nur ışığında, barış ve huzur içinde yaşamanın usullerini ortaya koyacaklar.

Sempozyumun oturumları, yarın ve Salı günü saat 09.00 ile 20.00 arasında Beylikdüzü’nde bulunan Kaya Ramada Plaza’da gerçekleştirilecek.



GENış BıLGı VE TEBLığ ÖZETLERı ıÇıN:

www.istikv.org

www.bediuzzaman.net

Tel: 0.212.3478768-3478773


2004-10-03

5

06.10.2004, 16:20

BASIN BÜLTENı

4 Ekim 20004 Pazartesi Günü Bülteni

Bediüzzaman Sempozyumunda konuşan ABD’li Collen Keyes:

Risale-i Nur, Batı emperyalizmine güçlü bir cevaptır



Bediüzzaman Sempozyumunda bir tebliğ sunan Prof. Dr. Hermansen, Bediüzzaman’ın, Batılılaşma ve mo­der­nitenin en şiddetli saldırıları karşısında imanın canlı tutulması için çalıştığını belirterek, “Nursî hareketi, imanı temel alan ahlâklı, sağlam ve ken­di­si­n­i adamış bireylerin yetiştirilmesini sağladı” şeklinde konuştu.



“Batının Risale-i Nur’dan Öğrenecekleri” konulu bir tebliğ sunan ABD’deki Tunxis Koleji Dekanı Colleen Keyes, ıslâmî hareketlerin Batı hegomanyasına cevap olarak ortaya çıktığını belirterek, “Bugün Batı emperyalizminin, Bush hükümetinin özellikle Afganistan ve Irak’ta teröre kar­şı başlattığı savaşa bakıldığında, Amerika’nın politi­ka­la­rı tarafından temsil edil­diği görülür” dedi.



Colleen Keyes: Hem ıslâm dünyasındaki, hem de Batı’daki Müslümanlar için uy­gu­la­na­bilir bir model olma potansiyeline sahip olan ıslâmî hareketlerden biri, Bediüzzaman Said Nursî’nin Risale-i Nur hareketidir. Nur­sî hareketi, Batı ma­ter­yalizmine, tüketim merkezliliğe, emperyalizme, Müslüman olmayanlar adına da güçlü ve tutarlı bir cevap verir.





7. Uluslar Arası Bediüzzaman Sempozyumu, Kaya Ramada Plaza’da devam ediyor. “Çok Kültürlü Bir Dünyada ımanlı Anlamlı ve Barış ıçinde Yaşama Pratiği: Risale-i Nur Yaklaşımı” konulu sempozyumun ikinci gününde “Risale-i Nur’da ımanın ınkişafı ve Manevî Olgunluk” konulu bir tebliğ sunan ABD Loyola Üniversitesinden Prof. Dr. Marcia K. Hermansen, “Risale-i Nur, Türk ıslâm’ın­da sosyal, ahlâkî ve manevî açılardan yeniden yapılanmayı amaçlayan en önemli ve en canlı hareketlerin temelidir” dedi.

Bediüzzaman’ın, Batılılaşma ve mo­der­nitenin en şiddetli saldırıları karşısında imanın canlı tutulması ve de­vam ettirilmesi için çalıştığını belirten Prof. Dr. Hermansen, “Hem Nursî’nin kendisi, hem de onun öğretilerinin baş­lattığı hareket, imanın temelini oluşturduğu ahlâklı, sağlam ve ken­di­si­n­i adamış bireylerin yetiştirilmesini sağladı” şeklinde konuştu.

ıstanbul ılim ve Kültür Vakfınca düzenlenen sempozyumda, “Batının Risale-i Nur’dan Öğrenecekleri” konulu bir tebliğ sunan ABD’deki Tunxis Koleji Dekanı Colleen Keyes, ıslâmî hareketlerin Batı hegomanyasına ve Müslüman dünyaya karşı oluşturduğu tehdide cevap olarak ortaya çıktığını belirterek, “Bugün Batı emperyalizminin, Bush hükümetinin özellikle Afganistan ve Irak’ta teröre kar­şı başlattığı savaşa bakıldığında, Amerika’nın politi­ka­la­rı tarafından temsil edil­diği görülür” dedi.

Amerikan veya Batı karşıtlarının yap­tığı her bombalama veya re­hi­ne alma eyleminden sonra, Müslüman olmayanların Müs­lüman­lar­dan korkmaya ve ıslâm’ı şid­det ve nefret dini olarak görmeye başladıklarını hatırlatan Colleen Keyes, “Ço­ğu kişi, hakkında hiçbir şey bilmediği için, ıslâmî hareketlerin üyelerinden kork­maya başladı. Batı med­yası, masum insanların neden saldırılara hedef ol­dukları ko­nu­­sun­da­ki bilgi yetersizliği sorununu çözmek için çok az şey ya­pı­yor. Ay­dın­ların, ıs­lâ­mî hareketlerin farklı farklı olduğunu anlatması gerektiğine ina­­nı­yo­rum” dedi.

Batı medyasının olumsuz bir Müslüman imajı oluşturduğunu belirten Colleen, şöyle devam etti:

“Hem ıslâm dünyasındaki, hem de Batı’daki Müslümanlar için uy­gu­la­na­bilir bir model olma potansiyeline sahip olan ıslâmî hareketlerden biri, Bediüzzaman Said Nursî’nin Risale-i Nur hareketidir. Nur­sî hareketi, Batı ma­ter­yalizmine, tüketim merkezliliğe, emperyalizme sa­de­ce modern Müs­lüman­lar adına değil, Müslüman olmayanlar adına da güçlü ve tutarlı bir cevap verir. Bu hareket, en azından, çok farklı kül­tür­ler­de büyümesini ve gelişmesini ger­çek­leştirebildiği için benzeri olmayan bir harekettir.”

Almanya Philipps Üniversitesinden gelen Prof. Dr. Christoph Elsas, “Birlikte Yaşama ıhtiyacına Risale-i Nur’dan Vurgular” konulu bir tebliğ sundu. Bir Protestan din adamı olan Elsas, “Almanya’da, Said Nursî’nin Kur’ân tefsirleri, şiddete başvurmaksızın ıs­lâm inancına dayalı dinî özgürlük için savaşan, laik bir devlet yapısını ka­bul eden, dinî ve dinî olmayan diğer grupları kabul eden bir tefsir ola­rak bilinir. Risale-i Nur’da ıslâm anlayışının içinden gelen dinî özgürlüğe vur­gular ve dışa açık yaklaşımlar vardır” dedi.

Sempozyumun renkli katılımcılarından birisi olan “Manevî Huzur Arayışı: Nursî ve Sıkh Gurus’un Düşüncelerine Bir Bakış” konulu tebliğin sahibi araştırmacı yazar Nirmal Singh, Said Nursî’nin önemli şahsî bir fazilet ve “hiç bitmez hazine olan” kanaat konusuna genişçe yer ayırdığını belirterek, şöyle devam etti:

“Nursî, Allah’a tevekkülün ve ka­na­atin Onun rahmetine kavuşmak için vesile olduğunu vurgular ve ka­na­ati insanı mücadeleye teşvik eden, ancak gelecek sonuçtan memnun kı­lan bir haslet olarak tanımlar. Onun inancına göre, ‘Kanaatin meyvesi iz­zettir... Gayrete ve çalışmaya teşvik eder... şevkini artırarak, çalışmaya sevk eder.’ Dolayısıyla eğer kanaat insanın hayatına girerse yabancı­laş­mayı ve mutsuzluğu azaltabilir. Kanaat, Nursî’nin sadece sözleriyle teşvik ettiği bir fazilet değil, aynı zamanda hayatıyla da gösterdiği bir haslettir. Onun hayatı, başkasını ken­di nefsine tercih etmenin parıldayan örnekleriyle doludur. “

Sempozyuma Fas ıbni Zehr Üniversitesinden katılan Dr. Abdüsselam Aklimun, “Risale-i Nur’a Göre Barış ve Sosyal Adalet” konulu tebliğinde, ıslâmın barış kelimesinden türetildiğini belirterek, şöyle konuştu:

“Sa­id Nursî’nin de belirttiği gibi, ıslâm Allah’ın nurundan bir parıltıdır. Allah’ın nuruy­la doğru yolu bulmaya yönelik olarak hayatımızı şekillendirmemiz, bütün âle­mi kuşatacak şekilde selâmı (barışı) yaygınlaştırmamız gerekir. Tâ ki, Allah’ın isimlerinden birisi olan Nur isminin gerek kelime itibariyle, gerek­se mânâları itibariyle her yeri kuşattığı açıkça ortaya konulabilsin. Aksi tak­dirde bütün ahlâkî talepler yerini ferdiyetçiliğe ve şahsî menfaatçiliğe bı­ra­kacaktır.”

Çok renkli ve ilginç oturumlara sahne olan sempozyum, yarın 09.00-20.00 arası sunulan tebliğlerle sona erecek.



GENış BıLGı VE TEBLığ ÖZETLERı ıÇıN:

www.istikv.org

www.bediuzzaman.net

Tel: 0.212.3478768-3478773

6

06.10.2004, 16:22

Bediüzzaman Sempozyumuna katılan bilim adamları:

Said Nursî teröre karşı çıktı



Sempozyumda bir tebliğ sunan Prof. Dr. Turner, Said Nursî’nin cihad kavramına yaklaşım tar­zı­nın çağdaşlarından farklı olduğunu belirterek, onun asayiş, çatışma ve kuvvet konusundaki endişelerini sos­yo-teolojik perspektiften ele alan sosyal değişim aşamasında herhangi maddî veya silahlı kuvvet kullanma taraftarı olmadığını söyledi.



Batının Said Nursî’nin 75 yıl önceki uyarılarını dikkate almadığını belirten Kanadalı araştırmacı yazar Fred A. Reed, “Ha­kikatli ve adaletli olarak bizim medeniyetimiz yokluğa mahkum ve ölüm­le unutulmaya aday mükemmel enelerimizin resimleri ile sarhoş ol­muş yalpalanan büyük bir medeniyet olarak algılanacaktır.” dedi.



ıtalya Dinler Arası Diyalog Merkezinden Prof. Dr. Thomas Michel, “Bana göre, Said Nursî’nin hayatındaki en büyük başarısı, Risale-i Nur vasıtasıyla çağdaş Müslümanlara günümüz medeniyetini anlama ve ana­liz edebilme zihinsel donanımını sağlamasıdır. Bunun neticesinde bu in­san­lar, neyin hakiki ve kalıcı, neyin ise aldatıcı ve zararlı olduğuna karar ve­re­bi­lecek yeteneğe sahip olurlar” şeklinde konuştu.



7. Bediüzzaman Sempozyumu, dün yapılan oturumlarla sone erdi. 29 ülkeden 80’i aşkın bilim adamının katıldığı sempozyum büyük ilgi gördü.

Sempozyumda “Evrim veya Devrim: Nursî’nin Cihat Kavramını Yeniden Düşünmek” konulu bir tebliğ sunan ıngiltere Durham Üniversitesinden Prof. Dr. Colin Turner, cihatla ilgili tartışmaların bir özetini yaparak, “Bu çok komplike trend içerisine Nursî’yi yerleştirip onun sosyal de­ği­şim tarzı için cihad-ı ekber ve cihad-ı asgar kavramlarına yaklaşım tar­zı­nın çağdaşlarından farklı olduğunu görüyoruz” dedi.

Said Nursî’nin asayiş, çatışma ve kuvvet konusundaki endişelerini sos­yo-teolojik perspektiften ele alan Prof. Dr. Turner, sosyal değişim aşamasında Nursî’nin herhangi maddî veya silahlı kuvvet kullanma taraftarı olmadığını söyledi.

Kanadalı araştırmacı-yazar Fred A. Reed, “Eski Putları Yeniden ıhya Etmek” başlıklı ilginç tebliğinde, bundan neyi kastettiğini şöyle açıkladı:

“Eski Putları Yeniden ıhya Etmek, Hıristiyanlıkta ikonoklast hareke­ti­nin yükselişini ve 75 sene önce Bediüzzaman Said Nursî tarafından yapı­lan uyarıya rağmen çağdaş Batı medeniyetinin putperest bir kültüre dö­nüş­tüğünü konu ediniyor.

Reed, “Bediüzzaman, ‘Ey bedbaht ehl-i dalalet ve ehl-i sefahet’, diye yazar Otuz ıkinci Söz’­de ve şöyle seslenir: ‘şu dehşetli sukuta karşı ve ezici me’yusiyete mukabil, hangi te­kem­mülünüz, hangi fünununuz, hangi kemaliniz, hangi medeniyetiniz, han­gi terakkiyatınız karşı gelebilir? Ruh-u beşerin eşedd-i ihtiyaç ile muh­taç olduğu hakiki teselliyi nerede bulabilirsiniz?”

Batının maddeyi ön plâna çıkaran medeniyetine ağır eleştiriler getiren Fred A. Reed, “Ha­kikatli ve adaletli olarak bizim medeniyetimiz yokluğa mahkum ve ölüm­le unutulmaya aday mükemmel enelerimizin resimleri ile sarhoş ol­muş yalpalanan büyük bir medeniyet olarak algılanacaktır.” dedi.

Sempozyuma Fas Kadı ıyaz Üniversitesinden katılan Prof. Dr. Mimoun Barriche, “Bediüzzaman’a Göre Güven ve Emniyet Felsefesi” konulu tebliğinde “Yaşadığımız zaman diliminde insanlık hasta bir Batı medeniyetiyle karşı karşıya. Doğusu ve Batısıyla bütün insanlığın güvenliğini her geçen gün biraz daha tehdit ediyor. Bunun en zahir göstergesi ise terör hadiseleri. ışin en garip tarafı da, bu terör dalgasına kendisini kaptıran bazı kesim­le­rin, en temel maksadı dinin, nefsin, malın, aklın ve namusun himayesini ga­ranti altına almayı emreden ıslâm adına yapmaları” dedi.

Risale-i Nur’un teröre karşı imanlı ve barışçı insanlar yetiştirmeyi hedeflediğini belirten Prof. Dr. Mimoun Barriche, “Nur talebeleri bir yandan okudukları Risale-i Nur’u kendi hayatlarında yaşarlarken, diğer yandan buldukları her türlü fır­sa­tı çevrelerine aktarma gayreti içine girmişlerdir. Hattâ bu yolda hapis­ha­nelere atılmışlar, buna rağmen aynı faaliyetlerini sürdürmüşlerdir. Ha­pis­hanelerde Risale-i Nur’u okuyan nice suçlular, caniler hayatlarını de­ğiş­tirmişler; kendilerini ıslah etmelerinin yanı sıra, çevrelerindeki insanla­ra karşı en vefalı dostlar, en güvenilir insanlar olmuşlardır” şeklinde konuştu.

Sempozyuma ABD Utah Üniversitesinden katılan Prof. Dr. M. Hakan Yavuz, “Cihadın Tasavvuf Boyutu: Said Nursî Örneği” isimli ilginç tebliğinde şunları söyledi:

“11 Eylül ve el-Aksa ıntifada hadiselerinden sonra dinî şiddet kafa ka­rıştırıcı bir mana kazandı. Dinler ölü değildirler ve hepsinin global sah­ne­ye geri dönmek için kendine mahsus yöntemleri vardır. Bazı durumlar­da, Bosna, New York, Filistin ve daha bir çok yerlerde müşahede ettiği­miz gibi, bastırılmış marjinal kimlikler intikam alarak sahneye geri dö­ner­ler.”

Prof. Yavuz, Said Nursî’nin maddî güce ve silâha dayanan cihattan öte manevî ve ruhî cihadı öngördüğünü belirtti.

ıtalya Dinlerarası Diyalog Merkezinde bulunan Prof. Dr. Thomas Michel SJ, “Modern Medeniyet ile Mücadele: Said Nursî’nin Çözümü” konulu tebliğinde, “Yaşadığımız bu çağda her mü’minin karşılaştığı zorluklardan biri, için­de yaşadığımız çağdaş medeniyeti gerektiği şekilde analiz edememektir” dedi.

Modern hayatın ve teknolojinin insana rahatlık getirdiğini ve insanların çelişkiler yaşadığını kaydeden Michel, birçok insana dinin gereksiz göründüğünü söyledi.

“Müslümanlar ve Hıristiyanlar için, çağdaş medeniyette neyin değerli ve neyin yıkıcı ve geçici olduğunu belirlemek çok önemlidir” diyeh Michel, şöyle konuştu:

“Bana göre, Said Nursî’nin hayatındaki en büyük başarısı, Risale-i Nur vasıtasıyla çağdaş Müslümanlara günümüz medeniyetini anlama ve ana­liz edebilme zihinsel donanımını sağlamasıdır. Bunun neticesinde bu in­san­lar, neyin hakiki ve kalıcı, neyin ise aldatıcı ve zararlı olduğuna karar ve­re­bi­lecek yeteneğe sahip olurlar. Nursî, bir taraftan medeniyeti eleştirir; diğer yandan günümüz medeniyetinin güzelliklerinin iman süz­ge­cin­den geçirilerek alınmasını söyler.”

ıstanbul ılim ve Kültür Vakfının tertiplediği sempozyum üç gün sürdü.



GENış BıLGı VE TEBLığ ÖZETLERı ıÇıN:

www.istikv.org

www.bediuzzaman.net

Tel: 0.212.3478768-3478773

7

06.10.2004, 16:32

Selamun Aleykum.

Araştırma yapma özelliğine vakıf olmayan bir yazarın Rislelere duyduğu kini sizlerle paylaşmak istiyorum. Tabi güneşi üflemekle söndüremeyeceklerini bilmiyorlar...

kaynak:haber7.com


Alıntı

Cumhuriyet yazarı ılhan Selçuk bugün 'Fethullahçılara Maşallah!..' çekti. Sonra niye maşallah çektiğinin izahını yaptı. ışte ılhan Selçuk'un gözüyle 'Uluslararası Bediüzzaman Sempozyumunun' yorumu:


Fethullahçılara Maşallah!..


ılhan SELÇUK
ıSTANBUL (CUMHURıYET) - 06.10.2004 11:13:00 2154

:!:
:!: :arrow: ılgili yazı için kaynak verildiğinden ve batılı tasvirin bizim davamızda yeri olmadığından ve de bu tür saçma sapan, hakkaniyetten trilyarlarca fersah uzaklıktaki sapık yazıyla kardeşlerin zihinlerinin meşgul olmaması için bu yazının içeriğini siliyorum. Yazan kardeşimn hakkını helal eder inşallah. Kemalistlerin kudurmalarının sesi bile çıkamaz olmuş. Burada görmeseydim haberim de olmazdı. Ayrıca AB kapısındayız ve AB Nurlara muhtaç, kemalizm ise çok şükür tıkandı ve resmen çökmek üzere. Zihnimizi batıl ve çökmek üzere olan bir sistemin çığrtkanlarıyla meşgul etmeye gerek yok. Zaten yazıda da çarpıtma var. Sempozyumu düzenleyen Zaman grubundan kardeşler olmadığı gibi katılımcıların da yarısı bile Zaman grubu mensubu değildir. Bu çarpıtmadan da şunu anlıyorum ki ılhan Selçuk denen zürriyetsiz, Fethullah Gülen hocaefendinin şahsına leke atarak mesleğimize hakaret etme niyetine girmiş. Yazık ki şahıslara dayanmayan bir mesleğe sahip olduğumuzu idrak edebilecek zekadan yoksun... Saygılarımla [Risale Okuyorum]

8

06.10.2004, 17:00

aleyküm selam

ben de gördüm bu yazıyı,
iftira,başka ne denir,
ben bu adamı ya döverim ya...

9

06.10.2004, 19:54

yabancı değil ilhan selçuk klasiği :!:

10

07.10.2004, 11:16

arkadaşlar lütfen bu tür yazılar nakletmeyin

adam zaten yalan yanlış şeyler yazıyor.
"her üren itin ağzına taş atsan yerde taş kalmaz"
lütfen kötüyü nakletmein bir hayrı yok.

saygılar

11

07.10.2004, 12:30

Bu adami dövecem haaa Zaman grubunun büyük çabalari olmustur, dogru ama böyle yorumlamasi adami deliye ceviriyor.

U len bu adam adi yaaa

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir